aposto-logoCumartesi, 3 Haziran 2023
aposto-logo
Cumartesi, Haziran 3, 2023
Aposto Üyelik

Burcu Biçer

Burcu Biçer
Editor @ Punto

LATEST STORIES

Ragbi sahasında bir diva: Tina Turner

84 yaşındaki Tina Turner, uzun bir hastalıktan sonra 24 Mayıs Çarşamba günü İsviçre'deki evinde hayatını kaybetti. What’s Love Got to Do with It , Private Dancer ve The Best gibi sayısız hite imza atan Turner, aynı zamanda spor dünyasında da bir kültürel ikondu. Sporun en ikonik reklam kampanyasındaki rolü nedeniyle ragbi ligine Avustralya'da benzeri görülmemiş bir popülerlik kazandırmasıyla da tanındı. Rock 'n' Roll'un Kraliçesi olarak da bilinen 12 kez Grammy ödül alan sanatçı spor çevresi üzerindeki etkisi What You Get Is What You See ve The Best şarkısıyla beraber başladı. Tina Turner’ın ragbi ligi ile ilişkisi, 1988 yılına dayanıyor; NSW Rugby Lig'i Winfield Kupası'na olan ilgiyi yeniden canlandırmak için Turner ile bir anlaşma sağladı. Nasıl bir müzik, r agbi ligiyle ne ilgisi var? Tina Turner Foreign Affair , Tina Turner'ın 13 Eylül 1989'da Capitol Records etiketiyle yayımladığı yedinci solo stüdyo albümü. Aslında bir Bonnie Tyler cover 'ı olan The Best, Tina Turner ile daha da ünlendi. Şarkı, Bonnie Tyler’ın da yedinci stüdyo albümü Hide Your Heart 'ın baş single'ı olarak Ocak 1988'de yayınlandı. Foreign Affair altı milyondan fazla kopya satarak dünya çapında bir hit oldu. Albüm yalnızca Birleşik Krallık'ta 1,5 milyondan fazla kopya sattı ve Birleşik Krallık Albüm Listesi'ne bir numaradan girdi (Tina Turner'ın bir numara olan ilk albümü) bir buçuk yıl boyunca da ilk 100'de kaldı. Avustralya Ragbi Ligi artık çok popülerdi ancak 1980'lerin sonunda işçi sınıfı ve maço olarak alay edildiğinde ligin farklı bir hikâyesi vardı. Sporun üst düzey yetkilileri, özellikle kadınlar ve aileler olmak üzere yeni bir izleyici kitlesini çekmek için bir yenilenmeye ihtiyaç duyduğuna karar verdi ve işte burada Amerikan Queen of Rock 'n' Roll devreye girdi. What You Get Is What You See ile bir başlangıç Ragbi, Avustralya’da her zaman insanların yaşamının bir parçasıydı. Ancak sporun reklamını yapmak, ilgi çekici ve eğlenceli hale getirmek giderek daha önemli olmaya başlamıştı. Yöneticiler diğer spor alanlarından farklı olmak için özel bir şeye ihtiyaçları olduğunu biliyorlardı. Reklam yöneticisi Jim Walpole, Turner'ın hit şarkısı What You Get Is What You See ’ yi kullanarak bir reklam filmi çekme fikriyle NSWRL'ye başvurdu. Turner'ın 1981-2010 yılları arasında menajeri olan Roger Davies, Avustralyalıydı ve Avustralya Ragbi Ligi, Turner'ın Mad Max: Beyond Thunderdome'u çektikten hemen sonra reklam filmi çekmekle ilgilenip ilgilenmeyeceğini öğrenmek için Turner’ın menajeri Roger Davies’e başvurdu. Tina Turner bu klibi çekmek için Avustralya’ya bile gitmedi. Ligin genel müdürü John Quayle, "Reklamı çekmek için Londra'da yalnızca bir günümüz vardı. Eski Fulham soyunma odasında, dondurucu soğukta çekim yaptık. Tina'yı Gavin ve Cliffy ile tanıştırdığım o sahneyi asla unutmayacağım." diye anlatıyor. 1980'lerin sonlarında en büyük oyunculardan biri olarak kabul edilen ve bir dünya yıldızı olan ragbi oyuncusu Ken Arthurson ile Quayle, Turner'ın ragbinin sesi ve yüzü olmak için anlaştılar. Burada niyet biraz da sporun acımasız imajını değiştirmeye çalışmak, kadın taraftarları etkilemek, oyunun yıldızlarının imajını güzelleştirmek ve oyunu biraz daha seksi hale getirmekti. John Quayle (en solda) ve Ken Arthurson (soldan ikinci), 1993 büyük finalinde Tina Turner ile sahnede. Sydney Morning Quayle, NSWRL'nin arka planında olduğu gibi, oyunun ilgi görmesi, büyümesi ve çoğunlukla kadın taraftarların ilgisini çekmesi gerektiğini biliyordu. Bir yıl sonra, 1990 yılına geldiğimizde kampanya değişti. What You Get Is What You See lig için hayal edilemeyecek boyutlarda bir başarıydı ve Turner ragbi şarkısıyla zirveye ulaştı. O zamnaki genel müdür John Quayle'ın asistanı, Turner’ın menajeri Roger Davies ile tanıştı. Turner'ın başlangıçta spor hakkında hiçbir şey bilmemesine rağmen zamanla ısındığını anlattı. "Oyuncuları severdi. Ne kadar formda olduklarını, ne kadar iyi olduklarını kısa bir süre sonra anladı” İnsanlar reklamı gördüklerinde, bunun ülke genelinde şimdiye kadarki en büyük spor reklamlarından biri olduğunu düşündüler. Ragbi ligi artık Avustralya'da popüler hale gelmişti. Simply The Best'in yer aldığı başka bir reklamla bu kampanyaya devam edildi. Ragbi ligi bir oyundan bir işletmeye dönüştü ve Turner'ın bunun üzerindeki etkisi hafife alınamazdı. National Rugby League CEO'su Andrew Abdo: Tarihimizin muhtemelen en ikonik spor pazarlama kampanyasında benzersiz bir rol oynadı. İlham vericiydi ve insanların ragbi ligi hakkında farklı düşünmelerini sağladı. O kampanyayı bu kadar başarılı kılan şey Tina'ydı, çok harika bir insandı. Tina Turner'ın ragbi ligini popülerleştirmesi ile onu Avustralya’nın yerel bir spor merakından uluslararası bir lige dönüştürmesi durumundan söz ediyoruz ve bunu müzikle yaptı. Jimmy Barnes ve Tina Turner/ Jimmy Barnes Tina Turner’ı hatırlamanın binbir şekli var; dansı, imajı, saçları... ama The Best 'i duyunca ben babamın arabasındaki yolculukları hatırlıyorum. O yaşlarda ragbi izlemiyordum, hala izlemiyorum gerçi ama Tina Turner’ın müziği ile birçok şeyi etkileyebileceğini hissediyordum. Yazının konusu; Tina Turner’ın süper starlığının dışında spor ve müzik arasındaki bağın gelişmesini bir kampanyayla da olsa nasıl etki edildiği aslında. Bu anlar olmasaydı bunu düşünemezdim ve bu bağlantıyı kuramazdım. Başka hiçbir şarkı Bon Jovi’nin It's My Life 'ı, Queen'in We Are The Champions 'ı bu kadar tutulmadı. Bir stadyumda her bir kişiye ulaşma, sahaya uzakta kalan son sıradaki taraftarları bile ayağa kalkıp eşlik ettiren potansiyele sahip bir şarkı. Ama daha da önemlisi, sanatçının kendisinin ötesine geçen bir şarkı. Kendine ait hayatı olan bir şarkı. Size zafer, neşe ve gurur duygusu veren bir şarkı. Genel bir özgürlük ve zafer duygusu. The Best , 1990'da Avustralya Ragbi liginin tema şarkısı oldu. Daha sonra Turner, Sidney'deki 1993 büyük finalinde canlı performans sergilemek üzere Avustralya'ya getirildi ve kutlamalara katıldı. Guardian 2019 yılında NRL, şarkıcıyı ve The Best 'i geri getirmek için lig yönetimiyle görüşüyordu ancak bu görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkmadı. Şarkı, 2020 NRL sezonu öncesinde yeniden kullanıldı. Turner, NRL'nin The Best için hala heyecanlı olmasından mutlu olduğunu söyledi. Otuz yıl sonra, şarkının kullanıldığını ve kampanyanın yeniden başladığını görmek çok onur vericiydi. 1993'teki büyük final benim ilk ragbi ligi maçımdı ve bunu asla unutmadım. Öte yandan; İskoçya'da Glasgow Rangers futbol takımının taraftar marşı haline geldi. The Best 'in 2010 yılında İskoç tekli listelerine bir numara olarak yeniden girmesine yol açtı. Turner'a saygıyla NRL , Tina Turner'ı onurlandırmak için hayatını kaybettiği hafta oynanan maçlardan önce The Best çaldı. Quayle, "The Best’in 25 yıl sonra bile bu turnuvanın şarkısı olmasından gurur duyuyoruz ve Turner'ı onurlandırdığımızı düşünüyorum" dedi. NRL açıklaması: Tina Turner, ragbi liginin altın çağının müziklerini yaptı. Bugün onun oyuna yaptığı muazzam katkıya minnettarız. Eski oyuncu Brad Fittler, Turner'ı daha çok kadın izleyiciyi spora yönlendirdiği için övdü. Fittler, NRL.com'da; "1989, kariyerimin mutlak başlangıcıydı. Seyirciler üzerindeki farkı ve ragbi ligine bakış açısındaki değişimi hissedebiliyordum. Harikaydı ve oradan olanlara bakarsanız, birdenbire daha fazla kadın maçlara gitmeye başladı ve ardından daha fazla kadın oyunu oynamaya başladı. Kadınların şu anda oyun üzerindeki etkisine bakın. İlk adım ve kampanya kesinlikle daha fazla kız çocuğunu oyuna çekmekti, ancak 30 yıl önce kimsenin kızların oyunu oynamak isteyecekleri kadar çok seveceklerini öne sürdüğünü sanmıyorum," açıklamasıyla andı. Rugby Football League: Bir spor yönetim kurulunun müzikal ve kültürel bir ikona saygı duruşunda bulunması garip gelebilir. Ancak Rugby Ligi taraftarları, Tina Turner'ın özellikle Avustralya'da neden sporumuz üzerinde özel bir iz bıraktığını bileceklerdir. Kısaca en iyisi.

03 Haz 2023

Michael Jordan için çizilen oyun: Air

1980’lerin ortasındayız. Michael Jordan’ın Nike ile başlayacak ve bugünlere kadar sürecek ortaklığı, spor ayakkabı endüstrisindeki devasa etkisi büyük ölçüde Jordan ile yaptıkları ilk anlaşmaya bağlanıyor. Bu anlaşma sadece spor ayakkabı sektörünü değil sahayı da tekrar şekillendirdi. Sahanın kurallarını değiştiren Air Jordan’ın hikayesini şimdiye kadar Michael Jordan’dan dinledik, bu anlaşmayı yapan diğer insanlardan dinlemek neyi değiştirdi? Amazon Başrollerini Matt Damon, Ben Affleck ve Viola Davis'in paylaştığı Air , Nike'ın Michael Jordan'ı bir spor ayakkabı anlaşması imzalamaya ikna ederek Air Jordan spor ayakkabı serisini üretmesini anlatıyor. Michael Jordan'ın Nike ile yaptığı 5 yıllık ve 2,5 milyon dolarlık dönüm noktası niteliğindeki bu sponsorluk anlaşmasını anlatmanın belki de biraz dramatize edildiği filmde iki ayrı detaya odaklanıyoruz. Koşu ayakkabısı üreten bir şirketin basketbol departmanında yaşananlar ve basketbolcu olma yolunda olan oğlunun kurumsal hayat tarafından sömürülmesini istemeyen anne Deloris Jordan'ın hikayesi... Neticede Nike ve Jordan geleceğin basketbol yıldızı Michael Jordan'ı bugüne kadar her iki tarafı da para kazandıran hale getiren bir sözleşmeye imza attı. Affleck'in yönettiği ve Alex Convery'nin yazdığı Air , izleyicileri 1984 yılına, Nike'ın henüz küresel bir şirket olmadığı zamanın öncesine götürüyor. Nike o zamanlar rakipleri Adidas ve Converse'in gerisinde kalan orta halli bir ayakkabı şirketinden başka bir şey değildi. Ancak Nike, tüm zamanların en iyi basketbol oyuncusu olmaya “hala” devam eden Michael Jordan ile yeni bir ayakkabı serisi için başarılı bir anlaşma imzaladığında her şey değişti. Michael Jordan Adidas'ı tercih etmesine rağmen, Nike ile bir anlaşma imzaladı. Deloris Jordan tam da burada oğlunun sömürülmesini reddeden bir anne olarak devreye girdi. Jordan 2,5 milyon dolarlık anlaşmanın yanında satılan her ayakkabı için pay alacaktı. O zamanlar bu Nike için emsal bir sözleşmeydi. Jordan, ilk sezonunda Yılın Çaylağı ödülünü kazanmasının yanı sıra Doğu Konferansı All-Star takımına ve All-NBA ikinci takımına seçildi. Aslında Jordan, “Dürüst olmak gerekirse Nike ile sözleşme imzalayana kadar hiç Nike ayakkabı giymedim. Büyük bir Adidas, Converse adamıydım. Aslında annem, her markanın tekliflerini dikkatli bir şekilde dinlemem için beni (Nike'ın genel merkezine) gönderdi.” açıklamasıyla Nike'a bakışını ve sürecin nasıl işlediğine dair ipuçları veriyor. Amazon Yıllar içinde anlaşmalarda yapılan çeşitli değişiklikler sayesinde, Jordan artık ayakkabı satışlarından %25 telif ücreti almıyor. Her yıl %5 kazanıyor ancak bu düşük rakam bile ona yılda 230 milyon dolarlık bir gelir kazandırmaya yetiyor. Gizemli bir şekilde Jordan’ı canlandıran karakteri görmediğimiz senaryoda başrol Jordan’ın annesi Deloris Jordan. Anneyi canlandıracak oyuncuya Michael Jordan’dan fikir alınarak karar verilmiş. Ben Affleck, Michael Jordan ile senaryo görüşmeleri sırasında yaşadıkları diyaloğu röportajlarında anlatıyor; “Michael Jordan, bilmeyenleriniz için, hayatınızda göreceğiniz en korkutucu, etkileyici adamlardan biri. Bana babası ve annesinden bahsetti. Yüzündeki bu ifadeyi ilk kez görüyordum. Bu bir saygı, huşu, sevgi, şükran ve masumiyet bakışıydı. Annem olmasaydı bunların hiçbiri olmazdı” dedi. “Anneni kimi oynamak istersin?” diye sordu Affleck, Jordan daha önce hiç tanışmamasına rağmen net bir şekilde Viola Davis cevabını verdi. Basketbolu takip etmeyen insanların bile (buradaki bile umarım kimseyi incitmez) Michael Jordan'ın bir NBA efsanesi olduğunu bilir. Sporu aşan ve pop kültür ikonluğuna geçen Jordan sadece eski bir NBA oyuncusu değil, aynı zamanda kültürel bir ikon. Filmde de sürekli bir spor filmi izlediğimize dair izlenimler var. Spor dünyasına motivasyon cümleleriyle adapte edilmiş “9- Kolay Olmayacak, Kusursuz sonuç önemli kusursuz süreç değil. ” gibi şirket ilkeleriyle yönetilen bir yapıymışçasına spor ile bağlantısını görebiliyoruz. Rakiplerini iyi tanımak Amazon Sonny Vaccaro filmde basketbolla bağ kurabilen tek karakterdi. Sonny, Nike’ın yeni başlayan basketbol bölümünün geliştirilmesine yardımcı olmaktan sorumlu ve koşu ayakkabısı üreten bir marka ile basketbol arasında bir bağ kurdu. Oyunu okuyabilen ve stratejisini bu oyuna göre oluşturdu. Michael Jordan’ın basketbol oynadığı kasetleri izlerken gördüğü şey basketbola ve oyuna hakim olmasında geçiyor. Jordan’a göre çizilmiş bir oyunu marka stratejisine uyarladı. Diğer bir yandan Sonny, rakipleri Converse ve Adidas’ı çok iyi tanıyor. Onların basketbol parkelerinden epey uzakta olan sadece iş perspektifli ve kısıtlı bakışlarını kazanmak için bir avantaja çeviriyor. Tıpkı Jordan’ın oyununda zafere ulaşmak için rakiplerinin zaaflarını okuduğu gibi. Bu arada Sonny Vaccaro’nın bu işbirliğinde gerçek payının tartışmalı olduğu iddiası da bulunuyor. Michael Jordan bu işbirliğinin Sonny değil aslında George Raveling sayesinde olduğunu çoğu röportajında dile getiriyor. George Raveling, 1984 Olimpiyatları kampında Jordan’la çalıştığı süreçte “Nike'a gitmelisin, Nike'a gitmelisin. Denemek zorundasın.” demeleriyle ikna ettiğine dair açıklamaları var. Fakat filmde bu ikna çabalarının yine Sonny’nin Raveling ile iletişim üzerinden olduğunu izliyoruz. Air’ın müzik dünyası Film tempolu ve 1980'lerin müzik ortamını da bize hissettirerek başlıyor. Dire Straits'in Money for Nothing açılış gitar riffiyle başlayan ve film boyunca mutlu devam eden bir müzik seçkisi filmin en iyi detaylarından biri. Air’ın müzik süpervizörü Andrea von Foerster ve müzik editörü Cory Milano filmin iyimser ve mücadeleci tonunu tam olarak yansıtıyor. Dire Straits blog Michael Jordan’la ilgili herhangi bir karede akıllarda çalanın Sirius olduğunu tahmin edebiliyorum. Chicago Bulls ile Sirius kadar birbirine temas eden eden spor ve müzik ilişkisi var mıdır? Filme başladığımda Sirius’u bir yerlerde duyacağıma çok emindim. Von Foerster, “Bu daha sonraki bir eklemeydi ama kesinlikle istediğimiz bir şeydi” diyor. Elbette, Jordan markasıyla yakından uyumlu. Daha da önemlisi “Zaten sporla ilişkilendirildi ve filmi canlandıran bir tarza ve enerjiye sahip” diye ekliyor. Andrea von Foerster film hakkındaki röportajında “80'lerin filmine benziyor ve 80'lerin filmi gibi hissettiriyor, bu yüzden otantik müziğe sahip olmak gerçekten önemliydi.” 1980’lerin aslına uygun bir müzik ortamı yaratmanın çok zor olacağını sanmıyorum. Çünkü müzik dünyası için hala dinleyebildiğimiz kült şarkıların çıktığı bir dönem. Ancak bir şirketin pazarlama departmanında yaşananlara ve henüz yıldız olmamış bir spor ikonunun ailesine odaklandığımız, iki tarafında farklı bir mücadelesini ya da işleyişini en uygun müzik listesiyle izlettiler. Squeeze Kafamızda bir çalma listesi canlanmıştır. Film müzikleri bu beklentiyi karşılar nitelikte olmuş. Süreç, Ben Affleck geçen yaz Foerster’a özenle seçilmiş bir çalma listesi göndermesiyle başladı. Foerster “Temelde 1984'teki tüm şarkılardı ve hepsini Air’ın atmosferine uygun olarak almaya çalıştık.” Filmde duyduğunuz her müzik parçası lisanslı, sadece Paul Haslinger, biri kapanış jeneriğinde çalan iki kısa parça bestelemiş. İzlerken ya da dinlerken beni neden yok diye düşündüren müzisyen Prince’ti. Prince, Affleck'in orijinal çalma listesinde olmasına rağmen Foerster, hikaye pek uymadığını düşünerek listeden çıkarmış. When Doves Cry şarkısı Vaccaro'nun kolej basketbol maçı kaseti izlediği sahne için aşırı seksiydi. 1984 yılında bir numara olan Van Halen Jump’ ın olmamasını ise telif engeliyle açıklıyor Von Foerster. Eddie Van Halen’dan hızlı ve resmi bir onay almanın beyhude bir çaba olduğunu anlayıp onun yerine Squeeze Tempted kullanılıyor. Jordan, Madison Square Garden'da giydiği ilk ayakkabısıyla emekli olduğu son maçına da çıktı. Last Dance’teki 5 dakikalık anlatımın yeterli olmaması ve “Nike bunu nasıl yaptı?” motivasyonuyla başlayıp biraz spor marka stratejisi biraz sporcunun şekillendirdiği marka dünyasıyla senarist Alex Convery’nin film fikrini izledik. Hikayenin tamamını bilen izleyiciler için filmde bazı detaylar eksik olsa da Jordan’ın annesi Deloris Jordan’ın etkisinin ön plana çıkarılması farklı bir perspektif sunuyor.

20 May 2023

Başarıya giden yoldaki başarısızlıklar: Antetokounmpo ve Bucks

Giannis Antetokounmpo'nun konuşması tüm dünyaya yayıldı, birçok sporcu ve sporcu olmayan insan tarafından takdirle karşılandı. İnsanlar adeta başarısızlık için konuşulmasını bekliyormuş. Giannis'in, takımı Milwaukee Bucks'ın NBA Play-off'larından elendikleri maçtan sonraki basın toplantısında söyledikleri spor dünyasında neden bu kadar yankılandı? Başarıya giden adımlar Brew Hoop NBA Play-in ilk tur mücadelesinde sezonu 8. sırada bitiren Miami Heat’e uzatmalarda 128-126 ile kaybettikleri maç sonrası basın toplantısında Athletic muhabiri Eric Nehm'in, takımı Milwaukee Bucks’ın sezonunun bir başarısızlık olup olmadığı sorusuna Giannis Antetokounmpo’nun verdiği cevap : “Sen her yıl işinde terfi alıyor musun? Hayır değil mi? O zaman çalıştığın her yıl başarısızlık mı oluyor? Her yıl bir amaç için çalışıyorsun. Terfi almak, ailene bakmak, daha birçok şey… Bu başarısızlık değil, başarıya giden adımlar. Michael Jordan 15 sezon oynadı, altısında şampiyon oldu. Diğer dokuz yıl başarısızlık mıydı? Bana bunu mu söylüyorsun? Hayır, değil mi? Yanlış bir soru, sporda başarısızlık yoktur. İyi günler olur, kötü günler olur. Bazen başarırsınız, bazen başaramazsınız. Bazı günler senin sırandır, bazı günler değildir. Spor böyle bir şey. Sürekli kazanamazsınız. Bazen başkaları kazanır. Ve bu yıl başkaları kazanacak, bu kadar basit. Bir sonraki yıl gelirsin ve daha iyi olmaya çalışırsın. Daha iyi alışkanlıklar edinmeye, daha iyi oynamaya, aynı hataları yapmamaya ve şampiyonluğu kazanmaya çalışırsın.” Antetokounmpo, hem rahatsız olduğunu hissettirmeye hem de o soruyu yönelten muhabire karşı sorular sorarak onunla ortak bir noktada buluşmaya çalışıyor. Kıyaslaması çok doğru olmayabilir ancak uzun bir açıklamayla hem kendisinin hem de spor medyasının bir analizini yaptı. Bu kadar sağlıklı ve düzgün bir ifadeyle belli edilen bakış açısına belki de alışkın olmadığımız için video viral oldu. Bir TedX konuşması asla değildi fakat sporda kahramanlaştırdığımız isimlerden farkındalığı yüksek bir mental sağlık konuşması duymaya ihtiyacımız varmış. Profesyonel sporcular ve onların etrafında dönen birçok söylemle ilişki kurmaya çalışıyoruz. İlgimiz, sporcunun zaferleriyle ortaklık kurup iyi hissetmeye çalışmakla alakalı olduğu kadar yenilmezliğine alıştığımız kişinin normal bir insan olduğunu fark etmekle de alakalı. “Bu başarısızlık değil” Sporting News Sahada insanüstü performans gösteren oyuncuların da mental sağlıklarıyla ilgili zorlandıkları, baskı altında olduklarında bunu yönettiklerini ya da yönetemediklerini görmek spor izleyicisinde bir bağ oluşturuyor. Tıpkı kazandığı andaki sevinç gibi. Bu viral olan videonun oluşturduğu bağın ya da yansımanın “başarısızlık” üzerinden olması da bir şeyler anlatıyor. Bu bir sistem eleştirisi olacağı için konuyu daha bilir kişilere bırakmak isterim. Ancak spordaki başarı ve başarısızlık algısının çok net olduğu bir ortamda Giannis'in açıklaması bizi başarıyla ilgili bir şeylere ikna etti. Naomi Osaka yaptığı paylaşımda bu açıklamanın hayatını değiştirdiğini bile söyledi. Spor kültürü: Milwaukee Bucks yıldızı Giannis, kazanmanın önemli olan tek şey olduğuna ikna olmuş bir spor kültürüne biraz daha gerçekçi bir yaklaşım getirmiş oldu. Spor doğası gereği kazanan ve kaybedenden oluşuyor. Çünkü yine doğası gereği tek bir sonuç ve kazanan var. Öte yandan başarılı kriterleri de NBA gibi bir düzende herkes için farklıdır. NBA Play-offl'arına birinci sıradan giren Bucks’ın 8. sıradan giren Heat'e elenmesi bir başarısızlık örneği olabilir. Ama sporda kazanmanın dışında başka şeyler de var. Yenme yenilme üzerine kurulu bu düzende kaybedenin kazandıklarını görmemiz için sürece bakmamız gerekiyor. Her zaman başarılı olanların söylemi midir? Marca Aslında açıklama bir yandan “Başarısız demeyelim de" demenin çok daha anlamlı ve temellendirilmiş hali. Giannis, NBA'in en güçlü oyuncularından biri, iki kez MVP ödülünü kazandı ve Bucks'ın yükselişinde kilit bir rol aldı. Bu soru oyuncunun canını biraz acıtmış mı diye düşündüm. Olabilir. Sorunun biraz haklı ve makul bir soru olmasıyla alakası da vardır muhakkak. Spor hayatı daha çok kazanmakla geçmiş, tebriklere ve zafer sorularına daha alışkın bir sporcu için alışılmadık bir gerçeği duymak zordur. Bu soruyu sürekli "kaybeden" bir sporcuya sorulsaydı ve buna benzer bir cevap verseydi aynı etki olur muydu emin değilim. Mesela Formula 1 pilotu Nicolas Latifi'den başarısızlık üzerine geliştirdiği duyguları dinleseydik bizi ikna edebilir miydi? Böyle bir etki için başarıyı tatmış olması önemli bir detay sanırım. Yine başka bir örnek kaybettiğini nadir olarak görsek de snooker oyuncusu 7 kez dünya şampiyonu Ronnis O'Sullivan'ın kaybettiği her maç sonrası başarısızlıkla ilgili konuştuğu özlü sözleri var. Buradaki meselenin Giannis'in tepkisinin haklı olup olmaması değil de sporcuların daima kazanamayacaklarını bilen bir mental sağlığa ve bu gibi tepkilere kendilerini, taraftarı ve medyayı alıştırması olduğunu öne çıkarmak gerekiyor. Giannis'in basın açıklaması sırasında soruyu duyduğu an sinirlendiğini ya da sıkıldığını izleyen herkes fark etmiştir. Sporcuyu burada sıkan şey kazanamamanın gerçekliği dışında sürekli bu başarısızlık hikâyesinin çıkarılması olabilir. Bu konu hakkında bir detay bulamadım fakat Giannis'in bu fikirlerini oluşturmasında ve bunu kendini kontrol ederek ifade etmesi bu konularda çalıştığını ya da destek aldığını da düşündürüyor. Yine de Antetokounmpo'nun tepkisi aynı zamanda duygusal zekasının, yani duyguları anlama ve yönetme yeteneğinin mükemmel bir örneği. Bucks ve Giannis normal sezonda neler yaptı? Milwaukee Bucks Bucks, normal sezonda NBA'in en iyi rekoruna sahipti ve şampiyonluğu kazanmak için favori olarak gösteriliyordu. Spor gibi ölçülebilecek değerleri çok net olan bir ortamda başarı ve başarısızlığın tanımı da çok net olabiliyor. Bu beş sezonun üçünde ligin normal sezon rekorunu kırdılar. Milwaukee Bucks normal sezonda ligde 58 galibiyet elde etti, ancak Jimmy Butler ve Miami Heat'e karşı yalnızca bir galibiyet alabildi. 2020-21 sezonunu Doğu Konferansı'nda üçüncü bitirmelerine rağmen 50 sezondaki ilk NBA şampiyonluğunu kazandılar. Giannis, beş maçlık seride 2. ve 3. maçları kaçırdı. Sahada yer aldığı son iki maçı da Bucks kazanamadı. Yıldız oyuncu bu maçlarda ortalama 32.0 sayı, 15.0 ribaund ve 8.0 asist yaptı. Miami Heat ise bir numaralı seribaşını eleyerek NBA Playoff'larına yükselen ilk play-in takımı oldu. Bucks’ın şampiyonluk kültürü SI Kazanan bir kültür oluşturmak söz konusu olduğunda bunun gerçekleşmesi için devreye giren pek çok faktör vardır. Kazanan bir takım olmak için çok fazla farklı yeteneği bir araya getirmek gerekir. Bir takım pek çok yıldız oyuncuya sahip olabilir. Ancak hepsini sahada bir araya getirmek onu en iyi takımlardan biri yapmayabilir. Wes Edens, Marc Lasry ve Jamie Dinan, 2014 yılının nisan ayında Bucks'ın uzun süredir sahibi olan Herb Kohl'dan satın aldıklarında vizyonları yalnızca şampiyonluklar için rekabet edebilecek bir takım oluşturmak değil, aynı zamanda kazanan bir şirket haline gelmek ve saygın bir marka olmak için gereken altyapı kurmak amacındaydı. Milwaukee Bucks, 2021 NBA şampiyonluğunu kazandıktan sonra başrol oyuncusu Giannis Antetokounmpo ile basketbolda bir sansasyon yarattı. Milwaukee Bucks'ın Pazarlamadan Sorumlu Başkanı Dustin Godsey’in bu şampiyonluk kültürünü oluşturmakta büyük bir etkisi oldu. Godsey, 2012 yılında Milwaukee Bucks'ta pazarlama hizmetleri direktörü olarak işe alındı ve takımın ilk pazarlama çalışanı oldu. O dönem Bucks NBA'de son sıradaydı ve hiçbir başarısı yoktu. Dustin 2014'te Milwaukee Bucks organizasyonun marka kimliğini bir şampiyonluk kültürü yaratmak için yeniden oluşturdu. Milwaukee Bucks'ın satın aldığı en iyi şeylerden biri, saha içinde ve dışında büyük etkisi olan süperstar Giannis Antetokounmpo'yu takıma katmaktı. Pazarlama açısından bakıldığında Antetokounmpo; Bucks'ın marka hikâyesiyle uyumlu kazanma zihniyetine sahip çalışkan bir oyuncu. Dustin için ortak payda; her iki tarafın amaçlarını ve değerlerini uyumlu hale getirmek, birlikte çalışmak ve oyuncularla ortakları arasında özgün hikayeler yaratmaya çalışmakla ilgilidir. Dustin Godsey/This is Ulowa Dustin Godsey, dünyanın en iyi ve en saygın spor ve eğlence şirketini yaratmak ve duyurmak istiyordu. Godsey'nin ofisinde şöyle bir alıntı var: “Yarın daha iyi hatalar yapalım.” Bu alıntı, Bucks'ın yenilik ve yeni şeyler denemeyle yakından ilişkili olduğunu düşündüğü kültürü hakkında çok şey söylüyor. Godsey takımın başarıyla ilgili anlayışını şu sözlerle özetliyor: “Başarısız olmaktan korkamayız. Öğrendiğimiz ve stratejik bir amaç için bir şeyler yaptığımız sürece doğru yoldayız. Sahada veya saha dışında sonuçlar her zaman umduğunuz gibi olmayacak, bu nedenle hatalardan ders çıkarmaya ve tekrar denemeye istekli olduğunuz sürece işler yoluna girecek. Sporda başarı döngüseldir ve takım bunun çok farkında. Hala en popüler spor markalarından biri ve kesinlikle dünya çapında en çok takip edilen NBA takımlarından biri olan Chicago Bulls gibi kültürel mihenk taşı markalarından biri olmak istiyoruz. 1998'den beri şampiyonluk kazanamadılar, ancak bu başarıyı markalarının takipçi kitlesini oluşturmak ve yaratmak için kullanabildiler.” Gelecekte, Milwauke Bucks’ın başarıyla ilgili cevaplaması gereken bazı soruları olacak, ancak Antetokounmpo dünyanın en iyi oyuncusu olma iddiasında olduğu sürece her zaman bir şansı var. Antetokounmpo'nun henüz 29 yaşında olduğunu göz önünde bulundurursak saltanatının bir süre daha süreceğini söylemek doğru olur. Yeni ve gelişen bakış açısıyla birlikte daha fazlasına olan merağı onu devam ettirecek olan özellikleri. Hayal kırıklığına uğramak, incinmek Mike Budenholzer/Getty Images Giannis’in açıklaması insanları her ne kadar başka şeyler üzerine düşündürse de Bucks’ın NBA Play-off’larından elendiği gerçeğini değiştirmiyor. Milwaukee’de bu başarısızlığın faturası ise koç Mike Budenholzer’a kesildi. Dün yayınlanan Adrian Wojnarowski’nin haberine göre; 53 yaşındaki basketbol koçu, Bucks yönetimi tarafından görevinden alındı. Hemen basın toplantısına geri dönelim. Giannis'ten önce “ başarısızlık sorusu” başantrenör Budenholzer’a da soruluyor ve cevabı; “Soruya saygı duyuyorum. Bu takımın inanılmaz derecede yüksek beklentileri var. Jon Horst harika bir kadro oluşturmuş ama önemli olan tek şey play-off'lar, bu yüzden sadece hayal kırıklığına uğradığımızı düşünüyorum. O kelimeyi kullanmazdım. Hayal kırıklığına uğradık hüsrana uğradık. Ama bütün yıl söyledim, bu takımı seviyoruz. Bu gece bitiremedik. Bana göre sadece hayal kırıklığına uğramak, incinmek, hüsrana uğramak, bu gece hakkında hissettiklerimizin karakteristik özelliği bence bu.” Milwaukee Bucks, geçtiğimiz yıllarda takımla başarılı işlere imza atan koç Mike Budenholzer'ın görevine son verdi. Budenholzer, Bucks ile bir şampiyonluk (2021) kazandı ve iki kez NBA'de Yılın Koçu seçildi. 2018 yılında Bucks ile anlaşan Budenholzer, NBA’deki koçluk kariyerine San Antonio Spurs‘te Gregg Popovich’in yanında başladı. 1999’dan 2007’ye Spurs dört kez şampiyonluk yaşadı.

06 May 2023

NBA MVP ödülünün sahibi: Joel Embiid

NBA, En Değerli Oyuncu (MVP) ödülünün 2022-23 sezonundaki sahibini açıklandı. Philadelphia Sixers‘ın 29 yaşındaki uzunu Joel Embiid, MVP ödülünün sahibi oldu. Embiid, 73 birincilik oyu alırken, Denver Nuggets oyuncusu ve iki kez MVP olan Nikola Jokic 15 oyla ikinci oldu. Milwaukee Bucks'tan Giannis Antetokounmpo üçüncü oldu. Öte yandan: Joel Embiid, kariyerinde 6 kez all-star seçildi, normal sezonun MVP'si ödülünü ilk kez aldı. Jokic, 2021 ve 2022'de, Antetokounmpo ise 2019 ve 2020'deki ödülü kazanmıştı. Mirror Joel Embiid'in ödülü alırken yaptığı açıklama; Gelmeyeli uzun zaman oldu. “Çok çalışmak. Çok şey yaşadım. Sadece basketboldan bahsetmiyorum. Hayatım hakkında konuşuyorum. Benim hikayem. Ben nereden geliyorum? Buraya nasıl geldim ve burada olmak benim için nelere mal oldu. Son 2 sezonun MVP'si Nikola Jokic, ikinci sırada yer alarak üst üste 3 kez MVP ödülü kazanma şansını kaybetmiş oldu. NBA tarihinde Larry Bird'ün dışında MVP ödülünü 3 kez üst üste kazanan diğer 2 oyuncu ise Wilt Chamberlain ve Bill Russell oldu. Dahası: Joel Embiid, 2000-01’de Allen Iverson’dan bu yana ödülü kazanan ilk Philadelphia Sixers oyuncusu oldu. 1981'de Julius Erving, 1983'te Moses Malone ve 1966-1968'de Wilt Chamberlain, NBA MVP ödüllerini kazanan diğer Sixers oyuncuları. Başarılı pivot, bu sezon sahaya çıktığı 66 maçta 33.1 sayı, 10.1 ribaunt, 4.2 asist, 1.7 blok, 1.0 top çalma, %55 şut isabetiyle mücadele etmiş ve Philadelphia’yı Doğu’nun üst sıralarına taşımıştı. Altı kez All Star olan oyuncu, Sixers'ın son iki maçını dizindeki bağ burkulması nedeniyle kaçırdı. Bilgi notu: 12 yıl önce bugün Derrick Rose, tarihinin en genç MVP'si olmuştu. Embiid'in ödülü aldıktan sonraki konuşmasını buradan izleyebilirsiniz.

03 May 2023

Avrupa Şampiyonu Tuğba Danışmaz

Sen yapamazsın dediği hocasından gizleyerek seçmelere katılıp, yaparsın denilenler arasında tek seçilenin Tuğba olması, onu ileriye götüren ilk hamle oldu. Bu, ayrıca her söylenene kulak asmamamız gerektiğini gösteren iyi bir örnek. Çünkü muhakkak yolun başında yapamazsın diyenler oluyor ve şampiyonlar bunun aksine inananlar arasından çıkıyor. Kaç kişi bu söz yüzünden vazgeçti ya da başarıya ulaştı? Okul yarışlarına ismini yazdırarak katılan Tuğba, uzun atlamada elde ettiği iyi dereceyle kendisini gösterdi. Yarışta herkesin isminin yanında artı varken Tuğba’nınkinde eksi vardı ve bu senden olmaz demekti. Tuğba — neden bana eksi verdiniz, benim ne eksiğim var? sorusuyla beraber yine de farklı branşlardaki seçmelere katılmaya devam etti. Bir şeyi kabul etmeden önce herkesin sorması gereken en temel soru: benim ne eksiğim var? Tıpkı Tuğba’nın yaptığı gibi. İlk antrenör, kulüp ve sakatlık Chiara Montesano Uzun atlama, üç adım atlama, 800m. Tuğba’nın dereceleri seçmelere katılanlardan hep çok daha iyiydi. Okul dışında katıldığı ilk seçmelerin ardından da ilk antrenörü olacak Hakan Çadırcı ile tanıştı. Antrenör, seçmelerin ardından sadece Tuğba’ya — sen kal dedi. Aynı gün içinde sen yapamazsın denilen Tuğba’nın spor hayatına başladı. Hayalleri büyük kulüplerde yarışmak olan Tuğba’ya ENKA’dan teklif geldi. O da bu teklifin karşılığını ilk yarışında birinci olarak verdi. 19 Kasım 2017 Tuğba’nın asla unutamadığı bir tarih. O gün ilk kez ciddi bir sakatlık geçirdi. Daha da önemlisi bu sakatlığın ardından, hiç alışık olmadığı şekilde, yapacak gücü kendinde bulamamaya başladı. Kendisine 14m atlayan ilk Türk kadını olma hedefi koyan Tuğba, bu arzusundan uzaklaştı. Sakatlığını atlatmasına rağmen antrenmanlarına geri dönmedi. Yarışmaları heyecanla bekleyen Tuğba, spora karşı isteksiz olduğu bir dönemdeydi. Tuğba’nın bu dönemden çıkması için kardeşinin — eskiden eve hep madalyayla gelirdin demesi yeterli oldu. Tuğba bu cümleyle vazgeçmek için spora başlamadığını hatırladı. Ardından 13.97, 14.09, 14.14, 14.31 dereceleri artarak gelmeye başladı. Tuğba ve çalışma ekibi, bu dereceleri artırmak için izledikleri yolu “Bu derecelerin olabilmesi için belirli bir sürecin olması gerekiyor. Yaptığımız antrenmanları deneme yarışmalarında gözlemleyerek eksiklerimizi bulup ona göre bir çalışma programı hazırlıyoruz.” sözleriyle anlatıyor. İstanbul'da yarışmak Gökhan Taner Filmi bugüne saralım. Tuğba’nın 2023 Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’ndaki 14.31’lik Türkiye rekorunu canlı izledim. Öncelikle kendimi çok şanslı hissettiğimi belirtmek isterim. Tuğba bugüne kadar birçok farklı ülkede yarıştı ve harika dereceler yaptı. Ancak Türkiye’nin ilk kez ev sahipliği yaptığı Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası için İstanbul’da yarışmanın yerinin ayrı olduğunun altını çiziyor: “Kesinlikle farklıydı. Çünkü kendi seyircimizin önünde bu atmosferin getirmiş olduğu dezavantajları avantaja çevirdik” H er atlayış öncesi seyirciden destek alkışı isteyen Tuğba Avrupa Şampiyonu oluyor. Bu işi en iyi şekilde yapabilmenin seyirci desteğinden geçtiğini düşünüyor. Dört gün boyunca salonun her noktasında başka bir yarışma gerçekleşti. Karsten Warholm, Nafi Thiam, Marcell Jacobs, Pedro Pichardo gibi isimleri izleyerek birçok heyecanlı ana şahitlik ettik. Tuğba’ya şampiyonluğu getiren ilk atlayışı da buna dahil. Kuşkusuz en özel anlardan biriydi. Kendi yarışı dışında Tuğba’ya aklında kalan anları sordum. Son olimpiyat şampiyonu ve daha önce Avrupa şampiyonu olmuş Marcell Jacobs’un 60 metrede ikinci olması çoğu insan gibi ona da, nasıl oldu bu dedirtmiş. Şampiyonanın favori isimlerinden olan Jacobs 100 metre Avrupa rekoru ve 60 metre Avrupa salon rekoruna sahip. Ancak Samuele Ceccarelli 60 metrede 6.48 sn'lik derecesiyle Jacobs’u geride bıraktı. Tuğba, Türkiye’yi üç adım atlama gibi aslında çok da başarı geçmişi olmayan bir branşta temsil ediyor. Onun bugünkü başarısını daha iyi anlamlandırabilmek için biraz geçmişe bakmakta fayda var. Türkiye'nin üç adım atlama tarihi Gökhan Taner Türkiye için üç adım atlamada her sene kazanılan bir başarı ya da madalya olmayabilir ancak hatırlanması gereken başarılar var. Bundan yıllar önce 1948 Londra Olimpiyatları’nda Ruhi Sarıalp’in kazandığı bronz madalya buna bir örnek. Sarıalp, Türkiye atletizmi için en önemli isimlerden biri. 2023 Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nın tasarımında da kendisine yer verildi. 1967’deki Balkan Şampiyonası’nda üç adım rekorunu dört kez geliştiren Aşkın Tuna da anılması gereken isimlerden. 2019 yılında Avrupa U23 Şampiyonası'ndaki 17,37'lik derecesiyle Türkiye rekoru kıran Necati Er, 17 m üzerine çıkan ilk Türk erkek üç adım atlamacı oldu. Er, bu sonuçla olimpiyat barajını geçti ve 2020 Tokyo Olimpiyatları'nda Türkiye’yi temsil etti. Üç adım atlamada uzun zamandır Tuğba gibi bir figür yoktu. Bir branşta çok uzun süre başarı gelmemesinin etkileri sporcu üzerindeki baskıyı da artırıyor. Tuğba bu baskıyı hem de ev sahipliği yapılan bir turnuvada en iyi derecesini elde ederek başarıya dönüştürdü. Bu başarının ardından Tuğba’yı 2024 Paris Olimpiyatları’nda yarışırken görmek pek çoğumuzun hayali. Bunun için Tuğba’nın önce 14.55’lik kotayı geçmesi gerekiyor. Yapabileceğine kuşkum yok. Profesyonel bir sporcunun boş günü Chiara Montesano Tuğba şampiyonluğunun ardından spora, atletizme, kariyerine dair birçok soruya cevap verdi. Ben biraz da spor dışındaki Tuğba’yı tanımak istedim. Profesyonel bir sporcunun boş bir gününün nasıl geçtiği merak ettiklerim arasındaydı: “Tek boş günüm pazar (gülüyor). Haftanın yorgunluğundan dolayı ve antrenmanın olmayışından biraz geç kalkıyorum ve geç kahvaltı yapıyorum. Sonrasında kahve içmeye çıkıyoruz 1-2 saat kafa dağıtıyoruz. Sonra haftaya güzel başlamak için dinlenmeye geçiyoruz.” Ne izleyip dinlediğine dair çok detaylı bilgi vermeden gerilim aksiyon dizileri izleyerek dinlendiğini ve ismini bizimle paylaşmayı unuttuğu dizilerinin ikinci sezonunu beklediğini söylüyor. Çok yoğun bir çalışma programına sahip olan Tuğba’nın spor dışındaki hayatını merak ediyorum aslında. Onu sahada çok güçlü ve kendinden emin bir karakter olarak görüyorum. Kendine bakmayı seven, buna özen gösteren bir atlet var karşımızda. Performansını tüm detaylarıyla düşündüğünü hissettiriyor insana. Böyle bir motivasyonla sahaya çıkıyorsunuz, kendinizden bir beklentiniz var. Ne “sen yapamazsın” demeler işe yaramış ne sakatlıklar yoldan çevirmiş. Vazgeçmek için çıkmadığı bu yolda her şeyiyle yarışmak için sahada. Yıllar sonra bu alanda bir şampiyonluk elde ediyor. Tuğba’nın her detayını düşündüğü performansına dair olumsuz yorumlar tabii ki kaçınılmaz: “Asıl amacım işimi icra etmek ve Türkiye'de bu branşta yapılmayanları yaparak tarihe geçmek, sesimizi duyurmak. Gurur duyulması gereken bir olay ama eğer bu kendi milletimizden bazılarını rahatsız ediyorsa orada suçlanacak ve eleştirilecek benim kıyafetim değil bu tarz yorumları yapanların zihniyetidir.” Kurallar ve ilkelerle antrenör Cahit Yüksel Tuğba Danışmaz ve Cahit Yüksel/Diyagonal Dergi 13.97 ile başlayan süreç 14.31 ile bir Avrupa şampiyonluğu getirdi. Tuğba ve antrenörü Cahit Yüksel için bütün planlar öncelikle Dünya Şampiyonası finali ve 2024 Paris Olimpiyatları. Tuğba sakatlık sürecinden sonra Cahit Yüksel’i arayıp kendisiyle çalışmak istediğini söylüyor fakat antrenör Tuğba’nın disiplinli olmadığını düşünüp kabul etmiyor. Fakat Tuğba’nın vazgeçmeme özelliği burada da önünü açıyor. İkili, beş yıldır beraber çalışıyor. Cahit Yüksel bir sporcu için antrenörün önemini sadece sporla ilgili olmadığını söylüyor. “Bir antrenörün en önemli özelliklerinden bir tanesi, kuralları ve ilkesi olmasıdır. Kurallar ve ilkeler prensipleri oluşturur. Prensipler de çalışma düzenini oluşturur. O nedenle çok önemsiyorum. Bir sporcunun örnek olabilmesi ve başarılı olabilmesi için kendini her anlamda geliştirmesi gerektiğini düşünmekteyim. Sanattan siyasete, edebiyattan sinemaya, tiyatroya kadar her türlü düşüncenin tartışıldığı birçok konuda fikir sahibi olabilmesi için neler yapması gerektiğini ortaya koymasına düşünsel anlamda katkıda bulunuyorum.” Tuğba'nın bu başarısının ülkede atletizme dair bazı gelişmelerin önünü açacağını umarak, bir ülkede spora dair başarılı örneklerin olması bu ilerleme için önemli. Bir şeye niyetlenmede, hayal etmede rol modellerin olması gerekiyor. Tuğba’nın idolü üç adım atlama dalında 1999-2013 yılları arası Türkiye rekorunu elinde tutan Ayşegül Baklacı. Çünkü bir branşta çok uzun süre başarı gelmemesinin zorlaştırdığı şeyler var: “Sporcu ve antrenör üzerinde baskıyı artırıyor. Çünkü beklentiler artıyor ve başarısız olabilme ihtimali stresi ve yarışma rahatlığını zora sokuyor. O nedenle ne kadar çok fazla sporcu başarılı sporcu olursa baskı ve beklenti o kadar az olacaktır.” Diyagonal Dergi Cahit Yüksel ve Tuğba başarıyı da ve başarısızlığı da beraber yaşıyorlar. Bir sporcunun başarı anında herkesin aklına gelmesi çok olası peki ya başarısızlığın getirdikleriyle nasıl baş ediyorlar sporcunun yanında olmak bir eğitimci olarak nasıl dinamikler içeriyor? “5 yıllık süreçte genel anlamda başarılı olduk, ancak bu yolu yürürken birçok eksiğimiz ve başarısız günlerimiz de oldu, bu yaşananların bizi yolumuzdan çevirmemesi, bizi yıldırmaması ve bu süreçten daha iyi bir şekilde çıkabilmemiz için hatalardan, eksikliklerden gerekli dersi çıkarıp bunun yaşamımıza olumlu katkı yapabilmesi için her türlü desteği veriyorum.” Podyum: Tuğba Danışmaz (altın), Dariya Derkach (gümüş), Patricia Mamona (bronz) Getty Images Futbol ve basketbol dışındaki sporların herhangi bir başarı elde etmeden gündemde çok da yer almadığını biliyoruz. Tuğba’nın ya da atletizm gibi sporlardaki gelişmelerin geniş kitlelere ulaşmasının bu başarıların artmasında da önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Başarının sahiplenilmesi kadar başarısızlığın ya da kazanamamanın sporcuyu güçlendirmesi gerekiyor. Sporu sadece zafer anlarından ibaret olduğunu varsaymak hedeflere ulaşmayı biraz zorlaştırıyor gibi. Atletizm konusunda daha fazla destek olunması için neler yapılabilir? Bütün bunları gerçekleştirebilmemiz ve istediğimiz hedefe ulaşabilmemiz için, sağlık ekibimizin, biyomekanik ekibimizin oluşturulabilmesi, kurumsal bir yapı içerisinde daha düzenli ve konforlu Kamp imkanlarımızın olması, yazılı ve görsel basının sadece başarı anında değil, başarısız olduğumuz anda da bizi desteklemeleri ve uzun süreçte yanımızda olup, bizimle bu uzun yolda yapıcı bir yol almaları, bizleri daha mutlu edecektir. Çünkü koyduğumuz hedeflere ulaşabilmemiz ve başarılı olabilmemiz için düştüğümüzde yanımızda olan birilerinin olması ayağa kalkmamızı çabuklaştıracaktır.

18 Mar 2023

Göçmen sporcular ve SINAFE

Spor, modern olimpiyatların yapıldığı 1896 yılından bu yana küresel bir nitelik kazanmaya başladı. Uluslararası yapısıyla beraber sporcuların da emeği hem kendilerinin hem de ülkelerinin sınırlarını aştı. Binlerce genç dünyanın farklı bölgelerine sporcu olma hayaliyle göç ediyor. İnsan kaçakçılığı, ırkçılık, ekonomik sorunlar ise pek çoğunu bu hayalinden alıkoyuyor. BİLGİ Spor Yöneticiliği Bölümü Öğr. Üyesi Dr. İlknur Hacısoftaoğlu, Avrupa'da 7 ülkede yürütecekleri SINAFE projesiyle Afrikalı göçmen futbolcuları nasıl destekleyeceklerini Aposto'ya anlattı. 1. Bir insan hakkı olarak spor mottosuyla başlayan proje nasıl ortaya çıktı, neleri kapsıyor? Biz BİLGİ Spor Yöneticiliği bölümü olarak sporun bir insan hakkı olduğunu vurgulayan yayın, araştırma ve etkinliklere özel önem veriyoruz. Söylemeye çalıştığımız söz bugün büyük bir endüstriye dönüşmüş olan sporun aynı zamanda bir hak mücadelesi alanı olduğunu ifade etmek. Spor yapmak, sporun sağlığı geliştirici, iyi olma halini artırıcı, güçlendirici, haz verici ve bedeninin özgürlüğüne katkıda bulunan bir etkinlik olarak toplumun her kesiminden insanın erişimine açık olması gerekir. Yalnız burada iki temel noktadan hareket etmek gerekiyor. Birincisi bu bir hak mücadelesi alanı çünkü spora herkesin erişimi yok. Toplumun farklı katmanlarının spora ya da sporun belirli alanlarına erişiminde sınırlamalar mevcut. İkincisi ise erişse dahi alanın içinde hak mücadelesinin devam etmesi gerekiyor. Çünkü sporu güvenli bir alanda yani biraz önce bahsettiğim olumlu etkilere sahip olabilmesi için eşit, adil ve güvenli biçimde kurulmuş bir alana erişim de ayrıca hak. Biz bu perspektifle çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz ve bu perspektif bizi zaman zaman sivil toplumda farklı kuruluşlarla bir araya getiriyor. Bunlardan biri de Mission 89. İsviçre merkezli Mission 89 , futbol yoluyla insan ticaretine, futboldaki insan hakları ihlallerine karşı farkındalık ve savunuculuk faaliyetleri yürüten bir sivil toplum örgütü. Çalışmaları kapsamında özellikle Afrika kıtasına odaklı çalışmalara yürütüyorlar. Sporcu göçü çünkü yoğun olarak bu kıtadan var. 2019’da Mission 89 bize ulaştı ve Türkiye’de bu sorunun ne durumda olduğunu anlamak üzere bir çalışma için bizim desteğimizi istedi. Görüşmelerimiz sonucunda, bu sorunu kapsamlı olarak ortaya koymak ve çözüm yollarını birlikte üretmek için göçmen sporcuların sorunlarını ve kapsanma süreçlerini ortaya koymanın bütünsel bir resim çizerek mümkün olacağını gördük. Yani bir geçiş ve varış ülkesi olarak iki işlevli Türkiye’den , bir futbol ülkesi olan ve Afrika’dan çok fazla göç alan Portekiz’den , yine aynı şekilde Afrika’dan göç alan ve insan ticareti sorununu çok fazla yaşayan bir ülke olan Fransa’dan veriler elde etmek önemliydi. Nitekim işbirliğine dayanan bir proje ile bu meselenin daha iyi ele alınacağına karar verdik ve Avrupa Komisyonu’nun Erasmus (+) proje fonuna 7 ülke olarak başvurduk; Türkiye, İsviçre, Fransa, Sırbistan, Portekiz, İsveç (Fildişi Sahilleri), İngiltere. Böylece listeye yukarıda bahsettiğim ülkeler dışında Sırbistan, İsveç ve İngiltere de eklenmiş oldu. Sırbistan da Türkiye gibi hem bir geçiş hem de varış ülkesi. Ayrıca Avrupa’ya geçmek isteyen insanlar nedeniyle göçü yoğun olarak yaşayan ülkelerden. İsveç’te yine futbolcular için güvenli şartlarda spor yapmasına destek amaçlı çalışmalar yapan ve aynı zamanda futbol antrenörlerinin de içinde bulunduğu bir STK mevcut. Bu kurum hem İsveç’te hem Fildişi Sahillerinde çalışmalar yürütüyor. İngiltere’de ise partnerimiz Loughborough Üniversitesi. Loughborough Üniversitesi göç, futbol ve insan ticareti konusunda çok sayıda çalışma yapan ve UEFA ve FIFA ile de işbirliği içinde farklı projeler gerçekleştiren bir üniversite olduğu için projeye dahil oldu. 2. Göçmen sporcuların dezavantajları neler? Göçmen sporcuların dezavantajları çok farklı boyutları içeriyor. Eğer bu sporcu Türkiye’de devşirme olarak adlandırılan, başarılı olduğu bir sporda milli takımda mücadele etmek üzere geldiyse yaşadıkları sorunlar kabullenilme, milliyetçi söylemin eleştirileri karşısında kendini ifade etme, yeni bir ülkenin sistem ve kurallarına uyum sağlama gibi faktörleri içeriyor. Eğer vatandaşlığını değiştirmeden uluslararası sporcu olarak göç etmişse sisteme uyumlanmasını sağlayan politikaların yokluğu ayrıntılandırılarak ifade edilmeli. Bizim çalışmamız futbol odaklıydı. Altı ayrı ülkede yaptığımız çalışmada göçmen futbolcuların sorunlarının çok boyutlu ve birbiriyle ilişki içinde olduğunu gördük. Üç ana tema içinde ele aldık sorunlarını. Önce göç öncesi yaşadıkları sorunları ele aldık. Göçten önce göç edecekleri, göç etmeyi planladıkları ülkeler hakkında bilgi eksikliklerinin en önemli sorunlardan birini oluşturduğunu gördük. Bir diğer sorun -en azından bir bölümü için- aile desteğinin olmamasıydı. Sporcu bu koşullar içinde aslında göç ve yeni bir futbol kariyeri için hazır olmadan yola çıkıyordu. Göç sırasında ve yeni gelenler olarak sorunları ise yeni geldikleri ülkedeki bürokrasinin takibi, futbol kariyeri edinmek için gerekli olan karmaşık yasal ve idari prosedürler ve bunların uluslararası sporcuların kolay erişebileceği şekilde düzenlenmemiş olması, özellikle kayıtdışı göçmenler için tıbbi tedaviye erişim eksikliği ve sistemde görünmez olmak en sık karşılaştıkları sorunlar olarak ortaya konuda saha çalışmasında. Göçten sonra ise ev sahibi ülkedeki yasal ve idari sorunlar ile mücadele devam ediyor. İstihdam güvencesi olmayan bu insanların birçoğu futbolun yanı sıra emek yoğun ikinci işlerde de çalışarak ayakta kalmaya çalışıyor. İnsan hakları ve eşitlikle ilgili problemler yaşadıkları gibi ırkçılıkla da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bu tüm ülkelerde karşılaştıkları bir sorun. Bilhassa son dönemde yabancı düşmanlığındaki artış, Afrikalılara dönük ayrımcılığın yoğunluğunu da artırmış görünüyor. Sporcular eğer çok büyük kulüplerde büyük başarılar elde ederek istihdam olmuyorlarsa bu sorunları derinden yaşıyorlar. Hatta bu kişiler de başarısızlık yaşadıkları an göçmen kimliklerine dönük olumsuz yaklaşımları deneyimlemeye başlıyorlar. Başarılı olduklarında kulüp kimliğini temsil ediyorlar, başarısız olduklarında ise herkesin aklına göçmen kimlikleri geliyor. Bir de burada yeni bir olgu olarak göçmen kadın futbolcular var. Kadın futbolculara dair sorunlarda önemsizleştirme, ciddiye almama sorunların başında geliyor. Bu elbette istihdam koşullarına da yansıyor. Çok az paraya çalışıyorlar. Hiçbir hakları güvence altında değil. Örneğin Türkiye’de amatör statüsündeler ve bu onları haklarıyla ilgili güvencesiz hale getiriyor. Bu konuya önümüzdeki dönemde ayrıca eğilmeyi istiyorum. Şu sıralar kurma hazırlığında olduğumuz Sporda İnsan Hakları Derneği'nde bu tür çalışmaları sivil toplum tarafında da geliştireceğiz umarım. 3. Coğrafyadan kaynaklı sebepler dışında bir sporcuyu göç ettiren faktörler neler? Bu soruya da yine futbol üzerinden cevap vereceğim. Diğer sporlara dair ayrıca konuşmamız gerekir. Göç ettiren faktörlerin başında futbolun bir endüstri olarak çekiciliği geliyor. Futbolda bir yıldız çekimi var. Popüler kültürün önemli bir parçası ve büyük bir endüstri. Genç futbolcular futbolun göz kamaştırıcı hikayelerinin cazibesine kapılıyorlar. Eğer ülkelerinde futbol yeterince gelişmemişse, futbol olanakları yeterli değilse, kariyerlerini geliştirmek için olanak sunmuyorsa, genel olarak yoksul bir ülkeyse futbol için göç oranı artıyor. Kadın futbolcular için bütün bu nedenler çok daha yoğun elbette. Kadın futbolcu ancak Batı ülkelerinde kendine düzgün bir kariyer edinebileceğini görüyor ve o ülkelere göç etmek istiyor. Tabii bir de küresel futbolun artık sınır tanımaz biçimde futbolcuların dolaşımını sağlıyor olma durumu var. O futbola dair genel bir olgu. Menajerler, futbolcular ve uzmanlar artık futbolda uluslararası isimler. 4. En çok hangi ülkeler sporcu göçü veriyor? Sporcular hangi ülkelere göç etmeyi tercih ediyor? Afrika kıtası sporcu göçü veren pek çok ülkeyi barındırıyor. Batı Afrika ülkeleri futbol göçünde diğer ülkeler arasında öne çıkıyor. Yine Latin Amerika futbol göçünün yaygın olduğu bir kıta. Göç edilen ülkelerde ise yaptıkları sporun popüler ve endüstrileşmiş olduğu ülkeler tercih ediliyor. Yine futbolda Avrupa birinci hedef ülkeleri içinde barındırıyor. Fakat son zamanlarda Uzakdoğu ve Ortadoğu ülkeleri de göçmen futbolcuların gittiği ülkeler arasında. 5. Sporun kapsayıcılığı ile ilgili kafamızda soru işaretleri var. Toplumsal cinsiyet açısından ayrımcılığın çok net görüldüğü alanlardan birinin kapsayıcılığını sorgulayabilir miyiz? Spor aslında dışlayıcılık için de kapsayıcılık için de kullanılabilen bir araç. Her ikisi için de çok güçlü olabilecek koşullara sahip. Hiyerarşilerin, şiddetin ve dışlayıcılığın tarihsel arkaplanıyla ve bu şekilde yapılandırıldığında çok çabuk üretebilir. Fakat aynı zamanda eşit ve kapsayıcı bir biçimde yapılandırıldığında güçlü bir değişim yaratma potansiyeline de sahip. Misal kadın göçmenler için çok zor olabilecek bir alanken eğer kapsayıcı yapılandırılırsa kadın göçmenlerin hızla topluma dahil olmasını ve güçlenmesini sağlayacak bir alan olabilir.

30 Eki 2022

Türkiye’nin madalyalarla imtihanı

Türkiye, spor alanında son zamanlarda uluslararası düzeyde önemli başarılar elde etti. 2020 Tokyo Olimpiyatları’yla yükselişe geçen bu başarıları, Akdeniz Oyunları'ndaki başarılı tablo takip etti. Peki, sporda yaşanan bu tarihî gelişmeler birden bire mi ortaya çıktı? Yoksa temelleri yıllar önce atılmış, organizasyonu tamamlanmış, hedefleri önceden belirlenmiş çalışmaların sonucunda beklenen gelişmeler miydi? 2020 Tokyo Olimpiyatları’ndan sonra Uluslararası düzeydeki spor organizasyonları arasında başta olimpiyatlar olmak üzere, dünya ve Avrupa şampiyonaları en ön sıralarda yer alıyor. 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları'nı 13 madalyayla tamamlayan Türkiye, tarihinde en fazla branşta madalya kazandığı oyunları geride bırakalı 1 yıl olmak üzere. Millîler boksta birer altın ve gümüş, okçulukta 1 altın, karatede 1 gümüş, 3 bronz, güreşte 3 bronz, tekvandoda 2 bronz ve artistik jimnastikte 1 bronz madalya kazandı. Millî sporcular, 2020 Tokyo’da kazandıkları madalya sayısıyla 1948 Londra Olimpiyat Oyunları’ndaki 12 madalyalık rekorunu kırdı. Yakın zamanda ise Türkiye, 19. Akdeniz Oyunları’nı 45 altın, 26 gümüş, 37 bronz olmak üzere toplam 108 madalyayla tamamladı ve madalya sıralamasında 2. sırada yer aldı. Ayrıca yakın tarihteki diğer uluslararası spor organizasyonlarındaki başarılara bakacak olursak ilk kez gerçekleşen ya da sürdürülebilir olan örnekleri görmek mümkün. 2022 şubat ayında millî cimnastikçiler Sena Elçin Karakaş ve Sıla Karakuş, Trampolin Cimnastik Dünya Kupası'nda altın madalya kazandı. Avrupa Eskrim Şampiyonası’nda Erkek Kılıç Millî Takımı bronz madalya kazanarak şampiyona tarihindeki en iyi büyükler Avrupa derecesini elde etmiş oldu. Golbol Kadın Millî Takımı, Uluslararası Golbol Turnuvası’nı şampiyon olarak tamamladı. Türkiye Eskrim Federasyonu Olimpiyatlarda veya uluslararası diğer müsabakalarda başarı, o sporun gelişmesi için yapılan yatırım kaynakları ve bu kaynakların ne kadar verimli kullanıldığı ile yakından ilişkili. Sporcuların yeterli fiziksel imkânlara, nitelikli antrenörlere ve profesyonel bir ekibe sahip olması çok değerli. Bunun yanı sıra federasyonların, branşlarına ve sporcularına özel stratejik yaklaşımlar geliştirerek branşların tanıtımını yapması ve daha görünür kılması oldukça önemli. Burada federasyonlara ek olarak medyaya da büyük sorumluluk düşüyor. Spor kültürünün oluşması için halkı bilinçlendirecek projelerin yapılması ve bu projelerde başarılı olmuş sporcuların söz sahibi olması, farkındalıkların artması için atılacak ilk adımlar arasında. Başarıda sürdürülebilirlik nasıl sağlanacak? Spor yazarı ve editörü Hatice Yücel ve Atletizm Dünyası Editörü ve gazeteci Şevket Furkan Erbay’a spordaki başarıların sürdürülebilir olmasına etkili faktörleri sorduk. “Uygulamada daha da iyisi olur” fikrini de tartışmaya açarak Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi (TOHM) sisteminin büyük anlamda hareketlilik getirdiğini ifade eden Yücel; “Spordaki başarı kriterleri, her branşın kendi iç dinamikleri içinde değişkenlik gösteriyor. Ayrılan bütçe, sağlanan imkân, doğru tesisleşmenin artması, profesyonel anlamda sporcuya ve altyapıya verilen önem, sporcu havuzu, antrenör kalitesi, tecrübe, faaliyet programdaki turnuva seviyeleri ve katılım sayısı, federasyonun işleyiş biçimi hatta federasyon başkanı gibi birçok kriter sıralayabilir.” diyor. Erbay ise; “Son 10 yıl içinde daha önce Türkiye'nin pek görülmediği branşlarda küresel başarılar kazanması, bir atılım olduğunu gösteriyor. Görebildiğim kadarıyla cimnastikteki başarı, sıfırdan inşa edilen bir yapı. Bununla birlikte zaten Türkiye'de eskiden beri belli bir temeli ve gücü olan, ancak son yıllarda eksik olan başarıları geç de olsa arka arkaya getiren, yani hasatı biraz gecikmeli toplayan branşlar var; okçuluk ve voleybol gibi. Kısmen boks da buna dâhil edilebilir. Ancak olimpik sporlara kümülatif olarak baktığımızda, bunun oluşturulmuş ve üzerine çalışılan bir spor politikasıyla olduğu söylemek yanlış olur. Sürdürülebilirlik için öncelikle sürekli insan kaynağı ve gelir yaratmak gerekiyor. Birincisi tamam, ama ikincisi ciddi anlamda sorun. Türkiye'de başarıların güdük kalmasının, devamlılığı olmamasının ana sebeplerinden biri bu. Devlet para aktardıkça yükselen, ama sıklıkla krize giren bir yapı. Ödül yönetmeliğine sırtını dayamış antrenörler ve kulüplerle bu işin sağlıklı gitmeyeceği açık.” diyerek spordaki gelişmelerin planlı veya tesadüfi demek için derinlemesine bakmak gerektiğini ekliyor. Türkiye Boks Federasyonu Diğer branşlara nasıl örnek olabilir? Cimnastik, boks, okçuluk ve paralimpik sporlarda başarı sürdürülebilirliğini sağlarken, diğer branşlarda izlenebilecek örnek modellerin ne olduğuna dair Şevket Furkan Erbay voleybolu iyi bir model olarak gösterirken; “Görece başarı zaten vardı, ama bunu en üst düzey başarıya taşıdılar, düzenli bir gelir yarattılar. İyi bir kulüp sistemi ile bu sistemin taşıyıcısı milli takımlar beslendi. Karşılığında 2000'li yılların başından beri sürekli üzerine koyan ve makina gibi işleyen bir millî takım geldi. Sonuçta millî karşılaşmalar, ülke genelinde ilgiyi uyandırabilmek için eldeki en önemli malzeme. Voleybol da bunu iyi kullandı. Daha doğrusu kullanmıştı, bunu sürdürülebilir hâle getirdi. o açıdan iyi bir örnek.” ifadelerini kullanıyor. Hatice Yücel ise cimnastikteki federasyon koordinasyonuna değinerek, “Yıllardır gözümüzün önündeki yetenekli isimleri Ferhat Arıcan, İbrahim Çolak, Ahmet Önder, Ümit Şamiloğlu, iskelet kadroyu bir araya getiren, hedefte sınır tanımayan ve hayallerinin peşinden giden bir başkanın Suat Çelen bir spor branşını nasıl zirveye çıkarttığının en güzel örneğidir.” diyor ve “Yakın zamandaki Akdeniz Oyunları'yla birlikte şu dikkatimi çekti; sporcu havuzunu daha da büyüterek olimpik kafilenin dışında bu organizasyonlara özellikle de bazı branşlarda zirveye oynayacak sporcu gönderebilecek seviyeye gelmemiz gerektiğini düşünüyorum.” eklemesinde bulunuyor. Editörün notu: Türkiye’nin uluslararası müsabakalardaki başarılarını spor dalları özelinde inceleyerek Aposto'nun spor yayını Punto'da yer vereceğiz. Dosya serisini 23 Temmuz'dan itibaren okuyabilirsiniz.

15 Tem 2022

Voleybolda rallilerin en güzeli: VakıfBank-Fenerbahçe Opet Kupa Voley finali

Voleybol sezonu yoğun bir takvimle devam ederken twitterda maçları takip etmekte zorlandığımız o döneme giriş yaptık. Sosyal medyadaki voleybol kitlesinin giderek büyümesiyle bir twitter voleybol haberciliğinin oluştuğunu söyleyebiliriz. İlginin bu kadar yoğun olduğu bir spora hem analiz hem oyun okumalarıyla dahil olan g00dzella ile voleybolda gördüğümüz akıl almaz rallileri, liberoların önemini, bunun erkek ve kadın liginde nasıl bir oyun izlettiğini anlattık. Bunun dışında rüya takım kadromuzu kurduk, Vargas'ın millî takımda olmasının heyecan verişine da değindik. O sırada: Misli.com Sultanlar Ligi playoff etabı ilk maçında Eczacıbaşı Dynavit ile karşılaşan Fenerbahçe Opet maçı 3-1 kazandı. Türk Hava Yolları ise Misli.com Sultanlar Ligi Play Off yarı final etabının ilk maçında Vakıfbank’a 3-2 mağlup oldu. Kadınlar liginde erkekler ligine oranla daha çok ralli gördüğümüz için liberoların kadınlar liginde hem servis karşılamada hem oyun içinde, erkekler liginde ise liberoların servis karşılamada daha önemli olduğunu düşünüyorum siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Katılıyorum. Erkek voleybolunda yüksekliğin ve gücün daha ön planda olduğu aşikâr. Bu nedenle hücumlara defans yapmak kadın voleyboluna göre daha zor olabiliyor. Ama o hücumları yapabilmek için de iyi bir servis karşılamaya ihtiyaç var. Erkek voleybolcuların çoğunlukla smaç servis kullandığını düşünecek olursak servis karşılamanın önemi artıyor. Kadınlarda ralliler daha uzun sürebiliyor, bunun çok güzel örneğini VakıfBank-Fenerbahçe Kupa Voley finalinde izledik. Rakibin hücumunu defanstan çıkarıp pasöre iyi bir şekilde ulaştırmak kritik önem arz ediyor. Fenerbahçe Opet-Vakıfbank AXA Sigorta Kupa Voley finali 2019 Türkiye-Polonya maçından sonra izlediğim en keyifli maçtı. Sultanlar Ligi playoff mücadelesi veren takımlardan rüya takımı oluştursanız, nasıl olurdu? Playoff mücadelesi veren takımlar VakıfBank, Eczacıbaşı, Fenerbahçe ve THY. Hem rotasyon hem de istikrarsız performanslar nedeniyle rüya takım oluşturmak çok zor ama hem istatistiklerini hem de önemli maçlardaki performanslarını düşünerek rüya takımımı şu şekilde oluşturabilirim: ↩️Pasör: Cansu Özbay ↖️Pasör Çaprazı: Isabelle Haak 🖇️Smaçörler: Gabi Guimaraes, Arina Fedorovtseva 🚻Orta Oyuncular: Zehra Güneş, Beyza Arıcı ⚫ Libero: Ayça Aykaç Millî Takımı kadrosu -henüz- açıklanmadı, bu sezon Naz Aydemir Akyol olmayacak. Naz'ın yokluğu takımı nasıl etkiler, bu sezon için takım kadrosu nasıl oluşur? Bu soruyu geçtiğimiz yaz millî takım döneminden önce sormuş olsaydınız büyük ihtimalle olumsuz etkileyecektir derdim. Çünkü Naz tecrübesi ve soğukkanlılığıyla sorumluluk alabilen bir sporcu. Ancak geçtiğimiz millî takım döneminde tecrübesi ve soğukkanlılığına ihtiyacımız olan o anlarda beklenen performansı gösteremediğini düşünüyor büyük çoğunluk. Ben çok olumsuz etkileyeceğini düşünmüyorum ancak kim bilir, belki — keşke şimdi Naz olsaydı diyeceğimiz anlar olur. Geçen sezon olduğu gibi farklı takımlardan çağrılan oyuncuların yer aldığı geniş kadro açıklanacak, A ve B kadroları yoğun bir kampa girecek. Şimdiden başarılar diliyorum. Sultanlar Ligi’nde Playoff 1/4 etabı ilk maçında Melissa Vargas, Fotoğraf: fenerbahce.org Melissa Vargas yakında millî takımda oynayacak, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Vargas millî takım için güzel bir fırsat, heyecan verici bir isim. Millî takım antrenörü Giovanni Guidetti ile daha da verimli bir oyuncu haline geleceğini düşünüyorum. Bilindiği üzere millî takım pasör çaprazımız Ebrar Karakurt. Ebrar da bu sene kendi gelişimini ön plana alarak İtalya’ya oynamaya gitti. Onun da ilerleyen yıllarda kendini geliştireceği düşünüldüğünde birbirini tamamlayacak çok iyi iki çaprazımız olacak. Bir de Aleksia Karutasu var tabi. Biri aksadığında diğerinden faydalanabileceğiz. Uzun yıllar pasör çaprazı pozisyonunda kafamız rahat olacak gibi duruyor. *Kulüp ve millî takım düzeyinde ulusal ve uluslararası voleybol turnuvaları kapsamında oynanan maçları, oyuncu performanslarını ve antrenör tercihlerini konuştukları Nokta Manşeti buradan dinleyebilirsiniz.

23 Nis 2022

Bir sporcu kendini iyi hissederek sporu bırakamaz mı?

Ash Barty kendini iyi hissettiğini söyleyerek emekli oldu, genelde tam tersini görüyoruz bir sporcu kendini iyi hissederek sporu bırakamaz mı izleyici olarak neden bu kadar şaşırdık? Barty’nin emekliliği beni şaşırttı ama bir taraftan da çok şaşırtmadı açıkçası. Çünkü Barty’nin geldiği yere baktığımızda ona sadece tenisçi demek çok mümkün olmayabilir. Şöyle; çok başarılı bir tenisçi WTA’de kadınlarda dünya 1 numarası, bunu istikrarlı bir şekilde sürdürüyordu ve sürdürebilecek bir noktadaydı. Ama hiç beklenmedik bir şekilde zirvedeyken, Avustralya Açık şampiyonluğundan sonra tenisi bırakmış oldu. Şimdi işin ucunda şöyle bir gerçek var; sporcuların çok başarılı oldukları için hayatlarını tamamen spor üzerinden var ettiklerini görüyoruz ki belki de gerçekten öyle. Ama ben bu noktada Barty’nin çok farklı biri olduğunu düşünüyorum. Varoluşunu sadece tenis üzerinde inşa eden bir tenisçi olmadı hiçbir zaman. Birazcık daha kendini fark eden ya da gerçekten o dönem neye ihtiyacı olduğunu dinleyen, farkındalığı çok yüksek, hayatta onu besleyen, sevdiği şeylere devam eden biri. Hırsları olan biri ama bizim alıştığımız illa belli bir şeyin içerisinde dibine kadar gitme hırsı çok fazla olan biri mi orası soru işareti. Fotoğraf: Criket Australia Aslında Barty’e baktığımızda netbol, kriket, golf, okçuluk gibi birçok branşa ilgili olduğunu da görüyoruz ki bir dönem tenisi bırakıp kriket oynayarak profesyonel olarak hayatına devam etti. 25 yaşında, tenis oynayabileceği uzun bir zaman dilimi varken ve zirvedeyken bunu yapıyor olmasının ardında — bu iş bana bu hazzı verdi ve bu benim için yeterli önemli olan hayatta istediğim şeyi yapmak — noktasında bir bakış açısı. Bu durum çok büyük bir sporcu olduğunu ve gerçekten bir birey olarak büyük bir farkındalığı olduğunu gösteren bir olay. Tabi ki de daha fazla izlemek isterdik buna şaşırmamızın ardında da bir sporcu başarılıysa ve iyi bir noktadaysa; onu yaşının götürdüğü, fiziksel olarak dayanabildiği yere kadar gitmesini bekliyoruz. Biz onları sadece sporcu olarak görüyoruz ama hayatta çok fazla başka rolleri de var; varoluş olarak bir birey olma, eş olma, kardeş olma, arkadaş olma gibi. Belli ki Barty hayatının merkezinde rolünü tenisçi olarak sürdürmek istemedi biz de buna şaşırdık. Çünkü bir şeye başlıyorsak ve çok iyiysek onu her zaman sürdürmeliyiz, hayatımızın merkezi olur diye bakıyoruz. Barty bunu biraz kırdı. Barty’nin birgün — tenis bana çok büyük keyif verdi ulaşabileceğim hedeflere ulaştım bu bana yeterli diyebileceğini düşünüyordum ama Avustralya Açık sonrası olacağını düşünmüyordum. Bu arada bu kadar farkındalığı olan bir tenisçinin tenise kattıkları da çok değerli, bütünsel bir sporcu ona sadece tenisçi demek az bile kalabilir. Başka bir spor yapmak isterse orada da başarılı olabileceğini düşünüyorum. Medyanın gitgide sporda hikâye odağını gençlik üzerinden yapması pek çok sporcunun küçük yaşlarda ilgi odağı haline gelmesine neden oluyor. Sporcuların fiziksel gelişimi yanı sıra mental gelişimlerini tamamlayabilmeleri için nasıl çalışmalar yapılıyor? Spor psikolojisinin amaçladığı şey; mental dayanıklılık oluşturmak, mental dayanıklılık kası geliştirmek. Bir sporcu nasıl bir kol ya da bacak kası geliştiriyorsa aslında küçük yaştan itibaren bir mental dayanıklılık kası da geliştirmeye ihtiyacı var. Bu da tabi ki düzenli olarak çalışmayla gerçekleşiyor. Bu noktada birçok çalışma yöntemimiz var; psikolojik beceri antrenmanlarıyla birlikte sporcularla belirli mental beceriler üzerine çalışıyoruz. Örneğin; hedef belirleme, motivasyon, konsantrasyon, duygu yönetimi ya da iletişim gibi pek çok mental beceriyi çalışmak üzerine kurulu ve sporcularla birlikte bu mental becerileri geliştirmek için belirli stratejiler çalışıyoruz. Fotoğraf: Yahoo Sport Australia Bu mental stratejiler; nefes egzersizi, içsel konuşma teknikleri ya da yoğunluklu olarak kullandığımız zihinde canlandırma tekniği gibi farklı farklı stratejileri oluşturuyor. Tabii mental gelişimi sağlamak günün sonunda hemen var oluyor gibi bir şey yok, çok küçük yaştan itibaren edinilmesi gereken bir alan. Çünkü sporda en büyük amaç aslında sporcunun kendi maksimumunu keşfetmek ve bu keşfetme süreci de sonsuz bir yolculuk. Mental gelişim, bu stratejilerle beraber sporcunun belirli zorluklarla karşılaştıklarında baş etme becerilerini güçlendirmesi onlara büyük bir katkı sağlıyor ve kendi sınırlarını biraz daha aşmalarını, birazcık da mental bariyer dediğimiz o bariyerlerin önünde daha rahat etmelerini sağlıyor. Araştırmalarda, fiziksel performansı birbirine yakın olan iki sporcuyu birbirinden ayırt eden en önemli özellik mental dayanıklılık olduğu bulunuyor. Yani bir yüzücünün saliseyle yarışta birinci olmasındaki en önemli faktör aslında mental olarak nasıl bir dayanıklılık gösterdiği ve o en kritik anla nasıl baş ettiğiyle alakalı. Takım sporları ile bireysel sporların mental açıdan bir farklılığı var mı? Tabii ki mental açıdan farklılıklar var çünkü içerisinde farklı dinamikler var. Örneğin; ben basketbolcu ile çalıştığımda sonuçta o sporcunun kendi dinamikleri ve kendi yolculuğu ile çalışıyorum ama aynı zamanda takımın dinamiklerini de bilmeye ihtiyacım var. O yüzden bir takım sporu söz konusu olduğunda o sporcunun bireysel olarak kendi motivasyon seviyelerini, konsantrasyon becerisini, duygularını yönetme becerisi gibi birçok beceriyi çalışıyorum. Takım arkadaşlarıyla, antrenörüyle iletişimi ya da grup dinamiklerine de çok hakim olmak gerekiyor. Takım sporlarında biraz daha dış faktör olabiliyor. Takımla değil o takım içerisindeki bir sporcuyla çalışıyorsam da bu grup dinamiklerine de müdahale etmek zor olabiliyor. Bir basketbolcunun performansı kendi istediği gibi gidiyor ama antrenörüyle iletişim problemleri yaşıyor diyelim. Bu noktada antrenörüyle açık iletişim kurmasını destekliyoruz ama günün sonunda her şeyi denedik ve karşı tarafta değişmeyen bir tavır varsa, her seferinde cezalandırma yöntemi uyguluyorsa o sporcuya bununla nasıl baş edebileceğini ve dayanıklılık gösterebileceğini çalışmam gerekiyor. O yüzden dinamikler farklılaşabiliyor.

26 Mar 2022

3 soru ile Formula 1 2022 sezonu

Geçtiğimiz sezon Hamilton - Verstappen arasında hep bir çekişme yaşandı bu rekabet yeni sezonda da devam edecek mi? Başka kimler dahil olabilir? Mali Selışık: Geçtiğimiz yıl muhteşem bir rekabet gördük ama bu yıl her şey yeniden başlıyor. — Tabii ki kazanmayı bilen takımlar ve pilotlar zirveye giden yolu yeniden öğrenmek zorunda değiller. Ancak bu kez Ferrari işin içine kesinlikle dahil olacak gibi görünüyor. Sezonun ilk yarışlarını görmeden sürprizleri tahmin edemesek de bu üç takım şimdiden zirveye yakıştırılıyor. Pınar Han Nuranel: Bu ikilinin bu sezon baş başa kalacağını düşünmüyorum. İlk yarışları görmeden performansla ilgili konuşmak çok iddialı geliyor fakat araç performanslarının durumuna göre bu sezon çok daha fazla isim potaya dahil olabilir. Russel Mercedes’e geçti, genç ve hırslı olduğu kadar başarıya aç. Sainz ve Leclerc ikilisi de ambiyans olarak birbirine uyuyor, iyi bir araçla rahatlıkla şampiyona potasında olabilirler. Keza iyi bir Mclaren’de Norris ve Ricciardo da sonuna kadar gidebilecek isimler. Şampiyona için bu isimlerin hepsi olmasa da bir kaç tanesinin dahil olabileceği bir sezon görebiliriz gibi. Fotoğraf: Maxf1 Geçiş konusu hassas bir konu, çok kolay olursa F1’in kalitesini düşecektir, çok zor olursa da tek düze yarışlara sebep olur. 40 yıl aradan sonra araçlarda yer etkisi yeniden kullanılacak olması yarışlarda ne gibi etkiler yaratacak? Mali Selışık: 1970'lerin sonu ve 80'lerin başındayken yer etkisi ortaya çıktığında aerodinami yeni yeni anlaşılabiliyordu ve yer etkisinin güvenlik açısından yasaklanması doğru sayılabilecek bir hamleydi. Günümüz Formula 1'inde ise performansı neredeyse sabit tutarak araçların birbirine daha yakın yarışabilmesinin yolu olarak yıllardır yer etkisi çözümü öneriliyordu. Ön ve arka kanatların yere basma kuvveti açısından öneminin azalması ve türbülansın minimuma indirilmesi en başta seyir zevkini arttıracak. Fakat bunun için takımların araç ayarlarındaki optimum noktayı bulması gerekiyor, bunu yakalayana kadar da testlerde gördüğümüz dalgalanma ve frenaj esnasında ön lastiklerinin kitlenmesi gibi problemleri sık sık izleyeceğiz. Önümüzdeki yıllarda standardize edilmiş bir aktif süspansiyon alternatif bir çözüm olabilir, bu yıl ise takımların araç yüksekliğini performansı koruyacak ancak dalgalanma yaşamayacak noktada ayarlaması gerekecek. Pınar Han Nuranel: F1 ve FIA 2022 araç tasarımlarında kirli havayı azaltıp, geçişi artırmayı hedefledi. Kağıt üstünde her şey çok mantıklı gözükse de pistte işler her zaman o şekilde yürümüyor. O yüzden bu değişikliğin etkisini pist üzerinden göreceğiz yine. Geçiş konus hassas bir konu, çok kolay olursa F1’in kalitesini düşecektir, çok zor olursa da tek düze yarışlara sebep olur. Bu yüzden umarım bu dengenin tutturulduğu bir yapı olmuştur. Her şekilde bu kadar büyük değişikliğin olması bize heyecanlı bir sezon verecek gibi gözüküyor. Fotoğraf: The Sport Rush Galibiyete ulaşmanın birden fazla yolu varsa FIA ve Formula 1 belki de tarihindeki en iyi kural değişikliğini getirmiş demektir. Sezon öncesi testlerde gösterdikleri performansla Ferrari dikkatleri üzerine çekmeyi başardı, bu yılın sürpriz takımı kim olur, neden? Mali Selışık: Sezon öncesi testlerde tur zamanlarından çok tur sayısına ve işleyişe bakmak gerekiyor. Her takımın programı, denedikleri ve yakıt yükü farklı olduğundan net bir tahmin yapmaya çalışmak suya yazı yazmaktan farksız. Ancak yeni kuralların ortaya koyduğu farklı konseptler ve neredeyse hiçbir aracın birbirine benzememesi güzel bir çeşitlilik. Belli başlı felsefeler var ve önümüzdeki yıllarda iyi olanlar öne çıkıp geride kalanlar elenecektir. Eğer galibiyete ulaşmanın birden fazla yolu varsa ve tüm bu konseptlerle başarıya ulaşmak mümkünse değmeyin keyfimize. O zaman FIA ve Formula 1 belki de tarihindeki en iyi kural değişikliğini getirmiş demektir. Pınar Han Nuranel: Ferrari’nin başarılı olduğu hiçbir zaman sürpriz olmaz, şahlanan at hak ettiği yere gelmiş olur. Bu sebeple sürpriz olarak Haas veya Alfa Romeo gelirse şaşırtıcı olur bence. Çok ihtimal dahilinde gözükmese de iki takımda bu sene deneyimli pilotları kadrosuna kattı. Onlardan gelen geri bildirimle orta ekipte sürpriz yaratabilirler. * Yarışa dair ön izleme için Vasıtalar podcasti , detaylar için Pınar'ın youtube kanalına göz atabilirsiniz.

19 Mar 2022