aposto-logoÇarşamba, 31 Mayıs 2023
aposto-logo
Çarşamba, Mayıs 31, 2023
Aposto Membership

20 yıllık yıkım ve deprem diplomasisi

Depremden hemen sonra diplomaside göze çarpanlar

6 Şubat günü arka arkaya yaşanan depremler sonucu 10 ilimizi etkileyen yıkımın ardından hem deprem bölgesinde hem de diplomaside yetersizlikler ve problemler devam ediyor. Bu yazıda Türkiye’nin diğer ülkelerden gördüğü toplumsal destekle zıtlık yaratan pozisyonlara, özellikle Belçika Başbakanı Alexander De Croo’nun 12 Şubat günü yaptığı açıklamaya değineceğim.

Deprem sonucu oluşan yıkım ve toplum olarak kendimizi içinde bulduğumuz çaresizlik 20 yıllık AK Parti iktidarının ülkemiz coğrafyasında en önemli olgulardan birini görmezden geldiğine işaret ediyorsa, diplomasideki son gelişmeler de Türkiye’nin devlet seviyesinde uluslararası sistemde ne kadar yalnızlaştırıldığını gösteriyor.

"AB aşırı kalabalık. Bu nedenle Türkiye ile iyi anlaşmalar yapılmalı"

Depremden iki gün sonra açıklama yapan Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, "Hayat kurtarmak için şu anda zamanla yarışıyoruz. Türkiye ve Suriye AB’ye güvenebilir." dedi. İlk depremden iki saat sonra, AB Sivil Koruma Mekanizması kapsamında bölgeye arama-kurtarma ekipleri, çadır ve yatak ve devletin müdahalelerini geliştirmek için de 3 milyon avroluk acil insani yardım sağlandı.

Depremden birkaç gün sonra bir televizyon programında konuşan Belçika Başbakanı De Croo ise, Türkiye ve Suriye’de 5 buçuk milyon insanın evsiz kaldığını vurgulayarak Avrupa’ya doğru yeni bir göç dalgası oluşmasına karşın, şimdiden Türkiye ile "iyi anlaşmalar" yapılması gerektiğini belirtti. Depremlerden hemen sonra harekete geçen AB ve üye ülkelerin insani duygular ve değerlerin etkisinde oldukları hissiyatı varken Başbakan De Croo’nun ifadeleri şüphe yarattı.

de croo

AP

Ukrayna'nın işgali dolayısıyla kabul edilen mültecilerden sonra AB’nin daha da kalabalıklaştığını belirten De Croo’nun, yeni bir göç dalgası oluşmasını engelleme ve göçmenlerin Türkiye’de kalması için anlaşmaya gitme fikri tabii ki bir temele dayanıyor.

Geri kabulden bugüne

Başbakan De Croo’nun ima ettiği -iyi- anlaşmalardan biri, 2015-2016 yıllarında AB-Türkiye arasında görüşmeler sonucu Suriyeli mültecilerin Türkiye sınırları içinde kalmasını ve Türkiye’nin mültecilere gereken yardımı ve koşulları sağlayabilmesi için AB’den 3 milyar avro almasını öngörüyordu. Gümrük Birliği anlaşmasında yenilikler ve Türk vatandaşlarına AB vize serbestisi gibi vaatler de sunulmasına karşın, mülteciler için alınan fon dışında bir gelişme gözlemlememiştik.

Felaketten günler sonra Belçika Başbakanı’nın yaptığı bu açıklama zamanlama açısından oldukça yanlış olmakla beraber AK Parti hükümetinin geçmiş dış politikasının da ağır bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir deyişle, Batı devletlerinin insan haklarını araçsallaştırarak kendi bölgesel ve ülkesel çıkarlarını öncelediği, AK Parti hükümetinin de günü kurtarma amaçlı aldığı kararların bugün daha zor koşullar altındayken kendisine tekrar önerildiğini görüyoruz.

Hızlı ve kolay vize imkanı

Öte yandan, AB üye ülkelerinde veya Birleşik Krallık'ta yaşayan Türk vatandaşlarının depremden dolayı evini kaybetmiş akrabalarını yaşadıkları ülkeye getirtme ihtimali söz konusu. Bazı ülkelerde vatandaşlar tarafından Türk ve Suriyeli depremzedeler için vize kolaylaştırılması yapılması için baskı oluşturuluyor.

Lahey’den bildiren BBC Türkçe muhabiri Yusuf Özkan’ın haberine göre, Avrupa’da en çok Türk vatandaşının yaşadığı ülkeler arasında olan Almanya ve Belçika’nın depremzedeler için planladığı "hızlı vize" süreci, gerektiği kadar hızlı ve kolay olmayacak. En büyük sorunlardan biri, Schengen vizesi için normalde istenen evrakların sayısının düşürülmemesi ve depremzedelerin belgelerinin de enkaz altında kalmış olması.

Birleşik Krallık'ta parlamentoya sunulan dilekçeler

Vize imkanı konusunda bir başka ilgi çekici olay ise Birleşik Krallık'tan. Depremin hemen ardından parlamentoya Türk ve Suriye vatandaşlarına ayrıcalık sağlanmasıyla ilgili dilekçeler yağmaya başladı. "Hükümet, Türkiye ve Suriye'deki deprem bölgesinden etkilenen vatandaşlar için bir acil durum programı başlatmalı" gibi genel yargılar içeren dilekçeler reddedilirken bazıları kabul edilip imzalanması için parlamentonun internet sitesinde yayınlanmakta

Dilekçeler içinde en çok imzalananlardan biri, "Deprem nedeniyle evsiz kalan insanlar için Türk Aile Programı vizesi oluşturulmasını" öneriyor. Dilekçenin yayılmasına öncü olanlardan biri de depremde ailesinden birçok kişiyi kaybeden, tek başına kalan 16 yaşındaki kuzen çocuğunu Birleşik Krallık'a yanına getirmeye çalışan bir Türk oldu. Bu yazının yazıldığı tarihte dilekçenin hükümete sunulması için gereken 100 bin imzadan 76 bin 404’ü tamamlanmış gözüküyor.

10 ilde yaşanan yıkım sonucu evini kaybeden binlerce vatandaş için ülke içinde bir çözüm bulunması ideal bir senaryo olmakla beraber, devlet organizasyonunun ve hükümetin bir haftadır içinde bulunduğu tutuk durum, böylesine acil ve büyük bir sorunu çözemedi. Alternatif yollar arayan vatandaşlar ise akrabalarının yaşadığı ülkelerin vizeleri için gerekli belgeleri sağlayamıyor. "Göç dalgası" şeklinde ifade edilen korku bugün gördüğümüz tabloda muhtemel gözükmese de Türk dış politikası daha iyi yönetilmiş olsaydı tıpkı savaştan sonra Ukrayna için yapıldığı gibi Türkiye içinde vize kolaylığı, bazı belge şartlarının kaldırılmasıyla gerçekleştirilebilirdi.

Liked this story? Share it.

Related Keywords

vize serbestisi

Türkiye

Belçika

Alexander De Croo

Avrupa Birliği

Ursula von der Leyen

Suriye

Avrupa

Ukrayna

Liked this story

Add to Saved

Add to Read Later

Share

Published in

Bir cinayetin anatomisi, deprem diplomasisi

Newsletter & Author

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

Deniz Kaptan

Yazar @ Spektrum

;