aposto-logoÇarşamba, 31 Mayıs 2023
aposto-logo
Çarşamba, Mayıs 31, 2023
Aposto Membership

Bristol'de Müdavimiyim!

Günde yirmi kilometre yürüdük Bristol'de, müdavimi olduğumuz yerleri keşfetmek için.

Duvarların hikâyeleştiği: North Street

Daha önce gidenlerden toplanan bilgilerin defterlere not alındığı; sosyal medyada favorilere eklediğin; vaktin varsa harita üzerine yerleştirerek gezeceğin yerleri oluşturduğun bir ön çalışma gerektirir ilk kez gidilen yerler. 

O final listede ismi geçenlerin üstünü çizmeye odaklı yaşadığında ayaklarının götürdüğü, şans eseri tanıştığın yerlilerinden duyduğun başka yerleşkeleri keşfedecek vaktin kalmaz; son gün bir gayret gidersin aslında o şehirde yaşıyor olsan ait hissedeceğin sokaklara. Ufak bir hüzün, yeniden gelmek için bir neden daha. Nehrin güneyinde Bedminster bölgesini paralel geçen North Street ve onu kesen sokaklar işte o son güne sıkışan, bir pub’ında oturamadığım, dükkânına bakamadığım, gecesini yaşayamadığım yer oldu benim için. 

Şöyle bir yürüdüm altı kadın sokak sanatçısının yarattığı Six Sisters mural'ının önünden. Kanala doğru. Ara sokaklara dalamadım, Sweven'de oturup önümden akan şehre bakamadım. Olsun, bu ilk randevu. Bu arada kim Bristollü? Tahminleri alalım. "Muralist, sokak sanatçısı," deyince akla ilk gelen isimlerden biri. Banksy.

The Well Hung Lover, Banksy


Aramızda kalmasın, herkes de duymasın: Hyde & Co

Birleşik Krallık’ta 1850’li yılların ortalarında bandrolsüz alkol satılan dükkânları anlatmak için kullanılan speakeasy (Aman, içeri girince de hakkında bahsederken de sessiz konuş) terimi, ABD’de 1920'den 1933'e kadar süren, alkol istihsalinin yasaklandığı dönemde merdiven altı içki satışı yapılan mekanlar için kullanıyor. Bugün kokteylleri iyi, yer bulması zor ve pahalı meskenlerin genel ismi. 

New York’ta bir telefon kulübesinden girilen PDT; Londra’da soru yağmuruna tutulduğun, dedektiflik bürosunu andıran Evans & Peel; Buenos Aires’te çiçekçi dükkânına girip arkadaki buzdolabı kapısından geçerek ulaştığın Floreria Atlantico, ilk akla gelenler. Popüler, sıra beklenen, çoğunlukla lüzumsuz pahalı yerler. 

Aramızda kalmasın, herkes de duymasın — Bristol’de karşımıza çıkan Hyde & Co’nun Dirty Martini’si, kokteyl menüsü, eskicilerden toplanmış mobilyaları speakeasy mitolojisini yeniden yaşatıyor.

Dirty Martini


İran mutfağından vegan: Koocha Mezze Bar

Kafamın içinde Teardrop çalarken geziyorum Bristol sokaklarında. Az önce çıktığım Idle Hands’de duymuş olabilirim veya şarkının yaratıcısı Massive Attack’ın Bristollü olması kaynaklı bir çağrışım. Beynimin içinde tekrar eden “Love, love is a verb, love is a doing word” (“Aşk bir fiildir, aşk bir eylemdir”) sözlerinden, dikkatimi gözüme, oradan bakışlarımın yöneldiği sokağa verdiğimde şu tabelalar çıkıyor karşıma: Hindistan cevizi sütlü dondurma. Biraz ileride: Hamburger, çizburger, duble burger, vegan. Seitan sosis, tempeh burger, tofu balık ekmek. Hepsi vegan. 

Birleşik Krallık’ta vegan nüfusunun ve kültürünün giderek artmakta olduğu, buna bağlı olarak da yaratıcı mutfakların şekillendiği bir şehir Bristol. Koocha’nın kurucusu ve şefi Noda Marvani “Çocukluğumun anlarını, sofrada geçen anılarını paylaşmak için kurdum Koocha’yı,” diyerek anlatıyor mekânın hikâyesini. Etrafında birleştiğimiz sofra kimyon tadı, kekik kokusu, safran ekşiliğiyle bizi de çocukluğun hikâyelerine taşıyor. Tahin soslu bamya kızartması, naneli sosla gelen kotlet, domatesli patlıcan yemeği gaymeh, salad shirazi ve döner tabakları dolaşıyor elden ele.

Koocha


Halkın buluşma yeri pub’lar

Public House, kısaca pub — yani halk evi. Birleşik Krallık’ta bir yerin pub olabilmesi için şu kriterler gerekiyor: Bir. Herkese açık olmalı, üyelik gerektirmemeli ve kapıda sizi geri çeviren bir görevli bulunmamalı. İki. Bira servisi şart. Genellikle musluktan bolca akan, daha önce adını duymadığın küçük üreticiler tercih sebebi. Üç. İçinde yemek yenilebilecek, (buna cips, zeytin, kuruyemiş dâhil). Dört. Bar lazım. İçki siparişi ve yanındakilerle sohbet için.

Bristol’de bu kriterlere uyan, üzerine kendi sebeplerini ekleyen beş pub önerisiyle gelelim:

  • Stokes Croft’un gürültülü caddesinden bir yokuş ileriye kaçmak istediğinde Hillgrove Porter Stores çıkacak karşına. Eski usul, yerlisinin gittiği, kapılar açılıp da havalandırılmazsa içeriye kızarmış yağ kokusu sinen bir alandan bahsediyoruz.
  • Bir zamanlar Massive Attack, Roni Size, DJ Derek’in müdavimi olduğu Star and Garter, sahibi Dutty Ken’in 2017’deki ölümünden sonra Glastonbury Festivali’nin de kurucularından Malcolm Haynes tarafından devralınıyor. Bugün Karayip kültürünün, soul, reggae, dub’la devam eden gecelerin merkez üssü.
  • Clifton Asma Köprüsüne karşı bir bira keyfi, White Lion’ın terasında. Bunun haricinde çok bir esprisi yok.
  • Bir bardak suda salınmakta olan limonun üzerine attığın bozuk parayı on saniye orada tutmayı başarırsan bedava bira alacağın vaadiyle kandırılıyorsun The Higbury Vaults’a ilk girdiğin anda. Daha önce başaranlar olmuş (olduğu söyleniyor). Çok kolay gibi görünen bu eylemi üçüncü denemede de başaramayınca içkinin parasını ödeyip bahçede takılmaya geçiyor veya bar billards kurallarını öğrenip oynamaya karar veriyorsun.
  • Bira, pizza, bahçe, drum & bass, indie, house müzik — The Crofters Rights’a hoş geldin.

Bristol lokalinden öğrendik: The Higbury Vaults


St. Nicholas pazar yerinde turta molası

Birleşik Krallık’ın en bilinen hafta sonu aktivitelerinden biri pazara gitmek. Haftanın diğer günlerinde arabalara, bisikletlere, iki veya dört tekerli pek çok vasıtaya açık olan sokaklar pazar olduğu günlerde kapanıyor. Kimisi çantasını meyve-sebze, kahve, zeytinle doldurmak için dolaşıyor pazar tezgâhları arasında; kimisi bir pub’a çöküyor, boşalan bardaklar birikiyor önünde. 

Bristol’de pazar alanı ve ruhu sadece sokağa taşmamış; üstü kapalı bir yaşam alanı olarak haftanın her günü, yerinde. 1743’te kurulmuş St. Nicholas pazar yerinde bana sorarsanız yenileceklerin listesi şu şekilde:

  • Uzun yıllar Avustralya’da gezip turta yedikten sonra Bristol’e yerleşen Jon ve Tristan, 2003’ten beri şehrin sembollerinden biri olan lezzetleri Pieminister’de yapıyorlar,
  • Mantarlı, brokolili kızarmış Japon mantısı gyoza Eatchu’da,
  • Tabule, falafel, humus kombosu Eat A Pitta’da.

St. Nicholas pazar yeri, Fotoğraf: Matt Cardy


Kabare, müzik, film geceleri, mülteciler için sığınacak alan: The Cube Microplex

70’ten fazla atölyeyle sanata alan açan Spike Island’dan bir önceki yazıda bahsetmiştim. Şimdi de The Cube’a gidelim istedim. İdealist, amatör, sinema yapan, senaryo yazan, yöneten ve şehrin her yerinde izinsiz gösterimler yapan dört sanatçı, 1998’de bir zamanlar cam şişe deposu, amatör drama tiyatrosu, 1970’lerde avangart gay sanat merkezi, ardından kız okulu, bir ara kumarhane olmuş binayı ve bütün bu tarihi alarak The Cube’ü kuruyor. 

Bugün amatör ruhun heyecanı, her şeye el atan, olmazı olduran hâliyle son derece profesyonel bir sosyal alan, sanat komünü The Cube. Çocuklar için gösterimler, kabare, müzik, film geceleri, mülteciler için sığınacak alan yaratmak hamurunda var.

The Cube Microplex, Fotoğraf: Heather Cowper


Daimi festival alanı: Waterfront

Ellerinde dondurmalarla sokağın ortasında durmuş saksafona eşlik eden perküsyonu dinliyor insanlar. Gemiler, kayıklar geçiyor, vapuru izlediğini düşündüğün bir an oluyor. Geç kalanlar, önlerde yer bulmak için birinin kalkmasını bekliyor ama güneş gitmedikçe çok da mümkün değil gibi. 

Etrafta Galata Köprüsü altındaki restoranları anımsatan mekânlar boş. Taş üzerine tüneyip ayaklarını suya doğru uzatanlar çantalarından çıkardıkları şarap şişelerini evden taşıdıkları kadehlere doldurarak bekliyorlar batışını, günün. Bristol’ün daimi festival alanı Waterfront’tayız, bugün.

Sabahın ilk ışıklarını gördük — sonunda!

Londra’da hâlâ pek çok mekânın gece yarısında kapanmasına; dansın, içki servisinin bitmesine, tam kendini müziğin ritmine bırakmaya hazır olduğun anda eğlencenin sonlanmasına alıştık. Kabullendik. Ama bu durum Bristol için geçerli değil.

  • Dünyanın bütün müzikleri The Canteen’de diyebilirsin. Tek sıkıntısı 01.00’de kapanıyor olması. Bu yüzden geceye ilk durak olarak koyuyorum.

The Canteen, Fotoğraf: Headfirstbristol



  • Cosies’i tanımlayan üç kelime: Rom, reggae, kızartma. Gece yarısından sonra üç saat daha devam ediyor eğlence.
  • Pop-up mutfaklar, iyi kokteyller, önce sakin ardından hareketlenen müziklerle bilinen The Love Inn, perşembeleri 02.00, hafta sonları 04.00’e kadar açık!
  • Holy Trinity Kilisesi olarak yaşamına başlayan Trinity Center, bugün gençler için bedava kursların da olduğu ortak üretim yapılan bir sanat alanı. Programına bakmak şart. Canlı müzik ve DJ’lerle devam eden partiler burada. Genellikle 05.00’ten önce kısılmıyor müziğin sesi.

Trinity Center, Fotoğraf: Khali Ackford

Liked this story? Share it.

Related Keywords

bandrol

Six Sisters mural

HYDE & CO

Birleşik Krallık

New York

Londra

Buenos Aires

Liked this story

Add to Saved

Add to Read Later

Share

Published in

🌃 Sabahın ilk ışıklarını gördük — sonunda! Bristol'de Müdavimiyim!

Newsletter & Author

Soli

Her hafta bir mahalle, bir mahalleli! Seyahat ve kültür yayını Soli, her hafta bir mahallenin esnaflarının, binalarının, sokaklarının, insanlarının hikâyesini anlatıyor.

Hazal Yılmaz

Editor @ Aposto

;