aposto-logoÇarşamba, 31 Mayıs 2023
aposto-logo
Çarşamba, Mayıs 31, 2023
Aposto Membership

Muharrem İnce ne yapmak, nereye varmak istemektedir?

İnce adaylıkta direterek kendi siyasi geleceğini de dinamitliyor.

Memleket Partisi lideri Muharrem İnce, 2018’de CHP’nin Cumhurbaşkanı adayıydı. 24 Haziran 2018’deki seçim, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısı üzerine 20 Nisan’da ilan edilmiş, erkenden de öte “baskın seçim” olarak adlandırılmıştı.

2018'i hatırlayalım

AK Parti ve MHP, 2017 referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini bir an evvel uygulamaya geçirmek istiyordu. Seçime hazırlıksız yakalanan muhalefet, ortak bir adayda uzlaşamadı. Abdullah Gül’ün muhalefetin ortak adayı olacağı iddiaları tepki çekti. Seçime çoklu aday stratejisiyle gidilmesiyle ilk turda Recep Tayyip Erdoğan’ın %50 oy oranına ulaşmasının engelleneceği düşünüldü. İkinci tura hangi aday kalırsa onun destekleneceği konusunda anlaşıldı.

Çoğulculuğa değil, çoğunlukçuluğa dayanan başkanlık sistemlerinin doğası gereği iki partili sistemi dayattığı, oyu az olan partileri “kral yapıcı” konuma getirerek hak ettiklerinden fazlasını almalarına olanak tanıdığı gerçeği, siyaset bilimi kitaplarında yazsa da henüz Türkiye’de tecrübe edilmemişti.

Gül’ün adaylığına baştan beri karşı çıkan İYİ Parti lideri Meral Akşener, ilk kez seçime girecek partisinin iddiasını göstermek üzere 2 Mayıs’ta adaylığını açıkladı. CHP adaysızdı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü ile başlayan “muhalefet bloğunu kendi arkasında büyütme” stratejisinin henüz başlarındaydı ve kendini öne çıkarmayı planlamıyordu.

Halk arasında “iyi hatip” olarak bilinen, AK Parti’ye TBMM’de ve meydanlarda yürüttüğü muhalefetiyle ünlenen, yıllarca CHP Grup Başkanvekilliği yapan, kurultayda Kılıçdaroğlu’nu devirmek isteyen Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’nun “Gel bakalım Muharrem” anonsuyla CHP’nin adayı olarak ilan edildiğinde tarih 4 Mayıs’tı.

Kılıçdaroğlu kendisi açısından oldukça akıllıca bir strateji yürütüyordu. Parti tabanında ve halkta büyük karşılığı olan, gerçekten kazanabileceği düşünülen bir CHP’liyi aday yaparak partisinin yönetme iddiasını göstermişti. İnce kazanırsa, “kazandıran Genel Başkan” kendisiydi, kaybederse parti içindeki en büyük rakibini doğrudan vatandaşlar eliyle elemiş olacaktı.

2018 seçimi, tarihe “adam kazandı” skandalıyla geçti. Hepimizin bildiği üzere İnce, seçim gecesi ortada yoktu. Öyle ki seçim gecesi kimi CHP’liler, İnce’nin “kaçırılmış olabileceği” iddiasını tartışıyordu. İnce seçim gecesi krizi öylesine kötü yönetmişti ki, yüksek lisans yaparken “karşılaştırmalı kriz yönetimi makalesi” ödevime “kötü kriz yönetimi örneği” olarak konu olmuştu.. (İyi örnek ise, Ekrem İmamoğlu’nun 31 Mart 2019 gecesi gösterdiği kriz yönetimi örneğiydi)

Öğrenilmesi gereken dersler

İnce’nin çok aceleye gelen kampanyasından da öğrenilecek çok şey vardı. İlk olarak, Akşener’in de pek çok kez belirttiği üzere, muhalif adayların ister istemez birbirleriyle de rekabet etmesi tüm muhalifleri yıpratmıştı. İkinci olarak ise, kapsayıcı olmayan ideolojik bir kampanya ve gürültülü mitingler CHP tabanında umut ve memnuniyet yaratsa da toplumsal muhalefetin tümünü konsolide edemiyordu.

Kaybettiği seçimden sonra Memleket Hareketi’ni kuran İnce, Şubat 2021’de CHP’den “İşgal altında olan Atatürk'ün emanetini, işgalden kurtarmak için terk ediyorum.” diyerek istifa etti. Mayıs 2021’de ise Memleket Partisi’ni kurdu.

Belli ki kampanya döneminde CHP tabanının kendisine “Erdoğan’ı yenmek” motivasyonuyla gösterdiği ilginin şahsıyla ilgili olduğunu, ona oy veren %30’u partisine taşıyabileceğini düşünüyordu. Parti aidiyeti kavramını, ittifaklar dengesini, hayatı muhaliflere dar eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yenme motivasyonunu pek de hesaba katmamıştı. Partisini kurduktan sonra stratejisini en az iktidarı eleştirdiği kadar muhalefeti de eleştirmek, “muhalefete muhalefet etmek” üzerine kurdu.

Bu strateji başarılı olmadı. İnce, Akşener’in 2018’de dört saatte ulaştığı adaylık için gereken 100 bin imza sayısına dört günde ancak ulaştı. Katıldığı programlarda CHP’yi tutarsızlıkla, HDP ile yan yana gelmekle suçlarken 2018’de “kuracağı kabinede HDP’lilerin de olacağını” söylediğini unutuyordu. Bugün Millet İttifakı’na karşı çıkan İnce, 2018’de “Akşener ve Karamollaoğlu’na Cumhurbaşkanı Yardımcılığı önereceğini”, “Millet İttifakı’nda tüm muhalefet partilerinin olması gerektiğini, tek adam rejimine son vermek için birleşilmesinin şart olduğunu” söylüyordu.

İktidarın "kullanışlısı" olmak

Kendi tutarsızlıkları bir bir ortaya çıkan İnce bugün, muhalefet oylarını bölmek isteyen Cumhur İttifakı için kullanışlı bir hale geliyor. Cumhur İttifakı, HÜDA PAR ya da Yeniden Refah gibi radikal ve çok az oyu alan partileri dahi ikna edip saflarına katarken stratejisini muhalefeti parçalamak üzerine de kuruyor.

İktidar yanlısı basın İnce’nin muhalefeti eleştiren sözlerini manşetlere taşırken sosyal medyada İnce’yi destekleyen “troller” ortaya çıkıyor. İnce, seçimi ilk turdan kazanmak isteyen muhalefet seçmeninin gözünde bir “nefret objesine” dönüşüyor, “Erdoğan birinci, Kılıçdaroğlu ikinci, ben üçüncü olursam bakarsınız Kılıçdaroğlu çekilir, ikinci turda birinciyle üçüncü yarışır” gibi gerçeklikten uzak sözleriyle, dans hareketleriyle alay konusu oluyor.

İnce kendisini de dinamitliyor

CHP’yi bir türlü affedememesi ve şahsi hırsları sebebiyle en büyük zararı muhalefet seçmeninin kazanma umutlarına verse de, kendi siyasi geleceğini de dinamitliyor. Hedeflediği tabanın o ya da bu şahsın peşinden değil, “Erdoğan’ı yenme, ülkeyi demokratikleştirecek ve kalkındıracak bir sistem kurma” vaadinin peşinde olduğunu göremiyor.  

Halbuki daha da geç olmadan Kılıçdaroğlu’na şerhli bir destek açıklasa ve eski liderinin Cumhurbaşkanlığı seçilmesine katkı sunsa, bunun kendi siyasi geleceğinin de önünü açması muhtemel. 

Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu gibi isimlerin Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağı bir Türkiye’de, Kılıçdaroğlu hükümetine ulusalcı bir muhalefetin doğması oldukça olası. Üstelik İYİ Parti’nin de iktidar ortağı olarak sorumluluk sahibi bir pozisyonda yer alacağı gerçeği, bu ulusalcı muhalefet boşluğunu İnce’nin doldurması ihtimalini güçlendiriyor.

Bugün vereceği bir “şerhli destek”, İnce’ye 2028 seçimi yolunda büyük bir alan açabilir. İnce kolaylıkla "Erdoğan'ı yenmek için Kılıçdaroğlu'na destek veriyorum ve adaylıktan çekiliyorum. Bu, yönetiminde de onu destekleyeceğim anlamına gelmiyor." diyerek adaylıktan çekilebilir ve geniş bir seçmen grubunun saygısını kazanabilir. Tıpkı Fatih Erbakan'ın yaptığı gibi...

Adaylık iddiasından vazgeçmemesi halinde, hele ki %3-4 oranında bir oy alarak Kılıçdaroğlu’nu %47-48’lerde bırakması ve ikinci turda ipi Erdoğan’ın göğüslemesi durumunda hem kendi seçmenlerini, hem de önümüzdeki 5 yılda ikna etmesi muhtemel potansiyel seçmenlerini büyük bir hayal kırıklığına uğratır.

Hala geç değil. İnce, kaybettiği itibarını geri kazanabilir. Kılıçdaroğlu’na bugün destek verip, yarın tutarlı bir şekilde muhalefet ederse Türkiye’nin geleceğinde etkili bir siyasi aktör olarak yer edinebilir, partisini büyütebilir. Yoksa silinir gider, kendisinin de Teke Tek programında “bildiğini” söylediği üzere sokağa çıkamaz hale gelir.  

Liked this story? Share it.

Related Keywords

Cumhurbaşkanı

siyaset bilimi

Memleket Partisi

Muharrem İnce

Devlet Bahçeli

AK Parti

Abdullah Gül

Recep Tayyip Erdoğan

Türkiye

İYİ Parti

Meral Akşener

Kemal Kılıçdaroğlu

Adalet Yürüyüşü

Liked this story

Add to Saved

Add to Read Later

Share

Published in

14 Mayıs'tan sonra, İnce'nin amacı ve kaçırdığı fırsat

Newsletter & Author

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

Bartu Özden

Politics editor @ Aposto

;