aposto-logoÇarşamba, 31 Mayıs 2023
aposto-logo
Çarşamba, Mayıs 31, 2023
Aposto Membership

ÖZEL RÖPORTAJ - Prof. Dr. Bilge Yılmaz: "Göreve hazırım ve talibim"

İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz, krizden çıkış reçetesini ve yeni dönemin ekonomi kadrosuna dair hazırlıklarını Spektrum'a anlattı.

İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bilge Yılmaz ile Millet İttifakı’nın Türkiye idealini, muhalefetin seçimi kazanması halinde bakanlıkların nasıl dağılacağını ve Türkiye’nin krizden çıkış reçetesini konuştuk.

Röportajı sesli olarak da bu linkten dinleyebilirsiniz. Keyifli okumalar.

bİLGE YILMAZ

Millet İttifakı’nın mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? İttifakın Cumhurbaşkanı adayı ve yardımcılar kadrosu açıklandıktan sonra kamuoyunda bir sinerji ve umut oluştu. Bunu seçime kadar sürdürebilecek misiniz? Bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaşılabileceğini düşünüyorsunuz?

"Yepyeni bir dönem başlayacak ve her şey çok güzel olacak"  

20 yıllık bir AK Parti iktidarı var ülkede. Bunun son yıllarında da ucube tek adam sistemi başımızda. Hepimiz bu sistemden kurtulmak istiyoruz. Türkiye’yi bir an önce yeniden demokratik, tüm hak ve özgürlüklerin korunduğu, insanların geleceğe umutla baktığı, hızla kalkınan ve mutlu bir ülke haline getirmek istiyoruz. Bu anlamda tabii ki oluşan sinerji çok doğal, herkes tek bir hedefe kitlendi. Buna yönelik hep beraber el ele çalışacağız.

Bizi çok fazla zorluk bekliyor bu süreçte çünkü otokratik liderler kolay bir şekilde seçimleri kaybedip gitmiyorlar. Bizimle aynı otokrasi deneyimini yaşayan ülkelere baktığınızda otokratik liderlerin her türlü çirkinliği yapabileceği ve tüm denetim gücü de arkalarında olduğu için kamuoyu yoklamalarının çok üzerinde oy alabileceğini biliyoruz.

Bu durum Macaristan ve Brezilya’da yaşandı ki Brezilya’da Bolsonaro sadece bir dönem başkanlık yapmıştı, Tayyip Bey ise 20 yıldır iktidarda. Yargıda, devletin üst kademelerinde hakimiyeti var, yani bu çok kolay bir seçim olmayacak. Tabii ki çok umutluyuz ancak rehavete, “Bu iş oldu, kazandık” deyip kimin nereye geleceğinin pazarlığını yapmak gibi hatalara düşmemeliyiz. İlk ve tek hedefimiz seçimleri kazanmak. Kazandıktan sonra Türkiye’de yepyeni bir dönem başlayacak ve her şey çok güzel olacak. Şu aşamada bizden kaynaklanan bir problem beklemiyorum ancak eminim ki Tayyip Bey bize çok fazla zorluk çıkaracaktır. Kolay bir seçim dönemi olmayacak.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığıyla birlikte Millet İttifakı’nın yol haritası da duyuruldu. Bu metinde, Millet İttifakı’nı oluşturan 5 siyasi partinin genel başkanlarının cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı belirtildi. Ayrıca, “İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş cumhurbaşkanının uygun gördüğü tarihte ve belirli görev tanımlarıyla cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanacaktır” denildi. Bu sistemi biraz daha netleştirebilir misiniz? 5 genel başkandan oluşan Cumhurbaşkanı yardımcıları bir danışma kurulu olarak mı görev yapacaklar yoksa daha icracı bir pozisyonda mı olacaklar? İki belediye başkanının cumhurbaşkanı yardımcılığının görev tanımı ne olacak? Bu konudaki kafa karışıklığının giderilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Aslında bu konuda konuşması gerekenler genel başkanlardır. Bu iki popüler belediye başkanımızın seçimin kazanılması konusunda olumlu bir etki yapacağı düşüncesindeydik. Bu esasen bizim genel başkanımız tarafından masaya getirilip onaylandı. Zaten kamuoyu yoklamalarında olumlu etkisinin olduğunu da görüyoruz. 

Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki’nin araştırmalarına bakarsanız, kamuoyu yoklamasında katılımcılara özellikle başarılı iki belediye başkanının da tartıya birlikte çıkacağı hatırlatıldığına bu Kemal Bey’e verilen oylarda artışa neden oluyor. Bu bence başarılı bir karardı ve olumlu sonuçlarını da hep beraber göreceğiz.

Varılan anlaşmada bu iki belediye başkanının icracı olması kararlaştırılmıştı. Bunun detayları önümüzdeki günlerde belirlenecek. Bunun bir de hukuki yönü var ve bu tarafı dikkate alınarak o metin ortaya çıkarıldı. Bunlar benim kişisel yorumlarım, bu konuda otorite olmadığım için kamuoyunu yanlış yönlendirmemek adına dikkatli konuşuyorum.

Bu kararın operasyonel anlamda çalışması da bence çok kolay olur. Böylesi bir Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevinin hem dünyada örnekleri var, anayasaya da aykırı değil. Hukukçu arkadaşlarımız bu konudaki çalışmalarını sürdürüyor.

Sizin önerdiğiniz ittifaka dayalı Cumhurbaşkanlığı sistemine, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilene kadar devam edilecek. Tamamen taraflar arasında bir uzlaşı ve müzakere gerektiriyor. 20 yıldır, tek merkezden tek bir kişi tarafından yönetilen sistemin istikrar gerektirdiği, öte yandan sürekli uzlaşıya dayanan bir sistemin de Türkiye’ye istikrarsızlık getireceği yorumları yapılıyor. Sizce sürekli uzlaşma, müzakere ve tarafların karşılıklı taviz vererek anlaşmaya vardığı modelin Türkiye’ye avantajları ve dezavantajları ne olabilir?

Tek adam rejiminin Türkiye’yi getirdiği yer bir felaket. Uzlaşı-ortak akıl esasen iyi bir şey ancak güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçene kadar da hala bu anayasal düzenin içerisine olacağız. O anlamda kendimizi de kandırmayalım. Sonuçta cumhurbaşkanını anayasal olarak çok geniş yetkileri olacak.

Bütün bu altı parti ve bizi destekleyen vatandaşlarımız güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmeyi istiyorlar. Kısa vadede uzlaşı ve ortak akıl tabii ki var ancak arzu ettiğimiz derecede demokratik bir ortam hala yok. Yine de bu ucube sistemin uzlaşıyla düzeltilmiş hali bu ancak yine de ucube bir sistem. Bu sistem nihai bir hedef değil, doğrusu da bu değil.

Tek adam her şeye karar versin, her şey verimli olsun, gereksiz koalisyon tartışmalarıyla zamanımızı kaybetmeyelim çok ucuz bir düşünce tarzı. Tek bir kişinin her şeye karar verdiği yerde ne orman yangınına ne de depreme zamanında müdahale edildi. Bu sistemin ülkeyi iyi bir yere getirmediği ampirik olarak gözleniyor. Ülkenin ekonomide, afet yönetiminde ne kadar başarısız olduğu ortada. Türkiye’nin hazır olduğu hangi afet var acaba diye insan merak ediyor açıkçası. Bunların hepsi tek adam rejiminin sonuçları maalesef.

“Göreve talibim”

Son dönemlerde, kulislerde yeni hükümette ekonomiden sorumlu bakan olacağınız iddia ediliyor. Bu iddialara nasıl cevap veriyorsunuz?

Ben yaklaşık bir buçuk yıl önce Türkiye’deki gidişattan memnun olmadığım ve ülkeme katkı yapacağıma inandığım için bir grup kurarak bu olaya müdahil oldum. Yaklaşık 14 ay önce de İYİ Parti’nin Ekonomi Politikaları Başkanı oldum. Sonuçta ben Türkiye’de ekonomi yönetiminde başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu anlamda, göreve talibim. Ancak görevin kime verileceği benim şahsi kararım değil. Ben ancak bir görevi kabul ya da reddedebilirim. Şu aşamada verilmiş kesin bir karar yok.

Biz görevi alacak gibi hazırlanıyoruz. Merkez Bankası'nda hangi arkadaşlarımızı getireceğiz, Hazine'de, BDDK’da bu konulara hazırlanıyoruz. Görev verilirse görevi en iyi şekilde icra etmeye hazır olarak bekliyoruz. Benim görev almamdan daha önemli olan şey doğru, uyumlu ve liyakatli kadroların göreve gelmesi.

Türkiye’nin yaşadığı çok acı tecrübeler var. 2000’li yıllarda bir cemaat Hazine, Merkez Bankası ve diğer bütün kurumlarda kadrolaştı. Kendilerinden olmayan liyakatli kadroları da görevden uzaklaştırdılar veya sürdüler.

Bundan sonra yapılması gereken bu hakkı yenmiş, vatansever, liyakatli kadroları yeniden toplamak ve yeni nesilden de takviyelerle Türkiye’nin en iyi kadrolarını bir araya getirip çalışmak. Bunun içinde benim olup olmamam ayrı bir konu. Tabii ki bu kadroyu benim liderliğimde toparladığımız için benim onun içinde olmam çok doğal olur ancak şart değil. Önemli olan bu kadroların uyumlu bir şekilde çalışmasıdır.

Bu kadroların hepsinin İYİ Parti’den olması bir talebimiz de yok. Türkiye’nin beşerî sermayesi farklı partilere dağılmış durumda. Diğer partilerden arkadaşlarımız da bu takımın içinde. Hep beraber en iyisini yapmaya çalışacağız. Doğru soru kimin bakan olacağı değil hangi kadroların göreve geleceğidir.

Hükümetin değişmesi durumunda, bürokraside çok büyük bir değişim yaşanması bekleniyor. Mevcut sistemde, çok fazla sayıda bürokratın cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte görev süresi de doluyor. Siz, Millet İttifakı olarak, bürokratik kadroların kimlerden oluşacağı, kimin hangi göreve geleceği konusunda bir çalışma yaptınız mı? Eğer yaptıysanız, bunu seçimden önce kamuoyuyla paylaşmayı düşünüyor musunuz?

Bu konuda altı partinin ortak bir çalışması yok. İYİ Parti olarak bizim bir çalışmamız var. Tabii ki bu ortak bir şekilde kararlaştırılacak. İYİ Parti olarak tek başımıza iktidara gelmiyoruz bunun bilincindeyiz ancak tek başımıza iktidar olacakmış gibi hazırlanıyoruz ki bizden görev istendiğinde onu en iyi şekilde yapmaya hazır olalım.

Ben Merkez Bankası'ndaki grubumu kurdum, tamamen hazırız. Aynı şekilde, Hazine için de bu kadroyu oluşturdum. Bu gruplardaki arkadaşlarımızın bir kısmı bu kurumlarda çalışmış, bir kısmı hala çalışıyor, bir kısmı da baskılar nedeniyle oradan ayrılmış. Dolayısıyla, bu arkadaşlarımızı korumak amacıyla isimlerini paylaşmıyoruz. Göreve gelirsek, ilk günden koşarak hizmete başlayacağız.

İYİ Parti ekonomi kurmayları olarak bizim görevimiz hazır olmak ve biz her türlü göreve hazırız.

"Türkiye’yi krizden çıkaracak yol haritasını biz yazacağız, Türkiye bu beşerî sermayeye sahip." dediniz.  Bu reçeteyi kısaca bize özetler misiniz?

Türkiye’de bir makroekonomik istikrarsızlık var. Bunun dışında da problemleri öteleyen, seçime kadar günü kurtarmaya çalışan iktidar inanılmaz bir tahribat yaratıyor. Bizim önce istikrarı sağlayıp, bu tahribatı durdurmamız ve tersine çevirmemiz lazım. Allah göstermesin seçimi Tayyip Bey kazanırsa Türkiye 1970’lerde olduğu gibi 70 cente muhtaç duruma düşecek.

Türkiye şu an yılda 100 milyar dolardan fazla ticaret açığı veriyor, sadece ocak ayında 14 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. Bu turizmle kapatılabilecek bir açık değil. Dışarıdan yatırım gelmiyor, borç da alamıyorsunuz. Şu an yapılan ise dış politikada taviz verilerek başka ülkelerden borç alınıyor. Suudi Arabistan’dan gelen 5 milyar dolar bunun bir örneği. Bu, Türkiye için çok onur kırıcı.

Öncelikle bu sürdürülemez sistemden çıkıp Türkiye’yi kendi ayaklarının üzerinde durabilir hale getirmemiz lazım. Bunun için çok başarılı dünya çapında saygın ekonomistlerin hazırladığı bir istikrar paketi ve bunun arkasında duran siyasi bir iradeyle birlikte uluslararası alanda saygınlığı olan liderle biz kısa dönemli ödemler dengesi krizini engelleyeceğiz. Makroekonomik istikrar sağlanacak, enflasyon düşürülecek ve bütçe disiplini sağlanacak. Ondan sonra israf edilen paraların peşine düşeceğiz. Bunların bir kısmı yolsuzlukla, hırsızlıkla Türkiye’den çalınan paralar. Bunların da peşine düşeceğiz ancak burada önemli olan bağımsız bir yargıyla ve denetimle bu sürecin yürütülmesi.

Türkiye’nin bilime tekrar geri dönmesi hatta Cumhuriyet tarihinde yapmadığı şeyleri yapmaya başlaması lazım. Mesela, Türkiye teşvik verme konusunda dünyanın en bonkör ülkelerinden birisi ancak bunlar bilinçsizce ve hiçbir etki analizi yapılmadan veriliyor. Verilen teşviklerin sonrasında da ne kazanıldığı ve kaybedildiğine dair bir veri analizi yapılmıyor. Biz bunu yaparak Türkiye’nin kaynaklarını verimli kullandığı bir kalkınma hamlesi başlatacağız. Bu politika değişikliği özellikle tarımda kısa vadede çok olumlu sonuçlar yaratarak gıda enflasyonunu düşürecek ve çiftçilik yeniden cazip bir meslek haline gelecek.

Sanayide de doğru hamleleri yapacağız ancak sanayide kendi hamlelerimiz sonuç vermeden kısa vadede uluslararası ilişkilerimizi düzeltip Türkiye’yi şu an hızla değişmekte olan tedarik ve üretim zincirlerine eklemleyeceğiz. Bizim Doğu Avrupa ülkelerine nazaran çok fazla avantajımız var. Şu an hukukun üstünlüğü olmadığı ve makroekonomik istikrar sağlanamadığı için Türkiye’ye gelmeyen çok fazla yabancı yatırım var. İhracata yönelik Türkiye’nin de hem refahını artıracak hem cari açığını kapatacak bu tür yatırımları çok kısa sürede ülkemize çekerek kalkınmayı hızlandırabiliriz.

"Yapamayacağımız hiçbir şeyin sözünü vermiyorum"

Genç kuşaklar arasında, düşük ücretler ve yüksek enflasyon nedeniyle geleceğe dair büyük bir umutsuzluk var. Siz, bu karamsar tablonun ne kadar kısa sürede değişeceğini düşünüyorsunuz?

Problemlerimizin çözümü ilk günden itibaren başlayacak ve zamanla daha da iyi gidecek. Bu kuşak hak etmediği bir duruma düşürüldü. Bizim kuşaklarımız, sizin kuşağınıza bir anlamda kötülük yaptılar. Benim Türkiye’ye dönüp bu mücadeleye başlamamın sebebi gençlerdir. Gençlerin gidiş sebebiyle benim dönüş sebebim aynı.

Mesela barınma krizi tamamen hükümetin yaptığı hataların bir sonucudur. Bu sorunun kısa ve uzun vadede çok kolay çözümleri var. Türkiye bir asgari ücret cenneti haline geldi. Uzmanlığa, kendini geliştirmeye bir ödül verilmiyor. Türkiye’nin yarısı asgari ücret kazanıyor ve bu ücret de çok düşük bir seviyede.  Türkiye’nin daha çok üretebileceği, daha verimli olacağı bir düzene geçmesi lazım. Bunun için de doğru teşvik ve tarım politikalarını uygulamayı önemsiyoruz. Bir iki yıl içinde olumlu sonuç alıp uzun vadede hem asgari ücreti reel olarak artıracağız hem de çok dar bir kesim asgari ücretle çalışacak. Becerisi olan, üniversite ya da teknik okul mezunu biri tecrübe kazandıkça asgari ücretin çok üzerinde bir kazanca sahip olması lazım. Bu insanları da uzmanlığa teşvik eder. Böyle bir düzen kurulduğunda gençlerin de kısa vadede refahı artacaktır.

Ben yapamayacağımız hiçbir şeyin sözünü vermiyorum. Bunlar zaman alacak ancak kısa vadede gözle görülür bir iyileşme olacak.

Biz gençlerimize doğru eğitimi vermiyoruz, piyasada ihtiyaç duyulan becerileri kazandırmıyoruz. Bunu çözmek için üniversitelerimizde teknoloji kampüsleri kurarak piyasada ihtiyaç duyulan becerileri gençlerimize hızla kazandırmamız lazım. Türkiye’deki üniversiteler, işsizliği 4 yıl erteleme kurumları haline geldi. Üniversite mezunları maalesef asgari ücretin çok da üzerinde bir maaş almıyorlar. Kendilerine yaptıkları yatırımın ve kazandıkları beşerî sermayenin karşılığını alamıyorlar. Bunları düzeltmek zaman alacak fakat kısa vadede iyileşme sağlanacak. Böyle zaman alan hedefleri yerine getirmek için de hemen işe koyulmak lazım.

"Birçok bürokrat ülkeden kaçacak"

14 Mayıs’ta Millet İttifakı’nın seçimleri kazanması halinde 15 Mayıs’ta nasıl bir Türkiye’de uyanacağız?

Türkiye ekonomisinde bir baskı rejimi var. Piyasanın tüm dinamikleri üzerinde hükümet baskısı var, döviz talebi zorla kısılıyor. 15 Mayıs sabahı bu baskıyı yapan bürokratlar vazgeçecek. Hatta birçok bürokrat ülkeden kaçacak.

Devamında da üstü kapatılan tüm gerçekler ve yanlışlar ortaya çıkacak. Biz iktidar geldiğimizde Türkiye çok hızlı bir tamirat sürecine girecek. Çok hızlı bir şekilde kuru kontrol altına alacağız, enflasyonu düşüreceğiz, bütçe disiplini getirilecek, israf sonra erdirilecek ve yolsuzlukların üstüne gidilecek ve hızlı bir kalkınma sürecine başlayacağız.

Liked this story? Share it.

Related Keywords

Cumhurbaşkanı

otokrasi

İYİ Parti

Millet İttifakı

Türkiye

AK Parti

Macaristan

Brezilya

Bolsonaro

Tayyip Bey

Liked this story

Add to Saved

Add to Read Later

Share

Newsletter & Author

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

Abdullah Esin

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunudur. Dış politika, diplomasi ve politik ekonomi alanlarında araştırmalar yapmaktadır.

;