🎛️ Tim Hecker’in “karşı ambient’i”

Ambient müziğin jenerik bir kullanıma sıkıştırıldığı günümüzde Tim Hecker, janrın alternatif ve “karşıt” boyutlarını keşfetmeye devam ediyor

Duende

Duende

Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.

Albüm: Tim Hecker, No Highs

Süre: 51 dakika

Plak şirketi: Kranky Records

Yayın tarihi: 7 Nisan 2023

Tim Hecker, yakın geçmişin ambient müzik okyanusunda 22 yıldır yavaşça ama emin adımlarla adını parıldattı. Onu çağdaş zamanların eklektik bir müzikal zihni olarak gölgelerden çıkaran kariyeri, son 15 yıla sıkıştırdığı (ve artık) Hecker-vari olan girift ve geçişken ses manzaralarıyla dolu.  

Hecker’in ambient’i dijital müziğin imkânlarıyla genişlettiği engin ses düzlemi, analog enstrümanların katılımıyla hibrit bir akışkanlığın performe edildiği deneysel bir alan. Harmony in Ultraviolet’le (2006) başlayan ve 2011’de yayımlanan Ravedeath, 1972’yle “popülerleşen” bu alan; Tim Hecker’in ambient müziğin basit bir sükûnete, ticari bir esrikliğe, formüllere indirgenen kullanışlılığına muhalif olarak önerdiği, gezindiği ve aydınlattığı kurtarılmış, saf ve özgün bir müzikal gökyüzü altında yer aldı. 

Hecker’in eşsiz deney alanına girmek, seslerin ve onların çok açılı geometrilerinin sergilendiği bir perspektif denizine karışmak demek. Zira o, hâlihazırdaki kariyeri boyunca sessizlikle gürültü, tekrarlı seslerle glitch müdahaleleri, dijitalle analog, gelenekselle gelecek arasında mekik dokudu. Tüm bu kompozisyon malzemelerinin ortasından her birine zikzaklar çizerek doğaüstü hibritlikler yaratan bir müzisyen oldu. 

No Highs’a çıkan yol

Hecker, No Highs’tan önceki son iki albümü Konoyo (2018) ve Anoyo (2019) aracılığıyla buradaki dünya (Japonca’da konoyo) ile oradaki dünya (Japonca’da anayo) arasında bir köprü kurdu. Çift kutuplu yekpare bir albüm gibi düşünülebilecek ve birbirinin karşıtlarını; dünyayla ötesini, ışıkla karanlığı bir araya getiren bu albümler, Japonya’nın saray müziği gagaku’nun negatif alan mefhumunu keşfe çıktı. Gagaku kolektifi Tokyo Gakuso ile Budist tapınağı Kanzouin’da doğaçlama seanslarla kaydedilen Konoyo ve Anoyo, Hecker’ın konfor alan kavramını bozan müzisyen kimliğinin öngürülemez yansımalarıydı. 

Öte taraftan, Hecker’in yeni ve 13. stüdyo albümü No Highs; müzisyenin ambient’i drone ve elektroakustik gibi janrlarla çeşitlendirdiği müzikal bileşiminin minimal bir zeminde yeniden pratik edildiği; bu hâliyle onu Ravedeath, 1972’ye yakınlaştıran bir tanınırlıkla öne çıktı. 

Hecker’in nevi şahsına münhasır ambient ses yüzeyine yerleşen Victor Alibert’in bas klarneti, Colin Stetson’un saksafonu ve Pietro Amato’nun Fransız kornosu, No Highs’ı üflemelilerin ruhani uzamlarıyla buluşturdu; Joe Grass’ın steel gitarı keskin ancak dingin yankısıyla Hecker’in hiptonik dünyasında atmosferik bir kanal açtı. 

Albümün buğulu ve soyut ses prodüksiyonunun arkasında ise Joe Steccato’nun tasarımı, Heba Kadry’nin mastering’i var. Ters çevrilmiş bir şehir fotoğrafını devasa bir sis bulutu altında, griye bulanmış ve tozlanmış gibi bir hâlde gördüğümüz kapak tasarımıysa Teo Schifferli’ye ait. 

Tim Hecker, No Highs

“Tedirginliğin feneri”

Tim Hecker’in ambient müziğin sosyal katmanları birer birer fetheden ve onu çevrimiçi dinleme platformlarının çalma listeleri arasından tepelere taşıyan evrensel ulaşılabilirliğine karşı benimsediği müzikal yaklaşımı; sakındığı, sessizleştirdiği ya da sakladığı bir şey değil. “Ben, olumluluğu hakikatsiz ve hâlihazırda revaçta olan ticari ambient’e karşı bir tedirginlik feneri olarak çalışıyorum.” diyen müzisyen; tanımsız, kabaca yontulmuş ve sivri köşeli müzikleriyle sakinleştiriciliğin bayağılığıyla taban tabana zıt bir çizginin üzerinde yürüdü.

Öte taraftan No Highs; dijitalle analogu hemzeminde buluşturan, bunlar arasında geçişkenlikler yaratan Tim Hecker’in müzik kataloğuyla yöntem olarak örtüşen; ortaya koyduğu minimal kompozisyonlar ve drone ses pasajlarıyla ise müzikte stabilin Hecker-vari imkânlarının sunumunu yapan bir uzunçalar. 

Bu hâliyle albüm, Hecker’in kendine atfettiği tedirginlik feneri rolüyle uyuşmuyor gibi görünebilir. Zira ambient’e içkin tekrarlı ses motiflerinin, uzayan tek notaların ya da yekpare akorların bir izdüşümü olan drone, zihne tahmin edilebilirliğin sükûnetini getirebilir. Bu durum, No Highs’ı Hecker’in tekinsiz müzikal yaklaşımıyla ambient’in alelade etiketlerinden hipnotize edici sakinliğin karşı karşıya geldiği bir ikililik olarak da değerlendirilebilir.

Öte taraftan, başta bir çatışma gibi görünebilecek bu çift kutupluluğu ambient’in ifade alanlarını genişletmek üzere kullanan müzisyen, tarihi yarım yüzyıldan uzun bu müzik pratiğinin güncel kavrayışının dışında durdu. Sesle his arasında alternatif ilişkilenme biçimleri öneren Hecker, ambient’in öngörülebilir ses uzamlarının münzevi bir dinleme deneyimi sunarken tekdüze bir dinginleştiricilikten uzak kalabileceğini de gösterdi. No Highs, Tim Hecker’in ambient müzikten uzaklaştığı değil; onun ne olduğuyla ilgili genel geçer çıkarımlara muhalif olan bir denemesi, yani Hecker’in karşı-ambient’i. 

Tim Hecker. | Fotoğraf: Mayumu Hosokura

Bu karşı ambient’in izlerini, hem parçaların adlarında hem de Hecker’in bilgisarından çıkan dijital ses manzaralarının 11 parça ve 51 dakika boyunca süregiden sabitliğine eklemlenen; öte taraftan da ona özgün boyutlar kazandıran analog, üflemeli ve telli enstrümanların müdahalelerinde görmek mümkün. 

Pharoah Sanders’ın tefekkürlü saksafon doğaçlamalarını (Bkz: Promises) çağrıştıran ve Colin Stetson’ın ruhani üflemeleriyle hayat bulan Monotony II, ortasına doğru synth’leriyle SOS verircesine bangırdayan Lotus Light, steel gitar kesik yakınmalarını merkezine yerleştiren Sense Suppresion, Tim Hecker’ın huzursuz edici ambient’ının alternatifin peşinde koşturan eşsiz yatıştırıcıları.

2016 yılında verdiği bir röportajda, “Öyle sanıyorum ki müziğin iletişimi konusunda kendime biçtiğim rol, araya giren o zaman olmak ve insanları kendi yolları ve anlamlandırmalarıyla müzik uçlarını bağlayabilmeleri adına yalnız bırakmak.” diyen müzisyen, ambient müziğin ne olduğunun buyruklarını veren günümüz ajandasına sırt çevirmeye devam etti. Onun yerine, ambient’in ne olabileceğini; janrla özdeş sessizliğin, sabitliğin ve tekrarların ucuz bir huzura malzeme edilmek zorunda olmadığını gösterdi. Üstelik bunu eklektik ve geçişken müzikal alanında deneyler yapmaktan vazgeçmeden yaptı.

Benzer işler:

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Duende

Duende

Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

müzisyen

Tim Hecker

Harmony in Ultraviolet

Ravedeath

Konoyo

Anoyo

konoyo

Japonya

Tokyo

YAZARLAR

Koray Soylu

Editor @ Aposto

Duende

Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.

İLGİLİ OKUMALAR

;