EKONOMİ‎ |‎ BEKLENTİLER
FİNANS |‎ HALKA ARZ
TEKNOLOJİ |‎ YATIRIM
ANGST |‎ ÇEVRE
SPOR |‎ FUTBOL

📬 1 hafta, 4 halka arz

Uluslararası yatırım bankaları Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerini yayımladı. Bu hafta Borsa İstanbul'da 4 yeni halka arz gerçekleşti. Avrupa merkezli teknoloji girişimlerini ciddi bir finansman sorununun beklediği öngörülüyor.

Esra Yapar

9 Haziran Cuma akşamından herkese merhaba. Bugün bültende; uluslararası yatırım bankalarının Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileri, bu hafta Borsa İstanbul'da gerçekleşen 4 yeni halka arz ve Avrupa merkezli teknoloji girişimlerini beklediği öngörülen finansman sorunu yer alıyor.

  • Bununla birlikte: Çevre ve iklim yayınımız Angst'ın kaleme aldığı; renk yapımı ve insanlık tarihinin kesiştiği noktalar, aşırıya kaçan uygulamalar üzerine yazımıza bültende yer verdik.
  • Ayrıca: Bültenin sonunda ise Cumartesi akşamı İstanbul'da Inter ve Manchester City arasında oynanacak UEFA Şampiyonalar Ligi Finali öncesinde iki takımın yıldız forvetlerine odaklanan yazımızdan bir kesit yer alıyor.

Keyifli okumalar!

Aposto Günsonu

Aposto Günsonu

Hafta içi her gün 18.30’da o gün dünyayı ve Türkiye'yi şekillendiren gelişmeler e-posta kutunda. Kısa, yalın, öz.

EKONOMİ‎ |‎ BEKLENTİLER

Yatırım bankalarının Türkiye görünümleri

Morgan Stanley, BofA ve JP Morgan Türkiye için neler bekliyor?

Uluslararası yatırım bankası Morgan Stanley, Türkiye ekonomisine ilişkin yayımladığı raporunda Mehmet Şimşek'in Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanmasının ortodoks para politikalarına dönüşün bir işareti olarak değerlendirildiğini ifade etti. Seçimin ardından Türk lirasında değer kaybı ve parasal sıkılaştırma beklediğini aktaran kurum, yıl sonu USD/TRY kuru tahminini ise 28 olarak açıkladı.

Raporunda, "Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz. Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz." ifadelerini kullanan kurum, TCMB'nin politika faizini Haziran ayında düzenlenecek olan Para Politikası Kurulu toplantısında 1150 baz puan artışla %20'ye, Ağustos ayı toplantısında ise %25'e çıkarmasını beklediklerini aktardı.

Kurum ayrıca TCMB’ye olası yeni atamaların ve bankanın piyasalarla kuracağı iletişimin bu ayki toplantı öncesi görüşlerinin farklılaşmasına da neden olabileceğini ifade etti.

Bank of America

Morgan Stanley'nin yanı sıra Bank of America (BofA) da müşterilerine bir not göndererek Türk lirasına yatırım yapmak için şartlarını sıraladı. Geçtiğimiz günlerde Borsa İstanbul'dan yaklaşık 1,5 milyar TL'lik alım gerçekleştiren BofA'nın şartları ise şu şekilde:

  • Politika faizinin, iç talebin cari işlemler hesabını sürdürülebilir bir seviyede istikrara kavuşturacak kadar sıkılaşmasını sağlamak için %40'a yükseltilmesi.
  • USD / TRY kurunun 25'in üzerinde seyretmesi.
  • Şirketlerin USD alımı üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması ve döviz piyasasına dolaylı müdahalelerin sona erdirilmesi.
  • USD'nin genel görünümünün yükseliş yönünde olmaması.

JP Morgan

JP Morgan ise Türkiye ile ilgili olarak yayımladığı notta, 22 Haziran tarihinde yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizinin %8,5’ten %25,0’e yükseltilebileceğini açıkladı. Bu adımın kesin olmamakla birlikte masada olduğunun ifade edildiği mesajda, artırım kararının toplantı tarihinden önce de verilebileceğine değiniliyor. Metinde ayrıca, karar metninde geleceğe yönelik faiz ayarlamalarının da sinyalinin verilmesi beklentisi paylaşılıyor.

Hatırlatma dozu: Mehmet Şimşek’in göreve gelmesinin ardından para politikası setinin de ortodoks bir eksene geçmesi beklentisi tamamen satın alınmış durumda. Bu çerçevede, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanlığı görevinden Şahap Kavcıoğlu’nun alınarak yerine Hafize Gaye Erkan’ın atanması piyasa beklentilerini karşıladı.

Bu yazı orijinal olarak Exante'de yayımlanmıştır. Daha fazlası için şimdi abone olun.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
FİNANS |‎ HALKA ARZ

1 hafta, 4 halka arz

Pasifik Eurasia ve Katılımevi Tasarruf Finansman halka arzları tamamlandı, A1 Capital ve Forte Bilgi İletişim Teknolojileri'nin talep toplaması sürüyor

 Pasifik Eurasia paylarının halka arzına ilişkin talep toplama işlemleri, 6-7 Haziran 2023 tarihlerinde gerçekleşti. Halka arz büyüklüğü 850 milyon lira oldu.

Detaylar: Halk Yatırım konsorsiyum liderliğinde, ‘Sabit Fiyatla Talep Toplama’ yöntemiyle gerçekleşen halka arzda, birim fiyat 25 TL olarak açıklanırken halka arz edilen 34 milyon TL nominal değerli payların satışı gerçekleştirildi. Halka arzda, yurt içi bireysel yatırımcılara nihai tahsisat tutarının yaklaşık 2,3 katı, yurt içi kurumsal yatırımcılara ise yaklaşık 3,4 katı oranında talep geldi.

Katılımevim Tasarruf Finansman A.Ş. paylarının halka arzı 6-7 Haziran 2023 tarihleri arasında “Sabit Fiyatla Talep Toplama ve Satış Yöntemi” ile Borsa İstanbul Birincil Piyasa’da gerçekleşti. Halka arz büyüklüğü 805,8 milyon TL oldu.

Detaylar: Katılımevim paylarının mevcut halka arzında 1,00 TL nominal değerli payların halka arz fiyatı 13,43 TL olarak açıklandı. Talep sonucunda halka arz büyüklüğünün toplamda 1,3 katına denk gelen 1,1 milyar TL karşılığı filtre edilmemiş 79,4 milyon TL nominal değerli talep geldi. Katılımevim Tasarruf Finansman A.Ş.’nin halka arzı toplamda 473 bin 340 yerli gerçek ve tüzel kişi yatırımcı, 839 yabancı gerçek kişi yatırımcı, 30 yerli kurumsal yatırımcı, 1 yabancı kurumsal yatırımcı olmak üzere toplam 474 bin 210 yatırımcı ile gerçekleşti.

 A1 Capital talep toplama süreci, 7-9 Haziran tarihleri arasında 3 gün süreyle devam ediyor. 

Detaylar: Halka arzda paylar, 25 TL sabit fiyattan satışa sunulacak ve satılan paylar, bireysel yatırımcılar ile şirket çalışanlarına eşit dağıtılacak. A1 Capital, halka arzda 35 milyon TL nominal değerli payları satışa sunacak. Şirket, izahnamede belirttiği üzere halka arz ile elde edilecek fonların tamamını işletme sermayesinde kullanmayı planlıyor.

 Forte Bilgi İletişim Teknolojileri, 8-9 Haziran'da talep topluyor. Halka arz aşamasında 22 milyon TL nominal değerli paylar satışa konu olacak. 

Detaylar: Şirket 22 milyon payı, sermaye artırım yöntemiyle satarken, paylar bireysel yatırımcılara eşit şekilde dağıtılacak. Şirketin halka arz fiyatı 12,12 TL olarak belirlenirken, toplam halka arz büyüklüğü 266 milyon TL oldu. Forte Bilgi İletişim Teknolojileri Genel Müdürü Selçuk Deda, halka arz sürecinin 1,5 yıl kadar sürdüğünü söyledi.

Bu yazı orijinal olarak Pareto'da yayımlanmıştır. Daha fazlası için şimdi abone olun.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
TEKNOLOJİ |‎ YATIRIM

Öngörü: Avrupa'daki girişim fonları 2023'te %39 düşecek

Avrupa'daki fonlamadaki düşüş, teknoloji sektörü için oldukça olumsuz bir tablo çizen bir yılı takip ediyor

Risk sermayesi şirketi Atomico'nun verilerine göre, küresel teknolojideki sancıların bir sonucu olarak Avrupa merkezli teknoloji girişimlerine yapılan yatırımın 2023 yılında %39 düşeceği tahmin ediliyor. Buna göre, Atomico, Avrupa merkezli girişimlere yönelik finansmanın 2023 yılında 51 milyar dolara gerileyeceğini öngörüyor.

Geniş açı: Bu düşüşün büyük ölçüde ABD'li yatırımcıların geri çekilmesinden kaynaklandığı ifade ediliyor. Daha öncesinde ABD fonları Avrupa'daki fonlama faaliyetinde önemli bir itici güç olmuş; ABD'deki birkaç önemli risk sermayesi fonu bölgedeki yatırımlarını artırmak için Londra'da mağaza açmıştı.

  • Atomico'ya göre, Avrupa'daki fonlamadaki bu düşüş, geçen yıl teknoloji sektörü için oldukça olumsuz bir tablo çizen bir yılı takip ediyor. Avrupa'daki özel teknoloji girişimlerine yapılan yatırımlar 2021'de 106 milyar dolar iken bu rakam, 2022'de %22 azalarak 83 milyar dolar olarak gerçekleşmişti.
  • Bununla birlikte, Atomico, erken aşama firmaların finansmanlarının sonraki aşamadaki muadillerine göre daha az azaldığını, 15 milyon doların altında fon toplayan şirketlerin finansmanının 2023'ün ilk yarısında 8,2 milyar dolara gerilediğini ve bu rakamın bir önceki yılın aynı döneminde 10,3 milyar dolar olduğuna da sözlerine ekledi.
  • Avrupa'nın teknoloji endüstrisinde, kamu ve özel şirketlerin toplam değerinin 2021'de ulaştığı 3 trilyon dolar sınırını geri kazanması da dahil olmak üzere bazı "dayanıklılık" işaretleri olduğunu belirten Atomico, 2022 ve 2023 yılları arasında yatırımlardaki 28 milyar dolarlık kaybın %93'ünü ileri aşama firmaların oluşturmasını bekliyor. 

Neden: Teknoloji firmaları son bir buçuk yılda büyük bir baskı altına girdi ve bu durum da yatırımcıların, büyüme yerine karlılığa öncelik vermesine yol açtı. Bir zamanlar çok değerli olan teknoloji şirketlerinin hisseleri, Rusya'nın Ukrayna'yı geniş çaplı işgali ve daha sıkı para politikası gibi küresel faktörlerin baskısı altında kaldı.

  • Dahası, Federal Rezerv ve diğer merkez bankaları, yükselen enflasyonu engellemek için faiz oranlarını artırdı ve pandemi dönemindeki teşvikleri geri çekti. Bu durum yatırımcıları, değerleri genellikle gelecekteki nakit akışı beklentisine dayanan zarar eden teknoloji şirketlerindeki pozisyonlarını yeniden değerlendirmeye sevk etti.

Karanlık zamanlar: Geçen yıl şirketlerin hisse fiyatları büyük düşüşler gördü. İsveç merkezli şimdi al sonra öde devi Klarna'nın değerlemesi %85'lik bir düşüşle 6,7 milyar dolara gerilerken Sifted, Checkout.com'un hisselerinin iç vergi değerini %15 düşürdüğünü bildirdi.

  • Bununla birlikte, halka açık hizmet olarak yazılım şirketlerinin medyan işletme değeri, uzun vadeli ortalama 7,8 kattan şu anda gelirin yaklaşık beş katı seviyesinde bulunuyor.
  • Öte yandan, işten çıkarmalar da sektörü oldukça zora sokmuş bulunuyor. Atomico, ilk çeyrekte Avrupa'da 11 bin 100 kişi işten çıkarıldığını ve bu sayının, teknoloji sektöründe küresel olarak işten çıkarılan 185 kişinin yaklaşık %6'sına tekabül ettiğini belirtiyor.

Yapay zekâ etkisi: Bütün bunları bir kenara bırakacak olduğumuzda ise bu durumdan en az etkilenen sektör, son zamanların en sıcak konularından olan yapay zekâ sektörü olarak öne çıkıyor. Buna göre, üretken yapay zeka girişimlerinin geçen yıl yapay zeka ve makine öğrenimi firmalarına yapılan toplam yatırımın %35'ini oluşturduğu aktarılıyor.

Bu yazı orijinal olarak Quando Startup'ta yayımlanmıştır. Daha fazlası için şimdi abone olun.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
ANGST |‎ ÇEVRE

Renkler zehirleyebilir mi?: Organik ve sentetik boyalar

Renk yapımı ve insanlık tarihinin kesiştiği noktalar, aşırıya kaçan uygulamalar üzerine.

Renk pigmentleri aracılığıyla geçmiş hakkında başka hiçbir yolla öğrenemeyeceğimiz şeyleri öğrenme potansiyelimiz var.

— Melonie Ancheta (Renk araştırmacısı)

İnsanlık tarihi, Atmos’un ilham verici bir şekilde bahsettiği gibi, makro-tarihçiler tarafından anlatıldığı zaman oldukça kısıtlı konular etrafında dönüyor. Heyecanlı hayatta kalma dramaları, savaşlar, fetihler, vebalar ve imparatorlukların yükselişleri veya düşüşleriyle dolu hikâyelerden bahsediyoruz. Hâlbuki bunların arasında alternatif konular da var—mesela bazıları kılıçların çarpışmasını değil, renklerin insanlarla ilişkisini araştırıyor.

Renk yapımı ve insanlık tarihi: İlkel bir çorbadan karmaşık varlıklara geçişle beraber Homo Sapiens’ler, etrafa renk katmak için durmayan bir çabaya girmiş gibi. Buna Neandertal kuzenler de dâhil—mesela 60,000 yıl öncesine kadar, şu an İspanya olarak adlandırdığımız topraklardaki mağaralarını yer altından çıkarılan rustik bir pigment olan kırmızı taş boyasıyla biraz daha ev gibi yapıyorlardı. 250,000 yıl geriye gidince, kırmızı taş boyasını bir pigment olarak deneyimlediklerine dair ipuçları da bulunabiliyor.

Dolayısıyla renk yapımı, oldukça eski zamanlardan beri insanlarla beraber ilerliyor. Antik Mısır’ın parlak mavilerinden, Çin Han Hanedanı’nın morlarına kadar.

Kanatlı Scarab Amuleti, Antik Mısır, Geç Dönem (M.Ö. 664-332). Anonim
Fotoğraf: Heritage Art/Heritage Images, Getty Images

Renk ve insan ilişkisi: Kültürlerin doğayla bağı

Kuzeybatı Sahili'ndeki insanlar için renklerle olan ilişki, topraktan çıkarılan okrayla kırmızı; kömür veya yakılmış kemikle siyah; celadonit ve vivianit mineralleriyle yeşil ve maviyi oluşturmayı içeriyordu.

Dünyanın diğer bölgelerinde, farklı renkler ve bu renkleri oluşturacak malzemeler hüküm sürüyordu. Mesela Avustralya merkezli boya üreticisi David Coles'un Chromatopia adlı kitabına göre, Birleşik Krallık'takiler mavi yapmak için woad bitkisini kullanırken günümüz Lübnan'ındaki Fenikeliler, Tyrian morunu deniz salyangozundan çıkarıyorlardı. Çin'de giysiler ve yiyecekler safran kullanarak boyanırken İnka ve Aztek toplulukları, cochineal böceklerinin öğütülmesiyle elde edilen yoğun kırmızıyı değerli buluyordu.

Kullanılan malzemelerin ve yaratılan renklerin çeşitliliğine rağmen, dünya genelindeki insanlar, renk verici bir molusk veya kaya olsun, renkleri doğal dünyada somut ve tanınabilir unsurlar veya canlılardan elde etmekte ortaktı. Bu renklerin çeşitliliği, her kültürün eşsiz bir şekilde doğayla olan bağını ve onun değişikliklerini sanat ve hayatlarına nasıl entegre ettiğini gösteriyor.

Chromatopia: An Illustrated History of Color

Devrim heyecanı: Endüstrileşme süreciyle gelen tehlike

1800'lü yıllarla birlikte sentetik renk maddelerinin endüstrileşmesiyle bu durum değişmeye başlıyor. 1856'da, 18 yaşındaki kimyager William Perkin, kömür endüstrisinin bir yan ürünü olan kömür katranını kullanarak sıtmaya bir tedavi üretmeye çalışırken kömür katranı çamurunu bir mavi çivit boyasına dönüştürme yolunu buluyor. 

Sentetik boyada devrim: Perkin'in bu buluşu, sentetik boya üretiminde bir devrim başlatıyor ve dünyanın çoğunun renk üretme şeklini değiştiriyor. Kısa bir süre sonra diğer kimyagerler, kömür katranı ve diğer petrokimyasal ürünlerden gökkuşağının her rengini nasıl sentezleyeceklerini bulmaya başlıyorlar.

Doğal dünyaya karşı zafer: Perkin'in hayatına odaklanan ve gazeteci Simon Garfield tarafından yazılan Mauve adlı kitap, Perkin'in çağdaşlarının buluşunu doğal dünyaya karşı bir tür zafer olarak nasıl övdüğünü anlatıyor.

Sör William Perkin
Fotoğraf: SSPL, Getty Images

1858'de British Association'ın dernek başkanı Richard Owen, "Kimyanın, ihtiyaç duyulan şeylerin üretiminde, doğanın mevcut canlı enerjilerini ne ölçüde geçebileceğini tahmin etmek imkânsızdır," ifadesinde bile bulunuyor. 

Bu esnada Perkin'in kimya öğretmeni August Hofmann, Birleşik Krallık'ın dünyanın en büyük renk ihracatçısı olacağını ilan ediyor: 

[Birleşik Krallık], yakında kömür türevi mavi renklerini indigo yetiştiren Hindistan'a, katranla damıtılmış kırmızısını cochineal üreten Meksika'ya ve fosil ikamelerini quercitron ve saflor için Çin ve Japonya'ya gönderebilir.

Boya üreticiliği ve sonrası

Birleşik Krallık'ın boya üreticisi tahtını önce Almanya'ya daha sonra da Çin'e bırakmasına rağmen, Hofmann'ın bir konuda pek de yanılmadığı söylenebilir: Sentetik boyaların ortaya çıkışı, doğal boya ticaretini büyük ölçüde tahrip ediyor. 

Artık günlük yaşamda kullanılan nesneleri, bir kişinin yerel manzarasında gözüyle tanıyabileceği malzemelerle renklendirme günleri geride kalıyor. Kimya laboratuvarının renk üreticisi olduğu çağ başlıyor ve o zamandan beri sadece genişliyor.

Günümüzde durum: Birleşik Krallık merkezli Colour Connections Textile Consultancy'den Phil Patterson'a göre, bugün kullanılan tekstil boyalarının %99'dan fazlası sentetik.

Bu evrim, bireysel kimyanın ve endüstriyel üretimin gelişiminin etkileyici bir hikâyesi olarak görülebilir. Ancak bu hikâyenin paralelinde, renklerin doğal köklerinden uzaklaşmanın belki de kültürel ve ekolojik bir bedeli de var. Bu konu, insanlığın gelecekteki renk kullanımını, toplumlar ve çevre üzerindeki etkisini anlamamızı sağlayabilir.

Boya üreticileri, daha güvenli alternatiflerin mevcut olmaya başlamasıyla birlikte bazı boyalardaki kurşun pigmentlerini değiştirmeye başlıyor
Kaynak: American Coatings Association

Renkler zehirleyebilir mi?: Kültürel ve ekolojik bedel

Renkli atıklar, boyahanelerin yakınlarındaki su yollarına düzenli olarak sızarak yerel ekosistemleri zehirliyorlardı. Müşteriler, Perkin'in icadına yardımcı olduğu anilin boyaları giydikten sonra cilt iltihabı şikâyetlerinde bulunuyorlardı. Garfield'a göre, 1870'te bir kimyager, ticari magenta boyalarla boyanmış 14 giysi örneğinden dokuzunun %2 arsenik içerdiğini ve beşinin %4,3-6,5 arasında arsenik içerdiğini buluyor.

Boya yapımı fabrikasının yakınında yaşayan bir kadın arsenikle zehirlenerek öldü ve organlarında arsenik bulundu; aynı zehir, fabrikanın sınırları içindeki tüm kuyuları kirletiyordu. Garfield'ın kitabına göre, o dönemlerde çocukların duvar kağıdından zehirlenerek uyurken ölmesi pek de nadir olmayan bir durum.

21. yüzyılda: Bu skandallar, Perkin'in yüzyılından sonra da devam ediyor. Bunlardan biri 2007 yılında gerçekleşiyor. Mattel, üzerlerinde kullanılan boya içindeki güvenli olmayan kurşun seviyeleri nedeniyle 967,000 oyuncağı geri toplatıyor ve birkaç gün sonra, toksik boya kullanmakla suçlanan şirketin kurucusu intihar ediyor.

Toplatılan oyuncaklardan birkaçı
Kaynak: The New York Times

Çözüme doğru bir vaka çalışması: Melonie Ancheta

Bunlar, sanayileşme boyunca renklerin nasıl üretildiği ve kullanıldığı konusundaki görünürde masum sanatsal ve estetik seçimlerin, aslında bireyler ve topluluklar üzerinde derin ve bazen ölümcül etkileri olabileceğini açıkça ortaya koyuyor. Kimyasal renklendirme, her ne kadar renk yelpazemizi genişletse de, çevre ve sağlık üzerinde ciddi sorunlara yol açıyor. Bu nedenle, doğal boyaların yeniden canlandırılması ve sürdürülebilirlik yoluyla renklendirme tekniklerinin evrimi daha da önem kazanıyor.

Mesela renk araştırmacısı Melonie Ancheta, yaklaşık 30 yıl önce, özellikle Haida ve Tlingit gibi Kuzeybatı Sahili'nin yerli halklarının kullandığı renkleri incelemeye başlıyor. Akabinde çalışmalarını daha derin bir boyuta taşıyor. Geleneksel boyaları kendi eserlerinde kullanma arzusu, onu eğilmiş sedir kutulardan süslü giysilere kadar bir dizi boyalı iş yaratan bir sanatçı olmaktan renk yapma uygulamalarına yönelik bir araştırmacıya dönüştürüyor.

Ancheta'nın bilimsel çalışmaları, belirli bir manzarayla bağlantılı yaşayan halkların özel uygulamalarına odaklanmış olsa da, öğrendikleri geniş bir perspektif sunuyor. Bu, renklerin binlerce yıl boyunca her yerdeki insanlar tarafından nasıl toplandığını ve kullanıldığını aydınlatıyor: özünde, insanlar renkleri doğada kendiliğinden oluşan malzemelerden topluyorlardı. Bu bilgi, çevremizdeki dünyanın renklerini anlamamız ve onlara nasıl değer verdiğimiz konusunda yeni bir bakış açısı sunuyor. Böylece endüstrileşmekten kaynaklanan sorunlara çözümde bu perspektifi kullanmak mantıklı görünüyor.

Bu yazı orijinal olarak Angst'ta yayımlanmıştır. Daha fazlası için şimdi abone olun.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
SPOR |‎ FUTBOL

Finalin iki yüzü: Haaland ve Lukaku

Biri kusursuz planlamanın, diğeriyse sarsılmaz bir kararlılığın eseri.

2023 Şampiyonlar Ligi finali dünyanın en iyi merkez forvetlerinden ikisini karşı karşıya getirecek. Bugün Erling Haaland ve Romelu Lukaku geldikleri seviye itibariyle gıptayla izlenen futbolcular olsa da bu noktaya geliş şekilleri birbirlerinden oldukça farklı. Biri kusursuz planlamanın, diğeriyse sarsılmaz bir kararlılığın eseri.

Futbolun en üst seviyesine gelme hikayeleri birbirlerinden oldukça farklı olsa da Haaland ve Lukaku’nun çok benzer özellikleri de var. Hem saha içinde hem de saha dışında. İki oyuncu da saha içinde fiziksel varlıklarını hemen hissettiriyor. 1.90’ın üstünde boylarıyla çoğu savunmacıya tepeden bakmaları bir tarafa, müthiş atletik yetenekleri onları durdurulması çok zor, hatta çoğu zaman imkânsız hale getiriyor. Henüz 18 yaşında Molde’de forma giyerken dört gol attığı bir Brann maçından sonra, teknik direktörü Ole Gunnar Solskjaer’in Haaland’ın oyun tarzını Lukaku’ya benzetmesi boşuna değil.  

Saha dışındaki en önemli ortak özellikleriyse her ikisinin de babasının eski futbolcu olması. Özellikle Norveçli futbolcunun kariyerinde babası Alf-Inge “Alfie” Haaland’ın katkısı yadsınamaz.

Alf-Inge “Alfie” Haaland/ Getty Images

Alfie Haaland kesinlikle oğlu Erling gibi bir süperstar değildi. Ama 10 yıl boyunca İngiltere Premier Ligi’nde forma giymiş; Nottingham Forest, Leeds United ve Manchester City gibi üst düzey kulüplerde oynamış birinin tecrübesi ve “sektör” dinamiklerine hâkim olması oğluna verecek çok değerli tavsiyeleri olduğu anlamına geliyordu. Ama baba Haaland’ın oğlunun kariyerini yönetmesi gibi bir durum söz konusu değil, o sadece bir danışman ve son kararı her zaman Erling’in verdiğini söylüyor. Norveçli süper yıldızın verdiği kararlarda ise öne çıkan faktörler hep aynı: En fazla dakika alacağı ve en fazla kendini geliştirme imkânı bulacağı kulübe gitmek. Çünkü tek hedefi dünyanın en iyisi olmak.

Norveçli futbolcunun parayı ikinci plana atarak kendisini en üst seviyeye çıkaracak kariyer hamlelerini yapması tabii ki büyük övgüyü hak ediyor. Ancak ailesinin refah düzeyi göz önünde bulundurularak, bunu yapacak lüksü olduğunun da unutulmaması gerekiyor. Maalesef çoğu futbolcu, Haaland’ın izlediği yolu izlemek istese bile, bunu yapacak şansa sahip olmuyor.

Milliyet

İşte Romelu Lukaku da bu lükse sahip olmayan bir genç futbolcuydu. Erling Haaland gibi profesyonel bir futbolcunun oğlu olarak dünyaya gelmiş olsa bile.

Romelu Lukaku’nun babası Roger, kariyerine ülkesi Zaire’de (şu anki adıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti) başladı. Sonrasında Fildişi Sahili takımı Africa Sports’ta geçirdiği üç sezonda Belçika takımlarının dikkatini çekti ve 1990 yılında FC Boom takımına transfer olarak eşi Adolphine ile birlikte bu ülkenin yolunu tuttu. Ülkenin sömürge geçmişi sebebiyle Kongolu futbolcuların Belçika takımlarına transferini sıkça görüyoruz. Sömürgeci Belçika Kralı II. Leopold’ün 19. Yüzyılın sonunda kauçuk uğruna Kongo’da yaptığı katliamların yanında bölge insanı için son derece önemsiz bir fayda.   

Her ne kadar futbolcuların hep ışıltılı bir hayatı olduğu düşünülse de gerçek tabii ki böyle değil. Profesyonel futbolcular arasında çok küçük bir bölümü üst düzeyde forma giyebilirken büyük bir çoğunluğu iş bulma mücadelesiyle yaşamlarını sürdürüyor. Uzun süren bir futbol kariyeri olmasına rağmen Roger Lukaku da hiçbir zaman büyük takımlarda forma giymedi ve birçok kez kendisine şans verecek yeni bir kulüp aradı. Kariyerinin tamamını, bir sezon hariç, Belçika’nın vasat veya vasat altı takımlarında geçirdi. Belçika dışında geçen bir sezonsa, ilginçtir, Gençlerbirliği’ndeydi. Henüz 32 gibi genç sayılabilecek bir yaşta futbola veda etti. Bundan sonrası altı yaşındaki Romelu ve ailesi için on yıllık bir yokluk dönemiydi.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Aposto Günsonu

Aposto Günsonu

Hafta içi her gün 18.30’da o gün dünyayı ve Türkiye'yi şekillendiren gelişmeler e-posta kutunda. Kısa, yalın, öz.

YAZARLAR

Aposto Günsonu

Hafta içi her gün 18.30’da o gün dünyayı ve Türkiye'yi şekillendiren gelişmeler e-posta kutunda. Kısa, yalın, öz.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

politika faizi

Para politikası

Politika faizi

para politikası

Morgan Stanley

Türkiye

Mehmet Şimşek

Türk lirası

+46 more

İLGİLİ OKUMALAR

0%

;