Henüz erken. Günü 24’e bölünmüş saat açısından değerlendirirsek. Sokağın yerleşik, envai çeşit dükkânı kepenklerini aralamamış, içeride başlamış hayatın izleri deliklerden dışarı taşan sarı ışık hüzmelerinin kıpırtılarından algılanıyor. Etrafa yayılmış kırık, yarı dolu cam şişeler, bir gece öncesinin ziyaretçilerinin meddahı. Hafta içi Old Street, London Bridge, Blackfriars, Bank yönüne hızla ilerleyen bisiklet, scooter tepesindeki insanların, yayaların, karşıdan karşıya pervasızca geçen köpeklerin ana arteri; Broadway Market, hafta sonu bambaşka bir halkın anayurdu. Cumartesi ve pazar, kazanlarda kaynayan sebzelerin senfonisi; iki ekmek dilimi arasında erimekte olan peynir; Bloody mary bardağına, kerevizin yanına dolmakta olan, mükemmel karışımın ana maddesi Guinness; karton bardağa damlayan kahvenin sesi bu memleketin bileşenleri. Bir seçmen, hammaddesi ne olursa olsun karton, cam veya teneke, tek kullanımlık ürünlerin yasaklanıp yasaklanmaması gerektiğini düşünüyor. "Bu konuda bir anket yapmalı." Aklından ilk geçen.
Broadway Market anayurdu uyruksuz. Bir rivayete göre vakti zamanında Zhuge Liang’ın askerî stratejileri doğrultusunda icat edilmiş, Hong Kong’da kaynakları daha iyi kullanmak, yerel üretime destek sağlamak adına buğday unu yerine pirinç kullanılarak yapılan; Tayland’da içi yengeç, sığır eti veya tatlı patatesle doldurulan; Şangay’da buharda pişirildikten sonra çorba gibi servis edilen bao, burada, marketin tam ortasında, günün müzik performansının yanında, olağan yerinde. Belki, bir önceki haftaya göre birkaç metre sağda. Yapılaşmanın köklenmediği, betona, toprağa veya yandaki komşuya sabitlenmediği, çakılmadığı, toplanıp gidecek, göçebe olduğu göz önüne alındığında. Yer bükülgen, esnek. Her hafta buraya tezgâh açanlar arasındaki para birimi gibi. Bir çikolatalı churro’ya karşılık patatesli dosa.
Broadway Market, sıradan bir gün
Girerken pasaport, kimlik, delil, oturma izni sorulmayan bu memlekette görevliler: "Falafel tatmak ister misin, peki ya kolkati roll?" diyerek karşılıyor beni, bu girişimde. Yürürken parfüm, esans değil kesif iki koku çarpıyor burnuma. İlki; kakule, tarçın, kişniş, kimyon, karanfilden oluşan köklerini Hindistan’dan alsa da bir dünya gezgini olarak Broadway Market vatandaşı olmuş Masala Chai. İkincisi; daha baskın olan, metal bir filtre (phin) içinden damlayan koyu kavrulmuş kahveye birleşen yoğunlaştırılmış süt. Ah! Vietnam kahvesi.
Tezgâhlar önünde sıralarda çene çalarken insanlar yeni bir dili, Broadwaylice diyelim ona, oluşturuyor: Selam! আপনি কেমন আছেন, thử 宝 ? Güneşin, bulutlar tepemizden çekilip beyazlığı maviyle değiştirdiği anda gökyüzündeki yerine bakarsak, öğlen şimdi. Bugün, Broadway Market Hafta Sonu Cumhuriyeti’inde bir ziyaretçiyim.
23 Mart, birbirini takip eden adımlarda
Eşlikçi: Opal - For Tet Remix
Hazal
SOLİ
Seyahat ve kültür yayını SOLİ, şehirleri ve içindeki farklı kültürel toplulukları araştırmak üzere mahallelere ve mahallelilerin hikâyelerine odaklanıyor.
MAHALLELİ: Bu hafta Londra’da pek çok markette karşımıza çıkabilecek vegan peyniri I Am Nut Ok’in yaratan Nivi (Jasa) ile buluşuyoruz Broadway’de. Yer: Third Culture Deli, bitkisel temelli, Amerikan tarzında, İtalyan duygusunda şarküteri.
MAHALLE MAHALLE: Bir mahalleyi yaşanmak istenilen panorama, ait olunmak istenilen topluluk yapan nedir? Her gün uğranılan dükkânları, esnafla sohbet mi, kopup gittiğinde bile seni oraya çeken haftalık alışkanlıklar mı, ne olursa olsun dönmeye iten sabitler mi?
CEP REHBERİ: Yard Sale Pizza, House of Momo, SenViet ve çok daha fazlası. Vegan duraklara dair her şeyden biraz azı.
KRİTİK: Kültür(ler) pazar sayesinde birleşebilir mi?
ROTA: Mare Street Market’in burgerinden, Pockets’de falafel sırasına: Broadway Market Vegan Durakları.
Nivi Jasa
Nivi ile birlikte.

- Londra’da yaşıyorum ama kalbimde Milano’luyum. İtalyan mimarisini, dolce vita'yı özlüyorum. Arnavutluklu bir ailenin çocuğu olarak Milano, İstanbul ve şimdi Londra’yı evim yaptıktan sonra hâlâ yuvamın arayışındayım. Şimdilik Barselona ve NYC seçenekler arasında.
- Yakın zamanda The Castel Cinema’dan ilham aldım. Homerton’daki bu küçük sinema 1913 yılında açılmış, gideni 1920’lerin Londra’sına ışınlıyor âdeta. Retro havası, 16mm formatında da gösterilen çok çeşitli film seçkisiyle yeni favorim.
- Londra’da 6 yıl yaşadıktan sonra kahve sevdiğimi farkettim. İtalya’da sadece espresso içildiğinden tadı bana her zaman biraz sert geliyordu. Oysa burada envai çeşit sütle yapılan flat white’lar, chai latté’ler var.
- Partnerim Angela ve köpeğimiz Cliff ile Victoria Park’ta gezinmeyi severim. Yemyeşil, köprülerle bezeli bu parkta gizli saklı küçük bahçeler içinden yürümek beni hep mutlu eder.
- Alışverişi genelde vintage butiklerinden yaparım. Sürdürülebilir modaya önem veren bu dükkânlardan biri: Paper Dress Vintage. Hepsini söylemeyeceğim.
- Mutlaka tanımanız gereken bir Londralı: Hackney Bread Kitchen’ın yaratıcısı Lawrence. Aslen profesör olan Lawrence, evinin arkasında tutkusu olduğu için ekmek yoğuruyor, mayalıyor, pişiriyor. Bir İtalyan olarak garanti verebilirim ki foccacia’ları Londra’da hatta Birleşik Krallık’ta yediklerimin en iyisi. Sinemayla ilgilenen, bana David Lynch’i anımsatan, arkadaş canlısı ve yaptığı için çok takdir edilesi bir insan.
- Sadece gerçek bir Londralı yağmur yağarken sığınacağı kahveyi bilir. Benim böyle günlerde etrafı izlemeyi sevdiğim mekânlardan biri: Dark Arts Coffee Shop.
- Bu keşmekeş şehirde en çok pasif agresif olanlardan şikayet ederim. Bunun haricinde pek sıkıntım, söylenme nedenim yok. Sanılanın aksine hava da güzel.
- Şehirden kaçmak istediğimde, Londra’ya trenle bir buçuk saat batıdaki Margate’e giderim. Biraz Doğu Londra’nın kopyası sayılabilecek ama çok daha huzurlu ve ferah bir sahil kasabası. Vintage dükkânları, antikacılar, lezzetli yemekler ve kahveciler uçurum ve deniz manzarasına karşı yanyana burada.
Broadway Market Hafta Sonu Cumhuriyeti
Mahalle: Hackney. Mekân: Broadway Market. Anlatıcı: Hazal Yılmaz. Mahalleli: Nivi Jasa.

Mahalle: Hackney. Mekân: Broadway Market. Mahalleli: Nivi Jasa. Anlatıcı: Hazal Yılmaz. Fotoğraflar: Alper Goldenberg.
Bir mahalleyi bakılmak istenilen manzara, ait olunmak istenilen topluluk yapan nedir? Tam olarak parmak basamadığımız, bir sokak yanda, posta koduyla ayrılan alandansa orada olmamıza, orayı seçmemize neden dürtü, içgörü, je-ne-sais-quoi? Köklü, seçilmiş eğitim kurumlarına yakınlığı, evin önünde park yeri olması, 7/24 açık dükkânlara erişim veya tam tersine tecrit, mümkün olduğunca uzaklık, sessizlik, sükûnet mi? Kimilerine göre seçim sebebi, yaşanılan yerin ekosistemi. Kıyıya çarpan dalgaların sesi, kiraz ağacı dalları arasından süzülen rüzgâr, gölün kenarında bir sonraki yemeğini arayan küçük beyaz balıkçıl. Yokuş? Eğer ev, daire, apartman tepesinde kurulu, faunası geniş bir araziye nazırsa.
Mahalle silüeti
Kuzeyde Hackney Downs, güneyde Haggerston, batıda London Fields’i içine alarak ama My Neighbours the Dumplings’in dâhil olmadığı bir çeperde Well Street ile sınırlı, doğuda Dalston Junction’a uzanan sıradan bir E8 yaşayanı için bu soru Broadway Market’e mesafeyle cevaplanabilir. Sabah koşusu sonunda Climpson & Sons’dan kahvesini alan, öğlenleri L’Eau à la Bouche önünde güneşin es geçmediği masalardan birinin peşinde, öğleden sonraları Dove’a elinde Fitzcarraldo Edition’dan çıkmış Broadway Bookstore’dan alınmış Annie Ernaux kitabıyla çöken, çarşamba akşamları NT’s Loft’ta caz gecesine gitmeden Off Broadway’da içkilerini yudumlayanların toplanma üssü; cumartesi ve pazar günleri, dosa sırası beklerken Mali ezgilerinin duyulduğu, baklava üzerine Vietnam kahvesi içilen, dinlerin, dillerin, ifadelerin ve nidaların birbirine karıştığı Broadway Market Hafta Sonu Cumhuriyeti’ne dönüşüyor.
Broadway Market Hafta Sonu Cumhuriyeti’nden
Broadway Market, bir zamanlar
Beş yüz yıl boyunca Hackney'de yaşayan Çingeneler, East End'deki Yunan, Türk, Karayip ve Afrika cemaatleriyle Doğu Londra’nın kültürel çeşitliliğini yansıtan Broadway Market "Truvalı Brutus" tarafından Trinovantum olarak adlandırılan Viktorya döneminden beri sokak pazarı işlevini koruyor. Yaklaşık 3.000 yıl önce Londra'ya gıda malzemelerinin yanı sıra Essex ve Epping Ormanı'ndan kesilmek üzere sığır getiren işlek bir araba yolu; Hackney ve Shoreditch arasında bir tüccar rotası.
Tarihî yol Broadway Market; sadece hızla büyüyen yerleşim için hayati değil, aynı zamanda antik Londra Havuzu'nda demirleyen Fenikeli ticaret gemilerinin tedarik sistemi için de oldukça önemli. Bugün hâlâ Porter's Way olarak bilinen bu yol, o zamanlar Lea Vadisi boyunca uzanan zengin mera ve buğday tarlalarından malzeme taşımak için kullanılıyor, Isle of Dogs (Galce: Ynys Dociau) ve Billingsgate'den (Kral Belin Kapısı) şimdiki Londra Köprüsü'ne (London Bridge) uzanıyor. 1980'lere kadar Hackney'den geçen yolların tamamı, özel gemilerin geçişini engellemek için cuma öğleden sonra ile pazartesi sabahı arasında zincirlenip asma kilitle kapatılıyor. Ancak o dönemde bir grup insanın hafta sonları burada yüzmek istemesiyle nehir halka açılıyor, bugün gezdiğimiz sokaklar planlanıyor.
Buluşma mekânı: Broadway Market
1979 yılındaki mali çöküş Broadway Market'i de etkiliyor. Rivayete göre pazarı ayakta tutmak da iki lokal esnafa kalıyor. Broadway Market’i hareketlendirmek için bölgenin tarihinden yararlanarak mahalledeki herkesin davet edildiği Viktorya dönemi temalı bir karnaval düzenliyorlar. 1900’ların sonunda Broadway Market; mahalleli için iş ile sosyalleşmeyi birleştiren ideal bir buluşma mekânına dönüşüyor. Karnavaldan 25 yıl sonra, 2004 yılında yollar trafiğe kapatılıyor ve pazar, Broadway Pazarı Sakinleri ve Tüccarları Derneği (BMRTA) tarafından komşu pazarların ekonomisini etkilemeyecek şekilde tasarlanıyor.
I Am Nut Ok: Markete davet edilen bir vegan tezgâh
Nivi ve Angela I Am Nut OK’i ilk kez, Broadway Market’in yanında, hafta içi okulun avlusu olarak kullanılan, hafta sonları tematik pazarlara ev sahipliği yapan, bu iş tutar mı pazar araştırması alanında tezgâh olarak açıyorlar. O dönem Broadway Market’ta pek fazla vegan satıcı yok. Naveganların bile alıştıkları peynir lezzetinden ayıramadıkları; şarabın yanında, sandviçin içinde iyi giden, hammaddesi kaju olan bu peynirler kısa sürede Broadway Pazarı Sakinleri ve Tüccarları Derneği (BMRTA)’nin dikkatini çekiyor. Normalde başvuruyla yürütülen süreç es geçilerek I Am Nut Ok bugün iki sıra hâlinde koridor oluşturan ana market alanına davet ediliyor.
Tadılması gereken vegan cheesecake'ler
“Eşi olmayan bir şey üretiyorduk. Artizan; sütsüz, yoğurtsuz, peynirsiz yaşayaman diyenlerin bile ilgisini çeken bir vegan peynir. Şimdi, bizim de öncülerinden olmamızla birlikte Londra’da, özellikle doğuda vegan lezzetler, deneyler, deneyimler arttı. Doğu Nepal, Vietnam, Çin mutfağını, Bangladeş, Türk, Orta Doğu kültürünü yaşayan etnik açıdan geniş bir alan. Batı bu anlamda biraz daha klasik, lüks. Şimdi güneyden doğuya ilerleyen Karayip kültürünün etkilerini, baharatlarda, yemeği pişirme tekniklerinde görebiliyoruz. Bu her anlamda, bizi besleyecek ve geliştirecek. I Am Nut Ok markette bir tezgâhken Hafta Sonu Cumhuriyeti'ndeki komşularımız hem ürünlerimizi geliştirmek hem de gelen giden insanlarla kurduğumuz ilişkiler açısından önemliydi. Bugün I Am Nut OK, Third Culture Deli içinde, sabit bir yerde ama pazar günleri Victoria Park içine açılan markette iletişime, öğrenmeye devam ediyor."
Broadway Market müdavimleri
Fotoğraf: Hazal Yılmaz
Third Culture Deli, bitki temelli şarküteri
Nivi’ye bir okulun avlusunda başlayan macerasının, dükkâna evrilme, bu süreçte Londra vegan mutfağında katedilen yolu soruyorum. “Çok.” diyerek başlıyor cümleye. 2016’da birtakım insanların diyeti olarak görülen vaganlık, bugün bir yaşam biçimi, hatta politik duruş. “Bununla birlikte gelen talep, bu talebe karşılık da hemen her restoranda veganlara özel seçenekler var. Mevcut tatları eksilterek değil, I Am Nut Ok’de yapmaya çalıştığımız gibi tatları yeniden inşa ederek, şekillendirerek, vegan mutfağı geliştiriyoruz. Third Culture Deli’de deniz tarağıyla yapılan, American diner kültürüne özgü çorbayı mısırla üretiyor, yulaf sütünden kremayla pişiriyoruz mesela. Bir diğer klasik Reuben’in içindeki ince sığır etini kaldırıp buğday gluteninden üretilen, baharatlarla lezzetlenmiş seitan ile servis ediyoruz. Bir tezgâh açtığımızdan beri hayalimizde olan İtalyan duygusunda, Amerikan stilinde, bitkisel 'şarküteri' şimdi Broadway Market’in daimi sakini.”
Third Culture ve Nivi
Bluffalo Notzarella ile yapılan Caprese sandviçimi bitiriyor, dükkândan, sokağa açılıyorum. Onigiri standının önünde beklemekteyim şimdi. Barbekü kokusu kaplıyor bulunduğum bölgeyi. Bir zamanlar aç çiftlik hayvanlarının gece boyunca otlayabileceği son yer olan Broadway Market, bugün Sheep Lane (Koyun Şeridi), Lamb Lane (Kuzu Şeridi), Cat & Mutton (Kedi ve Koyun) Pub isimleri üzerinden yaşatıyor eskiyi. Bir dönem mezbahaya giden sığırların geçiş noktası, bugün değişen kültürünün öncüsü. 3, 5, 10 yıl içinde tamamen vegan bir Broadway Market Hafta Sonu Cumhuriyeti, muhtemel. Bence.
Vazgeçilmez bir yazı enstrümanı: LAMY
Yazmaya duyduğumuz tutkuyu kâğıda taşımanın izindeyiz. Öyle ki düşündüğümüz, hayal ettiğimiz ve geliştirdiğimiz her bir fikri kâğıda dökerken vazgeçilmez bir enstrüman bizimle: LAMY. Anlatılacak çok hikâye, hepsinin aktarılması içinse LAMY ve onun akıp giderken keyif veren mürekkebi var.
Nedir? 1930’dan bu yana yazma deneyimini tutkuya dönüştüren yüksek kaliteli LAMY kalemler, Almanya’da başladığı yolculuğuna günümüzde tüm dünyaca tanınan ve önde gelen bir marka olarak devam ediyor.
Neden LAMY? Çağdaş, kullanışlı ve sunduğu uzun ömürlü deneyimle öne çıkan LAMY kalemler; göz kamaştırıcı renk seçenekleri, zamanın ötesinde sade ve şık tasarımıyla yazma sürecinin başrol oyuncusu. 1966’da üretilen LAMY 2000 modeli kusursuz bir tasarım dili ortaya koyarak markanın bugüne kadar gelen tüm ürünlerinin tarzında belirleyici bir rol model oldu.
Estetik ve işlevselliği bir arada sunan LAMY kalemleri incelemek için burayı ziyaret edebilir; ihtiyacın olan bakım önerileri, mürekkep, uç ve yedek ürünleri de yine orada bulabilirsin.
Hangi vegan şefi takip etmeliyiz? Vegan olmayan arkadaşlarını vegan yemeklerle tanıştırmak istersen nereye götürmelisin? Evde film izlerken hangi vegan abur cubur iyi gider, sorduk, Nivi önerilerini verdi.
Nivi'nin hazırladığı rehberin hakkını verirken
- Mutlaka takip edilmesi gereken vegan şef: Seasons, Naomi Blair Gould. Birkaç ay önce Hackney’de yaptığı bir pop-up yemekte tanıştık, birbirimizi uzaktan biliyor olsak da bu ilk karşılaşmamızdı. Çok iyi bir ekmekçi. Yakın zamanda Third Culture Deli’de de iş birlikleri yapmayı planlıyoruz. Onun raviolisi ve I am Nut Ok peynirleri bir araya gelince enfes bir birliktelik ortaya çıkıyor.
- Canım çorba çektiğinde, pho’ları için SenViet’e giderim.
- Ev yapımı, anne eli değmiş, sağlıklı, tencere yemeği istediğimde: Andu Ethiopian Vegan Café.
- Nepal tarzında momos (Himalaya böreği) için adres: House of Momo.
- Vegan pizzanın mutlak adresi: Yard Sale Pizza. Magic Mushroom denediğinde bahsettiğimi anlayacaksın.
Pek de sihirli olmayan bildiğimiz mantarlardan
- Mamasons vegan dondurmanın mutlak üssü. Favori çeşidim: ube.
- Hogless Roast’taki yemekten utandığım kadar zevk aldığım vegan burger.
- Geç yemek istediğimde Facing Heaven’ın masalarında beni bulabilirsin.
- Bizim evde gevrek istiridye mantarı ve bamya cipsi biraya, müziğe, sohbete eşlikçi.
- Lezzetli vegan alternatifleri olan lokal pub: The Spread Eagle, Homerton.
- Eğer her gün açık olsaydı ve 11.01’de 15 kişilik bir sıra önümde uzamasaydı Pockets’de falafel yiyebilirdim. Beklemeye değer. Ama çok acıkmışsan, Broadway Market’in beş dakika güneyinde, bir diğer lokal falafel dükkânını da öneririm: Zeytoona.
Kültür(ler) pazar sayesinde birleşebilir mi?
Nivi’yle konuştuktan sonra defterimde en çok şu bölümün altını çiziyorum: Doğu (Londra) Nepal, Etiyopya, Vietnam ve Çin gibi pek çok kültürü yemekler, tatlar üzerinden keşfetmemize yardımcı oluyor. Batı iyi ama daha lüks ve klasik seçenekler sunarken güneyde Karayip mutfağının etkisi belirgin bugün.
Kültür(ler) pazar sayesinde birleşebilir mi?
John Tabot’un 2020’de Londontopia’da yazdığı bir makaleye göre Londra şehrinin %44’ü, 300’den fazla dilin konuşulduğu çeşitli etnik gruplardan oluşuyor. Trust for London bunu Londralıların %41’inin Birleşik Krallık’ta doğmamış olduğu rakamıyla destekliyor. Talbot aynı makalesinde “Pakistan’dan göçen veya kökleri Pakistan’a dayanan cemaatin Waltham Forest, Redbridge ve Newham’da yoğunlaştığını; Japon topluluklarının West Acton’da; Tooting’in Hint, Enfield’in ise Türkiye ve Yunanların yaşamayı seçtiği yer olduğuna dikkati çekiyor. Brixton, İkinci Dünya Savaşını takiben göç eden Jamaica ve Karayip kökenli halkların yerleşim bölgesi.” diyerek devam ediyor anlatısına. Bugün Londra’nın çeşitli bölgelerine, mahallelerine yayılmış halkların kültürünü tabelalarda, duvar yazılarında, sokakları kaplayan baharat kokusunda, müzik aletlerinden yükselen notalarda hatta renk cümbüşlerinde hissetmek mümkün.
Londra gibi diyasporaların, göçün, etnisitenin kültürü oluşturduğu bir metropolde, şehrin hemen her mahallesinde haftanın belirli günleri kurulan marketleri kültürleri bir araya getiren üsler olarak yeniden kurgulamak mümkün mü? Broadway Market Hafta Sonu Cumhuriyeti’nde renkler, tatlar ve seslerle var olan değil, eksik olanları not ediyorum şimdi:
Plaktan yükselen Keida - Stand For Something
Ackee, kızarmış plantain, mango ve ananastan oluşan ital
Mojito ve nane aroması
Andrew Salkey
Ska.
BROADWAY MARKET VEGAN DURAKLARI
Facing Heaven, Pockets, Okko ve çok daha fazlası.

Facing Heaven
Mutfak: Los Angeleslı şef Julian Denis’in yorumuyla Sichuan lezzetleri
Kanton, Yunnan ve Shaanxi mutfaklarının bir araya gelmesiyle menüsünü kurgulayan bu vegan Mekke’si özellikle uzun bir geceye altlık için ideal. Sarımsak ve susam yağlı “harcanmış salatalık”, mor gong bao brokolisi ortada; bol acılı dan dan noodle önünde; MSG margarita veya natürel şarap elinde. Burada. Bir arada.
Adres: 1A Bayford Street, E8 3SE
Aman dikkat: Mekânın ismi Sichuan bölgesine özgü facing heaven (cennete bakan) biberinden geliyor. Acı, baharat tüm tabaklara hâkim.
Pockets
Mutfak: Orta Doğu’nun sokak yemeği olarak bilinen falafel
Acıkmış, akşamdan kalma bir Doğu Londralı’yı on dakikadan fazla yemek sırasında bekletmek neredeyse imkansız ama hemen hemen her perşembe, cuma, cumartesi ve pazar 11.00 - 15.00 arasında Pockets tam olarak da bunu yapıyor. Bol otla lezzetlendirilmiş çıtır çıtır falafeller, ne olduğunu anlamadığımız için sonunda sorup da mango olduğunu öğrendiğimiz hardal rengi sos, krema kıvamında humus, tahin ve yeşillikler pofidik pita içinde kat kat diziliyor; üzerine haşlandıktan sonra kızartılmış bir dilim patates kondurulup avcunun içine teslim ediliyor.
Adres: Netil Market, perşembe-pazar arasında, 11.00’den sonra
Aman dikkat: Bir falafel pitayı dokumak neredeyse iki dakika sürüyor. Evet, saydık. Haftasonu bir saate yakın sırada bekleme ihtimaline karşılık arkadaşlarını, kitabını, podcast bölümünü hazır etmelisin.
OKKO
Mutfak: Izakaya. Hakata’dan Hawai’ye, geniş bir spektrumda Pasifik Japon lezzetleri
Güneşli bir cumartesi günü Okko’nun dışarısında masa bulacak kadar şanslıysan yerine sahip çıkıp yemek siparişini metodik olarak vermelisin. Karışık turşuyla başlayacak, kıtır kıtır vegan roll’lar, ev yapımı gyoza ve ramen ile devam edecek, sıcak veya soğuk bir şişe sake'yi sıraya alacaksın. Öğle yemeğinin akşama uzaması, bir anda kendini 12 yıllık Yamazaki viskisi sipariş ederken bulman olası.
Adres: 10-12 Broadway Market, E8 4TS
Aman dikkat: Okko her gün, cumartesi dahil, 12.00’den 22.00’de, pazarları 21.00’de kadar, genellikle öğleden sonra yemek yiyecek yer bulunmayan Londra şehrinde, kesintisiz açık.
Third Culture Deli
Mutfak: İtalyan duygusunda, Amerikan diner tarzında vegan şarküteri
Londra’da seitan’den yapılmış, I am Nut Ok peynirinin içinde eridiği Rueben sandviçi bulacağın, Bluffalo Notzarella ile yapılmış pestolu Caprese sandviçini tadabileceğin, hemen yanındaki dolaptan bitkisel lezzetlerle üretilmiş şarküteri ürünlerini alabileceğin tek yer.
Nerede: 29 Broadway Market, E8 4PH
Aman dikkat: Eğer doğru zamanda gidersen arancini topları ve mısır çorbasının yanında kokteylini veya şarabını barda oturarak yiyebilir, içebilirsin.
Mare Street Market
Mutfak: Tapas café
Kimilerine göre gündüzleri Stranger Than Paradise Record’dan yükselen şarkıları Shazam’larken işlerini halledebileceğin ortak çalışma alanı, başkaları için dans platformu, uzun zamandır görmediğin arkadaşlarınla buluşabileceğin uzun ve geniş masalar. Hangi ekibe dâhil olursan ol emin olduğumuz: siyah fasulyeden yapılan vegan burgerini denemen gerektiği.
Adres: 117 Mare Street, E8 4RU
Aman dikkat: Eğer Zoom’da toplantıya girmem gerekiyor, sessiz bir köşeye ihtiyacım var türünde bir yer arıyorsan, orası burası değil. Müzik, çiçek kokusu, dövmeciden yükselen iğne sesi, berberin makasının birbirine vuran darbeleri ortama hâkim.
Bonus:
The Approach Tavern
Mutfak: Pub
Haritada E8’in kapladığı alanda değiliz ama bunun için haklı bir sebebimiz var. Burger, patates ve biraz da sanat. Broadway Market’ten 10-12 dakika yürüme mesafesindeki bu pub’da insanlarla yüzyüze buluşmak, konuşmak mümkün. Birayla lezzetlendirilmiş enginar, vegan burger ve padron biberi menüde dikkatimizi çekenler.
Adres: 47 Approach Road, E2 9LY
Aman dikkat: The Approach Tavern’in ikinci katında galerisi var. Programına, açılışlarına ve duvarlarına bakmak isteyebilirsin.
Saat 17.00 oldu mu?
Boradway Market'e nasıl geldik? Nerelerden geçtik?
Şarap eşliğinde Dalston'dan
Park, pub ve kanallar arasında 36 Saatte Doğu Londra'dan
Sanat eserleriyle Wick'den
Lokal zanaatkârlala Stokey 'den
Teraslardaki sinema geceleriyle Nunhead'den