Babaannem İstanbullu anne ve Manisalı babanın kızı olarak anne memleketi İstanbul’da dünyaya geliyor. Babasının mesleği sebebiyle evlerinde ağırladıkları kalabalık misafir gruplarını ve annesinin kurduğu uzun sofraları anlatmaktan kendisi hâlâ müthiş keyif alır. Anneannemdeyse durum biraz daha farklı. Karadeniz’deki köyünden ayrılıp yerleştiği İstanbul’da mutfak deneyimini bildiğinden öteye taşımamaya yemin etmişçesine pazardan sadece memleketinden tanıdığı malzemeleri satın almış, kendi büyüklerinden gördüğü tarifleri en asıl hâliyle pişirmiş. Belki de duyduğu özlemi bu şekilde dindirmiş. Annemse aile evinde edindiği damak tadının aksine, en sevdiği zeytinyağlılarla yirmilerinin başında kayınvalidesi aracılığıyla tanışmış. Annesinin mutfağında büyümüş, kayınvalidesinin mutfağında yetişmiş olan annem, yakın çevresindeki insanlardan ve kitaplardan öğrendiklerini de katarak bugün kurduğu “her yerli” sofrasını kendine ve ailemize kültür edindirmiş.
Küçük bir aile hikayesinden böylesi çeşitli bir mutfak çıkarken yüzyıllar boyu farklı dinî ve etnik kimlikten milyonlarcasına ev sahipliği yapmış İstanbul mutfağının muazzamlığının izahı oldukça zor görünüyor, değil mi? Ocak ayı boyunca İstanbul’da yaşamış farklı etnik ve dinî kökenlerden halkların katkılarıyla zenginleşen şehir lezzetlerine odaklanıyor; hem tarihten hem de ailelerden hikâyelerle oturduğumuz sofraların katmanları arasında dolaşıyoruz.
Aşkenaz challah’sı İstanbullu Sefarad bir ailenin Şabat sofrasının olmazsa olmazına nasıl dönüştü? Kumkapı’daki Ermeni balıkçılar kendi mutfak kültürlerini nasıl etkiledi? Fatih’teki falafelci, geçim kapısı olarak kurduğu işletmeyle memleketlilerine buluşma noktası hediye edeceğini hiç düşünmüş müydü? Tüm bu soruların yanıtlarını vermeden evvel apéro’da bu hafta Ceren (Bozkurt), Bolşevik Devrimi sonrası İstanbul’a göç eden Beyaz Ruslar’ın bugün hâlâ varlığını sürdüren işletmelerine ve Türk damak tadına katkılarına dikkat çekiyor, ben de kurulan her sofrayla aktarılan aile hikâyeleri üzerine düşünüyor ve yemek kültürünün kimliğimizin ve aidiyetimizin oluşup gelişmesine nasıl katkı sağladığından bahsediyorum.
Öyleyse, apéro iftiharla sunar:
- Tarihten: Osmanlı’dan İstanbul’a: Votka ve beef stroganoff tadında bir mutfak
- Büyüteç: Enginar kalbinden babaannemin kalbine giden görünmez yollar
Bana sofrandakini söyle sana nereden geldiğini söyleyeyim.
Reyhan
apéro
İştah ve ufuk açan yemek yayını. Her çarşamba ve cumartesi önlüğünü giyer.
Dardanel’den sağlıklı ve lezzetli deniz ürünleri
Dardanel dondurulmuş deniz ürünleri
Bugünkü bültene sağlıklı lezzetlerden oluşan ürün yelpazesini geliştirmeye devam eden ve birbirinden nefis tariflerle sofralara renk ve çeşitlilik katan Dardanel’in dondurulmuş deniz ürünleri serisini konuk ediyoruz.
Öncelikle, Türkiye’nin balık ve deniz ürünleri uzmanı Dardanel’in sofralara ve tüm tariflere lezzet katan dondurulmuş deniz ürünleri serisinin yeni üyesiyle tanışalım: Norveç haşlanmış karides.
Dardanel Norveç haşlanmış karides Kuzey Denizi’nin 700 metre derinliklerinden çıkarılarak kabuklarıyla haşlanıp ayıklandıktan sonra en lezzetli hâliyle sofralarımıza ulaşıyor. Çözüldükten sonra, pişirmeye gerek kalmadan keyifle tüketilebiliyor.
Ambalajlarındaki yaratıcı tariflerle mutfağımıza lezzet katan alternatifler sunan jumbo karides, Kuzey Ege çim çim karides, somon, mezgit pane, fish fingers ve kalamar tava ise dondurulmuş deniz ürünleri grubunun diğer üyeleri arasında.
Tüm Dardanel ürünlerini incelemek için dardanellezzeti.com adresini ziyaret edebilir, ünlü şef Somer Sivrioğlu’nun Dardanel ürünleriyle hazırladığı tariflere göz atabilirsin.