Topraktan tabağa tabaktan toprağa hikâyesine dair bilgi sahibi olmak ve farkındalığını arttırmak için apéro gazete'nin ikinci sayısında; bir gecede ortaya çıkan kararnameler, enflasyonla beraber artan üretim maliyetleri, kamu kurumlarına getirilen özelleştirmeler ve tanzim kuyruklarını anarken son 20 yılda Türkiye tarımında yaşananlara göz atalım istedik. Ama öncesinde Türkiye’den ve dünyadan topraktan sofraya haberler. Bu hafta gündemde:
- Gazete: Bitki ilaçlamasında ipek mikro iğne teknolojisi, şerbetçiotu üretiminde yeni nesil teknikler
- Gündem: Son 20 yılda Türkiye’de tarım ve gıda
Afiyetler,
İlaçlamada ipek mikro iğnelerin kullanımı
Bilim insanları, bitkileri ilaçlamak için ilk ipek mikro iğneyi geliştirdi.

Bilim insanları, bitkilere ilaç vermek için kimyasal püskürtmeye alternatif olabilecek ilk ipek mikro iğneyi geliştirdi. Singapur ve Cambridge, Massachusetts merkezli araştırmacılar, yaklaşık bir buçuk yıl boyunca tarımda yaygın olarak kullanılan bitki büyüme düzenleyicisi GA3'ü kullanarak iğneleri test etti. Genetik analiz yoluyla domates, marul, ıspanak, pirinç, mısır, arpa ve soya fasulyesinin reaksiyonunu yakından inceleyen araştırmacılar yöntemin etkinliğini doğruladı.
- Neden önemli? 2020'de yapılan bir araştırmaya göre ABD’de narenciye yeşillendirme hastalığının verdiği zararın 1 milyar dolardan fazla yıllık gelir kaybı ve her yıl 5.000 iş kaybı olduğunu tahmin ediliyor. Tedavisi olmayan hastalığa karşı ağaçlara antibiyotik püskürtmek büyük ölçüde etkisiz kalıyor çünkü ilacın çok azı bitkice emiliyor. Araştırmacılardan Yunteng Cao’ya göre, mikro iğne özellikle portakalı yok eden narenciye yeşillendirme hastalığına umut verici bir çözüm. Cao, "Bunu, dünyanın daha fazla gıda güvenliğine sahip olmasını ve gelecekte gıda yetiştirmeye devam edebilmemizi sağlamaya yardımcı olacak bir araç olarak görüyorum" diyor. Araştırmacılar mikro iğnelerin ilaç veya diğer girdilerin yanı sıra yeni mahsuller tasarlamak için de kullanılabileceğini söylüyor.
- Arka plan: Araştırmacılardan Benedetto Marelli’ye göre ilaçlar püskürtme yöntemiyle verildiğinde kabaca %50 ila 90'ı havada veya toprakta kalıp bitki dokusu tarafından tam olarak emilmiyor: "Mevcut püskürtme seçeneğini düşündüğümüzde, ölçeklenebilir ancak havaya parçacıklar göndererek veya toprağa sızarak, akifere girerek ve ardından su akışına akarak çiftçiye ve çevreye zararlı olabilir." Teknolojinin bu kadar umut vadetmesinin nedenini doğrudan bitki dokusunu hedefleyerek bir maddeyi iletmenin kesin ve modern bir yolunu sunması olduğunu söylüyor. Ayrıca iğneler ipekten yapıldığı için biyolojik olarak parçalanabilir.
Şerbetçiotu yetiştirmede yeni yöntem
Ekonoke'den ünlü bira üreticilerinin ilgisini çeken şerbetçiotu bitkisinin hidroponik ekimi

Son dört yıldır iç mekân mahsul yetiştiriciliğini araştıran İspanya merkezli girişim Ekonoke şerbetçiotu bitkisinin hidroponik ekimini gerçekleştirdi. Biranın hammaddesi olan şerbetçiotunun, sıcak yaz dönemlerinde ve iklim değişikliği sebebiyle öngörülemeyen havalarda verimi ve kalitesini kaybettiği gözlemleniyor. Ekip geliştirdikleri yöntemle uygulanabilir ve sürdürülebilir bir çözüm bulduğunu düşünüyor.
- Neden önemli? Girişim, biraya acı ve meyvemsi aromaları veren alfa asitlerinin ve uçucu yağların bitkideki üretimini en üst düzeye çıkarmayı hedefliyor. Bunu gerçekleştirmek üzere Ekonoke’nin uyguladığı üretim yöntemleriyle tarla yetiştirmeye kıyasla 15 kat daha az su harcanıyor ve böcek ilacına ihtiyaç duyulmuyor. Hidroponik yöntemle yetiştirilen bitki tarlada yetiştirilenden 15 kat daha az karbon ayak izine sahip. Ayrıca bu yöntemle hektar başına sağlanan 40 kat fazla mahsul verimi toprak yenilenmesi veya yeniden ağaçlandırma için geniş bir arazi imkânı sunar.
- Karşı görüşler: Belçika merkezli bira üreticisi AB InBev’in küresel şerbetçiotu tedarik direktörü Willy Buholzer, Ekoneke’yi “umut verici” bulmakla beraber bu tarz girişimlerin yeniliklere kapalı olan bira sektörü için şerbetçiotu yetiştiremeyeceklerini belirtti. Ayrıca, hidroponik gibi yeni tarım yöntemlerinin karşılaştığı en bariz zorluğun yüksek enerji maliyeti olduğunu ekledi.
Kanada’da yılan balığı avcılığına yasak
Yetkililer yılan balığı avını 45 günlüğüne yasakladı.

Kanada, balıkçılara yönelik gerçekleştirilen saldırıların ardından yavru yılan balığı avcılığına 45 günlük yasak getirildiğini duyurdu. Tehdit altındaki balıkların kaçak avlanmasına ilişkin artan endişelerin ardından gelen yasakla 30 milyon Euro’luk pazar geçici süreliğine kapatıldı.
- Neden? Bakanlık “Balıkçılığın uygun yönetimi ve kontrolü için bir tehdit oluşturan saldırın dozu her geçen gün artıyor. Yılan balıkçılığının bir süre için yasaklanması bu riskleri kontrol altına almak için gerekli bir tepkidir." ifadelerini kullandı ve balıkçılık görevlileri yasağı uygulamak için nehirlerdeki devriyelerin artırılacağını; havaalanlarında ve sınır kapılarında daha fazla teftiş yapılacağını açıkladı. Ayrıca 13 Mart -10 Nisan tarihleri arasında yaklaşık 750 devriye gerçekleştirdiğini ve bunun sonucunda 25 kilogramı Halifax Havaalanı’nda olmak üzere 125 bin Kanada Doları'ndan fazla değere sahip 35.8 kilogram yılan balığının ele geçirildiği paylaşıldı.
- Arka plan: Cam yılan balığının hasat mevsimi yoğun av sebebiyle nispeten kısadır. Çiftliklerde yetiştirilip gıda ürünü olarak sunulan yarı saydam balıkların kilosu için geçen sene Çin ve Japonya 5000 Dolar ödedi. Kanada'nın nesli tükenmekte olan vahşi yaşam komitesinin on yılı aşkındır "tehdit altında" olarak belirlediği tür için federal hükümet av sınırlamaları koydu: 2023 için izin verilen toplam av miktarı 9960 kilogramdır.
İstanbul Tarihî Yarımada model Sergisi Miniatürk’te
İstanbul Tarihî Yarımada model Sergisi
Nedir? Sergi. İBB Kültür AŞ ve ModelPort iş birliğinde hazırlanan İstanbul Tarihî Yarımada model Sergisi, on bini aşkın tarihî figürün 1/87 oranında küçültülmüş hâliyle ziyaretçilerini bekliyor.
Nerede? Sergi, Sütlüce’deki Miniatürk’ün girişinde yer alıyor.
Neden gitmeli? Dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden olan Tarihî Yarımada’nın 17. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan hikâyesinin aslına sadık kalınarak modellendirildiği İstanbul Tarihî Yarımada model Sergisi, 400 yıl öncesinin tarihî yapılarına, sosyal hayatına ve tarihe geçen olaylarına yeniden hayat veriyor.
Neler var? 50 bin LED ışığın yanı sıra yüzlerce insan, at arabası, yangınlar, meşaleler ve dumanları tüten bacalar gibi hareketli figürden oluşan sergi; At Meydanı’ndan Darphane-i Amire’ye, Sultanahmet Camii’nden Topkapı Sarayı Fil Bahçesi’ne kadar pek çok mekânın modeline ev sahipliği yapıyor.
İstanbul Tarihî Yarımada model Sergisi hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilir, sergi için Miniatürk’ü ziyaret edebilirsin.
Polonya’dan Ukrayna’ya ithalat yasağı
Polonya, çiftçileri rahatlatmak için Ukrayna'dan gıda ithalatını yasakladı.

Polonya, çiftçilerini rahatlatmak için Ukrayna'dan gıda ithalatını yasakladı. Piyasadaki Ukrayna tahıl bolluğu nedeniyle büyük miktarlarda para kaybettiklerini söyleyen Polonyalı çiftçilerin artan öfkesini yatıştırmaya çalışan hükümet, Ukrayna'dan tahıl ve diğer gıda ithalatını geçici olarak yasaklama kararı aldığını duyurdu. 30 Haziran'a kadar sürecek yasak tahılın yanı sıra şeker, yumurta, et, süt ve diğer süt ürünleriyle meyve ve sebzelerin ithalatını da kapsıyor.
- Arka plan: Söz konusu durum Rusya ve Ukrayna savaşının sonucudur. Rusya'nın ihracat için deniz geçişlerini engellemesinin ardından Avrupa Birliği, Afrika ve Orta Doğu'ya ürün nakliyesini kolaylaştırmak için Ukrayna tahılına uygulanan vergileri kaldırdı. O dönem tahıl Polonya’ya gelmeye başladı. Polonya’ya gelen tahılın önemli miktarı AB’nin planladığı gibi Orta Doğu ve Kuzey Afrika'ya taşınmadı ve ülkede tahıl fazlalığına yol açtı.
- Karşı görüşler: Polonya hükümeti yaşananlardan AB'yi sorumlu tutmaya çalışıyor. Ancak bazı sendikalar ve muhalif politikacılar hükümete bağlı şirketlerin ucuz ve düşük kaliteli Ukrayna tahılını satın alıp yüksek kaliteli Polonya ürünü olduğunu iddia ederek ekmek ve makarna fabrikalarına sattıklarını ve krize neden olduklarını belirttiler.
İklim değişikliğinin bitki pandemileri üzerindeki etkisi
Bilim insanları, iklim değişikliğinin gıda üretimini tehdit eden bitki pandemilerinin yayılmasını kolaylaştırdığını açıkladı.

Bilim insanları iklim değişikliğinin bitki pandemilerinin yayılmasını kolaylaştırarak gıda güvenliğini tehdit ettiğini açıkladı. Buğdaylarda görülen bir mantar türünün daha önce rastlanmamış hızda yayılması sebebiyle araştırmacılar ekinler üzerindeki tahribatı en aza indirmek için uluslararası işbirliği çağrısında bulundu.
- Neden önemli? Bangladeş’teki 8 bölgeden 21 bölgeye ulaşan mantar hastalığının enfekte tohumların ithalatı ve/veya rüzgârla taşınan sporlar aracılığıyla çok daha fazla ülkeye yayılması söz konusu. Özellikle dünyanın en büyük buğday üreticileri Çin ve Hindistan’a sıçramasından endişe ediliyor. Zambiya, Bangladeş ve Güney Amerika’da görülen mantar için bilim insanları, üç bölgenin hastalığın yayılması için uygun iklim koşullarına sahip olduğunu belirtirken iklim değişikliğinin yarattığı sonuçların ardından tarım bölgelerinde şiddetlenen halk içindeki silahlı çatışmalarla beraber mantarın yayılmasının küresel gıda güvenliği için tehdit unsuru olduğunu söylediler.
- Arka plan: Buğday kavrukluğu adı verilen bu mantara ilk kez 1985’te Brezilya’da rastlandı. O dönemde de hızla komşu ülkelere yayılan hastalık, 2016’da Bangladeş’te 15 bin hektar tarım arazisine zarar verip ülkenin ekili buğday alanının %16’sından fazlasına yayıldı. Zambiya’daysa ilk kez 2018’te ortaya çıkıp farklı şiddetlerde seyrederek hâlâ yayılmayı sürdürüyor. Buğday kavrukluğu bulaştığı mahsulün tamamına zarar veriyor.
Orta alkollü şaraplar Avustralya pazarında
Biradan sonra alkol içeriği azaltılmış şaraplar da Avustralya pazarına giriyor.

Tüketicilerin yeme içme tercihlerinde daha sağlıklı seçeneklere yönelmesinin sonucu olarak biranın ardından alkol içeriği azaltılmış şaraplar da Avustralya pazarına giriyor. Orta sertlikte olarak tanımlanan şarapların alkol oranı üreticiden üreticiye değişiyor. Hacimce %6 ila 8 alkol ideal görünürken bazı uzmanlar %10'a kadar kabul edilir seviye olduğunu söylüyor.
- Neden? Accolade Wines'in Şarap Yapımı Direktörü Helen McCarthy, Avustralyalı tüketicilerin %58'inin alkol alımını azaltmaya çalıştığını belirtti. McCarthy, Y kuşağının daha sağlıklı ürünlere yöneliminin pazardaki yansımasını vurgularken gençlerin şarap içme deneyimini ve bu şekilde sosyalleşmeyi istediklerini belirtti: "Orta güçlü şaraplar, bu grubun daha iyi beslenme hedeflerine ulaşırken şaraptan keyif almalarına izin veriyor." McCarthy, Accolade'in satışlarının %25'inin yakında gelişmekte olan bu kategoriden geleceğini tahmin ediyor. Wine Australia'nın Pazarlama Genel Müdürü Paul Turale ise orta dereceli şarapları fırsat olarak gördüklerini söylüyor: "Düşük alkollü satışların değeri son 5 yılda yılda %30 arttı. Araştırmacılar önümüzdeki 5 yıl içinde yılda yaklaşık %14 büyüme tahmin ediyorlar.” 2026 yılına kadar düşük alkollü ürün satışlarının yaklaşık 3 milyar Avustralya dolarına ulaşacağı tahmin ediliyor.
- Arka plan: Avustralya Şarap Araştırma Enstitüsü'nden araştırma bilimcisi Dr. Wes Pearson, şarabın içindeki alkol çıkarıldığında aroma ve tattan sorumlu bileşiklerin çoğunu da beraberinde götüreceğini belirtti. Şarapta alkolün etkisini yeniden yaratmak için kullanılabilecek bileşenlerin sınırlılığını vurgulayan Pearson, meslektaşlarıyla Adelaide Üniversitesi'nde şarap üreticilerinin düşük alkollü yeni ürünlerini bir arada test etmelerine olanak tanırken alkolsüz ve düşük alkollü şaraplar için de yeni teknikler araştırıyor.
Hataylı kadın üreticilerin e-ticaret çözümü
Deprem bölgesindeki kadınlar işlerini sürdürmek için online platformlara yöneliyor.

Depremin vurduğu Hatay'da çeşitli sektörlerden kadın üreticiler, yıkıcı depremlerin ardından normalleşme süreci kapsamında işlerini devam ettirmek için e-ticaret platformlarına yöneldi. E-ticaret platformu Hepsiburada'nın “Her Sipariş Bir Destek” projesi kapsamında deprem bölgelerindeki toplam 1650 kadın girişimci ve kadın kooperatifi mart ayında ürünlerini platform üzerinden satmaya başladı.
- Neden önemli? Depremlerde en ağır yıkımı yaşayan illerden biri olan Hatay'da çok sayıda insan başka illere taşındı. Bölgede kalanlarsa hayatlarını normalleştirebilmek için işlerinin başına dönerek üretime devam ettiler. Vakıf Köyü Kadın Kooperatifi Başkanı Lora Çarpar, “Biz bu işe anneannelerimiz gibi evde reçel yaparak başladık. 33 kadınla kooperatif çatısı altında tek atölyede ürünlerimizi üretip satıyoruz. Afetten herkes gibi biz de çok etkilendik ama bu kampanyayla siparişlerimiz arttı.” dedi. Altınözü bölgesinde kekik yetiştiren Dilek Tecerli, 500 dekarlık alanda ektikleri kekiği alan toptancı esnafın bir kısmı hayatını kaybederken bir kısmı da şehri terk ettiği için e-ticaretin imdatlarına yetiştiğini belirtti.
Son 20 yılda Türkiye’de tarım ve gıda
Tedarik zincirinde yaşanan kırılmalar, bir gecede çıkan kararnameler, özelleştirmeler ve daha fazlası.

HES’ler, JES’ler, mega projeler. Artan maliyetler, salgın hastalıklar, çiftçiye veril(e)meyen destekler. Özelleştirmeler, kanun düzenlemeleri, yasalar. AK Parti’nin görevde olduğu 20 yılda Türkiye’de gıda ve tarımsal üretim konusunda alınan kararları ve yaşanan gelişmeleri inceliyoruz:
- 2003'te TEKEL 2008 yılında özelleştirme kapsamına alındı ve TEKEL’in 8 fabrikası satıldı. TEKEL'i 1 milyar 720 milyon dolara Londra merkezli British American Tobacco satın aldı. Şirket 10 bin 818 TEKEL işçisinden 8 bin 247'sinin iş akdini feshetti. Özelleştirmeye karşı işçiler Ankara'da 78 gün direniş gösterdi.
- 2005'te Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. (TÜGSAŞ)’ın tüzel kişiliği Sümer Holding AŞ ile birleştirilerek sona erdirilmesiyle gübre üretimi yapan kamu kuruluşlarının tamamı özelleştirildi. Gübre fiyatları birkaç şirket tarafından belirlenir hâle geldi.
- 2006’da çıkarılan Tohumculuk Kanunu’yla kamu tohum üretimi alanının dışına çıkarılarak tohum üretimi, sertifikalandırılması, ticareti ve denetimi tohum şirketlerine devredilip kayıt altına alınmamış yerel tohumların satışı yasaklandı. Sadece çiftçiler aralarında tohum takası yapabiliyorlar. 2018 itibarıyla da sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilere destek verilmiyor.
- 2012'de Büyükşehir/Bütünşehir Yasası’yla 16 bin köyün tüzel kişiliği kaldırılmasıyla ortak kullanılan yayla, otlak ve meralar, içme suyu kaynakları ve köy üzerine kayıtlı tarla, kahvehane gibi yerler özelleştirmeye açılıp satışlarına başlandı.
- 2017'de ÇAYKUR Türkiye Varlık Fonu’na devredildi.
- 2018'de kamuya ait 10 şeker fabrikası özelleştirildi. 2023'e kadar özelleştirme kapsamında olan Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'nin (Türk Şeker) birikmiş zararı 4,6 milyar TL'ye ulaşınca kapasiteye göre sektördeki payı özelleştirme sonrası % 35,5’e düştü. Bu payla kamunun piyasada şeker fiyatlarını düzenleme olanağı kalmadı.
- 2018'de Et ve Süt Kurumu’nun Brezilya’dan getirdiği 4 bin hayvandan oluşan sürünün karantinaya alınmasıyla şarbon krizi patlak verdi.
- 2019'da ıllık enflasyonun yükselişinin gıda fiyatlarına yansımasıyla soğan depoları basıldı, patlıcan ve bibere raf yasağı getirildi. Tedarikçi firmalardan alınan ürünler zararına satılmak kaydıyla Tanzim Satış Noktaları açıldı. Gıda krizine çözüm olarak Tarım Kredi Kooperatif marketleri indirimli satışlarla devreye sokuldu. Piyasadaki gıda fiyatları düşmezken Tarım Kredi Kooperatif marketleri indirimin ilk günü 7 kat ciroya ulaştı.
- 2021'de un, şeker ve yağ fiyatlarındaki hızlı artışla daha önce görülmemiş bir gıda krizi yaşandı. Marketlerin önlerinde uzun kuyruklar oluştu. Şeker karaborsaya düşüp yağ kotayla satıldı.
- Diyarbakır’ın Dicle ilçesine bağlı kırsal Kurşunlu Mahallesi çevresinde Ölmez Doğu Madencilik Nakliyat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından yürütülen maden arama çalışmaları köylerdeki tarımsal üretime zarar verdi.
- İstanbul Beykoz’da 111 bin metrekarelik tarım alanı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından imara açarak ticaret alanı ilan edildi.
- Kocaeli'de Dilovası Belediyesi başkanının 31 Mart Yerel Seçimleri’nde sözünü verdiği TIR parkı projesi için bölgede yaşları 800 yıla kadar çıkan zeytin ağaçları kesildi.
- Amasya’nın farklı bölgelerinde kurulu madenler ve HES’ler sebebiyle halkın gelir kaynağı tarıma ciddi zararlar verildi. Ağaoğlu, Rönesans, Masat, Boydak gibi pek çok şirketin işlettiği Amasya’daki 21 aktif HES’in 16 tanesi merkez ve Taşova ilçesi arasındaki tarım yapılan vadi üzerinde kurulu.
- Van, Çatak’taki Sortkin Çayı üzerinde bulunan HES’in faaliyete geçmesinin ardından deredeki su seviyesi düşmeye başladı ve birkaç ay içinde HES kaynaklı strese giren sayısız balık öldü. Tarım ve hayvancılığı olumsuz etkileyen HES’e karşı yürütmeyi durdurma davası açıldı.
- 6 Şubat depremlerinden sonra OHAL kapsamında yayımlanan Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne göre, genel hayata etkili afet bölgesi olarak kabul edilen yerlerde, afetten etkilenenlerin geçici veya kesin iskân alanları; fay hattına mesafesi, zeminin elverişliliği, yerleşim merkezine yakınlığı gibi kriterler gözetilerek; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca belirlenip ihtiyaç olması hâlinde, mera alanları ve orman alanlarının da kullanılabileceği kararlaştırıldı.
- AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında 41 milyon 196 bin hektar tarım arazisi aradan geçen 20 yılda 3 milyon 484 bin hektar azalarak 37 milyon 712 bin hektara düştü. Bu alan Belçika’nın yüzölçümüne denk geliyor.
- 2002 yılında tarımda istihdam edilen nüfus 7 milyon 458 binden 2022 yılında 4.910.000’e indi. 2,5 milyondan fazla çiftçi-köylü kırdan kente göç etti.
- 2002’de 65 milyon olan ülke nüfusu 2022’de 85 milyona ulaştı. Artan nüfusa rağmen 2002 yılında 19.5 milyon tonluk buğday üretimi 2022’de 17.65 milyon tona geriledi. 2003’ten 2022’ye kadar yaklaşık 87 milyon ton buğday ithal edildi.