Sahip oldukları özellikleri kesiştiğinde hak erişimi azalanlar, ancak kesişen kimlik özellikleri sayesinde güçlenenler sebebiyle var olabilir. Peki bu ayrıcalıklar nelerdir ve toplumda cinsellik özelinde ne gibi güç dinamiklerine sebep olurlar?
Geçen sayımızda regl ve afet bölgelerindeki deneyimler özelinde ele aldığımız kesişimsellik ve kapsamlılık madalyonunun öteki yüzünü çeviriyoruz bu sayıda: Ayrıcalıklar ve güç. Ayrıcalıkların ne gibi güç dinamiklerini beslediğini, ve bu güç dinamiklerinin toplumda ne gibi sistemsel eşitsizliklere sebep olabileceğini cinsel kimlik ve şiddet üzerinden değerlendiriyoruz.
Patriyarka, heteronormativite, mizojini, cisnormativite, birbirlerinde de, kapitalizm, kolonyalizm gibi daha büyük sistemlerden de bağımsız değil. Sistemsel ayrımcılıklarla baş etmek, sistemsel değişimleri gerektiriyor. Fakat, sistemleri bireyler oluşturuyor. Yanımızdakinin uğratıldığı ayrımcılığı anlamaya ve bununla mücadele etmeye önce kendi ayrıcalıklarımızı sorgulamakla başlayabiliriz.
Lafı uzatmadan üçüncü sayımıza kalkış izni veriyoruz. 🚀
Sevgi ve dayanışmayla,
Rayka
müstehcen mecmua
ayıpsız, tarafsız, tuzaksız, bilime dayalı, yeni nesil cinsellik rehberiniz.
🪑 ayrıcalık ve ayrımcılık: Hak mücadelelerinde konforu yerinde olanların oturaklarını ısıtmak yerine toplantı masasını tersine çevirmemiz gerektiğini savunduk; cisnormativite ve heteronormativiteyi masaya yatırdık.
🫧 cinsellik ve kesişimsellik: Cinsellik de kesişen bir hat olabilir mi? Peki cinsellik, Türkiye hattıyla paralel mi, yoksa kesişken mi? sorularını cevapladık.
😪 ayrıcalık ve sözde mağduriyet: Olağan durumları, ayrıcalıkları sebebiyle adaletsizlik sanıp mağdur taklidi yapanların gözyaşlarına öfkelendik.
🌩 ayrıcalık ve şiddet: Şiddeti tanımlama şeklimizin, şiddetle mücadelede bize yardımcı olup olmayacağını tartıştık.
🔥 güç ve ayrıcalıklar: Güç ve Ayrıcalık Çarkı’nı anlattık ve üzerinden kendi ayrıcalıklarınızı sorgulayabileceğiniz bir test bıraktık.
🔑 boyu değil işlevi: Üşenmedik, üşenenler için bu sayının anahtar bilgilerini derledik.
👩🏻🎤 Bu sayının yazarları Rayka Kumru ve Tuğba Gökduman.
ayrıcalık ve ayrımcılık
Hak mücadelelerinin amacı konforu yerinde olanların oturaklarını daha çok ısıtmak değil, bırak masaya oturmayı, toplantı odasına bile davet edilmeyenlere yer açmak; bazen de toplantı masasını tersine çevirmek.

“Emekçi Kadınlar Günü var da neden emekçi erkekler günü yok?”, “Onur Ayı’na karşılık olarak neden heteroseksüeller günü yok?” Çünkü sistemsel ayrımcılık ve eşitsizliklerle mücadelede, aynı sistemlerin el üstünde tuttuklarını kutlamanın nasıl bir faydası olabilir? Daha da önemlisi, kime faydası olabilir?
Hak mücadelelerinin amacı konforu yerinde olanların oturaklarını daha çok ısıtmak değil, bırak masaya oturmayı, toplantı odasına bile davet edilmeyenlere yer açmak; bazen de toplantı masasını tersine çevirmek. Bir şeyleri tersine çevirebilmek için de, önce onları anlayabilmek gerek.
Cisnormativite
Cisgender, doğuşta atanan cinsiyeti ile kişinin kendini ait hissettiği ve beyan ettiği cinsiyet kimliği örtüşen insanlar için kullanılır. Örneğin penis ve testislerle doğan bir çocuğun kendini oğlan hissetmesi ve yetişkinliğinde de kendini erkek hissedip tanımlaması, bu kişinin genelde cisgender olduğuna işaret eder (ayrıca bir kimliğe ait hissetmediği takdirde). Bu bağlamda, en azından şimdilik, transgender ve cisgender olmak üzere iki farklı kategori ile karşılaşırız.
Transgender, ya da trans, doğumda atanan cinsiyetten farklı bir cinsiyet kimliğine ait hisseden ya da beyanda bulunan kişiler için kullanılabilir. Trans olma deneyimi, hali, kimliği ya da beyanının, dış görünüş, kozmetik ya da tıbbi operasyon olma hali, kıyafet seçimleri, çeşitli ifade ediş biçimleri gibi özelliklerle desteklenmesi, anlamlandırılması ya da el alemi ikna etmesi gerekmez. Trans deneyimleri ve kimlikleri de diğer tüm kimlikler gibi çeşitlidir. Bununla beraber, her trans kişi, kendi kimlik belirteci ya da kategorisi olarak trans kullanmayabilir. Örneğin, cis bir kadın, kendini ‘cis’ belirteci olmadan nasıl kadın olarak tanımlayabiliyorsa, trans bir kadın da kendini ‘trans’ belirteci olmadan kadın olarak tanımlayabilir. Trans beyanı olmayan tüm kadınlık beyanlarının, cis kadın olduğunu varsaymak cisnormativitedir; trans kadınları kategori dışı bırakmak ya da trans beyanı beklemek ise transfobidir.
Cis ve trans belirteçleri cinsiyet kimliklerini, ve belki de en önemlisi, çeşitli cinsiyet kimliklerine dair ayrıcalık ve ayrımcılıkları anlamamız için önemlidir. Araştırmalarda, hak mücadelesinde, ön plana çıkabilir. Fakat, kadınlar kadındır; cis, trans ya da ileride karşımıza çıkacak bir kavram, fark etmez.
Cisnormativite ise, ‘fark eder’ der; cinsiyet kimliği ile doğumda atanan cinsiyet arasında net paraleller çeker, bireylerin bu paraleller doğrultusunda yaşadığını varsayar ve yaşaması gerektiğini savunur. Bunu bağırarak savunma olarak düşünmeyin sadece. Sistemlerin içine entegre edilmiş bir şeyden bahsediyoruz; diğer tüm ayrımcılıklarda olduğu gibi. Bir varsayım ya da beklenti olsa da, aktif şekilde ayrımcılıklara ve ötesine de sebep verebilir cisnormativite.
Cisnormativite pratikte birçok form alır. Örneğin, belli organları etkileyen kanserlerin, cinsiyet ataması yapılarak iletişiminin yapılması. Serviks kanseri ya da meme kanserinden ‘kadın kanserleri’ olarak bahsedilmesi. Bunun, özellikle queer, non-binary ya da trans erkeklerin jinekolojik hizmetlere ve meme muayenesine erişiminde bir bariyer oluşturduğuna dair çokça araştırma var. 2008-2019 arasında serviksi olan trans erkeklerin katılımı ya da verisi ile yapılan 15 farklı araştırmayı inceleyen bir yayın, trans erkeklerin bireysel ve sistemsel çeşitli sebeplerden dolayı pap smear testlerine erişimde, ciskadınlara kıyasla ek bariyerler deneyimlediğini gösteriyor. Cisnormativite ve beraberinde getirdiği ayrıcalıklı ve sistemik tutumlar, insanların sağlık, eğitim ve yaşam hakkı önünde bariyer oluşturuyor. Bu gerçek, cis kadınların jinekolojik hizmetlere rahatça ulaştığını savunmuyor; belli grupların kapsanması gereken yerde kapsanmadığında, ek bariyerlerle karşılaştığına vurgu yapıyor. Cisnormativite, cinsiyet kimliği ile alakalı ayrıcalık ve ayrımcılık arasındaki çizgide… Bunun cinsel yönelimler için olan versiyonu ise heteronormativite.
Heteronormativite
Heteronormativite, çeşitli cinsel yönelimlerden biri olan heteroseksüelliğin tek doğru olduğu, herkesin fabrika ayarları gereğince ya da aksini beyan edene kadar heteroseksüel olduğunun varsayımıdır. Bu varsayım, sadece bireyler ya da ilişkileri değil, toplumdaki işleyişleri de etkiler. Dünyayı ikili cinsiyet sistemi penceresinden yorumlayan heteronormativite, yalnızca cis erkekler ve cis kadınların birbirlerine çekim hissettiklerini, birbiriyle ilişkilendiklerini ve birlikte belli şekillerde yaşadıklarını varsayar. Heteronormativiteyi eleştirmek, heteroseksüelliği eleştirmekten bambaşka bir şeydir. Herkesin işine kimse karışamaz prensibi, seks-pozitiflik ve bilim ışığında, zaten çeşitli cinsel yönelimler vardır. Herkesin tek bir cinsel yönelimde olduğunu ve o yönelimin tek doğru ve doğal olduğunu varsaymak, ayrımcılıkla nefret arasında bir yere konabilir.
Heteronormativite pratikte birçok form alır. Buna bazı örnekler:
- Jinekolojik muayeneye giden bir kişiye “cinsel olarak aktif misin?” diye sorulduğunda ima edilenin aslında vajina-penis ilişkisi yaşayıp yaşamadığı olması,
- Heteroseksüel olmayan herkesin, her durumda kendini tanımlamasını veya açılmasını beklemek, ya da cinsel yöneliminin ne olduğuna dair bilgiye erişimi bir hak olarak görmek,
- Cinsel ilişki ya da cinsellik deneyimlerini (kendi deneyimlerimizden bağımsız olarak) sadece birleşme ekseninde döndürmek,
- Bekaret kavramı,
- İnsanların cinsiyet kimlikleri doğrultusunda belli toplumsal cinsiyet rolleri kalıplarında kendilerini ifade etmelerini beklemek.
Cisnormativitenin de heteronormativitenin de etkileri sadece cinsellik ya da cinsel varoluş çerçevesine sığmayacak kadar geniş; din, yaş, coğrafi konum, ilişki statüsü, ekonomik statü gibi diğer kimlik özelliklerinden bağımsız etki eden kavramlar da değil.
cinsellik ve kesişimsellik
Var olan güç sistemleri, makbul olduğu sayılan Türklük, Sünnilik, engelsizlik, erkeklik, cisgenderlık ve heteroseksüellik gibi kimlik özelliklerinin daha fazla görünürleşmesi ve sesini duyurması için alan açarken, bazı kimliklerin görünmezleştirilmesine sebep olabiliyor.

Cisnormativite ve heteronormativitenin insanlar üzerindeki dışlayıcı ve yıkıcı etkilerini anlayabilmek için önce toplumda var olan diğer güç sistemlerinin neler olduğuna bakmak gerekiyor. Bu noktada kesişimsel yaklaşım, ayrıcalık ve ayrımcılıkların cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime ek olarak sınıf, etnik köken, din, dil gibi çeşitli kimlik özellikleriyle de iç içe olduğunu gösteriyor.
İki insan hayal edelim. İkisi de trans ve genç olsun. Bu iki insan, güç sistemleri nezdinde benzer ayrımcılıklara, yani bu durumda transfobiye ve yaşa bağlı ayrımcılığa maruz bırakılıyor olabilir. Mesela bazı insanlar cinsiyet kimlikleri ile alakalı olarak, sırf genç oldukları için onlara “senin kafan karışık ileride geçer bunlar” diyebilir. Ya da okulda, işte, sokakta veya bir kurumda, trans oldukları için aşağılanabilir, dışlanabilir, etiketlenebilirler. Bu iki insan, bu ayrımcılıklara karşı aynı eylemde, mücadelede buluşabilir.
Bununla birlikte, biri eğitimli, orta-üst sınıf bir aileden geliyor ve örneğin büyük bir şehirde yaşıyor olabilir. Diğeri ise alt-orta sınıf bir aile evinde, geleneksel bir köy ya da kasabada yaşıyor olsun. Kesişimsel bakış açısı, bu iki insanın söz konusu güç sistemlerinden ve kurumlardan etkilenme şekillerinin farklı olacağını varsayıyor. Çünkü coğrafi konum, bu konumun politik, ekonomik ve hukuki sistemleri, bu sistemlerle ilişkili olan aile yapısı, gelir durumu ve kültür de birbirinden farklı. Yani biri, bir trans olarak açılmak, sağlık sigortasına, cinsel sağlık hizmetlerine ve uyum sürecine erişmek, sosyal destek görmek ya da ev ve iş bulmak bakımından daha çeşitli engellerle karşılaşabilir.
Kesişimsellik, birbirinden kültürel, coğrafi veya sınıfsal anlamda uzak görünen durumlar kadar aynı coğrafyada ve toplumda yaşayan insanlar özelinde de örneklendirilebilir. Örneğin, Burcu Karakaş’ın Kıvılcım Arat’la söyleşisinde Arat şöyle söylüyor: “Kürdüm, Aleviyim, trans kadınım, muhalifim. İstemeden politik oluyorsun. Birden fazla yara aldığın yer oluyor. Türk, Müslüman, Sünni, erkek olma hâlinin dışındasın.” Aslında bir sorun da çeşitli kimlikler arasında yaratılan hiyerarşi ile alakalı. Hiyerarşinin tepesinde makbul bir insan var ve diğerleri ikinci, üçüncü plana atılanlar oluyorlar. Engelli Kadın Derneği’nden Bahar Turan bunu şöyle örneklendiriyor: “Engelli olmayan erkek, engelli olmayan kadın, engelli erkek, engelli kadın diye bir sıralama var ve sen dezavantajın da dezavantajındasın, ama kendini anlatmak için alanın yok.”
Bu çerçevede Türkiye’yi de homojen bir yapıya sahip bir yermiş gibi düşünme eğilimi var. Türkiye denilince akla cinsiyet, etnik köken, sınıf, dil ve din bakımından tek bir insan profili gelmesi gerekiyormuş ve bu profil; toplum ve kurumlar nezdinde makbul olanmış gibi düşünülebiliyor. Bu düşünce biçiminin arkasındaki sebepler bizi yine ayrıcalıklara götürüyor aslında. Var olan güç sistemleri, makbul olduğu sayılan Türklük, Sünnilik, engelsizlik, erkeklik, cisgenderlık ve heteroseksüellik gibi kimlik özelliklerinin daha fazla görünürleşmesi ve sesini duyurması için alan açarken, bazı kimliklerin görünmezleştirilmesine sebep olabiliyor. Oysa görülmek istenenin aksine Türkiye’de o kadar çok çeşitli kimlikten insan var ki… Ve bütün kimlikleriyle barış ve kardeşlik içinde yaşadığını iddia eden bu toplumda birileri hala, mesela televizyonda el ele tutuşan iki erkeği gördüğünde, “siz de çok oldunuz ama, bizi azınlık yapacak bunlar” diyor.
Hak mücadelesi, başkalarının hakkını elinden almak, birilerini azınlık yapmak için değil, eşit olmak için veriliyor. Eşit haklar, özgürlükler, görünürlük ve ifade alanları için. Bunlar sağlanmadıkça eşitsizlik kendiliğinden ortadan kalkmıyor.
ayrıcalık ve sözde mağduriyet
Toplumsal ve sistematik şekilde şiddete maruz bırakanların, şiddete maruz bıraktıklarını güçsüzleştirme taktiklerinden biri de, şiddeti birkaç “kendini bilmezin” meselesi haline getirmek.

Olağan durumları, ayrıcalıkları sebebiyle adaletsizlik sanıp mağdur taklidi yapanların gözyaşlarının bir adı bile var: timsah gözyaşları - timsahları rahat bırakıp buna acilen bir alternatif geliştirebilir miyiz? 🐊❤️
Bu aynı zamanda, kendinden daha az ayrıcalığı olanlara karşı sahte bir duyarlılık gösterme hali için de kullanılan bir tabir. Göstermelik insanlıklar ülkece fazla maruz bırakıldığımız hallerden…
Belli grupların maruz bırakıldığı sistematik şiddete dikkat çekilmesini, herkesin maruz bırakıldığı bir şeyden odak çalmak olarak görmek belki de ayrıcalığın en belirgin göstergelerinden. Toplum, ilişkiler, kamu kurumları, adalet ve eğitim sistemi herkese eşit muamele göstermiyor; gösterdiğini düşünenlerin de ayrıcalığı gün yüzüne çıkıveriyor. Gerek yasalar, gerek yasaklar, bireysel ve grup özelliklerimize bağlı olarak erişimin önünde engel oluşturuyor. Sistematik adaletsizlik karşısında adalet arayışlarını birilerinin şımarıklığı olarak görmek de, özellikle o adaletsizliklere maruz bırakılanlar için aynı adaletsizlikleri körüklüyor.
Şiddetin toplumsal ve özel hayatın her dokusuna bu denli sindiği bir coğrafyada, şiddetin anatomisini incelemek, alt kategorilerine isim vermek kime fayda sağlıyor? Kim olursa olsun, neden şiddete sadece şiddet demek yetmiyor? Neden flört şiddeti, ev içi şiddet, toplumsal cinsiyet temelli şiddet, nefret suçu gibi kavramlara ihtiyaç duyuyoruz? Kavramların çeşitliliği ve odaklılığı, şiddete maruz bırakılan bazı grupları yok saymıyor; sistematik ve köklü şekilde şiddete maruz bırakılma hallerine bir isim veriyor, dikkat çekiyor ve hak mücadelesi için alan açılmasına destek veriyor. Çünkü şiddetin toplumsal faktörlerden bağımsız var olduğunu düşünmek en iyi ihtimalle saflık, en kötü ihtimalle ayrımcılıktır. Şiddet, bir-iki kendini bilmezin, “anasından babasından saygı öğrenmeyen” üç-beşin ya da “fazla tutkulu” birinin meselesi mi? Şiddeti tek başına, başka hiçbir toplumsal faktörden etkilenmeyen bir dışavurum olarak algıladığımızda, bu böyle gözükebilir. Fakat şiddet, tek başına şiddet olarak var olmuyor; toplumsal faktörlerden katman katman besleniyor, onlardan faydalanıyor.
Toplumsal ve sistematik şekilde şiddete maruz bırakanların, şiddete maruz bıraktıklarını güçsüzleştirme taktiklerinden biri de, şiddeti birkaç “kendini bilmezin” meselesi haline getirmek. Biz “kaza değil, cinayet” dedikçe, öldürülenin özel hayatını didikleyen mağdur suçlayıcı zihin de, kadın cinayetlerini kadınların öldürülmesi değil, birbirinden bağımsız ölümler olarak değerlendiren mantık da buna hizmet ediyor: Şiddetin bir toplumsal meseleden ziyade bireyin sorunu ve en tehlikelisi de, öldürülenin kabahati olduğunu ima ediyor.
ayrıcalık ve şiddet
Yakın zamana kadar kadınların erkekler tarafından kıskançlık, arzu, gurur, sahiplenme, nefret ve tiksinme gibi sebeplerle öldürülmesi “tutku cinayeti” veya “namus cinayeti” olarak adlandırılıyordu. Feminist hareket sayesinde günümüzde bu ifadelerin, şiddetin toplumsal ve politik boyutunu sakladığını görüyor ve toplumsal cinsiyet temelli işlenen cinayetleri meşrulaştırma çabasından uzak bir şekilde tanımlıyoruz. Bunun ötesinde toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz bırakılanların çeşitli kimliklerde olduğunu da biliyoruz. Bu kimlikleri söz konusu şiddetle mücadelede daha korunaklı veya kırılgan kılan çeşitli sınıfsal, dilsel veya kültürel faktörler olabiliyor. Bu faktörler değişmeyen, bir kimliği mutlaka fail ya da mağdur/hayatta kalan kategorisine atayan bir turnusol kağıdı değil, aksine zaman ve mekana göre değişkenlik gösterebiliyorlar.Kesişimsellik sayesinde, örneğin ayrıcalık ve gücü, toplumsal cinsiyete ek olarak başka lenslerden de görebiliyoruz.
2020 yılında George Floyd, Amerikan polisi tarafından öldürüldüğünde 2013’ten beri devam eden Siyahların Hayatı Değerlidir (Black Lives Matter) hareketi yeniden alevlendi. Bu toplumsal hareketin amacı, Siyahların kolektif olarak sistematik ayrımcılığa, ırkçılığa ve polis şiddetine maruz bırakıldığına dikkat çekmek ve adalet talep etmekti. Bazı insanlar bu hak ve adalet arayışını fazla kimlik odaklı bulduğundan Herkesin Hayatı Değerlidir (All Lives Matter) dedi. Polisler, Mavilerin Hayatı Değerlidir (Blue Lives Matter), dedi. İronik bir şekilde, odak, adaleti talep edenlerden, ayrıcalıklı olanlara döndürüldü.
Ne feminist hareketin, ne Siyah hareketinin amacı kimin hayatının diğerinden daha önemli olduğuna karar vermek değil, sistematik ırkçılığa ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı baş kaldırmak. Ancak bazıları mücadele ederken bazıları da durumu kendi bulundukları daha ayrıcalıklı konumdan yorumlamakla meşgul.
Herkesin hayatı değerlidir, fakat bazılarınınki değersiz kılındığı sürece öncelik onlar için adaletin sağlanmasıdır.
güç ve ayrıcalıklar
Ne kadar ayrıcalıklısın? Arıcalıkların sayesinde sahip olduğun güç ve buna zemin sağlayan sistemlerin farkında mısın?

Ayrıcalıklar, ayrıcalıklar sayesinde sahip olunan güç ve buna zemin sağlayan sistemleri daha iyi kavrayabilmek için Sylvia Duckworth Güç ve Ayrıcalık Çarkı’nı tasarlamış.
En iç çark, her kategoride güç sahibi olanları belirtiyor. Örneğin, cinsiyet kimliği diliminde cis erkekler en içte yer alıyor. Onları cis kadınlar takip ediyor. En dışta, yani en çok marjinalize edilenler bölümünde ise non-binary ve trans kimlikler yer alıyor. Sonraki bölüm kategori (cinsiyet kimliği), en dışta yer alan tanımlar ise o kategorideki ayrımcılık (transfobi) türünü ifade ediyor.
Bu çark birçok farklı durum, grup ve tartışma için uyarlanabilir, çeşitlendirilebilir ve genişletilebilir. Bu kaynak, kesişen kimlik özelliklerinden ötürü deneyimlenen ayrıcalık ya da ayrımcılıkların daha net anlaşılabilmesi ve programların, işyerlerinin, hizmetlerin kesişimsel ve kapsayıcı olması için bir adım olarak kullanılabilir. Bireyler kendi karmaşık kimliklerini ve ayrıcalıklarını anlamlandırmak için de bunu kullanabilir. Hatta bireysel olarak çözülebilecek güc ve ayrıcalık testleri bile var.
Üşenenlere kısa kısa bilgiler:
📌 Cisnormativite, kadın ve erkek olmak üzere iki cinsiyet olduğunu ve doğumda atanan cinsiyet ile cinsiyet kimliğinin mutlaka örtüştüğünü varsayar. Cisnormativite, çoğu insanın, ama özellikle trans, queer ve nonbinary insanların sağlık, eğitim ve yaşam hakkı önünde bariyer oluşturuyor.
📌 Heteronormativite, çeşitli cinsel yönelimlerden biri olan heteroseksüelliğin tek doğru, doğal ve normal, ya da aksini beyan edene kadar herkesin heteroseksüel olduğunun varsayımıdır. Daha detaylı bilgi için: tabukamu.com'un heteronormativite sayfasına bakabilirsin.
📌 Kesişimsellik, ayrıcalık ve ayrımcılıkların cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime ek olarak, sosyal sınıf, etnik köken, dil, din gibi çeşitli kimlik özelliklerinden bağımsız olmadığını belirtiyor.
📌 Sistematik ve kimliklere bağlı şekilde gerçekleştirilen şiddeti, bireysel ve istisnai durumlar olarak ele almak, şiddetin toplumsal ve politik boyutunu örtmeye ve bazen şiddete maruz bırakılan kişinin suçlanmasına sebep olabiliyor.
📌 tabukamu.com, 2018’den bu yana, cinsellik, cinsel sağlık ve sağlık ilişkiler hakkında gençlere kanıta dayalı, seks-pozitif ve Türkçe içerik sunuyor. Hem websitemizden, hem de twitter, Instagram ve TikTok hesaplarımızdan takip etmeyi unutmayın.