Merhaba. Bu haftayı Duende için hazırladığımız yeni konseptleri geliştirmek ve heyecanlı iş birliklerini tamamlamak için geçirdik. Çok yakında Duende’nin yeni içerik serilerini ve fiziksele taşınan projelerini duymaya başlayacaksın.
Duende’nin tematik bulmaca serisi devam ediyor. Üstelik ucuna minik ödüller eklemeyi de ihmal etmiyor. İki haftalık bir ödüllü bulmaca serimiz için seni bu sayıdaki Duende Bulmaca kanalına bekliyoruz.
🎺 Şehrin caz hâli: Mevsimlerle özdeşleşen festivalleri çok severiz. Ayakların yavaş yavaş iç mekânlardaki etkinliklere alıştığı sonbahara yerleşen Akbank Caz Festivali de bunlardan biri. 32. kez şehrin caz hâlini kutlayacak olan festival, yarın Müze Gazhane’de gerçekleşecek Alp Ersönmez “Cereyanlı” konseriyle başlayacak. Festival, 22 farklı mekânda aralarında Abdullah Ibrahim, Gonzalo Rubalcaba & Aymée Nuviola, Ravi Coltrane, Portico Quartet, Emma-Jean Thackray ve Oded Tzur Quartet'in de olduğu pek çok önemli performansa ev sahipliği yaparak 9 Ekim Pazar akşamı sonlanacak.
MIX Festival 2022
🔊 Çok sesli festival: Altıncı kez düzenlen ve şehre dönüş festivallerinden biri olan MIX Festival, 7 – 8 Ekim tarihlerinde Zorlu PSM’de düzenlenecek. Bir yandan yerli sahneden heyecan veren isimlere sahnesini açan festival, aynı zamanda ilk kez dinleme fırsatı yakalacağımız yabancı gruplara da ev sahipliği yapacak. İki günlük programına baktığımızda festivalin “çok sesli” etiketini layıkıyla taşıdığını söylemek mümkün. Çoğunluğu yerli sahneden olan toplam 20 performansa ev sahipliği yapacak festivalde bizim gözümüz Men I Trust, The Ringo Jets, Second, Geeva Flava, Gülinler, Hedonutopia, 3pillie, Futuro Pelo ve Thomas Guerlet olacak. Programın tüm detaylarına buradan ulaşabilirsin.
Neler var bu sayıda?
🎞️ Odak: Yeniden Ayvalık Uluslararası Film Festivali'nde
💿 Haftanın albümü: Sudan Archives, Natural Brown Prom Queen
🎬 Haftanın filmi: Ayrılma kararı (Yönetmen: Park Chan-wook)
✏️ Ödüllü bulmaca: MIX Festival 2022
Yeniliklere,
Taner
Yeniden Ayvalık'ta
Ayvalık Uluslararası Film Festivali'nden notlar, söyleşiler ve öneriler.

Ayvalık bana iyi geliyor. Geçen yıl festival havasını ilk kez soluduğum Ayvalık’a yapısı ve adı başka, kendisiyse aynı kalan Ayvalık Uluslararası Film Festivali için bir kez daha uğruyorum. Geçtiğimiz yıl tanıştığım ve amfide, Vural Sineması’nda, Macaron’da, Onbeş’te, Kraft’ta bir araya geldiğim dostların yine burada olanlarını görmekten mutlu oluyor, gelemeyenleri çok özlüyorum. Yeni insanlar tanıyor, yeni bağlar kuruyor, yeni filmler izliyorum. Her güzel şey gibi çabuk bitiyor, yine.
Ayvalık Uluslararası Film Festivali direktörü Azize Tan, festivali anlatıyor. | Fotoğraf: Deniz Sabuncu
Festivalin son günü. Ayvalık Uluslararası Film Festivali direktörü Azize Tan'la Ayvalık sokaklarında buluşuyor, Vural Sineması’na doğru yürüyoruz. Fuayede soruyorum, “Geçen seneden bu seneye ne değişti?” Gülüyor, yanıtını çok iyi bildiğimden Azize'yle göz göze gelince ben de gülüyorum ve diyor ki, “Çok şey değişti.” ‘O’ harfini mümkün olduğunca uzatarak.
“Bir yandan az şey değişti, bir yandan çok fazla şey değişti. Başka Sinema’dan ayrıldıktan sonra burada daha önce festivalde çalıştığımız ekip arkadaşlarımızla Seyir Derneği’ni kurduk. Bu yıl festivali başka bir isim altında ve başka bir yapı altında gerçekleştirdik. Seyir Derneği’nin düzenlediği Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin ilkini yapıyoruz. O yüzden bir yandan yepyeni bir şeyden bahsediyoruz, öte yandan ben ve Fatih (festival danışmanı Fatih Özgüven) aynı görevleri üstlendiğimiz, festivalde çalışan ekip arkadaşlarımızın hemen hemen hepsi aynı olduğu için festivalin ruhunda çok da değişen bir şey olmadı.” Söylediklerini çok iyi anlıyorum. Yapılanın bambaşka bir şey olduğunu hissediyorum ama festivalin hoşuma giden ruhunu, samimiyetini ve canlılığını kaybetmediğini de görüyorum.
Festivalin "Yeni Bir Yönetmen" ödülünün sahibi Ziya Demirel ve film ekibi sahnede. | Fotoğraf: Deniz Sabuncu
Yeni bir ödül. Festivalin Mey Diageo sponsorluğunda kariyerinin başındaki bir sinemacıya sunduğu yeni bir ödülü de var. Adı “Yeni Bir…” olan bu ödül, bu yıl “Yeni Bir Yönetmen” olarak Ela ile Hilmi ve Ali filminin yönetmeni Ziya Demirel’e verildi. “Seyir Derneği olarak gençleri festivale dâhil etmek, onları festivalin bir parçası hâline getirmek bizim için önemli. O yüzden böyle bir ödülün de genç bir sinemacıya verilmesi bizim için önemliydi. Festivalin temsil ettiği şeylerin bir uzantısı olarak güzel bir ödül oldu bizim için.” diyor Azize. Ödül için konuşulan birçok film ve isim olsa da jüri oybirliğiyle karar vermiş sonuca. “Sinema duygusu çok kuvvetli olduğu, yönetmenliği filmde kendini belirgin bir şekilde gösterdiği ve ilerleyen zamanlarda sinema anlamında yapacağı şeylerin potansiyeli görüldüğü için bu ödül verildi.” diye açıklıyor ödülün Ziya Demirel’e verilme sebebini.
Azize ve Emre, Ayvalık sokaklarında. | Fotoğraf: Deniz Sabuncu
Genç Sinema. Festival yeni bir ödülle genç sinemacılara katkıda bulunmakla kalmıyor, Kültür İçin Alan’la gerçekleştirdikleri Genç Sinema projesiyle geleceğin sinemacılarına da alan açıyor: “Bu sene Genç Sinema’yı tamamen baştan organize ettik. Bir açık çağrıyla genç sinema öğrencilerine “Ayvalık’a gelip bizimle çalışmak ister misiniz?” dedik. Başvurular arasından 30 öğrenciyi detaylı bir inceleme ve eleme sonucu seçtik. Merakları nedir, ne yapıyorlar, sinemaya dair ilgileri, bilgileri ne ölçüde, çektikleri kısa filmler var mı… Bir taraftan da festivalin farklı departmanlarında çalışacakları için iş başvurusu gibi değerlendirildiler; ne gibi vasıfları var, hangi departmana uygunlar…”
Seçilen öğrenciler, her sabah Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin (AIMA) deniz kenarındaki, bahçeli binasında yapımcılar, yönetmenler, senaristler, oyuncular ve kurgucuların konuk olduğu atölye çalışmalarına katılıyordu: “Klasik eğitimin yanı sıra sektörde neler olup bittiği de çok önemli. Acayip bir değişimin yaşandığı bir dönemdeyiz; üretim şekilleri değişiyor, tüketim şekilleri, izleme şekilleri değişiyor. O yüzden o dinamiklerin, neler olup bittiğinin, o gelişmelerin çok farkında olmak gerekiyor.” Genç Sinema öğrencileri, günün geri kalanında ise festivalin farklı departmanlarında gönüllü olarak çalışıyordu. Festival ekibi kadar, festivalin olduğu her yerde yanımızda olan, gündüzleri her ihtiyacımızda yardımımıza koşan, geceleriyse sokağa taşan sohbetlerinde sinema ilgileri ve bilgileriyle beni etkileyen bu geleceği parlak sinemacıların da festivalde çok emeği var.
Ayvalık’ta Festival Havası. Festivalin yeniliklerinden biri de yollarımızın daha sıkı kesişmiş, bağlarımızın daha kuvvetlenmiş olması. Ayvalık Uluslararası Film Festivali ve Aposto'nun partnerliğinde, Aposto Radyo'ya özel olarak hazırlanan yepyeni bir podcast serisi doğdu: Ayvalık’ta Festival Havası için, yönetmenler Ali Tansu Turhan, Noah Amir Arjomand, Ali Kemal Güven, Çiğdem Sezgin, Ceylan Özgün Özçelik ve Cem Demirer’le bir araya geldik. Aposto Radyo’da dinleyebilir, Ayvalık’ın festival havasını sen de biraz olsun alabilirsin.
Festival Diyarbakır’da. “Bu sene bizi heyecanlandıran şeylerden biri de Diyarbakır” diyor Azize. Ayvalık Uluslararası Film Festivali, 24-25 Eylül hafta sonunda festivalinden on filmi ve bazı konuklarıyla Diyarbakır’a uğruyor: “Hem filmlerimizi göstereceğiz orada hem birtakım söyleşi ve atölye çalışmaları gerçekleştireceğiz; bir mini Ayvalık yaşatmaya çalışacağız Diyarbakır’a.”
Kısa film yönetmenleriyle kısa kısa.
Festivalin Türkiye’den Filmler bölümünde uzun metraj kurmaca ve belgesel filmlerin yanı sıra yedi kısa film de yer alıyordu. Bunlardan özellikle ikisini önermek isterim. Mubi’de de izleyebileceğin, Can Merdan Doğan imzalı Stiletto, geceleri taksicilik yapan bir adamın sabaha karşı eve dönerken gördüğü stiletto giymiş genç bir kadından etkilenmesini, uyanan arzularını dışavurumu sonucunda evliliğini tehlikeye atmasını ve ailesiyle karşı karşıya gelmesini konu alıyor. Sami Morhayim imzalı Susam ise Bar Mitzvah töreni öncesi odasından bir türlü çıkmayan Susam'ı ikna etmeye çalışan ailesinin gergin dakikalarını konu alan, tek plan çekilmiş bir film.
Stiletto filminin oyuncularından Nihal Yalçın ile yönetmen ve senaristi Can Merdan Doğan, izleyicinin sorularını yanıtlıyorlar. | Fotoğraf: Deniz Sabuncu
Can, "ikili cinsiyet inşâlarını, kültürün direttiği ve sınırlarını çizdiği yaşam tarzlarımızı ters yüz etmeye çalışan bir film” olarak tanımladığı Stiletto’nun başrolündeki Murat Kılıç için “Böyle bir rol için, erkek oyunculara giderken maalesef önyargılıydım. Hatta çok gardlıydım. En ufak olumsuz bir imada bulunacak ya da görüşte olacak oyuncuyla çalışmayacağıma dair bir karar almıştım. Murat, kuir bir hamleyle, benim önyargılarımı yıktı. Çok rahattı, çok tatlıydı.” diyor.
Susam filminin yönetmen ve senaristi Sami Morhayim, izleyicinin sorularını yanıtlıyor. | Fotoğraf: Deniz Sabuncu
Sami ise Susam’ı konumlandırırken bir azınlık filmi olmasını hiç istemediğini söylüyor: “Filmdeki her bir birey Yahudi olduğundan dolayı, bu film dünyası içinde çoğunluk konumundalar. Ondan dolayı aslında bu film bir Yahudi filmi olduğundan daha önce, bir aile filmi.” Tek planın filmin konusu ve arayışlarına en uyan format olduğunu en başından beri hissettiğini söyleyen Sami, ekliyor: “Oyuncu ve ekip uyumu da en üst seviyede olunca provamızı aldıktan sonra her şey çok güzel bir akış içindeydi. En büyük stres yaşadığım an mekândaki ilk provamızdı, o an üstesinden gelemeyeceğimizi hissetmiştim, ancak odaklı bir çalışma ile çok güzel hallettik.”
Kısa pas. Can ve Sami’den kendilerine ve sinemalarına ilham veren ve sevdikleri birer kısa film önermelerini, hem bana hem de sana birer kısa pas atmalarını istedim. Can’ın önerisi François Traffaut'un Antoine ve Colette filmi, Sami’nin önerisi de Billy Lumby’nin cemaati ve duyguları arasında kalmış Londralı bir Yahudinin hikâyesini anlattığı Samuel-613 (2015) oldu.
Afrika’nın yerel tınılarından fütürist pop manzaralarına
Sudan Archives, yepyeni bir albüm anlatısı ve girift bir müzikal bestecilikle sık sık tek bir enstrümana endekslenen yaratıcılığını yeni tepelere taşıdı.

Albüm: Sudan Archives, Natural Brown Prom Queen
Süre: 53 dakika
Plak şirketi: Stones Throw Records
Yayın tarihi: 9 Eylül 2022
Kartonet: Sudan Archives, diğer adıyla Brittney Parks, ilk albümü Athena ve bu yıl içinde yayımladığı bir dizi kısaçalardan sonra yeni albümü Natural Brown Prom Queen’le görkemli bir geri dönüş gerçekleştirdi.
Aşk, öz saygı, cinsellik, etnisite ve cinsiyet temaları etrafında örülen Natural Brown Prom Queen, Sudan Archives’ın kısa kariyerindeki hızlı olgunlaşmanın ve müzikal vizyonun debdebeli bir göstergesi. 40’ı aşkın yapımcı ve yazar kredisi, enstrümantasyon kalabalığı ve sanatçının fiziksel görünüşünü ışıltılı bir biçimde kutlayan albüm kapağı, bu cesur sonik ve görsel şaşanın temel etmenleri.
Madvillan, J Dilla, Quasimoto gibi efsanevi hip-hop müzisyenlerinin plak şirketi Stones Throw Records’la işbirliğine devam eden Parks, 18 şarkıdan oluşan ikinci uzunçalarında daha önce ayak basmadığı müzik yapımcılığı, söz yazarlığı ve kompozisyonel zirvelere erişti.
Sudan Archives, Natural Brown Prom Queen
Neden dinleyelim? Pop’un ya da anaakım rap müziğinin öncü vokalleri; çoğunlukla enstrüman virtüözlükleri, kompozisyonel ve müzik kültürü bilgileriyle öne çıkmazlar. Engin bir prodüksiyon ekibinin eşlik ettiği küresel yıldızlar, albümlerinin nasıl tınlayacağına dair nihai kararlar alma yetkisine sahip olsalar da müzik yapım süreçleri kolektif bir üretimin bağımsız katkılarıyla gelişir. Öte taraftan; okullu olmayan, alaylı bir şekilde kendini eğiterek bir multi enstrümantaliste dönüşen Sudan Archives, bu stereotipi Natural Brown Prom Queen albümüyle bozdu. Bireysel yaratıcılığının projeksiyonunu Home Maker’dan #513 şarkısına kadar albümün geneline yansıttı.
En başta bir viyolonist olarak keman enstrümanının Sahel, Afrika’daki kullanımından esinlenen Parks, ilk albümü Athena’da keman virtüözlüğünü sürücü koltuğuna oturtarak orkestral bir minimalizm yaratmıştı. Diğer taraftan da etnik tınıları onare edilen ‘Afrikalılık’ anlatısıyla bir araya getirmişti. Hâliyle müziği de viyolonist kimliği etrafında tanımlanmış, kemana getirdiği yeni sonik çeşitlemelerle ön plana çıkmıştı. Ancak Sudan Archives, son albümüyle bir enstrümana indirgenemeyecek derinlikte yeni bir atılım başlattı. Kemanını boynundan indirmeden hibrit bir bestecilik örneği ortaya koydu. Gelenekten güç alan müzikal vizyonunu fütürist bir yaratıcılığın filtresinden geçirdi.
Zira viyolo virtüözlüğü aracılığıyla Sahel bölgesinde geçmişin esinlerini bulan müzisyen; glitch hop’un, trap’in, art pop ve diğer birçok janrın yeni sessel imkânlarını da keşfederek popüler müzikle daha doğrudan bir dirsek teması başlattı. Ancak bu teması aralıklı kesişimlerle sınırlandırdı. Şarkılar boyunca zamanlar, enstrümanlar ve müzik türleri arasında geçişler yarattığı bu sonik arka plan; Betty Parks’ın öz değerini haykırdığı, kendisini kucakladığı, ruhunu ve bedenini beslediği bir albüm anlatısıyla birleşti.
Sudan Archives’ın çokeşli danslarıyla pistleri ısıttığı, çalma listesini tüm yaratıcılığı ve kişiselliğiyle kürate ettiği balo partisinin girişinde, bir kraliçenin doğuşunun eşiğindesin.
“I be seeing things, I be seeing things
You know what I mean
It's so hard to be
Judged by all of the TV screens
Get that camera out my face
'Cause they be rating many things
I'm a natural, natural brown prom queen
'Cause I'm not average, (I'm not) average
(I'm not) average, (I'm not)”
Benzer işler:
Little Simz, Sometimes I Might Be Introvert
Ecco2k, E

Film: Decision to Leave / Heojil kyolshim
Yönetmen: Park Chan-wook
Süre: 138 dakika
Yapım yılı: 2022
Jenerik: Oldboy ve The Handmaiden gibi filmleriyle tanınan, Güney Kore sinemasının dahilerinden Park Chan-wook’un yeni filmi Decision to Leave’in dünya prömiyeri geçtiğimiz aylarda Cannes Film Festivali’nde gerçekleşti. Park, festivalden En İyi Yönetmen ödülüyle ayrılırken, Mubi filmin uluslarası haklarını satın aldı ve bir dağıtımcı olarak tarihindeki ilk ödül sezonunda iddialı olacağının sinyallerini verdi. Film, En İyi Uluslararası Film Oscar yarışında da Güney Kore’yi temsil etmek üzere seçildi. Decision to Leave, Busan’da yaşayan genç bir dedektifin, bir kurbanın eşiyle tanıştıktan sonra değişen dünyasını konu alıyor.
Neden izleyelim? Çok katmanlı, bol sürprizli ve hiçbir şeyin tahmin edildiği gibi olmadığı, gizemli hikâyelerin ve intikam filmlerinin usta anlatıcısı Park Chan-wook, filmlerini cinsellik ve grafik şiddetin en estetik hâlleriyle güzelleştiren bir yönetmen. Decision to Leave, yönetmenin bu üslubuna en ayrıksı film. Kan, şiddet ve çıplaklığın dozu olabildiğine düşük. Öte yandan, yönetmenin varlığı filmin her sahnesine yaptığı yaratıcı müdahaleleriyle hissediliyor. Joachim Trier ve Eskil Vogt ortaklıklarını hatırlatan oyunlarla, ihtimaller ve gerçekliğin birbirine karıştığı anlarla donatılmış bu filmi Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde izlerken duygu yoğunluğunun az olduğunu düşündüm. Hatta filmi duygusal başlığının ve hüzünlü afişlerinin yarattığı beklentiye kıyasla soğuk ve mesafeli buldum. Oysaki ertesi gün ve sonrasındaki her gün; filmdeki imgelerin, sahnelerin ve cümlelerin içime biraz daha işlediğini, canımın biraz daha acıdığını fark ettim. Nihayetinde Park Chan-wook’un sopalarla, tekmelerle, baltalarla darbeler indirdiği bedenlerin ve akıttığı kanın yerini, bu filmde parçalanmış bir kalp ve göz yaşlarının aldığını düşündüm. Üstelik en ince detayına kadar planlanmış bir operasyon sonucu sinsice ekilen tohumlardan günbegün açılan çiçeklerle.
Nerede izleyebilirsin? Film, dönümüzdeki haftalarda sırasıyla Eskişehir'de Başka Sinema Rota (23-28 Eylül), Antalya'da Altın Portakal Film Festivali (1-8 Ekim) ve İstanbul'da Filmekimi'nde (7-16 Ekim) gösterilecek.
Benzer işler:
- Memories of Murder / Salinui chueok (2003, Bong Joon-ho)
- Burning / Beoning (2018, Lee Chang-dong)
Şehrin caz hâli: 32. Akbank Caz Festivali
32. Akbank Caz Festivali yarın başlıyor
Nedir? Pozitif iş birliğiyle gerçekleştirilen ve Avrupa’nın en prestijli caz festivallerinden biri olan Akbank Caz Festivali, 32. yılında İstanbul’u yeniden caz hâline büründürüyor. Hazır mısın?
Nerede? Şehrin gözde kültür-sanat noktaları olan Akbank Sanat, Müze Gazhane, Babylon, Zorlu PSM, AKM, The Badau, Nardis Jazz Club, Bizim Tepe, Bova’ya bu yıl HOOD Base, Alan Kadıköy, Dada Salon Kabarett, İstanbul Oyuncak Müzesi, Decollage Art Space, Postane İstanbul, Yeniköy Panayia Rum Ortodoks Kilisesi, Gregor By The Badau, Zuhal Müzik Kanyon, Outro Record Store, CoBAC Workspace ve Yeldeğirmeni Sanat Merkezi sahneleriyle eşlik edecek.
Ne zaman? 24 Eylül - 9 Ekim
Neden gidilmeli? Müzikal yelpazesinde klasik ve modern cazın yanı sıra elektronik müzik, hip-hop ve dünya müziğinin farklı projelerine de yer veren Akbank Caz Festivali’nin bu yılki programı kapsamında; Portico Quartet, Oded Tzur Quartet, Alp Ersönmez “Cereyanlı”, Gonzalo Rubalcaba & Aymée Nuviola, Aga B, Fatih Erkoç Jazz Project, Burhan Öçal & Istanbul Jazz Ensemble, Progressive Balkan Wedding Orchestra by Kolektif İstanbul, RAVI COLTRANE Cosmic Music ve daha pek çok farklı performansla buluşacağız. Festivalin detaylı programını buradan incelemeni öneririz. Biletleri de şurada bulabilirsin.
Not almalı: Festival 3 ayrı çocuk atölyesiyle çocukları da cazın renkli dünyasıyla bir araya getirecek. Festivalin söyleşi programından “Yeni Medya Çağında Görsel ve İşitsel Deneyimler”, “Dinleme Kulübü: Şehrin Sokaklarında Yürürken Dinleyeceğin Bir Parça” gibi farklı içerikler de seni bekliyor.
Duende Bulmaca #16 | MIX Festival
Duende Bulmaca bu hafta hediyesiyle birlikte geldi! Bulmaca serimizin bu haftaki teması, 7-8 Ekim 2022 tarihlerinde altıncı kez gerçekleşecek MIX Festival. Senin için festivalin farklı müzik türlerini kapsayan programından yola çıkarak sorular hazırladık.
Duende Bulmaca'nın bu haftaki ödülü, MIX Festival'in iki günü için dört adet çift kişilik davetiye. Davetiye kazanmak için bulmacayı tamamlaman ve ekran görüntüsünü [email protected]'a göndermen yeterli. Doğru yanıtları bizimle paylaşan ilk 4 kişiye çift kişilik davetiye Duende'den.
88. doğum günü anısına Leonard Cohen
👀 Bizi takip et: Duende'yi Instagram (@duende.magazine )'dan ve Twitter (@duende_______)'dan takip et.