Merhaba. Dalgalı günlerin tam ortasındayız. Zihnin en ufak bilgi kırıntısının dahi işe yarar fikir verme ya da kâbustan uyandıracak telkini sağlama ihtimali var. O bilgiyi ve "Ne yapabilirim?" sorusunun cevabını bulabilmek için son enerjimizle gayet ediyoruz. Şüphesiz ki etmeliyiz. Ancak arada nefes almak, sıradan mutluluklarımıza uğramak çok kıymetli.
Burayı okuyorsan sen bir adım atmışsın demektir. Biz de sana yeni tanışıklıklar ve bambaşka sorgulamalarla geldik. Ruhuna iyi gelecek bir beslenme çantası hazırladık. Gündemden kaçışlarda, meselelerin arasında değil, yaşamayı hak ettiğimiz hayatın ta kendisinde sıkça buluşmak dileğiyle.
Neler var bu sayıda?
🎧 İzleme Listesi: Kurak günlerden sinematografik hazlara
🎬 Haftanın filmi: Air (Yön: Ben Affleck)
💿 Haftanın albümü: billy woods & Kenny Segal, Maps
🚀 Çıkışta: Jembaa Groove
Sıradan mutluluklara,
Taner

Duende
Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.
İzleme Listesi | Fast X, Kurak Günler, Sinematografik Hazlar
Sinemalarda, evde ya da İstanbul’daki film gösterim programları kapsamında izleyebileceklerinden seçtiğimiz 10 yapım.

İzleme Listesi podcast'inde; sinemalarda, evde ya da İstanbul’daki film gösterim programları kapsamında izleyebileceklerinden seçtiğimiz 10 yapım hakkında kısa bilgiler var.
Hız ve öfkeden kurak günlere, gölge oyunlarından sinematografik hazlara bu hafta sinemalarda, evde ve şehirde izleyebileceğin birçok seçenek var.
Bir marka doğuyor: Air
Ben Affleck'in yönettiği, başrolünde Matt Damon'ın yer aldığı Air; Air Jordan markasının doğuşunu anlatıyor.

Film: Air
Yönetmen: Ben Affleck
Süre: 111 dakika
Yapım yılı: 2023
Her şey senarist Alex Convery'nin Netflix'teki belgesel mini-dizi The Last Dance'i izlemesiyle başlamış. Daha net olmak gerekirse basketbol tarihinin efsanevi oyuncularından Michael Jordan'ın kariyerine odaklanan bu belgeselin özellikle onun Nike ile olan işbirliğine ve Air Jordan markasının yaratım sürecine dair olan kısmını izlemesiyle... Senaryo 2022 baharında Amazon Studios tarafından satın alınmış ve 1990'lardan beri birlikte üreten sıkı dostlar Ben Affleck ile Matt Damon ikilisi projeye dâhil edilmiş. Michael Jordan'ın filmdeki yeri ve önemine yazının sonraki satırlarında değineceğim fakat prodüksiyon süreci boyunca da görüşülen ve fikri alınan sporcu; senaryonun önemli ölçüde değişmesine, bazı karakterlerin eklenmesine önayak olmuş: Nike ile anlaşma imzalamasını tavsiye eden ilk kişi olan antrenör George Raveling ile Nike'ın Jordan markasının yöneticilerinden Howard White sıfırdan senaryoya eklenirken Jordan'ın ebeveynlerinin, bilhassa annesinin rolleri de genişletilmiş. Annesini Viola Davis'in oynamasını arzu eden de bizzat Jordan olmuş.
İzleyicisini 1984 yılına götüren ve Nike markasının basketbol ayakkabıları departmanı kapısından içeri sokan Air, departmanın pazarlama yöneticilerinin marka için yeni bir yüz bulması için yetenek avcısı Sonny Vaccaro'yu (Matt Damon) görevlendirmesini ve onun dönemin yükselişteki basketbolcularından Michael Jordan'ı ikna etme çabasını konu alıyor. Sonuç olarak hepimizin bildiği o markanın temelleri atılıyor: Air Jordan.
Air | Kaynak: Prime Video
Sporla, hele ki takım sporlarıyla aram hiçbir zaman iyi olmadı. Dolayısıyla bir basketbol ayakkabısının bir koşu ayakkabısından nasıl farklı üretilmiş olduğu da hiçbir zaman umurumda değildi. Ama spor ayakkabılar (ya da sneaker'lar) ve sneaker kültürü daima ilgimi çekti. En ciddi ortamda dahi sneaker giymeye, takım elbiseyle sneaker "kombinlemeyi" normalleştirmeye, farklı markaların farklı modellerini ilk görüşte tanımaya başladım. Kendi ekonomik özgürlüğümü elde ettiğim andan itibaren de bağımlılık derecesinde, ihtiyacın ötesinde sneaker satın almaya başladım. Bu tutkunun altında yatan sebep rahat olmak, sürekli aktif ya da sporla iç içe olmak değildi. Sporla ilgilenmiyor olduğumdan sporcuların değil belki ama hayranı olduğum oyuncuların, müzisyenlerin ve modellerin ya da sadece sokakta görüp beğendiğim sıradan insanların ayağında gördüğüm sneaker'ların bir arzu nesnesine dönüşmesi, onlar gibi olma isteğininse satın alınabilir olmasıydı. İşte Alex Convery'nin Air senaryosu tam olarak bu anlatmaya çalıştığım histen besleniyor, bu son derece kapitalist döngüyü temel alarak yola çıkıyor. Film boyunca defalarca duyduğumuz o cümlenin varlığı da bu yüzden: "Bir ayakkabı sadece bir ayakkabıdır, biri onu giyene kadar."
Ben Affleck'in Air filmi ise senaryonun temellerinin dayandığı fikri ne yazık ki layıkıyla somutlaştıran bir filme dönüşemiyor. Kafası karışık bir film izlediğimiz. İçinde basketbol, tarih, marka yönetimi ve moda başta olmak üzere birçok katmanı olan bir hikâyeyi anlatırken odağını bulamıyor. İşin pazarlama, işletme, ekonomi boyutlarına ve bir şirket departmanındaki dinamiklere odaklanmamızı; şirketin aldığı riskleri düşünmemizi beklerken aynı anda kişisel hayatlarına dair detaylar öğrendiğimiz çalışanlarla empati kurmadan da geçmememizi çünkü insani boyutun da önemli olduğunu öğütlüyor. The Last Dance'i, Michael Jordan'ın kariyerini ya da büyüklüğünü, tarihî gerçekleri düşünmemizi beklerken aynı anda 80'lerin nostaljisine kapılmamız için çırpınıyor: 80'lerin tüketim ürünleri, tüketim alışkanlıkları, televizyon programları, kültürü ve popüler kültürüne dair akıp giden görüntüler sanki bir fon oluşturmayı değil de bizi filmin gerçekten 80'lerde geçtiğine inandırmayı amaçlıyor.
Ve Michael Jordan... Air'in tüm gücünü aldığı, aurası ve etkisi üzerine inşa edildiği, Air Jordan markasına adını veren o sporcu; kısacası filmin var olma sebebi. Filmin en zayıf noktası, ne yazık ki Michael Jordan'ı kullanma şekli. Michael Jordan'ın sürece müdahil oluşu ve isteklerinin yerine getirilmesi, filmle ilgili bir sorunu olmadığının açık bir göstergesi. Filmde isminin ve cisminin kullanılabiliyor oluşu, "orada" oluşu da yanılmıyorsam yasal bir engelin olmadığını işaret ediyor. Filmde Michael Jordan'ın yalnızca silüetini, ensesini ya da sırtını görüyor; sesini olabildiğince az duyuyor ve yüzünü asla görmüyoruz. Onun ikonikliğinin ve insanüstülüğünü yansıtmanın hedeflendiği belli. Fakat birçok sahnede yer aldığı bir senaryoda Jordan'ı bu şekilde kullanmak bir yerden sonra amacına ulaşamıyor. Hem Jordan'ı hem de bu biçimsel seçimi karikatürleştiriyor. Michael Jordan'ın etkisini ve büyüklüğünü, var olma amacı onu karikatürleştirmesi olan Space Jam (1996, Joe Pytka) kadar bile iyi hissettiremiyor. Hatta akıllara Anthony Quinn'in boşluğa bakarak kurduğu diyalogları ve The Message / Çağrı (1976, Mustafa Akkad) filmini getiriyor. Sanki defalarca söylendiğinin aksine bunun sadece bir ayakkabının (ya da onu üretenlerin) değil, onu giyen kişinin de hikâyesi olduğu unutuluyor. Her yerde onun izleri ve adı olmasına rağmen.
Air | Kaynak: Prime Video
Odağını bulamayan karmaşası ve Michael Jordan'ı hatalı konumlandırması dışında Air'in tempo ve izlenebilirlikle ilgili hiçbir sorunu olduğunu düşünmüyorum. Oyuncu seçimlerini, dönemi yansıtmadaki titizliğini, espri anlayışını ve markayı kullanışını gayet başarılı buldum. 90'lar değil de 80'ler çocuğu olsam filme yedirilmiş motivasyon cümlelerinin, risk güzellemelerinin ve dad joke'ların da etkisiyle Air'i şimdiden yılın en iyisi ilân edebilirdim. Bir üst nesil genel izleyicinin de bu filmi neden seveceğine anlam verebiliyorum. Filmin başlangıçta doğrudan dijitalde yayınlanması planlansa da ortaya çıkan sonuç ve deneme gösterimleri Amazon'u filmi ABD'de gösterime sokmaya ikna etmişti. İlk bir ayda 90 milyon dolara yaklaşan gişe hasılatı ve filmin gişede üçüncü sıraya kadar yükselmesi bu kararın doğruluğunu kanıtlıyor. Öte yandan filmin özellikle 35 yaş üzeri izleyiciyi sinema salonlarına çektiği gözlemleniyor. Bu da başka bir şeyin kanıtı: Air'in her şeyden önce nostaljiye oynadığının...
Nerede izleyebilirsin? Air, 12 Mayıs'ta Prime Video kataloğuna eklendi.
Alternatif işler:
- Moneyball (2011, Bennett Miller)
- Steve Jobs (2015, Danny Boyle)
🎤 Albüm incelemesi: billy woods & Kenny Segal, Maps
Cazla rap'in sislerle örülü bir buluşmasından seslenen Maps; billy woods'un kasvetli, izole ve karanlık dünyasının yeni duraklarına dair içten gözlemlerle dolu.

Albüm: billy woods & Kenny Segal - Maps
Süre: 44 dakika
Plak şirketi: Backwoodz Records
Yayın tarihi: 5 Mayıs 2023
Harita çiziliyor
Geçtiğimiz sene yayımladığı Aethiopes ve Church albümleriyle 2022'nin yalnızca en iyi hip-hop değil; tüm janrlar arasında en iyi işlerinden ikisine imza attığını düşündüğüm billy woods, 12. stüdyo uzunçaları Maps'le nevi şahsına münhasır MC'lik (rap vokalistliği) standardının sıra dışı örneklerini vermeye devam etti. Yeni bir Kenny Segal işbirliği olan Maps; woods'un mikrofonlarda, Segal'ın ise prodüksiyonda olduğu ilk albüm Hiding Places'ı (2019) aynı görev bölüşümüyle takip etti.
Hip-hop'un müzikal kırılımlarından abstract hip-hop janrının çeperlerden ana sahneye taşınan Earl Sweatshirt'lü, Navy Blue'lu, MIKE'lı ve dahasıyla taze yükselişinin kıdemli temsilcilerinden billy woods, yakın geçmişinde bu yükselişi hızlandıran bereketli bir diskografi yetiştirdi. Yalnızca solo işleriyle değil; aynı zamanda hemşehrisi (New York) Elucid'le 2013 yılında başlattığı projesi Armand Hammer'la, bir yenisi Maps'la hayata geçirdiği Kenny Segal işbirlikleriyle ve Your Old Droog'tan Algiers'ın kataloğuna uzayan MC'lik destekleriyle de verimli bir üretim ağı genişletti.
17 şarkılık uzun bir listeye sahip olan Maps; billy woods'un geçmişteki yaratıcı ortaklıklarını geri çağıran, bunlara yenilerini ekleyen isimlerle dolu. Aralarında MC'lerin, caz müzisyenlerinin ve prodüktörlerin olduğu liste; albümü çeşitli yaratıcı zihinlerin, ellerin ve seslerin eşlikçiliğinde zengin bir dinleme deneyimine dönüştürdü. billy woods'un nesir-vari, mecazi, soyut ve çok katmanlı söz yazarlığını seslendirenler arasında en son JPEGMAFIA'yla Scaring the Hoes'u (2023) yayımlayan Danny Brown, abstract hip-hop'un köklü isimlerinden Aesop Rock, Future Islands'ın hem caz hem de hip-hop şerbetli vokalisti Sam T. Herring, bir başka New Yorklu ShrapKnel, Detroit merkezli Quelle Chris ve woods'un kadim dostu Elucid yer aldı.
Maps'i cazla rap'in kesiştiği ve onu bu birleşimden beslenen bir caz rap uzunçalarına dönüştüren enstrüman ve kompozisyon tercihleri ise yansımalarını çeşitli müzisyenlerde buldu. Bunlar arasında cazın müstakbel ses manzaralarını Londra'dan galaksilere yayan Shabaka Hutchings'in flütü, Aaron Shaw'ın tenör saksafonu, Mike Parvizi'nin kontrabası ve Jason Wool'un rhodes piyanosu yer aldı. Albümün "yolda olma ahvaline dair" temasıyla uyumlu olan, woods'la Segal'ı bir uçağın içinde çeşitli sekanslar içinde resmeden minimalist albüm kapağı ise Delphine Ettinger'e ait.
billy woods & Kenny Segal, Maps
Yol, yaşam, sisli/perdeli yalnızlıklar ve derinlikli tefekkürler
billy woods'un söz yazarlığı birbirine uyan ancak ortaya buğulu bir manzara çıkaran bir yapboz gibi. 2002 yılında Backwoodz Studioz plak şirketini kurduktan ve ilk albümü Camouflage'ı bir sonraki yıl yayımladığından beri onun sesinde, vokal performansında, dizelerinde ve bunları bir araya getiren çalkantılı ve atıflarla dolu zihninde cisimleşen bir esrarengizlik var. Bu gizli hâl; woods'un yüzünü her daim flulaştırarak, yalnızca gözlerini gösteren maskeler giyerek ya da direkt eliyle kapatarak saklayan tercihinde de albümlerini teklilerle tanıtmaktan imtina eden yaklaşımında da görülebilir.
Ancak onu perdelerin arkasında, sislerin altında ve karanlıkların ortasında konumlayan bu bilinmezlik mefhumu en çok da woods'un dolambaçlı, girift ve yılankavi hikâye anlatıcılığında karşılığını buldu. Bununla beraber alametifarikası lo-fi (düşük kaliteli) bir prodüksiyon olan ve kusurların bir aradalığında yankılanan ses parçalarının kolajında vücut bulan abstract hip-hop'un bulutsuluğu, woods'un yazınıyla benzersiz bir uyum oluşurdu.
billy woods. | Kaynak: Vulture
Örneğin, Church albümünden Paraquat şarkısının bir dizesinde geçen "Clouds cleared, I’m looking at the city like jihadis in a cockpit" sözü altmetni kazılması zaruri bir hilkat garibesiyken; Maps'ten Houdini şarkısının ilk dizesinin sonlarında çıkagelen "I’m at a Costco in the midwest with a pockеt full of small bills / Folded like tacos, borracho / El Chapo when it's timе to head for the hills" sözleri, woods'un gündelik aleladelikleri tekinsiz ve tuhaf şairaneliklere dönüştürme kabiliyetinin işaretleriyle dolu.
Diğer taraftan onun yazarlığının ve usta MC'liğinin büyüleyici olduğu kadar huzursuz edici evliliği, billy woods'u belli bir çatı altında bir araya gelebilen ve içinde tutarlı olan tematik anlatılar yaratmaktan da alıkoymadı. Dinleyicisi (ve okuyucusunu) gittikçe derinleşen, dikey ve yatay olarak açılan dizelerinin dünyasına davet eden woods'un kendi tabiriyle "alınmış ya da alınmamış yolun ya da yolların; rüyayı yaşamanın ya da başka bir yaşamı tahayyül etmenin öyküsü" diye tanımladığı Maps de bu hakikatin en şeffaf örneklerinden biri.
Maps
Müzisyenin "Başını koyarak evin yaptığın o yeri bulmaya çalışan bir uzunçalar Maps" diyerek temasını açıkça ortaya koymaya devam ettiği albüm, ona göre "pandemi ve karantinası sonrasında çıktığı yoğun turne programından kaynaklandı." Öyle ki bu hakikatin nişanelerini albümün başından sonuna, birçok şarkısının araya sızan sözlerinde yakalamak mümkün. Bu sözler; billy woods'un Avrupa'nın çeşitli başkentleri arasında hızın ve karmaşanın eşlik ettiği yarı-göçebe turne hayatın getirdiği yersiz yurtsuzluğun, sonrasında ise New York'a geri dönerek kapalı kapılar ardında sürülen münzevi yaşamın nevrotik durumlarının şahitleri oldu. Günümüze değin ışıkların altında, afişe ve yıldız olmakla mesafelenen woods için bu yeni bir şey değil. Ancak -bilhassa yakın geçmişte- kayda değer bir ün kazanarak takdirlerle dolu medya ilgisine maruz kalmış birinin değişen hayatı, depresif bir sosyofobik için taze bir mücadele alanı:
Samuel T. Herring'in nakaratlarında ses verdiği, Aaron Shaw'ın melodik tenör saksafonu ve Segal'ın minimal boom bap beat'leriyle woods'un en müşfik şarkılarından birine dönüşen FaceTime; bir konser kulisinin etrafında gelişen hikâyesiyle bu mücadelenin tanıklıklarından biri:
It's a party outside, some half, some overdressed
They was goin' off during Playboi Carti set
Now they in the halls partyin'
Checkin' they phones, bass shake the walls
I'm smokin' alone in a cardigan
Thinkin' of home
FaceTime, billy woods & Kenny Segal
Diğer yandan woods'a vokallerde Aesop Rock'ın katıldığı, Protect Ya Neck ve Biggest Part of Me şarkılarından kesilen sample'lardan ve Shabaka Hutchings'in yanık flüt motiflerinden müteşekkil bap/caz rap etkileşimi Waiting Around; woods'un yadırgadığı hâlihazırdaki hayatına dair samimi itiraflar barındırdı:
In Bruges with time to kill, but time musta knew and holed up somewhere it didn't have to move
My room had a view, safe fulla Euros, I miss having nothing to lose
Waiting Around, billy woods & Kenny Segal
Müzikal olarak Maps; bilge ve çalkantılı bir MC'nin artık kemikleşmiş soyut, uçucu ve opak hip-hop estetiğini büyük ölçüde korudu. Öte yandan Segal'ın prodüksiyonunda cisimleşen East Coast hip-hop'unun boom bap beat sadeliği, bakır üflemelilerinin kurduğu caz ses manzaralarıyla buluştu. Cazla rap'in sislerle örülü buluşmasından seslenen Maps; woods'un kasvetli, izole ve karanlık dünyasının yeni duraklarına dair deruni gözlemleriyle şimdiden senenin albümlerinde ön sıralara demir atan bir çalışma.
Kombo x Jam’s Space buluşmalarında kaçırılmaması gerekenler
Yepyeni bir yaşam alanı yaratan Vertical’in içerisinde bulunan Jam’s Space’te, Kombo ile canlı performanslara, tasarım, sinema, moda ve gastronomiden çeşitli etkinliklere, atölye ve konuşmalara ve dönemsel olarak gerçekleşen pop-up içeriklere uğramaya devam ediyoruz.
Jam’s Space ve Kombo’nun önümüzdeki günlerde kaçırmamanı tavsiye ettiğimiz buluşmalarını aşağıda senin için sıraladık:
- Underdog & Friends: Kerem Akdağ, Janbo | 20 Mayıs 21.00: “Barış, sevgi ve korsanlık” pankartı açan Underdog ekibiyle Kerem Akdağ ve Janbo bir cumartesi akşamından beklediğiniz tüm hareketi sunmaya hazır.
- Musiki FM Selectors: Ahu, Hünkar | 26 Mayıs 21.00: Dünyanın farklı sahnelerinden yolu geçen DJ ve söz yazarı Ahu ile yerel sahnenin pek sevdiğimiz bir diğer başarılı DJ’i Hünkar, setin başında selam vermeye hazırlar.
- Meşeli Sohbetler: Gürkan Gümüş, Teoman Hünal | 1 Haziran 21.00: Meşe tadında bir sohbete hazırsan viskiye dair ne var ne yok konuşmak üzere iki uzman isim Gürkan Gümüş ve Teoman Hünal’la bir randevuya davetlisin.
Dahası: “Daha başka neler var?” diye sormak istersen The Irish Spirit birlikteliğiyle hazırlanan buluşmalar arasında bugün 21.00’de Jolly Joker Pub Kanyon’da Gülinler ve yarın 22.00’de Aksi Cadde’de Ozan Algül seni bekliyor. Yarın için bir başka önerimizse 22.00’de The Wall’da Emre Nalbantoğlu ve Acil Servis’i sahnede yakalaman.
Jam’s Space ve Kombo’da neler olacağını takip etmek için burayı, The Irish Spirit buluşmalarını kaçırmamak için şurayı takip edebilirsin.
🚀 Çıkışta: Jembaa Groove
Kökenleri Gana'dan Nijerya'ya, Lizbon'dan Berlin'e uzanan 7 kişilik kolektif Jembaa Groove, highlife'la afrobeat'in evliliğinde afro müziğin "soul" ses manzaralarını çiziyor.

Yakın geçmişte Batı Afrika'nın etnik topluluklarının ürettiği ve 70'li yıllarda klasik örneklerini vermiş müziklere giderek artan bir ilgi var. Salif Keita ve Toumani Diabaté'nin Mali'nin kökenlerinden beslenen mande müziğini Londra'dan yükselten Balimaya Project; Fela Kuti'nin Nijeryalı Yoruba halkının vokal geleneğinden hareketle yarattığı Afrobeat'i İstanbul'da yankılatan Deli Bakkal ve tohumları Gana'nın kıyı şerinde, 1920'lerde atılan; Alhaji K. Frimpong ve Ebo Taylor gibi müzisyenlerin öncü işleriyle tanımlanmış highlife'ı Berlin'in kalbine getiren Jembaa Groove bunlardan yalnızca birkaçı.
🚀 Jembaa Groove
Jembaa Groove, üyelerinin kişisel ve yaratıcı geçmişlerinin yanı sıra Batı Afrika'nın ilham dolu müzikal mirasını gün yüzüne çıkararak ona taze bir nefes üfleyen inisiyatiflerin hayat verdiği bir hikâyeye sahip.
Gana'da doğan, ancak hayatının önemli bir kısmını Nijerya'da geçiren perküsyonist Eric Owusu; kariyerinin biçimlendirici yıllarını Lizbon'da müzisyenlik ve prodüktörlük yaparak geçiren Yannick Nolting'le yukarıda adı geçen ülkelerin hepsinden uzakta bir yerde, Berlin'de buluştu. 2020'lerin sonunda oğullarını bir kreşten alırken tesadüf eseri karşılaşan ikili, kısa bir süre sonra Jembaa Groove adını alacak projelerinin temellerini orada attı.
Jembaa Groove, Susuma
Grup, alametifarikası poliritmik ses manzaları olan highlife ve afrobeat janrlarının gerektirdiği enstrüman katmanlılığını Berlin'in diğer müzisyenlerini kadrolarına dahil ederek yakaladı. Nihayetinde başta yalnızva Owusu ve Nolting'ten müteşekkil Jembaa Groove ailesi genişledi, 7 üyeden oluşan bir kolektife dönüştü. 2007 yılında Hannover'de kurulan, kataloğunu Afrika'nın engin coğrafyasından yeşeren envaiçeşit müziğine adayan ve sanatçıları arasında efsanevi ethio-jazz bayraktarı Mulatu Astatke'nin de olduğu Agogo Records, grubu şemsiyesi altına aldı ve ilk albümleri Susuma'yı geçtiğimiz yıl dünyayla paylaştı.
Öncesinde Ebo Taylor ve Orlando Julius gibi highlife devleriyle stüdyo giren, onlara canlı performanslarında da eşlik eden Owusu; bir tarafta Gana'dan devraldığı bu müzikal ipuçlarını, diğer tarafta da Nijerya'da geçirdiği yılların getirdiği afrobeat esinlerini Jembaa Groove'un merkezine oturttu. Öyle ki Owusu, hiçbiri İngilizce olmayan 9 şarkılık Susuma'da Gana'nın lokal dillerinden Ga ve Twi'yi, afrobeat'in call-and-response vokal harmonilerinin kaynağı Yoruba'yı kullandı. Bakır üflemelilerle Tony Allen-vari akışkan perküsyonları, Nolting'in melodik bas dizilerimleriyle "parlak" gitar minimalizmlerini bir araya getiren grup, adındaki groove kelimesini somutlaştıran kompozisyonlarıyla Batı Afrika'nın bereketli müzikal coğrafyasında nostaljik bir gezinti vadediyor.
Geçtiğimiz yılın sonunda BBC 6 Music için canlı bir kısaçalar kaydeden, SXSW'in son edisyonunda sahneye çıkan Jembaa Groove, son teklisi Sweet My Ear'ı 2023'ün başında paylaşmıştı.
• Emre Eminoğlu, Duende'nin son sinema sayısında Ömer Kavur'un biyografik belgeseli Kavur'un yönetmeni ve yapımcısıyla buluştu; 19. Akbank Kısa Film Festivali'nden ödülle ayrılan filmleri inceledi.
• Ryuichi Sakamoto'nun cenazesinde çalınması için derlediği şarkılar bir listede bir araya geldi. Müzisyenin cenaze müziği çalma listesi funeral'a dair haberimiz burada.
7 Haziran akşamı Zorlu PSM'de sahne alacak elektropop'un oyunbaz dehası Róisín Murphy, yeni albümü Hit Parade'i son teklisi The Universe ile duyurdu.