Başlıktaki cümleyi kuran bir kadının hayatla o kadar keskin hesaplaşmaları var ki, ben de bu kadının hayatın tüm kırılmalarını yumuşacık bir dille ele alış biçimine bayılıyorum!
Leila Slimani'nin adını ilk kez üniversitede postkoloniyal edebiyat üzerine aldığım bir derste duymuştum, elime geçen tüm kitaplarını okuduktan sonra kadınlık durumunu bu kadar açık ve nahif bir şekilde anlatabilme yetisinin hayranı oldum diyebilirim. Önceki yazımlarımda üniversiteden bir hocam ile "Başkalarının Ülkesi"ni derinlemesine tartışmıştık. Bu hafta, Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan Gulyabaninin Bahçesi adlı kitabının çevirmeni Deniz Kureta ile Slimani'nin kadın temsilleri üzerine keyifli bir sohbet ettik.
Yazar kimliğinin dışında, Slimani'nin hayata karşı duruşu da beni fazlasıyla etkiliyor. Hayatının bir bölümünü Fas'ta, bir bölümünü Fransa'da geçiren Slimani, 2016 yılında Goncourt ödülünü kazanan ilk Faslı kadın oldu. İki ülke, iki kimlik ve oldukça farklı yapılara sahip iki aile arasındaki gitgellerle kendi edebî dünyasını yaratması da sanırım bu işin sihri. Yazdıkça özgürleştiğine inanan ve özgürleştikçe de istediği tüm hayatları yazarak yaşayabilen bir kadının kaleminden etkilenmemek elde değil!
"Bağımsız demek yalnız demek değildir."

1Kitap1Mekan
Gerek klasik, gerek modern edebiyattan kitap önerilerimi ve birçok yeni mekan tavsiyemi 1Kitap1Mekan bültenimde bulabilirsiniz!