Yıl 1839. Büyük bir günün şahidi, o yıl. Fransız İnsan Hakları Bildirgesi’nden esinlenen fermanla yurttaşların güvenliği, yurttaşlık haklarının sağlanacağı ve vatandaşlar arasında eşitlik tanınacağı ilan ediliyor. Ahin çanı, papaz külahı, at kestanesi, sedir şahit.
Yıl 1950. Mevsim bahar. İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, halkın birbiriyle kaynaşması ve cebindeki paraya bakmaksızın eğlenebilmesi amacıyla İstanbul’da Bahar ve Çiçek Bayramı’nı kutlamak üzere girişimler yapıyor. İstanbul halkı için bunun önemini de “Şuna kainim ki cemiyet için yaşamak insanın ömrünü uzatıyor.” sözleriyle ifade ediyor. O bayramlarda tiyatro, orta oyunu, kukla gösterisi ve daha nicesi sergileniyor.
Yıl 2023. 163 dönüm arazi. Göz alabildiğine. Topkapı Sarayı ve Sarayburnu arasında hâkim mavi denize. 1912 yılından beri İstanbul’un en büyük yeşilindeyim şimdi. Hislerim daha çok gri. Tanzimat’tın, Bahar ve Çiçek Bayramı’nın, Arkeoloji Müzesi’nin Gülhane Parkı’nda. Bugün kimin ki acaba?
Cankurtaran'a
Yaşı sedirlerinkinden genç olacak bir çift, ağaçların gökyüzünde şehrin atardamarları gibi salındığı manzaraya bakıyor. Ayakkabısının arkasına basmış yürüyen koca sakallı amcalar, telaşede. Mütemadiyen mısır yiyen çocuklar geçiyor. Bazısının elinde ebeveynleri tarafından tutuşturulmuş ve iştahsızca koparılmış simitler var. Kollarında lokum ve şekerleme poşetleri, aheste adımlarla hareket eden turistler bir yanda. Türk bayrağı elinde, Atatürk’ün bu ağaçlarla konuşup konuşmadığını sorgulayan bir çocuk. Çok fazla çocuk var. Ceviz ağaçları kadar çoklar, yoklar.
Çekirdek çitleyenlerin izlerini takip ederek parktan çıkıyorum. “İstanbul’a 2022’de gelen yabancı turist sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 77 artışla 16 milyon 18 bin 726 oldu. Fatih geçen yılın ilk 8 ayında 29 milyondan fazla turist ağırladı.” Gözüm tabelaları, kulaklarım tramvayın ve kalabalığın uğultusunu izlerken aklıma çalınanlar bunlar. Armada, Sumengen, Sultan. “2021 yılı verileri incelendiğinde İstanbul’da en yüksek geceleme sayısının 4 milyon üstü bir sayıyla Fatih olduğunu görüyoruz.” Fatih’te toplam 2878 adet turizm tesisi var. Yoksa 278 miydi? “Discount” isimli marketin önünde cevabı buluyorum.
Sultanahmet’ten bir durak, birkaç yüzyıl, bilmem kaç turizm işgal alanı geçiyorum. Evinin salonundan başkalarını ağırlamak üzere ayrılanları görüyorum. Evini, bir ağacın köklerinin toprağı tuttuğu gibi tutanı da. Vitrinde misafiri bekleyen şık porselenleri düşünüyorum. Onlar, kime aitti? Keyfini kim sürecekti?
Bugünün Türkiye’sinin resminin çizildiği Gülhane Parkı’ndan yürüdüm bugün Giritli’ye. Ayşe’nin (Şensılay) evine. Turizmin baştacı, “eski” İstanbul’un merkezi, Fatih ilçesine bağlı 57 mahalleden birine. Gece 01.00’de müzisyenlerin sesi eşliğinde evine döndüğün yere. Çılgın kalabalığın sesini kısıp mahalleninkini dinlemeye. Yüksek sesle.
Gülhane’den Giritli’ye.
İstanbul, 9 Mart 2023
Elif
MAHALLELİ: Cankurtaran’da, Giritli’de bir müdavim sofrası. Birkaç tek ve sohbet masada. Karşıda Ayşe (Şensılay). Başlıyor anlatmaya.
MAHALLE MAHALLE: Fatih ilçesine bağlı 57 mahalleden biri. Tarihî Yarımada'nın en uç noktası. Gece 01.00’de müzisyenlerin sesi eşliğinde evine döndüğün yer: Cankurtaran.
AYAKÜSTÜ: Muj Design. Nerede: Armada Otel’in yanında, sahilin arka sokağında. Sohbette: Cankurtarana ait veya bir zamanlar ait olmuş olmak.
UĞRAK: Armada. Nerede: Giritli ile Muj Design arasında. Soru: Cankurtaran’ın sınırları nerede başlar, biter?
ROTA: Tarihî Yarımada’da yeme-içme rotası. Zahire Sokak, az ileride İskender Boğazı Sokak. Şimdi, Hasıcılar Caddesi. Pastırma kokusunu alınca dur. Sonra?
Ayşe Şensılay
Cankurtaran’da bir müdavim sofrası. Sağlığa, geleceğe, umuda tokuşturulan kadehler. Karşıda Ayşe (Şenlısay) nam-ı mahallelilerce verilmiş Ayşe Anne. Başlıyor anlatmaya.

- Dostlarım bana Ayşe Anne der.
- Restoran işletmeciliği ve aşçılık yapıyorum. Eğer bunu yapmasaydım zaten eğitimini aldığım otelcilik yapmayı isterdim.
- Arkadaşlarıma göre uzmanlık alanım yemek. Bana sorarsan hizmet.
- İstanbul’da Cankurtaran’da yaşıyorum ama kalbimde Büyükdereliyim.
- Mahallede evde değilsem genelde restoranım Giritli’deyim.
- Bir mahallede komşu bulursam kendimi oraya ait hissediyorum.
- Cankurtaran’da en çok sahilde yürümeyi seviyorum, denizin kenarı iyot kokusu ve lodosuyla bana huzur veriyor.
- Sabahları güne saat 7-8 gibi nane çayı içerek başlarım, bir kadeh şarap içmeden bitirmem.
- Ayaküstü sohbet aradığımda kapıya çıkar komşularla ve mahallenin çocuklarıyla muhabbet ederim.
- Sadece midesine düşkün gerçek bir Cankurtaranlı Giritli’nin mahallenin meyhanesi olduğunu bilir.
- Şu sıralar Giritli’de çalan şarkıları Yunanistan’a gittikçe kulağıma hoş gelenleri topladığım Giritli Güncel playlist’inde bulabilirsin.
Sofraların sokağa uzadığı mahalle
Mahalle: Cankurtaran. Mahalleli: Ayşe Şensılay. Başlangıç noktası: Giritli.

Mahalle: Cankurtaran. Mahalleli: Ayşe Şensılay. Mekân: Giritli. Fotoğraflar: Deniz Sabuncu.
Cankurtaran için eski İstanbul’un kalbi denebilir. Topkapı Sarayı, Gülhane Parkı, Arkeoloji Müzesi, Aya İrini, Ayasofya’yı içine alır, Sultanahmet ve Cağaloğlu’yla sarılıdır dolayısıyla ziyaretçisi çoktur. Sultanahmet’ten aşağıya inerken Akbıyık Cami’nin orada Cankurtaran’a geliriz, çeperi, Ahırkapı Deniz Feneri’ne kadar devam eder.
Cankurtaran bölgenin yerleşkesi, Sultanahmet gündüz gezen kalabalıklarıyla turiste yer açanıdır. Cankurtaranlı bir zümre Sultanahmet’ten ekonomik olarak yararlansa da özüne; köklü, yerleşik ahalisine bakınca her apartman başka bir şehrin temsilcisidir âdeta. Romanlar bir binada, Çorumlular bir binada, karşılarındaki binada Adıyamanlılar yaşamakta.
Giritli masaları
Çilingir sofrası sokakta, sohbet kapı önünde burada
Cankurtaran’da mahalleli genelde sokakta yaşar. Geceleri yabancılar çekilip biz bize kalınca daha eğlencelidir hayatımız. Mahallede müzikle uğraşan boldur, yediden yetmişe herkes bir enstrüman çalar. 01.00’de işinden dönen müzisyenin sesi yağmurlu gecede içini ısıtabilir. Kapı önü sohbetleri meşhurdur. Mevsim yazsa çocuklar akşam da sokaklardadır. Mahallemizin güzel abileri köşede çilingirlerini kurmuş, sohbete dalmışlardır. Otellerin ve restoranların varlığı, akşam sokaklardaki canlılığa eklenir.
Kandiller, cenazeler, şenlikler ve diğer özel kutlamalar hep mahallece yaşanır. Cankurtaran'da, dayanışma ve yardımlaşma mahallelileri bağlayan önemli değerlerdir. Mahallenin meyhanesi Giritli’nin Cankurtaran ile ilişkisinde de geçerli. Bu sebeple bir mahalle restoranından daha fazlası Giritli; tam bir mahalleli. Mahalleyle birlikte var olmamızın en temel nedenidir kurulan bağ. Kandillerde komşulara lokma ve pide bazen de balık ekmek dağıtır, düğün ve şenliklerde hazırlananlardan ikram edilir, biri ölmüşse illa ki lokması ve pidesi Giritli’de yapılır.
Ayşe Anne evinin penceresinden Giritli'nin bahçesine, bize bakıyor
Bir mahalleli olma hikâyesi: Giritli
Peki Giritli nasıl Cankurtaran'ın yerel bir merkezi haline geldi? Çocukluk arkadaşım olan Armada Otel'in sahibi Kasım sayesinde. Bodrum'da işletmeci olarak çalışıyordum, beni Giritli'yi görmem için İstanbul'a davet etti. Aklımda kalan ilk anı binanın içindeki vitrayların yansıması. Bodrum'da eşyaları toplamam ve Giritli'yi açmam üç ayımı aldı. O günden beri, 18 yıldır Giritli burada, aynı ekiple, aynı yerde, 18 yıldır.
Giritli, Cankurtaran'da yaşayan Levantenler mahalleyi terk etmeden önce Alafranga adında bir restorandı. Bölgenin canlanmasıyla birlikte Cankurtaran yabancı temsilcilerin uğrak yeri hâline geldi. Dolayısıyla Levantenlere adanan restoran uzun ömürlü olmadı. Bu, mahallenin geçirdiği ve daha da geçireceği değişimlerin bir göstergesiydi. Aslında Giritli'nin bunca yıldır mahallede olmasının nedenlerinden biri de daha geniş bir kitleye hitap etmesi.
Cankurtaran'ın daha sessiz, sakin bir semt olması Giritli'yi sadece yolda keşfedilecek bir yer olmaktan çıkarıyor, müdavimlerinin de mekânı hâline getiriyor. Çoğu akşam en az 5 masa birbirini tanıyor ya da bir şekilde tanışıyor. Yerlilerin, komşuların ve ziyaretçilerin buluştuğu bir sosyal kulüp gibi. Giritli'ye gelenler yemek kalitesinin sabit, servisin nazik ve fiyatların uygun olduğunu bilirler. Bu yıl aldığımız Michelin Bib Gourmand Ödülü'nün de bu sürekliliğin bir göstergesi olduğunu düşünüyorum.
Sarı, mavi, kırmızı
Mahalleyi birbirine bağlayan gelenek: Bir zamanlar hıdırellez
20 sene önce, Armada Otel’in garajında hıdırellez kutlanırdı. Daha öncesinde Giritli’nin bahçesinde Kasım’ın mahalleli için düzenlediği etkinlik mahalleye geldiğim dönemde büyümeye, başka mahallelere yayılmaya ve mahalle kültürünü dışarı aktarmanın aracısı olmaya başlamıştı bile.
Kent soylu bir şenlikti bu, sokaklardaydık hepimiz. Tüm emek tamamiyle Kasım’ın “Haydi mahallede hıdırellez yapalım.” demesiyle ortaya çıktı. Çevre mahallelerden insanlar katılır, içki içilir, Makedonya’dan gelen müzisyenlerin şarkıları eşliğinde Cankurtaran esnafının yemekleri yenirdi. Şenlikte kâr amacı güdülmez; yer alanlar da bu bilinçle elini taşın altına koyardı. Mahalledeki herkes mahalleli için, birlikte alınan keyif için çabalardı, o kadar. Başından sonuna kadar kolektif bir süreçti ve tam da bu yüzden evde hissetmemizi sağlardı.
Cankurtaran'da kuru pilav taksinin üstünde yenir
Bir ara etkinlik o kadar büyüdü ki belediye şenliği Kumkapı’ya uzanan sahile taşıdı, mahalleden uzaklaşınca o ruhunu koruyamadı. Şimdi dönüp baktığımda Roman mahallesi olan Cankurtaran’ın tarihi için şenliğin özel bir anlamı olduğunu daha iyi görüyorum. Bizi birbirimizle buluşturan, sokağa taşıyan ve mahalle olmamızı sağlayan bir etkinlikti.
Cankurtaran mahallelileri
Mahallelerin hiç bozulmadan, olduğu gibi kalması mümkün mü?
Bugün geldiğimiz noktada İstanbul o kadar kalabalık ve yalnız ki insanlar eski mahallelerin samimiyetini, oradaki temasın özlemini duyuyor. Ben Büyükdere’de semt ve mahalle kavramlarıyla büyüdüm; yakartop, dokuztaş ve beton üzerine çizdiğimiz şekillerle seksek oynar, çemberlerden atlar, ailemiz akşam yemeği için çağırana kadar dışarıda kalırdık. Sokaktaydım, arkadaşlarımla da orada tanıştım. Zengin de vardı, fakir de. Kimse kimseden ayrı görülmez, nasıl bir hayat sürdüğü ve ne yaptığı sorgulanmazdı. Kültürler ortaktı ve paylaşılırdı.
3 2 1 çektik!
Bahsettiğim zamanlarda şehir 2 milyondu, şimdi nüfus 20 milyona çıktı. Bu durumda mahallelerin hiç bozulmadan, olduğu gibi kalması mümkün mü zaten, çok düşünüyorum. Bazen koku, mekân ya da bir doku sabit kalıyorsa ona sarılabiliyorsun ancak. Bakıldığında köklü bir mahalle Cankurtaran ama mahallelisi eskisi kadar gedikli değil. Yaşlıların ağırlıklı olduğu bir yer olduğundan nüfus farklılaştıkça mahalleyi mahalle yapan özelliklerin de kimi kalıyor kimi değişiyor. Yeni nesil, eski kuşak kadar mahalleyi sahiplenmiyor.
Hareketliliğin başka bir sebebi de mahallenin konargöçerlerin çok olduğu, turizm bölgesi içinde yer alması tabii ki. Zamanla daha geçici, kısa ömürlü başka bir kültür şekilleniyor ama Cankurtaran benim için hâlâ eski İstanbul'un kalbi. Giritli'nin evi.
Afet bölgelerinde regl bakımı hakkında Konuşmamız Gerek
Deprem felaketi sonrası kısıtlı kaynaklara sahip afet alanlarında regl bakımı sağlamanın zorlayıcılığına dikkat çeken Konuşmamız Gerek Derneği, hijyenik ped ve tampon gibi menstrüel ürünlerin ve tuvalet kağıdı, sabun, bez gibi regl bakımını destekleyici ürünlerin afet bölgesine gönderimini önceliklendiriyor.
- Nedir? Konuşmamız Gerek Derneği 2016 yılından bu yana Türkiye’deki regl yoksulluğu ve tabusuyla mücadele ediyor.
Türkiye’de var olan regl tabusunun afet bölgelerinde menstrüel ürünlere duyulan ihtiyacın dile getirilmesini zorlaştırabileceğinin farkında olan Konuşmamız Gerek Derneği, uzun vadeli ihtiyaçlara cevap verebilmek için bağış çağrısında bulunuyor.
Konuşmamız Gerek Derneği’nin saha çalışmalarına para veya menstrüel ürün yardımlarınızı iletmek için bu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.
Muj Design
Armada Otel’in yanında, sahilin arkasında, Muj Design’da.

Mahalle: Cankurtaran
Yer: Armada Otel’in yanında, sahilin arka sokağında, Muj Design.
Anlatıcı: Müjde Mısırlı Zoto
Konu: Cankurtaran’a ait olmak veya bir zaman ait olmuş olmak
Kasım Zoto (eşim) mahallenin Tarihî Yarımada'daki konumundan etkilenip 30 yıl önce otel yatırımı yapmış. O günden beri buradayız. Sokağın sonunda ahşap bir evde 15-16 sene kadar yaşadık, şimdi taşınmış olsak da her ikimizin de bir ayağı iş sayesinde hâlâ bu mahallede. Çok neşelidir Cankurtaran, her sokakta mutlaka bir müzisyen yaşar, eve dönerken onların şarkıları eşliğinde yürürsün. Bahar ve yaz aylarında evlerin hepsi kaldırıma masa atar, akşam yemekleri hep birlikte sokakta yenir.
Pazartesi tangoları
Buradaki esas değişim Armada Otel açıldıktan sonraki 10-15 yılda gerçekleşti. Armada ile birlikte mahalle canlandı, sokaklar kalabalıklaştı. Sadece mahalleli değil İstanbullular için de bir uğrak noktası oldu. Mesela 30 senedir her pazartesi otelde tango yapılıyor, takip eden kitle de Cankurtaran ile tanışıyor.
Cankurtaranlı ol(ama)mak
Zamanla mahallenin itici gücü olan otel faktörü, mahalle popülerleştikçe Cankurtaran’daki yaşam alanlarının azalmasına neden oldu. 15 yıllık komşum önümüzdeki günlerde taşınmak zorunda çünkü evleri otel yapımı için satıldı. Şimdilerde evler yerine adım başı rengârenk pansiyonlarla karşılaşıyorsun. Bir mahalle, o mahalleyi evi yapan insanlar sayesinde özeldir, onları taşınmaya zorladığımızda mahallenin ruhunu silmiş oluruz. Yine de Cankurtaran diğer turistik yerlere kıyasla kendini nispeten iyi korumayı başarmış. Sanırım bunda en önemli etken Sultanahmet gibi hemen her turistin ziyaret ettiği bir cazibe merkezinin yamacında kalması.
Hiçbir zaman ayarı tutturamıyoruz. Mahalleyi mahalle kılan, orada yaşayanlar. Taşınmaya mecbur bırakılan her insan o mahalleden bir şeyleri beraberinde götürüyor. Dilerim en kısa sürede gidişatı farkına varır ve yaşam alanlarımıza sahip çıkarız.
Armada Otel
Kasım Zoto ile mahallede, Armada Otel’de.

Armada Otel’in kurucusu Kasım Zoto ile birlikte, tekrar Cankurtaranlı yaptığı tenezzüh vapuru, namıdiğer centilmen teknesindeyiz. Bu defa mahalleyi denizden seyrediyoruz. Kıyıya yanaşıp hıdırellez ateşini yakmadan: Cankurtaran neresidir?
Cankurtaran benim için maalesef şu an kapalı olan Erol Taş Kahvesi’nden başlıyor. Burası ağırlıkla 1945 sonrası kuzey Yunanistan’dan göçen Romanların mukim olduğu bir bölge. Zaman içinde turizmle birlikte emlak fiyatları artmış dolayısıyla insanlar mahalledeki mülklerini satıp mahalleden ayrılmış. Günümüzdeyse mahallede artan pansiyon ve oteller yüzünden turizm ile kentin dengesi iyice değişti. Mahallelisinin yerleşse de çok kalamadığı bir yapıya büründü.
Mahalleli için kurulan otel, yakılan ateş
Burada olmamız şu anda bulunduğumuz binanın hikâyesiyle şekillendi aslında. Ahırkapı Sokak’ta, Barbaros Hayrettin Paşa’nın Leventleri için yaptığı binaların restorasyonu ile başladı her şey. Olduğun yerin kültürünü devam ettirmek komşuları tanımak ve birlikteliği sağlamaktan geçiyor bence.
Mahallede düzenlediğimiz Ahırkapı Hıdrellez Şenlikleri de bu bağın en güzel örneği. Cankurtaran’ı İstanbullulara tekrar hatırlatmak istedik, bunu yaparken de mahallemizde ikamet eden Romanlar ve Ahırkapı Roman Orkestrası en büyük destekçimiz oldu. İlk zamanlar şenlik 600 kişiydi. 10 sene içinde 100.000 kişiye ulaştı fakat başta güvenlik olmak üzere çeşitli nedenlerle 2010’da şenliği sonlandırdık. Gönlümden geçen hıdırellezin sonraki rotasının Sultanahmet olması. Paylaşım için ortam yaratan etkinlikler mahallelerin birbirine bağlanması açısından çok kıymetli.
Tarihî Yarımada’da yeme-içme rotası
Tarihî Yarımada'da, Ayşe Şensılay'ın izinde, yemek kokuları arasında ilerliyoruz.
- İstanbul’un çeşitliliğinin mutfağına yansımasını görmek için birebir adresler: Armada Otel’in terası ve Balıkçı Sabahattin.
- Tarihî Yarımada’nın sokak yemekleri için; Sultanahmet’te Sedef Büfe'ye, konumuz dönerse Kapalıçarşı’da Gül Ebru Kantin’e. Kebap denilince de Hamdi’ye. Kuveloğlu Han'daki Tarihî Pide Fırını ise benim gibi pide severlere.
"Esnaf çayı"
- Lokum ve şeker almaya Hacı Bekir’in, çikolata için Elit’in. Daha da şekere doyamadıysam baklava yemek için Day Day Pastanesi’nin yolunu tutarım.
- Fahri Usta ve eski tadı kalmasa da Havuzlu, Tarihî Yarımada’da favori esnaf lokantalarım çünkü nostaljik oldukları kadar Kapalı Çarşı esnaf lokantası kültürünün temsilcileri de.
Fahri Usta
- Türk kahvesini Şark Kahvesi’nde, çayı Fes Cafe’de içerim. Mahallelinin müdavimi olduğu yerlerdir buralar.
- Ayaküstü bir şeyler atıştırmak için Eminönü’ne doğru yol alırım. En lezzetli dürümleri bulacağım küçük kebapçılar ve tarihî Namlı Pastırmacı'sı orada.
- Akşam oldu mu Giritli’nin masalarına kurulurum ve meze siparişi veririm.
- Eve yiyecek bir şeyler alıp götürmek istersem kahvaltılık için Cankurtaran Gıda ve Namlı’ya, et almak için Elmaslar Kasabı’na uğrarım.
Giritli'nin gediklileri
3, Ricardo, Ayhan, Garfield, Chruchill, Enkaz ve Fatmagül akşam saat 19.10'da Giritli'nin bahçesinde buluşalım. Balıkçı Sabahattin'den aldığımız somonlarla hazırladığımız mama yanımızda. Bella, Ricardo'yu rahat bırakacağına dair söz verirsen sana da ufak bir sürprizimiz var.