Tren raylarının her kıvrılışında, uçak her havalandığında, arabanın bagaj kapağının yerine oturma sesi her duyulduğunda ve her gün, sokağa adımını attığın ve artık dışarının sesine karıştığın her an duyulur yolda ve keşifte olma hissi. Bugün, tramvayda başlıyor bu his. Tophane durağında.
Yol alıyoruz kıvrıla kıvrıla. Alışık olduğum bir güzergâh olmadığından gözüm hep tabelalarda. İçimde yeni bir şehre gittiğimde havaalanından şehir merkezine giderken yol boyunca tekrarlanan meraklı sorular; dışarıda kalabalık ve ayaküstü sohbetleri; “oui”, “vamos fazê-lo” ve “hâllederiz”ler. Her şeyin mümkün olduğu bir yer var sanki ileride. En azından hissiyatım bu yönde.
Çemberlitaş tramvay durağının yanında, kafanı yukarı kaldırınca karşında
Sultanahmet’ten hemen sonra, on beş dakikada başka bir İstanbul karşımda. Beyoğlu teraslarından gördüğüm manzaranın içindeyim bu defa. Barın Han’a doğru kıvrılan yolda hayattaki her problemin çözümü ondaymış gibi bir güvenle yürüyen seyyar hortumcu, iş yerlerine her sabah menüleri, her öğlen yemekleri ulaştıran ve sonra boşları toplayan atik tepsici; birbirine karışmış sumak, nane ve kimyon kokularından sorumlu baharatçı; 70’lerin mutlu ve selfie çubuklu değil haritalı gezgini, acil pasaport fotokopisi çeken kırtasiyesi, işini severek yapmayı hatırlatan börekçi, tabelalarda yolu buradan geçen seyyahların isimleri, mesela Pierre Loti; suyu ve ona yakın olduğumuzu hatırlatan sarnıçlar; kafanı kaldırdığın anda Nuriosmaniye Cami uzaklarda, tepesinde uçuşan kuşlar ve bir banyo değil bir kültür olarak hamam. Neresi burası?
Çemberlitaş’tayız bu hafta. Yol geçen hanında bir han için geldik buraya: Barın Han’a. Türkiye'nin devrim niteliğinde işleriyle anılan, hat ve cilt sanatçılarından Prof. Emin Barın'ın uzun yıllar atölye ve ciltevi olarak kullandığı, bugün hâlâ cilt atölyesiyle bir zanaat atölyesi ve aynı zamanda çağdaş sanat ve kültür merkezi Barın Han’la tanışıyoruz 17. İstanbul Bienal'i vesilesiyle. Barın’ın torunu, Emir (Barın) karşılıyor bizi. Çemberlitaş’ı, sanat ve zanaat, mahalle ve han, eski ve yeninin kurduğu ilişkiyi anlatıyor.
Takıl peşimize,
Elif
SOLİ
Seyahat ve kültür yayını SOLİ, şehirleri ve içindeki farklı kültürel toplulukları araştırmak üzere mahallelere ve mahallelilerin hikâyelerine odaklanıyor.
Koç Holding, tüm sanatseverleri Bienal’e davet ediyor
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen ve 2007 yılından bu yana sponsorluğunu Koç Holding’in üstlendiği İstanbul Bienali, 17’nci edisyonuyla başladı.
Bir yıl ertelenmesi ve pandemi koşulları altında düzenlenmesi nedeniyle; ölçeği, yöntemi ve hedefleri açısından bizi farklı bir deneyimle karşılayacak olan Bienal’i 20 Kasım’a kadar ücretsiz olarak ziyaret edebilirsin.
- Nerelerde? 17. İstanbul Bienali, bu yıl aralarında kitapçılar, sahaflar, hastaneler, huzurevleri, kafeler, metro durakları ve Açık Radyo'nun da bulunduğu şehrin pek çok farklı noktasında konumlanıyor.
Dahası: Vehbi Koç Vakfı çatısı altında faaliyet gösteren kültür kurumlarından Topluluk şirketlerinin bu alanda yürüttüğü çalışmalara kadar kültür sanata desteğini hız kesmeden sürdüren Koç Holding, İstanbul Bienali sponsorluğunu 2036 yılına kadar uzatmış olmanın mutluluğunu paylaşıyor. Koç Holding’in bu yıl Bienal’i karşıladığı, “Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür” söylemini sahiplenerek sanatın iyileştirici ve dönüştürücü gücüne dikkat çeken filmini buradan izleyebilirsin.