aposto-logoPazartesi, 5 Haziran 2023
aposto-logo
Pazartesi, Haziran 5, 2023
Aposto Üyelik
Röportaj
Haftanın Filmi
Bugünkü Destekçimiz
Arşivden

🎞️ Erişim ve üretim: Akbank Kısa Film Festivali, Cadillac Records

Akbank Kısa Film Festivali direktörü Selim Evci'yle röportaj, Başrol Müzik gösterim serisinin yeni filmi Cadillac Records.
Literal Radio ile birlikte

İyi müzik için iştah duyanlara: Literal Radio Şehrin yeni groove radyosu Havada gönül tellerini titretecek bir sıcaklık, modumuzda ise bu güzel hislere yakışacak iyi müziğin heyecanı var. Özlem duyduğumuz ritim için nerede bir araya geleceğimizi artık biliyoruz; sadece bir radyo değil, benzer zihinlerin aynı yerde dalgalandığı Literal Radio yayına başladı. Nedir? Daha iyi #müzik, daha iyi #içerik ve daha iyi #kürasyonlar için karnı zil çalanların aidiyet duygusuyla hareket ettiği Londra merkezli topluluk Literal , birlikteliğin ilk adımını Literal Radio ile atarak daha iyisini arayan müzikseverlere sesleniyor: “Kimse buraya senden daha fazla ait değil.” Neler var? Kulaklığını paylaşmak isteyeceğin zevklere sahip kişileri müziğin etrafında bir araya getirmeyi arzulayan Literal Radio ; soul, jazz, funk, R B, modern jazz ve electronica ağırlıklı seçkisiyle seslenerek iyi müzikle şehrin kalabalığında bizi birbirimize bağlıyor. Keyifle salınacak anlar için incelikle ve heyecanla kürate ediliyor. Nerede? Her yerde olanın değil, iyi müziğin peşinden gidenlerin yeni evi Literal Radio ’yu Karnaval.com , Karnaval IOS ve Android uygulamaları ve houseofliteral.com üzerinden dinleyebilirsin. Şehrin groove dalgasına kapılmaya hazırsan @houseofliteral ’a hoş geldin. #LiteralRadio #Longing4BetterMusic

Daha fazlasını öğren

Everything at Once | Kaynak: Ünite İletişim

Merhaba. Sinemayla buluşmak için türlü sebeplerin olduğu, dopdolu bir haftanın içindeyiz. Dün başlayan 19. Akbank Kısa Film Festivali'nin programındaki onlarca kısa film Akbank Sanat'ta ve festivalin çevrimiçi platformunda seni bekliyor. Öte yandan Jam's Session desteği ve Kadıköy Sineması işbirliğiyle sürdürdüğümüz tematik gösterim serisi Başrol Müzik; 4 Mayıs’ta Across The Universe, 11 Mayıs’ta Cadillac Records ile devam ediyor. Üstelik film çıkışlarında, filmlerin müzikal evrenini bant mag. partnerliğinde BİNA'ya taşıyan partilerle. Seni de bekliyoruz!

Erişim, üretim. Selim Evci'nin sorularıma verdiği yanıtlarda, film festivallerinin sinema için önemini özetleyen bu iki sözcüğün izlerini buluyorum. Akbank Kısa Film Festivali'nin hem geniş kitlelerin kısa filmlere erişimini sağlamak hem de kısa film üretimini desteklemek için yirmi yıla yakındır yaptıklarını yani. 11 Mayıs'ta hep birlikte izleyeceğimiz Cadillac Records'ta ise aynı iki sözcüğün ilişkisini müzikle kuruyorum. Yirminci yüzyılın ortalarında Chess Records'ın hem siyahların yaptığı müziğe geniş kitlelerin erişimini sağlamak hem de platform bulmakta zorlanan bu dev yeteneklerin müzikal üretimini desteklemek için yaptıklarını.

Neler var bu sayıda?
🎞️ RöportajFestival direktörü Selim Evci'yle 19. Akbank Film Festivali üzerine
🎬 Haftanın filmi: Cadillac Records (yön. Darnell Martin)
🗄️ Arşivden: Turan Haste ile Rutubet filmi üzerine

Alan açanlara,
Emre

Röportaj

19. Akbank Kısa Film Festivali

Festival direktörü Selim Evci'yle 19. Akbank Film Festivali hakkında konuştuk.

2007 baharı. Sabancı Üniversitesi'nin sinema salonu kalabalık. Başta sinema kulübümüz Sinek'ten tanıdık yüzler olmak üzere birçoklarıyla beraber kısa filmler izlemek üzere toplanmışız. Kapıdaki afişte "4. Akbank Kısa Film Festivali" yazıyor, "Ödüllü filmler üniversitelerde!". O dönem kısa filmlere erişimin bu kadar kolay olmadığını sen de hatırlarsın belki. Tam da bu yüzden Akbank Kısa Film Festivali'nin sadece İstanbul'daki değil, farklı kentlerdeki üniversiteleri dolaşarak bu erişimi artırmak için çabalaması beni o dönemde çok etkilemişti. İki yıl önce pandemi nedeniyle bu erişimi sağlamak için yeni yollar arandı. Akbank Kısa Film Festivali de film gösterimlerini çevrimiçi bir platforma taşıyan festivallerdendi. Pandemi döneminin çözüm arayışlarından biri olan çevrimiçi platform, bugün hibrit bir festivalin mümkün olduğunu kanıtlamış olacak ki Akbank Sanat'taki fiziksel gösterimlere geri dönülmüş olmasına rağmen yine görevini sürdürüyor: Festival filmlerini Türkiye'nin dört bir yanındaki izleyiciyle ücretsiz olarak buluşturuyor. 

Çarpışma (2005, Umut Aral) | Kaynak: Ünite İletişim

Kısadan Uzuna. 2007'de o gün orada; festivalde ödül kazanan filmlerden, Senem Tüzen imzalı Unus Mundus'u izlediğimde o güne kadar çok da takip etmediğim kısa filmlere dair bakış açım değişmişti. 3 dakikacık süresiyle kurmacanın gücünü sonuna dek kullanan, gerilimi yüksek, biçimsel olarak etkileyici bir filmdi bu. Kısa filmlerde kocaman dünyalar vardı. Kısa film yönetmenlerinin, üstelik çok daha sınırlı bütçelerle neler yapabildiğini görmek; sinemanın ve sunduklarının sınırlarını benim için genişletmişti. Yıllar sonra çok sevdiğim uzun metrajlı yerli yapımlardan Ana Yurdu'nda yine Senem Tüzen imzasını görünce bir şeyi daha anlamıştım: Kısa filmler, gelecekte uzun metrajlı filmlerini de seveceğim yönetmenlerin birer habercisiydi aynı zamanda. Akbank Kısa Film Festivali'nin geçmiş yıllardaki programlarına baktığımda bunu kanıtlayan birçok örneğin olduğunu, Belma Baş'tan Nazlı Elif Durlu'ya, Kaan Müjdeci'den Tolga Karaçelik'e birçok yönetmenin kısa filmleriyle geçmişte festivalde yer aldığını görüyorum. Festival de bunun bilincinde ki Kısadan Uzuna adlı bölümle bu yönetmenlerin kısa ve uzun filmlerini bir arada sunuyor, izleyicisini yönetmenlerle söyleşilerde buluşturuyor. Bu yıl bu bölümün konuğu, yönetmen Umut Aral.

Valley of Shadows (2017, Jonas Matzow Gulbrandsen) | Kaynak: Ünite İletişim

"Forum bölümüne başvurup bizden senaryo aşamasından destek almış kısa filmleri festivallerde görmek bizi sevindiriyor" diyor Akbank Kısa Film Festivali direktörü Selim Evci. Tahmin edeceğin üzere festival; sadece kısa filmlerin erişimini ve izleyiciyle buluşmasını kolaylaştırdığı için değil, kısa film üretimini teşvik ettiği için de oldukça önemli. Ulusal yarışma bölümü Festival Kısaları ve uluslararası yarışma bölümü Dünyadan Kısalar'a ek olarak kısa filmlerin fikir aşamasından itibaren desteklenmesi amacıyla düzenlenen Kısa Film Senaryo Yarışması ve 20 yaş altı yönetmenlere yönelik Genç Bakışlar yarışması, bu teşviğin uzantıları. Kısa film üretiminin farklı alanlarına yönelik atölye çalışmaları ve hem sinemacıların hem de izleyicinin ilgisini çekecek söyleşiler de tabii ki festivalin bir parçası.

Festival afişi | Kaynak: Akbank Kısa Film Festivali

On dokuzuncu yaşını kutlayan ve 12 Mayıs'a dek sürecek Akbank Kısa Film Festivali'ni, bu yılki programı ve kısa film üretiminin güncelini festival direktörü Selim Evci ile konuştuk:

Festival neredeyse 20 yaşına gelmek üzere. Türkiye’deki kısa film üretiminin, festivale başvuruların ve izleyicinin ilgisinin bu süreçte nasıl değiştiğini gözlemliyorsunuz?

İlk yıllarda sayı çok azdı tabii, Türkiye’de yılda ortalama 80-90 kısa film çekiliyordu. Teknik şartların film üretme adına kolaylaştırıcı şekilde gelişmesi, dijital kameraların gelişimi, üretilen kısa filmlerin sayılarının artmasına yol açtı. Festivaller, platformlar çoğaldıkça üretim arttı doğal olarak. Fakat izleyicinin ilgisi hep vardı. Film yapmak isteyenler, farklı düşünceler görmek isteyen sinema seyircisi kısa filmi takip ediyor. Kısanın konu çeşitliliği çok zengin. Bir yapımcının ısmarlaması ile ya da sınırlaması ile çekilmiş bir şey olmadığından oradaki bağımsızlık duygusu çok değerli seyirci için.

Festivale 2000’in üzerinde film başvurmuş. Başvuran tüm filmlere baktığınızda Türkiye’den çıkan kısa filmlerde uluslararası yapımlardan farklı olarak nasıl tematik ve biçimsel eğilimler görüyorsunuz?

Bir kere çok ciddi bir bütçe farkı var. Dünyadan gelen kısa filmlerin büyük bir kısmında bir filmin çekilmesi için gereken her şeyin sağlandığını hissediyorsunuz. Bir uzun metraj filmdeki gibi benzer bir planlama süreci. Bizim filmlerimizde de belli bir oranda bu standardı görebiliyoruz ama genelde böyle bir durumdan bahsetmek henüz mümkün değil. Biçimsel bir karşılaştırma yapmak çok zor. Kısa film çok zengin bu anlamda. Deneme içerdiği için çok geniş bir biçim yelpazesi var. Karşılaştırma yapmak çok doğru da değil aslında, her coğrafyanın ürettiği filmin lezzeti farklı. Bizim de çok iyi kısa filmlerimiz var. 

Festival afişi | Kaynak: Akbank Kısa Film Festivali

Kısadan Uzuna ve Deneyimler bölümleri bizi bugüne kadar birçok yönetmenle buluşturdu. Bu yıl bu bölümlere konuk olacak Umut Aral ve Jonas Matzow Gulbrandsen ile yollarınız nasıl kesişti? Festival takipçileri onların sinemalarında neler bulacak?

Umut Aral çok değerli yönetmenlerimizden bir tanesi. Onun ilk kısa filmleri çok ses getirmişti çekildiği dönemde. O henüz az sayıda filmin yapıldığı zamanlarda Otuzdört filmi çok konuşulmuştu. Şimdi çok önemli işlere imza atıyor. Umut’u festivale davet ettiğimizde, çok güzel bir cevap verdi bize: “Ben Akbank Kısa Film Festivali’nin söyleşilerini dinleyerek bu günlere geldim, tabii ki...” dedi. Bu hoşumuza gitti, bizi ve yaptığımız işi onurlandırdı. Jonas takip ettiğim bir yönetmen, Norveç’in başarılı isimleri arasında. Çok etkili kısa filmleri ve uzun filmleri var. Sinemasındaki mod oldukça etkileyici. Abisi görüntü yönetmeni ve birlikte çalışıyorlar. Festival takipçileri bu iki yönetmenin de söyleşilerinde onları yakından tanıdığı için mutlu olacaktır diye düşünüyorum.

Çevrimiçi gösterimler pandemi döneminde hayatımıza girmişti. Çevrimiçi gösterimlerin sizi pandemi sonrası normalleşme döneminde de bu seçeneği sunmayı sürdürmeye iten avantajı neydi? 

Festivalin çevrimiçi üzerinden gerçekleşme süreci pandemi sebebiyle Bir zorunlulukla başladı. Açıkçası bir filmi sinema salonunda karanlık ve büyük bir perdede izlemeyi hiçbir şeye değişmem. Öte yandan festival çevrimiçi olduğunda Türkiye’nin her yerine ulaşmış oluyor. Bu yönde çok güzel yorumlar aldık. Tüm Türkiye’ye ulaşma ve dolayısıyla çok sayıda insana filmleri götürmek de çok önemli. Bu sebeple bu yıl festivali hibrit olarak gerçekleştireceğiz. Hem çevrimiçi hem de Akbank Sanat binasındayız. 

Selim Evci | Kaynak: Ünite İletişim

Jüri üyeleri arasında Mubi Türkiye direktörü Cem Altınsaray’ın olması, ulusal seçkideki bazı filmlerin hâlihazırda Mubi’de izleyiciyle buluşmuş olması dikkatimi çekti. Dijital platformlarla kısa filmlerin daha kolay izleyiciyle buluşabiliyor olması sizce kısa film festivallerine olan ilgiyi de arttırdı mı? Ve Mubi’yle özel bir işbirliğiniz var mı?

Bu soru üzerinden şunu söyleyeyim, festivaller filmlerin ilk gösterimlerini yapmayı ister her zaman. Dolayısıyla bir filmin bir platformda gösterilmiş olması bizim yarışmalı bölümlerimiz için dezavantaj. Bu yıl yarışma dışı olan Perspektif bölümümüzde platformlarda gösterilmiş ya da gösterilecek olan sadece iki tane film var. Mubi önemli bir platform, özel bir işbirliğimiz yok ama sinema için değerli bir alan. Önümüzdeki dönemlerde bir işbirliği olabilir, neden olmasın? Her etkinlik birbirini tetikliyor ve kısa filme olan ilgiyi artırıyor.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Haftanın Filmi

Başrol müzik: Cadillac Records

Duende ve Kadıköy Sineması işbirliğiyle hazırlanan Başrol Müzik serisinin yeni filmi, Leonard Chess'in hikâyesini anlatan Cadillac Records.

Film: Cadillac Records

Yönetmen: Darnell Martin

Süre: 109 dakika

Yapım yılı: 2008

Birçoğunun ölümünün üzerinden yıllar geçse de hâlâ müziğe yön vermeyi başaran, isimlerini müzikle yakından ilgili olmayanların dahi bildiği efsanevi isimler vardır. Bu isimlerin yaşam öyküleri, müziklerine yansıyan travmaları ya da trajedileri ve onlara ilham vermiş detaylar; başrolde müziğin olduğu biyografik filmlerin aşağı yukarı bir çerçevesini çizer. Bugüne dek izlediğimiz; Elvis Presley'nin ya da Ray Charles'ın, Edith Piaf'ın ya da Tina Turner'ın, Elton John'ın ya da Johnny Cash'in yaşamlarına odaklanan filmler gibi. Söz konusu filmlerin, yaşamı konu alınan ismin silüetini gördüğümüz, gitarlı ya da mikrofonlu afişleri olur çoğu zaman. Hikâyenin yıldızı onlardır. Sadece müzik değil, onların müziği başroldedir. Öte yandan bir de şu filmler vardır: Gerçek yaşamları, gerçek olayları ele alırlar; dönemi yansıtırlar fakat odaklarında tek bir isim yoktur. Tek bir ismin yıldızlaştığı bir gösteriden çok, yıldızların geçiş törenine dönüşen bir festival gibidirler. Seks, şiddet, ırksal çatışmalar ve rock ‘n’ roll’un fon oluşturduğu 1950’lerin Chicago’sunda, Elvis'in ya da The Rolling Stones'un yıldızlaştığı dönemin arifesinde geçen Cadillac Records da işte böyle filmlerden biri.

Cadillac Records | Kaynak: IMDb

Cadillac Records'ı izlemeden önce filmin geçtiği dönemin müziklerini düşünmek istiyorum ama müzik bilgim sıradan bir dinleyiciden öteye geçemediğinden çok da sonuç alamıyorum. Filmin konusu olan stüdyonun gerçek adının da Cadillac Records olduğunu sanabilecek kadar az bilgim var döneme, dönemin müziğine dair. (Oysa filmi izlediğinde anlayacaksın, filmin bu başlığı taşımasının nedeni Chess Records'ın kurucusu Leonard Chess'in her şeye eşini bir Cadillac'a bindirecek kadar zengin olmak için girişmesi.) Koray'ın kapısını çalıyor, bana biraz yirminci yüzyıl müzik tarihi anlatmasını istiyorum. Anlatıyor:

1950 yıllında Phil ve Leonard Chess tarafından kurulan Chess Records, rock ‘n’ roll janrının gelişimin en önemli kaynaklarından biriydi. Şirketin blues müziğinin elektrik gitarla iyice yakınlaştığı 60'lı yıllarda kataloğuna dâhil ettiği Muddy Waters, John Lee Hooker, Chuck Berry ve Bo Diddley gibi Afrikalı-Amerikalı müzisyenler, The Beatles'la evrensel bir fenomene dönüşecek bir müzik devriminin kapılarını aralayanlardan olmuştu. Blues'un yanında soul ve funk gibi ve siyah Amerikalıların mirası müziklerin bir vitrini de olan Chess Records, geriye Chuck Berry Is on Top (1959), Folk Singer (1964), The Real Folk Blues (1966) ve Left My Blues in San Francisco (1967) gibi şaheserler bıraktı.

Cadillac Records | Kaynak: IMDb

Tarihi anlamda gerçekliği yansıtan, belli dönemleri ele alan kurmaca filmler izlediğimde onları kronolojik olarak kafamdaki zaman çizgisine yerleştirmeyi, farklı filmlerde aynı oyuncuları canlandıran isimleri yan yana düşünmeyi seviyorum. Cadillac Records, 1920'lerin Chicago'sunda geçen Ma Rainey's Black Bottom'ı (2020, George C. Wolfe) çağrıştırsa da onun 20-30 yıl sonrasında geçiyor. Araya koskoca bir dünya savaşı girdiğini fakat siyahların müzik sektöründe yaşadıklarının çok da değişmediğini fark ediyorum. Cadillac Records, neredeyse Elvis'in (2022, Baz Luhrmann) başladığı yerde bitiyor, Elvis'in neden ve nasıl bir Kral'a dönüştüğünü daha iyi anlayabiliyorum. Film; biyografik filmlerin sandık tozundan, müzik sustuğunda teslim olduğu eslerden kolayca arınabilen modern bir anlatıya sahip değil. Yine de müziğe, sektöre ve döneme dair çok şey öğreniyor; bir dahaki sefere bir bilene sormamı gerektirmeyecek kadar birikime sahip oluyorum.

Filmde Koray'ın Chess Records'tan kısaca söz ederken adını andığı isimlerden bazılarının da aralarında bulunduğu birçok ünlü isim ete kemiğe bürünüyor: Muddy Waters (Jeffrey Wright), Little Walter (Columbus Short), Willie Dixon (Cedric the Entertainer), Howlin' Wolf (Eemonn Walker), Chuck Berry (Yasiin Bey) ve Etta James (Beyoncé). Hepsini bir arada tutan birleştirici güç, filmin merkezindeki karakterse Leonard Chess (Adrien Brody). Film boyunca aklıma Elvis'te Tom Hanks'in bedeninde şeytanileştirilen menajer tiplemesi geliyor: Chess Records'ın başarısının stüdyo yöneticisinin yıldızlarıyla olan ilişkisinden, onları sırtından para kazandığı araçlar olarak değil; bir yere gelmesini istediği yetenekler olarak görmesinden kaynaklandığını anlayabiliyorum. Filmin başrolü müzikse yardımcı rollerinden en önemlisi de Chess'in insaniliği belki.

Phil Chess, Muddy Waters, Little Walter ve Bo Diddley | Kaynak: Michael Ochs Arşivi, The New York Times

Yönetmen ve senarist Darnell Martin, belki de kendi kimliğinin katkısıyla filminde dönemi tasvir eden ya da benzer yaşam öykülerine odaklanan filmlerin aksine siyahları ya da kadınları yardıma muhtaç, beyaz bir kurtarıcı bekleyen bireyler olarak tasvir etmiyor. Öte yandan filmin tek başlıca kadın karakteri, Cadillac Records'ın yapımcıları arasında da yer alan Beyoncé; filmin üçüncü çeyreğinde sahneye girer girmez yıldız ışığını hissettirmekle kalmıyor, diğer herkesten rol çalıyor. Hepsini kendisinin seslendirdiği, hem döneme ait hem de özgün şarkılarda kullandığı sesi; filmin vaadini de bilgilendirici olmaktan ötelere taşıyor. Filmin 2010 Grammy Ödülleri'nde En İyi Toplama Soundtrack Albümü kategorisinde aday gösterilen soundtrack albümü, Beyoncé dâhil filmin oyuncularının seslendirdiği şarkılara ek olarak dönemin öne çıkan müziklerini ve Beyoncé, Solange ve Nas gibi çağdaş müzisyenlerin özgün şarkılarını içeriyor.


Başrol Müzik seçkisini hazırlarken şöyle demiştik: 

Müzik, sinemanın sessiz olduğu dönemde dahi ayrılmaz bir parçasıydı. Filmlerle özdeşleşmiş özgün müzikler, filmler için yazılmış şarkılar, başucu albümü hâline gelmiş soundtrack albümleri… Müziği kullanmanın, müzikten beslenmenin dışında müziği başrole yerleştiren filmlerin de sayısı hiç az değil üstelik. Müziğin birleştirici gücüne ya da müziği üretmenin hazzına dair kurmaca hikâyeler; müzisyen biyografileri, müzik belgeselleri, konser filmleri… Müziğin sesini açmakla kalmayıp müziği seyre dalmanın zamanı şimdi.

Cadillac Records'ta da buna dair bir hikâye bulacaksın işte: Bir arada üretmenin, müziği üretmenin hazzına...

Başrol Müzik | Cadillac Records

Nerede izleyebilirsin? Cadillac Records, Başrol Müzik gösterim serisi kapsamında, 11 Mayıs Perşembe saat 19.00'da Kadıköy Sineması'nda gösteriliyor. Bilet almak, müziği seyre dalmak ve dönemin ruhunu yakalamak için buraya tıkla.

Benzer işler:

  • Dreamgirls (2006, Bill Condon)
  • Elvis (2022, Baz Luhrmann)
Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Bugünkü Destekçimiz

İyi müzik için iştah duyanlara: Literal Radio

Şehrin yeni groove radyosu

Havada gönül tellerini titretecek bir sıcaklık, modumuzda ise bu güzel hislere yakışacak iyi müziğin heyecanı var. Özlem duyduğumuz ritim için nerede bir araya geleceğimizi artık biliyoruz; sadece bir radyo değil, benzer zihinlerin aynı yerde dalgalandığı Literal Radio yayına başladı.

Nedir? Daha iyi #müzik, daha iyi #içerik ve daha iyi #kürasyonlar için karnı zil çalanların aidiyet duygusuyla hareket ettiği Londra merkezli topluluk Literal, birlikteliğin ilk adımını Literal Radio ile atarak daha iyisini arayan müzikseverlere sesleniyor: “Kimse buraya senden daha fazla ait değil.”

Neler var? Kulaklığını paylaşmak isteyeceğin zevklere sahip kişileri müziğin etrafında bir araya getirmeyi arzulayan Literal Radio; soul, jazz, funk, R&B, modern jazz ve electronica ağırlıklı seçkisiyle seslenerek iyi müzikle şehrin kalabalığında bizi birbirimize bağlıyor. Keyifle salınacak anlar için incelikle ve heyecanla kürate ediliyor.

Nerede? Her yerde olanın değil, iyi müziğin peşinden gidenlerin yeni evi Literal Radio’yu Karnaval.com, Karnaval IOS ve Android uygulamaları ve houseofliteral.com üzerinden dinleyebilirsin. 

Şehrin groove dalgasına kapılmaya hazırsan @houseofliteral’a hoş geldin. #LiteralRadio #Longing4BetterMusic

Arşivden

Venedik yollarına düşmeden önce Turan, Emre'yle İstanbul'da buluşmuştu. | Fotoğraf: Deniz Sabuncu

19. Akbank Kısa Film Festivali'nin Festival Kısaları bölümünde gösterilecek Rutubet filmini, prömiyerinin gerçekleştiği Venedik Film Festivali'nin hemen öncesinde yönetmeni Turan Haste ile konuşmuştuk. "Rutubet, kar ve şüphe" başlıklı röportajı buradan okuyabilirsin.

İlgili Başlıklar

Sabancı Üniversitesi

Akbank Kısa Film Festivali

İstanbul

Pandemi

Akbank Sanat

Türkiye

Çarpışma

Umut Aral

+26 more

Bülteni beğendiniz mi?

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Duende Yayınını Takip Et

Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.

0%

;