Kamuoyu araştırmaları
16 günlük aktivizm
Raporlar
Neler okuduk?
Erişilebilirlik

Femicide ve kadın mücadelesi, ekonomik kriz anketleri

Bu sayıda kadın cinayetlerinin sistematikliğini ve politikliğini ele alıyor, Mor Çatı gönüllüsü Selime Büyükgöze ile kadın mücadelesini konuşuyoruz.

Spektrum’dan herkese merhaba,

Bu sayıda "16 Günlük Aktivizm" kapsamında kadın cinayetlerinin sistematikliğini ve politikliğini ele alıyor, Mor Çatı gönüllüsü Selime Büyükgöze ile kadın mücadelesini konuşuyoruz.

Diğer yazımızdaysa 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle, kurumlara engelli bireylerin görünürlüğü ve hayat kalitesi konusunda yapılan bazı önerilere yer veriyoruz.

Bizi Twitter’dan da takip edebilirsiniz.

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle,

Bartu Özden

Spektrum

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

Kamuoyu araştırmaları

Türkiye Raporu'nun araştırması, Haziran 2020'de %33 olan erken seçime desteğin Kasım 2021'de %60,5'e kadar yükseldiğini gösterdi. Aynı dönemde erken seçime karşı çıkanlarsa %61'den %36'ya geriledi. 

Türkiye Raporu erken seçime zaman içinde artan desteği gösteren anketi

  • Sponsorlu: Bireysel üyelik paketini satın alarak İstanbul Ekonomi Araştırma şirketinin ayda iki kez hazırladığı Türkiye Raporu'nun tüm ayrıntılarına erişmek için bu bağlantıyı kullanabilirsiniz. 

Metropoll araştırma şirketinin anketi, halkın %71'inin son yıllarda yoksullaştığını düşündüğünü gösterdi. "Zenginleştik" diyenlerin oranı yaklaşık %11'de, "Değişmedi" diyenlerin oranı da yaklaşık %18'de kaldı. 

Son yıllara zenginleştiniz mi yoksullaştınız mı anketi grafiği

  • Partilere göre dağılım: En çok "zenginleştik" diyenlerin AK Parti seçmenleri olduğu görülse de zenginleştiğini söyleyen AK Partililerin oranının "yoksullaştık" ya da "değişmedi" diyenlerden az olması dikkat çekti. 

zenginleşen ve yoksullaşanların partilere göre dağılımı

  • Fiyat artışlarının sebebi: MAK Danışmanlık'ın anketi, halkın %54'ünün ürün ve hizmetlerde son zamanlarda görülen fiyat artışlarından "kötü ekonomi yönetimini" sorumlu tuttuğunu gösterdi. Halkın %14'ü "döviz artışı", %8'i "zincir marketler", %8'i "dış güçler" derken, %6 başka sebepler gösterdi, %10 ise görüş bildirmedi. 

MAK Danışmanlık enflasyonun sebebi nedir anketi

  • İttifaklara güven: MAK Danışmanlık'ın anketinde, katılımcıların %37'sinin ekonomik sorunların Millet İttifakı tarafından çözülebileceğini düşündüğünü gösterdi. "Cumhur İttifakı çözebilir" diyenlerin oranı %28, "her ikisi de çözemez" diyenlerin oranı %25, kararsızların oranı %10 olarak bulundu. MAK Danışmanlık ekonomik sorunları hangi ittifak çözebilir
  • Ekonomik Kurtuluş Savaşı: Aksoy araştırma şirketinin anketi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ülkemizi bunca tuzaktan, badireden nasıl çıkardıysak Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkartacağız. Sadece kurdaki yükselişe bağlı olarak kimi ürünlerde ortaya çıkan fiyat artışı yatırım, üretim ve istihdamı doğrudan etkilemez." açıklamalarına halkın %39'unun katıldığını, %52'sinin katılmadığını gösterdi. 
  • Parti seçmenlerinin düşünceleri grafikteki gibi olurken AK Parti ve MHP seçmenlerinde açıklamaya katılmayanların oranı dikkat çekti. Aksoy araştırma ekonomik kurtuluş savaşı

Metropoll araştırma şirketinin anketi, kışa girerken saatlerin bir saat geri alınmasını destekleyenlerin oranının Aralık 2016'dan Kasım 2021'e dek %7'ye yakın artarak %57'ye ulaştığını gösterdi. Aynı sürede kış saati uygulamasına karşı çıkanların oranı %34'ten %31'e düştü. 

Metropoll kış saati anketi

  • Bir adım geriden: Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun sabit saat uygulamasından vazgeçilmesi çağrısında bulunmuş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ise kalıcı yaz saati uygulaması sayesinde 6 milyar TL tasarruf sağlandığını söylemişti. Kimi uzman elektrik mühendisleri ise Bakan Dönmez'in aksine tasarruf sağlanmadığını öne sürmüştü
  • Editörün yorumu: Zifiri karanlıkta işe gitmekten, çocuklarını okula yollamaktan rahatsız vatandaşların kalıcı yaz saati uygulamasına eleştirileri medyada giderek daha fazla yer buluyor. Muhalefet partileri bu konuyu daha fazla gündemde tutarak Cumhur İttifakı'nı destekleyen ancak uygulamaya karşı çıkan vatandaşların dikkatini çekebilir. 

Metropoll araştırma şirketinin anketi, halkın %92'sinin Mustafa Kemal Atatürk'e yaptıklarından dolayı şükran duyduğunu gösterdi. "Şükran duymuyorum" diyenlerin oranı %5'te kaldı. 

  • Öte yandan: Atatürk'ün değerinin son zamanlarda daha çok anlaşıldığını düşünenlerin oranı %73 olarak bulundu. Tüm partilerin seçmenlerinin çoğunluğu bu soruya "evet" yanıtını verdi. 

metropoll atatürk'ün değeri son zamanlarda daha mı çok anlaşıldı

16 günlük aktivizm

Türkiye’de kadın mücadelesi: Şiddet, isyan ve dayanışma

Türkiye'de kadın cinayetlerinin sayısı arttıkça, feminist mücadele güç kazanıyor.

Geçtiğimiz günlerde öldürülen son kadının ismini anarken saat gece yarısını geçmişti, Bahariye Caddesi’nde yürüyordum. Tek başıma yürümekten korktuğum için yanımda bana eşlik eden biri vardı. Saat sokakta yalnız olmanın pek de hoş karşılanmadığı bir aralığı gösteriyordu. 

 “Bana ne zaman sıra gelecek acaba?” 

“Üzgünüm.”

“Bence de üzgün olmalısın."

Ertesi gün saatin sivil yaşamı onayladığı bir vakitte metroda bir erkek, bir kadına bıçak çekerken görüldü. "Demek ki saatlerin de önemi kalmadı artık" diye düşündüm. Her an, her yerde, her gün olabilir. Bu yazı yayımlandıktan birkaç saat sonra ben de nefes almayabilirim.

Bir kadının bir erkek tarafından yalnızca kadın olduğu için öldürülmesine femicide (kadın cinayeti) deniyor. “Devletin kadını korumadığı, cinayetleri önlemediği, faili cezalandırmadığı bir düzende cinayetin sistematik hâle gelmesi” ise feminicidio (cinskırım) olarak tanımlanıyor. Günde en az üç kadının yaşamını erkeklerin elinde yitirdiği Türkiye’de, problemin temel kaynağına - toplumsal cinsiyet eşitsizliğine - dikkat çekmek gerekiyor. Nitekim problemi çözmenin yolu problemi tanımak, sonra anlamak ve buna yönelik sürdürülebilir çalışma yürütmekten geçiyor. Aposto!’ya konuşan Mor Çatı gönüllüsü Selime Büyükgöze de “Kadın cinayetleri, kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetinin sonucudur. Erkek şiddetinin kaynağıysa toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Bu nedenle kadın cinayetlerini engellemenin yolu toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmaktan geçiyor.” diyor.

Eşitsiz güç dengeleri

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği; toplumsal cinsiyet rolleri oluşturulmasını, bu rollerin hegemonik erkeklik temsilleri çerçevesinde hiyerarşik bir sistem üzerine kurgulanmasını ve güç dengesinin aynı erkekliğe hizmet etmesini kapsıyor. Erkeklik de nicedir dünya devletlerinin gittikçe artan otoriterleşme eğilimlerinin önemli bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Bu eşitsizlikte, şiddetin önlenmesi için atılan her adım geçici bir paravan görevi üstleniyor; zira Türkiye gibi toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmadığı ülkelerde kadına yönelik şiddetin önlenmesi de mümkün olmuyor. Geçici çözümler yalnızca o ay hayatını kaybeden kişi sayısını azaltıyor. Kadın ve erkek arasında eşitsiz bir güç çatışması yaratan ataerkil sistemlerde, bu sistemin dışındaki bireylerin şiddetle karşılaşması da artık eskisi gibi şaşırtıcı değil. Kabullenilmiş çaresizliğin etkin olduğu toplumlarda kolektif bilinç ve ortak akılla savaşılması gereken şiddet mekanizmalarına dur diyebilmek de giderek zorlaşıyor.

Mücadelenin görünürlüğü 

Büyükgöze, toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçek kılmanın devletin yükümlülüğünde olduğuna işaret ediyor. İstanbul Sözleşmesi de eşitliği sağlamanın bir parçası. Sözleşmenin temelinin “kadına yönelik şiddeti önleme, kadınları şiddete karşı koruma, failleri cezalandırma ve şiddetle mücadele etmekten sorumlu kurumlar arasında koordinasyonu kurmaya dayandığını” söyleyen Büyükgöze, “Kadın cinayetlerini önlemek devletin sorumluluğudur.” diyor. 

Son yıllarda kadın cinayetlerine yönelik kamuoyu tepkilerinin büyük kitle hareketlerine dönüşmesi umut verse de ölen kadınların ismi bir sonraki gün unutuluyor. Mücadele edilmesi gereken şeylerin sayısı arttıkça, normalleştirme ve duyarsızlaşma da beraberinde geliyor. ABD merkezli insan hakları hareketi Black Lives Matter’ın hayatını kaybeden kişilerin ismini sık sık anması da bu yüzden. Mücadeleyi görünür tutmak, farkındalığı artırıyor. 

Öte yandan Büyükgöze’nin de dediği gibi “Türkiye'de feminist mücadele günden güne büyüyor ve daha fazla kadın kendini feminist olarak tanımlamaya başlıyor.” 2010 yılında başlatılan Kadın Cinayetlerine İsyandayız kampanyası da benzer bir amaca hizmet ediyor. Büyükgöze, kampanyanın “kadın cinayetlerine dair farkındalığı artırmanın yanı sıra kadın cinayetlerinin politik olduğu” fikrini aşıladığını dile getiriyor.

Kadın cinayetleri politiktir

Aşk cinayeti gibi şiddete bahane bulmaya çalışan yakıştırmalar, kadının kadın olduğu için öldürüldüğü gerçeğini artık gizlemiyor; çünkü “cinsiyetçi gerekçelerle verilen haksız tahrik indirimleri” kadın cinayetlerini politikleştiriyor. 

Büyükgöze, kadın cinayetlerinde bir azalma olmamasını “Devletin şiddeti önleme sorumluluğunu yerine getirmemesinden, kadınları şiddete karşı koruyamayıp failleri cezalandırmak şöyle dursun ödüllendirmesinden kaynaklanıyor.” diye yorumluyor. 

İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olduğu dönemde de gerektiği biçimde uygulanmadığının altını çizen Büyükgöze, “6284 sayılı kanunun uygulanmasında ve şiddet failleri erkeklerin cezalandırılmasında da ciddi sorunlarla karşılaştıklarını” belirtiyor. Bu sırada kadınlar eşleri, sevgilileri, ağabeyleri, babaları, komşuları tarafından; ev içinde, sokakta, ormanlık bir alanda, iş yerinde öldürülmeye devam ediyor

Büyükgöze’nin “Kadına yönelik şiddeti sona erdirmek devletin sorumluluğu, devleti bu konuda izleyip baskı yapmak ise hepimizin sorumluluğu.” sözleri; kadının hayatın her alanında özgürleşmesini sağlamak için önümüzde uzun bir yol olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Raporlar

İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü'nün Türkiye'de kadının siyasete katılımına ilişkin hazırladığı raporda ev içi emek yükünün kadınların sorumluluğunda olmasının kadınların siyasete girmeleri konusundaki en zorlayıcı etken olduğu ifade edildi. 

Kadın siyasi ilüstrasyonu

  • Evli olmayan kadın siyasetçilerin "makbul" görülmediği, kadınların siyaset yapma özgürlüğünün ancak belirli bir eğitim ve kariyer seviyesinde mümkün olabildiği, sosyoekonomik engelleri aşan kadınların da parti liderliği gibi kurumsal engellere ya da erkek egemen kültüre takıldığı belirtildi. 

Eğitim İş Sendikası'nın hazırladığı rapor, öğretmenlerin neredeyse yarısının iki çocuğu olduğunu ve neredeyse her dört evli öğretmenden birinin eşinin çalışamadığını gösterdi. Bu durumun öğretmenlerin geçim sıkıntısını artırdığı, öğretmenlerin %95'inin bir şekilde ailesinin temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çektiği, %85'inin maaş hesaplarındaki eksi bakiye hakkını kullandığı belirtildi. 

  • Kendi çocuğunun eğitim masrafını karşılamakta hiç zorluk çekmediğini söyleyen öğretmenlerin oranı %19'da, ailesinin sağlık harcamalarını karşılamakta hiç zorlanmadığını söyleyen öğretmenlerin oranı %23'te, kredi kartı borçlarını ödemekte hiç zorlanmadığını söyleyen öğretmenlerin oranıysa %10'da kaldı.

Trakya Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü verilerine göre 2021'in başından 27 Kasım'a dek Bulgaristan'dan Edirne'ye 1 milyon kişi geldi. Bulgar Levası'nın Türk Lirası karşısında değer kazanması sonrası ihtiyaçlarını Edirne'den karşılayan Bulgaristan halkı için kentteki Bulgarca tanıtımlar artırıldı. 

Neler okuduk?

• Birleşik Krallık merkezli Financial Times gazetesinde Is Turkey on the brink of hyperinflation? başlığıyla yayımlanan analizde, TL'deki değer kaybının hiperenflasyona yol açabileceği, cuma günü yıllık enflasyonun %20,7'ye ulaşmasının beklendiği belirtildi. Türkiye'nin liranın değeri düştükçe giderek daha pahalı hâle gelen ithalat ve diğer hammaddelere büyük ölçüde bağımlı olduğu ifade edilen analizde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın düşük faiz oranı politikası sebebiyle döviz kurunda meydana gelen artışın ülkede "korkuyla takip edildiği" vurgulandı. 

  • Yine Birleşik Krallık merkezli Sunday Times gazetesinde yer alan Turkey’s middle classes abandon Erdogan as rising prices and repression take toll başlıklı yazıdaysa Türkiye'de orta sınıfın artan fiyatlar karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olan desteğini çekmeye başladığı, önceden yurt dışında tatil yapan insanların şimdi stok yapar hâle geldiği, seçmenlerin Erdoğan’ın insanlarla arasına mesafe koyduğunu düşündüğü ve "dış güçler" söyleminin karşılık bulmadığı ifade edildi. Erdoğan için 2023 seçiminin "sallantıda" olduğu söylenirken seçmenlerin oy verecek alternatif bulmakta da zorlandığı öne sürüldü. 
Erişilebilirlik

3 Aralık ve iletişim kampanyaları

Uluslararası Dünya Engelliler Günü'nde kurumları kutlama mesajı paylaşmaktansa engellenen bireyleri görünür kılmaya davet ediyoruz

3 Aralık, Birleşmiş Milletler tarafından engellenen bireylerin haklarını desteklemek, görünür kılmak ve toplum nezdinde farkındalık yaratmak amacıyla Uluslararası Dünya Engelliler Günü olarak kabul edildi. 1992’den bu yana gün kapsamında faaliyetler yapılıyor. Özel günler, konuları gündeme getirmek ve tematik çalışmalara başlamak için kurumlara bir fırsat sunsa da düşünülmeden yapılan paylaşımlar veya plansız organize edilen etkinlikler bazı durumlarda faydadan çok zarara sebep olabiliyor. Biz de bu yazımızda 3 Aralık kapsamında yapılan iletişim kampanyalarına dair mevcut duruma değinerek bazı kilit öneriler paylaşacağız.

Mevcut Durum

Anlatan Eller sosyal girişiminin geçen sene paylaştığı bir araştırmaya göre 3 Aralık 2019’da engelli birimi olan il belediyelerinin %56’sı, engelli birimi olan ilçe belediyelerinin %49’u sadece kutlama mesajı paylaşırken geri kalan belediyelerin çoğu herhangi bir faaliyette bulunmadı, küçük kısmıysa gelecek projelerinden ve engellilik özelindeki mevcut çalışmalarından bahsetti. Özetle, engellenen bireylerin haklarının görünür kılınmasının hedeflendiği bu günde faaliyetlerin çoğu söylem seviyesindeydi. 

Söylemlerin niteliğine baktığımızda ise “her insan bir engelli adayıdır” veya “engellilere moral oluyoruz” gibi engelliliğin trajikleştirildiği ifadelere, “engelli topluma emanettir” veya “engelli kardeşlerimizi sahiplenmeliyiz” gibi engellenen bireyleri neseneleştiren ve pasif gösteren mesajlara ve “en büyük engel sevgisizliktir” veya “engellilere saygı onlara yaşam sevinci verir” gibi erişilebilirlik ihtiyaçlarının yok sayıldığı haber başlıklarına sıkça rastladık. Hak temelinden uzak tüm bu söylemler toplumdaki engellilik algısını ne yazık ki olumsuz etkiliyor.

Öneriler

Önerilerimizi sıralamadan önce engellilik hâlini bireyin sağlık durumundan ziyade toplumsal erişilebilirlik eksikliklerinden hareketle tanımlanmasına da değindiğimiz Kentlerin engelleyen yanı başlıklı yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

BM'nin kapsayıcı mesajlar üretmek için hazırladığı kılavuzda bazı öneriler sunuluyor. Başlangıç noktasının engellenen bireylerin hakları olduğunun altı çiziliyor. Bu açıdan sadece topluma eşit katılımda yaşanan zorlukların anlatılmasından ziyade daha çözüm odaklı dil kullanılarak erişilebilirliğin ve erişilebilirlik hakkının vurgulanmasının önemine değiniliyor. Bu sayede hem erişilebilirlik odaklı bir eylem çağrısı yapmak mümkünken hem de toplumda var olan acıma temelli yaklaşım pekiştirilmemiş oluyor. 

Bir diğer öneriyse engellenen bireyleri faydalanıcı veya sorun yaşayan kişi olarak göstermektense doğrudan çözüme katılan aktif rollerde konumlamak. Bu noktada katılımcı bir yaklaşımla yapılan çeşitlilik ve kapsayıcılık vurgusu etkiyi artıran bir unsur olarak ele alınıyor. 

Başka bir kritik nokta da her engellenen bireyin aynı olmadığını bilmek. Genellemelerden kaçınarak, engellenen veya değil, herkesin kendi özgün hayatının, sosyal çevresinin olduğunu hatırlamak gerekli. Ayrıca, mesajlar tasarlarken engellenen bireyleri sadece engelinden ibaret kişiler olarak göstermemeye de dikkat edilmeli. Bu noktada bireyin duygularına, yaptığı işe veya hobilerine değinmek öznenin “insan” olduğunu hatırlatan bazı unsurlar olarak kullanılabilir.

Kapsayıcı içeriklerden bahsederken erişilebilirlik de unutulmamalı. Görsel tasarımlara betimleme eklemek, okunabilirlik için kontrasta dikkat etmek, yazı fontunun okunaklı olması, videolu mesajlarda işaret dili çevirisi ve altyazı bulundurmak, metinlerde basit ve sade bir dil kullanmak ve vereceğiniz mesajı sadece görsel yollar ile değil de yazılı olarak da vermek erişilebilirlik için dikkat edilebilecek konulardan bazıları. Bunların nasıl yapılacağına dair bilgiyeyse hem kılavuzdan hem de kullandığınız sosyal medya hesabının erişilebilirlik sayfasından ulaşabilirsiniz.

Konuyu biraz daha mevcut durumda değindiğimiz belediyeler bağlamında toparlamaya çalışırsak ilk aşamada kurumları kutlama mesajı paylaşmaktan ziyade mevcut faaliyetlerini ve engellenen bireyleri görünür kılmaya, sağlamcı ve ayrımcı söylemlerden uzaklaşmaya, gelecek projeler için somut adımlar planlamaya ve bu planları özel günlerin gündem oluşturma gücünü kullanarak gerçekleştirmeye davet ediyoruz. Tüm bu süreçlerde doğru söylem ve eylem üretebilmek içinse engellenen bireylerle beraber hareket etmenin ve diyaloga dayalı algısal dönüşümün gerektiğinin tekrar altını çizmek istiyoruz.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Spektrum

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

YAZARLAR

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

İLGİLİ BAŞLIKLAR

Türkiye Raporu

İstanbul Ekonomi

Millet İttifakı

Cumhur İttifakı

kış saati

sabit saat

yaz saati

Metropoll

+27 more

İLGİLİ OKUMALAR

0%

;