“Gazetecilik sevdası, o New York rüyası ve tanımadığım ülkede bir macera isteğiydi beni buraya getiren. New York’un yaratıcı, üreten topluluğunda yer edinmek, öğrenmek istedim. Kararımı vermeden birkaç saat önce radyoda Empire State of Mind çalmasının ve evimizin mutfağında elime uğur böceği konmasının da bunda payı var. Bir Türk olarak bu küçük mesajları görmezden gelmek olmaz. Bazen hayat seni bir yola bir şekilde iter, biraz mistik, biraz şans, biraz da istek karışımı,” diyerek anlatmaya başlıyor Yasmin (Güleç) New York’a ilk taşınmasını.
Frank Sinatra çalan sokaklardan, Little Italy’nin pizza serili vitrinlerinden, Chinatown’un kirazlar, dutlar ve yeşilliklerle bezeli arabaları arasından yürütüyor bizi. Çamaşırhanesini işaret ediyor, şimdi biz olmasak orada kitabını açıp okayacak. Happy Bones’dan kahvelerimizi alıp Seward Park’a varıyoruz. Apartman önüne çıkarılmış bir komidin, birkaç da mutfak aleti görüyoruz. Köşede caz yapıyorlar, etrafta ritm tutanlar; Mulberry, Canal Street boyunca dört dil, yedi ayrı aksan çarpıyor kulağımıza. Topuk, korna, çekiç, trafik ışığı sesleri. New York... Özlemişiz!
I ❤️ NY
İÇİNDEKİLER:
MAHALLE MAHALLE: New York’un iki ünlü mahallesinin kesişiminde, solunda Chinatown, sağında Little Italy’e giden köşede buluşuyoruz Yasmin Güleç’le. Bizi kendi New York’unun sokaklarında gezdiriyor. Bir film karesi, hep izlediğimiz dizideki mekanlardan biri gibi gördüklerimiz.
MÜDAVİMİYİM: Buranın bir adı yok, saatleri de belli değil ama Seward Park’ın yanında bazı günler özellikle sabah saatlerinde yemek arabasıyla gelen Min Xiao’nın rice noodle’larının.
Bu hafta Lower East Side, Chinatown, Little Italy sokaklarında başlıyoruz New York’ta gezmeye, perşembe Müdavimiyim listesi düşecek e-posta kutularına. Martta kaldığımız yerden, NYC’de turlamaya, bir gün geçirmeye devam.
Takıl peşimize!
Hazal

SOLİ
Seyahat ve kültür yayını SOLİ, şehirleri ve içindeki farklı kültürel toplulukları araştırmak üzere mahallelere ve mahallelilerin hikâyelerine odaklanıyor.