Selam, Ocak ayı tartışmalarına hoş geldin.
“Dilozof’un felsefe videolarının keşke bir de basılı hâli olsa…” diyenler için her ay bir dosya konusu belirleyeceğimizi, ayın ikinci haftasında konuk filozofa dair bir yazı yazacağımı, dördüncü haftasında ise o filozofla daha yakından tanışıklık kurmak isteyenler için önerilerden oluşan listelerimi paylaşacağımı söylemiştim. Thales’ten başlayarak postmodernistlere kadar varacağız, umarım!
O hâlde seni ocak ayı sayılarının konuğu olan, muhtemelen zaten hakkında bir şeyler bildiğin ya da en azından ünlü bir sözünü duyduğun Efesli Herakleitos ile tanıştırmak isterim.
Aynı Nehre Neden İki Kez Girilmez?
Heraklitos MÖ 535? - 475

Bugün en sevdiğim düşünürlerden birine ulaşmış bulunuyoruz. Sadece benim değil, Nietzsche’nin bile hayran olduğu bir filozof.
Her filozofun kendince tuhaflıkları vardı ve düşünceleriyle sıyrıldıkları noktalar vardı ama Herakleitos şu ana kadar anlattığım filozoflardan daha farklı biri benim için. Bu arada Herakleitos elimize en çok yazısı (fragmanı) ulaşmış olan kişi. Diğer düşünürlerin felsefelerine ilişkin bilgileri Aristoteles’in Fizik ve Metafizik gibi kitaplarından yani ikincil kaynaklardan edinmiştik. Oysa Herakleitos'un elimize fragmanları kalmış. Hatta bu fragmanlar Türkçeleştirilip Cengiz Çakmak’ın derlemesi ile Kabalcı Yayınevi tarafından yayımlandı. Herakleitos ile özel olarak ilgilenmek isteyenler bu kitabı edinebilirler.
Thales arkhenin su, Anaksimandros arkhenin apeiron, Anaksimenes arkhenin hava ve Pythagoras/Pisagor ise arkhenin sayılar olduğunu söylemişti. Herakleitos tüm bunlara karşı çıkarak arkheyi biraz daha farklı bir şekilde tanımlıyor.
“Her şey ateş ile ateş ise her şey ile değiş tokuştur.”
Evet, ateş! Ateşi düşünün, ateş sürekli olarak hareket halindedir ve karşılaştığı nesneleri değiştirme gücüne sahiptir. O hangi nesne ile karşı karşıya gelirse nesneyi kendi içerisinde eritir buna rağmen ateş hiç değişmeden varlığını korur. Herakleitos ateşi incelediğinde onda çok hususi ve çok özel bir nitelik olduğunu keşfederek oldukça heyecanlanmış olmalı.
Ben lisedeyken ilk felsefe dersi aldığımda klasik bir felsefe kitabı vardı. Orada Herakleitos'un arkheyi ateş olarak söylediği yazmıştı ve direkt aklıma şu gelmişti, “Ateş mi? Bu hiç de özel bir düşünce değil ki. Thales su dedikten sonra Herakleitos nasıl ateş demiş? Bunu nasıl düşünememiş, ateşin üstüne su atarsanız ateş söner….”
Daha sonra üniversitede Antik Çağ Felsefe Tarihi ve Metinleri dersi aldığımda Herakleitos'un aslında hiç böyle bir şey söylemediğini öğrendim. Ezberci lise felsefe kitabı "arkhe ateştir" deyip geçmişti. O ateş derken ateşin fiziksel mevcudiyetinden ziyade ateşteki oluştan bahsediyordu, yani varlıktan ziyade bir süreç. Herakleitos'un kastettiği arkhe bir çeşit oluş; önce varoluş sonra yok oluş. Burada hareket ve devinimin kendisine dikkat çekmek istiyor. Ondan önceki düşünürler de tabii ki doğada bazı şeylerin değiştiğini ve dönüştüğünü görmüştü. Ama kimsenin aklına evrendeki temel ilke ve arkhenin değişimin kendisi olduğu gelmemişti. Değişmeden kalan tek şey değişimin kendisidir! Bu noktada Herakleitos diğer düşünürlerden farklı olarak evrendeki temel ilkenin somut fiziksel nesneler veya apeiron gibi soyut bir kavram olduğunu değil, oluşun kendisi olduğunu söyler.
Panta Rhei! Her Şey Akar
Doğarız, büyürüz, yaşlanırız ve ölürüz. Sıcak olan soğuk olana kuru olan ıslak olana parlak olan sönük olana dönüşür. Bütün nesneler yok olmaya doğru sürekli olarak bir hareket ve devinim içindedir. Eğer her şey sürekli olarak birbirine dönüşüyorsa, yok olup yeniden var oluyorsa aslında her şey bir ve aynıdır.
Karikatür: https://daphilosophers.wordpress.com/
İnilen Yol ile Çıkılan Yol Birdir!
Evrendeki her şey devamlı devinip değişiyorsa siz de aslında dünkü sizle aynı kişi değilsiniz. Çünkü sürekli olarak zaman kavramı sebebiyle değişiyoruz. Herakleitos doğrudan zamana işaret etmiyor ama her şeyin bir devinim içinde olduğunu söylemek ileride nerelere gidecek tahmin ediyorsunuzdur. Çünkü bu zamanın kendisini sorunsallaştırmayı da gerektirecek.
Aynı Nehre İki Defa Girilmez!
Bu söz, Herakleitos'un belki de en ünlü sözlerinden bir tanesi. Aslında biraz tartışmalı bir söz. Herakleitos'un bu anlama gelen başka iki fragmanı var. Söylediğim şekli Herakleitos'un kendisine ait değil. Daha sonra onu okuyup yorumlayan Kratylos’a ait olduğu söylenir ama Herakleitos bu anlama gelebilecek birkaç söz söylüyor: “Aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. Biziz ve biz değiliz.”
Aynı nehre iki defa girilmez cümlesinden daha karmaşık bir cümle. "Biziz ve biz değiliz" sözü aslında çok da çelişkili. Hiçbir şeyin kendisi ile sürekli olarak özdeş olmadığından bahsediyor. Yani ‘A, A değil’ oluyor. Herakleitos'un burada nehir örneğini vermesi oldukça güzel. Şimdi bir nehir düşünelim, nehirdeki sular sürekli olarak aktığı için siz o nehre yeniden girdiğinizde su değişmiş olur. Farklı bir suyun içerisine girersiniz ama bir noktada da hâlâ aynı nehir olmaya devam eder. Çünkü nehrin içinde akan sular değişse bile nehrin yatağı o sulara hep aynı şekilde şekil verir. Suyu düzenleyen ve onu o şekilde tutan bir ölçü var. Nasıl ki nehrin yatağı bütün o akan suların ve değişimin ölçütü ise evrendeki bu değişimi kontrol eden ve ona bir düzen kazandıran değişmeden kalan bir ilke olması gerekiyor. Toparlarsak, değişime imkân verenin kendisinin değişmeden kalması gerekir. Bu ilke: logostur.
Kaynak: BBC
Logos ile birlikte Antik Yunan felsefesindeki en öne çıkan iki temel kavramı da ele almış olduk. Bunlardan ilki arkheydi.
Logosu doğrudan Türkçeye çevirmek oldukça zor çünkü çok fazla anlama gelebilen bir kelime. Grekçe ilginç bir dil. Gerçekten felsefe yapmaya ne kadar uygun bir dilmiş diye düşündürüyor. Logosun birden fazla anlamı var. Bunlardan bazıları şu şekilde:
- Ölçü
- Düzen
- İlke
- Oran
- Hakikat
- Akıl
- Söz
Şimdi konuyu biraz zenginleştirmek için bu noktada parantez açalım ve konudan sapalım. Anlatacaklarım çok ilginç yerlere gidecek…
Yuhanna İncili şöyle başlar: “Başlangıçta söz vardı. Söz tanrı ile birlikteydi ve söz tanrıydı…”
Bahsedilen hangi söz? Logos anlamındaki söz olabilir mi? Yani Hristiyanlık’ta Yuhanna İncili bu öğretiyi Herakleitosçu bir açıdan bu noktaya getirmiş olabilir miydi? Çünkü Herakleitos da tam olarak böyle bir logostan bahsediyor. Fark ettiyseniz Yuhanna İncili'nin sözü kullanma biçimi bugün bizim anladığımız laf anlamındaki söz değil. Antik Yunan felsefesinin ve bilhassa Herakleitos'un izini bu noktada görmek oldukça mümkün. Çünkü Herakleitos'un bahsettiği logosun anlamlarından biri "söz" derken böyle bir sözden bahsettim. Söz burada hakikatin kendisi.
Sizce Herakleitos için logosun mevcudiyeti ya da mahiyeti neydi? Tanrı gibi başka bir dayanak mı var? O mu bu logosu sağlıyor? Herakleitos buna ne der? Sürekli olarak zıtlıkların bir bütün olduğunu, evrendeki bütün çokluğun bir birlik olduğunu, arkenin ve logosun aslında aynı şey olduğunu söylerken sizin kafanızda bunu yaratmaya çalışmıştım. Bugün bizim bir inanış biçimi olarak gördüğümüz panteizm, Herakleitos için bir kozmoloji. Herakleitos bir panteist.
Onun için logos, arkhe, birlik ve çokluk hepsi doğayla aynı şey. Herakleitos özelinde burada bir tanrıdan bahsedecek, evren ve logosa önsel olarak doğanın kendisini bir tanrı olarak ele almamız gerekecek. Çünkü onun için, logosun farklı anlamlarında olduğu gibi ve Yuhanna İncili'nde söylendiği gibi düzen, evren, birlik, çokluk ve Tanrı hepsi aynı şey. Eğer Tanrı, evren ve logos hepsi aynı şeyse ve bir Tanrı yoksa biz neden varız? Neden buradayız?
“Logosun herhangi bir amacı yoktur. Zaman, dama oynayan bir çocuktur. Hükümdarlık gücü, bir çocuğun gücüdür.”
İşte bu cümle Nietzsche’nin büyük hayranlığını kazanan cümle. Evrenin temelinde bulunan logos bir çocuğun aklına benzetiliyor. Yalnız buradaki çocuk kendi kendiyle oyun oynayan bir çocuk. Nietzsche’nin ünlü benzetmesi ile deniz kenarında kumdan kale yapan sonra da sıkılınca kaleyi pat diye yıkan bir çocuk. Hem Herakleitos’un hem de Nietzsche’nin bu benzetme ile anlatmak istedikleri logos evreni veya bizi belirli bir amaca yönelik yaratmadı. Evren herhangi bir amacı olmaksızın var. Nasıl ki bir çocuk önce oyun oynamak için saatlerce bir şey inşa edip sonra canı istemediğinde pat diye o kumdan kaleyi yıkıyorsa evren de bu şekilde öylesine meydana gelmiştir ve zamanı geldiğinde de öylesine kendiliğinden yok olacaktır.
Şimdi bu düşünceyi anlamak bizim için biraz zor çünkü hem semavi dinler özelinde hem fizik yasaları özelinde biz sürekli evrende, doğada ve hayatta bir nedensellik arıyoruz. Bir neden ararsanız aslında bu, işin içinden çıkılmayacak bir kısır döngüye dönüşür. Bizim şu an evreni sorunsallaştırma biçimimiz bu yüzden sürekli olarak iki şey arasında bu nedenselliği aramak, yani determinist bağlantılar bulmak. Oysa bunu bir kenara attığınızda, semavi dinler için Tanrı ezeli ve ebedi ise Herakleitos'un bu düşüncesinin özelinde de evrenin herhangi bir amaç olmaksızın kendi kendine ezeli ve ebedi olarak var olduğu yatar.
Herakleitos konusunda anlatacaklarım şimdilik bu kadar. Umarım hoşuna gitmiştir ve seni de beni heyecanlandırdığı kadar heyecanlandırmıştır.
Bu ayın gelecek sayısında ise bu çılgın düşünür hakkında okuma, izleme, dinleme önerilerini paylaşacağım. 15 güne görüşmek üzere, meraklı kal!
Dilara
Eskiyle yeninin buluşması, nitelikli yayıncılığın dijitalde uzun ömürlü hâli Aposto Premium’da. Yemek ve Kültür, Notos, Toplumsal Tarih, yuzu, Mercado ve Arredamento Mimarlık gibi Türkçe yayıncılık sahnesinde entelektüel derinliğini ve uzmanlığını uzun yıllardır kanıtlamış, bağımsız yayıncılığıyla toplumun kültürel çölleşmesinin önüne geçen dergilerin arşiv niteliği taşıyan uzun ömürlü içeriklerini ve dijital versiyonlarını Aposto Premium’da takip edebilirsiniz.