Matbuat
Şimdi Reklamlar
Semtler, Mekânlar
Arkası İki Haftaya

İstanbul'da Sinir Hastaları

Toptaşı Bimarhanesi, Bakırköy Akıl Hastanesi ve Tan başmuharririnden bir öneri.

Prf. Mazhar Osman

Yeni sayıdan herkese merhaba,

Bu haftaki konumuz İstanbul, ruh sağlığı kurumları ve hastalar. Tan gazetesinin başyazarı Ahmet Emin Yalman'ın 1937 yılındaki Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne ziyaretini ve gözlemlerini aktardığı iki yazıyı paylaşıyoruz.

Meraklısına:

(Makale) Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Kısa Tarihi

(Araştırma) Deliler ve Doktorları: Osmanlı'dan Cumhuriyete Delilik-Rüya Kılıç

(Araştırma) Toptaşı Bimarhanesi: Delilik, Siyaset ve Toplum (1873-1927)-Fatih Artvinli

(Müze) Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Müzesi


Önemli bir güncelleme: Kupür, bundan böyle iki hafta bir sizlerle buluşacak.

Bir sonraki sayıda, İstanbul'daki tifo salgınını geçmiş gazetelerin nasıl gördüğünü incelemek üzere tekrar buluşalım,
Aposto Ekibi


Yazılarda değişiklik yapmadık; dil bilgisi ve yazım kurallarını olduğu gibi koruduk. Yazılardaki fikirlerin ve anlatıların tamamı arşiv niteliği taşıyor olup yayımlandığı döneme göre değerlendirilmesini rica ederiz. Yazılar, Aposto'nun genel yayın politikasıyla örtüşmeyebilir.

Kupür

Kupür

Geçmiş gazete ve dergilerden yazılar, makaleler, röportajlar. İki haftada bir cuma neşrolunur.

Matbuat

2000 Akıl Hastası Arasında Röportaj

Tımarhane Toptaşı ile Göçüp Gitmiştir

Akıl hastasına karşı şefkat duymak ve bakım ve tedavi müesseseleri kurmak hususunda Türk milleti asırlarca evvel, dünyada yeni yeni çığırlar açmıştır. Avrupada bir deliye, vücuduna şeytan bir mahlûk gözüyle bakıldığı kafesler içinde vahşi hayvan gibi, halka teşhir edildiği, zavallı delinin. hakaret ve vahşet gördüğü, hattâ vücudunda şeytan var diye Parlâmento karariyle yakıldığı debirlerde bizim akıl hastalarına mahsus muntazam yurtlarımız vardı. Eski vakıfnameleri tetkik edersek Üsküdardaki yurt için maydanoza varıncaya kadar her ihtiyacın düşünülüp zikredildiğini görürüz. Delilere mahsus müesselerde hastalara tam bir şefkat gösteriliyor, hattâ sinirlerini sükûnetlendirmek için musiki tedavisi yapılıyordu.

Unutmıyalım ki o sıralarda Avrupa, yıkanmak ve temizlenmek ne demek olduğunu bilmiyordu. Bizde ise umumî bir ihtiyaç diye adım başına hamam vardı...


Yazan: Ahmet Emin Yalman


Mazhar Osmanla

Bakırköy tarafından ne zaman geçsem yeşillikler arasında gizlenen bir mamure merakımı uyandırırdı. Burada birkaç sene içinde akıl ve sinir hastlıkları için kurulan geniş yurtları görmek, bu nevi yurtlar etrafında hayalimizin daima kurduğu esrarlı çemberi yarmak arzusunu uyardım.

Profesör Mazhar Osmanla ilk tesadüfte bu arzumu bildirdim. Bakırköy hastanesini ziyaret için bir gün kararlaştırdık. Tayin ettiğimiz saatte buluştuk, yola çıktık. Yolda ben bir düzüye sualler soruyordum. Eskiden daime yüksek, kasvetli dubarlar arasında görmiye alıştığımız bu nevi yurtları, şimdi yeşil ağaçlar arasında modern bir hastane halinde görmek, eski zihin itiyatlarına uygun gelmiyordu. Müesseseyi görmeyi beklemeden sabırsızca suallerle merakımı halle çalışıyordum. Suallerimden biri şu idi:

— Yâ azılı delileri bu yeşil mamureniz içinde ne yapıyorsunuz?

Üstat derhal cevap verdi:

— Azılı deliler bizde bulunmaz.

— Onları sizin gazete idarehanelerinde arayınız.

Bir kasaba ki...

Hepimizin yahut bir kısmımızın Mazhar Osmanın gözüne azılı deli diye görünmemiz çok ta tatlı bir şey değil... Üstattaki bu görüşün sebebini aradım. Meğer bir delinin diğer bir deliyi öldürmesi, vesilesile bazı gazetelerde çıkan tenkitlere çok kızmış. Beni bu meselede hakem yaptı. İtiraf edeyim ki müesseseyi gezip gördükten sonra Profesör Mazhar Osmanı gazetecilere kızmakta haklı buldum.

Eğer masa başında tenkitleri yazan gazeteler, Bakırköy mamuresini gezip görselerdi hiç şüphe yok ki başka bir kanaate varırlardı. Burada yüzlerce dönüm arazı ortasında iki bin küsur nüfuslu bir kasaba var. Burası dört tarafı yüksek duvarlarla kapalı bir tımarhane değil, geniş bir tedavi yeri... Hastalardan bir kısmı açık havada çalışıyor. Yüz bin kütüklük bağlara bunlar bakıyor. Civar yolları, kaldırımları bunların arasındaki ustalar yapıyor. "Hepsini höcrelere tıkmalı, açığa çıkarmamalı... diyecek olursak senede binlerce akıl ve sinir hastasını iyileştiren bir usulü, istisnai hâdise çıkar vehmiyle feda etmek lâzım...

Sonra şurasını da kabul etmek lâzımdır ki eldeki dar vasıtalara iki binden fazla hastaya bakmak imkânsızlığı mümkün kılmak demektir. İtalyada bu gibi müesselerde altı hastaya bir bakıcı düşüyor diye şikâyetler vardır. Bakırköyünde elli hastaya bir bakıcı düşmektedir.

Toptaşından sonra...

Profesör Mazhar Osman, hastane arazinin hududunda otomobilini durdurdu. Bu hudutla binalar arasında yarım kilometre kadar yolu yürüyerek ve konuşarak gittik. Profesör, uzaktan görünen ağaçlığı ve binaları göstererek dedi ki:

— Burası bir bimarhane veya hapishane değildir. Bizde bimarhane Toptaşıyle beraber kapanmıştır. Gördüğünüz binalar, akıl ve sinir hastalıklarına mahsus bir tedavi müessesesidir. Buraya bimarhane demek hastalara lüzumsuz bir hakarettir. Buradaki hastaların çoğu deli değildir. Tedavi edilecek ârızı akıl ve sinir hastalıkları vardır.

Çok acı

Profesör Mazhar Osmanın bu sözleri üzerinde durmak, düşünmek lâzımdır. Çoğumuz dünün Avrupasını tanımıyoruz ve Türk yurdunun asırlarca evvel sıhhî teşkilât ve hayat seviyesi bakımından kahir üstünlüğünü bilmiyoruz.

Mazhar Osman, asırlarca evvel bu kadar üstün mevkide bulunan bir memleketin, Avrupada büyük bir hızla inkişaf ederken, akıl hastalıklarına alâka bakımından en aşağı derecelere düşmesini, Avrupanın modern müesseseleri karşısına bir Toptaşı çıkarmasını çok acı bulmuştur. Bu acılığı etrafına duyurmak için bir idealist adam sıfatile otuz sene çalışmıştır.

Sözünü işittirecek yerde Üniversite kapılarını kapalı bulmuştur. Senelerce müddet; mesleklerine düşkün 15, 20 arkadaş, kendi aralarında âdeta hususi bir Üniversite muhiti kurmuşlar ve sinir hastalıkları hakkında olgunlaşmıya, araştırmalar yapmıya ve alâka uyandırmıya çalışmışlardır.

Ve Bakırköy...

Bu idealist arkadaşlar, seslerini Cumhuriyet devletinde, Sıhhiyet Vekili Doktor Refiğe duyurmıya muvaffak olmuşlardır. Mazhar Osman diyor ki:

— Bu fani dünyada bir adama karşı minnettarlık duymak lâzımsa ben de Doktor Refiğe minnettarım. Gördüğünüz bütün bu eser onun eseridir. Onun devamlı alâkası ve yardımile vücut bulmuş, ileri gitmiştir.

Toptaşını yıkmak ve bir akıl hastanesi kurmak kararlaşınca yer aradık. Ben evvelâ Darülâcezeyi istedim. Orasını almak mümkün olmadı. Sonra burasını düşündük. Harp zamanında silâhsız askerleri meşgul etmek maksadile burada Reşadiye diye bir kışla yapılmıştır. Harp zamanında Fransızlar burasını (Mak Mahon) kışlası adı altında işgal etmişler. Senegalliler burasını bir Pompei harabesine çevirmişlerdi. İşte biraz sonra göreceğiniz müessese, bu harabe üzerine kurulmuştur.

Profesör Mazhar Osman'ın verdiği bu izahatla işin mukaddime faslı kapanmıştı. Bakırköy akıl ve sinir hastanesile uzaktan uzağa tanışmıştık. Şimdi müesseseyi yakından ve içinden görmek üzere bağlar, tarlalar ve ağaçlıklar arasında, bina kümesine doğru ilerledik.


Kaynak: Tan, 19 Haziran 1937, Sayfa 7.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.

Bimarhane, Hastane ve Depo

Birkaç hafta evvel Doktor Mazhar Osmanla beraber Bakırköy sinir ve akıl hastalıkları tedavi müeccessini gezdim. Gördüklerimi ve duyduklarımı üç yazı halinde bundan evvel kısaca yazdım.

Yazan: Ahmet Emin Yalman


Birkaç hafta evvel Doktor Mazhar Osmanla beraber Bakırköy sinir ve akıl hastalıkları tedavi müeccessini gezdim. Gördüklerimi ve duyduklarımı üç yazı halinde bundan evvel kısaca yazdım.

Bugün de Bakırköy ziyareti neticesinde vardığım umumî intıbaları, bir memleket meselesi vazifesiden ifadeye çalışacağım.

Her işimize iki istikmaetten bakmak lâzımgelir. Biri eskiye nisbetle aldığımız yol, ikincisi de bizi ideal şekilden ayıran mesafesidir.

Toptaşına nisbetle Bakırköy iftihar edilecek bir adımdır. Mühim bir ileti gidiştir. Sıhhiye Vekili Doktor Refiğin çok anlayışlı yardımından istifade ederek Doktor Mazhar Osman ve arkadaşları güzel bir eser yaratmışlardır. Bakırköy susuzluk içinde yanarken, burada arteziyen kuyularile bol su bulunmuş, yeşil bir mamure vücude getirilmiştir.

Bakırköy müessesesi dar bir saha içinde iki bin hasta ile meşgul oluyor ve tedavinin en modern şekillerini tatbik ediyor. Hastalar arasındaki tâli hastalıkların herbirine karşı ayrı ayrı tesisatı vardır. Bundan başka Bakırköyünde Tıp Fakültesi talebesi, takım takım tatbikat görüyor. İlmî araştırmalarla da çok ciddi bir suretle uğraşılıyor.

Fakat bütün bu iyiliklere rağmen Doktor Mazhar Osmanın Bakırköyün bimarhane halinden kurtulduğuna ve tam bir akıl hastanesi olduğuna dair ısrarla ileti sürdüğü iddiâyı kabul edemiyeceğim. Bakırköy modern bir akıl hastanesi diye düşünülmüş ve kurulmuştur. Fakat bunun ortasında bir bimarhane de devam edip gidiyor.

Doktor Mazhar Osman, memleketteki sinir ve akıl hastaları için 18 bin yatak bulunması lâzımgeleceğini söylüyor. Bakırköyünden başka Manisada ve Elâzizde daha küçük ölçüde akıl hastaneleri vardır. Birçok memleket hastanelerinde de sinir hastaları için yataklar ayrılmıştır. Fakat bunların hepsi nihayet dört bin yatağı geçmez.

14,000 yataklık bir ihtiyaç açık kaldığına göre, memleketin her tarafından hergün Bakırköye resmî ve hususî telgraflar yağıyor:

"Hasta göndereceğiz. Yer var mı?"

İster istemez menfi verap veriliyor. Çünkü Bakırköyündeki yataklardan çoğu, ya şifa kabul etmiyen veya çok uzun tedavilere ihtiyaç gösteren hastalar tarafından işgal ediliyor. Bu yüzden müessesenin verimi çok azalıyor. 

Bugün akıl hastalıklarından bir çoğu doğru bir teşhis ve tedavi ile şifa bulduğuna göre teşkilât noktanı, belki de birçok kıymetli vatandaşların şifa imkânından mahrum kalmasına, ârızî bir sinir rahatsızlığının delilik halini almasına sebep oluyor.

Bundan başka tedavi müessesesile şifa bulamıyan hastalara mahsus deponun bir arada olması, hastanenin iyi bir surette vazife görmesine mâni oluyor.

Müşterek kovuşlarda veya biribirine yakın bir komşu binalarda akıl ârızalarının öyle tezahürleri var ki, bu muhitte şifa bulmak şöyle dursun, akıllı bir adamın aklını oynatmaması çok güçtür.

Diğer bir mahzur da bu dar sahada bilhassa şifa kabul etmiyen delileri meşgul etmek imkânı bulunmamasıdır. Bakırköyünde çalıştırılan deliler vardır. Fakat miktarca çok azdır. Halbuki modern müesseselerde hemen her nevi deliyi meşgul edecek elişleri bulunuyor, bunun tedaviye de faydası oluyor. Sabahtan akşama kadar meşgul edilemiyerek haykıran, bağıran bir deli, şifa bulabilecek akıl hastaları için çok elemli ve sıkıntılı bir komşudur.

Ben Bakırköy hastanesini ziyaretten sonra şu kanaate vardım ki, yapılacak iş, tedavi kabul etmiyen veya uzun tedavilere ihtiyaç gösteren hastalar için memleketin sinirliler için müsait iklimli, ucuz bir yerinde, kır ortasında bir depo vücude getirmektir. Hastalar bu depoda hem bakılır, hem tedavi görürler, hem de çalıştırılarak yiyeceklerinin, giyeceklerinin büyük bir kısmını kendileri yetiştirirler. Bu deponun şimdiki hastanenin bazı kısımlarından daha insanca bir manzarası olabilir.

Bakırköy hastanesinin yataklarını senelerdenberi işgal eden arızalılar böyle bir depoya nakledilince büyük sinir ve akıl müessesesemizin verimi derhal yükselir. Buraya her hasta gelir, karantina ve müşahade zamanını geçirir. Teşhis kondurulur. Kısa bir tedavi ile iyi olacaksa muhafaza edilir. Aksi halde depoya gönderilir.

Memleketin muhtaç olduğu 18 bin yatağı vücude getirmek için çok zaman ister. Fakat depo usuliyle bir kısım hastalar tecrit edilirse davanın büyük bir kısmı halledilmiş olur. O zaman Bakırköy tam bir hastane olur ve yatakları devamlı bir surette dolup boşanarak muvakkat ârızalara uğrıyan vatandaşlara müessir bir surette el uzatmak imkânı bulur.


Kaynak: Tan, 31 Temmuz 1937, Sayfa 1 ve 9.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Şimdi Reklamlar
Semtler, Mekânlar

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, 1930. (Kaynak: Eski İstanbul)

Bakırköy Sahili, 1937. (Kaynak: Eskiden İstanbul)


Arkası İki Haftaya

İstanbul'da tifo salgını.

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Kupür

Kupür

Geçmiş gazete ve dergilerden yazılar, makaleler, röportajlar. İki haftada bir cuma neşrolunur.

YAZARLAR

Kupür

Geçmiş gazete ve dergilerden yazılar, makaleler, röportajlar. İki haftada bir cuma neşrolunur.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

şeytan

Ahmet Emin Yalman

Bakırköy

Doktor

Mazhar Osman

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi

İstanbul

o

İLGİLİ OKUMALAR

0%

;