aposto-logoÇarşamba, 29 Mart 2023
aposto-logo
Çarşamba, Mart 29, 2023
Premium'a Yüksel
Kadrajda Müzik
Hayaller Alemi
Öneri Halkası
Bugünkü Destekçimiz
Bir Kare, Bir Hikâye
Gelecek Program

Kadrajına Müziği Alan Fotoğrafçılar #9 | Cem Gültepe

Cem Gültepe'yle hissiyatlı anların içinde, silüetlerin ardındaki duyguların izindeyiz. Kadrajda müzik, elimizde başka söze ihtiyaç duymayan fotoğraflar var.
Beykoz Kundura ile birlikte

Belgeselciler buluşuyor: Kundura DocLab başvuruları başladı Kundura DocLab başvuruları 13 Şubat'a kadar devam ediyor Beykoz Kundur a ’nın 8 - 14 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek, film ve tiyatro pratiğini bir araştırma sürecinde bir araya getiren belgesel laboratuvarı Kundura DocLab , 13 Şubat’a kadar başvuru kabul etmeye devam edecek. Nedir? Bu yıl ilki yapılacak Kundura DocLab , belgesel alanında sinema ve tiyatro yönetmenlerine yönelik hazırlanan, disiplinlerarası bir proje ve kapasite geliştirme programı. Neden önemli? Sinema ve tiyatronun arasında güçlü bir bağ bulunduğuna yönelik inançtan yola çıkarak hazırlanan Kundura DocLab programı; belgesel pratiği yapan, metodolojileri derinlemesine geliştirmek ve deneyimini artırmak isteyen, araştırma odaklı çalışan tüm film ve tiyatro yönetmenlerine açık bir platform sunuyor. Kimler var? Seçilen 10 belgesel projesinin 6 Mart ’ta duyurulacağı Kundura DocLab’in jürisi yapımcı Dilek Aydın ; araştırmacı, akademisyen ve küratör Gurur Ertem ; yönetmen ve küratör S. Buse Yıldırım ve mimar, sanatçı ve araştırmacı Yelta Köm ’den oluşuyor. Katılımcılara bir hafta boyunca kapsamlı bir deneyim sunacak program ise dramaturg Aljoscha Begrich ve yaratıcı sinema yapımcısı Bruni Burres ’in danışmanlığında hazırlanacak. Kundura DocLab hakkında detaylı bilgi için burayı ziyaret edebilir, formu doldurarak 13 Şubat’a kadar başvuru yapabilirsin.

Daha fazlasını öğren

Fotoğraf: Deniz Sabuncu

Merhaba. Odağımıza müzik fotoğrafçılarını aldığımız serinin sondan bir önceki sayısına hoş geldin. Bu sayının konuğu Cem Gültepe oldu. Sayısız konser vardır Cem’le karşılaştığım. Sahne önünden arkalara geçerken, bir sahneden diğerine koştururken ya da o işine odaklı bir şekilde doğru açıyı bulmak için hemen önümde yer alırken… Her zaman göz göze geliriz (Bunun tesadüf olmadığını da birazdan okuyacağın yazıda öğreneceksin). Anların hissiyatına güvenerek gülümser, bakışır veya selamlaşırız. Orada olmanın paydaşlığına sığınırız. 

Kadrajına Müziği Alan Fotoğrafçılar serisinin kendi adıma son yazısında Cem Gültepe’yi konuk ettiğim için mutluyum. Bu sayede gizli konser arkadaşımı daha yakından tanıma fırsatım oldu. Onunla vizör sınırları içinde değil de gözün kalple olan saklı yollarında dolaşmak bir ayrıcalıktı. Belli ki ikimiz de bir sonrakinin arifesindeyiz. Tekrardan buluşmak üzere.

📽️ Başrol müzik: Başrol Müzik, temasını bizim belirlediğimiz, seçkisini Kadıköy Sineması’yla birlikte oluşturduğumuz Duende’nin film gösterim serisi. Başrol Müzik'te her ay müziğin farklı türlerinden bambaşka hikâyeler anlatan bir filmle buluşacaksın. Seri Damien Chazelle’nin üç dalda Oscar kazanan ve müzik konservatuvarındaki acımasız öğrenci ve eğitmen ilişkisine kadrajlanan Whiplash filmiyle açılıyor. 2 Şubat Perşembe günü saat 21:30’da Kadıköy Sineması’nda görüşmek üzere. Biletler tam burada.

Neler var bu sayıda? 

📷 Kadrajda müzik: Hissiyatın peşinde, karanlığa düşen silüetlerin izinde
😇 Hayaller alemi: Annie Leibovitz’in John Lennon & Yoko Ono fotoğrafı, Nick Cave & The Bad Seeds'in The Boatman's Call albüm kapağı
👀 Öneri halkası: Elvis and the Birth of Rock and Roll kitabıJim Marshall ve Ross Halfin fotoğrafları
📸 Bir kare, bir hikâye: Yıl 2019. Kadrajda Fazıl Say.

İhtimallerin heyecanına kapılanlar,
Taner

Kadrajda Müzik

Hissiyatın peşinde, karanlığa düşen silüetlerin izinde: Cem Gültepe

Başka söze gerek duymayan fotoğrafların sahibi Cem’le tanışmak üzeresin.

Hatırlamak, seçerek unutmaktır. Fotoğrafçılık, seçili anların sanatıdır. Kendi içinde bir tepkidir. Karşılaşılan anlara verdiğim reaksiyonlar epeydir gündemimde. Tetikleyici mekanizmadan öte o tepkiyle baş başa kalmak meselem. Deney alanlarımın çoğu konserler. Önce duyguyu çağırmak. Sonra sayfa ucu kıvrılı anıyı bulup açmak. Görüntüleri, kokuyu, tatları, sesleri, bazen de sessizliği yavaş yavaş o sayfanın içine yerleştirmek. Finalde, kendi kendime uzanmak. Yaşadıklarıma çarparak tekrardan nefes almaya başlamak. 

Bu sayısız bir döngü. Hiçbiri birbirinin aynısı değil. O güne ait bir fotoğrafa bakmak da buna dahil. Aklıma hafızamın derinliğine düştüğüm ve ona karşı güvenimi kaybettiğim zamanlarda okuduğum Douwe Draaisma’nın Unutmanın Kitabı’ndan not aldığım bu söz geldi: “Şayet anılarımız gerçekten dokunulmaz olsaydı ve en güvenli şekilde kaydedilseydi, anı nesnelerine gereksinim duymazdık. Anılarımızı besleyip büyütürken sonuca değil, o süreçteki sevgi ve bağlılığa bakmak gerekir.” 

Hikâyesine eşlik edeceğin Cem Gültepe de çektiği karelerde, daha doğrusu seçtiği anlarda tek bir görüntüyü düşünmeyen bir fotoğrafçı. Onun için hisler çok daha öncelikli. Fotoğraf, anları geri çağırmak ve duyguların arasında kalmak için bir araç. Hatırla zihinde kalan o fotoğrafı? Nefesin hızlandı mı? Kalp atışlarını duymaya başladın mı? Arkadan boğuk sesler gelmeye başladı mı? Evet doğru yerdesin. Başka söze gerek duymayan fotoğrafların sahibi Cem’le tanışmak üzeresin.

Jon Bon Jovi, Türk Telekom Arena, 8 Temmuz 2011 | Fotoğraf: Cem Gültepe

Coşku içinde sakinlik
Çocukluğunun perdesini açmak istediğimde Cem’in bu bölümü hızlı geçmek istediğini fark ettim. Ailesinde müzikle ve fotoğrafla ilgilenen hiç kimsenin olmadığını bilmem yeterliydi onun için. Cem ilk konserine evden özgürce dışarı çıkabildiği zamanlarda, onun tabiriyle ergenlik dönemlerinde gitmeye başladı. 90’lı yılların ikinci yarısıydı. Çocukluk arkadaşı Serdar, sıkça gittikleri rock müzik konserlerinde hep yanında olandı. Kulağı daha çok gitar seslerindeydi. İlk dikkatini çeken şarkılar Cat Stevens’a aitti. Peşinden hemen Bon Jovi’nin de yerinin ayrı olduğunu ekledi. Hatta grubun These Days albümünü 90’lık kasete çektirdiği bilgisini verdi. Belli ki grubun '93 yılında İnönü Stadyumu’nda yarattığı etki Cem’i de içine aldı. Asıl buluşmaları da sırf konsere yetişmek için askerliği boyunca izin kullanmadığı, grubun 2011 yılında gerçekleşen ikinci ziyaretinde oldu. Bu sefer yanında olan başkasıydı.

Cem’e konserlerde nasıl bir müzik dinleyicisi olduğunu sorduğumda “Sahnede olan biteni izlemeyi daha çok seviyorum.” diyerek genelde sakin kaldığını söyledi. Ancak Metallica konserinde deli gibi zıpladığı ayrıntısı vermeden de geçmedi. Onun izleme isteği ve tüm o coşku içindeki sakinliği, bugün çektiği fotoğraflardaki en değerli destekçisi.

Kendi izinin peşinde
Her ne kadar Cem ilk konserinden bu yana müziğin peşini bırakmamış olsa da çayır çayır çıkan gitar seslerini bir kenara koyup onun fotoğrafla tanışmasına eşlik etme vakti geldi. Cem, 2004-2005 yıllarında bir elektronik eşya satan markette çalıştı. Markette yazıcıların olduğu bölümden sorumluydu. Bir gün yazıcı markalarından biri olan Canon, Türkiye genelinde marketteki satıcıların performansını arttırmak için bir ödül puan sistemi başlattı. Sattığı ürün başına puanlar toplayan Cem, o dönem Canon’un en iyi kompakt fotoğraf makinasını almaya hak kazandı. O da hiç düşünmeden tercihini o makinadan yana kullandı.

Leonard Cohen, Ülker Arena, 19 Eylül 2o12 | Fotoğraf: Cem Gültepe

İlk başlarda sokak fotoğrafları çeken; bunun için Samatya’da, Çapa’da geziler yapan Cem, yavaş yavaş fotoğrafçılığa ilgi duymaya başladı. Ancak bir sorun vardı. O dönem fotoğrafçıların paylaşımlar yaptığı portallarda fotoğraflara hep bir hikâyenin de eşlik etmesi lazımdı. Cem’e göre fotoğrafların başka sözlere ihtiyacı yoktu. Fotoğraf en yalın hâliyle zaten hikâyenin karşılığıydı. O dönem benzerlerinin dışına çıkan Cem, bir süre makinasına hiç elini sürmedi. Gerekçesi çok netti: “Çünkü o ben değildim.” Cem’in kendine dair cümlelerinde asla tereddüt yok. Bugün olduğu yer de gelecekte ulaşmak istedikleri de gayet açık. Kendi izinin peşine düşünce geriye sadece önüne çıkan yolda ilerlemek kalır. 

Kadrajda müzik var
Cem için kıvılcımın nerede ve ne zaman çaktığı belli değil. Fotoğrafla birlikte peşine düştüğü gerçeklik onu bir şekilde müziğe sürükledi. Hisler her zaman öncelikliydi. Buluşmanın yeri belli olmasa da vakti çoktan gelmişti: “Müzik zaten bir hissiyat işi. Sahnede olanlar ne kadar gerçek dışı olabilir ki? Çektiğim fotoğraflarda ortak bir hissiyat var. Garip bir şekilde en başından beri hep o hissiyatı sevdim. Bugün de aynı şeyi seviyorum. Hep onun peşindeyim. Sanatçıların hissiyatları, güçlü ifadeleri… Sadece yüzde değil, ellerinde ya da ayaklarında o bir ifade var. Onlar da hissiyatın bir parçası. Bu hissiyatı yakalamak konser fotoğrafçılığını sevme sebebim oldu.”

Stefanie Callebaut (SX), Zorlu PSM, 20 Nisan 2017 | Fotoğraf: Cem Gültepe

2006 yılında eline fotoğraf makinası geçtikten birkaç yıl sonra konser fotoğrafları çekmeye başlayan Cem, bu ilgisini epey bir zaman ara yollardan sürdürmek zorunda kaldı. O dönem konserlere akreditasyon almak kolay değildi. Tek yol konserlere makinasını izin almadan sokmaktı. Aylık etkinlik duyurularını takip edip çekmek istediği isimleri seçerek hepsini tek tek fotoğrafladı. O dönem konser fotoğrafçılığından hiç para kazanmamasına rağmen kredi çekerek kendisine 70-200mm lens ve profesyonel bir fotoğraf makinası satın aldı. Ve tüm ekipmanını 2014 yılının Temmuz ayında İTÜ Stadyumu’nda gerçekleşen Metallica konserine izinsiz sokmayı başardı.

Büyük isimler, eşsiz anlar
Metallica konseri Cem’in fotoğrafçılık kariyeri için de bir kutlama, bir dönüm noktası oldu. Daha da önemlisi Cem için yapbozun bir parçası gibiydi. Bon Jovi ya da Metallica, hepsi kariyeri boyunca çekmek istediği büyük isimlerin, eşsiz anların hazırlığıydı onun adına. O gün İTÜ Stadyumu’na geldiğinde 15 farklı giriş kapısı olduğunu gördü. Gerisini Cem’den dinleyin: "Bütün kapıları izledim. Çok iyi hatırlıyorum 12 numaralı kapıda güvenlikten sorumlu bir tane kadın vardı. Güneşin altında saatlerdir çalışmaktan yorulmuştu. Ben de fotoğraf makinasını çantanın en dibine yoktum. Üstüne bir tane gömlek attım. Üstüne de iki tane pet şişe su koydum. İçeri su sokmak yasaktı. Dedim bu şimdi suları alır sonra da geç der. Tam da öyle oldu. İçeriye girdim. Sahne önü bilet almıştım. Çok erken gitmeme rağmen bir iki sıra geriden, insanların arasında kalarak konserin fotoğraflarını çektim.”

James Hetfield (Metallica), İTÜ Stadyumu, 13 Temmuz 2014 | Fotoğraf: Cem Gültepe

Beklenen oldu. Cem, 2014 yılında profesyonel olarak konser fotoğrafları çekmeye başladı. Ancak fotoğrafçılık hiçbir zaman tek işi olmadı. Hava kararınca beliren performans fotoğrafçılığıyla birlikte gündüzleri grafiker olarak çalıştı. Hâlâ da öyle. Önce tüm grafiker programlarını öğrendi. Ardından iki yılını matbaanın her bölümünde çalışarak geçirdi. Nedeni yine çok netti: “İşi ilk mutfağında öğrenmek istedim.” Demiştim. Cem’in kendine dair cümlelerinde asla tereddüt yok. Grafikerlik kariyeri vakti geldiğinde bir ajansa geçerek o dünyaların içinde devam etti. Ancak merkezinde her zaman fotoğrafçılık oldu. Yılda 500’e yakın performans çeken Cem, güne hep bir gece önce çektiği fotoğrafları düzenleyerek başladığı bir rutine sahp. Bunun nedeni: “Hemen görmek istiyorum çektiğim fotoğrafın ne olduğunu. O istek hep çok taze duruyor. Zaten çekerken ne olacağı zihnimde canlanıyor. İşte o hâlini görmek istiyorum.”

Franz Ferdinand Zorlu PSM, 19 Haziran 2019 | Fotoğraf: Cem Gültepe

İyi bir konser fotoğrafı
Cem’le iyi bir konser fotoğrafının tanımını konuşmanın vakti geldi. Bu aynı zamanda onun fotoğraflarında oluşturduğu kimliğin de bir parçası demek. Üzerine uzun uzun konuşsak da iki şey ön plana çıktı. Yaşanmışlık ve hissiyat. Cem’e göre bir konser fotoğrafı, çekildiği anın içinden çıkıp canlılık veriyorsa ve bununla birlikte duyguları tetikliyorsa tamamdır. O, iyi bir konser fotoğrafıdır. İlk başlarda yüzlere odaklanan, hatta gözü kapalı fotoğrafları kenara ayıran Cem, hissiyatın peşine düştükçe sahnedeki performansçının farklı ifade anlarını, çeşitli duygu durumlarını keşfetti: “Zamanla detaylara girebilmeyi keşfettim. Ellerdeki, ayaklardaki ifadeleri görmeye başladım. Fotoğrafta ses olmadığı için sanatçı neyi ifade ediyorsa onu alıp fotoğrafın içine dahil etmek gerekiyor.”

Tesseract, Zorlu PSM, 8 Temmuz 2019 | Fotoğraf: Cem Gültepe

Cem için ideal açı, doğru kadrajlar ya da güçlü ışıklar yoktu. Peşinden gittiği hissiyat karşısına çıktığında çekilen fotoğraf, o an mevcut her şeyi ideal hâle getiriyordu. Yanlış diye kodlanan her şey, saniyelerin içine sıkışmış duygular sayesinde kendi gerçekliğini yaratıyordu. Bir başka deyişle kendi sözünü söylüyordu. Bu da zaten Cem’in en baştan beri aradığıydı. Bu farkındalık, Cem’in fotoğrafını çektiği gruplara ön hazırlık yapmamasını ve sahneden aldıklarına verdiği tepkiye güvenmesini sağladı. Bir de renksizliğin, yani siyah beyazın baskınlığını kabul etti: “Siyah beyaz fotoğraflar tam yaşanmışlığın karşıtı. Şimdi sen bir şeyi hatırlarken gözlerinin önüne görüntüler hep parça parça gelir. Ben de fotoğrafta netliği o yüzden çok sevmiyorum. Fotoğraf ne kadar netlikten uzaklaşırsa o kadar yaşanmışlık hissi veriyor. Bir de siyah beyaz olursa tam bir yaşanmışlık etkisi katıyor.”

Nick Cave, Parkorman, 21 Ağustos 2022 | Fotoğraf: Cem Gültepe

Konserden öte ruhani bir buluşma
Konuyu bir şekilde geçtiğimiz yaz gerçekleşen Nick Cave & The Bad Seeds konserine getirdim. O günden bana kalanların arasında Cem’in çektiği fotoğraflar da var şüphesiz. Konser başlamadan paylaştığımız heyecana tekrar uğramak istedim. “O nasıl bir duygu yoğunluğuydu?” diyerek anlatmaya başlayan Cem’de konserin bıraktığı etki düşündüğümden de fazlaydı. Unutamadıklarından biri Nick Cave’in ölen oğlu için yazdığı ve “Keder, ardındaki parlak hayaletlerin izini sürer.” diyerek sözlerini açıkladığı Bright Horses şarkısını söylemek için öne geldiği anlar. Cem, Nick Cave’in şarkıyı söylerken gözlerinin üstüne bir perde indiğini ve etrafındaki kalabalığı asla görmediğini fark etti. Nick Cave’in kendisini zihninde canlanan silüetlere esir bıraktığı o anlarda Cem’in eli fotoğraf makinasına gitmedi: “Bu da bana kalsın diye düşündüm. Zaten çok iyi fotoğraflar çekecektim. Bir mahrem olarak görmedim ancak çok etkilendim.” 

Bugüne kadar yüzlerce konser çeken Cem, Nick Cave & The Bad Seeds konserinde ilk kez kalabalığın kendisine fotoğraf çekmek için yer verdiğini ve önlerine geçmesinden rahatsızlık duymadığını fark etti: “Herkesi tek bir yerde buluşturdu. O an ne yaptığın önemli değildi. Şarkı mı söylüyorsun? Fotoğraf mı çekiyorsun? Fark etmezdi. Herkes tek bir hissiyatta buluştu. Herkes bir bedende gibiydi.” Cem’in söylediklerine takılmamak elde değil. Konserin bende bıraktığı izler hâlâ çok taze. Cem’de yarattığı değişimse bir o kadar derin. Bu konserin onun fotoğrafçılığında bir dönemi kapattığı, hep hayalini kurduğu Mick Jagger, Rammstein, Radiohead gibi büyük isimlere bir adım daha yaklaştırdığı düşüncesinde. Bu hissiyatı hep yanında taşımak için bulduğu yolsa güne başlama alarmını The Weeping Song olarak seçmek oldu. Hiç fena fikir değil. Tabii ki Nick Cave’in vokali girmeden kapatmak şartıyla.

James Carter, Zorlu PSM, 21 Ekim 2019 | Fotoğraf: Cem Gültepe

Tamamlanmayan bir kitap
Bugüne not düşmek istediğim bir konu daha var. O da Cem’le görüşmemiz sırasında konunun sıklıkla geldiği hayalindeki fotoğraf kitabı. Cem, şimdiye kadar verdiği tüm kararları, çektiği tüm fotoğrafları o kitap için yaptı. Belki öyle değil. Ancak sohbetimizden bana kalan bu oldu. Konser fotoğraflarını arşivlediği sabit diskin içinde kitap için ayırdığı fotoğrafların yer aldığı ayrı bir dosya da mevcut. İçinde epey bir fotoğraf olmasına, hatta tasarımı, yerleşimi ve çıkacağı yayınevinin belli olmasına rağmen Cem için kitap henüz basılmaya hazır değil. O kitap Cem için bir yandan tamamlanmamışlığın sembolü. Çekeceği büyük konserler ve müzik tarihine bırakacağı zamansız kareler için sonsuz bir motivasyon kaynağı. Bu yazıdan sonra o anı görmek benim için de ayrıca kıymetli.

Cat Sevens & Chick Corea, Zorlu PSM, 12 Mayıs 2017 | Fotoğraf: Cem Gültepe

Bir yazıyı sonlandırmak en zoru. Geriye duyguların ışık tuttuğu Cem’e ait bir silüet kalsın istedim. Bu yüzden son sözü ona bıraktım: “Fotoğraf makinası gibi bir nesnenin varlığına sinir oluyorum. Keşke zihnimizdeki anları direkt aktarabiliyor olsaydık. Konserlerde yakaladığım o hissiyat, makinanın hissiyatı değil. Zaten yapamaz bunu. O tamamen benim hissiyatım. Belki ifade etmekte zorlandığım duyguları fotoğraflarda buluyorum. Bu yüzden fotoğraf makinasıyla çekilmez gerçek fotoğraflar. O sadece var. O kadar.”

Bizi buluşturan duyguların varlığına…

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Hayaller Alemi

Yoko Ono & John Lennon | Fotoğraf: Annie Leibovitz

Yoko Ono & John Lennon | Fotoğraf: Annie Leibovitz

Hangi fotoğrafı yeniden çekmek isterdin?

Annie Leibovitz’in Rolling Stone dergisi için çektiği John Lennon & Yoko Ono fotoğrafını yeniden çekmek isterim.

Kiminle baş başa kalıp nerede olmak ve onu nasıl çekmek isterdin?

Sade Adu’nun portrelerini ve sahne üstünde silüetini çekmek isterdim. Nerede olduğu hiç önemli değil.

Hangi albümün kapağını çekmek isterdin?

Nick Cave & The Bad Seeds'in The Boatman's Call albümünün kapağını çekmek isterdim.

Kimlerin konserlerini fotoğraflamak isterdin?

The Rolling Stones, Rammstein, Radiohead, Sade Adu ve Chris Isaak.

Hangi konseri fotoğraflamak isterdin?

Michael Jackson'in 1988 yılında Wembley Stadyumu'ndaki konserini fotoğraflamak isterdim.

Öneri Halkası

David Bowie & Mick Rock | Kaynak: davidbowie.com

Daha önce çektiğin ve daha farklı çekmek istediğin fotoğraflar?

Hiçbiri. Her şey doğrusu ve yanlışıyla olması gerektiği gibi oldu.

Favori müzisyen ve fotoğrafçı iş birliklerin neler?

İşbirliğinden çok Mick Rock ve David Bowie’nin müzik dünyasında birlikte büyümeleri.

Favori  fotoğraf kitapların neler?

Alfred Wertheimer, Elvis and the Birth of Rock and Roll.

Hangi müzik fotoğrafçılarını takip edelim?

Jim Marshall ve Ross Halfin.

Bugünkü Destekçimiz

Belgeselciler buluşuyor: Kundura DocLab başvuruları başladı

Kundura DocLab başvuruları 13 Şubat'a kadar devam ediyor

Beykoz Kundura’nın 8 - 14 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek, film ve tiyatro pratiğini bir araştırma sürecinde bir araya getiren belgesel laboratuvarı Kundura DocLab, 13 Şubat’a kadar başvuru kabul etmeye devam edecek.

Nedir? Bu yıl ilki yapılacak Kundura DocLab, belgesel alanında sinema ve tiyatro yönetmenlerine yönelik hazırlanan, disiplinlerarası bir proje ve kapasite geliştirme programı.

Neden önemli? Sinema ve tiyatronun arasında güçlü bir bağ bulunduğuna yönelik inançtan yola çıkarak hazırlanan Kundura DocLab programı; belgesel pratiği yapan, metodolojileri derinlemesine geliştirmek ve deneyimini artırmak isteyen, araştırma odaklı çalışan tüm film ve tiyatro yönetmenlerine açık bir platform sunuyor.

Kimler var? Seçilen 10 belgesel projesinin 6 Mart’ta duyurulacağı Kundura DocLab’in jürisi yapımcı Dilek Aydın; araştırmacı, akademisyen ve küratör Gurur Ertem; yönetmen ve küratör S. Buse Yıldırım ve mimar, sanatçı ve araştırmacı Yelta Köm’den oluşuyor. Katılımcılara bir hafta boyunca kapsamlı bir deneyim sunacak program ise dramaturg Aljoscha Begrich ve yaratıcı sinema yapımcısı Bruni Burres’in danışmanlığında hazırlanacak.

Kundura DocLab hakkında detaylı bilgi için burayı ziyaret edebilir, formu doldurarak 13 Şubat’a kadar başvuru yapabilirsin.

Bir Kare, Bir Hikâye

Fazıl Say | Fotoğraf: Cem Gültepe

"2019'daki konserin ikinci bölümünde Fazıl Say birkaç Türk şairinin eserlerine yaptığı besteleri yorumlayacaktı. Ben de sahnede onun birden fazla kişiliği yansıtacağı bir fotoğraf çekmek istemiştim. Aklımdaki tam olarak gönderdiğim fotoğraftı. Nereden ve hangi lensle çekim yapacağımı öncesinden planlamıştım. O gün için özel lens kiralamıştım hatta. Konserin ikinci bölümü başlayınca ilk şarkıda yerime geçip aklımdaki fotoğrafı aldım." - Cem Gültepe

Gelecek Program

Önceki bölümler: Daha önce Oastabis, Bengî Aktar, Sude Bircan, Ebru Yıldız, Ahmet Emre Saka, Özgür Elver, Burak Çıngı ve Mesut Adlin'in konuk olduğu Kadrajına Müziği Alan Fotoğrafçılar serisi, bitiş çizgisine yaklaştı. İki hafta sonra seninle buluşacak olan 10. sayımız müziği kadrajına sahneden, kulisten, açık havadan, stüdyodan ve dahasından alan yeni bir isimle devam edecek. Takipte kal.

Chinawoman, Babylon, 22 Ekim 2014 | Fotoğraf: Cem Gültepe

İlgili Başlıklar

Do

we Draaisma

Unutmanın Kitabı

Cem Gültepe

Jon Bon Jovi

Türk Telekom

Cat Stevens

Yoko Ono

+25 more

Bülteni beğendiniz mi?

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Duende Yayınını Takip Et

Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.

0%

;