aposto-logoPazar, 2 Nisan 2023
aposto-logo
Pazar, Nisan 2, 2023
Premium'a Yüksel
Neler izledim?
Çok iyiydi ya.
O ne izlemiş?
Bir yıl, bir kategori.

🍪 Kasım Postası: Fransa'nın yeni dalgasından Türkiye'nin sosyal linç dalgasına.

Ankara Film Festivali'nden yılın en iyi yerli yapımları, Fransız yeni dalgası ziyaretim, Ayberk Konca'nın kaleminden Bilmemek ve daha fazlası...

Kaynak: Criterion

Merhaba,

Geçtiğimiz gün ekiple haftalık iş listemi paylaştığımda, bilinçaltımın bir oyunu olarak "Onu izledim ben." yerine "Onu özledim ben." yazmışım. Bu yayını ne kadar kişisel hislerle hazırladığımı, filmleri ne kadar kişisel anlar üzerinden okuduğumu bana bir kez daha hatırlatan bu anı sizinle de paylaşmak istedim.

Kasım ayına Ankara'da başladım ve Ankara Film Festivali'nde, başta Kurak Günler ve Karanlık Gece olmak üzere, yılın en merak ettiğim filmlerini birbiri ardına izledim. Bu iki filmdeki tekinsiz ve gergin atmosfer, yaşadığımız ülkedeki, farklı olana karşı tahammülsüzlüğe ve onun yaşam hakkına tehdit oluşturan linç kültürüne dair söylemleriyle etkiledi beni. Tesadüfen, O ne izlemiş? bölümüne konuk olan Ayberk de, geçtiğimiz yıllarda izleyip çok sevdiğim, benzer bir temayı farklı bir toplumsal alt kümede işleyen bir filmle ilgili yazdı.

Bu ay, önümüzdeki sayıdan itibaren tamamen yılın müzik ve sinema alanında öne çıkanlara ayrılacak Duende'yi yakından takip etmenizi, Netflix'in yeni dizisi Wednesday'i izlemenizi ve izlemeden önce ya da izledikten sonra dizinin oyuncu kadrosuyla yaptığım röportaja göz atmanızı öneririm. Keşif Sineması'nın oyuncu Barış Gönenen ve yapımcı Nefes Polat'ın konuk olduğu iki bölümünü de Aposto Radyo'dan dinleyebilirsiniz.

Beni Twitter, Letterboxd ve Instagram’da, yayını ise Aposto'nun mobil uygulamalarında takip etmeyi unutmayın.

Emre Eminoğlu

Neler izledim?

Yeni Filmler:

  • Kurak Günler (2022, Emin Alper) | ★★★★½
  • Triangle of Sadness (2022, Ruben Östlund) | ★★★★
  • Karanlık Gece (2022, Özcan Alper) | ★★★½
  • The Quiet Girl / An Cailín Ciúin (2022, Colm Bairéad) | ★★★½
  • January / Janvāris (2022, Viesturs Kairišs) | ★★★½
  • Bros (2022, Nicholas Stoller) | ★★★½
  • Kar ve Ayı (2022, Selcen Ergun) | ★★★
  • Bodies Bodies Bodies (2022, Halina Reijn) | ★★★
  • LCV (Lütfen Cevap Veriniz) (2022, İsmet Kurtuluş & Kaan Arıcı) | ★★★
  • Do Revenge (2022, Jennifer Kaytin Robinson) | ★★★
  • Amsterdam (2022, David O. Russell) | ★★★
  • The People We Hate at the Wedding (2022, Claire Scanlon) | ★★½
  • Hilal, Feza ve Diğer Gezegenler (2022, Kutluğ Ataman)  | ★★½
  • Sarajevo Safari (2022, Miran Zupanič) | ★★½
  • Meet Cute (2022, Alexandre Lehmann) | ★★
  • Disenchantment (2022, Adam Shankman) | ★

Geçmişe Dönük:

  • The Bakery Girl of Monceau / La boulangère de Monceau (1963, Éric Rohmer) | ★★★★½
  • La Belle Époque (2019, Nicolas Bedos) | ★★★★
  • Synonyms / Synonymes (2019, Nadav Lapid) | ★★★½
  • The Rules of the Game / La règle du jeu (1939, Jean Renoir) | ★★★½
  • The Secret of Kells (2009, Tomm Moore & Nora Twomey) | ★★★
  • Suzanne's Career / La carrière de Suzanne (1963, Éric Rohmer) | ★★★
  • Monsieur Hulot's Holiday / Les vacances de Moniseur Hulot (1953, Jacques Tati) | ★★½
  • La Pointe-Courte (1955, Agnès Varda) | ★★½
  • September (2007, Peter Carstairs) | ★★½
  • The Willoughbys (2020, Kris Pearn) | ★★
  • Zombieland: Double Tap (2019, Ruben Fleischer) | ★★

Yeniden İzlemeler:

  • Weekend (2011, Andrew Haigh) | ★★★★½
  • Raw / Grave (2016, Julia Ducournau) | ★★★★
  • Sausage Party (2016, Conrad Vernon & Greg Tiernan) | ★★★★
  • Summer 1993 / Estiu 1993 (2017, Carla Simón) | ★★★½
  • Onward (2020, Dan Scanlon) | ★★★½
  • The Emperor's New Groove (2000, Mark Dindal) | ★★★
Çok iyiydi ya.

The Bakery Girl of Monceau, 1963

Tesadüfi zaferler üzerine kısa bir film.

Biliyorum, bu satırlarda uzun metrajlı filmler dışında içerik görmeye pek alışık değilsiniz. Fransız Yeni Dalgası'nın önemli duraklarından, Éric Rohmer imzalı Altı Ahlak Hikâyesi serisini izlemeye tesadüfen ikinci film Suzanne's Career / La carrière de Suzanne ile başladığımı fark edince, bu durum obsesif ruhumu biraz tetikledi ve hemen ilk filme sarıldım. Altı filmin ilk halkası, 23 dakikalık bir kısa filmdi: The Bakery Girl of Monceau / La boulangère de Monceau. Filmin başrolündeyse, bu serinin tüm filmleri dâhil birçok filmin yapımcılığını üstlenmiş, yapımcı ve yönetmen Barbet Schroeder var.

Film, serinin izlediğim diğer filmleri ve tahminimce henüz izlemediğim diğer filmleri gibi, ahlaki bir ikileme odaklanıyor. Paris'te yaşayan bir hukuk öğrencisi, sık sık karşılaştığı genç kadınla tam cesaretini toplayıp tanışmışken, onunla randevulaşmak için bir adım atacağı bir sonraki karşılaşmaları bir türlü gerçekleşmiyor. Her gün öğle yemeği yemek yerine sokaklarda onu arar ve bulamazken de, tekrar tekrar uğradığı fırındaki genç kadının ondan hoşlandığını fark edip, sonunda onunla randevulaşıyor. Tabii ki randevu günü, esas kadının yeniden ortaya çıktığı gün oluyor ve genç adam, ikisi arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyor.

The Bakery Girl of Monceau / La boulangère de Monceau | Kaynak: IMDb

İzledikten sonra film hakkında okurken, Éric Rohmer'in sinema dili hakkında Criterion Collection'ın web sitesindeki tanım çok hoşuma gitti: "Telaşsız ve doğal çekimler, ironik birinci şahıs seslendirmesi ve 'bilinemeyen' bir kadın." Tüm bunlara ek olarak, leziz pastane ürünleriyle süslenmiş, 23 dakikaya sığdırılmış bu aşk üçgeninde kalbime dokunan, tanıdık gelen birçok his de var: Yanlış yorumlanmış kader, istendiğini fark edince isteksizce kurulmuş bağlar var. Hayal kırıklıklarını ve sonuçsuz arayışlarını örtbas edebilmek için bencilce davranmak, elde edebilmek için isteksizce yapılmış romantik planlar var. Farkında olmadan tabi tutulduğu testlerden tesadüfi zaferlerle geçmek var.

Gözlerim dolmuyor belki ama, son birkaç ayımı sorgulamak üzere düşüncelere dalıyorum. Bencilliğin bazen hakkımız olduğunu düşünüp, genç erkeğe hak veriyorum. Sonra, filmin hiç var olmayan sahnesini çekip oynatıyorum kafamda ve üzülüyorum: Genç kadın, heyecanlı bir şekilde bekliyor kafede. Saatine bakıyor, sıkıntıdan bir kurabiye ya da bir çörek söylüyor. "Bunu çalıştığım/evimin karşısındaki fırından da alabilirdim" diye pişman oalcak, bilmiyor.

Sonra Co-Star'ı açıp, o günkü falımı okuyor, gülüyorum: "Bazen insanları basamak olarak kullanmakta sorun yoktur."

★★★★½

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
O ne izlemiş?

Ayberk Konca | Bilmemek, 2019

Türkiye sinemasından sosyal linç manzaraları

Onu izledim ben. ile her sayıda bir konuk yazar ağırlamaya, sözü film izlemeyi de filmler hakkında konuşmayı da en az benim kadar sevenlere bırakmaya devam ediyorum. Bu sayıdaki konuğum, Ayberk Konca

Ocak 2022. Yılın ilk günleri. Ayberk'le tanıştığımız gün, Cihangir'de daha önce gitmediğim bir kafede, daha önce içmediğim bir içecek, espressolu salep deniyorum. Hem klasik müzikten hem sinemadan konuşabilen biriyle tanıştığım için heyecanlıyım. Sonra beni Cihangir'de daha önce gitmediğim bir mekâna, yediğim en güzel hamburgerlerden birini yemeye götürüyor. Sadece klasik müzikten ve sinemadan değil, yemekten de zevk aldığını hemen anlıyorum o an, ama bu yıl kazandığım en iyi arkadaş olacağını hemen kestiremiyorum. Bir yandan kompozisyon eğitimini sürdürürken, bir yandan da Boğaziçi Caz Korosu dâhil birçok koroda eğitmenlik ve koristlik yapan, aynı zamanda piyano ve şan dersleri veren Ayberk'i InstagramTwitter ve Letterboxd'dan takip edebilirsiniz.

Şimdi sözü Ayberk'e bırakıyorum...

Ayberk ne izlemiş?

Ayberk'in kasım favorisi: Bilmemek, 2019

Gündelik hayatınızda ne kadar zorbalığa uğruyorsunuz? Belki sokakta yürürken karşılaştığınız Donatella Versace, kombininizde bir şeyleri beğenmeyecek ya da belki içtiğiniz pumpkin spice latte yüzünden Howard Schultz olmanıza rağmen yargılanacaksınız, kim bilir…

Zorbalık temelli sosyal linç, bireyin toplum dışına itildiği bir ötekileştirme biçimidir ve uygulayıcı bireye göre farklı olan herkes bu modern dışlanma biçimine maruz kalabilir. Okul, iş ve sosyal çevre gibi yüz yüze maruz kalabileceğimiz alanlar dışında özellikle de sosyal medyada oldukça yaygın bir hâl almış olan linç kültürüne Leyla Yılmaz’ın yazıp yönettiği Bilmemek (2019) üzerinden göz atalım.

Filmi izlerken aklımıza Black Mirror’ın Hated in the Nation bölümünün gelmemesi işten bile değil. İzlediğimiz süre boyunca, klavye üzerinden birinin ölümünü dilemeye ne kadar uzağız sorusunun aklımızdan geçtiği bu bölümün düşündürdüklerinin daha geniş olarak ele alındığı ve bu linci sosyal medya değil de gerçek hayat üzerinden işleyen Bilmemek’i izlediğim süre boyunca, aklımda “İdeallerim uğruna zorbalığa ne kadar maruz kalabilirim?” sorusu vardı.

Çoğunlukla, idealist doktor Selma ve genel müdür Sinan’ın oldukça başarılı lise son sınıf öğrencisi ve su topu oyuncusu Umut’un çevresinde izlediğimiz Bilmemek, su topu takımında çıkan bir dedikodu üzerine tüm ailenin hayatının sarsılmasını konu alıyor. Takım arkadaşları tarafından kız arkadaşı olmaması gerekçesiyle sürekli eşcinsel olduğu ima edilen Umut’a yöneltilen “*bne misin?” sorusu üzerine alevlenen hikâyeyi izlerken ana karakterimizin yaşadığı hayal kırıklığını derinden hissedebildim. Bir yandan çocukluğundan beri tanıdığı arkadaşlarının takındığı bu homofobik tutum yüzünden yaşadığı hayal kırıklığı, diğer yandan ailesinin yurt dışında okuma ve burs beklentilerini, yüksek standartlarını karşılamakta zorlanması ve takımın uluslararası yarışmalara hazırlanmasının vermiş olduğu yoğunluğu kaldıramaması… Umut için bardak artık zaten taşmak üzereyken takım arkadaşlarının takındığı homofobik tutumun dozajının iyice artmasıyla, ne ailesinden ne de en yakın arkadaşından beklediği desteği göremeyince büyük olay patlak veriyor ve “Türkiye Umudunu Kaybediyor.”:  Umut bu baskılara ve akran zorbalığına daha fazla katlanamayıp evden kaçıyor ve isminin de etkisi ile haber bültenleri bu olay bi' bomba etkisi yaratıyor. 

Bilmemek | Kaynak: İKSV

Umut’u aralarına almayan, minör ve majör eylemlerde bulunan, kendi yaşıtı bir insana sırf kendinden farklı olduğunu düşündükleri için saf bir kötülük ve fobiyle yaklaşan arkadaş grubunu bile derinden etkileyip yaptıklarına pişman eden bu olay, sosyal lincin bireyin toplum dışına itildiği bir ötekileştirme biçimi olduğu tanımıma tam anlamıyla uyuyor. Umut’un eşcinsel olduğunu ne kabul etmesi ne de reddetmesi, dedikodu, dalga geçme, dışlama ve fiziksel müdahalelerle ilerleyen sistematik bir sosyal linçle karşılaşmasına neden oluyor. Bu sosyal linci daha katlanılmaz kılan ve etkisini büyütense karakterimizin benimsemiş olduğu arkadaş kavramı ve idealleri. Herhangi bir yanıt verse, belki de uğrayacağı bu zorbalık onu çökme noktasına getirmeyecek, hatta belli bir noktada toplum onu kabul edecekti. Ama onu bir karar vermeye zorlamak da, zorbalığın, sosyal lincin bir parçası zaten.

Bilmemenin bir seçenek olmadığı, toplumların kolektif yaptırımlarıyla insanlığı ve bireyi kategorize edip tek bir seçim yapmaya zorladığı yirmi birinci yüzyıl Türkiye’sinde Leyla Yılmaz’ın Bilmemek’ini izlemek hem keyifli hem de tetikleyici bir deneyimdi. - AK

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Bir yıl, bir kategori.

Yayının bu bölümünde, her yıl 20 kategoride yılın en iyilerini seçtiğim kişisel ödüllerim Altın Balkabaa Ödülleri / Golden Pumpkin Awards'un rastgele bir kategorisini ziyaret ediyoruz.

Hem geçtiğimiz ay Ankara Film Festivali ve Suç ve Ceza Film Festivali sayesinde izlediğim yerli yapımlar, hem de Ayberk'in Bilmemek'i ziyaretiyle, Türkiye sinemasını bu kanala taşımak istedim. And the balkabaa goes to... bu seferlik doğru tabir olmayacak. Çünkü Altın Balkabaa Ödülleri, aslında Türkiye sinemasına özel bir kategori içermiyor. Fakat her sene, dört alt kategoride (İngilizce filmler, Türkçe filmler, bu ikisi dışındaki dillerdeki filmler ve ana akım filmler) dört ayrı Top 10 listesini de ödül sayfalarının altında paylaşıyorum. Bunlardan biri ya da ikisi, genellikle farklı kategorilerdeki adaylar arasında da yer alıyor.

Bana göre geçtiğimiz dört yılın en iyi yerli yapımları;

2021: Çatlak, Fikret Reyhan

2020: Aşk, Büyü vs., Ümit Ünal

2019: Kız Kardeşler, Emin Alper

2018: Kelebekler, Tolga Karaçelik

Merak edenler için, Çatlak'a 1 (toplu performans), Aşk, Büyü vs.'ye 3 (film, kadın oyuncu, özgün şarkı), Kız Kardeşler'e 1 (toplu performans), Kelebekler'e ise 2 (film, özgün senaryo) adaylık vermişim. Bunlara ek olarak Nebula'nın (2019) da 1 (ilk film) adaylığı var.

Tüm Altın Balkabaa aday ve kazananlarını buradan inceleyebilirsiniz.

İlgili Başlıklar

Kurak Günler

Emin Alper

Triangle of Sadness

Ruben Östlund

Karanlık Gece

Özcan Alper

The Quiet Girl

An Cailín Ciúin

+78 more

Bülteni beğendiniz mi?

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Onu izledim ben. Yayınını Takip Et

"Siz de izleyin" dediklerim üzerine, kişisel bir sinema yayını.

0%

;