aposto-logoÇarşamba, 29 Mart 2023
aposto-logo
Çarşamba, Mart 29, 2023
Premium'a Yüksel
Keşif Sineması
Podcast
Beslenme Çantası
Bugünkü Destekçimiz
Bir Yönetmen, Bir Sahne
Gelecek Program

🎬 Keşif Sineması #2.10: Oktay Çubuk

Oktay Çubuk'la sinema eğitimi, tutkular, bağımlılıklar ve rap müzik üzerine. | Keşif: Darius Marder
Reflect Studio ile birlikte

Rahat, özgün, sürdürülebilir moda: Reflect Studio İyi giyinmenin iyi hissettirdiğine olan inançtan yola çıkan Reflect Studio , bu sezon yeni yüzü ve yeni koleksiyonuyla karşımıza çıkıyor. Nedir? Yüksek kaliteli ve sürdürülebilir kumaşlarla üretilen, rahat ve dayanıklı tasarımlarıyla dikkat çeken Reflect Studio hem marka hem mağaza hem de stüdyo olarak üç alanda faaliyet gösteriyor. #NextSustainability: Reflect Studio , Türkiye’nin üretimin her aşamasında duyarlı süreçleri benimseyen B Corp markaları arasında yer alan tek moda markası . Sürdürülebilirliği bütünsel olarak ele alan #NextSustainability anlayışını benimseyen Reflect Studio Next mağazaları , geri dönüşüm, ileri dönüşüm ve onarımın gücüne inanarak atık kumaşlara yeniden hayat veriyor. Reflect Studio nelerden ilhâm alıyor? İyimserlik: Pandemi sonrası faaliyetlerine başlayan Reflect Studio, bu zorlu dönemde gösterdiğimiz mücadelenin gücünü ve önümüzdeki ihtimallerin sonsuzluğunu kutluyor. Akışkanlık: Hayatın akıcılığından ilham alan Reflect Studio, akışı tasarladığı tüm kumaşlarda, alanlarda ve deneyimlerde yaşatıyor. DIY kültürü: Seri üretimin ve tek tipliğin gitgide yaygınlaştığı günümüzde özgünlüğü mümkün kılmayı amaçlayan Reflect Studio, mağazalarında orijinalliği ve yaratıcılığı koruyan DIY (kendin yap) kültürüne yöneliyor. Dahası: Visiting Artists serisiyle çeşitli tasarımcıların işlerine yer vererek iletişime ve çoksesliliğe alan açan Reflect Studio, farklı sanatçıların eserlerini ısı baskı yoluyla ürünlere uygulanabilir sticker ya da patch ’lere dönüştürüyor. Reflect Studio’yu buradan takip edebilir, koleksiyonu ise bu bağlantıyı veya Akasya ve Kanyon mağazalarını ziyaret ederek inceleyebilirsiniz.

Daha fazlasını öğren

Fotoğraf: Deniz Sabuncu

Heyecanlıyım ve sebebi birden fazla: Sen bu satırları okurken 95. Akademi Ödülleri'nin adayları açıklanmış olacak. İkinci sezonunu bu sayıyla kapatan Keşif Sineması, sekiz hafta boyunca yerini yeni bir serinin altın tozuna bırakacak. Öte yandan bir etkinliğin de heyecanını yaşıyor, Başrol Müzik diyoruz. Duende'nin iç içe geçen sinema ve müzik tutkusunu ilk kez fiziksel bir buluşmaya dönüştürecek, Kadıköy Sineması'yla birlikte hazırladığımız film gösterim serimiz 2 Şubat Perşembe saat 21.30'daki Whiplash gösterimiyle başlıyor. Biletler hızla tükeniyor. Heyecanlı olduğumuz kadar mutluyuz. Keşif Sineması'nın kısa vedası öncesi bu son sayıda da sinema ve müzik kıyısından köşesinden kesişiyor zaten: Konuğum, gücünü müzikten alan filmlerden Bir Nefes Daha ile tanıdığım Oktay Çubuk.

İlk buluşma. "Mahallemde buluşmak isterim." deyip Arnavutköy'e davet ediyor beni Oktay. Havanın fazlasıyla güzel olduğu bir kış gününde, kilisenin önündeki meydanda buluşuyoruz. Kahve eşliğindeki sohbetimiz Bir Nefes Daha'dan Ayvalık'a, Colin Farrell'dan Nisan Dağ'a uzanıyor. Onlarca filmin adının geçtiği bir sohbet oluyor. En çok Tilda Swinton'ın Rus aksanlı İtalyanca konuştuğu detayını verdiğim I Am Love ve sezonun öne çıkan animasyonlarına heyecanlanıyor. Yabancısıyım ya Arnavutköy'ün, kısa bir yürüyüşle bana Arnavutköy sokaklarını gezdiriyor. Ve Galata'ya doğru yola çıkma zamanı geliyor: "Ben şimdi dönüşte taksi bulamam o taraftan geri, benim arabayla gitsek olur mu?"

Emre ve Oktay'ın kahve eşliğindeki sinema sohbeti. | Fotoğraf: Deniz Sabuncu

Neler var bu sayıda?

🎬 Keşif Sineması: Oktay'ı keşfetmek, Oktay'la keşfetmek.
🎧 PodcastOktay Çubuk'la sinema eğitimi, tutkular, bağımlılıklar ve rap müzik üzerine.
🍿 Beslenme çantası: Sinemadan müziğe, hip-hop'tan büyülü gerçekliğe.
🎞 Bir yönetmen, bir sahne: Darius Marder'in Sound of Metal filminden.

Emre

Keşif Sineması

Kariyerinin başında bir oyuncu: Oktay Çubuk

"Aşk da bir bağımlılık değil mi? Bence bağımlılıkların en büyüğü aşk."

Oktay'ı keşfetmek. Üniversite için İstanbul'a gelene kadar İzmir'de yaşamış Oktay. İngilizce (hatta okuma-yazma) bilmediği yıllarda Karaca ve İzmir Sineması'nda annesiyle izlediği filmleri hatırladığında "Annem bana önemli şeyleri fısıldardı." diyor. Bazen de annesi onu sinemaya tek başına bırakır, hâlâ çok sevdiği animasyon filmleri izlemeye gidermiş. Atlantis: Kayıp İmparatorluk filmini sinemada dokuz kez izlemiş! Ergenliğinde ise başta Guy Ritchie filmleri ve kara mizah türündeki filmler olmak üzere sinemayla yakın ilişkisi devam etmiş. O salonda olma hissini, o büyük perdeyi büyülü bulduğunu söylüyor: "Bazen gerçek hayat yeterince ilgi çekici olmadığında orada yaratılan dünya ve izlediklerim beni iki saatliğine de olsa koparabiliyordu hayattan, o hoşuma gidiyordu.

Kamera arkası, kamera önü. Üniversite sınavında Türkiye derecesi yapıp istediği yerde istediği bölümü okuma özgürlüğüne sahip olunca İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde sinema ve televizyon eğitimi almayı seçmiş. Oyunculuk aklında hep varmış. Seçtiği lisans eğitiminin ona oyunculuk öğretmeyeceğinin bilinciyle İstanbul'a geldiği anda bir yandan da bir oyunculuk atölyesine yazılmış. Sinema eğitimi almanın her şeyden önce entellektüel olarak yararını gördüğünü, sinema tarihi ve film grameri derslerinin senaryo okurken işine yaradığını, sinemanın tekniğinden anlamanın bir oyuncu olarak kadrajını, ışığını, nerede durması gerektiğini anlamasına yardımcı olduğunu söylüyor.

Oktay, mahallesi Arnavutköy'ü anlatıyor. | Fotoğraf: Deniz Sabuncu

Aynı kalmamak. "İnsan olarak da asla aynı kalmayan, durmadan değişen yaratıklar, varlıklar olduğumuz için ister istemez oyunculuğuna da sirayet ediyor bu insanın." diyor Oktay, iki yıl önce oynadığı ilk dizilerden bugüne nasıl değiştiğini sorduğumda. Oynadığı ilk dizilerdeki rolleri o kadar ufakmış ki onlara oyunculuk diyemeyeceğini söylüyor: "Bir Nefes Daha o kadar ilk işim ki televizyonda oyunculuğu çok anlayamamıştım. Yirmi bölüm bir dizide oynamışlığım vardı ama her bölümde anca üç sahnem vardı."

Bir adım geriden. Kasım 2020, Chicago. Evlerimize kapandığımız, o çok uzakmış gibi gelen günler. Bir Nefes Daha'nın Tallinn Film Festivali'ndeki gösteriminin ardından filmi merak ediyor, çevrimiçi izleme fırsatı yakalıyorum. Yıllar önce Deniz Seviyesi'ni izlediğim Nisan Dağ'ın sineması bir kez daha çekiyor beni. Oktay'ı da ilk kez orada izliyorum. Eylül 2021, Ayvalık. Festivalin programında Bir Nefes Daha da var, filmin hemen öncesindeki festival davetinde Nisan ve Oktay'la tanışıyorum. Kasım 2021, Moda. Nisan, Keşif Sineması'nın beşinci konuğu oluyor. Tabii Oktay'ın da kulakları çınlıyor.

Her şey çok güzel olacak. Oktay heyecan verici bir oyuncu seçimi süreci sonrası yaklaşık altı ay hazırlanmış Bir Nefes Daha'daki rolüne. Bir projeye neredeyse başından sonuna dahil olmanın kendisi için çok değerli olduğunu söylüyor. Oktay'ın filmde canlandırdığı Fehmi, madde bağımlılığı ve potansiyel müzik kariyeri arasında kalan bir rapçi. Oktay da hazırlık süreci boyunca evde, ev arkadaşıyla kendi kendilerine rap yapıp kaydetmeye başlamış, hatta internete yükledikleri şarkılar bir albüme dönüşmüş. Sonrasında filmin Da Poet ve Hayki imzalı müzikleri ve şarkılarına da (tıpkı yönetmen Nisan Dağ gibi) katkısı olmuş onun da: "Biraz da o sürecin içinde olman lazım çünkü rap çok kişisel bir şey ve dinleyiciye geçmesi için senin onu kişiselleştirmen, dediğini kastetmen ve gerçekten yaşaman gerekiyor. O zaman iyi rapçi oluyorsun."

Tutkular. "Rap severim ama rapçilerin hayattaki tutkusu rap. Benim hayattaki tutkum rap değil, müzik konusundaki en büyük tutkum bile rap değil." diye açıklıyor Oktay filmden sonra rap müzik yapmayı bırakmasını. Fehmi rolünün aynı zamanda çok büyük bir psikolojik yük altında olduğunu, önemli bir ikilem yaşadığını hatırlatıyorum. Rol aldığı dizilerden bir boksörü canlandırdığı Duran'daki rolünün ise inanılmaz bir fiziksel çaba gerektirdiğini tahmin ediyorum ve yolun başındaki bir oyuncu olarak psikolojik ağırlığı olan rollerin mi, fiziksel gereksinimi olan rollerin mi onu zorladığını soruyorum. "İnan ki bana en zor gelen boş oturup beklemek!" diyor Oktay. Duran için altı ay boyunca haftada dört gün alması yeterli olacak dövüş eğitimine haftada altı gün gitmeyi tercih ettiğini söyleyince adanmışlığına hayran kalıyorum. Ekliyor: "Benim iki günümü daha vermem azıcık daha gerçekçi yapacaksa benim oynadığım karakteri, ben bunu istiyorum."

Oktay'la keşfetmek. Birlikte konuşmak için ikimizin de çok etkilendiği Sound of Metal'ı seçiyoruz. "[İzledikten] sonrasında birkaç gün hâlâ beynimde yankılandı." diyor Oktay film için. Ansızın işitme duyusunu yitiren ve hayatındaki bu kalıcı değişime adapte olmaya çalışan bir davulcunun yaşadıklarını konu alıyor film. Yönetmen ve senarist Darius Marder'in belgesel sinema ve kurgu kökenli olmasının etkilerinden başlayarak, filmin ses tasarımının ve kurgusunun duygu aktarımına, gerçekliğine etkisini konuşuyoruz. Başrol oyuncusu Riz Ahmed'in film için bateri çalmayı ve işaret dilini öğrendiği hazırlık sürecinden söz ediyoruz.  

"Aşk da bir bağımlılık değil mi?". Ben Sound of Metal'i izledikten sonra filmi bir bağımlılık hikâyesi olarak okuduğumu söylüyorum. Ruben'in geride kalmış madde bağımlılığı değil; engelsiz ve işitebilen bir insan olmaya, işitmeyi gerektiren işine olan bağımlılığı söz ettiğim. Oktay araya girip Ruben'in kız arkadaşından da uzaklaşmak zorunda kalışını hatırlatıyor: "Aşk da bir bağımlılık değil mi? Bence bağımlılıkların en büyüğü aşk." Sound of Metal ve Bir Nefes Daha'nın, Ruben ve Fehmi'nin ortaklıklarına da dokunuyor sohbetimiz. Böyle kasıtsız kesişimleri seviyorum. En sevdiği sahneyi sorduğumda anlatıyor Oktay ve bitiriyor: "Hissetmemek için taş olmak gerekiyor."

Emre ve Oktay, Arnavutköy sokaklarında. | Fotoğraf: Deniz Sabuncu

Diyor ki...

"Nisan'ın setinde hayatımda ilk kez oyunculuk deneyimledim [diyebilirim.] Ben eğer bu film yerine gidip bir dizi daha yapsaydım oyunculuğu bırakırdım, bu benim hayal ettiğim değil derdim. Ama Nisan'la çalıştıktan sonra oyunculuğun ne olduğunu ve nasıl yapılması gerektiğini gördüm ve dedim ki evet, benim istediğim de hayal ettiğim de buydu."


Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Podcast

"İnsan olarak asla aynı kalmayan, durmadan değişen varlıklarız."

Oktay Çubuk'la sinema eğitimi, tutkular, bağımlılıklar ve rap müzik üzerine.

Keşif Sineması’nın ikinci sezon finalinde Duran ve Ah Nerede dizileri ile Bir Nefes Daha filminden tanıyabileceğin oyuncu Oktay Çubuk'la sinema eğitiminin oyunculuğa katkıları, tutkular ve bağımlılıklar, Nisan Dağ ile çalışmak ve rap müzik üzerine sohbet ettik; Darius Marder'in sinemasını onunla keşfettik.

Keyifli dinlemeler!

Dinle

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Beslenme Çantası

Sinemadan müziğe, hip-hop'tan büyülü gerçekliğe.

Oktay Çubuk'un beslenme çantasından çıkanlar.

Bir film, bir yönetmen, bir sanat eseri, bir sanatçı, bir sokak ya da bir mekân. Beslenme Çantası’nı konuğumuza ilham veren "şey"lerle dolduruyoruz.

Oktay'ın beslenme çantasından bir oyuncu, bir yönetmen, bir hip-hop ikilisi, sinema ve müziği kesiştiren bir işbirliği, büyülü gerçeklikten beslenen bir roman, post-empresyonist bir ressam, bir yıldız, canlılar ve biraz hareket çıkıyor.

  • Joaquin Phoenix performansları
  • Martin McDonagh sineması
  • OutKast
  • Paul Thomas Anderson ve Thom Yorke'tan Anima,
  • Gabriel García Márquez'in Yüzyıllık Yalnızlık romanı,
  • Émile Bernard
  • Güneş
  • Hayvanlar
  • Hareket etmek
Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Bugünkü Destekçimiz

Rahat, özgün, sürdürülebilir moda: Reflect Studio

İyi giyinmenin iyi hissettirdiğine olan inançtan yola çıkan Reflect Studio, bu sezon yeni yüzü ve yeni koleksiyonuyla karşımıza çıkıyor.

Nedir? Yüksek kaliteli ve sürdürülebilir kumaşlarla üretilen, rahat ve dayanıklı tasarımlarıyla dikkat çeken Reflect Studio hem marka hem mağaza hem de stüdyo olarak üç alanda faaliyet gösteriyor.

#NextSustainability: Reflect Studio, Türkiye’nin üretimin her aşamasında duyarlı süreçleri benimseyen B Corp markaları arasında yer alan tek moda markası. Sürdürülebilirliği bütünsel olarak ele alan #NextSustainability anlayışını benimseyen Reflect Studio Next mağazaları, geri dönüşüm, ileri dönüşüm ve onarımın gücüne inanarak atık kumaşlara yeniden hayat veriyor.

Reflect Studio nelerden ilhâm alıyor?

  • İyimserlik: Pandemi sonrası faaliyetlerine başlayan Reflect Studio, bu zorlu dönemde gösterdiğimiz mücadelenin gücünü ve önümüzdeki ihtimallerin sonsuzluğunu kutluyor.
  • Akışkanlık: Hayatın akıcılığından ilham alan Reflect Studio, akışı tasarladığı tüm kumaşlarda, alanlarda ve deneyimlerde yaşatıyor.
  • DIY kültürü: Seri üretimin ve tek tipliğin gitgide yaygınlaştığı günümüzde özgünlüğü mümkün kılmayı amaçlayan Reflect Studio, mağazalarında orijinalliği ve yaratıcılığı koruyan DIY (kendin yap) kültürüne yöneliyor.

Dahası: Visiting Artists serisiyle çeşitli tasarımcıların işlerine yer vererek iletişime ve çoksesliliğe alan açan Reflect Studio, farklı sanatçıların eserlerini ısı baskı yoluyla ürünlere uygulanabilir sticker ya da patch’lere dönüştürüyor.

Reflect Studio’yu buradan takip edebilir, koleksiyonu ise bu bağlantıyı veya Akasya ve Kanyon mağazalarını ziyaret ederek inceleyebilirsiniz. 

Bir Yönetmen, Bir Sahne

Keşif Sineması'nda konuştuğumuz o filmlerden birinde unutamayacağın sahnelerden biri…

Başarılı bir metal müzik ikilisi davulcusu olarak vokalist kız arkadaşıyla yollara düşmüş, her duraklarında sahneden yükselen seslerin kulak zarlarını zorladığı Ruben, bir sabah hemen hemen hiçbir şey duymayarak uyanmış ve ne yapsa eskisi gibi duymayı başaramamıştır. Eczaneye gider; işaretlerle ve not defteriyle anlaşmaya çalıştığı eczacı onu bir doktora yönlendirir. Darius Marder'in Sound of Metal'inin bu sahnesinde Ruben'i kliniğin bekleme salonunda otururken görüyor, ona seslenildiğini duyuyoruz. O ise duymuyor. Sırasının geldiğini anlamak için asistanın ona dokunması gerekiyor.

İşitme testini Ruben'in bakış açısıyla ve kulağıyla izlemeye başlıyoruz. Uzaktan duyduğumuz boğuk seslerle sözcükleri seçmekte biz de zorlanıyoruz. Ruben'in söyledikleri ise daha net duyuluyor. Düşünüyoruz: "Yanıt verdiğine göre durum o kadar da kötü değil, ha?". Kamera camın öteki tarafına geçiyor, her şeyi daha net duyuyoruz şimdi. Doktorun söylediği sözcüklerle Ruben'in ağzından çıkanların zerre alakası olmadığını anlıyoruz. Ruben de anlıyor. Endişesi korkuyor dönüşüyor, pes ediyor, yanıt vermeyi kesiyor. Ruben ilk kez o an farkına varıyor: "Ya bir daha hiç duyamazsam?"

Gelecek Program

Keşif Sineması'nın ikinci sezonu sona erdi. Sezonun konukları yönetmen Çağıl Bocut, yönetmen Azra Deniz Okyay, film programcısı Fatma Çolakoğlu, oyuncu Nazlı Bulum, oyuncu Barış Gönenen, yapımcı Nefes Polat, iletişimci Uğur Yüksel, film müziği bestecisi Barış Diri, oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu ve oyuncu Oktay Çubuk'a çok teşekkürler!

Bu sonbaharda, yeni sezonda görüşmek üzere...

👀 Bizi takip et: Duende'yi Instagram (@duende.magazine ), Twitter (@duende_magazine) ve Letterboxd'dan (@duendemagazine) takip et.

Oktay'ın odaklanmasına yardımcı olduğunu söylediği meditasyon küreleri | Fotoğraf: Deniz Sabuncu

İlgili Başlıklar

kara mizah

oyuncu

İstanbul

İzmir

İzmir Sineması

Atlantis: Kayıp İmparatorluk

Guy Ritchie

İstanbul Bilgi Üniversitesi

+25 more

Bülteni beğendiniz mi?

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Duende Yayınını Takip Et

Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.

0%

;