Yoğun zamanlar. Keşif Sineması'nın ikinci sezonu yarılanadursun, bugünlerde gündemimde devam eden Suç ve Ceza Film Festivali, Duende'nin oyuncu ve yönetmenlerin doğum günü kutlamak için hazırladığımız muhteşem Instagram reel'leri ve yüksek hızda yaklaşan yıl sonunun sinemasal değerlendirmeleri var. Yeni konuğumun IMDb sayfasında Kış Uykusu, İşe Yarar Bir Şey ve Sibel gibi son yıllarda Türkiye sinemasında hayranlıkla izlediğim işler ve bu yılın öne çıkanlarından Kar ve Ayı sıralı. Tanıştırayım: Yaratıcı yapımcı, Nefes Polat.
İlk buluşma. Nefes'le buluşacağımız günü yaklaşık iki hafta önce kararlaştırıyoruz. Anında hangi saatte nerede buluşacağımızı, hangi yollardan geçerek stüdyoya geçeceğimizi teyit eden detaylı bir mesaj gönderiyor. "İşte tam bir yapımcı." diye düşünüyorum. Yıllardır mahallede yaşayan Nefes, Tophane sokaklarını çok iyi biliyor. "Düz gitmeyelim, sağa dönelim." deyip takılıyor: "Burası Tophane, buradan çıkış yok!" Bir cumartesi sabahı, Karaköy'den Galata'ya doğru yürürken Nefes'in yapımcısı olduğu Bugün Değil'den, kuir bir birey olarak ebeveynlikten ve iptal kültüründen konuşuyoruz. "Zihin açan, ufuk genişleten, keyif veren" bir sohbetin ardından Kurak Günler'in İstanbul galasına gidiyorum. Perdeden sesler yükselirken tüylerim diken diken oluyor: "Burası Yanıklar, buradan çıkış yok!"
Nefes ve Emre, Tophane'nin dar sokaklarında
Neler var bu sayıda?
🎬 Keşif Sineması: Nefes'le keşfetmek, Nefes'i keşfetmek
🎧 Podcast: Nefes Polat'la ekofeminizm, yaratıcı yapımcılık ve sinemanın politikliği üzerine.
🍿 Beslenme çantası: Kiyarüstemi'den Worakls'a, Taoculuktan ekofeminizme
🎞 Bir yönetmen, bir sahne: Carla Simón'un Summer 1993 filminden
Emre
Yapımcılığın ne olduğunu, yaparken öğrenmiş biri: Nefes Polat
"Herkes yönetmen olacaksa, kim yapacak bu filmleri?"

Nefes'i keşfetmek. "Ne hatırlıyorsun dersen, herkesin ağladığını hatırlıyorum. Yani izleyicinin deneyimini." diyor Nefes. 7 yaşındayken Kozyatağı'ndaki Apollon Sineması'nda Schindler's List'i izlemeye gitmiş ailesiyle. Meşhur kırmızı paltolu kızı gördüğünde çok mutlu olmuş: "Bir yandan çok üzücü, bir yandan da orada bağladığım duyguyla yaşamı bulduğum bir deneyim." Sinema eğitimini İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde tamamlayan Nefes'e, "Sinema okuyan biri yönetmen olmak ister, oyuncu olmak ister, haydi diyelim senarist olmak ister. Yapımcı olmaya nasıl karar verdin?" diye soruyorum. Duyguları tıraşlayacak kadar analitik düşünmeye yatkın biri olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Herkes neden yönetmen olmak istiyor sorusuyla yapımcı olmaya karar verdim ben. Herkes yönetmen olacaksa, kim yapacak bu filmleri?"
Yapımcılık 101. Nefes Polat, benim ilk yapımcı konuğum. Biraz da o yüzden yapımcı nedir, ne yapar, anlatmasını istiyorum: "Yapımcılığın ne olduğunu yaparken öğrenmiş birine soruyorsun." diyor. Yanıtıysa çok açıklayıcı: “Bir filmin içeriğinin ve biçiminin kararı bağımsız film üretiminde bir kişide, o da yönetmen. Bu karar mekanizmasının aldığı kararların sorumluluğunu taşıyan kişi ise yapımcı.” Bir film fikrini ete kemiğe büründüren, bunun için finansal, fiziksel, zamansal tasarımı yapan, bir yandan da hukuksal ve muhasebesel süreci yürüten... "Komisyonculuk ya da iş insanlığı gibi de görünebiliyor ama bağımsız film yapımcılığı aslında kültür yöneticiliği."
Bir minik adım geriden. Çok değil, iki hafta önce. Ankara'daki ilk günümde, Kızılay Büyülü Fener Sineması'nın sokağının köşesinde Boğaziçi Pastanesi'nde otururken yanıma gelip kendini tanıtıyor Nefes. Adını sevdiğim filmlerin açılış ve kapanış jeneriklerinden ya da IMDb sayfalarından hatırlasam da bugüne kadar tanışmadığımıza şaşırıyorum. Biraz sonra izleyeceğim Kar ve Ayı'nın yapımcısı olduğunu öğreniyor, Keşif Sineması'nın sıkı bir takipçisi olduğunu söyleyince seviniyorum. Tam yanımdan ayrılacakken geri dönüyor: "Çorba nasıl, çok yağlı mı?". (Çok yağlı.) Kar ve Ayı'yı izledikten sonra, bu karşılaşmanın kaderin bir oyunu olduğunu anlıyorum. Ne zamandır Keşif Sineması'nda bir yapımcıyla sohbet etmeyi istediğimi hatırlıyor, hiç düşünmeden soruyorum. "Senin gibi soru soran birisiyle sohbet etmek zihin açar, ufuk genişletir, keyif verir." diye kabul ediyor. Kar ve Ayı'nın Marakeş'teki gösteriminden sonra görüşmek üzere ayrılıyoruz.
Karaköy'den Galata'ya yürürken, Kılıç Ali Paşa Camii'nin avlusunda bir mola
Kadın temsili. Keşif Sineması'nda oyuncu Gülçin Kültür Şahin'in konuk olduğu bölümde Nefes'in yapımcısı olduğu Kumbara hakkında konuştuğumuzu hatırlıyorum. "Sanki Gülçin'in karakteri senaryoda daha sönük bir yan karaktermiş de o oyunculuğuyla ve varlığıyla, onu bir yan karakterden fazlasına dönüştürmüş gibi..." dediğim aklımda. Bu dönüşüme çok minnettar olduğunu söylüyor Nefes: "Ben Kumbara'yı ilk okuduğumda bir kadın karakter yoktu ve Bechdel testine uygun bir film yapmak benim için çok elzemdi." Bir kadın karakterin varlığı, onun ailedeki temsili, filmdeki yeri, onun arzular dünyası üzerine düşünüldüğü ve Gülçin'in karakterinin bir "kermes teyzesine" dönüştürüldüğü hâlinden çok memnun: "Bir soru sorduk, üzerine bir şey yarattık ve o şu an kendi başına yaşıyor."
Kar ve ayı. Nefes, Selcen Ergun'un dünya prömiyeri Toronto'da yapılan, Antalya ve İstanbul'da ödüller kazanan filmi Kar ve Ayı'nın da kadın karakter temsilinin onu büyülediğini söylüyor. 2017 yılında Mars Prodüksiyon'dan ayrıldığı dönemde onu Selcen'le bir araya getiren kurgucu Çiçek Kahraman olmuş: "Kendi kuşağımdan insanlar ilk filmlerini yapmak istiyorlardı, ben de aynı şekilde. Film yapıyordum ama [artık] bir yaratımın baştan sona sorumluluğunu deneyimlemek istiyordum."
Derecelendirilemeyen bir olgu olarak politika. Kadın ve erkek, insan ve doğa, şehirli ve taşralı... "Her ne kadar sinemaya siyaset karıştırılmayacağını iddia eden festivallerimiz olsa da filmde politik olmayan tek bir şey yok gibi geliyor bana." deyip, "Peki senin bu filmle ilgili olarak özellikle politik olması ya da daha az politik olması için aldığın bir karar oldu mu hiç?" diye soruyorum: "Politikanın ölçülebilir olduğunu, derecelendirilebilir olduğunu düşünmüyorum. Politikanın yaşarken ürettiğimiz; tükürüğümüz gibi, göz yaşlarımız gibi, bütün beden sıvılarımız gibi, var oluşumuzdan çıkardığımız bir şey olduğunu düşünüyorum. O yüzden iki insanın yan yana gelip politik olmamasının tek yolu apolitik olmayı seçmeleridir, bu da politikanın temeli zaten."
Nefes ve Emre, Nefes'in yapımcısı olduğu kısa film Bugün Değil'i tartışıyorlar
Nefes'le keşfetmek. Konuşmak için şu sıra İspanya'yı Oscar yarışında temsil edecek Altın Ayı ödüllü Alcarràs filmiyle gündemde olan Carla Simón'u seçiyoruz. Yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi Summer 1993 / Estiu 1993 için "Ara ara ağladığım ve artık sonunda da gözyaşlarımı tutamayıp hıçkırarak ağladığım bir filmdi." diyor. Tanımlanması yetişkinler için dâhi zor olan yas duygusunu tanımlayışı, duygu dünyası ve ritmi, çocukların sinemadaki temsili ve çocuğun otoriteyle ilişkisi açısından da etkileyici bulmuş filmi.
Ekofeminizm. Simón'un yeni filmi Alcarràs ise bir diğer ilgi alanından. Onu ekofeminizm üzerinden yakalamış. Ekofeminizm üzerine çok fazla düşündüğünü, çalıştığını söylüyor: "Benim için dünyaya bakış kaynaklarından biri." Tohumlardan, enerjinin dönüşümünden, iklim değişikliği ve aciliyetinden ve bunların sinemada bir alt türe dönüşmesinden (cli-fi) söz ediyoruz. Her karakterin öfkesini nasıl ifade edişiyle, herkesin bir arzular dünyasına sahip oluşuyla ve her karakterin yaşayan bir karakter oluşuyla hayran kaldığı Alcarràs hakkında şunu ekliyor: "Oraya güneş paneli de getirecek olsan, sadece gücü elinde tutan, sermayeyi elinde tutan kişi için güneş paneli getiriyorsan o dünya yıkılır diyor film aslında."
Çocuklarla oynamak. Carla Simón sinemasının en sevdiğim yanlarından birinin çocuk oyuncuları yönetmedeki başarısı olduğunu söyleyince şöyle diyor Nefes: "Çocuklarla birlikte olmayı o da seviyor. O da bundan keyif alıyor. Carla Simón çocuklara reji vermiyor, onlarla oyun oynuyor.” Çocuk oyuncularla çalışmak zor ama karşılıklı öğrenmeye çok açık. İnanılmaz besleyici bir tarafı var: "Çocuklarla anda, o anda olmalıyız. Ve onlar için dünyanın tamamı zamansız bir oyun alanı."
Diyor ki...
"Burada [Kar ve Ayı'nın] Türkiye coğrafyasıyla kesiştiği yerler üzerinden, gerçek mi değil mi üzerinden sorular gelirken, yurt dışındaki izleyici yaratmak istediğimiz o mekânsız ve coğrafyasız bütünlüğü daha güzel görebiliyor. O coğrafyayla ve dille bağı olmadığı için büyük ihtimalle. Burada hangi lehçede konuştukları sorusuna cevap veriyoruz, orada diyalogların içeriğine, alt metnine yönelik cevaplar veriyoruz."
"Politikanın derecelendirilebilir olduğunu düşünmüyorum. "
Nefes Polat'la yaratıcı yapımcılık ve ekofeminizm üzerine.

Keşif Sineması’nın ikinci sezonunun yeni bölümünde Kumbara, Kar ve Ayı filmlerinin yapımcısı Nefes Polat’la bağımsız sinema ve yaratıcı yapımcılık, ekofeminizm ve iklim aciliyeti, sinemada kadınların ve çocukların temsili ve sinemanın politikliği üzerine sohbet ettik, Carla Simón sinemasını onunla keşfettik.
Keyifli dinlemeler!
Kiyarüstemi'den Worakls'a, Taoculuktan ekofeminizme
Nefes Polat'ın beslenme çantasından çıkanlar.

Bir film, bir yönetmen, bir sanat eseri, bir sanatçı, bir sokak ya da bir mekân. Beslenme Çantası’nı konuğumuza ilham veren "şey"lerle dolduruyoruz.
Nefes'in beslenme çantasından masal anlatıcısı bir film, Kiyarüstemi sineması, aile kavramına dair bir kitap, Taoculuk ve ekofeminizm, biraz elektronik müzik ve bolca hareket çıkıyor.
- The Fall (2006, Tarsem Singh)
- Abbas Kiyarüstemi'nin bu röportajı
- Nihan Kaya'nın İyi Aile Yoktur kitabı
- Ursula K. Le Guin yorumuyla, Lao Tzu'nun Tao Te Ching kitabı
- Vandana Shiva ve Maria Mies'in Ekofeminizm kitabı
- Worakls ve N'to'nun müziği
- Yüzmek, yürümek ve dans etmek
+1 Sunar Salon İKSV konserleri müziğe ve eğlenceye +1 olmaya devam ediyor
Bu sezon kapılarını +1 keyifle açan Salon İKSV, eğlence dolu konserlerine mola vermeden devam ediyor.
Eylül ayı itibarıyla Salon buluşmalarına +1 eğlence katan ve çalma listelerimizi taçlandıran isimlerin peşinden gittiğimiz +1 Sunar konserlerinin hangilerinde birlikteydik Duende okuru? Hadi anılarımızı tazeleyelim ve +1 coşkusuyla dans edeceğimiz gelecek birlikteliklerimize göz atalım.
Kimlerleydik? Hatırlarsın ki Fransız elektro-pop’un dinamik ismi Agar Agar’la iki gece üst üste buluştuktan sonra hızımızı kesmemiz mümkün değildi. Hem ekim ayını hem Everything is Going To Be Alright albümünü selamladığımız +1 Sunar: Princess Chelsea konseriyle ivmemizi yakaladık ve önce Homeshake, sonrasında da Charlie Cunningham’ın canlı performans şölenlerine eşlik ettik. Ekimi unutulmaz kılan +1 keyifli konserlerin konukları arasında elbette Mert Demir ve Arab Strap de vardı. Kasımda Salon bir başkadır dedirten +1 Sunar konserlerinin diğer yıldızları ise Emir Taha ve Vlad Holiday’di.
Kimlerle olacağız? Durulacağımızı sandıysan yanılıyorsun sevgili Duende okuru, bu cuma Flunk ile müziğe +1 olmak isteyenlerle Morning Star albümünün 18. yıl dönümünü kutlamak üzere Salon’da buluşacağız. Gelecek ay ufukta belirmişken ajandana 16 Aralık için “+1 eğlenceli bir gün” notu düşmek isteyebileceğini de önden paylaşmak isteriz. Malum Yung Ouza’nın yeraltından sözleri, kara mizahı ve güçlü beat’leriyle bir randevumuz var.
Müziği, keyfi ve eğlenceyi bizimle buluşturan, Salon İKSV’nin destekçisi +1’i buradan takip edebilir; +1 Sunar konserlerinin heyecanına ortak olmak içinse konser biletlerini şuradan edinebilirsin.
Keşif Sineması'nda konuştuğumuz o filmlerden birinde unutamayacağın sahnelerden biri…
Altı yaşındaki Frida, AIDS’in bugüne kıyasla çok daha bilinmez ve korkutucu olduğu 1990’ların başında annesi ve babasını AIDS nedeniyle kaybettikten sonra teyzesinin yanına taşınıyor. Onlarla geçirdiği ’93 Yazı, bir bakıma henüz ölümün tam olarak ne anlama geldiğini bilmeyen yaştaki bu küçük kızın yas dönemi oluyor. O çocuğun “çocukluk” deyip geçtiğimiz hayal dünyası ve gerçeklerle yüzleşmek ve güçlülük ve kırılganlık arasındaki git-gellerini izliyoruz Carla Simón’un Summer 1993 / Estiu 1993 filminde.
Kasabaya indikleri bir gün, Frida bir grup çocuğun arasına karışır. Onlarla oynamak için izin istemiş, kendisinden birkaç yaş büyük olan Irene tereddüt edince “anneme ne olduğunu biliyor musun?” ve “üstelik babam da öldü” kartlarını kullanmıştır. Hep birlikte oynamaya başladıktan bir süre sonra Frida düşer ve dizini kanatır. Irene yardım etmek için yanına koşar. Irene’nin annesi panikle yanlarına gider ve kızını iterek Frida’dan uzaklaştırır: “Dokunma! Dokunma ona! Ne dedim ben sana?” Frida’nın teyzesi de yanlarına gelir ve Frida’nın dizini temizlerken kadına “Sana dedim, doktor bir sorun olmadığını söyledi.” Kadının endişesi geçmemiştir: “Bilemezsin! Irene, dokunmadın, değil mi?”
Frida’nın, sadece ebeveynlerinin yasıyla ve yeni bir ailenin parçası olmaya çalışmakla değil, toplumun önyargılarıyla da mücadele etmesi gerekeceğini o an anlarız.
Bir hatırlatma. 1 Aralık, AIDS Farkındalık Günü. Bu günü AIDS ve HIV hakkında bilinçlenerek ya da bilinçlendirerek ve düzenli test yaptırmanın normalleşmesi, HIV’nin herhangi bir cinsel yönelim ya da cinsiyet ayrımcılığına yol açmaması yönünde çalışarak değerlendirebilirsin.
Çağıl Bocut, Azra Deniz Okyay, Fatma Çolakoğlu, Nazlı Bulum, Barış Gönenen ve şimdi de Nefes Polat... Keşif Sineması'nın ikinci sezonu, haftaya kameranın önünden ya da arkasından, yeni bir isimle devam edecek.
Bu arada... Bakalım fark edecek misin; Keşif Sineması'nda bazı değişiklikler yaptık. Bu konudaki yorumlarını Duende'ya ya da bana, sosyal medyadan iletebilirsin.
👀 Bizi takip et: Duende'yi Instagram (@duende.magazine ), Twitter (@duende_magazine) ve Letterboxd'dan (@duendemagazine) takip et.
Nefes'in daima yanı başında tuttuğu, 2015'te Berlin'de katıldığı ve ufkunu açtığını söylediği Joshua Oppenheimer panelinin bileti