ODA NO
MÜDAVİMİYİM
AYAKÜSTÜ
KARTPOSTAL

🗝️ Keşifte: The Stay Warehouse Oda No: 4

The Stay Warehouse’tayız: asırlık zeytin ağaçlarının altında, eski bira deposunun ihtişamlı sadeliğine ve yeşile karşı. Sükûnet, hâkim rüzgâr buralarda. Esiyor da esiyor. Plage Isolee’ye, oradan havuz başına.

Fotoğraf: Elif Bayram

İzmir'i tanımaya Alaçatı'dan başladık bu yıl. Önce Zeynep’le, Kite Plajı'ndan Mersin Limanı’na yürüdük, her mevsim farklı otlar ve çiçekler karşıladı bizi, bir başka gün Ilıca Plajı’ndan Yıldız Burnu’na doğru yolculuktaydık. Sonbaharda. Pek çok Alaçatılıyla tanıştık o sırada. Taze lor kurabiyesini yiyeceğimiz İmren Pastanesi'nden, Çamlık yolundan, Ovacık'ın bağlarından, Çark Plajı'nda sonlanan günlerden bahsettiler. Poyraz itti, deniz çekti, yürüdük biz de Alaçatı sokaklarında.

The Stay Warehouse'tayız bu hafta. Dirimart'ın oteldeki sergisinin keşfindeyiz, Nuri Bilge Ceylan'ın Sinemaskop'unda kayboluyoruz. Rüzgâr karıştırıyor sayfaları. Yemek vakti geldi mi kuruluyoruz sofraya, asırlık zeytin ağaçlarının altında. Plage Isolee'de denize atlayacak, Hacımemiş'te kapı önlerinden yürüyeceğiz az sonra. "Daha vakit var sarı yaza," diyecek Elif. Burçin ve Erdi'yle buluşmaya Urla'ya, Karaburun'a, Mordoğan'a, Seferihisar'a gitmeyi düşleyeceğiz. 

Akşamüstü, güneşin son dansı, The Stay Warehouse'ta


İÇİNDEKİLER

ODA NO (4): The Stay Warehouse’tayız: asırlık zeytin ağaçlarının altında, eski bira deposunun ihtişamlı sadeliğine ve yeşile karşı. Sükûnet, hâkim rüzgâr buralarda. Esiyor da esiyor. Plage Isolee’ye, oradan havuz başına.

MÜDAVİMİYİM: Bir bedel ödemeden denize girilen plajların; perşembe Ilıca Pazarı'nda patlıcanlı gözleme yemenin; canımız İzmir boyozu çekince Dostlar Fırın’ın.

AYAKÜSTÜ: Ayşe Nur’la buluştuk Asma Yaprağı'nın önünde. Menüde kabak çiçeği dolması. Sohbette Alaçatı'ya bir güzelleme.

Takıl peşimize!

Elif & Hazal

SOLİ

SOLİ

Seyahat ve kültür yayını SOLİ, şehirleri ve içindeki farklı kültürel toplulukları araştırmak üzere mahallelere ve mahallelilerin hikâyelerine odaklanıyor.

ODA NO

Hâkim rüzgâr sükûnet: The Stay Warehouse

Aylardan: Temmuz. Rüzgârın götürdüğü yer: Alaçatı. Otel: The Stay Warehouse. Oda No:4. Misafirler: Elif Bayram & Hazal Yılmaz. Fotoğraflar: Elif Bayram

CHECK-IN

Check in: 11.00 Check out: Ne zaman dilerseniz (lütfen otelle görüşünüz)

Saat 10’a 10 var. Hızlı bir yolculuk: tam Le Corbusier’nin Atina Anlaşması’nı okuyup bir saat yol manzarası seyretmelik kadar. Uzun zamandır gitmediğin bir yere kavuşma hissi ayaklarımı yerden kesmiştir hep. Hele ki mevsimlerden yazsa. O büyük yaz aşkınla, başka bir yaz yeniden buluşmak gibi. Kim bilir nasıl şimdi? Hâlâ öyle yollar kadar özgür hissettirir mi? Pazardan bu zamanda cibes mi alırız erik mi? Geçmiş midir mevsimi? Bu mevsim ne verirdi? Rüzgârı ehlileş midir? Estirir mi? Yine.

Meşhur zeytin ağaçlarının altında


Foule Sentimentale çalıyor. Kafamın içinde. Arabadan adımımı attıktan hemen sonra başlıyor. Ne tuhaf. Yalnızca kuşun ve hırçın rüzgârın sesi var oysa. Birkaç gülen yüz, hoş geldin karşılıyor bizi kapısı olmayan resepsiyonda. Yaş almış, bilgece salınan zeytin ağaçları arasından, giriyoruz gökyüzünü gölgelemeyen ama yüksek, çok yüksek eski bira deposunun tavanının altına. Yürüyoruz Oda No:4’e doğru, giriş katında sağda. Biraz yerleştikten ve dinlendikten sonra kahvaltıda buluşmak üzere sözleşiyoruz kapıda.

Warehouse'un içinde, odaya doğru yürürken göze ilişenler


ODADA

Oda No: 4 (Bütün odalar aynı şekilde tasarlanmış, birebir aynı ölçüde ve özellikte.)

Odanın içinden: Nespresso kahve makinesi, Smeg mini buzbolabı ve sağlıklı atıştırmalıklar, Parma di Aqua banyo malzemeleri, pikap, Harman Kardon hoparlör, plaklar (!) ve sükûnet dolu bahçe.

Manfred Mann's Earth Band ve diğerleri


Odanın içine adım atar atmaz bahçe kapısına koşacağım. Haldun Demirhisar’ın girişteki fotoğrafına durup bakıyorum önce. İçim sıkışmışlık hissiyle doluyor bir an için. Koşmak, koşmak, koşmak, çimenlere basmak geliyor içinden. Bir eser, gerçekten bir “eserse” içindeki yahut içinde olduğunun bile farkında olmadığın bir duyguyu tetiklemelidir, neticede. Ayakkabılar çıkıyor bir yandan. Çıplak ayak koşmak istiyorum bahçeye. En azından yazları, çıplak ayak gezer miyiz? Burada gezeriz. 

Oda No: 4'ün yeşile nazır bahçesinde


Dave Brubeck ve Paul Desmond’dan Alice in Wonderland çalıyor şimdi de. Kapıları açar açmaz rüzgâr piyanoyu bastırıyor. Hatırladığım Alaçatı’dan daha sessiz burası. Ya ben başka mevsimde geldim ya bu defa kalbinin başka bir köşesindeyim. Yeşilden başka bir şey görmüyor gözüm.

Dışarıdan içeriye


İçeri girelim ve müziği değiştirelim. Manfred Mann's Earth Band’in Watch plağını takmak lazım pikaba, bir yandan Ristretto Italiano kokusunu yaya yaya doluyor bardağa. Haldun Demirhisar’ın yatağın başındaki fotoğrafına takılıyor gözüm bu defa. Kahve oluyor, Davy’s on the Road Again eşliğinde, ağaçların gölgesinde bahçede içer miyiz? İçeriz. Enerjimizi topladık mı? Topladık. O zaman biraz dans ederiz çimenlerde. Sonra da odadan çıkmak gerek. Kahvaltı bekler ama bekletmeye gelmez.

OTELDE KEŞİFTE

Yeme-içme: Eyüp Çoban’ın şefliğinde The Stay Restoran, bar, Sea Salt (Plage Isolee)

Otelin diğer imkânları: Açık yüzme havuzu (dalınca sürprizli), Plage Isolee’de özel plaj, kütüphane, The Stay Line Shop, şömine ve dahası. 

Mesafeler: Alaçatı Çarşı’ya 10 dakika, Hacımemiş'e 15 dakika yürüme mesafesinde. Plage Isolee arabayla 10 dakika.

Manzaralar: Asırlık zeytin ağaçları, yeşil, mavi dışarıda; içeride eski bira deposunun tuğla duvarları ve sanat eserleri

Neleri öğrenmeli? The Stay’in sanat projeleri ve sürdürülebilirlik çalışmaları

Hazal’ın otelin girişine bakan odasının kapısını tıklatıyorum. Merak ediyorum, bahçesini. Yoksa odalar birebir aynı. Onunki otelin bahçesine açılıyor. Oradan havuzun başından, zeytin ağaçlarının yamacından yürüyerek Hande’nin (Macunluoğlu Öztürk) yanına gidiyoruz. Kahvaltıya. Mühim mevzuya.

Havuzun dibindeki mozaikler, eski cam parçalarından


Uzun, ahşap masalara kuruluyoruz. Masaların hikâyesine de geleceğiz. Şimdi üzerindekilere bakalım. Kahvaltı veganları da seviyor vejetaryenleri de. Pek tabii biz böyle tercih ettik diye. Yoksa herkes düşünülmüş elbet. Güler yüzler, bize eşlik etmeye devam ediyor. Kimisi birkaç aya The Stay Pastoral olarak anacağımız diyardaki bahçelerden gelen ürünlerle hazırlanmış, kızarmış sepet peyniri ve acukalı çıtır simitlere eşlikçi kahve de. Akşam Eyüp Şef'in hazırlayacağı vegan menüden habersiziz daha. Pastoral ve veganlık derken anlatmaya başlıyor Hande, otelin sürdürülebilirlik prensiplerini.

Anselm Reyle'in İsimsiz (2022) eseri Dirimart iş birliğiyle The Stay Warehouse duvarlarında


İLERİ DÖNÜŞÜM 

Elif zeytin ağaçlarına, ben her tarafından ışık alan geniş binaya doğru bakıyorum. Hangarı andıran, hemen her bölümü dışarı açılan bir yapı bu. Hande anlatmaya başlıyor eskiden bira deposu olarak kullanılan binanın ileri dönüşüm hikâyesini. 

Sağdan ve soldan yukarı çıkılan, zemin katı çimene değen, ikinci katta ağaçların şarkısını duyabildiğin The Stay Warehouse’ta her ihtiyaca uygun olarak tasarlanmış birbirinin aynısı, demonte edilebilen 24 oda var. Alaçatı’da mümkün olduğunca sürdürülebilir bir otel yaratma isteğinin ilk aşaması inşaata mahal vermemek. Bu sebeple var olan binayı dönüştürüyor; masa, sandalye gibi tüm ahşap yüzeyleri yüz ve üzerindeki yaşta Karadeniz evlerinden çıkan ağaçlar kullanarak tasarlıyorlar. 

Eski bir bira deposu, şimdi karbon nötr otel The Stay Warehouse


Acukanın içindeki biber, reçelin taneleri, püre şeklinde gelen pancar da hepsi bölgedeki üreticilerden, tarlalardan toplanarak yapılıyor. Tarım ve glamping’i birleştiren, “kendin ağaçtan topla, kendin limonu sık” konseptindeki yeni projeleri The Stay Pastoral'den bahsediyor Hande o sırada. Gıda atığını sıfıra indirmek için üretimin zorluklarını görebileceğimiz bir yerde “tatil” yapmanın, toprağı, bitkiyi, suyu öğrenmenin önemini düşünüyorum. Dünyada yaşamayı sürdürmek için öğrenmeyi idame etmeliyiz. Her gün değişmeyen havlulardan, doyacak kadar yemek siparişinden, plastik pipet yerine bambu, cam gibi alternatiflerden başlayabiliriz mesela.

Nuri Bilge Ceylan (altta), Ayşe Erkmen (üstte)


SANAT

İçerideyiz şimdi. Aslında içerisi ve dışarısı arasındaki tek fark biraz daha uzaktan gelen şevketi bostan kokusu ve yukarıda yağmur, kar, poyraz ve lodosla aramızda koruma kalkanı yaratan çatı. İlk önce hemen sağda çalışmak için bilgisayarları yerleştirdiğimiz masanın arkasındaki fotoğraf çekiyor dikkatimi, sonra yavaş yavaş mekânın içinde tura çıkıyor bakışlarım. 

Masanın üzerinde Ayşe Erkmen’in ismini görünce ancak birbirine bağlanıyor görünmeyen sicimler. Nuri Bilge Ceylan, Seçkin Pirim, Hayal Pozantı, Anselm Reyle, Nasan Tur, Ebru Uygun gibi sanatçıların işlerinden oluşan bu süreli serginin yaratıcısı Dirimart. 21 Ağustos’a kadar devam edeceğini görüyoruz QR kodunu okutup eserler arasında gezerken. Dışarıya açık mı ilk onu merak ediyorum. "Elbette," diyor Hande. Ve ekliyor: "Sadece odaları değil, ortak alanları da ihtiyaca göre düzenleyebileceğimiz sistemde yarattık. Kışın DasDas sahne aldı burada; caz konserleri, opera, sanata açık bir alandayız". 

İçeride şöminenin yandığı bir akşam burada yaşadığımı, ürettiğimi, yazdığımı düşünüyorum. Tam rezidans yapılacak, sanatçıların üretim süreçlerini, aşamalarını paylaşacakları, birbirlerinden ayrı ve birlikte yaratabilecekleri bir alan diyorum. "Tabii ki," diyor Hande "projelere, fikirlere, kolektif aklın dönüştürebileceklerine açığız."

Alaçatı'da öğle saatleri


CİVARDA

Deniz uzak, günün erken saatlerinde taşın sıcaklığı hissediliyor. Bu yüzden günün uzun bir kısmını çimenlere çıplak ayakla değebileceğin odanın bahçesiyle, suyun altında müziği duyabileceğin havuzun köşesinde geçiriyor, biraz da hayal ediyorsun. 

Akşamüstü esintisi düşmeye başlayınca kısa bir yolculuk sonunda varacağın yer Zeytin Tarla. Alaçatı’nın sürdürülebilirliği için çalışan bir restoran. Burada az sonra pizzanın diliminden midemize gidecek yolda "offf", "nefis", "harikaa" diye sayacağımız tüm sebzelerin ya gözümüzün hizasındaki tarlada ya da çok yakında yetişme ilkesi esas. Kış, yaz ve baharda farklı menüler çıkıyor. Her şey mevsiminde tüketilenden.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
MÜDAVİMİYİM

Alaçatı'nın yazı-kışı, müdavimi

Alaçatı'nın yerlisine sorduk. Sonra yetmedi, biz gittik dolaştık ve aradık: Nerelerde denize girer, nerelerde yürür, nerelerde yer içer, nerelerde sükunetle baş başa kalırız?

  • Sörfe, denize, yola acelemiz varsa sabahın ilk kahvesini Lokal Cups veya Köşe Kahve’de içmenin,
  • Deniz dönüşü, akşam serinliğinde bir yerlerde otursak fikri vuku bulunca Sailors’ın bahçesine kurulmanın,
  • Balık için deniz kenarında Fahri’ye, köy içindeyse Karina’ya gitmenin,

Kimsecikler uyanmadan Köşe Kahve'ye doğru yolda


  • Delikli Koy ilerisindeki tepeden nefes kesen gün batımlarına nazır oturmanın,
  • Alaçatı klasikleri; ekşi maya ekmek almaya Keskin Fırın, gevrek için Asude Unlu Mamüller, can İzmir boyozu çekince Dostlar Fırın, İmren Pastanesi’nde lorlu kurabiye; Ilıca’da Veli Usta dondurmaları ve Kumrucu Hüseyin’in,
  • Geceleri kokteyl içmek, birileriyle tanışmak, sohbet etmek isteyince Sipster’da Serendipidy veya Çıtır içmenin; Bi bar, Kapari Bahçe, Nar ve Bom Dia’nın,
  • Portakal marineli enginar, iç baklalı fava, közlenmiş patlıcanla yapılan “nazuktan”, cevizli ve pancar salsalı deniz börülcesi tabaklarının masaya dizildiği Roka Bahçe’nin,

Ilıca Plajı'nda, erken saatler


  • Lodosta Alaçatı Çark Plajı ve Altınkum; poyrazda Ilıca ve Pırlanta’da dalgaları kovalamanın,
  • Islak saçlarla Sea Salt'un masalarına kurulup cibes kavurma ve hardallı börülce sipariş etmenin,
  • Yol üstünde Şen Turşucu'ya uğrayıp turşu suyu içmenin, 
  • Ilıca Plajı’ndan Yıldız Burnu’na yol alırken Sakız Adası ve Karaburun manzaralarıyla karşılaşmanın,
  • Herkesin denize gittiği öğlen saatlerinde apéro’nun kapı önüne kurulmanın, unsuz bademli kek yemenin. Yanımızda ikamet eden Alaçatılılardan birine bir bedel ödemeden nereden denize girilir diye sorunca Ovacık Halk Plajı, Altınkum, Pırlanta diye listeyi aldık.
  • Her mevsim farklı otlar ve çiçeklerle tanışmak üzere Kite Plajı'ndan Mersin Limanı’na yürümenin,

Asma Yaprağı sofradan önce tarlada


  • Altınyunus-Boyalık Plajı arasında ıssız patikalar ve denize inen kayalıklar arasında gezinmenin,
  • Be-Dest’in Ovacık’taki yeni dükkânına uğrayıp antikalara bakmanın,
  • Hemen her gün kabak sinkonta, vişneli sarma, kabak çiçeği dolması menüsünü yemek isteyeceğimiz Asma Yaprağı’nın.
Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
AYAKÜSTÜ

Asma Yaprağı'nda Ayşe Nur'la

Asma Yaprağı'nda Ayşe Nur'un yanına uğruyoruz gitmeden. Alaçatı yoklaması için. Diyoruz anlat bize, nicedir buralar senin gözünde?

Ne zamandır Alaçatı evin? 

17 sene evvel yerleştim. Yeni bir hayat hediye ettim kendime. İnsanın mutlu olduğu huzur bulduğu yer evidir, Alaçatı da benim huzur bulduğum mutlu olduğum evim.

Alaçatı'nın yerlisi için yazı-kışı arasındaki temel fark nedir?

Yaz demek kalabalık ve turist demek, pek çok sezonluk mekân, eğlence, müzik, deniz ve yemek demek. Alaçatı’nın yerlilerinin çoğunun Ilıca'da da evleri vardır, eskiden ektikleri tarlalarına ev yapmışlardır, yazın yoğunlukta oraya kaçar, ekim gibi kışlıklara, Alaçatı’ya dönerler. Kışın köy hayatı başlar. Sokaklarda gezinmek, öylesine yürümek, yeni yerler keşfetmek, sulak alanda dolaşmak en büyük keyfimizdir.

Asma Yaprağı'nın upuzun ahşap masası


Alaçatı'da yıllar içinde neler aynı kaldı? 

İlk önce meydandaki, babadan dededen kalan dondurmacı, tatlıcı Turan Amca, babasının el arabasıyla tatlı sattığı günleri kendi ağzından dinledim. 4 çeşit dondurma yapıyor, tatlıları efsane. Onu kaybettik ama aile devam ettiriyor geleneklerini.

"Taş" dediğimiz balıkçıların günlük satış alanı hep var, balıkçılıkla geçinenlerin adresi.

Pazar yerimiz cumartesi kurulur, üreticilerin hemen hepsi yıllardır hep var, hep olsunlar. Oradaki dut ağaçlarını da unutmayalım.

Sörf. Bir de rüzgârımız çok kıymetli. Korunması gerekenlerde başı çekiyor.

Limon kokuları arasında, şeftali likörü tadında Ova Sofra


Sen nerelerin müdavimisin?

Yaz yoğunluğunda, sezonda pek bir yere gitmeyiz. Kışın bir zamanlar açıkhava sineması olan, şimdi sakız, dut, zeytin, hünnap ağaçları arasında buluştuğumuz Alavya Otel, ekşi maya pizzalarını canımız Ovacık’ta Leavan ve tarladan sofraya “slow food” akımının temsilcilerinden olan Ovasofra benim müdavimi olduğum yerler.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
KARTPOSTAL

Mahalleli Hacımemiş'te gün batımından önce sohbette 


"Yolculuk" pek sevdiğimiz bir kelimelerden. "Aheste" en güzel seslisi. "Ada" en başına buyruğu. Haftaya aheste bir yere doğru yolculukta olacağımızı söylesek bu durumda pek beklendik olacak. 

Hangi adaya, kimin peşinde dersen takıl peşimize: @soli.community

Bir tahminin varsa yaz bize: [email protected]

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

SOLİ

SOLİ

Seyahat ve kültür yayını SOLİ, şehirleri ve içindeki farklı kültürel toplulukları araştırmak üzere mahallelere ve mahallelilerin hikâyelerine odaklanıyor.

YAZARLAR

SOLİ

Seyahat ve kültür yayını SOLİ, şehirleri ve içindeki farklı kültürel toplulukları araştırmak üzere mahallelere ve mahallelilerin hikâyelerine odaklanıyor.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

Le Corbusier

Atina Anlaşması

Nespresso

enginar

fava

deniz börülcesi

kavurma

börülce

+8 more

İLGİLİ OKUMALAR

0%

;