Merhaba,
2022'ye veda etmeye bir gün kala konumuz yılbaşı. Bu sayıda 1936 ve 1939 yıllarından iki yazı ve Atatürk'ün yeni yılını kutlayanlara teşekkür ettiği 1936 yılından bir mesaj bulunuyor.
Şimdi Reklamlar'da yılbaşı alışveriş ve eğlence önerileri, Semtler, Mekânlar'da ise yeni yıl poster ve eğlence fotoğrafları derledik.
Yeni yılınızı kutlarız,
Aposto Ekibi
Kupür
Geçmiş gazete ve dergilerden yazılar, makaleler, röportajlar. İki haftada bir cuma neşrolunur.
Eskiyle yeninin buluşması, nitelikli yayıncılığın dijitalde uzun ömürlü hâli Aposto Premium’da. Yemek ve Kültür, Notos, Toplumsal Tarih, yuzu, Mercado ve Arredamento Mimarlık gibi Türkçe yayıncılık sahnesinde entelektüel derinliğini ve uzmanlığını uzun yıllardır kanıtlamış; bağımsız yayıncılığıyla toplumun kültürel çölleşmesinin önüne geçen dergileri, arşiv niteliği taşıyan uzun ömürlü içerikleri ve dijital versiyonlarıyla Aposto Premium’da takip edebilirsiniz.
Atatürkün Vatandaşlara Teşekkürleri
Ankara, 2 (A. A.) — Cumhur Başkanlığı genel sekreterliğinden:
Yeni yıl münasebetile yurdun her tarafından kutlanma yazıları gönderen kumandanlara, ilbay ve şarbaylara, parti başkanlarına ve diğer bütün vatandaşlara teşekkürlerile iyi dileklerini iletmeğe, Atatürk, Anadolu ajansını ödevlemiştir.
Halkın sesi
Yılbaşı Gecesini Nasıl Geçirdiniz?
Evvelsi gece bütün İstanbullular, yeni giren yılı kutlulamak için, har vurup harman savururcasına eğlendiler. Bu münasebetle dün bir yazıcımız rastgeldiklerine yukarıdaki suali sormuştur. Aldığı karşılıkları aşağıda bulacaksınız:
Bakırköy, emrazı akliye ve asabiye hastanesi eczacılarından Hüseyin:
— Yılbaşı gecesi bir fırtına gibi gelip geçti azizim. Bu fırtınanın bizim fakir bütçede açtığı gediği bakalım ne kadar zamanda tamir edebileceğiz.
Daha bayram masraflarının yarası kapanmadan yılbaşının bastırışı hayli firaklı oldu.
Bu ikisinin, hem de ay sonunda arka arkaya gelişi "benim"diyenleri bile sarstı. Kendi hesabıma ben, kuvvetli bir rakipten dayak yiyip te soluk almadan ikinci bir maça çıkan sıska boksörler gibi "nak vat" oldum.
Maaşın şıkırtısını duymadan ayılacağa da benzemiyorum.
Nişantaşı, Kodaman caddesi, Muratbey sokağı, Ümit apartmanı, Zarif:
— Buna "yılbaşı gecesi" değil, "ihtikâr gecesi" demek daha doğru olur mirim.
Çünkü yılbaşı gecesi, tasını tarağını satanın cünbüş edeceğini hesaplıyan gazino sahipleri, içki tarifelerini birer idam fermanına dönüştürmüşler.
Bir çok yerlerde, bakkalda 60 kuruşa satılan şaraplar on liraya, ve manavda 60 liraya verildiği halde müşteri bulamayıp ta çürüyen portakallar ikişer liraya çıkarılmış.
Kendime, karıma ve kardeşime ettiğim masrafların hesabını bir kenara bırak. Sana evvelisi gece kesemin atlattığı fırtınanın dehşeti hakkında bir fikir vrebilmek için yalnız şunu söyliyeyim:
Ben sade 250 kuruşa aldığım eski şapkam için üç yerde birer liradan tam üç lira gardırop parası verdim!
Buna "yılbaşı" değil, "baş belâsı" derler azizim!
Tarlabaşı, Fakir sokağı, Mehmet Alibey apartımanı, Mahir:
— Ben şu insanlara şaşıyorum azizim: Ekmek parası bulamamaktan dert yanan, ev kirasını veremediği için sokağa atılacağını yana yakıla anlatan uzak yakın bildiklerim, yılbaşı gecesi, masraf etmekte prenslerle aşık attılar.
Bu da gösteriyor ki, mes'ut olmanın yegâne sırrı, her güne bir "bayram" adı takmaktır. Çünkü "bayram" adını duyunca, herkes, maddi manevi tasaları yenip keyf etmenin yolunu buluyor!
Yeni yılın talihlisi
Büyük ikramiyenin bir kısmını Bakırköy hastanesinde bir deli kazandı. Deli, "Parayı ne yapacaksın?" sualine, "Mazhar Osmana vereceğim' onun paraya ihtiyacı var" cevabını verdi.

Züğürdün geçesini yoran zenginliğin yeni 1939 tebaasını bulmak için yalnız çenemizi değil, bedbaht bacaklarımızı bir maraton koşusundan çıkmış gibi hurdahaş bir vaziyete getirmek icab etti.
1939 un doğurduğu yeni zenginleri arıyoruz.
Talihli müşterisine müjdeyi yetiştirmek için paltosunu, kâğıdlarını düşererek kapıya koşan bayiin arkasına biz de takıldık.
Otomobilin dükkânın önünde durmasile beraber çığırtkanlar feryada başladılar:
— Burası kazandı. Gene rökoru bizim gişe kırdı, tam 500,000 lira...
Bir dakika içinde gişenin önü mahşere dönmüştü.
Biz otomobilin içinde bayii bekliyoruz. Halk piyangonun bize çıktığını sanarak otomobilin etrafını sardı. Bizi seyrediyorlar. Otomobilin kapısını açıp:
— Kaç lira alacaksınız?
— Ortaklama mı aldınız; apartıman mı yaptıracaksınız? diye soranlar, bahşiş istiyenler var.
Nihayet adresler bulunuyor. Bayii kan ter içinde otomobilimize alıyoruz. Yeni senenin talihlileri Bakırköy hastanesinde Bilâl ve Üsküdarda Boyacı sokağında 1-11 numarada Ahmed.
Bilâli bulmak daha kolay. Otomobil bütün süratile caddelerden Bakırköye doğru koşuyor. Allah vere de sayın Bay Bilâli hastanede bulsak. Hepimizin düşüncesi bu...
Deliler diyarına talihli aramağa gidiyoruz. Öyle bir gidiş ki, bizi bu halde gören deli doktorları orada alakoymazlarsa çok iyi...
Gece yarısı hastane kapısında iki otomobilin duruşu hasta bakıcıları, hademeleri hayrete, sonra heyecana düşürüyor. Belki de ortamıza aldığımız bayii deli zannediyorlar. Aratıyoruz. Bilâl nerede. Beş yüz bin duyulunca Bilâl, Bilâl ağa, Bilâl efendi, Bilâl bey, Bilâl beyefendi oluyor. Telefonlar işliyor, hademeler koşuşuyor, diyarı cinnetin mes'ud tebaası aranıyor. Fakat öğreniyoruz ki, Bay Bilâl içinde bir sıkıntı hissetmiş, bugün de on dokuz lira yetmiş kuruş aldığı için alıp başını evine gitmiş. Kendisi 14 üncü koğuşta hademe imiş. Eyvah, şimdi Bakırköy gibi yerden boş mu döneceğiz; derken ortaya bir mesele çıkıyor, Bilâl bu bileti hastalardan birile müşterek almış. Aman, Allah razı olsun, çağırın şu adamcağızı.
Burada da kim deli, kim akıllı belli değil ki, herkesin sırtında birer aba harmaniye...
Ne ise Mehmed ismindeki Bilâlin talih arkadaşını getiriyorlar. Birkaç senedir tedavi oluyormuş. Aklından zoru var. Rahatsız edilmiş olmaktan mütevellid bir surat asıklığı.. Bize çatık kaşlarile bakıyor:
— Ne var?...
— Sana piyango çarptı?
Aldırmıyor bile...
— Elbette gözü kör değil ya bunun!
— Ne yapacaksın bu paraları?...
Kaşlarını çattı. Bir saniye sakat zihninde sualimizi dolaştırdı:
— Mazhar Osmana vereceğim! Onun paraya ihtiyacı var. Ben şimdilik ayda tebeamdan gelen yarım milyon para ile ifade ediyorum.
— Peki, başka ne yapacaksın daha!...
— Fahrettin Kerimi Avrupaya göndersinler. Boyu uzasın biraz...
İyileşmeğe yüz tutan adamcağızı galiba bu piyango vesilesiyle tekrar zır deli edeceğiz.
— Kendine birşey almıyacak mısın?
Gözlerini hepimizin üstünde dolaştırdı.
— Hayır, hepsini size veriyorum. Güle güle harcayın!
Hiçbir hakikate dayanmıyan bu cömerd vâd karşısında bile dudaklarımızı şağırdattığımızı neye saklıyalım.
O herşeyden bihaber kovuşuna dönerken, yarım milyon kazanan bahtıyarı aramak için gece yarısı buraya geldiğimizi düşünüyor, hangimizin akıllı olduğuna bir türlü karar veremiyordum.
- İstanbul'un delileri.