Yerel Kadın Muhabirler Ağı Bülteni'ne hoş geldiniz!
14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşen seçimler neticesinde cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalınca Türkiye iki haftalığına ikinci tura kenetlendi.
Uyuşmayan ıslak imzalı tutanaklar, YSK, anketler, ajanslar, değişen seçim stratejileri, meclise giren bazı gerici partiler, sandık görevlisi olmanın önemi gibi konularla geçen iki haftalık bir süreç yaşıyoruz. Her ne kadar bu hafta bültenimizin temasını seçim üzerine kurgulamamış olsak da Türkiye gündeminde bulunan "fil" nedeniyle bu sayımızda da seçim temasına yer verdik. Her alanda olduğu gibi, seçimler konusunda da işin bir “kadın yüzü” var. Gerek seçmen gerekse sandık görevlisi olarak kadınlar yine ayrımcılığa maruz kaldı, sandık başında çeşitli sıkıntılar yaşadı. Seçim vaatlerinde yalnızca bir kılıf olarak yer alan kadınlar, bazı partilerin meclise girmesiyle ikinci tura hem öfkeyle hem de kararlılıkla kilitlendi. Yerel kadın muhabirlerimiz birinci turdan sonra ve ikinci turdan önce kadınların deneyimlerini ve sesini size aktarmak istedi. Van’dan Samsun’a, Antalya’dan İzmir’e kadınların seçime dair yaşadıklarını bu bültende sizlerle buluşturuyoruz.
Keyifli okumalar dileriz,
Ceren Kurt & Özlem Kadıköylü
Yerel Kadın Muhabirler Ağı
Uçan Süpürge'nın Muhabirler Ağı, toplumsal cinsiyet eşitliğini ana odağa alarak kadınların sesinden haberlere ulaştırır.
Kadınlar Mücadeleye Tutunuyor
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey ile seçimler odağında genç kadınlar ve umutsuzluk üzerine bir söyleşi.

İstanbul Yenikapı Marmaray istasyonunda trenin önüne atlayarak intihar eden 20 yaşındaki Kübra Ergin, Türkiye’de kadın olmanın zorluğu ve genç intiharlarını yeniden gündeme taşıdı. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Müjde Tozbey ve Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu Kolaylaştırıcısı Avukat Nur Deniz Toklu ile genç kadınlar ve umutsuzluk üzerine konuştuk.
- Bir adım geriden: Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından İstanbul'da 20 yaşındaki Kübra Ergin intihar etti. Kübra’dan geriye ise onu intihara iten sebepleri kaleme aldığı, bir defterden yırtılmış mektubu kaldı. Ergin, Türkiye’de bir kadın olarak hiçbir zaman özgür hissetmediğini yazdığı mektubunda mevcut hükümetin politikaları ve ülkenin ekonomik durumunun yarattığı umutsuzluğa ve Türkiye’de kadın olmanın zorluklarına vurgu yaptı.
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey
Toplumda eşitsizliklerle dolu bir hayat sürdürmeye çalışan binlerce kadının umutsuzluğa kapılıp hayatlarına son vermesi hakkında Yerel Kadın Muhabirler Ağı'na konuşan Tozbey şunları söyledi:
“Bir hemcinsimin yaşadığı çıkışsızlık, geleceksizlik duygusunu anlıyorum ve bir insanın kırılgan bir evresinde yaşamıyla ilgili böyle korkunç bir kararı verebilmesini şaşkınlıkla karşılamadığımı söyleyebilirim. Yoksulluk ve gericilik şu an kadınları en çaresiz bırakan, şiddete açık hâle getiren en temel meselelerdir. Gericiliğe haddi bildirilmeli. Hiçbir dinsel kural, kadınların yaşamıyla en ufak şekilde ilişkilenmemeli.”
Avukat Toklu ise kadınların yalnız olmadığına dikkat çekti:
"Durum ne kadar umutsuz görünürse görünsün kadın mücadelesi enerjisini kız kardeşliğin dayanışmasından almaktadır. Umutsuzluğa kapılan bir kadın olduğunda içinde bulunduğu duruma karanlık taraftan değil kadın mücadelesinin aydınlattığı o umut dolu taraftan bakması gerekir. Çünkü kadınlar hiçbir zaman pes etmeyi bilmezler."
Sonraki adımlar ne olmalı?
Genç kadın intiharları ve kadınları yok sayan bazı siyasetçilerin meclise girerek söz sahibi olması üzerine bir açıklama yapan Tozbey, "Yoksulluk, barınmanın dahi sorun hâline gelmesi, sağlıklı beslenmenin, sağlıklı sosyalleşmenin imkânsızlaşması, maruz kalınan cinsel ayrımcılık; bunlar bir insanın değersiz hissetmesi, yaşamaya değer hissetmemesi için yetmez mi? Öncelikle her kadın insanca yaşayabileceği bir gelire sahip olmalı. Çalışabilir yaşta ise çalışması sağlanmalı, çalışabilir durumda değil ise, örneğin doğum yaptıysa ya da engelliyse, sağlık sorunu varsa, güvence altında olmalı, kamusal kaynaklar bunun için seferber olmalı" dedi. Tozbey güncel durumda bu koşulların sağlanamaması hakkında şunları ekledi:
"Emek ve laiklik düşmanı bir hattan kadınlar için tek bir pozitif sonuç bekleyemezsiniz. Seçimler iktidardan kurtulmak için bir fırsattı, değerlendiremedik ama kadın düşmanı politikalardan kurtulmanın tek yolu seçimler değil. Kadınlar örgütlü olursa, boyun eğmezse iktidara geri adım attırırız. Şimdi ilk hedefimiz bu olmalı. Çünkü tasarladıkları yeni anayasayla, kadını tüm kazanılmış haklarından men etmeyi umuyorlar."
Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu Kolaylaştırıcısı Avukat Nur Deniz Toklu
Kadınların umutsuzluk hâli ve kadınları intihara sürükleyen sebeplerle ilgili konuşan Toklu ise kazanımların kadınların ellerinden alınması üzerine konuştu:
"Çok uzun zamandır kadınlar eşitsizlik ile mücadele ediyor. Bu mücadelede edinilen kazanımlar birer birer geri alınmaya başladı. Uzun ve yorucu bir süreç sonunda edinilen kazanımların hukuksuz şekilde kaybı genç ya da yaşlı birçok kadını umutsuzluğa ve kaygıya sürüklüyor. Yapılan yanlışlar temelde cinsiyet ayrımı yapılmasından kaynaklı. Kadın ve erkek eşit dediğimiz noktada toplumsal cinsiyet rolleri de toplumun bakış açısı da buna bağlı olarak sosyal ve hukuksal düzen de mutlaka değişecektir. Umutsuzluğun bir diğer sebebi de gençlerin demokrasiyi fiili olarak görememesi. Bizler seçimle gelen seçimle gider diyebiliyoruz ama bu sene ilk defa oy kullanan gençler doğduklarından beri aynı iktidarı görüyorlar. Gençlerin bir kısmı ne yazık ki seçimi bir umut ve demokrasi olarak görmüyor."
Toklu, sorunları çözmek için atılması gereken öncelikli adımları şu şekilde sıraladı:
- Var olan kanunların doğru uygulanması,
- Yargının tekrar bağımsız hâle gelmesi,
- İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konulması - ki Türkiye"Kadınların yaşadıkları sorunlar karşısında başvuracakları mekanizmalar aslında çok çeşitli ve yeterli. Yetersiz olan bu mekanizmaları doğru uygulanmaması" diyen Toklu, sözleşmeden çekilmiş olsa da kanun gereği uluslararası sözleşmenin iç hukukta uygulanmasını kabul eden yasa hâlâ yürürlükte.
Dayanışma
Türkiye’de umutsuzluğa kapılan ve psikolojileri giderek bozulan çok sayıda genç kadına seslenen Tozbey şunları söyledi:
"Umutsuzluğa kapılmayın demenin kendisi umut olmuyor belki ama, derneğimizin yaptıklarına bakarlarsa, belki gelip biraz ucundan tutarlarsa, yalnız derneğimizin değil elbette, bir bütün olarak kadın hareketinin ve toplumsal mücadele kanallarının bir yerinden tutunurlarsa, daha iyi hissedecekler. Mutlu olacaklar, umut dolacaklar demiyorum, hangimiz çok 'Mutluyuz' diyebiliriz ki? Mutluysak oturup bir düşünelim zaten, bir terslik olsa gerek. Ama birlikte olmak iyi gelir insana, hele birlikte bir şey için mücadele etmek, hele de mücadele ettiğiniz kişiler kadınlara düşmansa, çok çok iyi hissedersiniz. Hem kendi yaşamınız hem kız kardeşlerinizin, çocukların, gelecekteki kadınların yaşamının değişmesi için omuz vermiş olursunuz. Önerim diyemem ama, dileğim, genç kadınların kadın düşmanlarıyla mücadeleye bir yerinden tutunmasıdır."
"Kadınların yaşadıkları sorunlar karşısında başvuracakları mekanizmalar aslında çok çeşitli ve yeterli. Yetersiz olan bu mekanizmaları doğru uygulanmaması" diyen Toklu, "Durum ne kadar umutsuz görünürse görünsün kadın mücadelesi enerjisini kız kardeşliğin dayanışmasından almaktadır" diyor:
"Bu anlamda baroda gönüllü olarak çalışan biz avukatlar ile kadın mücadelesi alanında çalışan sivil toplum kuruluşları yılmadan hukuk mücadelesine devam etmekte. Umutsuzluğa kapılan bir kadın olduğunda içinde bulunduğu duruma karanlık taraftan değil kadın mücadelesinin aydınlattığı o umut dolu taraftan bakması gerekiyor. Çünkü kadınlar hiçbir zaman pes etmeyi bilmezler. Doğal olarak kadın mücadelesi de pes etmeyi asla kabul etmiyor. Sadece bazen bir engele takılan kız kardeşimize yürüdüğü yolda yalnız olmadığını hatırlatmak gerekiyor."

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ikinci tura kalınca gözler tekrardan Kürt seçmenlere yöneldi. Özellikle son süreçte sosyal medyada Kürt seçmenlere yönelik ırkçılık ve kullanılan ayrıştırıcı dille birlikte Millet İttifakı'nın yeni stratejisiyle milliyetçi kesimi daha çok etkilemeye yönelmesi ve seçmende oluşan umutsuzluk tablosu, yaklaşık yüzde 9 bir orana sahip Kürt seçmenlerin kafalarında soru işaretlerine yol açtı. Peki bütün bu etkenler ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt seçmeni nasıl etkileyecek? Feminist aktivist ve yazar Zozan Özgökçe, Uçan Süpürge Yerel Kadın Muhabirler Ağı ile görüşlerini paylaştı.
Zozan Özgökçe
Özgökçe, ilk olarak seçimlerin öncelikle Kürt seçmenler ve kadınlar için önemli bir viraj olduğundan bahsetti:
"Yıllarca çok ciddi ihlaller yaşadık. Birçok kişi özellikle 15 Temmuz’dan sonra KHK ile işinden oldu, kadın örgütleri kapatıldı, basın susturuldu ve sosyal yaşam çekilmez hâle geldi. Aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi bir gecede feshedildi ve 6284 uygulanmıyor. Kadınlara hizmet veren mekanizmalar uzun bir dönemdir çalışmıyor, şiddet gören bir kadının hayatını koruma altına alabileceği ve geleceğini kurabileceği mekanizmalar yok malesef. Zaten sığınma evleri yetersizdi. Bağımsız kadın örgütlerinin ve belediyelerin sığınma evleri kapatıldı. Yani Kürt seçmenler ve kadınlar için baktığımızda bu seçimler bizler için önemliydi.
Benim motivasyonum değişeceğine yönelikti. Çünkü sokağa, kadınlara veya yoksulluğa baktığımızda bundan toplum çok etkileniyor. Ekonomimiz çok kötüye gidiyor dolasıyla herkes mutsuzdu ve mutsuz bir çoğunluk varken hâlâ mecliste AKP’nin milletvekili sayısında çoğunluk alması ve MHP’nin de böyle yüksek bir oranda oy alması gerçekten beni çok şaşırttı."
"Seçimlerde en etkin güç kadınlar"
Özgökçe, seçimlerde Kürt kadın seçmenlerin neden etken güç olduğuyla ilgili şunları vurguladı:
"Kürt kadınları bütün siyasi partilerin tabanından daha çok çalışıyorlar ve çok çalışan tarafta da kadınlar var. Seçmenlerin tepkili olması gerektiğini düşünüyorum. Sokakta bir tepki mevcut ama aynı zamanda bir korku da var. Bu iktidar biz kadınların ve erkeklerin üzerine genel olarak bir korku yaydı."
Son dönemde, özellikle de 14 Mayıs seçimlerinden sonra sosyal medyada Kürt seçmenlerin karşılaştığı ırkçı saldırıları değerlendiren Özgökçe şunları ifade etti:
"Bu saldırılara uğrayanlar genelde politize olmuş Kürtlerdir. Çünkü artık sosyal medyada insanlar Kürt meselesi hakkında konuşmaya korkuyorlar. Nedeni; gözaltı, ailelerin ve kişilerin fişlenmesi. O yüzden genelde politize olmuş, bir şeyler söyleyen ve yapmaya çalışan Kürtler bu seçimlerde Erdoğan’a oy vermeyip Kılıçdaroğlu’ya oy verecekler. Çünkü ırkçı her türlü yaklaşım tabi ki diğer tarafa yönlendirir.
AKP ideolojik olarak gelişmemiş ve ona kendisini muhtaç kıldığı bir kesimden oy almaktadır. Biz Kürtler, cumhuriyet kurulduğundan beridir bu ırkçı yaklaşımları yaşamımızda görüyoruz. Fakat Kürt seçmenin eğilimi değişebilir. 'Kürt seçmen' bir kitle değil, hep aynı yönde aynı davranışı sergilemiyor. Ortak amaç şu anki iktidarın gitmesi."
"İkinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri referandum niteliğinde"
Özgökçe, 14 Mayıs seçimlerinden sonra ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ile ilgili şunları ifade etti:
"Kürt seçmenler Kılıçdaroğlu’yu çok sevdiği ya da politikalarını benimsediği için oy vermiyor. Erdoğan gitsin ve değişimden yana adımlar atılsın diye oy veriyorlar. Bu seçim referandum niteliğinde bir seçim. Böyle bir seçim olduğu için de bu seçimlerin kazanan tarafı olması için muhalefetin adayı Kılıçdaroğlu’nun Kürt seçmenlere insani, ırkçılıktan uzak ve temel insan hakları boyutunda yapacağı söylemler önemli olacaktır. Temel yaşam haklarından tutun ifade özgürlüğüne kadar anayasal olarak güvence altına alınmış tüm haklar ihlal ediliyor ve her geçen gün haber alma özgürlüğümüzden tutun onurlu bir yaşama kadar her şey ihlal ediliyor."
Zozan Özgökçe hakkında:
Feminist aktivist ve yazar Zozan Özgökçe, 9 Nisan 2004'teki kuruluşundan bu yana kadına yönelik şiddetle ve ayrımcılıkla mücadele eden Van Kadın Derneği'nin (VAKAD) kurucularından. Şiddet gören kadınlara hukuksal, sosyal, ekonomik, psikolojik destek veren, 2011 Van depreminde zarar gören bölgelerde çalışmalar yapan VAKAD, OHAL kapsamında 677 sayılı KHK'yla 22 Kasım 2016’da kapatıldı. Özgökçe ise 2017'de “Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama”, “örgüt propagandası” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla gözaltına alınmıştı.
Yerel mücadele: İzmir'in Kiraz ilçesinde CHP Kadın Kolları
CHP Kiraz Kadın Kolları Başkanı Yasemin Bayram ile ilçenin sorunları ve yerel mücadele üzerine

İzmir'in merkezine 150 km mesafedeki Kiraz ilçesinde kadınlar geçtiğimiz dönem yerel seçim çalışmaları yürüttü. CHP Kiraz Kadın Kolları Başkanı Yasemin Bayram, yerel mücadele üzerine Yerel Kadın Muhabirler Ağı'na konuştu.
İlçede çocuk istismarı çok büyük bir sorun, eğitime erişimde zorluklar var ve sosyal faaliyetler kısıtlı. Düğün gibi etkinlikler dışında İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Kiraz Belediyesi'nin özel gün etkinlikleri halkın tek sosyal faaliyeti.
Son iki yıllık meclis faaliyet raporları incelendiğinde kadınlara yönelik belediyenin bir çalışma faaliyeti görülmüyor. CHP Kiraz Kadın Kolları Başkanı Bayram, ilçede yaşanan sorunları aktardı.
CHP Kiraz Kadın Kolları
Sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Yasemin Bayram, Cumhuriyet Halk Partisi Kiraz kadın kolu başkanıyım. Üç yıldan beri başkanlık yapıyorum. 120 kadın üyeyle aldığım sayımızı şu an 249 kadın üyemizle devam ettiriyoruz.
Kiraz İzmir’e en uzak ilçelerden birisi. İlçede yaşayan kadınların sorunları neler?
Kadın sorunu demeyelim de çocuk tacizi diyelim. Maalesef ki en büyük sorunumuz bu. Küçük yaşta çocukların kaçırılması, zorla evlendirilmesi. Bu konuda devam eden davalarımız var.
Bu sorun üzerine partinin kadın kolları olarak yaptığınız çalışmalar nelerdir?
İl kadın kolları olaraktan mahkemelerimiz veya duruşmalarımız olduğunda il kadın kollarımızın destek amaçlı duruşmalara katılmaları, gerektiğinde bulunamayan kızlarımızı mesela en son bir tane kızımız vardı. O kızımız için il kadın kolları yönetimiyle beraber gelip kaymakamla görüştükten sonra ne hikmetse bir hafta sonra kızımız bulundu. Üç aydan beri bulunmayan kızımızı buldular. Biraz baskı uyguluyoruz artık resmî kurumlara.
Avukat desteğiniz var mı?
Tabii avukat desteğimiz de var. Baroyla birlikte ilin avukatları da var, onlardan da destek alıyoruz.
İlçede kadınların eğitim seviyesi ne durumda?
Çok düşük maalesef. Kızlarımız okula gönderilmiyor. En büyük sıkıntımız da taşımalı eğitim. Kiraz merkezden 45 km uzaklıktaki köylerimiz var. O köylerden aileler çocuklarını Kiraz merkeze göndermek istemiyor.
Köylerde okul yok. Onun için de tarlada çalıştırıyorlar. "Okuyup ne yapacak?" diyorlar veya 17, 18 yaşında kızları evlendiriyorlar maalesef.
Seçim sonuçları nasıl geldi ilçenizde?
Cumhuriyet Halk Partisi %41 oyumuz var, Ak Parti'nin de %52 oyu var. Biraz daha çalışmamız gerekiyor. Önceki seçimlere göre oy oranında çok değişim yok.
Kiraz’daki kadınların kendi başlarına gidip oturup sosyal faaliyetlerini sürdürebileceği alanlar yok, sanatsal faaliyet yok, bunlarla ilgili il başkanlığınızla görüşüp çözüm önerisi ürettiniz mi?
Belediye şu an Ak Parti'de, daha önce olan, oturup kalktığımız yerleri dahi kapatmış durumdalar. Bir havuzumuz vardı, haftanın iki günü kadınlara aitti. Maalesef o havuzu da özelleştirdiler.
Röportaj sonrası ilden gelen parti kadın kolları ile gruplara ayrılarak kadınlar köy ve sokaklara dağıldı ve ikinci tur seçim çalışmasına başladı.

14 Mayıs 2023 seçimlerinin ardından kamuoyunu en çok meşgul eden konuların başında 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgedeki seçmen davranışları geliyor.
AK Parti, MHP, BBP, Hüda-Par, Yeniden Refah Partisi gibi sağcı ve radikal İslam eğilimli partilerin oluşturduğu Cumhur İttifakı, mevcut Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı 14 Mayıs seçimlerinde yeniden aday gösterdi. Karşısında ise CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Demokrat Parti'nin desteklediği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yer aldı.
Her ne kadar bir "demokrasi şöleni" olduğu iddia edilse de, aslında eşitsiz koşullarda girilen bir seçimde, sonuç bir bakıma Erdoğan lehine oldu ve seçim ikinci tura kaldı. Erdoğan'ın devletin tüm imkânlarına, basın kuruluşlarına, adalete, emniyete, sivil topluma, sosyal medyaya hükmetmesine rağmen yüzde 50 artı 1’i bulamamış olması bazıları tarafından genel çerçevede bir "mağlubiyet" olarak değerlendirilirken, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yüzde 50 barajını geçememesi de toplumda "mağlup genel başkan" algısı yarattı.
Tüm bunların yanında, gündeme gelen başka bir tartışma konusu şiddetli bir yıkıma uğrayan ve on binlerce insanın yaşamını yitirdiği depremlerin yaşandığı illerdeki seçmen tavrı oldu.
Özellikle depremden etkilenen 11 il ile ilgili sosyal medya üzerinden yapılan değerlendirmelerde, bu illerden iktidar partisi AK Parti'ye yüksek oranda oy çıktığı iddia edildi.
Seçmen tercihini analiz etmek adına, biraz geçmişe gidelim.
Van Depremi'nden sonra ne olmuştu?
23 Ekim 2011'de Van, Tuşba merkezli 6,7 şiddetindeki depremde 604 kişi öldü, 4 bin 152 kişi yaralandı. Binlerce enkaz, milyonlarca liralık zarar oluştu. Depremin yaraları sarılmaya başlanmışken, Van 9 Kasım 2011 tarihinde 5,6 ile yine sarsıldı ve bu kez 50 kişi yaşamını yitirdi. Peki Van'da seçmenin oy tercihi ne yönde değişti?
Depremden dört ay önce, Haziran 2011 seçimleri Van'da yüzde 80,49 katılım oranı ile gerçekleşti. AK Parti yüzde 40,25, HDP yüzde 49,47, CHP ise yüzde 3,76 oy aldı. Haziran 2015 seçimleri ise yüzde 84 katılımla gerçekleşti. AK Parti yüzde 20,01, Hdp yüzde 73,60, CHP ise yüzde 1,35 oy aldı. Bölge halkı, iktidara olan desteğini yarı yarıya düşürdü. Ancak Haziran seçimlerinde ciddi bir güç kaybı yaşayan AK Parti, erken seçim kararı alarak Kasım 2015'te halkı yeniden sandık başına çağırdı. Bu sefer AK Parti, 2011 seçimlerindeki oyunu yeniden yakaladı. Kasım 2015'te AK Parti yüzde 38,74, HDP yüzde 64,26, CHP ise yüzde 1,87 oy aldı.
Seçmenin tercihini değiştiren neydi? İlk seçimde iktidarı "cezalandıran" ve oy vermeyen Van halkı, çok kısa bir sürede neyi gördü de yeniden oy verme ihtiyacı hissetti?
Soma'da ne olmuştu?
13 Mayıs 2014, Manisa, Soma maden faciasında 787 işçi yerin altında kaldı. 301 madenci yaşamını yitirdi. Olaydan önce, Haziran 2011 seçimlerinde yüzde 52,83 oy alan AK Parti, bir sonraki seçimde tamı tamına 13 puan kaybetti. 2011 seçimlerinde AK Parti yüzde 52,83, CHP yüzde 28,13, MHP yüzde 13,19 oy aldı. Sonra gerçekleşen Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti yüzde 39,87, CHP yüzde 27,46, MHP yüzde 25,40 oy aldı. İktidarın erken seçim kararı ile tıpkı Van'da yaşandığı gibi AK Parti'ye oy vermeyerek "cezalandıran" Soma halkı, Kasım 2015'te AK Parti'yi felaket öncesindeki oranına taşıdı.
Giresun, Samsun, Kastamonu, Sinop ve Bartın'daki seller
2020'de Giresun Dereli'de yaşanan sel felaketi ile bir ilçe adeta yok oldu. 15 kişi öldü. Selden önce 2018 seçimlerinde iktidar partisi AK Parti'ye yüzde 71,2 ile yüksek oranda destek sunan ilçe halkı, 2023 seçimlerinde tercihini değiştirdi. AK Parti'ye verilen oy bu kez yüzde 57,72'de kaldı.
Bir başka örnek daha Samsun, Canik'ten. Temmuz 2012'de Samsun'un Canik ilçesinde yaşanan sel felaketi sonrası aralarında çocukların da olduğu 13 kişi yaşamını yitirdi. Canik'te 2011 yılında gerçekleşen seçimlerde AK Parti yüzde 70,51, CHP yüzde 16,19, MHP yüzde 8,17 oy aldı. Sel felaketi sonrasında gerçekleşen seçimde ise yüzde 10'luk bir düşü ile AK Parti yüzde 61,6, CHP yüzde 17,9, MHP ise yüzde 14,9 oy aldı. Erken seçim kararı sonrası Kasım 20152te yapılan seçimlerde ise AK Parti oy oranını 2011 seçiminden de yukarıya taşıdı: Yüzde 73,8. Kasım 215'te AK Parti yüzde 73,8, CHP yüzde 13,5 ve MHP ise yüzde 9,7 oy aldı.
Yakın tarihten bir başka sel felaketi, 11 Ağustos 2021'de Kastamonu, Sinop ve Bartın'da yaşandı. Selden önce, 2018 seçimlerinde 72 yurttaşın yaşamını yitirdiği Kastamonu'da AK Parti yüzde 52, CHP yüzde 15,50, MHP yüzde 20 oy alırken, 14 Mayıs seçimlerinde Kastamonu halkının tercihi iktidar aleyhine oldu. 2023'te AK Parti yüzde 45,49, CHP yüzde 21,78, MHP ise yüzde 15,03 oy aldı.
24 kişinin öldüğü Sinop'ta 2018 seçimlerinde AK Parti yüzde 55,20, CHP yüzde 24,2, MHP yüzde 9,28 oy alırken, 2023 seçimlerinde AK Parti yüzde 13'lük bir düşüle yüzde 42,75, CHP yüzde 35,11, MHP ise yüzde 9,15 oy aldı.
Amasra'da ne oldu?
14 Ekim 2022'de Amasra'da yaşanan grizu patlaması kaynaklı maden kazası sonucu 42 madenci yaşamını yitirdi. Olaydan önce, 2018 yılındaki seçimlerde AK Parti'nin yüzde 35,6 oy aldığı Amasra'da 14 Mayıs 2023 seçimlerinde yüzde 8'lik bir düşüş yaşandı ve iktidar partisi yüzde 27,80'de kaldı.
Deprem bölgelerinde seçmen davranışı
Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Diyarbakır, Adana, Hatay, Adıyaman ve Elazığ başta olmak üzere bir çok ili etkileyen, coğrafi ve demografik yapıyı değiştiren, ağır travmalara neden olan 6 Şubat depremlerinde 51 bin insan yaşamını yitirdi, 108 bin insan yaralandı. 5 milyon insan göç etti.
Seçim sonrasında toplumun belirli kesimi tarafından "iktidara büyük destek verdiler" diye eleştirilen illerin oy tercihlerine baktığımızda iktidar bloğunun yüksek oranda olmasa da düşüş yaşadığı gerçeği ortaya çıkıyor.
- 21 bin 910 kişinin yaşamını yitirdiği Hatay'da AK Parti 2018 seçimlerine oranla yüzde 3'lük bir kayıp yaşadı. 2018'de yüzde 36,20 oy alan AK Parti, 2023'te yüzde 33,91 oy aldı. Cumhur İttifakı yüzde 50,64'ten, yüzde 48,84'e geriledi.
- 12 bin 622 kişinin yaşamını yitirdiği Kahramanmaraş'ta AK Parti 2018 yılında yüzde 58,4 oy alırken, 2023'te bu oran yüzde 47,72'ye geriledi. Cumhur İttifakı oyu ise yüzde 74,79'dan, yüzde 70,872ye düştü.
- 3 bin 897 kişinin yaşamını yitirdiği Gaziantep'te AK Parti 2018 yılında yüzde 51,44 oy alırken, 2023'te bu oran yüzde 44,9'a geriledi. Cumhur İttifakı oyu yüzde 64,11'den, yüzde 49,49'a düştü.
- 433 kişinin yaşamını yitirdiği Şanlıurfa'da AK Parti 2018 yılında yüzde 52,67 oy alırken, 2023'te bu oran yüzde 43'e geriledi. Cumhur İttifakı oyu yüzde 61,95'ten, yüzde 55,84'e düştü.
- Bin 393 kişinin yaşamını yitirdiği Malatya'da AK Parti 2018 yılında yüzde 53,87 oy alırken, 2023'te bu oran yüzde 45,19'a geriledi. Cumhur İttifakı oyu yüzde 69,99dan, yüzde 45,19'a düştü.
- 780 kişinin yaşamını yitirdiği Adana'da AK Parti 2018 yılında yüzde 34,69 oy alırken, 2023'te bu oran yüzde 30,84'e geriledi. Cumhur İttifakı oyu yüzde 46,45'ten, yüzde 44,582e düştü.
- Binlerce kişinin yaralandığı Elazığ'da AK Parti 2018 yılında yüzde 54,58 oy alırken, 2023'te bu oran yüzde 40,432e geriledi. Cumhur İttifakı oyu yüzde 68,12'den, yüzde 55,93'e düştü.
- 6 bin 13 kişinin yaşamını yitirdiği Adıyaman'da AK Parti 2018 yılında yüzde 55,10 oy alırken, 2023'te bu oran yüzde 52,332e geriledi. Cumhur İttifakı oyu yüzde 64,25'ten, yüzde 62,41'e düştü.
- AK Parti'nin oylarını arttırdığı tek il Diyarbakır oldu. 414 kişinin yaşamını yitirdiği Diyarbakır'da AK Parti 2018 yılında yüzde 21,46 oy alırken, 2023'te bu oran yüzde 23,15 oldu. Cumhur İttifakı oyu yüzde 22,87'den, yüzde 26,62'ye çıktı.
Başkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Doğan Kökdemir'in Sosyal Psikolojik Açıdan 1 Kasım 2015 Türkiye Genel Seçimlerinin Değerlendirilmesi başlıklı makalesi bu noktada önemli bir rehber.
Seçimlerden sonra toplumun önemli bir kesimi tarafından deprem bölgesinde iktidar lehine oy veren seçmen ile ilgili, "celladına aşık bir millet" tabiri ile ilgili detaylı değerlendirmelerin yer aldığı makalede, şu ifadelere yer veriliyor:
"Seçimden önce sürekli şikâyet edilen, uygulamaları beğenilmeyen, hatta örneği abartalım, kendilerine direkt olarak kötülük yapan bir iktidarın bir sonraki seçimde aynı seçmenlerden yeniden oy alması tuhaf bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. 'Celladına aşık olmak' gibi tanımlanan bu durumu da açıklamak için sosyal psikoloji bize biraz yardımcı olabilir. 'Celladına aşık olmak' tabiri biraz abartılıdır ama şöyle bir ifade kullanırsak belki gerçeğe biraz daha yaklaşabiliriz: Bireyler, süregiden sistemde ekonomik, sosyal ya da kişisel zarara uğruyor olsa bile sistemin devamını arzulamaktadırlar ve bunu gerçekleştirmek için meşrulaştırma yönünde hareket etmektedirler. Diğer bir deyişle, toplumda azınlıkta olan dezavantajlı gruplar bile, söz konusu olan kendilerinin zarar gördüğü sistemin değişmesi ise, bu değişime direnç göstermektedirler. Çünkü, değişim olursa ne yapacakları, nasıl davranacakları konusunda hiçbir fikirleri yoktur."
Sistemi meşrulaştırma kuramına göre, insanlar aynı partiye şikâyet gerekçeleri ortadan kalktığı için oy vermiyor ama olası bir değişimin nelere yol açacağını bilmedikleri için endişe ve korku hissediyorlar. Araştırmalar, sosyoekonomik düzeyi düşük sağ seçmenin sistemi meşrulaştırma konusunda daha hevesli olduğunu gösteriyor:
"Değişimin maddi zorluğu (fakirlik) muhafazakârlık ile birleşince karşımıza iktidarlar açısından daha “uysal” bir seçmen modeli çıkıyor. Muhafazakâr olmasına rağmen, sosyo-ekonomik durumu gelişmiş bireylerin daha rahat hareket edebildiğini, tutum ve davranışlarını (oy verme davranışı gibi) daha rahat değiştirebildiklerini söyleyebiliriz. [...] Herhangi bir ülkede, artan ölüm olayları (terör, doğal afetler ya da benzeri belirsizlik potansiyeli yüksek nedenlerden kaynaklar başta olmak üzere) seçmenlerin oy verme davranışı üzerinde etkili olabilir. Bu olayların yarattığı belirsizlik ortamı bireylerdeki var olan güvensizlik algısını artıracaktır. Bu algının tahribatından kurtulmak için seçmen “bir macera aramak” yerine ne kadar sorunlu olursa olsun kendi bildiği ve deneyimlediği statükoyu tercih edecektir.”