aposto-logo
TR
TREN
İNSAN BELLEĞİ
DİJİTAL BELLEK
Bugünkü Destekçimiz
EKİPTEN ÖNERİLER

🗃 Odak | Hafıza #3: Birler ve sıfırlar

İnsan hafızasının gerilemesinin önüne geçmek mümkün mü? Fiziksel veri depolama teknolojileri geçtiğimiz yüzyılda nasıl gelişti ve nereye doğru yol alıyor?
21 Mayıs - Migros Sanal Market
Migros Sanal Market ile birlikte

Her an her yerde: Migros Sanal Market Hızlı, kolay ve güvenilir bir alışveriş platformu sunan Migros Sanal Market , pek çoğumuz için alışkanlık hâline gelen online alışveriş trendini Migros güvencesi ve tecrübesiyle buluşturuyor. Nedir? Müşteri odaklı, güvenilir ve yenilikçi yapısıyla market alışverişini hızlandıran ve kolaylaştıran Migros Sanal Market , Migros mağazalarında satılan tüm ürünlerin 7/24 ve 81 ilden sipariş edilebilmesini sağlıyor. Neler var? 40.000’den fazla ürüne tek tuşla ulaşmayı sağlayan Migros Sanal Market , mağazalarda geçerli olan tüm indirim ve kampanyaları kapsadığı gibi Sanal Market’e özel fırsatlarla da alışveriş deneyimine keyif katıyor. Sipariş notlarıyla alışveriş deneyimini kişiselleştirebilen müşteriler; online, kapıda kredi kartı veya kapıda nakit ödeme yöntemlerinden dilediğini tercih edebiliyor. Alışverişlerini planlı bir şekilde yapan müşteriler siparişlerini ister diledikleri saatte ister 45 dakika içinde teslim alabiliyor. Soğutuculu araçlarla ulaşan siparişlerde tazelik ve kaliteden ödün verilmiyor. Siz de Migros Sanal Market ’le kolay ve hızlı bir alışveriş deneyimi için bu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.

Daha fazlasını öğren

Behance

Aposto Odak'ın ‘hafıza’ temalı üçüncü sayısından merhaba! Bu sayıda hafıza kavramına daha somut biçimde eğiliyor ve insan ile bilgisayar belleğinin mekanizmalarını ele alıyoruz.

  • İnsan belleği kanalında yazarımız İdil Yılmaz, beynimizin sinsi düşmanı Alzheimer hastalığı hakkında bildiklerimizi inceliyor ve hastalıkla mücadele etmek için yeni geliştirilen ilaçları aktarıyor.
  • Dijital bellek kanalında ise teknoloji editörümüz İrem Denli, verinin saklanmasına yönelik teknolojilerin geçmişini araştırarak sıfırlar ve birlerden oluşan dijital depolama teknolojilerinin tarihine eğiliyor.

🎧 Okumalarınıza eşilik edecek bir çalma listesi: The Algorithm

İyi pazarlar, keyifli okumalar.

Aposto Gündem

Aposto Gündem

Her sabah 06.30'da 5 dakikalık gündem özeti e-posta kutunda. Piyasalar, ekonomi, iş dünyası, politika, teknoloji ve hafta sonu ekleri; kısa, yalın, öz bir şekilde.

İNSAN BELLEĞİ

Alzheimer’a karşı yeni bir umut

Tüm dünyada yaklaşık 24 milyon insanı etkileyen Alzheimer hastalığı nedir, genlerimiz hastalığa sahip olmada nasıl etki sağlıyor? Genlerde görülen mutasyon; geliştirilen ilaçlardan donanemab, lecanemab, remternetug ve viagra hastalığa karşı nasıl bir koruma sağlıyor?

Yaklaşık 24 milyon insanı etkileyen Alzheimer nedir, genlerimiz hastalığa sahip olmada nasıl etki sağlıyor? Genlerde görülen mutasyon; geliştirilen yeni nesil ilaçlar hastalığa karşı nasıl bir koruma sağlıyor?

Alzheimer hastalığı nedir?

Alzheimer hastalığı hafıza, düşünme, öğrenme ve organizasyon becerilerinde gerilemeye neden olan en yaygın Demans (bunama) tipidir. Bilişsel gerileme ve nöropsikiyatrik davranışsal rahatsızlıklara neden olarak kişinin günlük yaşam faaliyetlerinde bozulmalar ortaya çıkaran bir hastalık olan alzheimer, hastalığa sahip olan bireylerde psikolojik ve fiziksel çökme de meydana getirir. 

65 yaş üzerinde %3-11, 85 yaş üzerinde ise %20-47 arasında görülen alzheimer hastalığının 65-85 yaşları arasında görülme sıklığı her beş yılda bir iki katına çıkmaktadır. Hastaların %10’undan azında 40’lı ya da 50’li yaşlarda, erken başlangıç olarak adlandırılan Alzheimer görülebilir; ama bu yaşlarda başlaması çok nadir kabul edilir. 

En sık görülen Demans tipi olan Alzheimer hastalığı, yaklaşık 100 hastanın 5’inde görülür. Unutkanlık, evin yolunu bulamama, davranış bozukluğu, kafa karışıklığı gibi bulgularla başlar ama araştırmalara göre, hastalık ilk belirtilerden 10 yıl önce başlayabilir. 

Erken Evre olarak adlandırılan başlangıç evresinde; unutkanlık başlangıcı, kendini ifade etmede ve yazmada zorluk, depresyon, yeni beceri öğrenememe, günlük yaşamda hafif aksamalar görülebilir. 

Orta Evre ise hastalığın 2-10 yılını kapsayabilir ve hastada geçmişin ve öğrenilmiş becerilerin unutulmasına, sebep-sonuç ilişkisi kurulamamasına, günlük yaşamda yardıma ihtiyaç duyulmasına, yakınları tanımada güçlüğe, yeni bilgi öğrenememeye, olmamış olayları olmuş gibi anlatmaya neden olabilir.

İleri Evre'de hastanın iletişimi ileri derecede bozulmuş duruma gelir ve hasta geçmişi karıştırır, yakınlarını tanıyamaz, yatağa bağımlı hâle gelebilir, yutma sorunları yaşayabilir. Bu evrede hasta artık tamamen bakıma ihtiyaç duyar. 

Alzheimer hastalığı nedenleri

Yaş, APOE4 taşıyıcılığı, geçmişte depresyon, damar hastalıkları (kalp krizi, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği, vb.), geçmişte ciddi baş travması geçirmiş olmak gibi nedenler kişinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini artıran faktörler arasında gösterilebilir.

Amiloid ve Tau protenlerinin beyinde fazla birikmesi beyin hücrelerinin ölmesine neden olarak Alzheimer hastalığını tetiklediği bilinmektedir. Bu proteinlerin birikmesi sinir hücrelerinin arasındaki iletişimde kopukluğa neden olarak düzgün çalışmalarını engelleyip ölmelerine neden olarak Alzheimer hastalığının belirtilerini gösteriyor. Sinir hücrelerindeki ölüm genelde beynin hafızayı kontrol eden kısmı olan hipokampüste başlayıp diğer bölümlere sıçrar. Konuyla ilgili birçok araştırma yapılmış olmasına rağmen neden bu proteinlerin fazla birikerek sinir hücrelerini öldürdüğü bilinmiyor.

Bilim insanları; erken başlangıçlı (40-50’li yaşlarda görülen) Alzheimer’a genetik mutasyonun neden olduğuna, geç başlangıçlı (65 yaş üstü görülen) Alzheimer’a beyinde gerçekleşen kompleks ve yıllara yayılmış, genetik, çevresel ve hayat tarzıyla şekillenen değişimlerin neden olduğuna hemfikirler

Genetiğin hastalığa etkisi

Yapılan araştırmalara göre, apolipoprotein E (APOE) genine sahip olmak Alzheimer riskini artırıyor. Farklı şekilleri olan bu genin APOE ε4 versiyonuna sahip olmak Alzheimer hastalığına yakalanma riskini artırırken hastalığa erken yaşta yakalanmaya da neden olabiliyor; ancak, bu gene sahip olan birinin hastalığı kesin geçireceğini söylemek yanlış olur. APOE ε4 genine sahip olmayan kişilerin de Alzheimer hastalığına yakalanma riski var. Yakın derece akrabanın (biyolojik anne-baba ya da kardeş) Alzheimer hastalığına sahip olması kişinin hastalığa yakalanma ihtimalini %10’dan %30’a kadar artırabiliyor. 2 ya da daha fazla kardeşi Alzheimer’a yakalanmış kişilerde hastalığın görülme riski 3 katına çıkıyor. 

Ailede nesilden nesile aktarılan, presenilin-1 (PSEN1) olarak bilinen mutasyona uğramış ve genç yaşta Alzheimer'a yakalanma riskini yükselten gene sahip olan bir kişinin 72 yaşına kadar hastalık belirtilerini göstermediği keşfedildi. Kolombiya’nın Antioquia bölgesinde yaşamış olan kişinin 74 yaşında ölmesinin ardından Harvard Üniversitesi tarafından araştırmaya alınmasıyla kişinin sahip olduğu gen değişikliğinin sinir hücrelerinin birbiriyle iletişim kurmasını sağlayan proteinin işlevini geliştirdiği ortaya çıktı. Kişinin beyninde Alzheimer’a neden olan beta amyloid ve tau proteinlerinin fazla miktarda bulunmuş olmasına rağmen hastalığa geç yaşta yakalanmasının nedeni olarak kişide bulunan, sinir hücrelerinin iletişimini sağlayan reelin adındaki proteindeki değişim gösterildi. Yapılan çalışmaya göre, reelin proteininin burnun arkasında yer alan9 entorhinal kortekste bulunması, beyni Alzheimer hastalığına karşı korumada yeterli gözüküyor. Entorhinal korteks’in beynin koku alma duyusuyla ilgili sinyalleri de gönderip alan bir bölge olması ve koku kaybının hafıza ve düşünme güçlüklerine yol açan beyindeki değişikliklerin habercisi olması, Entorhinal korteks’i yaşlanmaya ve Alzheimer’a karşı hassas bir bölge yapıyor. 

Eisai firmasından Lecanemab

leqembi

BAN2401 olarak da adlandırılan Lecanemab, Eisa firması tarafından geliştirilmiş bir bağışıklık artırıcı ilaç. Lecanemab, Alzheimer hastalığının erken evresinde kullanılması için tasarlanmış ve denemelerde gösterdiği başarı ile Ocak 2023’te ABD’de kullanımı için onay almış durumda. Avrupa ve İngiltere’den de onay almayı bekleyen ilaç, piyasalara Leqembi adıyla sürülecek. 

İlaç piyasaya sürülmeden önce yapılan 3. evre denemelerde, ilacın Alzheimer’a neden olan amiloid ve tau proteinlerini başarılı bir şekilde beyinden aldığı görüldü. Bu ilaçla, Alzheimer hastalarının düşünme ve hafıza becerilerindeki gerileme %27’ye kadar yavaşlatıldı ve günlük hayatın kısıtlanması %56’ya kadar azaltıldı. Ancak; ilaçın denemlerine katılan hastaların %13’ünün beyninde ödem, %17’sinin beynindeyse küçük kanamalar meydana geldiği gözlendi. New York Mount Sinai Hastanesi’nden Alzheimer uzmanı Dr. Sam Gandy, ilacın beyin kanaması ihtimalini artırması asıl riskin kan sulandırıcı ilaç kullananlarda olacağına vurgu yapıyor

Eli Lilly’nin geliştirdiği Donanemab

BBC’nin haberine göre, ABD’nin Eli Lilly firmasının bulduğu Donanemab, Alzheimer'ın ilerlemesini üçte bir yavaşlatıyor. Lecanemab ile benzer işleyen Donanemab, beyindeki Alzheimer'a yol açan beta amiloid proteinini hedef alıyor. 

İlaç denemelerine 1734 erken evre Alzheimer hastası katıldı ve deneklere beyindeki ayırt edici plaklar kaybolana kadar aylık dozlar halinde Donanemab verildi. Hastaların genelinde hastalığın ilerlemesi %29 azalırken doktorların tedaviye cevap verebileceğini düşündüğü deneklerde ise ilerleme %35 azaldı. İlacın verildiği kişiler güncel olayları tartışabilme, araba kullanabilme veya hobilerini sürdürebilme gibi günlük yaşam aktivitelerine geri döndüğü kaydedildi. 

Deneklerin üçte birinde ise ilacın yan etkisi olarak beyinde ödem oluştuğu görüldü. Bu ödem hastaların büyük bir bölümünde sadece beyin taramalarında tespit edilebilecek kadar düşükken hastaların %1,6'sında ödemin tehlikeli seviyelere ulaştığı ve iki hastanın bu nedenle öldüğü görüldü. Eli Lilly Grubu Nörobilim Alanı Araştırma ve Geliştirme Başkan Yardımcısı Dr. Mark Mintun, “Donanemab’ın sağlayabileceği potansiyel klinik faydalar bizi cesaretlendiriyor, ancak ölümcül hastalıklara yönelik birçok etkili tedavi gibi ciddi ve yaşamı tehdit edebilecek riskler de var” ifadelerini kullandı. 

Donanemab ile ilgili olan çalışma, Lecanemab gibi sadece hastalığın en erken evrelerinde, beyin çok fazla hasar görmeden kullanıldığında işe yarayabileceğinin de altı çiziliyor.

Yine Eli Lilly’den: Remternetug

Remternetug, Lecanemab ve Donanemab gibi amiloid proteinini hedefleyin bir ilaç ama Donanemab’ten daha etkili olacağı düşünüldüğü için 2. nesil immünoterapi ilacı olarak tabir ediliyor. Diğer ilaçlardan farklı olarak Remternetug, hastanın kliniğe gidip ilacı damar yolundan serumla almasını gerektiriyor. Uzmanlar, bu yolun diğer ilaçlarda kullanılan enjeksiyondan daha etkili olabileceğini düşünüyor.

İlk denemesine 2018’de, 36 sağlıklı katılımcıyla ilacın kana ulaşıp ulaşmadığına bakmak için başlatılmış ama sonuçları yayımlanmamıştı. 2’inci denemesi ise Temmuz 2020’de orta düzeyde Alzheimer’ı olanlarla başlatıldı ve denemenin Ocak 2024’te son bulması bekleniyor. Aynı zamanda, Ağustos 2022’de 3’üncü denemeye daha büyük bir test grubuyla ilacın etkisini ve güvenliğini ölçmek için başlatıldı ve 2025’te bitmesi bekleniyor. 

Her ne kadar denemenin sonuçları yayımlanmamış olsa da Remternetug’un, amiloid temizlemede Donanemab’ten daha iyi olacağı bekleniyor. Çünkü testin başlamasından sadece 6 ay sonra test edilen 41 kişiden %75’inin beyninden amiloidin tamamen temizlendiği görüldü; Donanemab’te ise 18 ay sonra hastaların %72’sinin beyinlerinden amiloid temizlenebilmişti.

Pfizer’in Viagra’sı ve Alzheimer

Cleveland Clinic'te yürütülen araştırmada, Viagra markasıyla satılan cinsel gücü arttırıcı sildenafil ilacını kullananların kullanmayanlara oranla Alzheimer hastası olma ihtimalinin %69 daha düşük olduğu ortaya çıktı. Ancak uzmanlar henüz sildenafil ile Alzheimer arasında bir neden sonuç ilişkisinin bulunmadığına dikkat çekerek uyarıda bulundu. 

The Guardian gazetesine konuşan Edinburg Ünivesitesi Beyin Bilimleri keşif Merkezi'nden Prof. Dr. Tara Spires-Jones, bu çalışmaya dayanarak Alzheimer'ı önlemek amacıya Viagra kullanılmaması gerektiğinin altını çizdi.

Alzheimer hastaları için bu sonuçlar ne ifade ediyor?

Normalde tedavisi olmadığı düşünülen Alzheimer hastalığının bulunan Lecanemab ve Donanemab ile yavaşlatılabileceğini ve beyinden amiloid proteinini temizlenebildiğini görmek Alzheimer hastaları için büyük bir umut ifade ediyor.

Bu ilaçların Türkiye’de satışı yapılabilmesi için ise öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın onayı olması gerekiyor.

Hikâyeyi paylaşmak için:
DİJİTAL BELLEK

Veri depolamanın hafızası

Veri depolama, yaklaşık 300 yıllık tarihi boyunca nasıl bir yol izledi?

Hafıza kelimesini teknoloji perspektifinden ele aldığımızda akla gelen ilk kelime olan “depolama”, çoğu zaman farkında olmasak da günümüzde hayatımızı pek çok yönden kolaylaştırıyor. Her ne kadar mevcut durumda kullandığımız cihazlarda yüzlerce gigabayt depolama kapasitesi olmasına alışmış olsak da, oldukça zengin, kapsamlı ve sürekli yenilenen bir evrime sahip olan depolama, yüz yıl kadar öncesine gidecek olduğumuzda şu an olduğundan son derece farklı bir noktadaydı. Mesela, bir buzdolabı büyüklüğünde olan gigabayt kapasitesine sahip ilk sabit disk sürücüsünün sahneye çıkışı için çok değil, 1980 yılına gitmemiz yeterli.

Bugün geldiğimiz noktada ise teknoloji, veri depolamak için insanlar tarafından onlarca yıldır kullanılıyor ve teknolojik gelişmelerin ışığında özellikle de 1920’lerin sonlarından bu yana bilgiyi depoladığımız alanların boyutu giderek küçülürken bu küçülen alanlara depoladığımız verinin boyutu da bununla ters orantılı bir şekilde büyüyor. Manyetik bantlardan sabit disklere, disketlerden CD’lere, flash sürücülerden USB sürücüler, SD kartlar, bulut depolama teknolojisi ve hatta DNA’ya kadar bilgileri bayt cinsinden kaydederek depolamak mümkün hâle geliyor.

18. yüzyıldan günümüze: Veri depolamanın tarihçesi

Delikli kartlar

Verinin depolanma tarihine inecek olduğumuzda takvim yaprakları ilk olarak 1700’lü yılları işaret ediyor. Basile Bouchon tarafından 1725 yılında dokuma tezgahları için bir kontrol olarak geliştirilen delikli kart, makine dilinde veri depolamaya yönelik ilk çaba olarak kabul ediliyor. Bilgisayarlar geliştirilmeden önce ekipmanlara bilgi iletmek için kullanılan delikli kartlar, başlangıçta tekstil dokuma tezgahları ve piyanolar gibi ekipman parçaları için bir “talimatlar dizisini” temsil ediyor; kartların üzerindeki delikler bir nevi açma/kapama tuşu işlevi görüyordu.

Delikli kart/Wired

Bundan yaklaşık olarak 100 sonrasında, 1837 yılında ise Charles Babbage, talimatlar ve yanıtlar için delikli kartları kullanan, hareketli parçalara sahip ilkel bir hesap makinesi diyebileceğimiz “Analitik Motor” fikrini önerdi. Bu fikri alıp geliştiren Herman Hollerith, deliklerin sadece bir dizi talimatı değil, makinenin okuyabileceği depolanmış verileri de temsil etmesini mümkün kılan Analitik Motor’u gerçeğe dönüştürdü. 

Bu şekilde, Hollerith tarafından 1890’larda hızla artan ABD nüfusunun sayımı için kullanılan ve daha sonra bilgisayar sistemlerine dahil edilen delikli kartlar, 1950 yılına gelindiğinde ise Amerikan endüstrisinin vazgeçilmez bir parçasına dönüştü. 1980’lerin ortalarına kadar düzenli bir şekilde kullanılmaya devam edilen delikli kartlar, günümüzde hâlâ daha testlerin ve oy pusulalarının sonuçlarının kaydedilmesinde kullanılıyor.

Manyetik depolama

1928 yılında Fritz Pfleumer tarafından icat edilen manyetik bant yöntemi ise depolama anlayışını dönüştürmeye başladı. Pfleumer’ın manyetik tel kaydına dayanan ve hem ses hem de görüntü kaydedebilen manyetik bir kaplamadan oluşan bu icadını bir adım ileriye götüren ise 1932 yılında “manyetik tambur”u icat eden Gustav Tauschek oldu. Dışında okuma ve yazma özelliklerine sahip ferromanyetik bir şerit bulunan, dönerek ve elektrik darbeleri kullanarak verileri kaydedebilen manyetik tamburun 1960’lar boyunca bir bilgisayar belleği biçimi olarak hizmet vermesiyle “manyetik depolama”, veri depolama için birincil araç olarak delikli kartların yerini almaya başladı. 

Williams Tüpü

1948 yılında ise Profesör Freddie Williams ve meslektaşları, sık kullanılan programlama talimatlarını saklamak için Rastgele Erişimli Bellek yani RAM’ın ilk versiyonunu diyebileceğimiz “Williams Tüpü”nü geliştirerek bilgisayarın genel hızını artırdı. Williams, açma/kapama anahtarları olarak hareket etmek ve 1024 ila 2048 bit bilgiyi dijital olarak depolamak için bir dizi katot ışınlı tüp kullandı.

Williams tüpü/Computer History Museum

Disket sürücü, sabit sürücü ve disketler

Bilgisayarlarında manyetik bant depolama yöntemlerini uygulayan ilk şirketlerden biri olan ABD merkezli teknoloji devi IBM’in manyetik disk depolamanın erken evriminde liderlik bayrağını taşıdığını söylemek mümkün. Ne de olsa IBM, hem disket sürücüsünü hem de sabit disk sürücüsünü icat ederek adını depolama tarihine altın harflerle yazdırmış bulunuyor. 

Sabit diskin ilk örneği, IBM’in 1956 yılında geliştirdiği, 1 tonun üzerinde ağırlığa sahip IBM 305 RAMAC bilgisayarıyla birlikte gelen IBM Model 350 Disk olarak karşımıza çıkıyor. Depolama ve bellek için sabit disk standardını başlatan bu model, toplam 5 milyon alfanümerik karakter depolama kapasitesine sahip 50 adet 24 inçlik diski ile birlikte yaklaşık 5 MB’lık bir kapasite sunuyordu.

Model 350/Computer History Museum

Bunu takiben, IBM, uzun bir süre boyunca özellikle de System/370 ana bilgisayarı için geliştirdiği 8 inçlik disketlere odaklandı. Esnek bir plastikle kaplanmış manyetik filmden yapılan, kolayca çıkarılabilen taşınabilir bir depolama aygıtı olan disketlerin üretiminin ucuz olması da büyük bir artıydı. Gelgelelim, bu disketlerin kolayca zarar görebilmesi gibi olumsuz yanları da vardı.

1976'da Allan Shugart, standart masaüstü bilgisayarlar için çok büyük olan 8 inçlik disketini 5.25 inçlik daha küçük bir versiyonunu geliştirerek iyileştirdi. 8 inçlik modele kıyasla üretiminin de daha ucuz olmasıyla birlikte 5.25 inçlik disketler ciddi bir popülerlik yakalayarak dönemin çoğu kişisel bilgisayarında kullanıldı. 5.25 inçlik disketi, 1982’de tanıtılan ve içindeki manyetik filmi koruyan sert kapağıyla büyük bir avantaja sahip olan 3,5 inçlik disketler takip etti ve her iki model de 1990’ların sonlarına kadar popülerliklerini sürdürdü.

Optik disk ve kaset

1963 yılında Philips tarafından piyasaya sürülen kompakt kasetler, depolama tarihinde bir başka önemli kilometre taşı olarak karşımıza çıkıyor. Kullanım amacı başlangıçta dikte makineleri olarak düşünülen kompakt kasetlerin beklenmedik bir şekilde müzik dağıtımı için popüler bir hâle gelmesiyle bu kasetler, müzik kasetleri olarak kullanılmaya başladı. Sony’nin 1979’da Walkman’i icat etmesiyle birlikte kaset, kaydedilmiş ses dosyalarını dinlemenin yaygın olarak kullanılan bir yolu hâline geldi.

İlk kaset ve kasetçalar/Philips

Kasetler, 70'lerin sonu ve 80'lerde kişisel bilgisayarlar için de popüler bir veri depolama yöntemiydi. Tipik veri hızları 2,000 bit/s olan kasetlerin 90 dakikalık bir yüzüne yaklaşık 660 kB veri sığdırılabiliyordu. Tabii, maliyet açısından daha avantajlı olmaları da kaset formatının kişisel bilgisayarlarda yaygın kullanılmasına katkı sağladı.

Optik diskin icadına inmemiz içinse bundan biraz daha geriye gitmemiz gerekiyor.

1960'larda James T. Russel adında bir mucit, ışığı "müziği" kaydetmek ve sonra tekrar çalmak için bir mekanizma olarak kullanma fikri üzerinde çalışmaya başladı. 1975 yılına kadar kimse Russel’ın optik disk icadını ciddiye almadı; ancak, daha sonra Sony, Russel'a projesini bitirmesi için milyonlarca dolar ödeme yaptı. Bu yatırım Russel'ın projesini 1980'de tamamlamasına ve bu tarih itibarıyla CD'nin, 1995'te DVD'nin ve 2003'te de Blu-Ray'in ortaya çıkmasına yol açtı.

Hafıza kartları ve flash sürücüler

Özellikle de CD'nin icadını takiben hemen hemen her yıl depolama alanında yeni bir icat ortaya çıkmaya başladı. 1984 yılı CD-ROM’un doğuşuna şahitlik ederken 1987’de dijital ses teybi (DAT), 1989’da DDS, 1991’da MOD, 1992’de MiniDisc, 1994’te kompakt flash ve Zip, 1996’da SmartMedia sahneye adım attı. SanDisk, Matsushita ve Toshiba’nın 1999’da piyasaya sürdüğü Secure Digital (SD) Hafıza Kartı ise depolama için yeni bir standart belirledi.

Depolamanın evrimindeki bir sonraki büyük an, flash sürücüler oldu. Singapur merkezli şirket TREK 2000 tarafından icat edilen ve 2000 yılının sonlarında piyasaya çıkan flash sürücüler; yerleşik bir USB fişi ile bilgisayara bağlanmaları ve küçük, kolayca çıkarılabilir ve taşınabilir olmaları sayesinde kısa süre içinde popüler bir depolama aygıtı hâline geldi. Geleneksel bir sabit sürücünün ya da optik sürücünün aksine hareketli parçaları bulunmayan flash sürücüler; bunun yerine maksimum işlevsellik için çipleri ve transistörleri birleştiriyordu.

Bulut

Flash sürücülerin ardındansa, depolama anlayışında devrim yaratan bulut depolama geldi.

1960’larda Joseph Carl Robnett Licklider tarafından, evrensel internetin öncülü ARPANET üzerindeki çalışmaları kapsamında insanları ve verileri herhangi bir yerden herhangi bir zamanda birbirine bağlamak için icat edilen bulut bilişim alanındaki ilk ticari ürünlerin hayatımıza girmesi biraz zaman aldı. 1983 yılında CompuServe kullanıcılarına dosya yüklemek ve saklamak için az miktarda disk alanı sunarken 1994 yılında AT&T, kişisel ve ticari iletişim ve girişimcilik için çevrimiçi bir platform olan PersonaLink Services'i başlattı. Bu noktada, depolama alanının tamamı web tabanlıydı ve reklamlarında "elektronik buluşma yerimizi bulut olarak düşünebilirsiniz" şeklinde tanımlanıyordu.

İlk ticari ve yaygın olarak popüler bulut depolama hizmeti ise 2006 yılında Amazon Web Services'in AWS S3 bulut depolama hizmetini tanıtmasıyla ortaya çıktı. Bunu Samsung, Dropbox ve Synaptop gibi şirketler ve Google Drive gibi hizmetler takip etti. İşletmelerin ve bireylerin depolama kapasitesi için kendi donanımlarını satın almak yerine verilerini hem erişimi daha hızlı ve kolay hem de daha uygun maliyetli olan buluta yüklemeyi tercih etmeye başlamayısla bulut depolama, bugünkü formunu aldı.

Depolamanın geleceği: Merkeziyetsiz depolama

Bulut depolama, kullanıcıların verileri genel internet veya özel özel ağ bağlantısı aracılığıyla tesis dışı bir konuma kaydetmelerini sağlar. Ancak, bulut sağlayıcılarının merkezi olduğu gerçeği, verilerin izinsiz olarak üçüncü taraflara ifşa edilmesi veya arıza ve siber saldırılar nedeniyle kaybolması gibi tehlikeleri de beraberinde getirir. 

Tam olarak burada devreye giren merkeziyetsiz depolama ise tek bir merkezi varlığa güvenmek yerine blokzinciri tabanlı merkeziyetsiz bir ağa dayanan bir depolama çözümü türüdür. Bu kapsamda, veriler, tek bir otoritenin kontrolü altındaki tek bir sunucu yerine merkezi olmayan bir ağdaki çeşitli düğümlere kaydedilir ve bu da verilerin potansiyel risklere karşı korunmasını sağlar. Buna ek olarak, merkeziyetsiz depolama seçenekleri, tüketicilere, verileri yönetmek ve saklamak için üçüncü bir tarafa güvenmek yerine, verileri üzerinde tam sahiplik ve kontrol sağlama alternatifi de sunar

Neden bu kadar önemli?

Bizim için herhangi bir şekilde önemli olan şeyleri atmaya elimiz gitmez; çoğu zaman saklamayı tercih ederiz. Buna kalbinize yakın tuttuğunuz fotoğrafları albümlerde saklamak, anıları ya da düşünceleri bir deftere yazmak, yakın geleceğe yönelik planları unutmamak için not kağıtlarına ya da ajandalara kaydetmek veya tarihe izini bırakan binlerce yıllık mağara resimleri gibi pek çok şey örnek verilebilir. Ancak, bugün bu verilerin çoğunu dijital ortamlarda saklamayı tercih ediyoruz ve kabul etmek gerekiyor ki dijital alanlarda saklanan veriler yalnızca bizim görece az yer kaplayan anılarımızla sınırlı değil.

2022 yılı itibarıyla, küresel veri kümesi inanılmaz derecede büyük boyutlara gelmiş durumda ve yaklaşık iki yılda bir de boyutunu ikiye katmaya devam ediyor. Her gün yaklaşık 328,77 milyon terabayt veri oluşturuluyor ki bu sayı, zettabayt cinsinden yılda 120, ayda 10, haftada 2,31 ve günlük olarak 0,33 zettabayta denk geliyor. Öte yandan, %53,72 ile küresel veri trafiğinin yarısından fazlasından videolar sorumluyken bunu %12.69 ile sosyal medya platformları, %9.86 ile oyunlar, %5.67 ile web taraması ve %5.35 ile mesajlaşma takip ediyor.

Bilgi notu: Facebook’ta paylaşılan içeriğin %51’i video tabanlı içeriklerden oluşurken Snapchat’te gönderilen her bir snap’in 1 MB’lık bir alan kapladığı ve bunun büyük bir kısmının videolar olduğu belirtiliyor.

  • Nisan 2022 verileri her dakika yaklaşık 250 milyon e-posta gönderildiğini gösteriyor. Bu da 24 saat içinde 333,22 milyar e-posta anlamına geliyor.
  • YouTube videolarını 480p çözünürlükte izlemek saatte 500 MB'tan fazla veri kullanıyor. Buna karşılık, 4K YouTube videoları yaklaşık 30 kat daha fazla veri kullanıyor.
  • Varsayılan Spotify ayarları 3 dakikalık şarkı başına 2MB+ kullanıyor. Bu da her saat için 40 MB’a, günlük olarak da 960 MB’a denk geliyor.
  • Her standart çözünürlüklü Netflix akışı saatte 1 GB, yani günlük olarak 24 GB veri kullanırken yüksek çözünürlüklü yayınlar günde 72 GB, Ultra HD yayınlar ise günde 168 GB veri kullanıyor.

Statista tahminlerine göre 2010 yılında 2 zettabayt civarında olan dünyadaki toplam veri hacmi 2021’de 79, 2022e’de ise 97 zettabayt’a gelmiş durumda. Dahası, bu rakamın 2023 yılı için 123 zettabayta ulaşması; 2025 yılına kadar da 181 zettabaytı aşması beklenmekte. Bu sayıların en kadar büyük olduğunu başka bir şekilde söyleyecek olursak, mevcut veri miktarının, gözlemlenebilir evrendeki yıldız sayısından daha fazla olduğunu söylemek mümkün.

2022 yılı itibarıyla, dijital veri miktarının analog depolamayı geride bıraktığı ve gerçek anlamıyla dijital çağa giriş yaptığımız kabul ediliyor. Buna göre, artık var olan verilerin %99’u dijital formatlarda saklanıyor. Ancak, veri sayısındaki aşırı denebilecek bu hızlı artış nedeniyle, eski çözümlere kıyasla çok daha büyük kapasiteli yeni depolama ortamlarına olan ihtiyaç, bundan öncesine kıyasla çok daha mühim bir gereklilik olarak öne çıkıyor.

Dahası, Eindhoven Teknoloji Üniversitesi'nden sentetik biyoloji profesörü Tom De Greef’e göre, üç yıl içinde internet kullanıcılarının üreteceği toplam veri miktarının yarısını dahi karşılamaya yetecek veri merkezi kalmayacak. Bu da, alternatif dijital veri depolama yöntemleri bulunmadığı takdirde internetin 2026 yılına kadar potansiyel olarak çökebileceği anlamına geliyor. Greef, bunun önlenmesi için hâlihazırda bir organizmanın tüm genetik bilgilerini depolayan DNA'nın kullanılabileceğini öne sürüyor.

İlk olarak 1980'li yıllarda ortaya atılan bu fikir, kulağa her ne kadar çılgınca gelse de gerçeklikten çok da uzak değil. 2012'de Harvard Üniversitesi'nden bir grup bilim insanı 52 bin kelimelik bir kitabı, her bir gram DNA üzerinde 1,29 petabayt olacak şekilde depolamayı başardılar. Ancak, verileri DNA üzerine kodlamanın ve daha sonra geri çıkarmanın oldukça maliyetli yüksek teknoloji kaynakları gerektirmesi ve DNA üzerindeki verilerin okunması için kullanılan polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemin hatalara yol açması gibi sorunlar, bu yöntemin geliştirilmesinin önünde engel oluşturuyor.

Hikâyeyi paylaşmak için:
Bugünkü Destekçimiz

Her an her yerde: Migros Sanal Market


Hızlı, kolay ve güvenilir bir alışveriş platformu sunan Migros Sanal Market, pek çoğumuz için alışkanlık hâline gelen online alışveriş trendini Migros güvencesi ve tecrübesiyle buluşturuyor.

Nedir? Müşteri odaklı, güvenilir ve yenilikçi yapısıyla market alışverişini hızlandıran ve kolaylaştıran Migros Sanal Market, Migros mağazalarında satılan tüm ürünlerin 7/24 ve 81 ilden sipariş edilebilmesini sağlıyor.

Neler var?

  • 40.000’den fazla ürüne tek tuşla ulaşmayı sağlayan Migros Sanal Market, mağazalarda geçerli olan tüm indirim ve kampanyaları kapsadığı gibi Sanal Market’e özel fırsatlarla da alışveriş deneyimine keyif katıyor.
  • Sipariş notlarıyla alışveriş deneyimini kişiselleştirebilen müşteriler; online, kapıda kredi kartı veya kapıda nakit ödeme yöntemlerinden dilediğini tercih edebiliyor.
  • Alışverişlerini planlı bir şekilde yapan müşteriler siparişlerini ister diledikleri saatte ister 45 dakika içinde teslim alabiliyor. Soğutuculu araçlarla ulaşan siparişlerde tazelik ve kaliteden ödün verilmiyor.

Siz de Migros Sanal Market’le kolay ve hızlı bir alışveriş deneyimi için bu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.

EKİPTEN ÖNERİLER

Alzheimer: ‘Yaşlanmanın’ bir parçası değil

•  Verinin boyutları: Alternatif yöntemlerle saklanan verinin kapladığı hacim

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Aposto Gündem

Aposto Gündem

Her sabah 06.30'da 5 dakikalık gündem özeti e-posta kutunda. Piyasalar, ekonomi, iş dünyası, politika, teknoloji ve hafta sonu ekleri; kısa, yalın, öz bir şekilde.

YAZARLAR

Aposto Gündem

Her sabah 06.30'da 5 dakikalık gündem özeti e-posta kutunda. Piyasalar, ekonomi, iş dünyası, politika, teknoloji ve hafta sonu ekleri; kısa, yalın, öz bir şekilde.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

Demans

bunama

depresyon

Alzheimer

Alzheimer hastalığı

alzheimer

Basile Bouchon

Charles Babbage

+2 more

İLGİLİ OKUMALAR

0%

;