Merhaba.
Geçtiğimiz hafta 19. Akbank Kısa Film Festivali'nin Ulusal Yarışma seçkisindeki filmlerin tamamını izledim. Bende uyandırdığı ortak düşünce birlikte yaşamakla ilgili ne çok sorunumuz olduğuydu: Herkes başkasının yaşam tarzına karışma konusunda ne kadar meraklı, başkasına yapılan haksızlıklar karşısında ne kadar suskun, kendi çıkarı söz konusu olduğunda ne kadar bencil... Yıllar önce yönetmen Ömer Kavur'un da kendini yalnız hissetmesindeki en büyük neden bu belki de.
Bu sayıda hem Akbank Kısa Film Festivali'nde yarışan filmlerle ilgili kısa bilgileri hem de Ömer Kavur'u anlayan bir filmin yaratıcılarının sorularıma yanıtlarını bulacaksın. Bir arada yaşamanın kolaylaşması için dayanışmaya, dayanışma ortamının sağlanması için umuda ihtiyacımız var bugünlerde; belki her zamankinden daha fazla. Yapımcı Emir Melek şöyle diyor:
Bugüne dair en temel farklılık -belki klişe ama- iletişim kanallarının artmasıyla beraber dayanışmanın ve yeni ortaklıklar kurmanın kolaylaşmış olması. Bu politik mücadeleye nasıl yansıyorsa aslında film yapma pratiklerine de öyle olumlu yansıyor.
Neler var bu sayıda?
🏆 Gündem: 19. Akbank Kısa Film Festivali'nde ödüller, yarışma filmleri
🎥 Odak: Yönetmen ve yapımcısıyla Kavur belgeseli üzerine
🗄️ Arşivden: Festival direktörü Selim Evci'yle röportaj
Dayanışma ve umutla,
Emre

Festival filmleri çevrimiçi platform üzerinden de izlenebildiğinden, biraz da tembelliğimden... 19. Akbank Kısa Film Festivali başladığından beri ilk kez 12 Mayıs akşamı, ödül törenine tanık olmak için giriyorum Akbank Sanat binasının kapısından içeri. Sunucu Ceyda Düvenci "birazdan siz de göreceksiniz" diyor başlarken, jürinin belli ki filmleri çok beğendiğini ve seçmekte zorlandığını çünkü iki yarışmada da ikişer mansiyon ödülü verildiğini söylüyor.
Türkiye'deki kısa film üretimi ve görünürlüğü açısından en önemli duraklardan Akbank Kısa Film Festivali'nin bu yılki kazananları açıklanıyor: Ulusal Yarışma'da Kasım Ördek'in Birlikte, Yalnız En İyi Kısa Film seçiliyor, Sis Gürdal'ın Yazın Sonu ve Turan Haste'nin Rutubet filmleri Mansiyon ödülü kazanıyor. Uluslararası Yarışma'da ise En İyi Kısa Film ödülü Mo Harawe’den Will My Parents Come to See Me?'ye, Mansiyon ödüllerine ise Valeria Ferrara'dan A Conspiracy Man ve Abinash Bikram Shah'tan Lori filmleri layık görülüyor.
Birlikte, Yalnız filminin yönetmeni Kasım Ördek, En İyi Kısa Film ödülünü jüri üyesi Beren Saat'ten aldı. | Kaynak: Ünite İletişim
19. Akbank Kısa Film Festivali'nin Ulusal Yarışma bölümü "Festival Kısaları" seçkisinde yer alan, bazılarını haziran ayındaki kısa film festivallerinde yakalayabileceğin filmler şunlardı:
Adres | Yönetmen: Aram Dildar
- Ne oluyor? Kürtçe köy ve kasaba isimlerini değiştirerek toplumsal hafızayı manipüle eden devlet politikaları, üniversiteyi bitirip kayıtlarda olmayan bir köye atanan öğretmenin yaşadığı trajikomik olaylarla eleştiriliyor.
- Bir adım geriden: Film, 19. İstanbul Film Festivali'nin Ulusal Kısa Film Yarışması'nda En İyi Kısa Film seçilmişti.
- Nerede izleyebilirsin? Haziranda 2. Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali'nde izleyebilirsin.
Bahçeler Put Kesildi | Yönetmen: Ali Cabbar
- Ne oluyor? Babasının ölümünden sonra köyüne döndüğünde onun farklı bir yönünü keşfeden genç adam, bazı zor kararlar vermek zorunda kalıyor.
- Bir adım geriden: Film, İzmir Kısa Film Festivali'nde Başka Sinema Dağıtım ve Destek Ödülü'ne layık görülerek mart ayında Başka Sinema Kısa Film Seçkisi kapsamında gösterilmişti.
Ben Tek Siz Hepiniz | Yönetmen: Barış Kefeli, Nükhet Taneri
- Ne oluyor? Ayrıcalıklara bağlı suçluluk duygusu, tüm İstanbul'u kapsayan bir elektrik kesintisi sırasında dairesinde elektrik olan bir öğretim görevlisinin tekinsizliğiyle tiye alınıyor.
- Bir adım geriden: 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Kısa Film seçilen film, İzmir Kısa Film Festivali'nde Başka Sinema Dağıtım ve Destek Ödülü'ne layık görülerek mart ayında Başka Sinema Kısa Film Seçkisi kapsamında gösterilmişti.
- Nerede izleyebilirsin? Haziranda 2. Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali ve 13. Sinepark Kısa Film Festivali'nde; 24 Mayıs'tan itibaren MUBI'de izleyebilirsin.
Birlikte, Yalnız | Yönetmen: Kasım Ördek
- Ne oluyor? İstanbul'da otomobil hırsızlığı yapan genç çift, ilişkilerinin en gergin döneminde fikir ayrılığına düşmüşken son hırsızlıklarındaki bir terslik sonucu kendilerini bir çıkmazın içinde buluyorlar.
- Ödül: Film, Ulusal Yarışma'da En İyi Kısa Film ödülünü kazandı.
- Bir adım geriden: Film, 12. Suç ve Ceza Film Festivali'nde En İyi Kısa Film seçilmiş, İzmir Kısa Film Festivali'nde Başka Sinema Dağıtım ve Destek Ödülü'ne layık görülerek mart ayında Başka Sinema Kısa Film Seçkisi kapsamında gösterilmişti.
- Nerede izleyebilirsin? Haziranda 2. Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali ve 13. Sinepark Kısa Film Festivali'nde izleyebilirsin.
Birlikte, Yalnız | Kaynak: Ünite İletişim
Bugün Değil | Yönetmen: Yağmur Mısırlıoğlu
- Ne oluyor? Bir yandan orta sınıf bir ailenin çocuğuna bakıcılık yapan, bir yandan kendi çocuklarına ve hasta annesine bakan otuzlu yaşlardaki kadın, önceliklerini gözden geçirmek için olabilecek en yanlış günü seçiyor.
- Nerede izleyebilirsin? Haziranda 3. Sinepark Kısa Film Festivali'nde izleyebilirsin.
Farklı Bir Yas | Yönetmen: Beril Tan
- Ne oluyor? Babaannesinin ölümü üzerine memleketine dönen genç kadın; gelenekler, engeller, zorunluluklar ve sorunlarla karşılaşıyor.
- Nerede izleyebilirsin? Haziranda 2. Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali'nde izleyebilirsin.
Gece Babamızı Ararken | Yönetmen: Alkım Özmen
- Ne oluyor? Babalarının evinin satışından pay almak isteyen iki kardeşin babalarına ulaşmaya çalışırkenki yüzleşmesi, mizahi bir dille aktarılıyor.
Komşu Sesler | Yönetmen: Ali Kıvanç Güldürür
- Ne oluyor? Gece geç saatlerde mahallelerinde meydana gelen aile içi şiddete tanık olan genç çift, ihmaller ve maruz kalışlarla dolu bir gece geçiriyor.
Komşu Sesler | Kaynak: Ünite İletişim
Koyun | Yönetmen: Benhür Bolhava
- Ne oluyor? İstanbul'da plazalar arasında sıkışmış bir kulübede yaşayan adakçı, müşterisine sattığı koyunlardan biri kaybolunca zor durumda kalıyor.
- Bir adım geriden: Film, 33. Ankara Film Festivali'nin Ulusal Kısa Film Yarışması'nda En İyi Kısa Film seçilmişti.
- Nerede izleyebilirsin? Haziranda 2. Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali'nde izleyebilirsin.
Lekesiz | Yönetmen: Ali Ercivan
- Ne oluyor? İstanbul'da bir rezidans dairesinde yaşayan ama hayatı paylaşmakta zorlanan bir çiftin içinde yaşadığı illüzyon, mutfak tezgahındaki küçük bir lekeyle dağılmaya başlıyor.
Leyla | Yönetmen: Nursen Çetin Köreken
- Ne oluyor? Okul kapısındaki halter yarışması ilânını gören Leyla, ödül olarak verilecek bilgisayarın yarattığı motivasyonla hareket ediyor.
Rutubet | Kaynak: Ünite İletişim
Rutubet | Yönetmen: Turan Haste
- Ne oluyor? Kötülüğün üstüne sis gibi çöktüğü bir köyün öğretmeni; kayıp bir kız öğrencinin peşinde suçululuk ve masumiyet kavramlarını kurcalıyor, insanın kötülükle olan mücadele şekillerini ve sonuçlarını sorguluyor.
- Ödül: Film, Ulusal Yarışma'da Mansiyon ödülünü Yazın Sonu ile paylaştı.
- Bir adım geriden: Film; geçtiğimiz yılki Venedik Film Festivali seçkisinde yer almış, 23 sonra Türkiye'den festivalde yer alan ilk kısa film olmuştu.
- Nerede izleyebilirsin? Haziranda 2. Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali'nde izleyebilirsin.
Salça | Yönetmen: Burak Oğuz Saguner
- Ne oluyor? Bir yemek masası etrafında toplanmış dört arkadaş, beklenmedik bir şekilde komşu daireden gelen aile içi şiddet olayına tanık olunca ne yapacakları konusunda tartışmaya giriyorlar.
Yazın Sonu | Kaynak: Ünite İletişim
Yazın Sonu | Yönetmen: Sis Gürdal
- Ne oluyor? İlk yaz aşkını tecrübe ederken ailesinin baskısını hisseden 17 yaşındaki genç kadın, özgür ruhlu kuzenin gelmesiyle iyice çıkmaza giriyor.
- Ödül: Film, Ulusal Yarışma'da Mansiyon ödülünü Rutubet ile paylaştı.
Yalnızlık, hüzün ve anlaşılamamanın isyanı: Kavur
Ömer Kavur'un mirasını yaşatan belgesel film Kavur hakkında yönetmen Fırat Özeler ve yapımcı Emir Melek ile röportaj.

2015 sonbaharı. Salt Beyoğlu'ndaki, 80'ler Türkiye'sine odaklanan Nerden geldik buraya? sergisini gezerken bir kutu-odanın içinden tanıdık bir ses duyuyorum: Serra Yılmaz'ın sesi. Kalın, siyah perdeleri aralayıp kafamı içeri uzattığımda Macit Koper çıkıyor perdede karşıma. 80'lerin politik atmosferini, toplumsal yapısını ve kolektif haletiruhiyesini yansıtan filmlerden biri olarak Anayurt Oteli seçilmiş. Ömer Kavur'un Anayurt Oteli. Kavur'la orada tanışıyorum, geç bir tanışma.
Anayurt Oteli (1987, Ömer Kavur) | Kaynak: MUBI
Yalnızca Anayurt Oteli değil... Ah Güzel İstanbul (1981), Gizli Yüz (1991), Akrebin Yolculuğu (1997), Karşılaşma (2003)... Türkiye sinemasının en önemli yönetmenlerinden Ömer Kavur, 2005 yılında aramızdan ayrıldığında geride Türkiye sinemasının en önemli filmlerinden birkaçını bırakmış bir yönetmen. O tanışmadan sekiz yıl sonra Kavur'un ismi, 42. İstanbul Film Festivali'nin Ulusal Belgesel Yarışması seçkisinde bir filmin ismi olarak karşıma çıkıyor. Fırat Özeler'in yönettiği Kavur, onu tanıtan bilgileri sıralamak yerine onu anlamayı önceliklendiriyor. Yüzler değil, sesler ve mekânlar ön planda, sinema deneyiminin bir parçası oluyor. Ömer Kavur'un film boyunca izleyiciye geçebilen hüznünü, yalnızlığını ve anlaşılamama isyanını sessiz, ıssız, terk edilmiş mekânların geçit töreniyle sunuyor. Kavur'un tanıtım metni dahi sinematik bir tasvire dönüşüyor:
Bir genç kadın, yönetmen Ömer Kavur’un filmlerindekine benzer bir yolculuğa çıkarsa tüm sıkıntılarının çözüleceğine inanır. Yolculuk terk edilmiş kasabalarda, harabelerde ve kimsenin kalmadığı otellerde sürerken kadın ile Kavur arasında hayali bir diyalog başlar. Sahipsiz mektuplar, yıllar geçse de değişmeyen ortak saplantılar, hatırlanmayan rüyalar ve kayıp bir film onlara aradıkları cevapları bulmalarında yol gösterecektir.
Kavur | Kaynak: İKSV
Festivalin ardından Başka Sinema özel gösterimleriyle sinema salonlarına konuk olan Kavur'u önce yönetmen Fırat Özeler, ardından yapımcı Emir Melek ile konuşuyoruz:
Ben sinema hakkında düşünürken ya da yazarken kişisel deneyimlerin gücüne çok inanırım. İzlediğin ilk Ömer Kavur filmi neydi? Ve o ilk izlemenin Kavur filmine nasıl bir etkisi, katkısı oldu?
Fırat Özeler: İlk kez lisede, Gizli Yüz ile tanışmıştım Kavur’la. Aslında bu şu an bile bu belgeseli yapmamdaki en temel içgüdüyü oluşturuyor benim için. Çünkü ben o yaşımda Gizli Yüz’den hiçbir şey anlamamıştım. Film benim için başlı başına bir muammaydı ve çözülmesi gereken sırlarla doluydu. Şimdi baktığımda çok daha net görüyorum ki aslında tüm bu belgeseli hâlâ o çözülmesi gerektiğini düşündüğüm sırlar için yaptım. Bir cevap aramak için, bir şeyleri anlamlı kılmak için…
Ömer Kavur’un sinema yaptığı dönemde Türkiye sinemasındaki atmosfere ve Türkiye’nin sinema endüstrisindeki zorluklara dair birçok şey öğreniyoruz belgeselden. Bunları günümüzle karşılaştırdığında nelerin değiştiğini, hangi zorlukların ortadan kalktığını, hangilerinin aynen kaldığını söyleyebilirsin?
F.Ö.: Aslında ortadan kalkan neredeyse hiçbir şey yok. Filmi izleyenlerden de en çok aldığım geri dönüşlerden biri bu oluyor. Ülkede 30 yıldır hiçbir şeyin değişmemiş olmasına, Ömer Kavur ile aynı şeyleri düşünmüş ve aynılarına dertlenmiş olmalarına şaşırıyor izleyiciler. Bu sadece film yapmakla alakalı da değil. Ama o taraftan bakacak olursak, maalesef film yapmak hâlâ çok zor. Evet bazı şartlarımız düzelmiş olabilir, yavaş yavaş sektörleşiyoruz da, ancak film yapmak maalesef ülkenin genel durumundan hiç bağımsız bir olgu değil. Bazı şeyler kökten değişmedikçe bence film yapımı da radikal bir gelişim göstermeyecek.
Kavur | Kaynak: İKSV
Kavur’un, Ömer Kavur sinemasına dair harika bir güzelleme ve onun filmlerini anlamak için iyi bir araç olduğunu düşündüm. Bu filmi dışarıda tutarak soruyorum: Ömer Kavur, sinema yaptığı döneme kıyasla sence günümüzde ne kadar iyi anlaşılıyor ve mirası hak ettiği gibi yaşatılıyor mu?
F.Ö.: Bence günümüzde döneminden çok daha iyi anlaşılıyor. Ve hak ettiği ilgiyi hâlâ gördüğünü düşünmesem de (ki bunu birçok Yeşilçam emekçisi ve sanatçısı için düşünüyorum) geniş bir sevgi söz konusu. Bu beni en çok şaşırtan şeylerden biriydi. Ne çok seveni varmış diye çok düşündüm özellikle gösterimlerden sonra. Onun güzel bir sözü var: “Ben film yaparken arkadaş seçiyorum” diyor. Gerçekten çok arkadaşı var, bunu görmek güzel.
Yalnızlık bir sinemacı olarak senin için ne ifade ediyor?
F.Ö.: Sinema çok kolektif bir üretim alanı. Bunu hiçbir şekilde inkâr etmiyorum. Ve hatta çoğu zaman bu üretimin yönetmene atfedilmesine de karşıyım. Ancak özellikle bir fikrin ilk aşamalarındaki yalnızlık benim için çok kıymetli. O hissi çok önemsiyorum. İnsan kendisiyle baş başa kalıyor, düşüncelere dalıyor, yavaş yavaş o düşünceler kâğıda dökülmeye başlıyor. O süreçte yalnız olmayı, kendimle alakalı şeylerin peşine düşmeyi çok seviyorum. Bu kendi başına kalma hâli, gündelik koşturmacamızda sahip olmadığımız bir lüks. O yüzden benim için bir kaçış da aynı zamanda.
Kavur | Kaynak: İKSV
Fırat'a da sorduğum sorulardan biriyle başlayayım: Ömer Kavur’un sinema yaptığı dönemde Türkiye sinemasındaki atmosferi ve Türkiye’nin sinema endüstrisindeki zorlukları günümüzle karşılaştırdığında neler söyleyebilirsin?
Emir Melek: Kavur’un film ürettiği dönemle bugünü kıyasladığımda, ülkenin politik atmosferinde pek bir farklılık olduğunu düşünmüyorum. Baskı, sansür yahut bunlardan bağımsız; yaşamanın, barınmanın dahi gündelik olarak bu kadar çaba ve mücadele gerektirdiği bir ortamda film üretmenin şekli de çok değişmiş olamaz. Farklı iktidarlar, farklı mücadeleler ama günün sonunda benzer bariyerleri aşmaya çalışıyor filmciler. Ülkenin bu durumunu bir yana koyduğumuzda ve sektöre geldiğimizde ise “bağımsız” olarak nitelendirilen sinemanın alabildiği destekler, bulduğu imkânlar Avrupa’dakilere kıyasla absürt kalabiliyor. Dolayısıyla bunları aşmak ve alternatif yollar bulmak geçmişte olduğu gibi bugünün de meselesi. Bugüne dair en temel farklılık -belki klişe ama- iletişim kanallarının artmasıyla beraber dayanışmanın ve yeni ortaklıklar kurmanın kolaylaşmış olması. Bu politik mücadeleye nasıl yansıyorsa aslında film yapma pratiklerine de öyle olumlu yansıyor.
Türkiye’de belgesel filmlerin festivaller dışında görünürlük kazanması, izleyiciyle buluşması oldukça zor. Başka Sinema özel gösterimleri de bu açıdan iyi bir fırsat bence. Son yıllarda izleyicinin belgesel sinemaya ilgisinde nasıl bir eğilim olduğunu düşünüyorsun?
E.M.: Gerçekten de belgesellerin izleyiciye ulaşması başlı başına bir mesele ve bu noktada festivaller dışında çok kolay bir yolu olmayabiliyor bunun. Başka Sinema bu açıdan bir şans. Sinemaya gitme deneyimini çeşitlendiren, farklılaştıran bir stratejileri var ve bunun izleyicide olumlu karşılığı olduğunu düşünüyorum. Birer “etkinliğe” çevriliyor gösterimler; programlamadaki, gösterim mekânındaki seçimlerle…
Ben genel olarak belgesel sinemaya yaklaşımda bir değişim olduğunu düşünüyorum. Bu izleyicide de filmcilerde ve sektör profesyonellerinde de böyle. Kurmaca ve belgesel arasındaki geleneksel ayrımın yavaş yavaş ortadan kalktığını, bunun Avrupa’daki bazı festival programlarına da yansıdığını, kurmaca ile belgeselin aynı bölümlerde, yarışmalarda yer alabildiğini görüyoruz. İzleyicideki belgesel imgesi sadece televizyon ile ilişkilendirilen değil, “sinema” ile de ilişkilendirilen bir şeye dönüşüyor. Böyle bir trend varken bu eğilimin Türkiye’deki festivallerde de yaygınlaşması gerektiğini düşünüyorum. Kurmaca ile belgesel aynı bölümlerde yer almalı, aynı ödüller için yarışmalı. Bu seçkinin “kalitesini” düşürmeyecek, aksine rekabeti ve kaliteyi arttıracaktır bence.
Kavur | Kaynak: İKSV
Belgeselde Cem Yılmaz, Funda Eryiğit ve Tilbe Saran’ın seslendirmelerine yer veriliyor. Bu isimlerin projeye dâhil olması nasıl gerçekleşti? Cem Yılmaz gibi etkili bir ismin filmle ilgili yanlış fikir vereceğini, izleyiciyi yanlış yönlendireceğini ya da filmi gölgede bırakacağını düşündüğünüz oldu mu hiç?
E.M.: Seslendirme kadromuzdaki her üç isim de işleriyle kendini ispat etmiş ve oldukça tanınan oyuncular. Her şeyden önce hem filmin duygu dünyasını paylaşabilecek hem de seslendirme/oyunculuk performansıyla filmi yukarı taşıyabilecek kişileri arıyorduk. Gerçekten de öyle oldu.
Bahsettiğin, acaba Cem Yılmaz filmin önüne geçer mi ve istediğimizden farklı bir intiba oluşmasına sebep olur mu sorularını kendisine gitmeden kendi aramızda değerlendirdik aslında. Aynı hassasiyeti kendisinin de paylaşıyor olması, biz demeden kendisinin buna değinmesi bizim adımıza çok kolaylaştırdı her şeyi. Günün sonunda böyle bir durum yaşamadan, sadece çok iyi bir seslendirme performansıyla katkı sunduğunu düşünüyorum Cem Yılmaz’ın.
Nerede, ne zaman izleyebilirsin? Kavur'un İstanbul'daki Başka Sinema özel gösterimleri geride kaldı. Fakat filmi 18 Mayıs Perşembe 19.00'da Ankara Büyülü Fener Kızılay, 22 Mayıs Pazartesi 20.15'te İzmir Alsancak Karaca sinemalarında izleyebilirsin.
BİFO’dan Leyla Gencer anısına: Stabat Mater
Nedir? 20. yüzyıl opera dünyasının en değerli isimlerinden Leyla Gencer’i vefatının 15. yılında anmak üzere Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Giochiano Rossini’nin bestelediği dinsel eserlerden biri olan Stabat Mater’ı sahneye taşıyor. Jozef Chabroň yönetiminde Slovakya Filarmoni Korosu’nun konuk olacağı konserde BİFO’yu Carlo Tenan yönetecek.
Nerede ve ne zaman? 25 Mayıs saat 20.00’de Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde.
Neden gitmeli? Leyla Gencer’in anılacağı bu gecede koral müziğin yıldız solistlerinden Güney Koreli koloratur soprano Jay Yang, 2018 yılında Leyla Gencer Şan Yarışması’nda birincilik ödülü kazanan, aynı zamanda BİFO Özel Ödülü ve Leyla Gencer Halk Ödülü’ne layık görülen mezzosoprano Ezgi Karakaya, başarılı Britanyalı tenor Theodore Browne ve dünya sahnelerinde önemli roller üstlenen bas bariton Burak Bilgili’yi aynı sahnede dinleme şansı bulacaksın.
Türkiye tarihinin en önemli sopranolarından Leyla Gencer’in anılacağı bu özel gecede yerini almak için biletleri burada bulabilirsin.
Selim Evci | Kaynak: Ünite İletişim
19. Akbank Kısa Film Festivali'ni, bu yılki programı ve kısa film üretiminin güncelini festival direktörü Selim Evci ile konuşmuştuk. Röportajı buradan okuyabilirsin.