aposto-logoSalı, 28 Mart 2023
aposto-logo
Salı, Mart 28, 2023
Premium'a Yüksel
#2: onur hâli
nedir (ve ne değildir)?
neden?
hikâye #1
nasıl?
hikâye #2
son

#2: onur hâli

eğitimde ikinci hâlimiz: onur hâli.

eğitim hâli’nin ikinci bülteni herkese merhaba. İki hafta önce yayınladığımız ilk bültenimiz duygudaşlık hâli’ne göstermiş olduğunuz ilgiden ötürü ne kadar teşekkür etsek az. Yüz yüze eğitime tekrar başladığımız bu günlerde duygudaşlığın tüm eğitim paydaşları için ne kadar önemli olduğunu sizlerle birlikte bir kez daha gözlemlemiş olduk. 

Bültenimizi derslerine taşıyarak öğrencileriyle duygudaşlığı konuşan Burcu öğretmenimize ve sevgili öğrencilerine selam gönderiyor ve ikinci hâlimiz olan onur hâli’ne hoş geldiniz, diyoruz. 

#2: onur hâli

Eğitimde konuşul(a)mayan, üstü örtülen, saklanan, utanılan, kapatılan, olumsuz bir etiket hâline dönüştürülen bir varoluşa, “onur”a ve LGBTİ+’lara yer veriyoruz. Onur ayında, konuşmayı özellikle istediğimiz bu bültende, 

  • Onur, nedir (ve ne değildir)?
  • Neden “onur” eğitim ortamları için gerekli ve önemli?
  • Hikâye #1: “Dönme Cümleler Vardır!”, Emirhan Deniz Çelebi
  • Eğitim ortamlarında onuru nasıl yaşatabiliriz? 
  • Hikâye #2: “Yaşam hakkı ve eğitim hakkı elinden alınan tüm trans+ların anısına ithafen”, Can Eren

Sorularını soracak, Can ve Emirhan’ın hikâyelerini okuyacağız. Hem Can’a hem de Emirhan’a, hikâyelerini bizlerle paylaştığı için çok teşekkür ederiz.

Bültenimizde yer alan çizimlerse, Aslı Alpar’a ait. Bizlere bu harika çizimleri kullanma izni verdiği için kendisine çok teşekkür ediyoruz.

Çalma listemizdeki müziklerin sesini açtıysanız, onur hâli’ne başlıyoruz.

Zeynep & Muhammed

nedir (ve ne değildir)?

Onur, nedir (ve ne değildir)?

“LGBTİ+ olmak bir varoluş."

Görsel betimleme: Gökkuşağı bayrağının arkasında onlarca insan gülümseyerek bayrağı taşıyorlar.

Onur (Pride) kelimesi, eski İngilizcede kibir anlamında kullanılırken, 14. yüzyıldan itibaren zaman içerisinde “kişinin kendi varoluşuna duyduğu haklı bir özsaygı” manasına da gelmeye başladı. Utanç kelimesinin karşıtı olarak kolektif değer duygusunu ve kendi varoluşundan utanmamayı ifade etmek için, önceleri siyahların sivil hakları hareketi, daha sonra ise 1969 yılında baskı ve şiddete karşı New York’ta Stonewall Inn barında yaşananlardan doğan bir ayaklanma ile birlikte LGBTİ+ hareketi tarafından sahiplenildi. O günden beri haziran ayı, dünya çapında onur yürüyüşlerinin de gerçekleştirildiği Onur Ayı olarak kutlanıyor.

“LGBTİ+ olmak bir varoluş. Çocukların cinsellikleri yokmuş gibi davranıyoruz. Kendi hayatları ve kimlikleri üzerinde kontrolleri yokmuş, kendi hayatlarının özneleri değilmiş gibi görüyoruz. LGBTİ+ olmayı eğitimde konuşmak, LGBTİ+ çocukların varlığını da kabul etmektir, onları görünür kılmaktır. Şu anda LGBTİ+ çocuklar, kendi çabalarıyla var ediyor kendilerini eğitim sisteminde. Bu yalnızlığı hiçbir çocuk hak etmiyor. Ama sadece cinsel kimlik değil, çocukların kendi hayatları üzerinde söz sahibi olmaları için daha çok alan açılması lazım.” - Sivil Toplum Çalışanı, İstanbul

Eğitimin tüm paydaşları olarak onurun ve LGBTİ+ların eğitim ortamlarının ve K12 kapsamı dışında kalan bir varoluş olmadığını düşünüyoruz. Öte yandan Boğaziçi Üniversitesi’nde LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması vb. karşılaştığımız birçok örnekten lisans ve lisansüstünde dahi konuş(turul)madığını ve kapsam dışında bırakıldığını görmemiz mümkün.

Eğitimde onur hâli için görüşme yaptığımız İzmir’de çalışan bir Türkçe Öğretmeni kendi gözlemini, “Okullarda bu mesele ancak ‘toplumsal cinsiyet normlarına’ (ki kesinlikle sorgulanmalı) uymayan bir öğrenci varsa konuşuluyor. O konuşmada da genellikle bir problem alanı gibi tanımlanıyor ve o çocuklar norm dışı olarak etiketlenebiliyorlar hem arkadaşları hem de öğretmenleri tarafından.” diyerek anlatıyor. 

“Top, ibne, gey, kız gibi, erkek gibi, sapık, hastalıklı” vb. etiketlerle zorbalığa maruz kalan, yalnızlaştırılan, dışlanan, “problemli”, “normal” olmayan, toplumsal cinsiyet normlarına hapsedilen, saklı kalınması istenen LGBTİ+ çocuklar, evde ailelerinden, okulda öğretmen ve akranlarından gizli kendi varoluşlarını yaşamaya çalışıyorlar. Onurlu bir yaşamı sürdürebilmek, eşit hak ve özgürlüklerle LGBTİ+ları da kapsayacak şekilde herkes içindir.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
neden?

Neden “onur” eğitim ortamları için gerekli ve önemli?

Eğitim ortamlarında karşılaşılan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık, akran zorbalığı, dışlama gibi faktörler, düşük başarı, hoşnutsuzluk, bunalım ve intihar girişimlerine yol açabiliyor.

Çocukların ve gençlerin en çok vakit geçirdiği, öğrendiği, geliştiği, sosyalleştiği alanlardan biri de ev ve okulu da kapsayan eğitim ortamları.

“Cinsellik ve cinselliğin hâlâ tabu ve sesli konuşulduğu zaman gelen yaftalar nedeniyle, eğitim ortamlarında hatta sosyal çevrelerde bile LGBTİ+ konusunu konuşamıyorum. İnsanların birbirine sesli şekilde karşısındakini ne kadar sevdiğini söyleyemediği bir ortamda aynı cinsine olan sevgisini, aşkını sesli şekilde söylemesi içinde bulunduğu çekirdek sosyal gruplarından bile yargılama nedeni olabiliyor." - Dijtial Pazarlama Çalışanı, İstanbul

Eğitim ortamlarında karşılaşılan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık, akran zorbalığı, dışlama gibi faktörler, düşük başarı, hoşnutsuzluk, bunalım ve intihar girişimlerine yol açabiliyor. Bu ayrımcılıklar bizlere çok da uzak değil. Üzerine biraz düşündüğümüzde pek çok yerde farkında olmadan ayrımcı davranışlarda bulunabiliyoruz. Bunlar eğitim ortamlarında ikili cinsiyet kalıpları içinde kızım, oğlum demek, cinsel yönelim atayarak kız arkadaşın, erkek arkadaşın var mı diyerek, oğlanlara basketbol topu verirken kızlara ip veya voleybol topu vererek, cinsiyet çeşitliliğine uygun tuvalet için alternatif sunmayarak ve dolayısıyla seçme hakkı da vermeyerek karşımıza çıkıyor. Bu ve benzeri pek çok örnek ayrımcılığı meşru kılıyor. Halbuki, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’ne göre tüm çocukların ve gençlerin ayrımcılığa uğramama hakkı vardır. Ayrımcılığa uğramama hakkı bağlamında eğitimin çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel becerilerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi gereklidir.  

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık da yasaklanmış ayrımcılık temellerinden biri. LGBTİ+ çocuk ve gençlerin, varoluşlarını yaşamalarına imkân sağlayacak uygun bilgi, destek ve gerekli korumaya erişimi yetersiz veya yok.

Devletin, toplumun, ebeveynlerin, eğitimcilerin, eğitim ortamlarında çocukların ve gençlerin güvenli bir şekilde, şiddet, zorbalık, toplumsal dışlama ve cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği temelli diğer ayrımcı ve onur kırıcı davranış biçimleri olmaksızın en erişilebilir şekilde bilgi ve kaynakları sağlayarak dengeli ve sağlıklı gelişmesi, topluluklarında ve toplum genelinde yapıcı roller üstlenebilmesi için insan haklarının desteklemesi ve eğitim hakkını koruması gerekli. 

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
hikâye #1

Dönme Cümleler Vardır!

Emirhan Deniz Çelebi'den "Dönme Cümleler Vardır!"

Emirhan Deniz Çelebi, Aktivist

“Eğitim hayatım boyunca hiç ayrımcılığa uğramadım.”

“Eğitim hayatım boyunca hiç ayrımcılığa uğramadım.”

“Eğitim hayatım boyunca hiç ayrımcılığa uğramadım.” dönme cümlesi aslında neler barındırır içinde biliyor musun? Kendi olamamışlık, sineye çekmişlik, -mış gibi yapmışlık, bir parça da geç kalmışlık. Bu cümle benim, bu hisler benim. Genellenmesin lütfen. 

İnternet daha hayatıma girmemişti. Gittiğim kütüphanelerde kalın kalın ansiklopedilerin sayfalarını karıştırırdım neyi arayacağımı bilemeden. Cevabı yoktu o zamanlar. Sorusu sorulamayanın cevabı da olmuyordu hâliyle. İnternet hayatıma girdiğinde -daha doğrusu internet kafeler hayatıma girdiğinde- oyun oynayacağız sözünü verip ilk mızıkçılığı da ben yapardım: “Siz oynayın, benim ödevim var.” Ödev mödev yoktu, arama motoruna dökülürdü sonra cümleler: “Yanlış bedende miyim?”, “Cinsiyet değiştirme* ameliyatı var mı?” Bu araştırmaların cevapları beni ameliyat olasılığına götürmüştü. Sonra ameliyatları aramaya başladım…

İlkokuldan üniversiteye dek öyle güzel saklandım ki kimsenin ruhu duymadı. Tabii “ben olmak” da başka bahara kaldı… 

Eğitim ömür boyu süren bir süreç, K12 ile elbette bitmiyor, snavlar var. Tüm bu sınavlara en mükemmel derecede hazırlanmış bile olsam binadan içeri girmek benim için işkenceydi. Hatta, bir kere kendimin kendim olduğunu ispat etmek için ÖSYM’ye dilekçe vermek zorunda bırakılmıştım.

Ayrımcılığa uğramadım dedim ya, tekrar döneyim o cümleye. O madalyonun görünen yüzü. O zamanlarda açılsaydım başkaları tarafından itilip kakılırım diye düşünürdüm.

Cinsiyet geçiş sürecine başvurup hormon kullanmaya başlayınca o sesi içine kaçan ben artık susmamaya yemin etmiştim. 24 sene boyunca susmuştum. Konuşan ve konuşmaya alan açan bir öğretmen oldum.

Öte yandan açılmadığım her gün başkalarının bana yapamadığını ben kendime misliyle yaptım. Kendimi suçladım, lanet ettim, ağladım. Ya hani diyorlar ya, ne olursa olsun içinizde yaşayın diye. Öyle bir dünya yok kardeşim. Öyle bir dünya yok! 

Kim ne derse desin, önce kendi olabilmeli insan. Korkusuzca ben de buradayım diyebilmeli. Kendi olmaktan utanmamalı. Bunu demek de öyle kolay olmuyor işte. O güvenli alanın içinde bulamıyoruz kendimizi çoğu zaman. Çocukluğumu, gençliğimi geçirdiğim o okul sıralarında güvenli alanım yoktu. Nefes alacak alanım yoktu. Ciğerlerime oksijeni sanki ilk defa Hacettepe’de psikiyatristin karşısında hüngür hüngür ağlarken çektim ben, sonra öyle kucaklandığımı & kabullenildiğimi hissettim ki… İşte ben o odada kendime söz verdim: “Artık kendine geç kalmak yok.” diye… Sonrasında da bol temiz hava ile doldurdum ciğerlerimi: Kimlik kararım yüzüme okunurken, master yaparken ilk defa sınıf arkadaşım dediğim kişiler beni ismimle çağırdığında, diplomamdaki ismim değiştiğinde…

Yaşım 31 yazıyor nüfus cüzdanında. Bunu reddediyorum. Yedi yaşıma girdim ben Mart’ta. Bu da böyle biline!

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
nasıl?

Eğitim ortamlarında onuru nasıl yaşatabiliriz?

Sınıf içindeki güven ortamını sağlamak, atanmış cinsiyet rolleriyle ve toplumsal cinsiyet kalıplarıyla sınırlı kalmamak, metinlerdeki çeşitliliği sağlamak, örneklerde kapsayıcı olmak, kullandığımız dili değiştirmek eğitim ortamlarında onuru sağlamak için oldukça önemli.

Görsel betimleme: Dört parçaya ayrılmış bir sayfanın ilk kutucuğunda, "Koskoca bir dünyada", ikinci kutucuğunda "yapayalnız olmak", üçüncü kutucuğunda, "LGBTİ+ çocuklar böyle hisseder", dördüncü kutuğunca, "onlara yalnız olmadıklarını söyleyin," yazıyor. İlk üç kutucukta siyah-beyaz çizimlerle tek başına bir çocuk varken son kutucukta gökkuşağı önünde el ele tutuşan çocuklar yer alıyor.

Sınıf içindeki güven ortamını sağlamak, atanmış cinsiyet rolleriyle ve toplumsal cinsiyet kalıplarıyla sınırlı kalmamak, metinlerdeki çeşitliliği sağlamak, örneklerde kapsayıcı olmak, kullandığımız dili değiştirmek eğitim ortamlarında onuru sağlamak için oldukça önemli.

"Tüm bu koşulları nasıl sağlayabiliriz?" sorusu için, görüşme yaptığımız paydaşlarımızın önerilerine yer verdik. Bu önerilere biz de Efsun Sertoğlu’nun hazırladığı ve Kaos GL’nin yayımladığı LGBTİ+ Öğrencileri Aile ve Okul  Kıskacına Karşı Nasıl Korumalı? kılavunuzu ve Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA)’nin yayınladığı Mesela Sokağı oyununu eklemek istiyoruz. 

“ÇOÇA’nın Neden Olmasın? oyunu var, bu oyunu kullanıyorum. Bu oyun yalnızca ikili cinsiyetle de sınırlı kalmıyor tüm cinsiyetleri ve kimlikleri kapsıyor. Oyunlarda soruyu ilk cevaplayacak olan öğrenci önemli olabiliyor. Bir öğrenci ‘erkekler pembe gömlek giymez,’ derse diğer öğrenciler de etkilenebiliyorlar ve ardından üzerinde tartışmak zorlaşabiliyor. Bu sebeple strateji olarak ilk cevap verecek öğrencileri tartışma alanını kapatmamak adına daha ılımlı öğrenciler arasından seçebiliyorum; bir başka öğrencinin daha önce duyulmadık cümlelerini duyma fırsatı etkili oluyor. O öğrenci, ‘evet benim pembe gömleklerim var,’ dediğinde öğrenciler norm olmayan cevabı da duymuş oluyor. Farklılığa bir ses verilmiş oluyor ve olağanlaşıyor. Akran öğrenmesi ile gerçekleşince daha da içselleşebiliyor.” - Sınıf Öğretmeni, İstanbul

“Ped eğitimi değil, biz nasıl büyüyoruz, ilerde neler yaşayacağız, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, gebelik, korunma konularının işlenmesi ve bu konuların hepsini ikili cinsiyet sisteminin içinde kalmayarak ve kapsayıcı bir bakış açısıyla bakarak anlatacak kapsamlı bir cinsel sağlık eğitimine ihtiyaç var. Bir de, öğrencilerin daha fazla bu konuyu görebileceği afiş, broşür, kaynak yaratmak lazım. Kapsayıcılığı bütüncül bir şekilde örtük olarak da vermek mümkün olabilir.” - Yüksek Lisans Öğrencisi, Almanya

“Pandemi öncesi çalıştığım bir okulda velilerimle sinema-kitap günlerimiz vardı. Orada Benim Çocuğum belgeselini seyredip, üzerine üç saat konuşmuştuk. O kadar çok söylemeye çekindikleri hikâyeler paylaştılar ki… O etkinliğin velilerin fikirlerini değiştirdiğini gözlemledim daha sonra da. Bununla birlikte LGBTİ+ meselesini yetişkinlerle ve çocuklarla aynı şekilde ele almıyorum. Sınıf ortamında daha çok etkinliklerimin içinde farklı gruplar, kimlikler yer alıyor. Oradan bir tartışma ortamı doğuyor bazen ve dersi bunun üzerine inşa ediyorum. Mesela, noktalama kurallarına çalışırken seçtiğim örneklerde madun grupların hikâyelerine yer veriyorum. Bazen altını çizme değil sıradanlaştırma stratejisi daha çok işe yarıyor. Çünkü norm olanı hep buralardan öğreniyoruz ve hikâyelerine yer verilmeyenler hep norm dışı kalıyor. Çocukların eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerinin gelişmesi için de farklı hikâyeler çok işe yarıyor çünkü sorguluyorlar. Ayrıca ön yargıları kırmak çocuklukta daha kolay ve bence toplumsal barışın inşasında da kilit bir role sahip.” - Sınıf Öğretmeni, İzmir

“Elbette edebiyatın dönüşen, dönüştüren gücünden yararlanıyorum. Klişe gibi gelebilir ama felsefe ve sosyoloji okumalarıyla birleşince çok boyutlu bir dünyanın kapıları aralanıyor.  Sözgelimi Hakan Günday (Daha), Ayfer Tunç (Dünya Ağrısı), Ayhan Geçgin (Son Adım), Bilge Karasu (Gece) Latife Tekin (Berci Kristin Çöp Masalları) gibi yazarlar seçiliyor ve bir hesaplaşma başlıyor. Liste uzayabilir. Bunlara çağdaş dünya yazını da eklenebilir ama öncelik Türkçe edebiyat.” - Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Ordu

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
hikâye #2

Yaşam hakkı ve eğitim hakkı elinden alınan tüm trans+ların anısına ithafen

Can Eren'in yazısı.

Can Eren, Psikolojik Danışman

Bu yazıyı kaleme alan üniversite mezunu bir travesti de olabilirdi. Defalarca kez örneklemlerle görüleceği üzere olmadı. Öncelikle trans+ varoluşların yaşam ve eğitim hakkı gaspının arkasında olan tüm formal ve informal süreçlerin öz eleştirisini herkesin verebildiği günlerin umuduyla bu yazıyı yazdığımı belirtmek isterim. Bugüne dek öyle ya da böyle bu gaspın değirmenine bir damla bile su taşıdıysam bunun özrünü dilerim. Formal ya da informal eğitim hayatımda kişisel deneyimlere gelecek olursam bir LGBTİ+ özne olarak diğer lubunyaların da gayet iyi bildiği üzere; devamlı bir şekilde bastırma ve yadsıma eylemlerinin hakim olduğu bir çocukluk ve gençlik yaşadığımı belirtmem yanlış olmaz. Öyle ki lisenin sonuna dek devam eden bu yadsıma ve bastırma “sayesinde” akranlarım ergenliğin ilk romantik ve cinsel ilişki deneyimleriyle haşır neşir olurken, zeka ve kapsayıcı becerileri ölçmekle alakası olmayan üniversite giriş sınavı çalışmalarına kafamı gömerek Boğaziçi Üniversitesi’ne girebildim.

İlköğretim, ortaöğretim, lise ve hatta üniversite yıllarımda öyle ya da böyle kendimce hep başarılı ama cinsel yönelim anlamında “görünmez” öğrenciydim. Natrans heteroseksüel olmayan tüm cinsiyet kimliklerinin ve cinsel yönelimlerin bastırıldığı ölçüde “başarılı” bulunduğu bu normatif toplumda geçmişime dair kaybettiklerim ise az mı çok mu karar vermek zor. Ancak üniversitemin ülkenin geri kalanına göre kapsayıcı, özgür ve bu bastırma ile yadsımanın sona ermesine “ev” olan habitatında kendim olarak var olabilmek ve buna hâlâ devam edebilmek belki de maskesiz alabildiğimiz her nefes kadar değerli. Bu yaşam ve varoluş mücadelesinin karşısında formal ya da informal eğitim süreçlerimizde yer alanlar farklılıkların tektipleştirilmek istendiği bir toplum ideasıyla nefes alınabilecek tüm alanları yok etmeye çalışıyorlar. Ancak LGBTİ+’ların ikili cinsiyet sistemi içerisinde eriyip kaybolmasını, kendilerini bastırıp yadsımasını arzulayanlara, nefret suçlarına ve söylemlerine inat yaşamaya devam edeceğiz. Her çocuk örgün ya da örgün olmayan eğitime eşit erişinceye ve ayrımcılığa maruz kalmayıncaya kadar nefes almaya ve mücadeleye devam edeceğiz. Eşit değiliz, eşitleneceğiz!

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
son

Merak ettiğiniz ya da ilerleyen bültenlerde odaklanmamızı istediğiniz konuları [email protected] adresine yazarak bize iletebilirsiniz. İki hafta sonra posta kutunuza düşecek olan bir sonraki bültenimizin konusu kimilerimizin çok sevdiği, heyecandan uyuyamadığı, özel olarak alışverişler yaptığı, kimilerimizin burun kıvırdığı ve katıl(a)madığı, kimilerimizin ise hiç yaşa(ya)madığı mezuniyet hâli olacak. Instagram, Twitter, LinkedIn ve Medium üzerinden eğitim hâli’ni takip edebilirsiniz.

Bir sonraki bültende görüşmek üzere. 

Onur Ayı kutlu olsun.

İlgili Başlıklar

LGBTİ

Emirhan Deniz Çelebi

Aslı Alpar

onur hâli

cinsel kimlik

toplumsal cinsiyet

New York

LGBTİ+

+20 more

Bülteni beğendiniz mi?

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

eğitim hâli Yayınını Takip Et

İki haftada bir cuma günleri saat 11'de; eğitimin konuş(a)madığımız, saklı, yasak, eğlenceli, unutulmaz, birlikte, başka, kısacası her hâlini bu bültende paylaşıyoruz.

0%

;