Pera üzerine konuşacak, anlatacak, hatırlanacak, hayal edilecek çok hikâye var. Agatha Christie’nin Doğu Ekspresi'nde Cinayet'i yazdığı Pera Palas burada. Festival çıkışlarının buluşma yeri Büyük Londra Oteli de. Onur Yürüyüşü’nün, hepimizi bir araya getiren ağacın; çatı katı meyhanelerinden izlenen gün batımlarına karşı hep bir arada, yan yana olmaya kaldırılan kadehlerin; insanlaşmış martıların, tramvay sesinin, kilise çanının ortasında bir yerde buluşuyoruz biz de o yüzden Peralılarla. Nostaljik, sanatkâr, edebî, şikemperver, sevinçli masa...
İllüstrasyon: Cenk Güngör
İÇİNDEKİLER
FOTOROMAN: 14 Nisan’da Peralılarla “Pera’da Bir Suare”de buluştuk. Önce Vitruta’da biraz hoşbeş ettik, şaraplar ve peynirler Comedus’tan geldi. Sonra komşuya, Aheste’ye geçtik yemeğe. Mahalle, mahalleli, muhabbet hep Pera üzerine.
POSTER: Bize Pera’yı anımsatan 46 an düşündük Cenk’le. Zamandan ve mekândan bağımsız, “Peraesk” bir dünya yarattık. Sonra da bu dünyayı postere bastık. Senin duvarına da yollamak isteriz birini. Nasıl mı?
Takıl peşimize,
Hazal & Elif
SOLİ
Seyahat ve kültür yayını SOLİ, şehirleri ve içindeki farklı kültürel toplulukları araştırmak üzere mahallelere ve mahallelilerin hikâyelerine odaklanıyor.
Pera’da Bir Suare
Peralı kimdir? Pera'nın ruhunu yaşatan, Pera'yı yaşayandır. Pera'da Bir Suare'de işte o Peralılarla oturduk sofraya.

Mahallede bahar havası. Her zamankiler, uzun zamandır görülmeyenler, uzaktan sevilenlerin buluştuğu yer burası. Saat 18.07. Deniz (Kuzuoğlu) giriyor kapıdan. Dakik bir Peralı. “Dükkândan geldim,” diyor. Onun dükkânı, bizim Salon’umuz. Ardından Selman (Bilal) ve Selin (Osmanoğlu) giriyor içeri. Selin peynirleri anlatıyor tabaktaki ve pek tabii eşlikçilerini. Selman, yeni keşfettiği sanatçıdan bahşediyor. Gözleri ışık ışık.
Yavaş yavaş toplanıyoruz. Posterin önünde buluşuyoruz. Kimler Geldi Kimler Geçti çalıyor arkada, sanki. Yüzümüzü gülümseteni, canımızı sıkanı, umut vereni, kalpleri gümbür gümbür attıranı da bir arada resimde, Pera’da Bir Suare posterinde. Ferhan Şensoy mu o? Babylon’daki hangi konserin sırası şu? Gün batımına buluştuğumuz merdiven kesin şurası. Seninki hangi merdivense. Galata’dan yukarı, Asmalı’dan aşağı, Pera her neresiyse, olduğumuz yer orası.
Babylon’u ve Babylon'dan öncesini yaşayan, Babylon’dan sonra da onu yaşatmaya çalışan bir nesiliz biz. Zamandan bağımsız bir yaşanmışlık bu, hafızada değil kalpte biriken anılarda izleri olan. Şimdi ne açıldı oralarda, Babylönia?
Bu sene Bornova misket kaç şişe çıkmış Selçuk? Comedus’tan hafta sonu eve neler götürsek? Selin bize yardım etse!
Öykü’nün ve İdil’in aklında yeni döndükleri Barcelona, kalplerinde Pera. Kültürü duvarlarında, ruhunu insanında okuduğun yerleri sevenlerden onlar da.
Taycan’ın kulağı Meşrutiyet’in seslerinde. Mahallenin sesini ona sorsak ne derdi acaba?
Ömer çağırıyor: “Hoşbeşten yemeğe — istikamet: Aheste.” Sofrada bizi bekleyen Pera anları var. Yemeğe ve Peralı dosta da eşlikçi.
Aheste, evimizin oturma odası. Mahallenin hafızası. Ne varsa döküyoruz ortaya sofrada.
Emirhan dalmış gitmiş Pera günlüklerinde. Kim bilir kimin hikâyesini dinlemekte.
Deniz, muhabbetin tam ortasında. Acaba hangi anılarda, belki de başka bir mahallelininkine ziyaretçi.
“Peralı olmak geçmişe nostalji, saygı ve hüzün barındırdığı kadar, bugüne ait müthiş bir yaşama sevinci ve geleceğe dair iflah olmaz bir iyimserliği de kapsıyor,” demişti Anlam. Bu sofranın etrafında hepimiz biliyoruz ki her birimiz iflah olmaz birer Peralıyız. Yaşam sevinci içimizde — sofrada, sokakta, ayaklarımızın biri götürdüğü yerde.
Pera’da zamandan, mekândan bağımsız hisler ve anımsamalar üzerine kurulu bir dünya yaratsak neye benzerdi? İçinde mutlaka martılar; teraslar, duvar yazıları; müzik; vitrinler, mey ve Pera’nın insanları olurdu.
Peki ya başka?: Bize Pera’yı anımsatan 46 an düşündük, "Peraesk" bir dünya yarattık. Cenk çizdi, poster oldu. Şimdi sana birkaç tüyo vereceğiz, doğru bilen ilk 5 kişinin duvarına Pera’da bir Suare posterini yollamak üzere!
Editörün notu: Poster, indirilince okunabiliyor.
İllüstrasyon: Cenk Güngör
12. Onu düşününce ilk çizgili tişörtleri ve gömlekleri geliyor akla. Sonra da sahneye, kağıda taşıdığı kelimeleri.
16. Salvador Dali, Picasso, Winston Churchill, Sophia Loren, Nazım Hikmet, Marlon Brando, Yaşar Kemal’in ortak noktası.
25. “Bir derdiiiim var, artık tutaaamam içimde!”
28. Pera’nın bu müzisyenini sadece eskiden beri bu sokaklarda gezenler bilir. Bilmeyenler Fatih Akın’ın Köprüyü Geçmek filminden kopya çekebilir.
37. Çay içerken görülen iki yazardan biri 26 Mart 1981, Dünya Ölmeme Günü sakinlerinden. Diğeri o masaya, Beyoğlu’nda bir çaycıya oturdu mu bilmiyoruz ama şu dizeleri yazdı: “Çok şey vardı anlatılacak. O yüzden sustum. Birini söylesem diğeri yarım kalacaktı. Sen duydun mu sustuklarımı?”
🗝 Yanıtlarını bize buradan yollayabilirsin.
Haftalık seyahat ve kültür yayını Soli’de sınırların duvarlarla değil umutlarla çizildiği yerlerde geziniyor, daha önce gitmediğimiz mahallelerde oralı oluyoruz. Her hafta bir mahallede, bir mahallelinin peşine düşüyoruz — müdavimi olduğu yerlerin, uğramadan geçmediği dükkânların, gün batımı seyir noktasının, hoşsohbet esnafın, sürprizli sokakların hikâyelerini dinliyoruz.
Bu hafta mahallelilerle “Pera’da Bir Suare”de buluştuk. Pera’nın ruhunu, duygusunu, müziğini konuştuk.
24 Nisan’da onların Perasını anlatacağız sana. O zamana kadar @soli.community’de devam, Pera sokalarında gezinmeye.