Herkese merhaba,
Spotify wrappedlerini karne bekler gibi bekleyenlerden biri olarak epey mutlu bir hafta geçirdim. Uygulamadaki sanatçı teşekkür videolarına ayrıca hayran kaldım. Hafta boyu, yıl boyunca kimin ne dinlediğinin kaydını görmek tahmin edeceğiniz üzere beni aşırı mutlu etti. Ben de kendi karnemi 20'lik bülten için değerlendirdim. Merak edenleri oraya alayım. 🛸
Tabii müzik yanında podcast üretenler de yıl sonu değerlendirmelerini orada görebiliyor. Spotify yıl boyu beni ve konuklarımı dinleyen sizleri, "hevesli" olarak nitelendirdiğini görünce, "yapay zeka iyi çalışıyor" cümlesini kurmadan edemedim. Hevesli misin? Sevgili okuyucum.
Üçüncü sezonun bu bölümünde konuğum müzisyen ve prodüktör Taner Yücel, Taner ile şehri dinlemek, kaydetmek ve atmosferik sesler üretmek üzerine konuşuyoruz.
Aşağıda buluşalım.
Taner’in ismini ilk kez Limonata filminin soundtrack’inde görmüştüm. Yıllar sonra Cemil Şov’da yine bir filmin müziklerini yaratan isim olarak karşımdaydı, bu sefer sadece onun adı vardı. 27 şarkılık bir film müziği evreni. 41. İstanbul Film Festivali'nde Bana Karanlığı Anlat’ı izlerken, müzikler Taner’in eseri dedim ve kapanış jeneriğinde adını görmek için bekledim. Bingo! Orada. Bilmeyenler için, Taner en son GAİN’de yayınlanan Cezailer dizisinin de müziklerini üretti.
Fotoğraf: Deniz Sabuncu
Taner sadece böyle kurgu evrenleri anlatan müzikler üretmiyor tabii ki. Nilipek., Güneş Özgeç, Mabel Matiz, Tuğçe Şenoğul, Jakuzi ve Özgün Semerci ile üretimleri var. Taner ile yaklaşık bir yıldır “kayıt” demek için ortak bir tarih kolluyorduk, bulduk. Kayıt öncesinde güneşin son demlerinden nasiplenip Kadıköy’de kahvaltı yapıyoruz ve kayıt günü için sözleşiyoruz. Taner'in şehirdeki bazı sesleri kaydetmenin peşinde olduğu, benim bir dizi toplantılarla geçen, kasım ayının bir perşembe akşamında Aposto Stüdyosu'nda "kayıt" diyoruz. Şehrin gürültüsü ve ilhamı bu buluşmalarda en çok konuştuğumuz konulardan. Kayıttan sonraki gün ise Bina’da DJ sette Taner’in seçkisiyle dans ediyorum. Bu bölümde Taner’e müzikle olan bağına, prodüktörlükteki titizliğine ve film müziği üretirkenki süreçlerine dair merak ettiklerimi soruyorum. Bakalım neler kayda geçmiş?
Atmosferik müzikler yaratmak ve şehri kaydetmek
Taner Yücel ile müzikle olan bağını, prodüktörlükteki titizliğini ve film müziği üretirkenki süreçlerini konuşuyoruz.

Taner, çocukken müzik sesine aşina olduğu bir evde büyüyor. Çocuk yaşlarda müzikle olan bağı bir org çalma deneyimiyle başlasa da o yaşlarda "bunu eğlenerek yapmadığından olsa gerek" mutlu olduğu bir alan olmadığını anlatıyor. O yıllarda resme ve çizmeye daha tutkunmuş, böyle olunca onu üniversite de animasyon, çizgi film okumaya karar verdiren şeyin de ne olduğunu merak ediyorum. Ve tekrar müziğe döndürenin. Çocukken bunlar arasında gidip gelse de bir yerde bir dürtü daha belirgindir diye düşünüyorum. Ve buna dair konuşarak başlıyoruz sohbetimize.
"Annemler, çok iyi taklit yaptığımı söylerdi. Zaten taklit dediğimiz şey de sesi hafızaya atmak ve onu tekrar canlandırmak."
Taner çocukluk yıllarında ilk walkmani ile
"Güzel sanatlar lisesine gitmem ve resim okumayı seçmem aslında çok zor bir karar olmadı. Çocukluğumdan beri resme yatkındım, en büyük oyuncağım kağıt kalemdi, bana çok destek oldu ailem bu konuda. Seslere ilgimi de o yıllarda okulda keşfettim, koridorda bir sürü enstrüman sesi duyuyordum, okulun bir orkestrasında davul çalmaya başlamıştım, sonra gitar çaldım. Sesle görseli birleştirebileceğim tek bölüm olduğu için Eskişehir’de animasyon, çizgi film bölümünü okumaya karar verdim. Mimar Sinan’da resim bölümünü de kazanmıştım ama İstanbul’da olmak istemedim."
Taner, lisans eğitimini tamamlamadan İstanbul'a dönme kararı almış. O yıllarda Eskişehir'de pek çok grupta çalan ve yeni şeyler deneyen Taner, hem şehri hem bölümü bırakmak gibi iki zorlu karar almış ve müziğin peşinden gitmiş. Ben de bu kararı alma sürecini merak ettim.
"Konservatuar da okuyanlar anlar beni, yaratıcı düşünemediğin bir eğitim düzeni oluyor okulda, ben de öyle hissediyordum. Müzikte ilkel olarak keşfettiğim şeyler ve orada üretiyor olmak büyük haz veriyordu, o yüzden bu kararı aldım.”
İstanbul'da yıllarca yaşamış olsa da sonuçta başka bir şehirden buraya eğitimini almadığı bir alanda üretmek için geliyor ve yeni bir yola başlıyor. Sektörü düşününce, eğitimini almadan sektöre girmiş olmasına dair bir sorun ya da önyargı yaşayıp yaşamadığını merak ediyorum.
"Yaşadım tabii, hatta ilk işim bir jingle şirketindeydi, müzik üstüne hiçbir iş vermediler orada bana. Sabah erkenden uyanıp Tuzla'dan kalkıp Bebek'e gidip stüdyoyu açıyordum. Zaten bu yüzden de bıraktım işi bir süre sonra.”
Taner'in gitarları ve evine vuran güneş
Domuz Records nasıl bir ihtiyacın sonucunda doğdu?
"Benim gibi üretmek isteyen, bağımsız üretmek isteyen insanlarla birlikte işler yapmak istedim, yakınlarımdan başladım. Hem prodüksiyonlarını yapayım hem de kaset olarak basayım gibi bir fikrim vardı. Kaset o yıllarda bu kadar hipster itemi değildi tabii.🙃”
"Tophane’de tek kişilik aşk, tek kişilik oda" nasıl bir dönemin ürünü olarak bizimle buluştu?
"Hayatımın en kötü dönemimin ürünü, bir fabrikanın bir odasında yaşıyordum o dönem, setlerde çalışıp, bir yerde menemen yapıyordum. Tam gezi öncesiydi hatta, öyle bir dönemin ürünü o şarkı.”
Taner'in çalışma masası
Film ve dizi müziklerinde evrenini yansıtma konusundaki başarısından ötürü gelen teklifleri nasıl değerlendirdiğini, nasıl karar verdiğini ve çalışma sürecinin nasıl olduğunu merak ediyorum ve buna dair bir soru ile ona gidiyorum.
"Daha önce yapmadığım bir iş olmasına dikkat ediyorum, ürettiklerimden yola çıkarak bir brief geliyorsa onu da yeni fikirlerle başka bir şeye eviriyorum. Sete mutlaka ziyarete gidiyorum, rengini görmeden demoyu çıkartamıyorum çünkü. Okuma provasına kesinlikle gidiyorum, çünkü kendi okumamdan, kafamda kurduğum dünyadan farklı olduğunu görüyorum. Bu gözlemlerimden de hareketle önce duygu durumlarını çıkartıyorum."
Limonata, Cemil Şov, Bana Karanlığını Anlat filmlerinden sonra en son GAİN'deki Cezailer dizisinin de müziğini yapıyor Taner. Limonata filminde müzikleri Ahmet Kenan Bilgiç ve Okan Kaya ile birlikte üretmişlerdi. Benim de onu tanımama vesile olduğu için önce bu filmin sürecinden konuşmaya başlıyoruz. İlk set ziyareti deneyimini ve o atmosferi görmenin önemini o filmde anladığını söyleyen Taner, yönetmen Ali Atay'dan brief'in çok iyi geldiğini ve balkan ezgileri ağırlıklı değil, bir yol filmi temasında bir şeyler ürettiklerini dile getirdi. Cemil Şov ve Bana Karanlığı Anlat filmleriyle Adana Film Festivali'nde en iyi film müziği ödülü alan Taner, ödüllerin ona motivasyon verdiğini ama buradaki "en iyi" kavramına çok kapılmamaya çalıştığını söyledi. Bana Karanlığını Anlat filminde ben daha adını görmeden onun üretimini tanırken, bir arkadaşı da Cezailer dizisinde müziğin Taner'in ellerinden çıktığını anlayıp jenerikte onun adını görünce sevinmiş. Taner bu yorumlara ve yarattığı atmosferik evrenin fark edilmesine sevindiğini söyledi.
Bağımsız üretenler kaşesinden fiyat teklifine kadar ürettikleri alanın her şeyiyle ilgileniyor. Bu bence çok yorucu bir şey. Bununla ilgili sen ne düşünüyorsun?
"Yıllardır ben tek başıma yürüttüm bu süreçleri ve yoruldum cidden. Cezailer işinde hem koordinatör hem de menajerlik gibi bir yardımla Yaren Avcı ile çalıştım. Çok büyük bir artı oldu benim için, sözleşmeyi bir avukata okutmak bile kafanı rahatlıyor."
Biraz da çalışma biçimini konuşalım: Kadıköy'de oturuyorsun, gürültülü bir semtimiz. Bunun kayıt alırken seni zorladığını düşünüyorum ama bir yandan da son işine bakınca Cezailer'de, "İlham buradan gelmiş" demedim desem yalan olur. Ne düşünüyorsun gürültülü şehrimizin üretim üzerindeki etkisine?
"Var galiba. Field recorder’im var, stok sample, hazır ses bankası kullanmayı çok sevmiyorum, ses bankamı da kendim oluşturuyorum, Güneş Özgeç’in evinde aldığım ses kayıtlarını kullandım bu işimde. Sabaha karşı martı seslerini kaydettim mesela, sonra onları bozup kullandım."
Hata olarak gördüğün ve değiştirmek istediğin bir durum var mı?
"Aynı müzik programını kullanıyor olmam hata gibi geliyor bana bazen, sanki başka programlar öğrensem başka estetikle desteklenmiş gibi olurdu. Her programın farklı bir estetiği var ve aslında farklı imkânlar da sunabilirler. Karşı tarafla aynı dilde konuşmak için de her programın dilini bilmek gerekiyor."
Disleksik olan Taner, üretim süreçlerini nasıl yönetiyor? Son teslim tarihine kadar nasıl gerilmeden ilerleyebiliyor merak ediyorum. Taner bu konuyla ilgili bana hiç de yabancı gelmeyen bir açıklama yapıyor.
"Bir üretim sürecindeyken ve o süreçte başka bir iş daha konuşulduysa, elimdeki projeyi bir an evvel bitirme motivasyonuna kavuşuyorum. Çünkü bitmeli ki bir an evvel diğerine başlayabileyim. Bir de görsel dünya kurarak, çizerek bir yol haritası çıkartıyorum, o çok yardımcı oluyor bana."
Bir Rüya klibi ekip, Fotoğraf: Merve Terzioğlu
Nilipek.'le birlikte yaptıkları Vazgeçtim ve Güneş Özgeç'le yaptıkları "Bir Rüya" şarkılarının hikâyeleri hakkında konuşuyoruz.
🌟 Bir Rüya'nın hikâyesi, Taner'in Sara Pınar Önder'in Charette (2022) isimli kısa filmi için yaptığı bir arka sese, Güneş ve Taner'in birlikte söz yazmasıyla başlamış. Hatta Taner bu şarkı için "Ben normalde söz yazamıyorum, hayatımda yazdığım tek söz bu." diye de ekledi. Sonrasında video kasetli kameralarla çekilen bu video klip doğmuş. İtiraf ediyorum videoda dans edenler içinde olamadığıma üzülüyorum.
Nilipek. ve Taner Fotoğraf: Yaren Avcı
✍️ Vazgeçtim ise, onların da yazdığı gibi "Her şeyi arkada bırakıp yeni bir hayata atılma gücü veren tatlı bir umutsuzluğun şarkısı Vazgeçtim; hiçbir şeyi umursamadan dans ederek başlanan yeni bir hayat." Mert Tugen'in çizimiyle birleşen bu video klibi buradan izleyebilirsiniz.
"Pandeminin ortasında sırf müzik yapmaktan uzaklaşmamak için bir odaya girmiş dört kişi o gün o odadan bir şarkıyla çıktı: Aslen Taner Yücel bestesi olan şarkı o gün Nilipek.’in sözleri ve vokalleriyle, Berkay Küçükbaşlar’ın ritmleriyle ve Can Aydınoğlu’nun gitar ve tuşlu melodileriyle buluştu."
Taner de bu şarkının ortaya çıktığı dönemi, her şeyin kötü gittiği ama yeni başlangıçların da başladığı bir dönemin ürünü olarak adlandırıyor. Nilipek. karşı komşusuymuş ve köpekleri Fıstık onun da o dönemde yakın arkadaşı olmuş. Ev buluşmalarında telefona kaydedilen bir demonun hatırlanmasıyla şarkı bizimle buluştu.
Sanatçılarla çalışma süreçlerini nasıl yönetiyorsun? Onları iyi tanımaya çalışıyorsun biliyorum, bu çok kıymetli. Genelde arkadaş oluyorsun ve insanların tercih etmeyeceği bir yöntem bu ama ben bunu daha doğru, kıymetli buluyorum. Bu da yansıyor çıkan işe, bu konuda sen ne düşünüyorsun?
"Evet ben öyle yaklaşıyorum, 'Ne istiyorsun? Ne hissinin peşindesin?' gibi sorular da soruyorum. Hikâye anlatıcının hikâyesini anlamak için hikâyeye dahil olmak gerekir."
• Taner'den esnemek ve kararların peşinden gitmek konusunda gerçekten ilham aldım diyebilirim. Kendini iyi dinlemeyi ve ihtiyacını doğru belirlemeyi de öğrendiklerim arasına not olarak düşüyorum.
• Erdem Yılmaz, aklına takılan konularda konuklarıyla tartışırken dinleseniz seveceğiniz kitapları da sizinle tanıştırmayı unutmuyor. Erdem'in son bölüm konuğu bendim. "Üretmek, hayatta sürekli peşinden koştuğumuz ancak türlü tümseklere takılıp bir türlü arzuladığımız biçimde kavrayıp bağrımıza basamadığımız hayalimiz. Belki bir gün kavuşursak, üretme hakkında ne konuşurduk?" Erdem, bu sorunun yanıtını verecek kişi olarak beni davet etti.
Yanıtlarken hem zorlandım hem de keyif aldım. Bu vesile ile tekrar teşekkür ederim, Erdem.