Pek çok farklı organik atığın bir araya getirilerek çürütüldüğü doğal bir gübreleme yöntemi olan kompostu esin kaynağı olarak gören 17. İstanbul Bienali’nde Balat, Çemberlitaş, Sıraselviler, Tophane, Yeldeğirmeni ve Zeytinburnu’nda dolaşıyoruz 17 Eylül-20 Kasım tarihleri arasında. Bienal vesilesiyle yolumuzun çok sık düşmediği sokaklara giriyor, varlığını yeni öğrendiğimiz binaların kapılarından içeri bakıyoruz. Yaşadığımız şehrin üzerinde gözlerimizi bir gezginmişçesine gezdiriyoruz bu defa. Zihinlerimiz değil ama tabanlarımız yorulunca mahallelinin oturduğu kahvede soluklanıyoruz. Merak ayağa kaldırıyor. Yeniden tanıdık ve yabancı oluyoruz. Otantik ve klişe, eski ve yeni, geleneksel ve modern, nostaljik ve fütüristik olanın arasında, 17. İstanbul Bienali’nin yayıldığı 6 mahallenin siyahı ve beyazı ekseninde dolaşıyoruz.
“Sokaklar, mahallenin sesli ve sessiz anlatıcıları olabilir mi?” sorusu aklımızda. Mahalleleri daha iyi anlamak, okumak, kültürünün katılımcısı olabilmek için zanaatkâr ve sanatçı atölyelerinde, sokak, park, lokanta, dükkan ve kültür merkezlerinde devam ediyoruz rotamıza.
Bizimle Yeldeğirmeni turuna var mısın?
Soruyoruz: Tanıdık olana bir yabancı gibi yeniden bakabilir misin? Yabancı olanı tanıdık edebilir misin? Başı sonu belli olmayan bir yolu nasıl anlatırsın? Bienal bir rota olabilir mi?
Bugün, Hasanpaşa’da Müze Gazhane’den başladık yürümeye, yol bizi pek çok hikâye, ses ve sohbetin iç içe geçeceği arthereistanbul’a götürecek. Çok kültürlü, renkli ve kedili Yeldeğirmeni’ni keşfedeceğiz.
Takıl peşimize,
Soli ekibi
Müze Gazhane'den arthereistanbul'a: Yeldeğirmeni rotası
Müze Gazhane'den çıktık yola, Yeldeğirmeni'ne arthereistanbul'a kadar yürüdük sokaklar, muraller, simit ve kahve kokusu arasında.

Bienal mekânları
Müze Gazhane: 19. yüzyılın sonunda Anadolu Yakası’na enerji verecek hava gazının üretimi için kurulan Hasanpaşa Gazhanesi 1993’te kapanıyor. Bugünse sergi ve müze alanları, sahneleri ve kütüphaneleriyle 24 saat açık bir merkez.
Müze Gazhane
arthereistanbul: 2014’te, savaş yüzünden Suriye’den ayrılan sanatçıların kurduğu bir oluşum. Bünyesinde ses kayıt stüdyosu, rezidans programları, karanlık oda, sergi ve atölye alanları var.
Kültür merkezleri
Nadas İstanbul: 1930’larda yapılmış 3 katlı ve bahçeli bir evdeyiz. Acelesiz ve bilinçli büyüyen topluluğun ilk elçileri Jess Sim ve Ahu Kopan, şehir yaşamının çeşitliliğine ve insanlarla çevreleri arasındaki ilişkilere inanan projeleri destekleyen ve kentsel biyoçeşitliliğe adanmış yaratıcı bir mekân oluşturmuş. Bitki sohbetleri de sunan platform greensquaremeter bu topluluğun bir parçası.
Noks Bağımsız Sanat Alanı: Atölye, rezidans, sergi alanı ve yayımcı. Noks’un kolektif yapısını bu şekilde tanımlayabiliriz.
Lokantalar ve kafeler
Küff: Kahve, sandviççi ve açık ofis; geçerken tanıdıklar ve mahallelilerle karşılaşabileceğin Yeldeğirmeni merkezi.
Küff, Yeldeğirmeni merkez üssü
Müdavim Lokantası: Anne köftesi, imambayıldı, fırında pancarlı sebze ve mutfaktan o gün ne çıkmışsa tabağa doldurabilirsin.
Damla Pide: Taşfırında kızarmış pidelerin yanında lahana salatası siparişi veriyoruz.
Coffee Manifesto: Bilgisayar açıp da bütün gün takılmak; yan masada görülen sergiler ve okunan kitapların muhabbetlerini dinlemek için.
Görkem Lokantası: Tadı seni anneanne evine götürecek bir tabak pilav var menüde.
Antepli Beraat: Marul içine sarılmış çiğköfteyi yedikten sonra sırada baklava var.
Levent Pide: "Sabah işe gitmeden Kürt böreği yiyeyim." diyenlerin buluşma noktası.
Denize, suya ve vapura açılan Yeldeğirmeni sokakları
Bop Breakfast: Eve alıp da götürmelik reçeller, Antep usulü zeytin salatası ve elyapımı yerfıstığı haftasonları masa bekleme sebebi.
Cafe Eya: Gece yarısına kadar açık, kahve içebileceğin mahalleli buluşma merkezi.
Bento Noodles: Elyapımı noodle, katsu ve dumpling için.
Sokaklar ve caddeler
Havra Geçidi: 2 uzun sokağı ortadan birbirine bağlayan, mahalleli arasında portal olarak bilinen yer.
Ayrılık Çeşme Sokağı: Bir zamanlar Yeldeğirmeni mural rotasının en işlek sokaklarından biri olan Ayrılık Çeşme’sinde hâlâ zaman zaman "sanat sokakta" denilen anlar çıkıyor karşına.
Apartman manzaraları
Uzun Hafız Sokak: Tepesinden bakınca deniz, batan güneş ve geçen vapurlar karşında.
Reşit Efendi Sokak: The Writer Material, Pixel Pancho ve Treze gibi pek çok muralist’in renkleri ve çizgileri arasında yürümelik.
Zanaatkâr ve sanatçı atölyeleri
Deniz İkizler Atölyesi: Heykel ve resim atölyeleri de yapan mahallenin çocuklarını sanatla tanıştıran alan.
Terzi Hasan Amca: Dikim, kesim, biye, bordür, farba ve çatma işleriniz için adres: Taşlı Bayır Sk. No:14/A.
Parklar ve yeşil alanlar
Ali İsmail Korkmaz Parkı: İskele Sokak'ta bulunan eski otopark alanı. Parka dönüştürülerek Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında ölen Ali İsmail Korkmaz’ın adı veriliyor.
Bağımsız grafik roman yayıncılığı yapan Flâneur Kitabevi
Dükkânlar
Flâneur Kitabevi: 2012’den bu yana bağımsız grafik roman yayıncılığı yapan Kadıköy merkezli yayınevi. Reinhard Kleist, Milo Manara, Emre Orhun ve Hakan Günday gibi pek çok isimle raflarında karşılaşmak mümkün.
Yerdeniz Kooperatifi: Kendisini "eve, sofraya ve mutfağa alışveriş için dayanışma ekonomisi" olarak tanımlıyor.
Tarihî Taşfırın Simiti: Her mahallenin gevrek, sıcak ve çıtır çıtır bir simitçisi vardır. İşte burası orası.
Yeldeğirmeni Kurukahvecisi: Mahallede dolaşırken yeni öğütülmüş çekirdeklerin kokusu seni ona doğru çekiyor.
Samatyalı Zilciyan Usta'nın eseri Ayios Yeorgios Rum Ortodoks Kilisesi çanları
Binalar
Valpreda Apartmanı: 1909’da, Levi Kehribarcı tarafından yaptırılan 7 katlı, on dört daireli bina İstanbul’da konut olarak yapılan ilk apartman. Haydarpaşa Garı’nın yapımında çalışan Almanya'dan gelen mühendisler ve İtalya'dan gelen taş işçilerinin kalması için yapılmış.
Ayios Yeorgios Rum Ortodoks Kilisesi: Bahçesindeki 15 metrelik demir ayaklar üzerindeki çanı görüyorsun önce. Ünlü çan ustası Samatyalı Zilciyan Usta tarafından dökülmüş.
Tevfik Tura Apartmanı: Sahibi Yahudi olmayan az sayıdaki apartmandan biri. Bugün Tevfik Tura isimini alan apartman Demirciyan ailesi tarafından inşa edilmiş bir Ermeni apartmanı.
Menasa Apartmanı: Ankara Apartmanı olarak tanınıyor. İskele Sokak'la Taşlıbayır Sokak'ın kesiştiği noktada.
Konya Apartmanı: Eski Yeldeğirmenlilerin söylediğine göre halkevi olarak kullanılmış nişan ve düğün törenlerinin yapıldığı bir alan.
Hush Hostel: İstanbul’u gezmeye gelen arkadaşlara ev kontenjanı olmanın yanı sıra açık sahne gecelerinde müziğin mahalleyle buluşmasına da olanak sağlıyor.
Google Maps haritasına buradan ulaşabilirsin.
1987’den beri mahallenin parçası: Murat Kırtasiye
Yeldeğirmeni'nin sessiz sakin sokağında yokuş yukarı yürürken sağ, yokuş aşağı yürürken solunda kalıyor Murat Kırtasiye. Tabelada ismi yazmıyor. Defalarca düştü, “mahalleli nasılsa bizi biliyor” diye geri asılmamış. Önünde gülüşmeler, içinde çeşit çeşit kalem ve defter varsa kendini hoş bir sohbete hazırlayabilirsin.

Çocukluktan beri içinde kaybolmak için yaratılmış kırtasiyeler. Saatlerce “Hangisini alsam?” heyecanıyla etraftaki müsvedde kâğıtları boyarsın, senden önce gelenlerin izine kendininkini de ekler sonraki için kâğıdın üzerine boş bir alan bırakırsın. Empati de sanat da karasızlığın karşısında sabırla bekleyen, hâlden anlayan samimiyet de buradadır. Bugün aramayı bile hatırlayamadığımız duygularla karşılıyor bizi Yeldeğirmeni’nin en eskilerinden Murat Kırtasiye.
Kırtasiyenin mahalleyle ilişkisi nasıl?
Mahalleli buradan neye ihtiyacı varsa alabilir, yanında parasının olup olmaması mühim değil. Kurduğumuz bu ilişkinin temeli de birbirimize karşı duyduğumuz güven ve dostluk bağına dayanıyor.
Bu sağlam ilişkinin yanı sıra kırtasiye işletmek on sene önce emekli olunur olunmaz hemen hemen herkesin yapmak istediği bir meslekti. Öyle ki bir mahallede yirmiye yakın kırtasiye olurdu şimdilerdeyse mahalle başına bir tane düşüyor, o da anca. Benim iki tane oğlum var, ikisi de bu mesleği devam ettirsin istemem. Maalesef artık modern olarak değerlendirilmiyor, herkesin sırt çevirdiği bir meslek hâline geldi, dolayısıyla da tutunması çok zor.
Bu sektör ayakta kalsın isteniyorsa insanlar alışveriş yaparken birbirine saygı göstermeli ve güvenmeli ama şu an maalesef müşteriyle esnaf ilişkisi sadece para temelli. Samimi olmadığın bir ortamda da rahat rahat alışveriş yapamazsın. Şimdi kimsenin markete gidip “1 lira eksik kaldı yarın getirsem olur mu?” diye sorabileceğini sanmıyorum. Ama o samimiyet hâlâ bizde ve bizim gibi yaşayan esnaflarda devam ediyor.
Serkan Abi ve Murat Kırtasiye
Fotoğraf: Deniz Sabuncu
Mahalle de eskiyle yeni arasında nasıl bir dönüşüm var?
Biz Yeldeğirmeni’nde doğduk. Kırtasiyeyi de 1987 yılında abimle birlikte açtık. O zamandan beri de hem mahalleli hem de işletmeciyiz.
Eskiden mahalle çok kültürlüydü. Her dinden ve dilden insan yaşardı. Şimdilerde onlar için "kaçtı" deniyor ama aslında kaçmadılar, burayı terk ettiler. Onlar gidince de doku değişti tabii. Ben Rumların olduğu bir binada doğdum mesela. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Günün her saatini birlikte keyif alarak geçirirdik. Artık ne o insanlar ne de o eski samimiyet var.
Eskiden dükkân önünden geçerken selam vermekten satış yapamazdık şimdiyse günde 5’i geçmiyor “merhaba”larımız.
Paranın çok geçtiği bir yer oldu burası. Mahallede kurulan ilişkiler genellikle alışveriş üzerinden yürüyor. Kafeler çoğaldı, mahallede kapladıkları alan genişledi. Eskiden çocukların özgürce oynayabildikleri sokaklar şimdi bir şey almadan oturamayacağın mekânlarla dönüştü. Zamanla insanların uzun süreli vakit geçirdiği bir mahalleden çok kısa sürekli ziyaretler için tercih edilen bir uğrak noktası hâline geldi ve ilişkiler yüzeyselleşti. Örneğin; bizim zamanımızda bir cenaze olduğunda on beş gün o sokaktan çıt çıkmazdı, top oynanmaz, müzik çalınmazdı. Hatta aksine o eve durmadan yemek taşınırdı, ihtiyaçları sorulur ve asla yalnız bırakılmazdı. Şimdilerde aynı evin içinde bile acıya saygı duyulmuyor. Çünkü insanlar birbirini tanımıyor ve tanımak için de çaba harcamayı tercih etmiyor.
Yine de tüm güzellikleri kendinde gizli Yeldeğirmeni’nin. Almak istediğin bir şey varsa alabiliyorsun. Azimle sabretmen, mahalleye uyumlanmak için zaman tanıman gerekiyor hepsi bu. İnsanlığın tüm bu vurdumduymazlığına rağmen en hakiki en içten mahallelerden biri hâlâ Yeldeğirmeni.
Koç Holding, tüm sanatseverleri Bienal’e davet ediyor
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen ve 2007 yılından bu yana sponsorluğunu Koç Holding’in üstlendiği İstanbul Bienali, 17’nci edisyonuyla başladı.
Bir yıl ertelenmesi ve pandemi koşulları altında düzenlenmesi nedeniyle; ölçeği, yöntemi ve hedefleri açısından bizi farklı bir deneyimle karşılayacak olan Bienal’i 20 Kasım’a kadar ücretsiz olarak ziyaret edebilirsin.
- Nerelerde? 17. İstanbul Bienali, bu yıl aralarında kitapçılar, sahaflar, hastaneler, huzurevleri, kafeler, metro durakları ve Açık Radyo'nun da bulunduğu şehrin pek çok farklı noktasında konumlanıyor.
Dahası: Vehbi Koç Vakfı çatısı altında faaliyet gösteren kültür kurumlarından Topluluk şirketlerinin bu alanda yürüttüğü çalışmalara kadar kültür sanata desteğini hız kesmeden sürdüren Koç Holding, İstanbul Bienali sponsorluğunu 2036 yılına kadar uzatmış olmanın mutluluğunu paylaşıyor. Koç Holding’in bu yıl Bienal’i karşıladığı, “Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür” söylemini sahiplenerek sanatın iyileştirici ve dönüştürücü gücüne dikkat çeken filmini buradan izleyebilirsin.
En iyi simitçi, tartışmalı Yeldeğirmeni'nde. Her üç ayda bir değişebilir simitçiler susam aldıkları tedarikçiyi değiştirdikçe. Ama yine de isim vermek gerekirse Yeldeğirmeni Tarihî Taşfırın hep bir.
Bager Akbay'ın peşinde Yeldeğirmeni'nde gezmiş "Buralar sıcak, mütevazı ve biraz melankolik. Denemekten korkmayan bir pesimist." diye düşünmüştük sokaklarda.