Daha önce hiç yeni bir ürün satın aldıktan sonra kutudan çıkan kullanma kılavuzunu okudunuz mu? Ya da aktif olarak kullandığınız bir ürün bozulduğunda kullanma kılavuzunu açıp sorunun ne olabileceğini anlamaya çalıştınız mı?
Döngüsel ekonominin en önemli prensipleri arasında yer alan R-stratejilerinin kritik bir noktası olan tamir, (repair) kaynakların değerini korumaya ve uzun süre kullanıma sunduğu katkı sayesinde çok önemli bir yere sahip.
Fakat tüketicilerin tamir süreçlerini yürütmelerine olanak tanıyacak bilgilerin yer almadığı "kullanma kılavuzları", tamir uygulamasının potansiyelini olumsuz etkiliyor olabilir mi? Bu haftaki yazımızda tamir uygulamalarının hayata geçirilmesinde önemli bir yeri olan kullanma kılavuzlarını ve tamir süreçlerini tartışmaya açıyoruz.
İletişim: [email protected]
Tamir hakkımızı neden kullanamıyoruz?
Yetersiz bilgi veren kullanma kılavuzları

Döngüsel ekonomi prensipleri kaynakların uzun süre kullanımı amacıyla oluşturulmuştur. Bu prensipler konsept içinde farklı şekillerde ele alınsa da en temelde, küresel olarak da kabul gören döngüsel ekonomi prensipleri R-stratejileri olarak karşımıza çıkıyor. R stratejileriyle ilgili bugüne kadar 3R, 5R, 7R hatta 9R gibi farklı örnekler görmüş olabilirsiniz. Bunun nedeni aslında R-stratejilerinin yalnızca ürün bazlı stratejiler değil, aksine tüketicinin satın alma kararını da etkileyen (refuse, reduce gibi) ya da üreticilerin de direkt sorumluluk alması gereken (refurbish, remanufacture gibi) stratejileri de kapsıyor olmasıdır.
R-stratejileri genel olarak döngüsel ekonomiye geçiş sürecinin en önemli araçları olarak değerlendiriliyor, bu da her bir R-stratejisinin doğru anlaşılması ve R-stratejileri arasında yer alan sıralamanın bozulmadan uygulanmasını çok daha önemli bir hâle getiriyor. R-stratejilerinin hayata geçirilmesi için tüketicilerin, üreticilerin, yasa yapıcıların ve diğer paydaşların spesifik görevleri olsa da aslında her bir paydaşı bir araya getiren, ürünün ve dolayısıyla kaynakların en uzun süre, üretildiği değerde kullanılmasına olanak tanıyan bir R stratejisi diğerlerinden ayrışıyor. R-stratejileri içerisinde repair olarak yer alan, Türkçeye ise “tamir” olarak çevrilen bu kavramın, diğer R-stratejilerine nazaran çok daha fazla paydaşın birlikte çalışmasını gerektirdiği ve direkt olarak kaynakların değerini koruyarak kullanım süresini uzatmaya yönelik bir strateji olduğu için dikkatlice ele alınması gerekiyor.
Bu haftaki yazımızda döngüsel ekonominin temel prensiplerinden olan ve tüketici, üretici ve diğer paydaşları bir araya getiren tamir stratejisini tartışmaya açıyoruz. Yazımıza “How User Manuals Support the Diagnosis of Common Faults in Household Appliances: an Analysis of 150 Manuals” başlıklı makale eşlik ediyor ve ürün kullanma kılavuzlarının tamir konusundaki eksiklerini tartışmamızın ana odağına taşıyor.
Tamir Uygulamaları
Kaynakların uzun süre kullanımı için uygulanması gereken R-stratejileri özellikle tüketici tarafında sorumluluğun arttığı yeniden kullanım (reuse) ve tamir (repair) olarak karşımıza çıkıyor. Yeniden kullanım, bugün hepimizin bir şekilde duyduğu veya deneyimlediği ve hatta bazı okurların aktif olarak kullandığı ikinci el kullanımı anlatan, döngüsel ekonominin belki de en önemli uygulamalarından biri. İkinci el kullanım kendi doğası gereği farklı sorunlarla uğraşıyor olsa da (tüketicilerin hijyen endişeleri, ürünün ilk sahibi olma motivasyonu, ikinci el ürünlerin fiyatlandırmasında yaşanan sıkıntılar vb.) hayata geçirilmesi tamir prensibine göre çok daha kolaydır. Bunun yanında yeniden kullanım, ürün ve hizmetin farklı tüketiciler tarafından defalarca kullanılmasını sağlasa da her tüketicinin aynı derecede “bilinçli” olduğundan emin olmak zor. Bu da yeniden kullanım zincirinin herhangi bir tüketicide durabileceğini ve ürünün atık olabileceğini ya da bilinçsiz kullanım dolayısıyla ürünün artık kullanılamaz hâle gelebileceğini gösteriyor. Bunlar yeniden kullanımla ilgili akla hızlıca gelen ve aşılması gereken engeller gibi görünebilir. Fakat en basit hâli ile barındırdığı potansiyel, yeniden kullanımın döngüsel ekonominin en kritik uygulamaları arasında yer almasını sağlıyor. Peki tamir için durum nasıl?
Tamir gündelik hayatımızda direkt tüketici olarak veya bir hizmet alarak birçok farklı üründe kullandığımız bir uygulama. Nedenlerinin daha derin bir şekilde araştırılması gerektiğine inansak da en temelde ürünlerin maddi değeri arttıkça tamir, bakım ve onarım süreçlerinin uygulanma oranı da artıyor. Hatta araba gibi birçok farklı ürünün düzenli olarak tamir, bakım ve onarım süreçlerine girmesi farklı regülasyonlarla zorunlu hâle getirilmiş durumda. Bu da tamirin bazı ürün gruplarında aktif olarak kullanılmasına ve bu sayede kaynakların uzun süre, değerini koruyacak şekilde kullanılmasına imkân tanıyor. Fakat diğer ürün grupları için durum ne yazık ki çok farklı.
Birçok tüketici, artık kullanılamaz hâlde olan veya herhangi basit bir sebepten dolayı arızalanan ürünlerini tamir ettirmek yerine, kendi maddi durumu ve talebine göre aynı ürünün birçok farklı çeşidine erişebiliyor ve çalışmayan ürünü kullanmayı doğal olarak bırakıyor. Bu durum seri üretim süreçlerinin başlamasıyla birlikte hayatımıza girmiş olsa da özellikle tüketici davranışlarındaki değişim “yenisine kolayca ulaşabilme” sürecini yavaş yavaş değiştiriyor. Bilinçli tüketiciler satın alma kararlarında sürdürülebilir kaynaklardan üretilmiş, çevresel ve sosyal etkileri azaltılmış süreçlerle üretilen ve kullanımı sırasında da çevreye daha az zarar veren ürünleri tercih ediyor. Şu anda gündemde olan elektrikli araçların yaygınlaşması değişen tüketici davranışlarına verilebilecek en kolay örnek (Türkiye pazarına yeni giren Tesla elektrikli arabalara olan talebin değişen tüketici davranışı kaynaklı olduğundan emin olamasak da umudumuz bu yönde).
Konu döngüsel ekonomi prensiplerinden tamir olunca arabalar ve zorunda kalarak uyguladığımız tamir, bakım ve onarım süreçleri gayet güzel tasarlanmış bir tamir, bakım ve onarım sisteminin var olabileceğini gösteriyor. Peki ya arabalar dışında kendi kendinize tamir edebileceğiniz, boyut olarak daha küçük ve belki maddi değer olarak görece daha uygun fiyatlı ürünler için bu sisteme neden sahip değiliz?
Bu sorunun cevabı uzun süreli bir tartışma gerektiriyor olsa da aslında birçok ürünün uzun süre ve doğru kullanımı odağında geliştirilen “kullanma kılavuzu” tamir, bakım ve onarım süreçlerinin farklı ürün grupları için de uygulanması için faydalı bir araç olarak düşünülebilir. Fakat giriş bölümünde yer verdiğimiz ve yazımızın tartışma odağını da belirleyen makalede yer verildiği gibi, yeni bir ürün satın aldığınız zaman yanında gelen kullanma kılavuzu ne yazık ki kendi kendinize yapabileceğiniz tamir, bakım ve onarım süreçleri hakkında çok da detaylı veya faydalı bilgiler içermiyor. Avrupa’da satışta olan 48 markanın toplam 150 kullanma kılavuzu incelenen makalede, kullanma kılavuzlarının herhangi bir arıza teşhisi ve bu teşhisi takiben tamir sürecine dair tüketicileri bilgilendirecek yeterli bilgi olmadığına dair bulgular dikkat çekici.
Tamir hakkını engelleyen kullanma kılavuzları
Kullanma kılavuzlarında üründe yaşanan arızanın teşhisi ve teşhis sonrası yürütülmesi beklenen tamir süreçlerine dair yeterli bilgi olmamasının farklı bakış açılarından değerlendirilmesi önem arz ediyor. Bu bakış açılarından ilki elbette kullanma kılavuzunu üreten üretici firmalar. Üretici firmaların, ürettikleri ürünlerin kullanma kılavuzlarına yaşanacak olası tüm arızalarla ilgili önce teşhis ardından da teşhise yönelik farklı tamir, bakım ve onarım önerilerini eklemiyor olması, temelde çok daha güvenli ve risksiz bir uygulama. Bunun nedeni ise tüketicilerin kullanma kılavuzundaki yönlendirmeleri harfiyen takip edip edemeyeceklerinin herhangi bir şekilde kontrol edilemeyecek olması. Bu da teşhis veya tamir süreçlerinde tüketicilerin yaşayacakları herhangi bir aksaklıktan üreticilerin sorumlu olmasına neden olabilir. Bu olası riskin önüne geçmek için kullanma kılavuzları içinde genellikle bir sorunla karşılaşıldığında ürün elektronik bir ürün ise yeniden başlatılması veya ürünün düzenli aralıklarla değiştirilmesi gereken parçalarının değişimi gibi basit önerilere yer veriliyor. Bu da tüketicilerin bu tarz basit uygulamalarla çözemedikleri problemlerde ürünün teknik destek alınarak tamir edilmesi veya direkt olarak yerine başka bir ürünün alınmasıyla devam eden lineer sürecin devamlılığına katkı sağlıyor. Bu noktada teknik destek alınarak ürünün tamir edilmesi, ilgili üreticinin doğru bir şekilde kurguladığı ve tüketicilerin de kolayca dahil olabileceği bir süreç değilse ne yazık ki tamir süreçleri hayata geçirilemiyor.
Diğer taraftan, üreticilerin yaşanan arıza ile ilgili detaylı bilgi ve çözümüne dair yönlendirme yapmaması görece uygun fiyatlı olan ürünlerin kolayca yenileri ile değiştirilmeleri ve bu sayede de artan satış rakamlarını da artıran bir başka etken. Fakat girişte de yer verdiğimiz gibi değişen tüketici davranışları özellikle tamirle ilgili tüketicilerin beklentilerinin de hızla değişmesine neden oluyor. Bu durumda kullanma kılavuzunda yeterli bilgi ve yönlendirmeyi yapmayan üreticilerin yakın bir zamanda çok daha büyük bir marka imajı sarsılmasıyla karşılaşması da olası.
Konuya tüketiciler tarafından baktığımızda ise hem gelişen teknoloji hem de herhangi bir sorun yaşandığında sökülmesi gerekmeyen, daha kompakt ürün tasarımları sayesinde artık tek bir butona uzun süre basarak veya dijital ekranlarda sorunla ilgili açıklamanın yer aldığı farklı çözümler dikkat çekiyor. Bu da aslında tüm arızaların teknik bilgi gerektirecek tamir süreçleri ile çözülmesinin gerekmediğini, tüketiciye direkt olarak sorun teşhisi yapmadan çözüm sunan farklı yaklaşımların da ürünün kullanım ömrünü uzattığını gösteriyor.
Makalede mevcut kullanma kılavuzlarında arıza teşhisi ve çözüm yoluna dair yeterli bilgi olmamasının dikkat çeken farklı bir sonucu daha dikkat çekiyor. Arıza ile ilgili net bilgisi olmayan tüketicilerin ürünün maddi değerinin görece ortalama üstü olduğu durumlarda tamir olanaklarını da sorguladığını, tamirin mi yoksa yeni ürün satın almanın mı daha uygun olacağını bilemediği için ister istemez tamir süreçlerini öğrenmesi mümkün oluyor. Tamir süreçlerine dair bilgi alıyor olsa da tüketicilerin tamiri mi yoksa yeniden satın alma sürecini mi tercih ettiğine dair herhangi bir çalışma olmadığı için bu çıktının olumlu veya olumsuz olarak tanımlanması mümkün değil.
Toparlamak gerekirse, gündelik hayatta tamir süreçlerini yürütmediğimiz için atık hâline gelen birçok ürün bugün evlerde veya iş yerlerinde atık olarak duruyor. Bu ürünlerden bazıları gerçekten teknik bilgi gerektirecek arızalara sahip olsa da bazıları yalnızca basit bir müdahale ile yeniden kullanılabilir hâle gelebilir. Buna rağmen tamir, bakım ve onarım süreçleri düzenli olarak yürütülen ürünler görece daha yüksek fiyatlı ürünler olarak karşımıza çıkarken, bu durum tamir edilemeyen her bir ürünün yerine yenisinin kolayca satın alındığı ve bu nedenle de devamlı olarak yeni kaynakları tükettiğimiz lineer ekonominin devamlılığına katkı sağlıyor.
Döngüsel ekonomiye geçiş süreci için kritik öneme sahip olan tamir uygulamalarının doğru şekilde yürütülmesi için ise tüketicilerin bu konuda farkındalık kazanması, ürünlerin uzun süre kullanılmasına olanak tanıyacak tamir, bakım ve onarım süreçlerini hayata geçirmesi ve üreticileri bu konuda yönlendiriyor olması gerekiyor. Fakat elbette birçok farklı konuda olduğu gibi tamir süreçlerinin de yine yasa yapıcı kuvvetler tarafından değerlendirilmesi ve tüketicilerin tamir haklarının regülasyonlarla güvence altına alınması da kaynakların verimli kullanımı için önem arz ediyor.
iFixit, insanların farklı ürünlerin tamir, bakım ve onarım süreçleri ile ilgili bilgi paylaştıkları, ücretsiz tamir kılavuzlarının yayımlandığı ve bu sayede tüketicilerin tamir haklarını savunmalarına destek olan bir platform olarak bir süredir döngüsel ekonomiye destek sunuyor. Özellikle yayımladıkları "Tamir Manifestosu" tüketicilerin tamir haklarının geri verilmesini talep etmesi ve tamirin neden gerekli olduğunu anlatması bakımından dikkat çekiyor.
Tüketicilerin bilinçlenmesi için de farklı çalışmalar yürüten iFixit, hazırlamış olduğu "Akıllı Telefon Onarılabilirlik Puanı" listesi ile akıllı telefonların tamir edilebilme özellikleri üzerinden sıralama yapıyor. Buradan ulaşabileceğiniz listede sizin telefonunuzun tamir edilebilirlik puanı kaç?
Akıllı telefonunuzun tamir edilebilirlik puanı kaç çıktı? Sizce gündelik hayatta sık sık kullandığınız diğer ürünlerin tamir edilebilirlik puanı kaçtır? Bu gibi farklı döngüsel ekonomi prensipleri için ürün ve marka kategorisi içeren listeler satın alma kararlarınızda etkili olur mu?
Görüşlerinizi paylaşın, hep birlikte tartışmaya devam edelim. Benzer içerikler için Döngüsel Ekonomi 101 Instagram ve LinkedIn hesaplarını takip etmeyi unutmayın! Destekleriniz, yorum ve önerileriniz bizim için çok değerli. 😊