Tünaydın. Çevre ve iklim dostu bir yaşamın var olduğunu umuyorsunuz ama “Nasıl?” sorusu sizi tıkıyor mu? O hâlde sanıyoruz 1970’lerde popülerleşmiş ve kişilerce başarıyla uygulanmış bir alanı yakından tanımak hoşunuza gider: “Uygun teknoloji” (appropriate technology).
Bugünün gündeminde sınırlı bir gezegende sınırsızca büyüme arzusuna karşılık “İhtiyaçlarımızı biyosfere kaldırılamayacak yükler binmeden karşılaştırabilir miyiz?” sorusu var. Söz konusu enerji, ekonomi, teknoloji ve organik üretim uygulamalarını kapsayan bir bütünleşik sistem yaklaşımıyla, ekolojik olarak sürdürülebilir yaşam stratejilerini uygulamaksa cevap “Evet!” olabilir.
“Yeşil” devrimle ilgilenmek: “E.F. Schumacher, 1950’lerde, endüstriyelleşmiş dünyanın ihtiyaçları ve potansiyellerine cevaben uygun teknoloji hareketini başlatmıştı.” — John Michael Greer
Alara Demirel’in kaleme aldığı “Uygun teknoloji” akımı: Ekolojik olarak sürdürülebilir yaşama stratejileri başlıklı yazıyı okumak ve Angst'ın derlediği haberleri takip etmek için bugünkü sayıyı inceleyebilirsiniz.
İyi okumalar,
Angst ekibi
Angst
Her cuma 12.00’de, çevre ve iklim gelişmelerine türler arası eşitlik ilkesini benimseyerek gelişmeleri aktarıyoruz.
NASA uyduları, küresel biyoçeşitlilik krizini gözlemliyor
İklim, birçok türün başa çıkabileceğinden daha hızlı değişiyor.

İklim değişikliği, biyoçeşitliliğin düşüşünde giderek artan bir rol oynuyor. Çeşitli bilim insanları, hem ekosistem değişikliklerini izlemek hem de kara, okyanus ve tatlısu ekosistemlerinde yaşamı korumak için, NASA uydularından temin edilen verileri kullanıyorlar.
- Güncel durum ne?: Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Üzerine Hükümetlerarası Bilim ve Politika Platformu’nun raporuna göre, yaklaşık bir milyon bitki ve hayvan türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu tahmin ediliyor.
- Çözüm var mı?: NASA çalışmaları, uzaktan algılama teknolojilerinin çevreyi ve değişimini daha geniş bir perspektifle görmesine yardımcı olabileceğini ifade ediyor.
- Uydular nasıl çalışıyor?: NASA uyduları, yörüngeden biyoçeşitlilik verilerini toplama rolünü üstleniyorlar. Buna “uzaktan algılama” (remote sensing) deniyor. NASA'nın Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Programı için çalışan Woody Turner, uydu görüntülerinin havadan, yerinde (in-situ) veya arazi verileriyle birleştirildiğinde bitki ve hayvanların belirli bir zamanda nerede yaşadığını ve geliştiğini göstermeye yardımcı olduklarını ifade ediyor. Takip, değişikliklerin uzun vadeli gözlemine imkân veriyor.
- Biyoçeşitlilik kaybını yavaşlatmak adına: Uydu teknolojileri gelişmeye devam ederse nesnenin veya organizmanın ışıkla nasıl etkileşime geçtiğinden yola çıkarak belirlenen hiperspektral veriler toplanabilir. Böylece araştırmacılar bir meşe ağacı yaprağının, çam ağacı yaprağından farkının anlayabilir ve özellikle ulaşılması zor, uzak bölgelerde insan faaliyetlerinin ekosistem değişikliğini nasıl etkilediği konusunda eksik bilgiler tamamlanabilir.
Türkiye’nin 500. kuş türü: Güneyli yakut renkli arı kuşu
İlk defa gözlemlenen tür, Kızılırmak Deltası’nda gerçekleşen arazi çalışması esnasında kayıt altına alındı.

Kuş araştırmacısı Nizamettin Yavuz, Fransa Küresel Çevre Fonu tarafından desteklenen Kızılırmak Deltası İzleme ve Veri Yönetimi Projesi kapsamında Türkiye'de daha önce tespit edilmemiş bir türü kayıt altına aldı.
- Nerede görüldü?: Kızılırmak Deltası, kumul, göl, akarsu, çayırlık, sazlık, çalılık, subasar ormanı, tarım alanları gibi farklı habitatlara sahip olduğu için tür çeşitliliği açısından bölgenin en zengin alanlarından biri. Delta, bu nedenle “Türkiye’de en iyi korunan alanların başında geliyor. Bu durum birçok doğal alan için örnek oluşturarak koruma çalışmalarının giderek artmasına da neden oluyor.”
- Neden önemli?: Güneyli yakut renkli arı kuşu (Merops nubicoides), “Türkiye’de 500, Kızılırmak Deltası’nda 365. kuş türü oldu. Türün bilinen en kuzey kaydı Uganda'da. Türkiye’de gözlemlenmesi son derece sıra dışı ve beklenmedik bir durum.”
Kızılırmak Deltası
Fotoğraf: Daily Sabah
- Nasıl mümkün oldu?: Türkiye’de yaygın şekilde görülen ve yaz göçmeni bir tür olarak bilinen arı kuşu (Merops apiaster), Türkiye’de yaygın şekilde görülüyor ve yaz göçmeni bir tür olarak biliniyor. Araştırmacılar, yeni türün Kızılırmak Nehri kıyısında diğer arı kuşlarıyla beslendiğini, bu nedenle uzun uzun izleme şansı yakaladıklarını ifade ediyor.
- Detaylar: Yeni tür, fiziksel özellikleri sebebiyle kolayca ayırt edilebiliyor. Kuş türü, yaklaşık 25 santimetre boy ve 45 gram ağırlığında; tepesi ve kuyruk altı yakut renginde; sırtı kiremit kırmızısı ve alt gövdesi pembe.
Öğrencilerden sigorta şirketlerine “kariyer boykotu”
Birleşik Krallık’taki öğrenciler, fosil yakıt projelerini destekleyen şirketlerde etik sebeplerden dolayı işe girmeme kararı aldı.

Birleşik Krallık’taki Oxford Üniversitesi, Cambridge Üniversitesi, University College London, Edinburgh Üniversitesi gibi önde gelen üniversitelerinde okuyan ve yeni mezun olan yüzlerce öğrenci, fosil yakıt projelerini destekleyen şirketlere karşı “kariyer boykotu”na katılacaklarının sözünü verdi.
- Neden?: 500’den fazla öğrenci, iklim-dostu politikalara geçmeyen şirketleri yakından takip edeceklerini, değişimi üstlenmemeleri durumunda da etik sebeplerden dolayı işe girmeyeceklerini ifade ediyorlar.
- Şirketlere açık mektup: Öğrenciler, Lloyd’s of London gibi büyük sigorta şirketleri de dâhil olmak üzere, Beazley, Hiscox, Chaucer ve Tokio Marine Kiln gibi daha küçük ölçekli şirketlere de çağrılarını iletti: “İklim krizinin sorumlularını sigortalayan şirketlere profesyonel kariyerlerimizi adamayı reddediyoruz. Sigorta şirketlerinin iklim değişikliği konusunda eylemsizliği, onlara yetenekli çalışanlara mal olacak.”
Çağrı görseli, Kaynak: https://actionnetwork.org
- İstatistiklere göre: Yakın zamanda tamamlanan bir Deloitte anketi, Z jenerasyonundaki çalışan adaylarının yarısından fazlasının bir işi kabul etmeden önce şirketin çevresel etkisini ve politikalarını araştırmaya eğilimli olduğunu ortaya çıkardı.
Her gün tertemiz bir ev: Philips HomeRun 7000 Serisi Aqua Islak ve Kuru Robot Süpürge
Philips Robot Süpürge 7000
Geç gelen bahar temizlikleri yapıldıysa şimdi sıra her gün tertemiz bir evle karşılaşmakta. Philips Robot Süpürge 7000 siz gelmeden evinizi tertemiz yapmak için hazır.
Nedir? Hem süpürüp hem paspas yapma özelliğiyle Philips Robot Süpürge 7000 günlük zemin temizliğinizde en yakın yardımcınız olmaya aday. Evde olun veya olmayın, kendinize ve işlerinize zaman ayırırken robot süpürge sizin yerinize temizler.
HomeRun uygulaması: Uygulama üzerinden her bir oda için temizlik rutini oluşturarak robotunuzun evi dilediğiniz şekilde ve zamanda temizlemesini sağlarsınız. Temizliği uzaktan başlatabilir, duraklatabilir ya da durdurabilirsiniz. Kolayca gerçekleştirebileceğiniz robot kurulumu için detayları burada bulabilirsiniz.
Neden Philips Robot Süpürge 7000?
- Tek seferde hem süpürüp hem paspaslayarak üstün ve pratik temizlik sağlar.
- Emiş gücü seviyesini eco, normal, yüksek ve max şeklinde; paspas ıslaklık seviyesini ise düşük, orta ve yüksek olarak ayarlayabilirsiniz. En ince tozları bile yakalayan ultra güçlü emiş gücüyle patili dostların eve yayılan tüylerine veda edebilirsiniz.
- 360lazer Navigasyon teknolojisi evi tarayarak harita oluşturur, böylece en hızlı ve verimli rotayı takip ederek en zor yerleri bile temizler.
- Küçük eşyalar için engel tespiti sayesinde hiçbirine takılmaz.
- Normal, sessiz ve düşük gürültü çalışma modlarına sahip.
Temizlikteki yeni yardımcınızla tanışmak için Philips Robot Süpürge 7000 buradan inceleyebilirsiniz.
Almanya’da bir iklim aktivist grubuna “terör örgütü” incelemesi
Letzte Generation (Son Nesil) üyeleri, “kriminal örgüt kurma ve destekleme” iddialarıyla karşı karşıya.

Almanya’da faaliyet gösteren iklim aktivist grubu Letzte Generation’ın üyelerine yönelik ülke çapında baskınlar gerçekleşiyor. Baskınlar, Münih otoriteleri tarafından grubun bir suç örgütü olduğu iddialarını araştırmak üzerinden gerekçelendiriliyor.
- Bir adım geriden: “Son Nesil,” Almanya’da faaliyet gösteren bir iklim aktivist grubu. Aktivistler iklim değişikliği ve çevresel sorunlarla ilgili farkındalık yaratmak ve eylemlerle dikkat çekmek amacıyla bir araya geliyor. Letzte Generation’ın amacı, iklim değişikliği konusunda daha etkili politik adımlar atılması ve çevresel sürdürülebilirliğe vurgu yapmayı amaçlıyor.
27 Nisan 2022, Letzte Generation eylemi
Fotoğraf: Jens Schlueter/Getty Images
- Suçlama iddiaları: Gruba dâhil 7 kişi, Letzte Generation’ın aktivist eylemlerini devam ettirebilmeleri ve gelecekteki olası yasal mücadelelerini finanse etmek için 1,4 milyon avroluk bağış topladığı gerekçesiyle “örgütün eylemlerini finanse etmek” gerekçesiyle suçlanıyorlar.
- Baskınlar: Çarşamba günü yerel saatle sabah 07.00’de başlatılan baskınlara 170 polis memuru katıldı. Bavarya ve Berlin de dâhil olmak üzere Almanya'nın yedi eyaletinde bulunan 15 mülke yönelik baskınlar gerçekleştirildi.
“Uygun teknoloji” akımı: Ekolojik olarak sürdürülebilir yaşama stratejileri
İhtiyaçlarımızı biyosfere kaldırılamayacak yükler binmeden karşılaştırabilir miyiz? Yeşil Büyücülük, olabileceğini söylüyor.

E.F. Schumacher, 1950’lerde, endüstriyelleşmemiş dünyanın ihtiyaçları ve potansiyellerine cevaben uygun teknoloji hareketini başlatmıştı. Buna “ara teknoloji” ismini vermişti; arada, yani dünyanın Güney’inin geleneksel yerel teknolojileriyle endüstriyel devletlerin enerji ve sermaye yoğun teknolojilerinin arasında.
— John Michael Greer
Ekonomist Ernst Friedrich Schumacher’ın büyük ölçekli, enerji-yoğun ve kompleks teknolojilerin çevreye yıkıcı etkileri üzerine bir cevap olarak “uygun teknoloji” kavramını sunmasının üzerinden 61 yıl geçti. Orijinal dilinde 1973 yılında yayımladığı Küçük Güzeldir: Önceliği İnsana Veren Bir Ekonomi Anlayışı başlıklı çalışmasının içindeki makaleler üzerinden sunduğu fikirler, modern sürdürülebilir kalkınma ve yeşil teknoloji hareketlerinin iskeletini oluşturdu.
Araştırmacıya göre “uygun teknoloji,” öncelikle insanlara ve çevreye zarar vermeyen, yerel kaynakları ve yetenekleri etkin bir şekilde kullanabilen ve hem bireylerin hem de toplulukların kontrolü altında olma özelliği taşıyan bir alan. Amacı, teknolojiyi yalnızca daha verimli kılmak değil, aynı zamanda toplumun genel refahını ve çevre sağlığını da iyileştirmek.
Uygun teknolojinin önde gelen isimleri, yirminci yüzyılın endüstriyel ülkelerinin savurgan makinelerini işler kılan ucuz ve bol enerji ve kaynaklarının yirmi birinci yüzyıl dünyasında kaçınılmaz şekilde tükeneceğini ileri sürdü. Bu durum gerçekleşmeden önce yeni bir teknoloji türünün icat edilmesi ve üretime sokulması gerekiyordu.
İnsan ve çevre merkezli bir konsept: “Uygun teknoloji”ye giriş
Kavram, aynı zamanda ölçeklenebilir, ekonomik açıdan sürdürülebilir ve sosyo-ekonomik adaleti destekleyen bir yapıyla çağdaşlarının yaklaşımlarından farklılaşıyor. Bu teknolojiler genellikle yerel malzemeleri kullanıyor; yerel insanlar tarafından tamir edilebilir ve bakımı yapılabilir hâlde karşımıza çıkıyor—bu da uygun teknolojiyi yerel ekonomiler için daha uygun kılıyor.
Yani bu, toplumların ve çevrenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir teknoloji yaklaşımının geliştirilmesi çağrısı. Bu, insan merkezli ve çevre dostu bir teknoloji anlayışı sunarak dünyanın karşı karşıya olduğu çevresel ve sosyal zorlukları aşma çabalarına katkıda bulunma hedefi.
Ernst Friedrich Schumacher, 1977
Fotoğraf: David Montgomery
Kavramı pratiğe dökenler: Yeşil Büyücülük
Modern teknolojinin getirdiği zorlukları ve bunlara karşı çıkmanın ve uyum sağlamanın yollarını tartışmak, “uygun teknoloji” alanında çalışma arzusu olanların ortak noktası sayılabilir. Yazar John Michael Greer da onlardan biri. Yeşil Büyücülük isimli kitabında insan ve çevre odaklı düşünce sistemi ve yaklaşımını nasıl şekillendirdiğinden, “ekolojik bir medeniyet”in nasıl varolabileceğini anlatıyor.
Eko-düşünür, Batı ezoterik geleneklerinden ilham aldığını, J.R.R. Tolkien kitaplarından esinlenerek çözüm yolları üzerine düşündüğünü açıkça ifade ediyor. Böylelikle Greer’ın modern toplumun karşılaştığı ekolojik ve sosyal sorunlar özelinde hangi gelenekleri içselleştirerek bir çerçeve sunduğunu anlamak mümkün oluyor.
İnsan ihtiyaçlarının biyosfere kaldırılamayacak yükler bindirmeden karşılama yaklaşımını “karanlığa ışık tutmak” olarak gösteren yazar, “büyücü” kelimesinin tercihini de tarihsel bir bağlamdan ediniyor: “Orta Çağ’ın başlarında büyücü, ticaretteki esas sermayesi iyi tavsiye vermek olan serbest çalışan bir entelektüeldi.”
Yeşil bir büyücü olmak, Orta Çağ’daki bağlamıyla bir olarak alındığında, bugünün pratiğinde doğaya saygı duyarak sürdürülebilir bir yaşamı içselleştirmeye denk düşüyor. Yani “esas sermaye”yi doğayla daha derin bir bağlantı kurmak, sürdürülebilir yaşam pratiği içinde olmak ve genellikle daha bilinçli ve çevre dostu bir yaşam tarzını benimsemek, “büyücü”lüğün ta kendisi.
Bir uygun teknoloji örneği olarak bisiklet
19. yüzyıl, Bibliotheque des Arts Decoratifs
Sınırlar Çağı’nın dayatmalarına karşı 1970’lerden bugüne
1970’lerin enerji krizleri, yenilikçi yaklaşımlara sahip bir kuşakla birleştiği için, bugün Sınırlar Çağı’nın dayatmalarını reddedebiliyoruz diyebiliriz. “Mümküniyet”in yolunu açan onlardı.
Unutmamak gerek: 50 yıl önce uygun teknoloji kullanımları konusunda hayallere sahip oldukça düşük bütçeli, kâr amacı gütmeyen oluşumlar ve yine oldukça kısıtlı bir ekonomik destekle yola çıkan girişimcilerin ufak işletmelerine rastlamak mümkündü.
Greer, bu gerçekten bahsederken bu girişimlerin “kayda değer derecede” başarılı olduklarından bahsediyor ve ekliyor: “Uygun teknoloji projesinin yâd edildiği o nadir durumlarda hikâyenin bu kısmı neredeyse hep unutuluyor. [Ben] 1980’de üniversiteye başladığımda, temel teknolojiler icat edilmiş, en zorlu sorunlar çözüme kavuşturulmuştu.”
50 yıl öncesinin önemi: Bu basit teknolojiler ve “küçük adımlarla büyük değişiklikler” vadeden çalışmaların çağdaş sürdürülebilirlik girişimlerinden farkı, sürdürülebilirlik girişimleri günümüzde medyanın gündemini epey belirlemesinden geçiyor.
Temsil sahibi projeler, büyük ölçekli, gösterişli ve maliyetli projeler oluyor; bu durum, 50 yıl öncesindeki inovasyonlara karşı var olan "radikallik" algısından oldukça farklı. 1970'lerdeki umut verici girişimlerin odak noktası, genellikle daha basit ve erişilebilir teknolojileri odağına almasıyla birlikte “sıradan insan”ların hayata geçirebileceği çözümleri içermesiydi. Bulunan çözümler, saha testlerine tabi tutuluyor ve sonuçlar, bu teknolojilerin örneklerini kendi arka bahçelerinde inşa eden ve deneyimlerini Mother Earth News dergisine mektup olarak gönderen binlerce insan tarafından paylaşılıyordu.
Mother Earth News, Haziran/Temmuz 1970 sayısı
Yani yöntemler, insanlar için, insanlar tarafından gerçekleştirilmişti. Bir sektöre yatırım yapılmıyordu. Bu algıya dönüş, sürdürülebilirliğin yalnızca büyük şirketler veya zengin bireyler tarafından uygulanabilecek bir kavram olmadığını, aksine herkesin katılımını gerektiren bir süreç olabileceğini gösterebilir. Sınırlar Çağı için sunulan mantık, tam olarak bu.
Sonuç olarak: Eko-düşünürün ilhamını ve temellendirdiği inancını nereden aldığı, Yeşil Büyücülük boyunca detaylandırılıyor. “[O zamanda uygun teknolojiyle ilgilenenler] henüz üretime hiç sokulmamış, fikir aşamasındaki mükemmel yeni inovasyonları anlatıyor ya da sadece malum aktivistleri cezbeden son derece radikal öneriler sunuyorlar.” Bir “yeşil” devrimci, ilhamını onlardan alıyor.
Elbette, Dünya’nın merkezinin sınırsız petrol okyanuslarıyla dolu olduğunu ya da hepimizin cankurtaran misali ekoköylere taşınıp bolluk bereket dolu hayatlar süreceğimizi veya Göğe Yükselme (Rapture), Teknolojik Tekellik (Singularity) ya da bir başka deus ex machina’nın onları gelecekten kurtaracağını iddia edenlerin varlığı yok sayılmıyor. Ancak bu, Greer’ın uygun teknolojiye giriş bilgilerini ve ev ölçeğinde insan- ve çevre odaklı bir yaşam için ders alıştırmalarını herkesle paylaşmasına engel olmuyor.
Editörün notu: İleri okuma için topluluk destekli yayıncılık ilkesini benimseyen Ekofil Yayıncılık’tan yayımlanan Yeşil Büyücülük ziyaret edilebilir.
“Uygun teknolojiyle insanlar için insanlar tarafından Sınırlar Çağı’nda hayatta kalabilmek mümkün,” dediğimiz bir haftanın haberleri sıralanıyor—Türkiye’nin 500. kuş türü görüldü; NASA uyduları, küresel biyoçeşitlilik krizini yeni teknolojilerle gözlemleyerek yavaşlatmaya çabalıyor; öğrenciler, fosil yakıt projelerini destekleyen şirketlerde etik sebeplerden dolayı işe girmeme kararını taleplerini vurgulamak için kullanıyorlar. Almanya’daki iklim aktivistleri de Münih otoritelerince “terör örgütü” olup olmadıkları üzerinden sorgulanıyorlar.
1970’lerin yaklaşımı—kendine ister Orta Çağ bağlamından esinlerek “büyücü” de veya deme—“uygun teknoloji” pratikleriyle günümüzde de işe yarayabilir. Enerji muhafazası, güneş enerjisi, organik bahçecilik ve diğer uygulama becerileri bu yüzden var.
Her cuma 12.00'de buluşmak üzere,
Angst ekibi