Haftanın Konusu
Bizi Takip Edin

Yakın Bakış: Toplumsal dönüşüm

🏫 Bireyleri dahil etmeden dönüşüm mümkün mü?

unsplash.com

Döngüsel ekonomi veya sürdürülebilirlik gibi toplumsal ve ekonomik yapıların değişimini gerektiren süreçleri düşündüğümüzde akıllara ilk önce devlet kurumları, özel sektör, STK veya akademi geliyor. Peki toplumun temel yapıtaşı olan bireyler neden hep bu paydaşları "takip" eden olarak nitelendiriyor?

Bu haftaki yazımızda toplumsal ve kültürel bir dönüşüme neden ihtiyacımız olduğunu ve döngüsel ekonomiye geçişin merkezinde yer alsa da devamlı olarak göz ardı edilen, dönüşüme "uyum sağlamak" zorunda olan bireylerin, yani tüketicilerin toplumsal dönüşüm içindeki rolünü tartışmaya açıyoruz.

İletişim: [email protected]

Hadi başlayalım!

Döngüsel Ekonomi

Döngüsel Ekonomi

Döngüsel Ekonomi Hakkında Her Şey!

Haftanın Konusu

Yakın Bakış: Toplumsal dönüşüm

Bireyleri dahil etmeden dönüşmek mümkün mü?

Döngüsel ekonomi ile ilgili çalışmalar her geçen gün artıyor olsa da döngüsel ekonomi alanında araştırmaları ile öne çıkan Circle Economy tarafından yayımlanan ve Döngüsel Ekonomi 101 olarak detaylı analizini gerçekleştirdiğimiz Circularity Gap Report 2023’de gördüğümüz gibi, küresel döngüsellik oranı her geçen yıl azalıyor. Bu düzenli düşüşün birçok sebebi olsa da temelde Covid-19 pandemisi, küresel ekonomik kriz ve Rusya-Ukrayna savaşı akıllara ilk gelen nedenler arasında yer alıyor. Peki ya bu küresel krizler yaşanmasaydı gerçekten de küresel döngüsellik oranı her geçen yıl artacak ve döngüsel ekonomiye geçiş sürecimiz çok daha verimli bir şekilde mi yürütülecekti?

Bu soruya net bir cevap vermek elbette imkânsız. Fakat Döngüsel Ekonomi 101 olarak bu konudaki görüşümüz döngüsel ekonomiye olan mevcut bakış açısı ve işleyişe bakıldığında ne yazık ki çok bir şeyin değişmeyeceği yönünde. Bunun temel nedeni ise iki yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığımız, fakat devlet veya özel sektör gibi toplumsal yapıları oluşturan diğer paydaşların, bireylerin de bu sürece entegre edilerek toplumsal ve kültürel bir dönüşümün sağlanması gerektiğini fark etmemiş olmasıdır. Bu haftaki yazımızda döngüsel ekonomiye geçiş sürecinin en zorlayıcı ama bir o kadar da göz ardı edilen bireylere odaklanıyor, tüketicilerin de bu dönüşüme entegre edilmesi neden önemli?” sorusunu tartışmaya açıyoruz. Tartışmamıza tam da bu konu özelinde hazırlandığı için kritik öneme sahip olan “Convergence of Public Participation, Participatory Design and NLP to Co-Develop Circular Economy makalesi eşlik ediyor.

Toplumsal dönüşüm neden gerekiyor?

Döngüsel ekonomi ile ilgili gelişmeler çoğunlukla devletlerin açıkladığı yeni yol haritaları veya regülasyonlar ile bunlara uymak zorunda kalan veya finansman bulma yolunda çalışmalar yapmak zorunda olduğu için süreçler işleten özel sektör tarafından yürütülüyor. 2000’lerin başında Çin’de başlatılan endüstriyel simbiyoz çalışmaları, ardından 2015 yılında Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan 54 maddelik “Döngüsel Ekonomi Eylem Planı” ve 2019 yılında açıklanan “Yeşil Mutabakat” ile entegre edilen bu eylem planının küresel döngüsel ekonomi gündemini doğrudan etkilediğini görmek mümkün.

Doğada milyonlarca yıldan bu yana var olan döngüsellik, insanlık için çok uzun yıllardır günlük hayatın temel bir parçası olsa da son 50-60 yıldır yeni bir konsept gibi ele alınıyor. Sürdürülebilirlik gündeminin de gelişmesiyle tamamen yanlış bir şekilde konumlandırılan döngüsel ekonomi, yalnızca fosil yakıtlarla mücadeleyi odağına almış sürdürülebilirlik çalışmaları içinde “yenilikçi atık yönetim stratejileri” kapsamında değerlendiriliyor. Bu da elbette döngüsel ekonominin sahip olduğu potansiyelin tamamen boşa gitmesine neden oluyor. Tüm bunlara rağmen son dönemde döngüsel ekonomi ile sürdürülebilirlik çalışmalarının yavaş yavaş birbirinden ayrıldığı, döngüsel ekonominin de sürdürülebilirlik gibi çatı bir konsept olduğu görüşünü savunanların sayısının arttığını gözlemlemek de mümkün. Bu da aslında döngüsel ekonomiye geçişin çok daha doğru, potansiyelinin farkında olunan bir şekilde yürütüldüğünü düşündürebilir. Ne yazık ki doğru anlamlandırmadaki bu artışa rağmen döngüsel ekonomiye geçişin hâlâ yanlış yürütüldüğünü, sadece atık yönetimine indirgendiğini görmek mümkün.

Küresel döngüsel ekonomiye geçişin, döngüsel ekonominin gerçek potansiyelini yansıtacak şekilde, kapsamlı bir şekilde yürütülmesini sağlayacak en önemli araç ise bireyleri yani tüketicileri de bu dönüşüm sürecine dahil etmektir. Buradaki mantık ise aslında bireylerin daha az kaynak kullanmak veya atıkları daha verimli şekilde yönetmek konusundaki en etkili paydaş olduğu gerçeği ile temelleniyor. Döngüsel Ekonomi 101’i uzun zamandır takip eden okurlarımızın hatırlayacağı gibi, bir üretici bir ürün tasarlarken tüketici deneyimine ne kadar önem verirse versin, tüketim sırasında ve sonrasında yaşananları da tasarım sürecinde ele almazsa aslında değer zincirinin çok önemli bir parçasını hiçe saymış olacaktır. Bu da aslında devletlerin çıkarttığı yeni regülasyonların, üreticilerin belirlediği yeni “sürdürülebilir” ürünlerin bireylerin fikri alınmadığı taktirde beklenen etkiyi gösteremeyeceğini ve hedeflenen “sürdürülebilirlik” başarılarına ulaşılamayacağını açıkça göstermektedir.

Bu kapsamda bakıldığında toplumsal ve kültürel dönüşüm için gündelik hayatın sosyolojik olarak ele alınması ve insanın özgür düşüncesi ile belirlediği gündelik hayat tercihlerinin aslında modern dünya düzeninde reklamlar tarafından ele geçirildiğinin farkına varılması gerekiyor. Bu aslında en basit hâliyle reklamlarla tüketiciler üzerinde yaratılan “talep” ve tüketicinin gerçekten kendi özgür iradesi ile belirlediği “ilgi” arasındaki farkın ön plana çıkartılması önem arz ediyor. Günümüzde tüketim alışkanlıklarımızın neredeyse tamamı reklamlarla şekilleniyor ve kişisel olarak kendi özgür satın alma kararlarımızı verdiğimizi düşündüğümüz anlarda bile bu reklamların ve dolayısıyla toplumsal düzenin de etkisinde olduğumuzu gözden kaçırıyoruz. Bu da en temelde “sürdürülebilirlik” adı altında hayata geçirilen çalışmaların reklamlarla tüketicilere benimsetilmesi, üreticilerin, tüketicilerin görüşlerini almadan ürettiği ürün ve hizmetleri diledikleri gibi pazarlamalarına olanak tanıyor. Böylece aslında sürdürülebilirlik çalışmalarının, mevcut düzendeki sorunları çözmek yerine, mevcut düzenin “sürdürülebilirliğini” sağlamak amacına hizmet ettiğini söylemek mümkün olabiliyor.

Peki döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde tüketicilerin, yani toplumu oluşturan temel yapıtaşı olan bireylerin entegrasyonu nasıl sağlanabilir? Bu sorunun cevabı elbette fazlasıyla odaklı bir akademik çalışma ile mümkün olacaktır. Fakat genel bir çerçeve çizmek gerekirse, referans aldığımız makalede de yer verilen odak alanları şu şekilde.

➡️ Karşılıklı iletişim: Üreticilerin veya devlet kurumlarının, döngüsel ekonomi ile ilgili yaptıkları çalışmalarda üstten bakan, sistemi kendi çıkarlarına göre tasarlayan bir tutum yerine bireylerin görüşlerinin alındığı bir iletişim yolu benimsemesi gerekiyor.

Özellikle iş modeli veya ürün tasarım süreçlerinde son yıllarda çok daha popüler hâle gelen “paydaş görüşleri” alınırken, cevapları daha soru sorulmadan belirlenmiş sorularla değil, gerçekten tüketicilerin görüşlerini alarak tasarım süreçlerini yürütmek önem arz ediyor. Karşılıklı iletişim, tüketicilere X ürünü veya Y regülasyonu ile ilgili bilgi veren sorularla değil, ilgili ürün veya regülasyon ile ilgili tüketicilerin kendi özgür düşüncelerini paylaşabilecekleri soruların sorulması ile sağlanabilir.

➡️ Yapay talep yerine ilgi ve değerler: Yukarıda bahsettiğimiz gibi, reklamlar günümüz toplumlarının yaşam biçimlerini, satın alma kararlarını ve diğer her türlü karar alma süreçlerini direkt olarak etkileme gücüne sahip. Bu da aslında bireylerin farkında olmadan, devamlı olarak reklamlara maruz kalarak, öznel olmayan “yapay” taleplere sahip olmasına neden oluyor.

Elbette reklamlar, modern dünyanın en önemli araçları arasında ve bu da reklamların hayatımızdan çıkmasını imkânsız hâle getiriyor. Fakat özellikle döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde bireylerin doğru şekilde bilgilendirilmesi, bir ürün veya hizmet için yapay talep oluşturmak yerine, gerçekten tüketicilerin ilgi alanları ve değer yargıları dikkate alınarak tasarlanmış ürün ve hizmetlerin piyasa çıkması aslında döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde özellikle yenilikçi iş modellerinin de çok daha rahat bir şekilde benimsenmesine olanak tanıyacaktır.

➡️ Birlikte karar alma: Özellikle devletler tarafından çıkartılan yeni regülasyonların büyük oranda özel sektörü ilgilendirdiğini görmek mümkün. Bunun temel sebebi de sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında kaynak kullanımının, atık yönetiminin veya değer zinciri içinde atılacak bir adımın her zaman üreticiler üzerinden kurgulanmış olması. Fakat gözden kaçırılan veya bilerek göz ardı edilen nokta, tüketicilerin değer zinciri içindeki her adım üzerinde direkt veya dolaylı olarak etkili olmasıdır.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta tüketicilerin sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında ne istediğini değil aslında neden istediğini anlamaktır. Yani hem üreticilerin hem de devlet kurumlarının döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde alacakları kararlarda, değer zincirinin en etkin paydaşı olan tüketicilerin “neyi, neden” istediklerinin anlaşılması gerekiyor. Bu sayede toplumsal dönüşüme olanak tanıyacak değişiklikler, yeni ürün ve hizmetler, toplum tarafından benimsenip teoride olduğu gibi pratikte de uygulanabilen regülasyonlar çıkartmak mümkün olabilir.

➡️ Şeffaflık ve geri bildirim: Bugüne kadar devlet kurumları tarafından alınan kararların kaçında söz hakkınız olduğunu hatırlıyor musunuz? Ya da bir şirketin bir ürün tasarlarken gerçekten neden bu ürünü tasarladığı ile ilgili bilgilendirme? Alışık olmadığımız için bu sorulara “Ne gerek var ki?” gibi karşıt bir soruyla cevap vermek mümkün. Fakat, toplumsal dönüşüm odaklı döngüsel bir ekonomiye geçiş süreci kapsamında bakarsak aslında alınan tüm kararların, neden alındığının, arkasındaki sebeplerin ve beklentilerinin şeffaf bir şekilde paylaşılması, bireylerin bu konularda doğru şekilde bilgilendirilmesinin neden önemli olduğunu anlamak mümkün.

Bu bilgilendirmeler temelde bireylerin bu dönüşüm sürecindeki görev ve sorumluluklarını anlamalarına ve teoride doğru kurgulanan ama gündelik hayata geçildiğinde çoğu zaman doğru şekilde uygulanamayan (evinizde organik atıkları ayırıp, sokağa çıktığınızda diğer atıklarla bu organik atıkları aynı çöp kutusuna atmak gibi) süreçlerin doğru anlaşılmasına olanak tanıyacaktır. Bu sayede toplumsal yapıları oluşturan tüm paydaşlar yeniliklerle ilgili geri bildirim verebilecekken aynı zamanda bu yeniliklerin doğru şekilde hayata geçirilmesine de katkı sağlayacaklardır.


🔎 Döngüsel Ekonomi 101 yorumu: Tüketiciler, toplumsal yapıları oluşturan diğer paydaşlar gibi, sürdürülebilirlik veya döngüsel ekonomi gibi küresel dönüşüm gerektiren çatı konseptlerin benimsenmesi açısından kritik öneme sahip. Bireysel bazda farkındalığın artması, her türlü bilginin doğru şekilde paylaşılması ve açık bir iletişimin sağlanması toplumların refah seviyesini artıran en önemli etkenlerdir. Bu nedenle, bugün karşımıza farklı şekillerde çıkan regülasyonlara veya özel sektör tarafından sunulan “sürdürülebilir” çözümlere bakarken bireylerin ne kadar dahil edildiğini tartmak dilerseniz sürdürülebilirlik, dilerseniz döngüsel ekonomi dilerseniz de tamamen başka bir konsepte geçiş süreci için bireylerin en temel görevidir.

İnsanlığın kolektif bir bilinçle oluşturduğu, modern dünyada reklamlarla her an dilediği gibi tasarladığı toplumsal yapıların her ne kadar farkında olunmasa da en güçlü paydaşı bireylerdir. Bu nedenle, döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde bireylerin süreçlere aktif olarak dahil edilmesi, karar alma süreçlerinde yer almaları ve her an diğer paydaşlarla fikir alışverişi yapılabilecek platformların kurulması gerekmektedir. Bu elbette bireylerin dışarıdan bir güç tarafından yönlendirilmeyi beklemek yerine kendi inisiyatifleri ile döngüsel ekonomi bakış açısını benimsemeleri, döngüsel ekonomi prensiplerini doğru ve eksiksiz bir şekilde öğrenmeleri (geri dönüşüm döngüsel ekonomi içerisinde tercih edilmeyen en son adım olması veya atık yönetiminin döngüsel ekonomi içerisinde küçük bir alan olması gibi gerçeklerin farkında olarak) ile mümkün olabilir. Bir diğer deyişle okumaya, araştırmaya ve bildiklerimizi her an eleştirerek doğru bilgiyi aramaya devam etmeliyiz.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Bizi Takip Edin

Sürdürülebilirlik veya döngüsel ekonomi ile ilgili süreçlerde bireylerin fikrinin alınması gerektiğini düşünüyor musunuz? Ya da en azından süreçlere dahil edilerek bilgilendirilmeleri gerektiğini? Yoksa işin uzmanları tarafından hazırlanan fakat toplumla iletişim kurulmayan mevcut işleyişe devam etmenin doğru olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Görüşlerinizi paylaşın, hep birlikte tartışmaya devam edelim. Benzer içerikler için Döngüsel Ekonomi 101 Instagram ve LinkedIn hesaplarını takip etmeyi unutmayın! Destekleriniz, yorum ve önerileriniz bizim için çok değerli. 😊

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Döngüsel Ekonomi

Döngüsel Ekonomi

Döngüsel Ekonomi Hakkında Her Şey!

YAZARLAR

Döngüsel Ekonomi

Döngüsel Ekonomi Hakkında Her Şey!

İLGİLİ BAŞLIKLAR

simbiyoz

Döngüsel ekonomi

döngüsel ekonomi

Circle Economy

Döngüsel Ekonomi

Covid-19 pandemisi

Rusya-Ukrayna savaşı

Avrupa Komisyonu

+1 more

İLGİLİ OKUMALAR

0%

;