aposto-logoPazar, 2 Nisan 2023
aposto-logo
Pazar, Nisan 2, 2023
Premium'a Yüksel
Haftanın Odağı
Uzay
#SürdürülebilirGelecek
AR-VR
#Evham
Otonom Araçlar
Yapay Zekâ
Moda 4.0
Buna Ne Başlık Koysak Bilemedik
Nesnelerin İnterneti

Yalnızlar için Gelecek 💔

Bu hafta Moda 4.0 var, Avrupa Tren Yılı var ve geleceğin habercisi online dating platformları var

Merhabalar. Aylardır gerçekten kışa benzeyen bir gün geliyor sonunda. En azından biz bu satırları yazarken pazar günü için kar bekleniyor, umarız ki gerçekleşir.


Bülteni yayınlamaya başladığımızdan bu yana bizi en çok heyecanlandıran haftalardan birini yaşadık. Heyecanımızı seninle paylaşmak ve haftaya bir göz atmak için oldukça sabırsızız. Bu güzel eseri, okumana eşlik etmesi için açmayı unutmadan geleceğe dönelim.
 

Haftanın Odağı

İlginç Özelliklere Sahip Çevrim İçi Flört Uygulamaları Artıyor

İnternet üzerinden flört dediğimizde aklımıza sadece Tinder geliyor ancak arka planda, flört pazarında yepyeni bir dünya doğuyor

Dünyada 50 milyona yakın kullanıcısı bulunan ve hiç online dating denemeyi aklından dahi geçirmemiş insanların bile bildiği Tinder; parayı verenin date’e çıkabildiği bir platform olma yolunda ilerleyedursun; çevrim içi çöpçatanlık pazarı yepyeni deneyimlere kapı aralıyor.

Özellikle pandemi süreciyle birlikte bir hayli değişen sosyal alışkanlıklarımızın ardından kolayca söyleyebiliriz ki; internet üzerinden insan ‘seçmek’ ve bu insanla birliktelik kurmaya çabalamak artık bugünün ‘gerekliliği’ haline geldi. (Şu an birçok arkadaşımın “yoo” deyişini duyuyorum.)

Tinder’da katalogdan ürün seçer gibi fiziksel görünüşe göre seçmek veya seçilmekten sıkıldıysan ve “para vermek zorunda mıyım ya” diye yakınıyorsan, gel birlikte çevrim içi çöpçatanlık olayının nereye gittiğine bir göz atalım. 

Ne yazık ki, eğer Türkiye’de yaşıyorsan, aşağıda bahsedeceğim uygulamaların neredeyse hiçbirini kullanamayacaksın. Ama zaten bugün burada yalnızlar kulübü olarak buluşurken amacımız hemen bir partner bulmak değil; hayatımız boyunca arıyor olacağımızın ön kabulü değil mi? Şakayı bir kenara bırakarak, konuya geçiyorum hemen.


1. “İnsanlarla çıkın, fotoğraflarla değil” 
Jigsaw

Jigsaw, karşıdaki kişiyle muhabbet etmeden önce yüzünü görmene müsade etmeyerek fiziksel görünüme göre seçim yapmanı engelliyor.

App, beğenebileceğini düşündüğü kişileri karşına getirirken yüzlerini bir yapboz ile kapatıyor ve senin muhabbet ettikçe yapbozu tamamlamanı, yani ortadan kaldırmanı sağlıyor.

Jigsaw, bağımsız bir kuruluşun desteği ile yaptığı araştırma sonucunda Amerika’da yalnız insanların %70’inin mevcut çöpçatanlık platformlarını ‘yapmacık’ bulduğunu tespit etmiş. 

Jigsaw, “yapmacık olmayan date” vaadiyle geliyor.

Bu uygulama şu an için sadece Londra ve New York’ta aktif olduğu için maalesef indirip deneyimleme fırsatı bulamadım. Okurlarımızdan bu illerde yaşayıp da deneyimleyen olursa, yorumlarını bekliyorum.


2. S’more

S’more da tıpkı Jigsaw gibi karşındaki insanı, blurlayarak, sohbet etmeden tam olarak görmene izin vermiyor. Jigsaw’a göre farkı ise günde sadece 8 kişiyle ilgilenmeni sağlıyor ve görüntülü görüşmelerde ilk 2 dakika her iki tarafın da yüzünü blurlayarak dış görünüşe değil sohbet kalitesine odaklanılmasını sağlıyor. Hem mesajda hem de görüntülü sohbette zaman geçtikçe blur yavaş yavaş ortadan kalkıyor.

*S’more da ülkemizde kullanıma sunulmadığı için deneyimleme fırsatı bulamadım. 


Ayrıca Android uygulaması da yakında geliyormuş


3. Checkmate

Tıpkı Tinder gibi insanların birbirini dış görünüşe göre seçmesine izin veren Checkmate, metin üzerinden mesajlaşmayı ortadan kaldırarak sadece sesli ve görüntülü sohbet ortamı sunuyor. Ses veya görüntü ile sohbet ettikten sonra olur da yüz yüze buluşmak isterseniz direkt uygulama üzerinden bir randevu tarihi ve yeri belirlemenize fırsat veriyor. Şu dönemde yüz yüze buluşmak ne kadar sağlıklı tartışılır ancak pandemi sonrası dünyamızda da bu tarz applerin önemi büyük olacak gibi.

“Uygulama, insanlarla gerçekten bağlantı kurmanıza olanak sağlıyor. Hiçbir yere gitmeyen milyon tane "selam güzellik" ve "hey naber" mesajının geldiği diğer uygulamalardan çok daha iyi. Ayrıca randevuyu doğrudan uygulama içinden rezerve edebilmemizi de seviyorum!“ demiş bir kullanıcı.

4.  Anadolu style: Chorus

Bu uygulamanın bizim ülkede tutması çok muhtemel. Tinder ve benzeri uygulamaların hepsine çöpçatanlık uygulaması diyoruz ancak bu ismi en çok Chorus hak ediyor olabilir.

Chorus; uygulamayı ilk indirdiğinizde “Çöpçatan mı olmak istersin yoksa partner mi arıyorsun?” diye soruyor. Yani dilersen arkadaşların için uygun birisini aramana ya da arkadaşlarının senin için en uygun kişiyi aramasına ortam sağlıyor. Böylece çöpçatanlık teriminin tam karşılığını bulmuş oluyor.

Chorus, diğer uygulamaların aksine Türkiye’de de indirilebiliyor ancak yakınlardaki kişileri bulabilmek için posta kodu istemesinden dolayı pratikte Amerika dışında kullanılamıyor. Ayrıca yine kendi çöpçatanını kendin bulman gerekiyor. Yani benim, beni iyi tanıyan bir arkadaşımı uygulamaya davet etmem gerekiyor. Türkiye şartlarında hâlâ Tinder’ın utanılası bir app olduğunu düşünürsek, bu özellik ne kadar benimsenir, ne kadar yayılır bilemiyorum.

5. “Ruh eşin yıldızlarda yazıyor”: NUiT

Burada lafı fazla uzatmayacağım. NUiT astrolojik inançlara sahip insanlar için oluşturulmuş bir platform. Yani bana göre değil.

Doğum gününü, saatini ve yerini giriyorsun; yıldızlara yazılmışsanız, kaderinizde varsa eşleşiyorsunuz.

Karşına gelen insanlarla “uyumluluğu ölç” butonuna basınca “Romantik”, “İş”, “Kimya” ve “Arkadaşlık” gibi parametrelerde ölçüm yapıyor. Mesela ben Tuana isimli bir arkadaş ile uyumluluğumu ölçtüm, %88 arkadaşlık, %45 romantik ilişki çıktı. App’ten friendzone yedim diyebiliriz.

Diğer uygulamalara göre bir artı olarak gösterebileceğimiz detay ise, Queer insanların ‘Queer olmayan insanlar tarafından görülmeme’ seçeceğini seçebilmesi. Bildiğiniz gibi Tinder’da heteroseksüel bir insan ile LGBTİ+ bir insan birbirilerini görüyor ve bu defalarca kez istemedikleri insanlarla eşleşebilmelerine sebep oluyor.

*Bu uygulamayı indirip denemek mümkün. İstanbul’da birkaç kişi kullanıyor. Ayrıca “teleport” özelliği ile farklı ülkelere uçup başka insanlarla tanışman da mümkün.


6. Müzik ruhun gıdasıdır, belli ki aç kalacağız: Vinylly

Vinylly, Spotify hesabınla eşleşerek, müzik zevkine hitap eden insanlarla tanışabilmeni sağlıyor.

Müzik kültürü konusunda utanılası bir durumda olan ben; bu uygulamayı Türkiye’de sunmadıkları için deneyememekten ötürü mutluyum, fakat geleceğe dair karamsarlığım arttı diyebilirim.

7. Bebek düşünenlere: Heybaby

Bu uygulama tamamen bebek sahibi olan veya ilerde bebek yapmayı düşünenler için tasarlanmış. Başlangıçta ebeveynlik tarzın konusunda sorular soruyor ve buna göre eşleşmeler yapıyor. Böylece daha uzun vadeli plan yapmak isteyen insanlar birbirini bulabiliyor.

Uygulama Türkiye’de sunulmadığı için indiremedim. (yaay)


Bu uygulamalar henüz ana akım hale gelememiş ve ülkemizde kullanılamıyor olsa da, yakın gelecekte nasıl bir kültür yaratacaklarını az çok kestirebilmek mümkün. İnsan sayısının bir hayli fazla olduğu; her insanın sürekli olarak veri (girdi-input) yarattığı ve artık tarafımızdan değerlendirmenin imkansız hale geldiği günümüzde; online dating uygulamaları da tamamen algoritma odaklı bir şekle bürünmek zorunda. Zira sosyal medya sağ olsun, tanıştığımız ve hoşlandığımız bir insanla sohbetimizin ilerlemesinin, bu sırada farklı insanlarla sürekli iç içe ve sürekli rekabet içinde olmamızdan dolayı oldukça zorlaşması, “tamam ya ben flört olayını bırakıyorum. Asistanım bulsun” dedirtiyor. Asistan derken yukarıdaki Chorus uygulamasındaki çöpçatan arkadaşları değil de yapay zekâyı kastediyorum. Pek de uzak olmayan bir gelecekte, tüm flört süreçlerimizi yapay zekâlı akıllı asistanımızın yürütmesi ve bizi hiç rahatsız etmediği 5 aylık bir süreçten sonra “Bu insan ile gayet iyi anlaşıyoruz. Bence sen devam edebilirsin” demesi çok muhtemel gözüküyor benim için. Gönül ister ki bu ekosistemin doğacağı tarihlerde hâlâ flört peşinde koşuyor olmayayım.

Bu yazıyı yazdığım sıralarda acaba örnek bir video bulabilir miyim diye araştırırken 2 yıl önce buna benzer bir vaat ile ortaya çıkan AIMM isimli bu girişimi gördüm.

AIMM, 1 hafta boyunca sohbet ederek sizi tanıdıktan sonra karakterinize en uygun kişileri karşınıza getiren ve sonrasında ilişkinizin ilerleyişini takip etmek için iletişimde kalan bir çöpçatan, hatta bir ilişki koçu diyebiliriz.

AIMM’i indirip kısa bir süreliğine denedim. Uygulama kullanıcıyı sürekli olarak (en azından profilin kurulumu aşamasında) kameradan izliyor. Ekrana gelen asistan, kamerayı göz hizana getirip gülümsemeni rica ediyor ve gülümsediğinde ilerleyebiliyorsun. Sonrasında diğer bir asistan geliyor ve sürecin nasıl ilerleyeceğini anlatıyor. “Ben sana müzikle ilgili sorular soracağım, şunu ne kadar seversin diye soracağım sen de 1-10 arası rakam söyleyeceksin veya sana en sevdiğin şarkıyı soracağım” (Evet tam olarak böyle hızlı ve yorucu konuşuyor) gibi detaylar veriyor ve sonrasında süreç boyunca fotoğraflarımı çekeceğini söylüyor. Bu fotoğrafların hepsinin muhteşem olmayacağını ama beni oldukça iyi tanıtacak fotoğraflar olduğuna dair de uyarıyor (o sırada kötü çıkmış insan fotoğrafları gösteriyor) ama sonrasında gerekirse aralarından iyi fotoğrafları filtreleyebileceğini de vurguluyor. Çok kısa bir kullanım deneyimi beni oldukça darlanmış hissettirdi. Soruları çok seri bir şekilde sorup, cevapladığım anda da çok hızlı dönüş yapıyor. 

Gelecekten bir kesit: 

Duşunu alıp, en janti kıyafetlerini giydikten sonra parfümünü sıkmış ve VR gözlüğünü takmışsın. Birkaç aydır yapay zekâ asistanının yürüttüğü görüşmeler sonunda date'e çıkmaya layık gördüğün bir kişi ile buluşacaksın. Konum olarak yapay zekânın önerdiği, iki tarafın da çok sevdiği bir yer seçilmiş (Kadıköy Sahil…). Heyecanlısın, aylardır kimseyle görüşmediğin için gerginsin. Baban çay koymuş, kardeşin de kurabiye hazırlamış. Haydi hayırlı dateler! 

Bu yazıyı okuduktan sonra bir de Instagram'da paylaştığımız “Pandemi Sırasında Sanal Date” videosunu izleyerek 14 Şubat Sevgililer Günü'nün hakkını tam olarak verebilirsin diye umuyorum. 

Sahi, gelecekte flört ve ilişki konuları nasıl bir hâl alacak, hiç düşündün mü? 

Yukarıdaki 7 uygulamanın kaynağı: Mashable

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.
Uzay

• Türkiye Uzay Ajansı
 

Haftanın bizim için öne çıkan olaylarından biri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ay’a temas hedefini duyurması oldu. Bu tanıtımda Türkiye Uzay Ajansı’nın önümüzdeki 10 yıl için 10 hedefi paylaşıldı. Hedefler arasında ay görevi, Türk astronot, yerli uydu gibi heyecan yaratan maddeler mevcut.


İki yıl önce kurulan ve Resmî Gazete’de belirtildiği kadarıyla 2020 için yıllık 24 milyon TL bütçeye sahip Türkiye Uzay Ajansı, amaçları arasında insanlığın bilgi birikimine katkı sunulması, ülkemizde uzay teknolojisinin geliştirilmesi ve dışa bağımlılığın azaltılması gibi hususlara yer veriyor.


Bu heyecan verici tanıtım beraberinde soru işaretlerini de getiriyor. Bu soru işaretleri ise varlığını geçtiğimiz yıllarda vaat edilen ancak gerçekleşemeyen projelere ve akıbeti sonuca ulaşmayan çalışmalara borçlu.


Bunların yanı sıra aya sert iniş gerçekleştirebilen ülkeler, geçmişi 2006’ya kadar uzanan uzay hedefleri ve muhtemel iş birliği adayları bu haftaki incelememizde.
 

#SürdürülebilirGelecek

• Karbon Nötr


#SürdürülebilirGelecek serimizde bu hafta karbon nötr kavramını ve ülkelerin karbon nötr olmak için uygulayabileceği ilkeleri konuştuk.
Karbon nötr, karbon emisyonlarına değer kazandırılarak karbon salınımının dengelenmesi anlamına geliyor. Bunun için salınan miktarda karbonun emiliminin sağlanması yolu takip edileceği gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak da çözüm önerilerinden biri olabiliyor.


Dünyada sera gazı salınımında liderliği Çin alırken, ülkemiz bu üretimde %1.2’lik bir dilime sahip. Peki bu neden önemli? Eğer küresel ısınmayı 1.5 C° seviyesinde tutmak istiyorsak, bu salınımları yarı yarıya indirmemiz gerekiyor. Bunun için birçok ülke ciddi adımlar atmış durumda. Örneğin Danimarka’nın başkenti Kopenhag 2025’e kadar karbon emisyonunu sıfıra indirmeyi hedefliyor.
Diğer ülkelerin bu konudaki tavırları, farklı sektörlerin sera gazı salınımına etkisi ve bu süreçte Türkiye’nin konumu gibi detaylar burada

• 2021 Avrupa Demir Yolu Yılı


Sera gazı salınımından ve bizim için neden önemli olduğundan yukarıda bahsettik. Bu hususta ulaşım ve taşımacılık çok büyük paya sahip. Avrupa Birliği de hem bunu hem de içinde olduğumuz dönemde hava yolu ile ulaşım imkanlarının kısıtlı olmasını göz önüne alarak bu yılı Avrupa Demir Yolu Yılı ilan etti.
AB, taşımacılıkta en temiz ve sürdürülebilir seçenek olan demir yolu kullanımının bu vesileyle artmasını amaçlıyor.


İlaveten, dünyanın üç büyük demir yolu fuarından biri olan Eurasia Rail bu yıl Konya'da düzenlenecek. Konya burada, Avrupa Birliği burada. Sen neredesin?
 

• Danimarka, Enerji Adası İnşa Ediyor


Kopenhag’ın karbon nötr hedefleri Danimarka’ya yetmemiş olacak ki daha büyük işler peşinde.


Danimarka, Kuzey Denizi’nde 3 milyon ​​hanenin elektrik ihtiyacını karşılamaya yetecek kadar yeşil enerji üretecek ve depolayacak dünyanın ilk "enerji adası"nı inşa etmeye hazırlanıyor. Başlangıçta 18 futbol sahası büyüklüğünde olması planlanan bu adanın bağlanacak yüzlerce açık deniz rüzgâr türbini aracılığıyla hem evlerde hem de denizcilik, havacılık, sanayi ve ağır taşımacılıkta kullanılmak üzere yeşil hidrojen sağlaması amaçlanıyor.


Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde de böyle bir proje görebilir miyiz?

AR-VR

• #KartalPençesi


Salgınla birlikte birçok mekân kapandı. Restoranlar, cafeler… Ancak bunların yanında eksikliğini hissettiren ayrı bir yer daha var: stadyumlar.


Maçlara gitmek, stad müzelerini ziyaret etmek mümkün değilken Beşiktaş yeni projesiyle hem kendine kaynak yaratmayı hem bu hasreti hafifletmeyi amaçlıyor. Kulüp, #KartalPençesi projesine destek veren taraftarlara AR destekli uygulamasıyla Vodafone Park'ı sanal olarak ziyaret etme imkânı sağlıyor. Böylece istediğin yerden Vodafone Park'ı görme imkanına sahip olma şansı tanıyor.
VR ile bir de maçı sahadan izlemek… 

Çok mu uçuk hayal?

• Reachy


Sanal gerçeklikle kontrol edilen robot mu? Hemen habere girelim hemen.


Pollen Robotics geliştirdiği insansı robotunu bir VR teleoperasyon uygulamasıyla uyumlu hale getirdi. Fransız start-up'ın geliştirdiği Reachy isimli robot #CES21'de boy gösterdi. Kullanıcı robotun üzerinde bulunan iki yüz kamerası sayesinde, sanal gerçeklik başlığı kullanarak robotu görüntüleyebiliyor. 
Kollar sende, görüntü sende ama işi yapan robot. 

Robotların becerisine bırakılmayacak ancak uygulayıcı kişi için risklerin olduğu durumlar için çok uygun duruyor. Kafanda az çok zaten canlanmıştır, bir görmek için şöyle buyur.

#Evham

• Hayatta Olmayan Bir Hocadan Ders Alır mıydın?


Uzaktan eğitim çoğumuz için farklı bir deneyim oldu. Kimimiz canlı derse katılırken sınıf hasreti çektik, kimimiz dersin kaydını sonradan izledik. Hadi canlı olmaması pek sorun değil ama hocaya soru sormak istediğinde ulaşamamak da hoş olmaz. Hele sebebi öğretmenin vefat etmesi olursa.


Concordia Üniversitesi 2.sınıf öğrencisi Aaron Ansuini, önceden kaydedilmiş videolar ile işlenen sanat tarihi dersi hakkında hocasına soru sormak istedi. Kendisine ulaşamayınca yaptığı arama sonucu öğretmeninin vefat ettiği bilgisini üniversitesinden onaylattı. Teşbihte hata olmaz, Bella’nın Google’a “vampir” yazıp Edward’ın vampir olduğunu anlamasından sonra en ürpertici arama sonucu olsa gerek.


Bu şaşırtıcı ve bir o kadar rahatsız edici hadise öğrenciler kadar akademisyenleri de ihtilafa düşürüyor. Telif hakları, ders kayıtları, etik tartışmalar tartışma konularından. Sahi, sen Ansuini’nin yerinde olsan ne hissederdin? 
 

Otonom Araçlar

• Otonom Kurye: Pika


Karantina bittiğinde Boğaziçi civarında yürürken Pika’yı görürsen hiç şaşırma. Çünkü kendisi ilk teslimatını tamamladı bile. 

Bizero Robotics'e ait yarı-otonom teslimat robotu Pika’nın (Paylaşımlı İnsansız Kargo Aracı) amacı iş gücünü verimli hale getirmek ve geneline olumsuz hava şartları veya dikkatsiz sürücülerin sebep olduğu moto-kurye ölümlerini azaltmak.

30 kg / 90 L taşıma kapasitesi ve 100 km menzil imkanıyla Pika, robot başı bir motosiklet maliyetine sahip.


O meşhur fenomeni de cevapsız bırakmayalım. Korkma, bu şirin şey kuryeleri işsiz bırakmayacak.
 

Yapay Zekâ

• Audeo


Bir şarkıyı sahibinden değil de başkasından dinlemek aslının yerini tutar mı? Cevabın hayır olabilir, tamam. Ancak piyanonun başına oturan yapay zekâ ise bir şans da verilir şimdi.


Şimdilik üretmiyor, taklit ediyor. İzlediği müzisyenlerin hangi notaya bastığını kendi sistemine aktarıp müzisyene benzer şekilde piyanoyu çalıyor. Bu süreçte makine öğrenimi aktif olarak yer alıyor. Audeo’nun çaldığı parçalar müzik tanıma uygulaması SoundHound‘da test edildiğinde, uygulama Audeo’nun şarkılarını %86 oranında başarıyla tanıdı. Bu da onun “taklitteki” başarısını gözler önüne seriyor.


Audeo’ya müzisyen diyebilir miyiz? Nota ve müzik bilgisi bu sıfatı kazanmak için yeterli mi? Burada çok soru sorduk, detaylar ve cevaplar için seni bekletmeyelim.
 

• Kameralar Gördüklerini Öğrenebilir mi?


Bu da böyle işte. Bir gördü mü bir daha unutmuyor.
Yapay zekâ araştırmacıları akıllı kameralar hakkında çalışırken fark ettiler ki gereksiz verilerin toplanması süreci yavaşlatıyor. Çözümü de kameraların gördüğünü öğrenmesinde buldular.


Gözlerimiz ve beynimizden ilham alan bu sistem gördüklerinin neyin kıymetli neyin kıymetsiz olduğunu sınıflandırarak gereksiz görüntülerin yük olmasının önüne geçiyor. Bu sayede akıllı kameraların verimliliğini oldukça yukarı taşıyor.


Bu teknoloji daha hızlı, daha ucuz otonom araçlar, insansız hava araçlarından başka neye ilham olabilir?

Moda 4.0

• Endüstri değil, Moda 4.0.


Nedir bu Moda 4.0? Endüstri 4.0 kavramı içine dâhil edilen üretim aşamalarını etkileyen teknolojilerin, moda sektöründe yarattığı değişim, Moda 4.0’ı oluşturuyor. 


Yapay zekâ, VR, Blockchain gibi aslında alışık olduğumuz teknolojilerin modayla tanışması alışılmışın biraz dışında. Yapay zekâ ile ürün geliştirme VR ile ürün deneme gibi gelişmeler bu teknolojilerin modaya entegrasyonuna güncel örneklerden bazıları.


3B yazıcılarla öne çıkan Paris Haute Couture 2021 İlkbahar Yaz Koleksiyonları Moda 4.0 ile birlikte heyecan verici bir tecrübeye sahne oldu. Irıs Van Herpen isimli modacının Haute Couture koleksiyonu 3 boyutlu baskı sayesinde elle imalatı imkânsıza yakın olan tasarımları hayata geçirdi. 


Biz de oldukça cesur bu adımla birlikte hem modanın gideceği yönü hem de 3B yazıcıların ulaşabileceği noktaları dört gözle bekliyoruz. Yakın zamanda yıkıcı teknolojileri modayla birlikte başka nasıl görebiliriz?

Buna Ne Başlık Koysak Bilemedik

• Cyborg Ispanak

Ah Temel Reis keşke bugünleri görebilseydin.


MIT’den araştırmacılar nanoteknolojiden yararlanarak patlayıcı kimyasalları fark edebilen ıspanak bitkileri yetiştirdi. Peki neden sensör değil de ıspanak? Bir düşündüğünde havadaki, topraktaki, sudaki kimyasalları algılamak için bitkilere güvenmek hiç de fena seçim değil gibi.


Buraya kadar şaşırmadıysan hazır ol. Ispanaklar patlayıcıları sadece tespit etmekle kalmadı, bu bilgileri araştırmacılara kablosuz olarak e-posta yoluyla iletmeyi de başardı! Ispanaktan mail almak da şaşırtmadıysa artık ne diyelim. 


Araştırmacıların hedefi bununla da sınırlı değil. Ekip, yine bitkilerin çevresini algılamasından yararlanıp iklim değişikliği ile mücadele etme peşinde.


Araştırmacıların açıklamalarını bulabileceğin ve Temel Reis ile beraber annelerimize tekrar haklarını teslim ettiğimiz içeriğimize seni buradan alalım.


İnsan-bitki etkileşiminde sence sırada ne var?
 

Nesnelerin İnterneti

• Duyuların İnterneti: Koklama


Geçen hafta “Duyuların İnterneti” serimize başladık. İlk ele aldığımız duyu ise koklama.


Duyuların interneti dediğimizde aklında çeşitli şeyler canlanabilir. Biz karışıklığa mahal vermeden meselemize gelelim. Kokuların dijitalleşmesi henüz mümkün olmasa da mühendisler, duyuların interneti (Internet of Senses – IoS) ile dokunma, koklama gibi algılama yeteneklerinin 2030 yılına kadar dijital olarak aktarılabileceğini öngörüyor. 9 yıl sonra burayı kontrol edelim lütfen.
Bu teknolojinin mümkün olmasıyla beraber deniz kokusuna Ankara’dan, orman kokusuna odandan, sevdiklerinin kokusuna da yanında olamasan da ulaşma imkanına kavuşabileceğiz. Son örnek sevgililer günü özel.

 

Belki sen de rahatlamak için internetten okyanusta bir gemi, ormanda bir gece videoları izlemişsindir. Yapılan ankete göre bunu tercih eden kişilerin “En çok deneyimlemek istediğiniz şey nedir?” sorusuna verdikleri cevap “bir koku deneyimlemek” oldu. Tabi ya, görüyoruz neden koklamayalım ki?


Bunun için iki temele ihtiyacımız var: kokuyu yapay yollarla yeniden oluşturan “Scentography” ve koku ölçümüne yarayan ve algılamada rol oynayan “olfaktometre”.


Bugün “dijital işitme” bölümü yayınlanacak serimizin ilk yazısına buradan ulaşabilirsin.


2030’da dijital ve gerçek dünya arasında ne gibi farklar kalabilir?

İlgili Başlıklar

çöpçatanlık

Tinder

yalnızlar kulübü

Jigsaw

Londra

New York

gsaw

Türkiye Uzay Ajansı

+45 more

Bülteni beğendiniz mi?

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Geleceğe Dönüş Yayınını Takip Et

Başta yapay zekâ, blockchain, sanal gerçeklik ve 3D yazıcılar olmak üzere, hafta boyunca yıkıcı teknolojilerle ilgili yaşanan gelişmeleri her pazar saat 13.00'te gelen kutuna bırakıyoruz.

0%

;