Tarımsal Farkındalık ve Geleceğimiz

Yazı ve görsel: Ezgi Zora
“Tarım” kavramının sonsuz bir evrenin önemli ve daimi bir parçası olduğunu düşünüyorum. Bu kavramın geçmiş ve günümüze kadar gelen üretim ve verimlilik sürecini, insanların özellikle son zamanlardaki ekip biçme merakını gördükten sonra: 'Elimizdeki topraklarımızın kıymetini az çok anlayabildik' deme cesaretimi kendimde buluyorum.
Güney’e doğru yol alalım…
Biz; orta halli nüfusa sahip, göçebe kültürün var olduğu, kışın poyrazından yakınıp yazın sıcağına karışıp eridiği, kırmızı toprağın kol gezdiği bir ilçede özel sektörde çalışan bunun yanı sıra toprağın bereketini deneyimleme gönüllüsü, üretme sürecinin bir parçası olan bir çiftiz. “Üretim” deyince gözünüzde devasa olmak istemeyiz, kendi çapımızdayız.
Ben bu coğrafyada doğdum, büyüdüm. Büyüme sürecimde de doğa ile iç içeydim. Eşim de işi gereği taşa, toprağa, ağaca hakim.
Çocukken anneannem her gelişinde mutlaka bir bitkiyle kapımızı çalardı. Bir gün camgüzeliyle (çiçek), bir gün festikanla (fesleğen), bir gün eşek turpuyla (hardal), bir gün tokmakanla (semizotu)…Böylece çeşit çeşit bitkilerle küçük yaşımda tanışmış olurdum. Hatta bazen de kardeşimle, annemizin iş çıkışını beklerken kendimizi yer fıstığı tarlasının içinde hunharca fıstık yerken bulurduk. Veeee evimizde de hiçbir zaman elma, kayısı, erik çekirdekleri çöpe atılmaz doğruca toprağa ekilirdi. Bütün bu yaşanmışlıklara “Coğrafya kaderindir.” diyebilirim.
Fotoğraf: Ezgi Zora
Pandemisel Ufak Tefek Tarımsal Faaliyet Çabası
Malum hastalığın iyiden iyiye kol gezdiği sıralarda insanlarımızın çiçeğe, böceğe, toprağa ilgisinin tavan yaptığı vakitlerde biz de o insanlardan birileri olarak 'balkon bahçeciliği' tabirine hayat verenlerdeniz. Bize toprağın bereketinin önce azim ardından sabırla mükafatlanacağını minik kırmızı çileklerimiz öyle güzel öğretti ki… Çocukken yaşadığımız, gördüğümüz deneyimler bu yaşımızdaki farkındalık kadar olmadı, olamazdı.
Minik, kırmızı çilek serüvenine adım atmamız çok da kolay değildi. Bu serüvenin öncesinde konuyla alakalı okumadığımız kitap kalmamıştı. Kafada yapılan planlar… Ama hiçbir okuma eylemi, bizi bu deneyimin zorluğuna hazırlayamadı. Nitelikli fidan seçme, seçilen fidanlara uygun ısı, ışık ve nem ortamının sağlanabilmesi… Metrekaremiz küçüktü ama yinede orta büyüklükte 5 saksıda, 1 ayda, her gün 1 tabak ZEHİRSİZ çilek yiyebildik. Evet, Zehirsiz! Çileklerimiz yandı, kurudu, öldü ama biz o zehirleri yemedik ve bir meyvenin meyve oluşuna şahit olup daha fazla zehirsiz gıda üretmek adına alanımızı genişlettik.
Arazimiz ortalama 5 buçuk dönüm. Bütçemiz elverdiğince çeşitli meyve ve sebzeleri ekip diktik. Bu süreçte zorluklar yaşadık tabii ki. Önce araziyi tarıma elverişli hale getirdik, etrafı tellerle çevirdik, fidanların her birini toprağa özenle yerleştirmenin ne büyük meziyet olduğunu gözlemledik, her bir fide için tek tek kazıklar bulup parmaklarımızı çekiçlere dövdürdük ve onları korunaklı hale getirdik… Bütün bunlarla beraber ana madde toprağı bakir tuttuk. Bitkileri pestisit gibi zararlı maddelerle özünden koparmadık. Evet, belki meyve ve sebzelerimiz yamuk yumuk görünecek, 3 yıl değil 5 yılda büyüyecek belki diktiğimiz 100 fidanın bir kısmı ortama adapte olamayacak fakat biz o 'Eskiden pazarlarda mis kokulu elmalar, çilekler satılırdı şimdi ağzımıza ilaç tadı geliyor,' cümlesini duymayacağımızı biliyoruz.
Pestisitler…
Özellikle son zamanlarda ülkemize geri dönen ihraç ürünlerin iç piyasaya sunulup sunulmadığı belirsizliği ve dönüşü olan bu ürünlerde çocuklar için oldukça zararlı, ülkemizde de yasaklı olan klorprifos, hormonal sistem bozucu pestisitlerle birlikte toplu arı ölümüne sebep olduğu bilinen acetamiprid gibi tehlikeli zehirler de bulunuyor.
Bu ve bunun gibi daha birçok etkenin kol gezdiği topraklarımızda ve dünyamızda illaki büyük bir araziyle zehirsiz gıda üretimi yapmak şart değil. Balkon, pencere kenarı vs. bir saksıya yediğimiz bir nanenin, soğanın, arta kalan sapını toprakla buluşturup can suyunu vermek eminim zor olmayacaktır. Sağlığımız maalesef ki büyük risk altında. Bu olumsuz, insan sağlığını son derece tehdit altına alan durumları sonlandırmak güç olacaktır belki fakat birlikte bu krize dur demek için bir avuç toprağımızı bereketlendirebilme gücümüz hala var!
Haydi o zaman bir kap, bir toprak, su ve minik bir çekirdek tanesi seni bekliyor!
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
İLGİLİ BAŞLIKLAR
semizotu
yer fıstığı
elma
kayısı
erik
NEREDE YAYIMLANDI?
Domates, abur cubur, tarımsal farkındalık ve Alara Civelek
26 May 2022

YAZARLAR
İLGİLİ OKUMALAR