aposto-logo
TR
TREN

Değişim korkusu: Gitmek ile kalmak arasındaki gergin dakikalara hoş geldiniz

Değişim sancılarını aşmak: buz gibi suya atlamalı mıyım? Yoksa kıyıda yürümeye devam mı?

Görsel: Guy Billout

Değişim yeniliğe açık bir çağrı mektubudur. Ne yazık ki pek az kişi, değişimin sunduğu geniş imkanları görmek için isteklidir. Çünkü değişimin altında gözlerini bize dikmiş ve hemen bir şeyler yapmamızı bekleyen biri olduğunu sanarız. Elimiz ayağımız titremeye başlar hiçbir şey yapamayız.

Üniversiteden mezun olduğum ilk yılı hatırlıyorum. Zihnimde bir ton yük, içimde ise kaygı içinde bağıran genç bir yetişkin vardı.  Hiç bitmeyecek diye düşündüğüm bir şeyin sonuna gelmiştim. Üniversite hayatım tüm kırılganlığıyla karşımda duruyordu ama yıkılmaz sandığım o duvar artık yoktu. Ve değişim, yetişkin olmak, sabit bir iş sahibi olmak gibi soğuk gerçeklerle karşımda dikiliyordu.

Peki ama elimiz ayağımız titreyecek kadar neden korkarız ki değişimden? Değişimle birlikte aklımızdakini bulamayacağımızı, boşlukta kalacağımızı düşünüyoruz. Okul bittiğinde alıştığımız düzeni, öğrenci olmanın kimine göre sıkıcı ama bilindik düzenini, rahat olduğumuz sosyal çevremizi kenara koymak ve yeni bir maceraya girişmek sinir sistemimizi sıkıştırıyor. Alıştığımız hiçbir şeyi bırakmak istemiyoruz ama içimizdeki devam etme güdüsü bizi sürekli dürtüyor. ‘Hadi böyle duramazsın kendin için bir şeyler yapmak zorundasın.’ Boşuna mı okudun? Bu kadar uykusuz gece ne içindi? Sonra o malum soru geliyor. Peki ya ne yapacağımı bilmiyorsam, buz gibi suya atlamalı mıyım?  Yoksa kıyıdan yürümeye devam mı?

Değişim nedir? Yenilik baskısı mı? Yoksa köstek olan bir düşman mı?

 Değişim korkumun temellerine indiğimde , ‘ya başarısız olursam’ cümlesine çok sık rastlıyorum. Genç yaştaki başarısız olma korkusu bizi anı yaşamaktan alıkoyan ve sosyal kimliğimizi de olumsuz etkileyen bir durum. Başarısız olmak, bizim gözümüzde kendini yeterince ortaya koyamamak demek. Yetersizlik duygumuz tetikleniyor. Kendimizi başkalarıyla kıyaslamaya başlıyoruz.  Ama değişim korkumuz, şartlarımızı zorlamanın baskısıyla da kalmıyor bizi tembellikle suçlamaya başlıyor. Bilinçsizce değişim korkusunu bir daire olarak kendi eksenimizin dışına çiziyoruz. Ama buraya adım atmamak için de elimizden geleni yapıyoruz. 

Değişim çoğu zaman sorumluluk alabilmeyi gerektirir. Yaptıklarımızın sonuçları her zamankinden farklı olduğunda bu bize bir belirsizlik alanı yaratacaktır. Belirsizlik ise sınırları belli olmayan her olasılığı bize göstermeye devam eder.  Very Well Mind sitesine konuşan Klinik  Psikolog Carla Marie Manly belirsizliğin hayatımızdaki etkilerini şöyle açıklıyor:

"Hayat tahmin edilebilir göründüğünde, ne bekleyeceğimizi bildiğimiz için daha az stres ve kaygı yaşarız. Hayat öngörülebilir hissetmediğinde ve bir sonraki köşede ne olabileceğinden emin olmadığımızda, stresli ve endişeli hissediyoruz.”

 Eğer siz de değişimi düşününce derin derin nefesler alıyor ve rahat karar veremiyorsanız gelin bu korkunun psikolojik kökenlerine inelim. 

Psychology Today’de yayınlanan bir makalede Gustavo Razzetti Beynin "kesinlik açlığı" yaşadığını belirtiyor ve ekliyor: "Kesinlik beynin 5 işlevinden biridir. Beyin, kontrolün sizde olmasından hoşlanır. Belirsizlik ise limbik sistemimizde güçlü bir uyarı tepkisi oluşturur; bu yüzden endişelenir ve değişimden kaçmak isteriz."

Bu değişimden korkma hikayemize çok da uzak bir yaklaşım değil. Değişim, devam etme içgüdümüzü ortadan ikiye bölen bir yol gibidir. Devam etmek için daima tanıdık bir şeyler ararız. Eğer değişime direnirsek bu bizi olduğumuz alana sabitler. Eskilere gideriz ve güzel günlerin tozlu sayfalarında kayboluruz. Tabii ki bu bize değişimin getirdiği belirsizlikten daha çok zaman kaybettirir. 

Aşina olmanın zehirli çekiciliği

Başarısızlık korkumuzdan, belirsizlikten ve beynimizin sabit olana duyduğu 'saygıdan’ da anladığımız gibi insanlığın doğası aşina olanın manyetik alanından ayrılmayı pek sevmiyor. Psikolojide maruz kalma etkisi (mere exposure effect) olarak geçen bu durum bizi konfor alanlarımıza daha da yapıştırarak, güvenli iş, arkadaş ve sosyalleşme alanlarımızı bir harita üzerinde toplamamıza neden oluyor. Ortada bir çekicilik olduğu doğru ama bu bizi ne kadar geliştiriyor? 

Maruz kalma etkisi, yeniye kıyasla tanıdığa daha olumlu hissettiğimiz için oluşur. Bunu değişime karşı gösterdiğimiz dirence uyarlarsak, şöyle diyebiliriz: 

Değişimden korkuyoruz çünkü orada tehlikeli olabilecek pek çok dış etken ve yenilik var. Bunları daha denemedik ve denemeye de gönüllü olmamız için sadece tanıdıktan, yabancıya bir adım atmamız gerekiyor. 

Bir zamanlar her şeyin birer yabancı olduğu geçiyor gözümün önünden; ilkokula ilk başladığımız gün, en yakın arkadaşımızla ilk tanıştığımızdaki o gergin ama heyecanlı his, üniversitemizdeki ilk sunum günümüz, işimizi, okulumuzu değiştirdiğimiz tüm o değişimler hayatımızdaki ilkleri temsil ediyordu. Ama hepsi zamanla tanıdık olana doğru evrildiler.

Yani değişimden korkmanın aslında bilinmeyenin doğasından kaçmak olduğunu görüyoruz. Her deneyimin en başta yabancı geldiğini hatırlasak, yeniliklerin bir fırsat olabileceğini hatırlarsak ve tüm hayatımızın gidişatını tahmin etmeye çalışmazsak, değişimin getirebileceği fırsatları daha kolay sahipleneceğimizi düşünüyorum. 

Eee o zaman değişim yolunda hepimize bol şans! 

Hikâyeyi paylaşmak için:

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

NEREDE YAYIMLANDI?

20'lik20'lik

BÜLTEN SAYISI

ÜYELERE ÖZEL

'Ah Vah Değişim' Bülteni

Müzik, Denize Atlamalar ve Dionysos

09 Haz 2022

Bombay Bicycle Club

YAZARLAR

Bensu Cangüler

Yazar - 20lik

20'lik

20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.

İLGİLİ OKUMALAR

;