Diskografi yolculuğunda değişim korkusu: My Chemical Romance

Bu aralar konu değişimden korkmak olunca aklım hep aynı yerlere gidiyor: pandemi. Lineer gidişin illüzyonunu bozan, oyunun kurallarını anladığımı sandığımda her maddeyi baştan yazan, beni konvansiyonelin iyice dışına iten dönem yani. Covid-19’dan uzun uzadıya bahsetmeye veya çıkarımlarımı yapmaya o kadar da hazır değilim. O yüzden şimdilik bu değişimden korkma analojisini pandemi dönemiyle veriyorum, hafızamla birebir ilişkili albümleri ziyaret ediyorum ve bir sonuca varıyorum.
Bir taşla iki kuş: Hafızamı tetikleyen grupların diskografilerindeki janr değişikliği bana bu dönem yaşadıklarımı hatırlatıyor. Albümleri ziyaret ettikçe gittiğim zaman dilimlerinde hem kendimin hem dünyanın ne kadar da farklı olduğunu hatırlıyorum. Nostalji hissiyle sınırlamadan konuya yaklaşacağım — güvende hissetmek istediğim her an, bir dönem hayranı olduğum müzisyenleri dinlemeye başlayan bir yapım var. Olay bu kadar basit. Ama şu o kadar da basit değil: Grupların şarkı tarzları da değişebiliyor. Aynı hayat dinamikleri gibi. O zaman n’oluyor? Ya yeni şarkı gelecek diye heyecanlanamazsam?
My Chemical Romance, Fotoğraf: NME
“Yeni albümü beğenmedim.”
Pandemi öncesi birkaç hayat kuralım vardı. Hâlâ var da, bunları o kadar çok uygulayabileceğim alan kalmadı pek. Mesela haftam kötü geçerse kendime cumayı beklemeyi öğütlüyordum — cuma günleri vizyona yeni filmler gelir, Alara, ve eğer ilgini çeken bir tanesini bulursan her şeyi kurtarırız. Bir başka ipucu, sevdiğim grupların albüm veya tur haberlerinden geliyordu — dünya turunda Avrupa kıtasında yakalayabileceğin bir mekân denk gelebilir, Alara, bazen hayalini kursak bile yeter.
Pandemiyle birlikte nelerin değiştiğini hepimiz biliyoruz, ekstradan can sıkmayayım. Gelelim bunu nasıl değişimden korkmaya bağladığıma: My Chemical Romance, hayatımı kurtaran 2006 yapımı The Black Parade albümünden sonra, her haberinde kalbimi attırmayı, dolayısıyla da canımı sıkan dönemlerden çıkmamı sağladı. Bu hep böyle oldu.
Yalnız büyüdükçe şöyle oluyor: Nasıl Coldplay’in Parachutes albümünün yerini A Head Full of Dreams alamadıysa ben ona da heyecanlandım. Evet, hipster yorumlarından korktum korkmasına. Don’t Panic şarkısının dövmesini yaptırdığım gibi daha sol bileğime Adventure of a Lifetime yazdırmadıysam da o albümü de sevdim. Galiba bir şeyi sevince böyle oluyor zaten. Böylece değişim korkusu geride kalabiliyor ama anca şans verebildikten sonra.
Estadio Olimpico De Montjuic’te gerçekleşen Coldplay konseri, A Head Full of Dreams Tour, 28 Mayıs 2016
Eski şarkılara sığınmak: Değişimin ayak seslerinin ritmine kapılalım mı?
“Hayatı ne zaman olduramasam ya da dönüşümlerin eşiğinde olsam yaptığım şeylerden biri 2000’lerin başındaki alışkanlıklarıma dönmek — değişimin tek değişmeyen ayrıntısı bu.” diye yazmıştım geçen haftalarda benzer bir serzenişte. Bu eğer bir derleme albüm değilse bazen mümkün olamıyor. Konu da o. Konu, güvenli alanlardan, güvenli ritimlerden ve janrlardan korkmak belki de.
My Chemical Romance, 22 Mart 2013’te dağıldığını açıkladığında ağladım; 20 Aralık 2019’da birleştiklerini ve tura çıktıklarını duyunca da. O esnada korktuklarım çöpe gitti — MCR tekrar ayrıldığı veya 2010 tarihli Danger Days albümündeki gibi emocore tınılarından uzaklaştığı için değildi bu seferki. Virüs, adını duymadığım bir tanesi, girdi aramıza. Uymak zorunda kalınca sevdiğin grubun yeni bir albümünü kucaklamak zorunda kaldığım anları hatırlıyorum artık.
Olay şu: Anksiyete Çağı’nın tam ortasında kendime fanuslar aramaya devam ediyorum. Bu sefer 2014’ten beri —eski şarkılara yapılan remix’ler dışında— bana ilk gençliğimi hatırlatan şarkılardan bir kuple sunmayan My Chemical Romance, The Foundations of Decay’i çıkarttığında ağladığım gibi. Daha fazla Danger Days’e bile dönerek. “Bu tarz bana uymuyor,” dediklerimin değişimlerinden korkmamaya çalışarak. Değişimi kucaklarken eskiden dinlemek istemediğim teklileri ziyaret ederek. Sol bileğimde Gerard Way’in bir konserde açtığı yazıyı dövme yaptırdığımı hatırlayarak ve “NEVER LET THEM TAKE YOU ALIVE” sözünün benim için ne anlama geldiğine sarılarak. Ne de olsa ünlü ozanların dediği gibi:
"Son, when you grow up
Would you be the savior of the broken
The beaten and the damned?"
👩🎤 Yazarın notu: Değişim türbülanslarının ortasında sığındığım bir diğer âşık üzerine yazdığım iPod devrimim: Britney Spears yazısına buradan ulaşabilirsin.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
İLGİLİ BAŞLIKLAR
pandemi
Covid-19
Chemical Romance
Pandemi
My Chemical Romance
YAZARLAR

20'lik
20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.
İLGİLİ OKUMALAR