aposto-logo
TR
TREN

On Bir: Vedat Milor

20’lik Alara ve Yasmin’den 20’lik olmayan Vedat Milor’a 6 soru: “Yaşlanan çoğunlukla vücut oluyor. Zihnen buna paralel bir yaşlanmadan söz etmek zor.”

Yazı: Alara Demirel & Yasmin Güleç

Görseller: Irmak Hacımusağolu

Vedat Milor’la nasıl tanıştığımı anlatırken şahane bir hikâyem olsun isterdim; gelin görün ki yok. Soğanlı veya soğansız menemen tartışmasına da girmeyeceğim. Twitter’da yaşçı olmayan bir noktadan belli kapitallere sahip insanlara hayran olduğumu söyledikten sonra, Yasmin’le bu röportajı nasıl “kaptığımız” üzerine birkaç kelam edeyim: İnanç, arkadaşlığımız ve yaydığımız enerji. Eh, bir de alçak gönüllülük sanırım. Şimdi sözü Yasmin'e bırakacağım çünkü bu heyecanı keyifle onun hak ettiğini düşünüyorum. 

Vedat Milor’la, tahmin ediyorum ki, çoğunuz gibi 2007 yılında başlayan Tadı Damağımda programıyla tanıştım. Onu Twitter’dan takip edip, Hesap Lütfen adlı kitabını okuduktan sonra bir kere daha tanıştığımı hissettim. İlk karşılaşmamız sanki uzun bir masanın iki ucundaydı, sadece bir kere selamlaşabilmiştik. Bu ikinci sefer, birkaç şey sipariş verdikten sonra dolan küçük yuvarlak bir masada teke tek konuşuyormuş hissiyatını vermişti. Hesap Lütfen, bir açıdan, Milor’un tüm birikimlerinin ürünü; toplum sosyolojisi, politika, felsefe, ekonomi, kültür, sanat gibi konuları içinde barındıran ve Milor’un çok yönlülüğünü gösteren bir kitap. Bu kadar anlatmışken, ekleyeyim, okumanızı tavsiye ediyorum; hem Milor’u biraz daha tanımak hem de kendinizden bir parça bulmak için.  

Yeme, içme sevdasından iş mi olur?” diyenlere cevabımdır Vedat Milor. Akademik birikiminin etkileyeciliğinden bahsetmiyorum bile. Lisansüstü eğitimi için University of California, Berkeley’e gitmiş; tezini tamamlamak için 9 ay Paris’te yaşamış. Akademik hayatı o dönemlerde daha sosyoloji ve ekonomi taraflarına kaysa da geri kalanında şarap ve yemek ilgisiyle dolup taşmış. Yemek ve şarap eleştirmeni kimliği oturmadan önce Dünya Bankası’nda çalışmış, araştırma yapmış, öğretim görevlisi olarak dersler vermiş. Kısaca birçok farklı hayat yaşamış, hayatının farklı noktalarında bırakın mesleğini, tamamen alanını değiştirmiş. Bu kişisel terroir da Milor’u 20’lik olmayan bir 20’lik yapıyor — o, deneyen ve durmayan biri. 

Gurme değilim. Ancak ürettiğim hemen her şey yemekle ilgili,” diyen Milor’u Alara’yla şarabını yudumlarken yakaladık, iki sandalye çekip birkaç soru sormadan duramadık. Şu an bu cümleleri yazdığıma inanamıyorum ama bu haftanın 20’lik Olmayan 20’lik’i, Vedat Milor. İyi okumalar ve bu sefer cidden, şerefe! 

Yaşlanan çoğunlukla vücut oluyor. Zihnen buna paralel bir yaşlanmadan söz etmek zor. Hayal gücü ve gönül açısından kendimi çok uzun zamandır aynı hissediyorum diyebilirim.

İllüstrasyon: Irmak Hacımusaoğlu


Kaç yaşındasınız? Kaç yaşında hissediyorsunuz?

1955 doğumluyum. Yani şu anda 66 yaşındayım. Yaşlanan çoğunlukla vücut oluyor. Zihnen buna paralel bir yaşlanmadan söz etmek zor. Hayal gücü ve gönül açısından kendimi çok uzun zamandır aynı hissediyorum diyebilirim. 

Belki şunu da vurgulamam gerekir: Okuyarak, yeni şeyler keşfederek tek düzeliğin önüne geçmek lazım. Zihnen bunu başardığımızda, yaşlanmanın da bir anlamda önüne geçmiş oluyoruz. 

Bi’ 20’lik açsak ve sorsak: Hangisini açsak ve yanına ne yesek? 20’lerine yaklaşan insanlara öneriniz nedir?

20'lik yerine bir şarap açmayı öneririm! Böylece yaş almayı, yıllanmayı olumlu bir bağlamda ele almış oluruz. Hemen ekleyeyim. Son dönemde şarap dışındaki içkilerle yemek eşleşmeleri furyası başladı. Ben bunu biraz sakıncalı buluyorum. Tabii ki neden keyif alıyorsanız onu yapmak gayet normal ama gastronomik açıdan gerçek şu: Çoğunlukla hiçbir içki yemekle şarap kadar iyi eşleşmiyor. Şarapla yemek birleşince 1 + 1 = 3 oluyor. 

20'lere yaklaşan arkadaşlara kendilerine yatırım yapmalarını tavsiye edebilirim. Tipik Amerikan rüyasında olduğu gibi iyi ev, iş, araba peşinde koşmak yerine kendilerini iyi yetiştirmeye çalışmalılar. Çok ülkeyi tanımak, çok insan tanımak, çok okumak... Öğrenmeye “aç” olmak mühim. Ekonomi bozuldukça zorlaşan şeyler bunlar, farkındayım. Ama imkânlar ölçüsünde gayret etmeli.

İllüstrasyon: Irmak Hacımusaoğlu


20’lerinize yaklaştığınız dönemlere dair bir “Menemeni soğansız yemiştim,” dışında bir “keşke” ve bir “iyi ki” nedir? 

Masa tenisine erken yaşta başladım ve çok iyiydim. Tenise 20 yaşında başladım. Keşke ona daha erken başlasaydım. 

Paris'te Galatasaray Lisesi'nden bir arkadaşımla yemeğe gitmiştik. Kendisi kavgalarda kafa atardı. İstiridye tabağı geldiğinde, o dönemlerde her şeyi yemeyen biri olarak, onu yemeyi reddetmiştim. Arkadaşım da yemezsem kafa atacağını söylemişti. Yedikten sonra hayli beğenmiş ve yemekte daha maceracı olmaya karar vermiştim. İyi ki “Sana kafa atarım bak,” demiş ve yine iyi ki o kafayı atmasına gerek kalmamış! 

20’li yaşlarında Türkiye’nin nasıl bir yer olacağını öngörüyordunuz? 20’lik Vedat, tweet’lerini okusa ne derdi?

O yaşlarda Türkiye'nin sosyal ve kültürel anlamda bu kadar geriye gideceğini düşünmüyordum açıkçası. Türkiye'nin giderek daha eşitlikçi ve demokratik bir yer olacağını zannediyordum. Zaten o dönemlerde hep kafamda Türkiye'ye dönme niyeti vardı. O açıdan çok geriye gittik. Demek ki öngörülerim Bitcoin ve NFT'de olduğu kadar iyi değilmiş o zamanlar! 

Peki 20'lik Vedat Bey tivitlerimi okusa ne derdi? Belki de yabancı gelebilirdi çünkü hayatının büyük bir kısmını ABD’de geçiren biri olarak atıyorum onları. İçinde ciddi oranda, yabancı dildeki deyişiyle, ironi ve sarkazm var. Bu bazen çok komik sonuçlar veriyor. Tivitlerimin çoğunun gayriciddi olduğunu anlamayanların cevapları okumaktan en çok keyif aldığım tivitler. Belki de 20 yaşındaki Vedat da benzer bir cevap yazardı! 

İllüstrasyon: Irmak Hacımusaoğlu


Son birkaç haftadır İsveç kültürünün misafiri sofraya davet etmemesi üzerinden sofra etrafında bir araya gelmenin birleştirici bir güç olmasıyla ilgili meme’ler görüyoruz — bu birleştirici güç bağlamına katılıyor musunuz? 20'lik Vedat’ın deneyimi bu konuda değişti mi? Yeni nesillerin bu yemek kültürünü benimsemesinin önemli olduğunu düşünüyor musunuz?

İsveç'le ilgili husus tabii bağlam olarak biraz farklıydı. Ben sofrayla ilgili şuna değinmek istiyorum: Sofrada birlikte yemek yemenin azalması nesiller arası uçurum farkını da artıyor. Nesillerin birbirini tanıması açısından bu önemli. Biz bu şekilde yetiştiğimiz için belki de büyükler tarafından takdir edildikçe özgüven kazandık. Belli hayat derslerini öğrendik. 

Beni en rahatsız eden kamplaşmalardan bir tanesi nesiller arası kamplaşmalar. Bunu artık reklamlarda falan da görüyoruz. Bunun üzerine odaklanılıyor. Postmodern kapitalizmin de işine gelen bir şey olduğunu söyleyebiliriz belki de. Amaç nesillere göre farklılaşmayı keskinleştirmek ve tercihleri çeşitlendirmek. O açıdan bence sofra kültürünün bahsettiğim açılardan etkisi mühim.

Gençliğinizde durmadan yediğiniz ve hâlâ yediğinizde sizi gençliğinize götüren bir yemek var mı? Hangisi?

Babamın evinde çalışan Arzu Hanım’ın yaptığı keşkekleri unutmak mümkün değil. Aynı seviyede keşkeğe denk gelmedim. Ama ne zaman keşkek yesem Proust'un madlenleri gibi beni geçmişe götürdüğünü söyleyebilirim.  

Hikâyeyi paylaşmak için:

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

İLGİLİ BAŞLIKLAR

felsefe

sosyoloji

öğretim görevlisi

Alara Demirel

Yasmin Güleç

Vedat Milor

Damağımda

Hesap Lütfen

of California

Berkeley

Paris

Dünya Bankası

NEREDE YAYIMLANDI?

20'lik20'lik

BÜLTEN SAYISI

Mekânlı Bülten

Mangal, İsveç ve Vedat Milor!

23 Haz 2022

Serra Utkum İkiz

YAZARLAR

20'lik

20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.

İLGİLİ OKUMALAR

;