Sonsuza Kadar 20’lik: Bu Dünyadan Bir Bihter Ziyagil Geçti

2010 yılının takvim yaprakları 24 Haziran’ı gösterdiğinde Türkiye’de çekilmiş en kült televizyon yapımlarından biri olan Aşk-ı Memnu ekranlara veda etti. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen onun gibisi gelmedi. Bu başarıdaki en önemli rol ise elbette ki dizinin ikonik ana kadın karakteriydi. Gelin, vefatının on ikinci yılında sonsuza kadar 20’lik kalacak bir kadından, Bihter Ziyagil’den konuşalım.
Bayan Elektra Kompleksi
14 Kasım 1983 doğumlu Bihter Yöreoğlu, İstanbul sosyetesinin gözde isimlerinden Firdevs ile Melih Yöreoğlu’nun ortak yapımı, Peyker’in kardeşi, bir genetik şaheser. Burcu akrep, yükseleni bilinmiyor, gözleri yeşil, saçları hep yapılı; Amerika’da üniversite eğitimini tamamladıktan sonra memleketine döner. Eşi Firdevs’in kendine ihanet ettiğini öğrenmesi sonucu üzüntüden kalp krizi geçiren baba Melih Yöreoğlu, hakkın rahmetine kavuştuktan sonra, babasına aşık Bihter, nam-ı diğer Bayan Elektra Kompleksi, savaş boyalarını (siyah göz kalemi) sürer ve annesine savaş açar. Ne iyi bir eş ne de iyi bir anne olmak gibi dertleri olan Firdevs ise pek oralı değildir. Onun tek problemi, Melih’in ölümüyle birlikte kendisine kalan borçları ve biten servetidir!
Firdevs ile Bihter arasındaki gerilim, dizinin ateşleyici fişeğidir aslında. Hikaye arka planda hep ana-kız çatışmaları üzerinden evrilir. Eşinin ölümünden sonra Firdevs, yeni bir “kasa” için gözünü cemiyet hayatının zengin ve olgun bekarlarına diker. İlk akla gelen ise, iki çocuk babası, müşfik dul Adnan Ziyagil’dir. Firdevs, Adnan’ı ağına düşürmek için tüm hünerlerini sergilerken bilmediği şey; babasının kabrini ziyaret eden vefalı evlat Bihter’in, tesadüfe bakın ki yan kabirde yatan müteveffa eşini ziyaret eden vefalı eş Adnan’la mezarlıkta flörtleşmesidir! Aşiyan Mezarlığı’nda gerçekleşen bu karşılaşmalarda, Bihter’in Boğaz’dan esen meltemle uçuşan şifon elbiseleri ve lüle saçları yaşını başını almış Adnan’ın içinde hoş bir seda olurken; Bihter, daddy issue’larının dermanını Adnan’da bulmuş gibidir.
Ergen ve şımarık kızı Nihal, küçük oğlu Bülent, tarihteki ilk f*ckboy yeğeni Behlül, sıkıcı mürebbiye Matmazel ve mutfak tayfasıyla koca bir yalıda sıkışıp kalan Adnan, kışın ortasında baharı yaşamak için çok şeyler vadeden güzel Bihter’i Firdevs’ten istemek üzere soluğu Yöreoğlu yalısında alır ve içimizi eriten o sahne yaşanır. Adnan’ın kendisiyle değil de kızı Bihter’le evlenmek istediğini anlayan Firdevs’in yüzündeki şaşkınlık görülmeye değerdir! Birinci raund’u Bihter kazanmıştır.
Bihter Ziyagil, Beren Saat
Bihter’in Adnan’la evlenerek Ziyagil köşküne terfi etmesiyle, Adnan’ın yeğenim dediği, öz evlatlarından ayırmadan büyüttüğü genç Behlül Haznedar hikayemizde önem arz etmeye başlıyor. Kendisini nasıl anlatmalı? Şöyle özetleyebiliriz: Tam bir ev seksisi olan Behlül’ün bugün bir Tinder hesabı olsa profilinde mutlaka üstsüz / spor arabalı / Malibu’da partilerken çekilmiş fotoğrafları olurdu. Eşleştiği tüm kızlara ilk dakikadan “nbr, bana gelsene, yalıdayım ;)” yazardı.
Hayatı boyunca kadınlarca şımartılmış, herkesi ve her şeyi çok kolay elde etmiş bir adamın Bihter’e de “kazanılması gereken zor bir oyun” gözüyle bakmasına şaşmamak gerek. Çünkü Bihter, amcasının eşi olduğu için yasaklı olması bir yana, Behlül’den zerre hazzetmediğini belli etmekten asla çekinmeyen bir kadındı. Yani, Behlül için ideal bir challenge idi. Bihter kaçtıkça, reddettikçe, küçümsedikçe Behlül’ün gözünde çekiciliği arttı ve en hünerli çiftleşme dansını Bihter için yaptı. Bihter’le yaşayacağı macera Behlül’ün ustalık eseri olacaktı. Onu bile elde ederek kendi erkekliğini kendine kanıtlayacaktı!
Bihter’in nihayet yasak aşığının ağına düşmesiyle kendimizi çok katmanlı çatışmaların içinde buluruz ve akıllarda soru işaretleri belirir. Bihter, Adnan’da bulamadığı şeyleri sevgilisinde bulduğu için mi eşini aldatmayı seçti? Yoksa eşini aldatarak yani bir türlü affedemediği, barışamadığı “cheater” annesiyle aynı davranış motifi içine girerek annesini kendince temize çekmeye mi çalıştı? Bizi travmatize eden ebeveynin davranışlarını yıllar sonra birebir aynı şekilde kendi hayatımıza aktarmak ve tıpkı çok öfkeli olduğumuz annemiz/ babamız gibi davranmaya başlamak çoğumuzun hiç de yabancı olmadığı bir durum.
Bihter ve Firdevs
Annesine benzemeye başladıkça, yani gücünü aldığı “ahlaki üstünlük” seviyesini yitirdikçe kendisinden ve etrafındakilerden nefret ederek gittikçe hırçınlaştığını görüyoruz. Evet, Bihter her zaman kibirliydi ama ilk bölümlerde evdeki hizmetlilerden sokaktaki simitçiye, garsonlara, balıkçılara kadar sosyoekonomik olarak kendisinden alt sınıftaki insanlara karşı bile ortalama üstü seviyede bir nezaketle yaklaşan; tüm samimiyetiyle Bülent’e annelik, Nihal’e ablalık yapmaya çalışan Bihter’in, kendine duyduğu sevgi ve saygıyı yitirmesiyle tüm dünyaya savaş açtığını, zamanla eşinin çocuklarına ve hatta eşine karşı bile nazik davranamayacak kadar agresifleştiğini görüyoruz. Kendini sevmeyen biri, kimseyi sevemez. Bihter kendine saygısını yitirdikçe hırçınlaştı, hırçınlaştıkça yalnızlaştı ve yalnızlaştıkça bir izlek bağımlılığı gibi yasak aşkına sarıldı.
Bu hırçınlaşma ve yalnızlaşma süreci elbette sadece Bihter’in içsel “kendini sevememe” savaşıyla açıklanamaz. Dışardan da Bihter’e karşı büyük bir direnç vardı. Evdeki hizmetlilerin yeni hanımın varlığını bir türlü benimsememeleri ve bunun ona hissettirilmesi bir yana; her ne kadar güçlü ve zengin olsa da sonuçta babası yaşında olan bir adamla evlendiği için kendi sınıfındaki insanların da Bihter’i “trophy wife” imalarıyla hafife aldığını görüyoruz. En ağır darbeler ise elbette ki üvey kızı Nihal’den geliyor- Bihter’in o evde istenmediği, Nihal’in bakışları ve cesaret edebildiği zamanlarda sözleri tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Bihter, Ziyagil köşkünde adeta varoluş savaşı veriyor ve bu savaşı sürekli kaybediyor. Sonuç olarak, yaptığı evlilik sebebiyle maruz kaldığı dışlayıcı tavır onu evliliğinden de uzaklaştırıyor.
Nihal Tek Nefeste Soluverecek Bir Çiçek, Peki Bihter?
Bu noktada Bihter’in Nihal’le olan ilişkisine bir parantez açmak gerek, çünkü üvey kızı Bihter’in çöküşündeki kilit unsurlardan. Nihal, annesiz büyümüş, o yüzden babasıyla sıradan bir baba – kız ilişkisinden daha öte bir ilişki geliştirmiş (Bir başka Elektra Kompleksi!) Babası geç kalınca arayıp “nerede kaldın” şeklinde hesap soruyor, babası onsuz gezmeye çıkınca trip atıyor, babası ondan başka herhangi biriyle ilgilenince kızıyor, küsüyor ve hatta bayılıyor!
Elbette sahneye Bihter’in dahil olması Nihal için büyük bir yıkım, çünkü Bihter kendisinin upgrade edilmiş versiyonu gibi! Kendisinden daha güzel, daha “yaşlı” (babasıyla evlenebilecek kadar yaşlı, ama hala 20’li yaşların tüm güzelliklerine sahip olacak kadar da genç!), daha eğitimli, daha özgüvenli, daha şık ve üstelik aynı sınıfa mensuplar. Nihal, herkese karşı kullandığı, cemiyet hayatının önemli figürlerinden biri olan Adnan’ın prenses kızı olma kozunu Bihter’e karşı kullanamıyor çünkü Bihter (beğense de beğenmese de annesi Firdevs’in şöhreti sayesinde) zaten o cemiyetin çok daha önemli bir figürü!
Hikayenin başında Nihal, Bihter’i kıskanan şımarık bir çocuktan fazlası değilken Firdevs olaya el atıyor ve işler değişiyor. Firdevs kızıyla Behlül arasındaki yasak aşkı fark edince, Bihter’in evliliğini korumak için harekete geçmesi gerektiğini anlıyor: Aşıkları acilen uzaklaştırması gerek. Kızına söz geçiremeyince çözümü Behlül’ü manipüle ederek Nihal’e yönlendirmekte buluyor! Nihal’den masum bir prenses, “bir nefeste soluverecek bir çiçek” yaratıyor. Çok rahat, çok profesyonel! Firdevs’in ustalıklı yönlendirmeleri sayesinde Nihal’in Behlül’e duyduğu çocuksu hayranlık bir anda evdeki herkes tarafından ciddiye alınması gereken gerçek bir aşkmış gibi görülmeye başlanıyor. Behlül bu fırsata dört elle sarılıyor. O da zaten Bihter’in öfkesinden, hırsından ve ihtirasından sıkılmış, artık esaret olarak gördüğü yasak ilişkisinden bunalmış. Çünkü Bihter, karanlık köşelerde bir hayal gibi yaşadıkları gizli aşkı gerçek kılacak somut adımlar atmasını istiyor Behlül’den. “Gidelim,” diyor korkusuzca. “Her şeyi geride bırakıp, birlikte kaçalım.” Bu aidiyet ve adanmışlık Behlül gibi eylemsizliği şiar edinmiş bir adam için çok fazla. Bir kadın için Ziyagil klanının ayrıcalıklı bir üyesi olmaktan vazgeçmek mi? Daha neler.
Peki, yine de hakkını vermek gerek. Bir noktada Behlül gerçekten pişman olup vicdan azabı da çekmeye başlıyor. Yasak aşkın verdiği ekstatik duygu yoğunluğu azalınca, yaptığı şeyin ne kadar etik dışı olduğunu kavramaya başlıyor. Çok da kötü niyetli bir adam değil, Behlül. Sadece çok gamsız ve çok güçsüz. Birlikte büyüdüğü Nihal’in masum sevgisinin altında, amcasının güveninin altında eziliyor. Bihter’le yaptığı hatayı anlayınca bir başka hataya sarılıyor: Nihal. Vicdanını, amcasının kızının ilgisine karşılık vererek rahatlatması çok kolay. Bir çeşit hayır işi gibi. Aldattığı amcasının biricik, masum kızıyla evlenip onu mutlu ederek tüm günahlarını kendince temize çekiyor. Hem zaten, Adnan Ziyagil’in damadı olarak sahip olacakları, yeğeni olarak sahip olacaklarından çok fazla. Gerçekten buna değer.
Gördüğümüz gibi, Behlül’ün Nihal’le olmasıyla ilgili -Bihter dışında- herkesin bir çıkarı var. Hikaye genellikle Firdevs ve Bihter arasındaki gerilim sayesinde gelişiyor ve yönleniyor demiştik. Firdevs’in belki de en önemli gizli ajandası, zamanında Adnan’la evlenerek kendi canını acıtan kızına kendi ilacından tattırmak. Görünüşte Bihter’le Behlül’ü, kızının evliliği kurtarmak ve kendi refahını korumak için ayırdığını sanıyoruz. Ama bunu, Behlül’ü herhangi başka bir kadına yönlendirerek de yapabilirdi! Firdevs ise, Behlül’ün Bihter’in üvey kızıyla birlikte olmasını sağlayarak intikamını kesinleştiriyor! Bihter’i, “ne olur boz bu işi, onlar gözlerimin önünde birbirlerini severken ölüyorum anne, ölüyorum anlasana!” diye ağlatarak önünde diz çöktürüyor Firdevs. Sen beni ezip geçtin, şimdi senin kızının sana yapacaklarını izle bakalım, diyor adeta. Öz kızını hiç acımadan nakavt ediyor. Bihter önünde diz çökmüşken başını okşamak için elini uzatsa da, vicdan azabından mıdır bilinmez, ona dokunamıyor. Aynı anda hatasını anlıyor. Firdevs’in en güçlü olduğu an, aynı zamanda en güçsüz hissettiği an. Kızını kurtarmak için filmi başa sarmaya çalıştığında ise her şey için çok geç oluyor. Kızını ve onunla birlikte her şeyini kaybediyor.
Hikayeye dışardan bakınca, parası için evlendiği yaşlı kocasını evdeki genç adamla aldatan ahlaksız bir kadının çöküş hikayesi gibi duruyor. Peki biz Bihter’i neden seviyoruz? Bihter Ziyagil, bütün o femme fatale görünüşünün altında, aslında annesi tarafından sevgisiz bırakılmış, hırçın, küçük bir kız çocuğuydu ve sevilmek istedi. Adnan’la evlenirken de, Behlül’ün peşinden giderken de sadece sevilmek istedi. Suçlu olduğu kadar da mağdurdu ve aksi gibi davransa da öyle güçsüzdü ki kendi hayatına dair bir etki altında kalmadan verdiği tek karar, belki de kalbine doğrulttuğu tabancanın tetiğini çekmesiydi.
Sanırım Türkiye televizyon tarihinde bu kadar çok katmanlı, bu kadar gerçek, derin bir kadın karakter, ne Bihter’den önce, ne de sonra yazılmadı. Bihter ne iyi ne de kötüydü; ne beyazdı ne de siyah. Hepimiz gibiydi- griydi. İşte bu yüzden çok gerçekti! Tüm güzelliği, stili, karizması bir yana, en çok bu sebepten yıllardır unutamıyoruz kendisini. Huzur içinde uyu, Bihter Kraliçe.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
İLGİLİ BAŞLIKLAR
Türkiye
Aşk-ı Memnu
Bihter Ziyagil
İstanbul
Melih Yöreoğlu
Peyker
Adnan Ziyagil
Aşiyan Mezarlığı
YAZARLAR

Ayşe Burçak Tuğrul
Yazar - 20'lik

20'lik
20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.
İLGİLİ OKUMALAR