Akıllı şehir kavramı IBM tarafından bulunmuş. 2008 küresel ekonomik krizinden sonra IBM, Smarter Planet Initiative projesi kapsamında “akıllı şehirler” kavramını ortaya atıyor. 2009 yılından itibaren de akıllı şehir kavramı, çoğu IBM’in müşterisi olan devletler tarafından sıkça kullanılmaya başlıyor.
Akıllı şehirler, veri ekonomisinin yükselmesiyle paralel olarak popülerleşiyor. Devletlerin şehirlerin altyapısındaki teknolojilerin verisine sahip olma ve ondan fayda yaratma isteğine çok iyi cevap veriyor. Zaten şu an başarılı olan akıllı şehir projelerine şöyle bir bakıldığında, büyük bir çoğunluğunun otoriter rejimler altında icra edildiğini görecekseniz. Şehirler akıllı oldukça ürettikleri veri artıyor, böylece devletler daha da akıllı olup kontrol güçlerini arttırıyor.
Elbette, akıllı şehir kavramının bir sürü kökeni var. Fransalı mimar La Corbuiser’in 1930’larda ortaya attığı ville radieuse (parlak şehir) fikri, şehirlerin insan vücudunun şekli baz alarak, baş, omurga, eller ve bacakları oluşturacak sokak planlamasıyla düzenlenmesi gerektiğini savunuyordu. Bu fikir hiçbir zaman tam uygulanamadı. ABD'de şehirlerin güzelleşmesinin kamusal fayda sağlayacağı ve hayat kalitesini arttıracağı düşüncesine dayanan city beatiful (güzel şehir) fikri ortaya çıktı. Bu nedenle 20.yy başında ABD şehirlerinde parkların, meydanların ve “recreational spaces” dedikleri yeşil düzlüklerin arttığı görülür. Son zamanlarda ise 15-dakikalık şehir kavramı küresel ölçekte ilgi çekti. Okul, iş, alışveriş ve parkların 15 dakikalık yürüme veya bisiklet mesafesinde olması gerektiği kentsel planlama yaklaşımı Paris, Madrid, Milan, Ottawa ve Seattle’da uygulanmaya çalışıyor.
Aslında her jenerasyon kendi kentsel hayalini yaratıyor. Akıllı şehirler de içinde bulunduğumuz Kırılım Çağı’nın bir getirisi. Her şeyin verileştirilerek kontrol edilebildiği o postmodern hayalin bir çıktısı. Projeler işte tam da bu yüzden başarısızlığa uğruyor.
İki örnek üzerinde duracağız. İlki Toronto’nun Sidewalk Lab ile yürüttüğü Quayside projesinin iptal edilmesi. İkincisi de Kenya’nın Konza City projesinin bekleneni gerçekleştiremeyerek yatırım eksiği ile rafa kalkması.
Toronto ile başlayalım.
Kanada’nın öncü emlak projesi Waterfront Toronto, Ekim 2017’de Alphabet’in kentsel inovasyon şirketi Sidewalk Labs ile Toronto’nun göl kenarı mahallesi Quayside’ı akıllı mahalle hâline getirmek için anlaştıklarını açıkladı.
Yaklaşık 80 km²’lik devasa bir alanda 5 bin insanlık bir mahalle olması planlanan Quayside projesinin GSYİH'si yüksek olan diğer ülkelerin şehirleri için yeni bir kavramsal model oluşturması bekleniyordu. Çin’deki (Wuhan) ve Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki (Masdar City) sensörlerle kaplı akıllı şehirlerin demokratik ülkelerde de gerçek olabileceğini kanıtlayacaktı.
Sidewalks’ın son model teknolojilerle kent hayatını “optimize” eden çözümleri, şehir deneyimini iyileştirecekti. Robot taksiler, ısıtmalı kaldırımlar, otonom çöp toplatıcılar ve parktaki banktan yaya yoluna kadar her şeyin verisini toplayabilen dijital katmanlar fikri, tekno-optimistler için bir rüya demekti.
Fakat Quayside projesi ilk günlerinden itibaren Torontoluların büyük tepkisi ile karşılaştı. Projenin başlamasından bir sene sonra, Ekim 2018’de danışmanlarından biri olan Dr. Ann Cavoukian’ın istifa etmesi, ve neden olarak veri gizliliği konusunda Sidewalk ile “taban tabana” zıt olduğunu söylemesi projenin geleceğini belirsizliğe sürükledi.
Aslında Torontolular, Dr. Cavoukian ile aynı nedenlerden dolayı Quayside projesine ısınamadılar. Kanada’da özel şirketlerin kamusal alanları kontrol etmesi ve kontrolsüz bir şekilde veri toplamasına karşı ABD'ye oranla daha büyük bir antipati var. Bunun bir sebebi Kanada’nın sosyal haklar konusunda daha köklü bir geçmişe sahip olması, diğer bir sebebi de Kanada’nın yapay zeka etiği alanında son derece dikkatli ve detaycı olması.
Öyle ki Kanada’nın Quayside projesinin onaylanmasından 10 gün sonra yürürlüğe soktuğu yapay zeka etiği beyannamesi “The Montreal Declaration for a Responsible Development of Artificial Intelligence” verinin nasıl toplandığı, kullanıldığı ve satıldığının transparan bir şekilde kullanıcı ile paylaşılması gereğini şart koşuyor.
Bütün bunlardan sonra Sidewalk Labs Direktörü Daniel Doctoroff, pandeminin başlarında, pandemiyi neden göstererek $900 milyonluk Quayside projesine devam etmeyeceklerini açıklıyor.
Pandemi sürecinde Waterfront Toronto yeni bir vizyon ve paydaş arıyor. Geçen haftalarda Quayside 2.0 projesinin detayları açıklandı. Quayside’ı son model akıllı bir şehir yapmaktansa bol yeşillikli, (sensörsüz) yaya yollu tatlı bir mahalleye çevirmeye karar verdiklerini açıklayan Waterfront Toronto’nun bu kararı son yıllarda teknolojiye olan yaklaşımın bir izdüşümü olarak değerlendirilebilir.
Steve Jobs’un iPhone’u tanıttığı 2007-2016 yılları arası dönemi bir tekno-optimizm dönemi olarak tanımlarsak, 2016 sonrasında teknolojinin zararlarını yavaş yavaş farkında vardığımız ve “kontrol edilmesinin” önemini anladığımız teknoloji şüpheciliği dönemi olabilir. Quayside projesi de bu devir değişimlerinin mükemmel bir örneği olarak değerlendirilebilir.
Gelelim diğer örneğe, Kenya’nın Konza City projesi.
IBM’in akıllı şehirler kavramını ortaya atmasından bir sene sonra 2008 yılında, çölün ortasında “Silicon Savannah” diye tabir edilen Konza City projesi başlıyor. Afrika’nın en planlı şehri olacağı iddia edilen Konza City kıtanın ilk akıllı şehir kurma teşebbüsü. Daha sonra, Nijerya Eko Atlantic City, Ghana Hope City, Ruanda Kigali Innovation City ve Senegal Akon City ile Kenya’nın vizyonunu takip etti.
Konza City projesi ilk başladığında, 100 bin kişiye iş imkânı sağlaması ve Kenya ekonomisinde yılda 1 milyar dolar gelir getirmesi bekleniyordu. İlk etapta projeyle 150 tane uluslarası şirketin ilgilendiği biliniyor. Bu şirketlerin aralarında Hindistan'dan Shapoorji Pallonji Grubu, Samsung, Research In Motion, Google, Craft Silicon ve Telemax Technology Corporation gibi alanında öncü kurumlar da bulunuyor.
Fakat bir süre sonra evdeki hesabın çarşıya uymayacağı ve Konza City’nin hayallerinin gerçekleşmeyeceği belli oluyor. Kenyalı ekonomist Kwame Owino'ya göre başarısızlığın temel nedeni, planlamadaki büyük açıklar. Kenyalı gazeteci Parselelo Kantai ise sorunun McKinsey ve IBM gibi uluslarası şirketlerin Afrika kıtasına yukarıdan inme “vizyonlar” satarak kâr elde etmeye çalışmaları ama altını dolduramamaları olduğunu söylüyor. Kenyalı Alecis Teyie’ye göre ise küresel danışmanlık şirketlerinin “strateji” ve “vizyon” kisvesi altında uzun planlama dökümanları sattığını ama asıl uygulama evresi ile katiyen ilgilenmediklerini söylüyor. Afrika’da da McKinsey’in strateji dokümanında yazanı harfi harfine uygulayacak altyapı olmadığı için Konza projesinin başarısız olduğunu anlatıyor.
Yani Konza City’nin başarısızlık nedeni Quayside ile oldukça benzer. İki tamamen farklı coğrafya, kültür ve ekonominin ürünü olsa da Quayside ve Konza City örneklerinin birbirinden öğreneceği çok şey var.
İlk olarak, bir şehri akıllı yapmak ile sıfırdan akıllı şehir kurmak birbirinden farklılar. Bir şehri akıllı yapmak, o şehrin teknolojilerinden, girişimlerinden ve altyapılarından yararlanarak optimize dijital çözümler sunmak demek. Bence buna iyi bir örnek İstanbul’daki elektrikli scooter atılımı olabilir.
Fakat akıllı bir şehri sıfırdan kurmak, genelde o şehri iyi tanımayan uluslararası kurumların büyük vizyonlarına ve iddialı beklentilerine ortak olmak demek. Quayside’ın Sidewalk Labs ile ortaklığı yürümediği gibi sonunda Konza City’de McKinsey ile yolları ayırıyor. Yani şu ana kadarki akıllı şehir projelerinden çıkarılacak bir ders varsa o da; şehirleri yerel bilgi ve deneyimle akıllılaştıralım. Şehirler biraz da analog ve dağınık güzel.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
İLGİLİ BAŞLIKLAR
şehir
La Corbuiser
Paris
Madrid
Milan
Ottawa
Seattle
Toronto
Kenya
Konza City
Kanada
Waterfront
NEREDE YAYIMLANDI?
Akıllı şehirler hakkında düşünürken atladıklarımız, bir şehri akıllı yapmakla akıllı şehir kurmak arasındaki farklar.
12 Oca 2023

YAZARLAR

Hale Ceren Zeytinoglu
Başlangıç Noktası Lideri

Kırılım Çağı
Teknolojinin sosyal ve çevresel sorunları nasıl çözebileceğine dair tartışmalara aşinalığın olsun. Her ayın 2’inci ve 4’üncü Perşembe günü, yeni bir disiplin olan teknoloji sosyolojisine dair her konuyu burada yakalayabilirsin.
İLGİLİ OKUMALAR