🎀 Barbie: 1959'dan 2023'e rüya evinde yaşam

Hi, Barbie! 🎀 Mamma Mia ve Dark Knight'ın aynı anda yayınlandığı 2008 yazından beri böylesine ikilik yaratılarak konuşulan bir promo dönemi daha olduysa inanın ben hatırlamıyorum. O nedenle bugün, şanlı 21 Temmuz 2023 Cuma günü, geçtiğimiz salı günü katılma şansına eriştiğim Barbie The Movie galasında izlediğim o™️ film üzerine yazacağım. Oppenheimer bir süre daha bekleyebilir.
Öncelikle yazıyı spoiler'lı ve spoiler'sız kısımlar için ikiye ayıracağımı bir belirteyim. Lütfen içler rahat olsun, bu editör kız böylesine bir deneyimi hiç edecek değil. Açıkçası Barbie'nin pazarlama ekibini kutladığımız her paylaşıma hak vererek, tüketim toplumunun böylesine merkezine yerleşebilmekten utanarak, izlerken ait hissettiğim bir gerçekliği görmekten heyecanlanarak yazıyorum bu yazıyı. Tanıyan arkadaşlarım bu denli Barbie yükselmelerime şaşırmış olabilir, bildirmek isterim ki bence Marx'ı yüz üstü bırakmış değilim—birazdan açıklayacağım durumlar heyecanımı hakikaten açıklayacak gibi hissediyorum.
Gerwig sineması: Hollywood'da feminizm derken?
Barbie filminin çıkacağını ve yönetmeninin Greta Gerwig olacağını öğrendiğimde heyecanımı kontrol etmek için fragmanları izlememeye karar vermiştim. İzlemekten keyif alacağımı biliyordum ama TikTok'ta Barbie'nin lezbiyen olduğu söylentilerine kadar o kadar da heyecanlandığım bir olay değildi—kuir bir kadın olarak tercihlerimi Bratz'lerden yana kullanıyordum. Beyaz feminist suçlamalarını da kabul etmeyeceğim, yalnızca bu katı kapitalist dünyamızda kadın temsilleriyle kendi ayrıcalıklı alanlarımda gizlice anlam bulmaya çalışıyorum.
Barbie'lerimle anılarım bazı aile üyelerimin onları birbirleriyle seviştirirken beni yakalaması üzerine şekilleniyor. Kıyafetlerine bayılırdım, incecik belleri ve incecik bacaklarının beni ne kadar etkilediğini farkında olmadan onlara sahip olmak için imrenirdim ve kesinlikle Ken'lerle ilgilenmezdim. Aile üyelerinin beni yakalaması da Sapphic dünyamı asla engellememişti.
Pembe, plastik ve ince belli
Barbie'ye veya pembe rengine karşı bir kastım yok zira diğer kızlar gibi olmaktan gurur duyuyorum. Yalnız yukarıda Bratz övdüm; yeme bozukluğu teşhisine sahip biri olarak 2000'lerin başındaki Barbie temsilleri nedeniyle tetiklendiğimi hafiften itiraf ettim; toplumsal cinsiyet eşitliği ve Marksist feminizm üzerine kendimi geliştirmeye çalıştığım hemen anlaşılan bir gerçek.
Şunu anımsıyorum: Barbie, neredeyse Louisa May Alcott'ın Küçük Kadınlar'ı gibi kadınlığa ait görülenlerin kutlandığı bir yer olarak kalmış aklımda. 2000'leri çok sevsem de o denk geldiğim dönem yüzünden bana eksik veya yetersiz hissettiren her şeyi geçeceğim bu filmin hatrına, zira hayalimde kuirliğimden veya hetero-patriyarkaya olan kızgınlığımdan beslenebileceğim bir Barbie gerçekliği olacağına hâlâ inanamıyorum.
O nedenle bu yazının esas konusu şu: Aklımızda tek tip vücut tipi, saçma sapan incelikteki beli ve bütün beyaz güzellik standartlarını kutlayan Barbie nasıl oldu da kuir bir kadını heyecanlandırabildi? Tamam, benim üzerimden de kâr etmelerinin tek yolu buydu zaten, onu unutarak yazmıyorum bunları. Zaten bu üretimleri de bunu unutmadan tüketmeyelim ama kuir bir genç kadının 2023'te çocukken oldukça temsil edilmemiş hissettiği bir evrende heyecanlanabilmesi bana hafif iyi geldi.
18 Temmuz 2023 Salı günü Barbie'nin galasına hızlı moda üreticilerinden birinden aldığım Barbie filmi için üretilen pespembe saten pijamayı giydim, yüzüme taşlarımı yapıştırdım ve gökkuşağı bayrağını alıp gittim. Salonda oturdum, çoğu şeye kalabalığın aksine tek başıma güldüm, bazı detaylara kafamı fazlasıyla taktım ve oradan "Umarım kız çocukları bunu izler," diyerek çıktım.
Barbie galasından bir anı, sağ ve sol köşede Fanon editörü
Açıkçası o geçirdiğim 1 saat 54 dakikada plastikten yapılmış bir temsili değil, Barbieland ve kendi patriyarkal gerçekliğimiz arasındaki ikiliğin başına gelebilecekleri görmeyi sevdim. Stereotipik Barbie ve Barbie'yi oynayan kadın temsilleriyle aralarındaki ilişki üzerinden kurulan durum komedisini sevdim. Jenerasyonlar arası içselleştirilmiş mizojininin dayanışma ağlarına kapitalizm eleştirisi üzerinden sızışını görmeyi sevdim.
⚠️ Bu paragraf spoiler'lı olabilir: Barbie'nin ilk somut kurtuluşunun onun yaratıcısı Ruth'un elinden geçişini sevdim. Patriyarkal düzen Sapphic adalarımıza sızarsa bundan nasıl kurtulabileceğimizi görmeyi sevdim. Barbie'nin Ken'le ilgilenmeyişini sevdim. Feminizm temsilinin erkek düşmanlığı olmadığına odaklanma zorunluluğu hissedilmemesini sevdim. Yalnız biyolojik determinist kadınlık tasvirlerini sevmedim. Barbie'nin ancak selülitlendiğini fark edince sorun çözmek zorunda hissetmesini sevmedim. Ken'lerin beni tetikleyişini sevmedim. Barbie'nin zaman geçtikçe stereotipik kıyafetlerinden vazgeçişini zorunlu bulmak istemedim. Barbie'yi ulaşılması zor güzellik standartlarını övdüğü için eleştiren Sasha'nın pembeyi benimsemesine sevindim ama Barbie-core olmadan da oraya ait hissetmesini isterdim.
Buradan sonrasında spoiler yok, son izlenimlerim var: Yine de sanıyorum o salonda kocaman ekrana bakıp güldüğüm her andan keyif aldım. İçerde cis-het'lik atadığım çoğu kişinin sıkıldığını tahmin ettiğim anlarda "İşte beklediğim gerçeklik," hissine yaklaşmak bana yalnız hissettirmedi. Barbie'nin artık sadece tektipleştirilmiş estetik anlayışlarına sıkışmadığı bir yeri görmek; dopdolu salondan patriyarkayla dalga geçen bir yapımdan çıkmak; bütün bunlar olurken üzerimde reddetmem gerektiğini düşündüğüm pespembe bir pijama takımla çıkmak şimdilik bana iyi hissettiriyor. Bugün bunu kutluyorum. Yine milyonlarca dolar kârına sebep olacağımız bir sistemi değil; heyecanlanabildiğimiz canon'ların gelişini görmeyi övüyorum.
Sonuç olarak şöyle bir noktadayım: Allan, Barbie'ler kadar olmasa da bütün Ken'lerden daha çok ilgimi çekiyor. Heteroseksist patriyarka ve neoliberal kültür olmadan kurtuluşa adım atabileceğimizi bir Hollywood yapımından ilhamlanarak hissedebilmek hoşuma gidiyor. Karşı olduğum şeylerin başlangıç noktalarını överek çözüm aramıyorum ama yaygın akım temsillerinde Reddit'çi heteroseksüel natrans erkeklerin Oppenheimer ilgisini bu kadar tetikliyor olmaktan keyif alıyorum. Lezbiyen bir Barbie geçtiğimiz gün 2023 yapımı Barbie'yi izledi ve o salondan umutla ayrıldı. Şimdilik buna odaklanacağım.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
YAZARLAR

Fanon
Fanzin kültürünü dijitale taşıyan Fanon, popüler kültürle ilişkili konuları her hafta çarşamba günü 18.00’de ele alıyor.
İLGİLİ OKUMALAR