Belgelerle Adana’nın Kurtuluşu 1922

Yazı: Mehmet Ö. Alkan
Adana’nın Kurtuluşu’nun 100. Yılı için, Kurtuluş Savaşı’nda Adana - Adana’nın Kurtuluşu - Belgeler adıyla hazırladığım kitaptan Adana’nın Kurtuluşu ile ilgili üç belgeyi paylaşmak istedim. Bunlardan ilki savaş sürerken, Bütün Türk Milletine ve Türk Askerlerine Vaziyetimiz ve Cihan Vaziyeti -Hakkında Talimat- adıyla 1920’de Adana’da, Sevr Anlaşması sonrasında basılmış ve büyük ihtimalle ilk kez yayınlanan, adeta Adana’nın Kurtuluş Manifestosu diyebileceğimiz nitelikteki kitapçıktır. Diğeri Adana’nın kurtuluş günü olan 5 Ocak 1922’de Adana’da, kurtuluşu kutlamak için kırmızı mürekkeple basılmış Yeni Adana gazetesidir. Üçüncüsü de Mustafa Kemal Paşa’nın Adana’nın kurtuluşu ile ilgili yayınladığı ve Yeni Adana gazetesinde 9 Ocak 1922’de basılan beyannamedir.
Bütün Türk Milletine ve Türk Askerlerine Vaziyetimiz ve Cihan Vaziyeti Hakkında Talimat
[Mühür]
Kırk Birinci Fırka KumandanlığıYeni Adana Matbaasında Tab Olunmuştur
1336 [1920]
Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi
Kayıt No: A126437
Yer No: A. VIII/9523
Sicil No 255.7.2/19/12379
Hediye: İzzeddin Derbend 2019
Bütün Türk Milletine ve Türk Askerlerine Vaziyetimiz ve Cihan Vaziyeti
-Hakkında Talimat-1-(el-İslâmü yaʻlû ve lâ-yuʻlâ aleyh) [İslâm yücedir ve ona galip gelinemez] mantûkunca Hilâfet-i İslâmiye ancak istiklâliyetle pâyidâr olabilir. Bir millet kendi hududu dâhilinde kendi ahkâm-ı diniyesine ve kendi mahkemelerine ve kendi servet-i maliyesine ve kendi kuvve-i askeriye ve zabıtasına velhasıl umur ve icraatına başkasının müdahalesi olmaksızın tamamen ve bizzat kendisi sahip ve hâkim olursa o millet müstakil olur. Ve o millet ancak bu istiklâliyetle yaşar.
2-Garp devletlerinin başta İngiltere olduğu halde bize imza ettirmek istedikleri sulh muahedenamesinin istiklâl-i milliyemizi tamamen mahv ve izale etmekte olduğu ve bu muahedeye vazʻ-ı imza edersek memleketimizdeki milyonlarla ahali-i müslimenin kıl kabîl gayrimüslim unsurların taht-ı esaret ve mahkûmiyetinde kalarak beş on sene sonra fakr ve sefaletten ve aczden ve adem-i istiklâlden mahv ve muzmahil olacaklar ve İstanbul’da padişah ve halife ve bunun hükümeti oturduğu halde Müslümanların bu mahv ve fena politikasından(s. 1)
kurtulamayacaklardır. Çünkü bir kere frenkler muahedeleri mûcebince jandarmamızı kendi ellerine alıyorlar. Ve maliyemize kontrol koyuyorlar. Paramıza ve varidatımıza tasarruf edemeyeceğiz. Memleketin asayişinde ecnebi zabitleri hâkim olacaklar. O halde hangi varidatımızı Müslümanın hayrına sarf edebiliriz? Zulüm ve gadre uğrayan hangi Müslüman kime derdini anlatabilecek?
3-Mütareke zamanı düşman ordularıyla istila edilmiş olan memleketleri tekrar almak istemiyoruz. Yalnız ahalisi ekseriyetle Türk olan yerlerin Türklerin istiklâliyetle yaşamasını istiyoruz. Bunun için bizim bir hudud-ı millimiz vardır. O da malumdur:
Edirne, İstanbul, Aydın, Hüdavendigar, Kastamonu, Konya, Ankara, Adana, Antalya, İzmit, Eskişehir, Sivas, Halep, Diyarbakır, Van, Musul, Bitlis, Mamuretülaziz, Azerbaycan, Erzurum ve Trabzon vilayetleridir. Buralarda Türkler, Rum ve Ermenilerden on defa daha fazladır. Haksızlığın derecesine bakılsın ki İzmir’de biraz Rum bulunduğundan ekseriyetin Müslümanlarda bulunduğu halde İngilizler bu vilayeti Yunanistan’a veriyor ve beş sene sonra ancak ahalisinin ârâsına müracaatı şart koyuyor. Halbuki (ve len terzâ anke’l-yehûde ve le’n-nasârâ hattâ yettebiʻu milletehüm) âyet-i kerimesinden anlaşıldığı veçhile Yunan idaresinden beş sene sonra orada ne kadar Müslüman kalacak? Niçin bugün ahalinin reyine müracaat edilmiyor da beş sene sonraya talik ediliyor?
4-İngilizler bizi Mısır gibi, Hindistan gibi, Tunus Beyliği gibi yapmak istiyorlar, bu memleketlerin halkı istiklâliyetlerinin İngiliz ve Fransızlar tarafından alınmış olduğundan memleketlerinin en zengin (s. 2)
ve mamur kısımlarından İngilizler istifade ediyor. Memleketler halkı asıl sahip oldukları halde bundan mahrum kalıyorlar, çünkü müstakil değildirler. Halbuki bu memleketlerin derebeyleri ve hıdivleri vardır. Ve onların da hükümetleri ve meclis-i mebusanları vardır. Fakat hiçbir hükümleri yoktur. Buralarda hâkim olan İngiliz ve Fransızlardır. Bu memleketler tamamen ecnebi boyunduruğu altındadırlar. Bunun için buraların halkı bugün istiklâliyetlerini kurtarmak için komiteler, teşkilatlar yaparak istiklâllerini kurtarmak için düşmanlarıyla uğraşıyorlar, çalışıyorlar ve yakında muvaffak da olacaklardır. Mısırlılar İngilizlerden istiklâllerini kurtarmış bulunuyorlar, Mısır’ın kadimkâr ahalisi İngilizlerin bî-aman silahlarına karşı büyük bir iman ile göğüs gererek ve çakı, bıçak, topuzlarla mukabele ederek istiklâlleri uğrunda ölümden çekinmediklerini göstermişler ve haklarını teslim ettirmişlerdir. Hint Müslümanlarında da dehşetli ve vâsi galeyan ve İngiliz aleyhtarlığı vardır. Hindistan’da Müslüman olmayan Mecusiler bile İngiliz istibdadından kurtulmak ve müstakillen yaşamak için Müslümanlarla müttefikan İngiliz aleyhine kıyam ve ihtilal teşkilâtına iştirak etmişlerdir. Çünkü halkın gözü açılmıştır, istiklal ne demektir anlamıştır. Avrupa’da da memleketlerin murahhasları ve heyetleri vardır. Bütün Müslüman milletler bugün hilâfet-i İslâmiyeye muavenete azim ve karar etmişlerdir. Hilâfet-i İslâmiye aleyhinde İngilizlerin irtikap ettikleri hıyanetleri bütün dünya Müslümanları protesto etmektedirler. İngilizlere karşı düşmanane vaziyet alarak teşkilât-ı milliye ve diniyelerini tevsi etmektedirler. Küre-i zemin üzerinde üç yüz elli milyon Müslüman yaşamaktadır. Şimdiye kadar olduğu gibi Hristiyanlar silah (s. 3)
kuvvetiyle ve cebirle bu kadar cesim İslâm milletlerini artık ezemeyeceklerdir. Biz ise bugün hamdolsun müstakilen yaşıyoruz. (zâlike fazlullâhi yüʼtîhi men yeşâ) [Bu Allahın bir lütfudur dilediğine verir] istiklâlin kadir ve kıymetini bilelim. İstiklâliyeti muhafaza için teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisi’nin evâmirine ve bu meclisin hükümetinin tebliğine kemâl-i hürmetle itaat edelim ve bizi kurtaracak yolun yalnız bu yol olduğunu bilelim.
5-İngilizler işte bu bizi esarete giriftar edecek olan sulh muahedesini İstanbul Hükümetine imza ettirmişlerdir. Halbuki İstanbul Hükümeti böyle bir muahedeyi Millet Meclisi görmeden kabul ve imza etmiştir. İmza etmek hak ve salahiyetinde değildir. Muahede şeraitini asıl millet yüklenecektir. Millet bilmelidir ki bu muahede; Milleti ecnebiye, gayrimüslime esir etmek için yapılmıştır. Böyle bir muahede imza edilince millet malına ve canına ve dinine veda etmelidir. Onun için muharebeye devam ediyoruz. Onun için sulh olmuyor ve bu muahede hakk-ı meşru-ı milliyemizi tanıyacak surette tadil ve tashih edilinceye kadar muharebe ve mukavemete devam edeceğiz. Zira etmediğimiz takdirde hakk-ı hayatımız mahvolur.
6-İngilizler İstanbul’a yerleşmişlerdir. Padişah iradesinden mahrumdur. İngilizlerin 16 Mart’ta ve bundan sonra İstanbul’da yaptıkları mezalim ve fecâyii acaba bilmeyen kaldı mı? Doğru söyleyen gazeteleri kapattılar, birçok masum askerlerimizi ve zabitlerimizi karakollarında basarak yataklarında öldürdüler. Meclis-i Mebusanımızı kapattılar. Azasından birçoğunu ve milletin (s. 4)
hakkını arayan birçok ileri gelen zevatı dipçik darbeleriyle sürükleyerek hapsettiler ve Malta Adası’na caniler gibi nefyettiler. Hâlâ birçok masumlar sürgündedirler. Menfi-ler miyanında şeyhülislâmlarımız bile vardır. Bittabi bu ahvalden padişah da dehşet içinde kaldı. Çünkü İngiliz zırhlılarının büyük topları padişahın sarayına çevrilmiş duruyor. Evvelce Meclis-i Mebusan tarafından getirilen namuslu hükümet ricâlini İngilizler kovdular, yerine kendilerinin anlaştığı Ferit Paşa’yı getirdiler. Ferit Paşa ve arkadaşları İngilizlerin adamıdırlar. İzmir’e Yunan girmesine ses çıkarmayan Ferit Paşa ve arkadaşlarıdır. Bu adamlarda hamiyet, din ve millet muhabbeti yoktur. Bunların kimi İngiliz rüşvet paralarıyla hareket eder. Kimi de sırf bu rezil vaziyette hükümet diye hareket ederler. İşte bu Ferit Paşa ve arkadaşları padişahı meşgul eden yalandan fetvalar, beyannameler yazdılar. Öteye beriye gönderdiler, Büyük Millet Meclisini asi gibi gösterdiler, saf ahaliyi aldatmaya, esarete alıştırmaya ve sulh muahedenamesini kabul ettirmeye uğraştılar. Memlekette Müslümanı Müslümana kırdırdılar. Fesat çıkardılar. Bunlara karşı cumhur ulemamız tarafından neşredilen fetâvâ-yı şerifeyi kemâl-i dikkatle okumak lazımdır. Cahil ve gâfil halkın bazısı bunlara kanarak isyan ettiler ve tedip olundular. İşte Düzce ve Yozgat ve Konya vukuatları bunlardan ileri gelmiştir. Ferit Paşa Hükümeti nihayet milleti kırdırmak politikasında devam edemedi hükümeti ki mecbur oldu, şimdi İstanbul’da yeni hükümet vücuda geldi. Bakalım bu hükümetin icraatı ne olacak. (s. 5)
Ne olursa olsun milletimiz Allaha güvenerek ve hak ve imanına sığınarak en nihayet istiklâliyetini herkese tanıtacağından emindir ve şimdiye kadar millet aleyhine bu kadar fesatlar yapan Ferit Paşa ve hükümetinin sükûtu milletin muvaffakiyetine bir büyük delildir.
7-İngilizler Harb-i Umumiden mağlup çıkan milletlerin hepsine yani Almanya’ya, Avusturya’ya ve Bulgaristan’a da böyle muahedeler imza ettirdiler. Fakat milletlerin hiçbiri bu muahedeleri kabul etmiyor. Her tarafta muharebeler devam ediyor. Rusya ahalisi köylünün ve fukaranın hukukunu muhafaza için iki seneden ziyadedir İngiltere ile muharebe ediyor. Her tarafta galip geliyor. Bu Rusya galibiyeti yavaş yavaş Avrupa’ya sirayet ediyor. Avrupa’da da zaten Almanya, Avusturya ve Macaristan ve Bulgaristan bu İngiliz muahedelerinden ezilmekte olduğundan yakında bunlar da Ruslarla birleşecekler ve frengistana yürüyeceklerdir. Zaten İngiliz ve Fransız ve İtalyan memleketlerindeki fakir amele veya köylü halkı da hükümetin idarelerinden memnun değillerdir. Çünkü bu hükümetlerin idareleri fukarayı ezen ve yalnız zengini düşünen bir idaredir. O memleketlerin ekseriyet ahalisi de sosyalistlik teşkilatını ileri götürerek hükümetlerine isyan etmeye hazırlanmıştır. İşte böyle Rusların da yardımıyla bu İngiliz ve Fransız hükümetleri yakında yıkılacak ve bunların zenginleri böyle başka memleketleri kendi esaretlerine almak politikasından külliyen mahrum edileceklerdir. Yakında Avrupa’da büyük tahviller ve inkılaplar olacaktır. Köylü ve fukara eline geçirecektir. Biraz sabır ve çabuk mukavemet lazımdır. Beş altı aya kadar Almanya ile (s. 6)
Fransa arasında yeniden muharebe yapılacağı Atina’dan mevsûk haberlerden ve Avrupa gazetelerinin mütalaasından anlaşılmıştır. Çünkü Almanya’ya imza ettirilen Versay Muahedesi yapılır şey değildir. Almanlar bu muahedeyi zorla imza ettiler. Fakat icra etmiyorlar. Çünkü edemiyorlar. Bundan dolayı yakında bunu yırtıp atacaklar ve yeniden muharebe olacaktır. Bunun için yeni Fransa reis-i cumhuru bu muahedelerin tadil ve tashihi lüzumunu son Fransa Meclis-i Millisinde beyan etti bu meyanda Türkiye hudutlarının tashihini ve muahedemizin tadilini ve bu bâbda kendisinin İtalya ile hemfikir olduğunu dermeyan etti. Şimdiye kadar Fransa böyle bir şey söylememişti. İtalya ise daha bidayetten beri muahedemizin aleyhindedir. İngilizler yalnız Mısır ve Hindistan ile değil kendi memleketinin büyük parçası olan İrlanda ile de fevkalade meşguldür. İrlandalılar İngilizlerden ayrılmak ve müstakil olmak istiyorlar. Aynı zamanda bütün İngiltere ameleleri muharebe aleyhinde olmak üzere İngiliz hükümetine karşı kuvvetli ve müttehit bir heyet teşkil etmişlerdir. Bu İngiliz hükümetinin muharebe etmesine katiyen mânidirler. Bu ameleler zenginlerin ve lortların servetlerini artırmak için artık muharebe icrasını kabul etmemektedirler.
8-İngilizler ve Fransızlar İslâm’ın ve bizim büyük düşmanımızdır, çünkü İngilizlerin en büyük serveti Mısır ve Hindistan’dır ki Müslüman memleketleridir. Fransız dahi Cezayir, Tunus ve Fas gibi Müslüman memleketlerinden başka şimdi bizim memleketimizin de en güzel yerlerini almak istiyorlar. Bütün âlem-i İslâm’ın halifesi bizim hükümdar (s. 7)
ve padişahımızdır. Bütün Müslümanlar halifeye bağlıdır. Onun için İngilizler Müslümanların başını mahvetmek, kuvvetten düşürmek, bunu kendi ellerine almak istiyorlar. Ta ki diğer Müslüman memleketleri yerlerinden oynamasınlar. İngilizler esaretteki askerlerimizin gözlerini kör etmişlerdir. Esaretten gelenler bilirler. İngilizler İstanbul’da bir Şeyhülislâmımızı bile dipçik darbesi altında menfaya göndermişlerdir. Zavallı Şeyhülislâm orada ölmüştür. Diğer nâzırlarımızı, mebuslarımızı, kumandanlarımızı da Malta’ya gönderdiler, zabitleri ve neferleri öldürttüler. Padişah bunların hiçbirine hiçbir şey yapmadı. Hükümet de Ferit Paşa Hükümeti idi. sesini bile çıkarmadı ve bazı memurlar bu fenalıkları yaparken İngilizlere yardım bile ettiler. İşte bu fetvaları, bu beyannameleri gönderen saf köylünün ahlakını bozarak Büyük Millet Meclisine karşı isyana teşvik eden bu memurlardır, bu İstanbul Hükümetidir.
Dinini, namusunu, memleketini seven bunlara hiç kulak asmamalı ve nerede görürse bunları kulağından tutarak hükümete jandarmaya haber vermeli, göstermeli; Bazen bu müfsitler hoca kıyafetine de girerler, Kurandan, hadisten bahsederler. Ahaliyi aldatmakta şeytanlık ederler. Zinhar kulak asılmamalı bu söylediklerimizden mâadâsı milletin mahvına ve zararınadır, yalandır, fesattır. Bu Büyük Millet Meclisi rey ve intihabıyla toplanmış bir içtima-ı ümmettir. (yedâhü maʻa li-cümletin) tebşiri pek yakında tecelli ederek avn ve nusret-i ilahi ile davamızı kazanacağız ve istiklâlimizi kurtaracağız ve ondan sonra kendi memleketimizde rahat ve mesut yaşayacağız. “ve’l-âkıbetü li’lmüttakîn” [akıbet müttakîlerindir]. (s. 8)
5 Kanun-ı Sani 1338 Sevgili Adana Mülhakatatının Tamamen Anavatana İltihak Ettiği Bir Gündür Bugün Adana’nın Milli Bayramıdır. Bu Mesut Günlerin Uğrunda Şehit Olan Kahramanların Ruhuna Binlerce Fatiha, Sağ Kalanlara Binlerce Minnet ve Şükran.
Sağ Kutu: Yeni Adana Bütün Kari’e ve Karilerini (erkek ve kadın okuyucularını) Tebrik Eder.
Sol Kutu: Henüz İşgal Altında Bulunan Memleketlerimizin Tahliyesini Allah’tan Niyaz Ederiz.
İstiklal
1334 Kanun-ı Evvel’in yirmi birinci günü, Kaymakam Romieu kumandasındaki Ermeni gönüllülerinden mürekkep bir kıta-i askeriye Adana’mızı işgal etmişti.
Bu tarihten sonra asırlardan beri gölgesinde kaygısız, mesut yaşadığımız bayrağımız yavaş, yavaş üful etti. Her gün dert, matem arttıran boğazlarımızı tıkayan binlerce ıztırap ve elem içinde kıvrandık. Bunların günahı kime ait olursa olsun şüphesiz ki bu ıztırabı, bu acıları biz çekiyor, biz tadıyorduk.
Bir gecesi asırlar gibi, uzun devam eden o zamanlarda, bir defa daha anladık ve gördük ki istiklaline malik olmayan milletler ne kadar bedbaht, ne kadar kara talihlidirler.
Bütün şetamet ve levnini tarihe terk ettiğimiz o azap ve ateş dolu mazi; bugün bizden ebediyen uzaklaşmış, arkasında kıskanç, istiklaline son derece sadık bir kitle bırakmıştır.
Binlerce evlat, kardeş, kanın üzerinde hayat bulan içimizi daima, tutuşturan istiklal aşkının bize bahşettiği şu cennet topraklarda hiçbir yabancı gölgenin dolaşıp bize sataşmasına artık imkân yoktur.
Çünkü; şu memleket istiklal, hürriyet, bayrak yoksulluğunun ne olduğunu bizzat zehir gibi tatmış bu uğurda ne can acısı ne mal kaygısı gütmemiştir. Buzlu dağların tepesinde, kaya kovuklarında, ıssız, kuş uçmayan yerlerde bıraktığımız şehitcikler bedbaht sefil kalan anacıklar aç kalan midelerine taş basarak, ölen evladını, kardeşini çalı diplerinde kurdun kuşun ağzına yem bırakarak dolaşırken onların içlerini ısıtan, o çorak ruhlarına teselli veren kutlu bir şebbanı vardır. Evde: bu ölüm yollarının nihayetinde kavuşacağı istiklali…
Asırlardan beri insanlar hep bu emelin bu ümidin uğrunda can vermişlerdir. Dünya hep bu aşkın mecnunu olmuştur. Namuslu, alnı açık milletler istiklal yolunda asırlarca kan dökmüşler ya muvaffak olmuşlar. Veyahut dünya ile alakalarını kesmişlerdir.
Mütarekeden sonra Anadolu onun bedbaht fakat namuslu, kahraman çocuklarında istiklallerine kundak konulduğunu gördü. Henüz kanı dinmeyen yaralarına tuz basarak, dulların, biçarelerin gözyaşlarını akıtarak… Bu maksatlara karşı kin ve nefretle haykırdı… Çünkü; dünya ile beraber yaratılan ve o günden beri efendi yaşayan Türk esir, köle olamazdı.. Bundan sonra dün ölümüne layık bir millet olduğumuz söylenilirken bugün yaşamaya müstahak bir millet olduğumuzu söylüyorlar. Dün kabiliyetsiz, idraksiz, tembel olduğumuzu zannedenler bu kudretli hassas her şeyi yapabilir olduğumuzu öğrendiler. Hep bunlar istiklal ve hürriyetin kıymetini bilir ve bu uğurda her türlü fedakârlığı yapabilir olduğumuzdandır.
Bu sabah güzel zümrüt ovamızın üzerine doğan taze, hür güneş gözlerimizi, parlatıp, ruhumuzu ısıtırken şunu da unutmayalım ki; bu kanlı emekler bir bayram günü ile ödenmesin, doğan bu güneş dünya çöküp yıkılıncaya kadar bize aynı varlığı hissettirsin. Bunun için yapılacak şey maziyi her gün düşünüp istikbale hazırlanmak… Kavuştuğumuz istiklali yaşatmak. Onun harimine hiçbir el uzattırmamak en büyük borcumuz olsun. Şu kırmızı bayraklar, neşeli, şetaretli avazeler, masumların teraneleri davul sesleri sokakları, caddeleri doldurup, insanları güldürürken, zavallı İzmir, İstanbul, Yeşil Bursa, Edirne’nin esir hayali gözlerimize bir diken gibi batıyor. Onun bed-baht çocuklarının zulüm altında derinden derine inleyen feryadını boğulan seslerini, kalplerini kanatan zehirlerin acılarını duyuyoruz… Orada titreyen bakirelerin gölgeleri kalbimize bir yangın dumanı gibi çöküyor. Onların da
-İstiklal... İstiklal…
Diye çırpındıklarını görüyoruz. Evet Türk’ün cennet yuvaları siz de yakında şu içinde bulunduğumuz günleri idrak edeceksiniz.
Çünkü; Anadolu buna yemin etmiştir. Yâdelinde bir karış toprağını bırakmayacaktır.
Ferid Celal
Ferid Celal; “5 Kanun-ı Sani 1338 Sevgili Adana Mülhakatatının Tamamen Anavatana İltihak Ettiği Bir Gündür” Yeni Adana No:13-197 (5 Kanun-i Sani 1338 [Ocak 1922] – 3 Cemaziyülevvel 1340) s.1
Mustafa Kemal Paşa’nın Yayınladığı Beyanname
Asırlardan beri ecza-yı mütemmimesinden iken Harb-i Umumi nihayetinde işgal altına girmiş ve bu defa Fransa hükümetiyle akdolunan itilafname mucibince idaremize avdet etmiş olan Adana’da hükümetimiz tekrar tesis ediyor. Adana vilayetiyle diğer aksam-ı memleketimizden bir kısmının mâder-i vatana iltihakına bizi muvaffak etmesinden dolayı Cenabı Hakka hamd ü sena ederim. Bu aksam-ı memalikteki halkı, Büyük Millet Meclisi namına anayurtlarında selamlamakla bahtiyarım. Her milletin en tabii ve iptidai hakkı olan hakk-ı hayat ve istiklalinin tanınmasından başka bir emeli olmayan ve sulh ve sükûnun niam ve fuâdını zaten takdir eden milletimizin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin beslemekte olduğu niyat ve hissiyat-ı sulh-perveranenin yakın bir zamanda herkesçe tasdik ve itiraf edileceğinden ümit varım. Bu ciheti takdir etmiş olan Fransız millet ve hükümetine beyan-ı teşekkür etmeyi bir vazife addederim.
Harb-i Umuminin mesâib ve âlâmına düçar olduktan sonra hal-i sulhun avdetiyle nâil-i huzur ve sükûn olan Adana, Urfa ve Antep havalisi halkının bundan sonra bütün kudretlerini memleketin teâli ve terakkisine hasredecekleri tabiidir.
Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu muvaffakiyetini çekemeyen bazı bedhâhânın General Goro cenaplarının beyannamelerinde bi-hakkın takdir ve tasvir ettikleri veçhile buralardaki anasır-ı muhtelife hakkında vatandaşlık hissiyatına muhalif harekâtta bulunacağımızı ve hatta belki de bulunduğumuzu ilan ve işâʻa eyleyen beyne’l-ahali ilkâ-yı nifak ve şekavete sâʻi olacakları bazı ahvalden istidlal edilmektedir. Bunun için medeniyet ve insaniyet muvacehesinde bu babda birkaç söz söylemek isterim: Türkiye toprağındaki anasır-ı muhtelife asırlardan beri bir vatan evladına has uhuvvet ve muhabbetle yaşamış ve revâbıt-ı içtimaiyenin en kavisi olan iştirak-ı menâfi ile yekdiğerine bağlanmış ve birçok hatırat-ı muazzeze ile bu memlekete merbut bulunmuş olduğu halde memleketin huzuru ve sükûnunu menfaatlerine muvafık bulunmayan müşevviklerin eser-i tahriki olarak bazı sû-i tefehhümlerle son zamanda da bazı ahval-i gayri münasebe tahaddüs etmiş olduğunu ketm ve ihfaya lüzum yoktur.
Bir aile efradı yakında vukua gelebilen bu gibi muvakkat ahval ile netayicin izalesi için bugün tam bir aff-ı umumi ilan edilmiştir.
Hükümet bununla vatan evladı arasında sû-i tefehhümatın devamını mucip olabilecek esbabı ortadan kaldırmış ve vazife-i şefkat ve übüvvetini ifa eylemiş olur. Şimdi ahaliye de terettüp eden vazifeleri vardır. bu vazifeleri birkaç kelime ile hatırlatmak için bilâ tefrik-i cins ve mezhep bütün ahaliye hitap ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti bir halk hükümetidir. Menâfi-i memlekete ait hususatta efrad-ı milletle hükümet arasında vazife itibariyle iştirak vardır. Memleketin sükûnet ve derece-i ihtiyacı izahtan vârestedir. Düşmanların işâʻât-ı bedhâhânesini fiilen tekzip lazımdır.
Hür ve müttehit bir millet efradından olduğumuzu enzâr-ı yar ve ağyarda ispat ve teyit etmek icap eyler. Bu sebeple hükümete müzaheret ve menâfi-i memleketi her türlü menâfi-i şahsiyeye takdim etmek sizlere müterettip bir vazifedir. Şimdiye kadar birçok ahval-i fevkalade ve vekâyi-i mühimmenin karşısında vakar ve sükûneti muhafaza kabiliyetini göstermiş olan halkın bu defa da bu lüzumu takdir ederek hangi din ve unsura mensup olursa olsun beyinlerinde muhabbet-i mütekabile tesis eyleyeceğine ve muhalif-i akıl ve mantık hiçbir hal ve harekette bulunmayacağına kâniim. Menâfi-i âliye-i vatanı her türlü mülahazanın fevkinde tutmak mecburiyetinde bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin tarafeyn kanundan inhirafa tasaddi edecekler hakkında en şedit tedabiri ittihâz edeceğini burada ihtar etmek mecburiyetindeyim.
Memurine de şu vesâyada bulunmak isterim:
Millet ve memleketin büyük fedakârlıklarla anavatana iltihakını temin ettiği bu aksam-ı memleketin mukadderatını ve halkın temin-i refah ve saadeti yed-i emanetinize mevdudur. Nazar-ı kanunda bilâ tefrik-i cins ve mezhep her fert aynı hukuku malik ve aynı vezaifle mükelleftir. Vazifenizin ulviyet ve ehemmiyeti nispetinde mesuliyetinizin de azametini daima derpîş ediniz. Hangi din ve ırka mensup olursa olsun herkes hakkında seyyanen tatbik-i adalet ve emniyetle asayişi muhil ve kavanin-i mevzua ahkâmına mugayir harekât faillerini her kim olursa olsun derhal pençe-i kanuna teslim eyleyiniz. Huzur ve sükûnun layıkıyla teessüsüne ve hükümetin düstur-ı siyasisi olan hâkimiyet-i kanuniyenin tecellisine sarf-ı gayret ile mükellef olduğunuzu bir an bile nazar-ı dikkatten dûr tutmayınız. Sözüme hitâm verirken millet ve memlekete hayır ve muvaffakiyetler ve ahaliye saadetler temenni ederim.
5-12-1337
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal
Mustafa Kemal; “Beyanname” Yeni Adana No: 1-185 (9 Kanun-i Evvel 1337 [Ocak 1921] / 8 Rebiyülahır 340) s.2
Çevrimyazılardaki emekleri için Murat Bilgin ve İrfan Ertan’a teşekkür ederim.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
İLGİLİ BAŞLIKLAR
Adana’nın Kurtuluşu
Adana
Adana’nın Kurtul
Sevr Anlaşması
Yeni Adana
Adana’nın kurtuluşu
Türk Tarih Kurumu
Hilâfet-i İslâmiye
YAZARLAR

Toplumsal Tarih
Tarih Vakfı'nın ülkemiz insanlarının tarihe bakışlarına yeni bir içerik, zenginlik kazandırmayı ve tarihi mirasın korunmasını köklü bir duyarlılıkla, geniş toplum kesimlerinin katılımıyla gerçekleştirmeyi amaçlayan dergisi Toplumsal Tarih'ten özel seçkiler her cuma 11.00'de Aposto'da.
İLGİLİ OKUMALAR