Berk Gürakar'dan 4 Film Birden

Onu izledim ben. ile her sayıda bir konuk yazar ağırlamaya, sözü film izlemeyi de filmler hakkında konuşmayı da en az benim kadar sevenlere bırakmaya devam ediyorum. Bu sayıdaki konuğum, Berk Gürakar.
Nisan 2022. İstanbul Film Festivali'nde hem yoğun bir tempoda çalışıp hem de bir yandan listemdeki tüm filmleri izlemeye çalıştığım (ve tabii başaramadığım) zamanlar. Yağmurlu bir pazar günü, festivalin en iyisi olmasa da kuşkusuz en ilginç ve tuhaf filminden (Filipinler'den Leonor Will Never Die), üstelik en eğlenceli q&a'lerinden birinden çıkmışken Sinematek fuayesinde gördüğüm stylish kişiyi bir yerden gözüm ısırıyor ama kim olduğunu anca Rıhtım'a varınca anlıyorum. Berk'le tam olarak ne zaman takipleşmeye başladık bilmiyorum ama kendisi Twitter'da hem sinema hem de müzik konusunda yeni ve farklı şeyler söyleyebildiğini fark ettiklerimden, zevkine güvendiklerimdendi en başından beri. Festival bitiyor; hem ben rahat bir nefes alıyorum hem de sonunda yüz yüze tanışıyoruz. Berk'in Letterboxd'ının hayatınızda hiç duymadığınız filmlerle dolu bir evrenin kapılarını açacağına, özellikle Uzakdoğu sineması konusunda ufkunuzu genişleteceğine eminim. Belki de bu yüzden bir süredir yolunu gözlediğim konuklardandı - üstelik ufak bir yanlış anlama sonucunda, bir değil, tam dört film yazdı! Berk'i Twitter ve Letterboxd'da takip edebilirsiniz.
Şimdi sözü Berk'e bırakıyorum.
Berk'in favorileri:
Berk ne izlemiş?
Moral, 1982 (yön. Marilou Diaz-Abbaya)Moral | Kaynak: TMDB
Her saniyesine aşık olduğum bu filmde usta yönetmen Marilou Diaz-Abaya üniversiteden arkadaş Filipinli kadınların iç içe geçmiş 4 hikâyesini yaratıcı bir şekilde işliyor. Zamanlarının çağdaş kadınlarının her yönünü temsil eden bu dört kadın ve hikâyeleri hem günümüzde hem de çağlar boyunca devrim niteliğinde anlatıya ve gerçekçiliğe sahip bir filmle sonuçlanıyor. Filmin kuralcı olmayan yapısı ve akıcı anlatımı en güçlü özellikleri; bu akıcı anlatıyla, onların hâlâ büyümeye devam eden üniversite öğrencilerinden çalışan yetişkinlere kadar büyümelerine tanık oluyoruz ve nispeten uzun bir film olmasına rağmen hiç yorulmuyoruz. Oyuncuların harika bir iş çıkarmasının yanı sıra birbirleriyle olan kimyalarının inkâr edilemez derecedeki çekiciliği de beni benden aldı. Özellikle dördünün bir arada olduğu sahnelerde bu çekicilik had safhada kendini gösteriyor.
Genç kadınların hayatlarına süper ilerici ve feminist bir bakış açısıyla yaklaşmış olması ve bunun 1980'lerde yapılmış/kurgulanmış olmasına rağmen, hiç de eski hissettirmemesi bir yandan iyi hissettiriyor, bir yandan da hâlâ bu kavgaların veriliyor olmasını hatırlatması sebebiyle üzüyor. Çünkü bu hikâyeler bugün hâlâ büyük ölçüde anlamlı olmaya devam ediyor. Film kürtaj, cinsel özgürlük, cinsiyet rolleri, eşcinsellik, kadın hakları, cinsel istismar, çok eşlilik, kimlik aktivizmi, sömürü ve daha pek çok konuyu gündeme getirip konu etse de bunu hiç vaaz vermeden yapıyor ve hatta gündeme getirilen ciddi konulara rağmen aralara mizah serpmeyi bile başarıyor.
Hâlihazırda zamanın çok ötesinde olmayı başaran bu Filipinler sineması klasiği şaheserin gün yüzüne çıkarılmasına azıcık da olsa faydam olursa ne mutlu bana. - BG
★★★★½
Mary is Happy, Mary is Happy, 2013 (yön. Nawapol Thamrongrattanarit)
Mary Is Happy, Mary Is Happy | Kaynak: Variety
Bir Twitter kullanıcısının 410 tane tweetinin senaryolaştırılması ile yaratılan bu film, Tayland sinemasının genç isimlerinden Nawapol Thamrongrattanarit’in ikinci uzun metraj filmi. Tamamen tutarsız ve deneysel yapısına rağmen yine de beni (ve bence tüm izleyenleri) hayatımda deneyimlediğim birçok duyguyu sorgulamaya ve karakterler ile bağ kurmaya itti. Kamera kullanımındaki bilinçli dağınıklık, komedi unsurlarının oldukça ani ve genel geçerin dışında oluşu ve kusursuz ses/müzik kullanımı filmin deneysel ve sıra dışı yapısına çok iyi uyum sağlıyor. Doğrusu bu filmde bu işleyişin dışında başka bir şekilde hayal edebileceğimi sanmıyorum. Her şeyin birbiriyle çok uyumsuz şekilde uyumlu olduğu enfes bir film.
Nawapolcuğum zaten yaptığı her filmle daha da büyüyen ve çok hızlı şekilde ustalaşan bir isim. Tayland sinemasına olan yoğun ilgimin de etkisiyle “acaba yeni ne yapacak?” diye merakla beklediğim sayılı, kötü işi olmayan yönetmenlerden. Kendisinin Die Tomorrow filminin en sevdiğim filmler sorulduğunda aklıma gelen birkaç filmden birisi olduğunu da ekleyeyim. - BG
★★★★
Hold Me Tight / Serre moi fort, 2021 (yön. Mathieu Amalric)
Serre moi fort | Kaynak: Indiewire
Fransa'da bir kadının ailesiyle birlikte yaşadığı evde uyuyan kocasını ve çocuklarını gözlemesi, çocuklarına kahvaltı hazırlaması, eşine alışveriş listesi hazırlaması, giyinmesi ve sonra çantasını hazırlayıp evi terk etmesi ile çarpıcı ama bir yandan da tanıdık bir şekilde Francis Ford Coppola’nın 1969 yapımı yol filmi The Rain People’dan esinlenilmiş bir sahne ile başlayan ve sonrasında zaman zaman gerçeklik algımızla oynayan, bir kadının yapısöküme uğramış ve organik hikâyesini anlatan ilgi çekici bir film.
Filmin ikili hikâye anlatısından hangisinin gerçek, hangisinin hayali olabileceği zamanla daha az önemli hâle geliyor. Hem ana karakter hem de ailesi, diğerinin hâlâ orada olduğu bir gerçeklik versiyonuna tutunup o kadar uzağa uzanıyorlar ki, birbirlerini neredeyse kendi hikâyelerine çekmeyi başarıyorlar ve bu da filmin başarılı bir eser olduğunun en pürüzsüz kanıtı niteliğinde.
Özetle, eski aktör yeni yönetmen Mathieu Amalric’in sessiz ve emin adımlarla Fransız sinemasının iyi isimlerinden biri hâline geldiğini kanıtlayan son filmi Hold Me Tight / Serre moi fort, günümüzün en iyi oyuncularından Vicky Krieps’ın resmen oyunculuk masterclassı vererek kendisine olan aşkımızı göklere çıkaran, oldukça başarılı bir film. - BG
★★★½
Vodka Lemon, 2003 (yönç Hiner Saleem)
Vodka Lemon | Kaynak: IMDb
Sinemada çok nadir görülen bir anlatı olan, bir ülkenin ve kültürünün keşfedildiği fakir bir Ermeni köyünde geçen Vodka Lemon, bu konuda çok iyi iş çıkarıyor. Ezidi Kürt yönetmen Hiner Saleem’in üçüncü uzun metrajı olan bu film, cazibesinin davetkârlığı ile kolayca içine çekiyor. Hayatın içinden bir kesit, dram, komedi ve kara komedi karışımı olması, bu çeşitli tonların zaman zaman çatışmasına rağmen çoğu zaman filme kendi benzersiz kişiliğini kazandıran en güçlü yanı. Büyüleyici ama kasvetli, umutlu ama umutsuzlukla dolu, komik, ilginç ve çok iyi çekilmiş…
Şimdiye kadar izlediğim en iyi açılış sekanslarından birine sahip olan bu film, herkese kolayca tavsiye edilebilecek türden bir eser. - BG
★★★½
İlgili Başlıklar
Berk Gürakar
İstanbul Film Festivali
Filipinler
q&a
AMAZON
Moral
1982
Marilou Diaz
Abbaya
amazon
Hikâyeyi beğendiniz mi?
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Nerede Yayımlandı?

🐚 Eylül Postası: Ayvalık'a dönüş ve "ayrılma kararı".
Yayın & Yazar

Onu izledim ben.
"Siz de izleyin" dediklerim üzerine, kişisel bir sinema yayını.