Bu Kimin Cesedi?: “Polisiye edebiyatta Altın Çağ” ve aristokrat bir dedektif

Aposto Kitap
Kitap incelemeleri, edebiyat haberleri, editörden okuma önerileri.
Şakacı, zeki ve soylu Lord Peter Wimsey, ilk cinayet davasındaki düğümleri çözmenin peşinde. Küvette iri yarı bir adamın cesedi uzanıyor. Ortada bir cinayet varsa bu alışılmadık değil. Peki ya cesede özenle yerleştirilmiş o şık, altın monokl? Grotesk bir zarafetle ölümle dalga geçiliyor sanki.
Yazar, editör, denemeci, şair ve çevirmen Dorothy Leigh Sayers’ın Türkçeye Sevin Okyay tarafından çevrilen ve dedektif Lord Peter Wimsey’nin tanıtıldığı Bu Kimin Cesedi?, polisiye türündeki metinsel üretimlerinin çok popüler olduğu bir zamandan kapımızı çalıyor.
20. yüzyılın 20 yılına denk gelen Altın Çağ, Oxford Üniversitesi’nden mezun olmuş ilk kadınlardan olan Sayers, Agatha Christie, G. K. Chesterton ve Margery Allingham gibi çağdaşlarıyla anılıyor.
Polisiye için ideal koşullar: I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı arasına denk düşen bu dönem, sosyo-kültürel değişimlerin, belirsizliğin ve karmaşıklığın tam ortası. Dolayısıyla okurların “kaçış noktası” için polisiye edebiyatı benimsemeleri, yazarların da düzenle adaletin egemen olduğu, suçluların bulunduğu ve cezalandırılabildiği, iyiyle kötü arasındaki çizginin net bir şekilde çizilebildiği bir dünya görüntüsü kurgulamaları oldukça doğal.
Dorothy L. Sayers, 1955’te sahnede oyunlarından birini okuyor
Fotoğraf: Graham Turner, Keystone Features/Getty Images
Çağdaş dedektif anlatısına doğru: Genel özellikler ve bir edebî cemiyet
Janr, modernizmle yaygınlaşan karmaşık ve sıradışı hikâye anlatımlarıyla döneminin hem ruhuna hem de edebî güncelliğine uygun bir popülerlik durumuna sahipti. Okuyucuların bilinç akışına dayanmayan, daha anlaşılır ve geleneksel hikâye anlatımını da tercih ettiğinin altını çizmek gerekiyor ancak buna rağmen polisiye edebiyat, beklentilere hitap ediyor ve okuyucu buluyordu.
Genel özellikler: Dönem ve çağdaşları, çözülmesi gereken karmaşık bulmacalar ve sürpriz sonlar üzerine yoğunlaşıyorlardı. Hikâyeler, genellikle İngiliz üst sınıfının çevresinde geçiyor; çözüm yolları, dedektifin zekâsı ve mantığına dayanıyor; olaylar, genellikle şiddetten uzak ve genellikle beyin jimnastiği gerektiren durumlar üzerine kuruluyordu.
Bu döneme “Altın Çağ” denmesinin bir sebebi de polisiye yazarlarının bir araya gelerek oluşturdukları bir tür “edebî cemiyet” olabilir. O dönem polisiye yazarları Londra’da bir akşam yemeğinde buluşuyor ve tür hakkında fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Dedektifler Kulübü (The Detection Club), polisiye edebiyatın yazılış şekli ve yapısı hakkında bazı kılavuzlar sağlarken üyelerin “adil oynama” prensibine uymalarını sağlıyordu.
Topluluğa katılmak için uyulması gereken kurallardan biri okuyucuyu sürekli bir merak içerisinde bırakmak adına karanlığa itmemek olduğu için, bu açıdan Dorothy L. Sayers’ın çağdaşlarıyla birlikte dâhil olduğu sosyal cemiyetin etkisini Bu Kimin Cesedi?’nde görmek mümkün. Okurlara karşı adil davranmak, verilmeyen bir bilgi üzerinden okuru şaşırtmamaktan yana bir yaklaşım vardı; bu da okuyucunun yazarla birlikte olayları çözebilmesi için gereken tüm bilgilerin metinde bulunmasını gerektiriyordu.
Dedektifler Kulübü yemeği, 1932
Bu Kimin Cesedi?: Dedektif Lord Peter Wimsey ve iki cinayet
Klasik bir polisiye kurgunun temel unsurları, Bu Kimin Cesedi?’nin yazarının kaleminde mevcut: Gizem, karmaşık bir olay örgüsü, çeşitli şüpheliler ve nihai çözüm yolunda atılacak adımlar. Sayers, iki cinayetin çözümüne çeşitli karakterlerin katkısıyla mercek tutarken detaylara önem veriyor; seri katil ihtimali hızlıca okurla paylaşılarak ilgi yoğunlaştılıyor; vakalar çözülürken izlenilen adımlar anlatılıyor ve bu esnada dedektifin düşünceleri okuyucuyla paylaşılıyor. Dolayısıyla izemin çözülüşünün takibi oldukça berrak hâle geliyor. Yer yer içsel diyalogların modernist ve bilinç akışı tekniğine yatkın yapısıyla “karışık bilmeceler” de ilgi çekici kılınıyor. Mizahi dil ve ironik yorumlar, bu akıcılığın bir parçası.
Kitabı okuruna esas ilgi çekici kılanlardan biri protagonist. Çevirmen Sevin Okyay tarafından da “zeki, esprili, rafine ve çok yönlü bir karakter” şeklinde yansıtılan Lord Peter Wimsey, dedektiflik becerilerinin yanı sıra geniş bilgi birikimiyle de dikkat çekiyor. O, stereotip bir “İngiliz beyefendisi” temsili. Kendisinin muhakeme yeteneği oldukça yüksek, yorumlamaları sayesinde gizemlerin çözülüş şekli akılcı bir şekilde takip edilebiliyor. Şu detayı da unutmamak gerek: onun geçinmek için çalışması gerekmiyor. Hatta bu, soylu dedektifi davaya atanan Müfettiş Sugg’dan ayıran yegâne şey. Müzayedeleri takip ederken sosyal kapitalini ve diyaloglarını sermaye sahiplerine ulaşabilmesiyle birleştiriyor ve “sıradan” çalışanlardan bu şekilde ayrışıyor.
“Para için değil” retoriği: Dedektif, kitap boyu vakaları keyif aldığı için yaptığını vurguluyor. Annesiyle konuşmaları, bunun üzerinden şekilleniyor. Yazarın kalemiyse mizahını bu “memuriyet” ve “keyfen yapmak” ikiliğinin altını çizerek okuru iktidar sahibinin konumunda görerek gerçekleştiriyor. Bunun çağdaş okuru ne kadar çekeceğinden emin olmamakla birlikte o dönem Wimsey’nin bu hâlinin okuyucunun onunla empati kurmasını kolaylaştırdığı ve olayların çözülmesine yönelik ilgisini artırdığı düşünülüyor. Evet, sinizm okunu iktidar sahiplerine de çeviriyor ama dil pek de kapsayıcı değil.
Dorothy L. Sayers’ın kaleme aldığı kurgunun ilk olarak 1923 yılında yayımlandığı göz önüne alınınca bu tespitin o dönemin okuru için geçerli olduğu düşünülebilir. 21. yüzyılın okuru içinse geçerliliğinden emin olmak pek mümkün değil—zira Wimsey, bir karakter olarak “üstten bakış”ını saklamıyor veya sınıf farkını sorgulamıyor. “Zeki” kadınların varlığına yer verilmesine rağmen yönelik dönemin toplumsal cinsiyet rolleri, basmakalıplar kırılmaksızın veya eleştirilmeksizin veriliyor. Doğrusu, sağın yükselişi ve sol düşüncenin genç jenerasyonlar arasında yaygınlaştığı bir dönemde bu karakter dilinin ne kadar “sempatik” bulunacağı konusunda çelişkili fikirler içerisindeyim.
Ian Carmichael, Lord Peter Wimsey rolünde, 1972
Otobiyografik mi?: “Sıra dışı” bir dedektif anlatısı
Sayers, 1937’de kaleme aldığı bir makalesinde Lord Peter Wimsey’in dedektifliğine odaklanan seriyi yazmadaki motivasyonunun “daha sıra dışı bir dedektif hikâyesi” kurgulamaktan aldığını ifade ediyor. Bunu da Bu Kimin Cesedi?’nin “daha romanımsı” olmasını istediğini dile getirerek vurguluyor. Aslında dönemin 20. yüzyılın iki savaşının ortasında bir zamana denk gelmesi, modernist yazım tekniklerinin popülerleşmesi ve yazarın dâhil olduğu edebî cemiyetin tecrübe paylaşımları varsayılırsa yazarın isteğini yerine getirdiğini düşünmek mümkün.
Bir tahmin: The New York Times’ta polisiye kitaplar üzerine yazan Sarah Weinman, yazarın duygusal ve ekonomik çöküntü dönemine verdiği yanıtın bir roman yazmaya karar vermek olduğunu ifade ediyor. Belki de sosyal basamaklarda en yüksek düzeyde bir beyefendi olan dedektifin çalışmaya ihtiyacı olmayacak kadar zengin olmasının sebebi buydu.
Lord Peter Wimsey’nin dili yer yer kadın düşmanı, antisemitist, sınıf farkındalığından yoksun ve ırkçı beyanlarla dolu olsa da Dorothy L. Sayers’ın yazı yazarak geçinme derdine sahip biri olarak kaleme aldığı kitaplarda kendi muzip anlatı tarzından ödün vermemesi, kadın yazını geleneği açısından oldukça kıymetliydi diye düşünüyorum.
Genel değerlendirme: Bu Kimin Cesedi?, okurunu kandırmayarak heyecanı ayakta tutmayı beceriyor ve dönemin eşitsizlik yuvası Londra’sını gerçekliğiyle yansıtıyor. Bu açıdan yazarın kalemi oldukça kuvvetli olmakla birlikte kurgunun dili bu sorunlu ifadelere katılıp katılmadığını belirtmiyor. Dolayısıyla 21. yüzyıl okurunu heyecanlandıracak detaylara veya karakterlere sahip olduğundan emin olamamakla birlikte serinin neden “Altın Çağ”ın bir parçası olduğu oldukça açık.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Aposto Kitap
Kitap incelemeleri, edebiyat haberleri, editörden okuma önerileri.
İLGİLİ BAŞLIKLAR
polisiye
hikâye
Lord Peter Wimsey
Dorothy Leigh Sayers
Sevin Okyay
Oxford Üniversitesi
Agatha Christie
G. K. Chesterton
Margery Allingham
Polisiye
Graham Turner
NEREDE YAYIMLANDI?
20. yüzyılın sosyo-kültürel değişimleri, aristokrat bir dedektifin popülerliği ve Dorothy L. Sayers’ın kalemi üzerine.
31 May 2023

YAZARLAR

Aposto Kitap
Kitap incelemeleri, edebiyat haberleri, editörden okuma önerileri.
İLGİLİ OKUMALAR