💿 Burakbey röportajı:“Bence hepimiz bu evrende uyanıp ‘WTF?’ diyoruz.”

🎙 Röportaj: Yiğitcan Genç
✏️ Son okuma: Alara Demirel
Geçtiğimiz aylarda yayınlanan DELİLER ORATORYOSU albümüyle birçok çalma listesinde karşımıza çıkan ve 5 Nisan'da lansman konserini gerçekleştirmeye hazırlanan Burakbey, indie pop ve art pop’un çevrelediği ilk albümünün hikâyesini ve gelecek planlarını anlatıyor.
2019’da çıkardığın teklin Canın Nasıl İsterse’nin ardından yaklaşık olarak üç yıl geçti. Sence bu üç yılda Burakbey’in müziğinde neler değişti?
Bu üç yılda hem dünyada hem de kişisel yaşantımda çok şey değişti ve tabii ki hepsi müziğime yansıdı. Artık 20’lerimin başında değil, sonundayım; kendimi daha olgun hissediyorum. Dünya pandemi gerçeğiyle yüzleşti; hep beraber “an”ın kıymetini öğrendik ve hayatlarımızda yeni kararlar aldık. Bunların hepsi hem kişisel yaşantıma hem de müzik yolculuğuma yansıdı doğal olarak.
Ne istediğini bilen, manipülasyona kapalı, temkinli ama güçlü adımlar atan birine dönüştüm. Bence müziğimde de bunları hissedebiliyoruz.
Yaratıcı kişiler için ruh hâlimizin kolayca değişebildiği ve buna bağlı olarak da üretmenin zorlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Sen bu albüm sürecini nasıl geçirdin?
Offff! Hayatımın en zor deneyimiydi bu albüm süreci. Hem kendi travmalarımla tekrar tekrar yüzleşmek hem obsesifliğimin zirve yapması ve tek bir kelime ya da melodi için bir şarkıyı haftalarca bekletmek; ağlama krizleri, saç dökülmesi, kurdeşen, finansal desteksizlik… 2 buçuk yıldır üzerinde çalışıyoruz ve ben artık eski ben değilim.
Albüm kapağı
DELİLER ORATORYOSU’nun yolculuğundan bahsedebilir misin?
DELİLER ORATORYOSU, liseden beri aklımda dönen bir fikirler bulutuydu. Kesinlikle bir gün inançların beni sürükleyişleri hakkında bir albüm yapacaktım.
Biz albümle ilgili çalışmaya daha uyurgezer yayınlanmadan biz çalışmaya başlamıştık. Hatta ilk derviş’i kaydettik ve kenara koyduk. Çok şanslıyım ki beni anlayan prodüktörlerle yolum kesişti.
Bu kadar karışık ve görece alakasız elementleri yan yana getirdiğimde kakofoni kaçınılmazdı ama mükemmel prodüktörlerim Şener Engin, Zeynep Oktar ve Arsan Salaryfar sayesinde her şey sağlam bir zemine oturdu ve hepimizi tatmin eden sonik bir yolculuk ortaya çıktı.
Albümüne girişi önceden yayımladığın Aga B eşlikli Yeni İlahiler ve Aradım şarkılarıyla yaptın. Neden bu şarkıları seçtin?
yeni ilahiler, albümün manifestosu görevini görüyor—açılışı başka şarkıyla yapmayı düşünmedim bile. aradım da albümün diğer, daha kırılgan ucundan bir şarkı. Madalyonun iki farklı yüzüyle açılış yapma fikri hoşumuza gitti ve öyle yaptık.
Şarkılar için çekilen kısa videoların yönetmenliğinde de senin dokunuşun var. Peki albümün görsel estetiği ve kapak çalışmasında ne gibi etkiler var?
Daha önceki işlerimde olduğu gibi DO’da da bütün kreatif süreci ben yönettim. Başta videoları benim yönetmem gibi bir durum yoktu ortada ama işler böyle gelişti. Küstahlaşmadan ilgi alanlarımda kendimi geliştirmeye bakıyorum.
Kapak görseli için çocukluk arkadaşım Merve Can’la görüşüp önce bir minyatür çalışması yaptık, beni yok edişler tanrısı Şiva olarak portreleme fikrinden yola çıktık. Arkasından videolarda da görsel efektte dert ortağım Ziya Çakal bu minyatürü dijital metal bir rölyefe çevirdi.
DELİLER ORATORYOSU dinleyenlere bireysel ve evrensel arayışları, tiyatral bir dini estetikle ulaştırıyor. Bunu biraz açabilir misin?
Bence hepimiz bu evrende uyanıp “WTF?” diyoruz. Bazılarınız materyal dünyaya çabuk kendini kaptırıp asıl ilgilenmesi gereken konulardan vazgeçiyor. Bazılarımız materyal dünyaya bir türlü adapte olamayıp o arayışın dalgalarında kayboluyor.
Hâlbuki oturup bir sakinleşsek, o “WTF?” anına geri dönsek, “Agalar! Beyler ve bayanlar; they’ler ve them’ler! Biz ne yapıyoruz? Bu dünya nedir? Neler oluyor, nereye gidiyoruz?” diye sorsak kolektif mutluluğa daha çabuk erişirmişiz gibi hissediyorum. Bu albüm de benim “WTF?” anlarım hakkında. Anlamaya çalışıyorum.
Bazı şarkılarda da bu arayış hâlinden uzaklaşarak gemileri yakıyorsun. Şarkılar kendi içlerinde bir çelişkiyi anlatıyor mu?
Albüm kapağındaki Şiva gibi. Biraz evvel bahsettiğim gibi, Şiva, yok edişlerin tanrısı. Bazen o bağları koparmak; savaşmak ve bitişleri kabul etmek gerekiyor. Bu bence bir çelişki değil. Yolculuk böyle bir şey.
Şarkılara ayrı ayrı video klipler çekmek yerine hepsinin bulunduğu bir video-art projesi geliştiriyorsun. Nasıl bir albüm filmi bekliyor bizleri?
Göreceğiz!
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
İLGİLİ BAŞLIKLAR
indie pop
art pop
Yiğitcan Genç
Alara Demirel
DELİLER ORATORYOSU
Canın Nasıl İsterse
uyurgezer
YAZARLAR

Fanon
Fanzin kültürünü dijitale taşıyan Fanon, popüler kültürle ilişkili konuları her hafta çarşamba günü 18.00’de ele alıyor.
İLGİLİ OKUMALAR