Daha duyarlı olmak için ikinci bir şans: Disney yeniden-çevrimleri

1997 baharı. Dalmaçyalı cinsi köpekler her yerdeler. Henüz 10 yaşındayım ama bir köpek-insanı olduğumu biliyorum ve onları gördükçe mutluluktan gözlerim parlıyor: Oyuncaklar, dergiler, televizyon reklamları, çocuk menüleri, çıkartma kitapları... Bu akımın, trendin ya da adı her neyse tek bir sebebi var: Klasik Disney animasyonu One Hundred and One Dalmatians'ın (1961, Wolfgang Reitherman) bir canlı aksiyon filmi olarak ete, kemiğe ve tüye bürünmüş olması.
Disney'in klasik animasyonlarını birer canlı aksiyon filmine dönüştürme fikrinin ilk denemelerinden olan 101 Dalmatians'ın (1996, Stephen Herek) yıllar sonrasında Alice in Wonderland (2010, Tim Burton) geldi. Filmin gişedeki ve eleştirmenler nezdindeki başarısında belki Tim Burton ve dünyasının, belki yıldızlarla dolu oyuncu kadrosunun, belki de teknik dallarda kazandığı iki Oscar ödülünün etkisi vardı. Sebep ne olursa olsun bu filmin ardından, 2010'ların ikinci yarısından itibaren Disney'in canlı aksiyon filmi olarak yeniden-çevrimlerinin bir fikir olmaktan çıkıp bir stratejiye dönüştüğü apaçık ortadaydı.
Sleeping Beauty'nin (1959) cadısına odaklanan Maleficent (2014, Robert Stromberg), The Jungle Book'un (1967) görsel efektlerde devrim yaratan yeniden-çevrimi The Jungle Book (2016, Jon Favreau), Cinderella (1950) ve Beauty and the Beast'in (1991) büyüsünü canlandıran Cinderella (2015, Kenneth Branagh) ve Beauty and the Beast (2017, Bill Condon)... Her yıla bir yeniden-çevrim stratejisine yeşil ışığın yakıldığı o ilk yıllarda tartışmaların boyutu küçük, kapsamı dardı. Pandemi ve Disney+ öncesi dönemde seri üretim ve seri tüketim hissi o kadar da belirgin değildi belki. Eleştiriler çoğunlukla olumlu, filmler kârlıydı. (Bu dönemde Beauty and the Beast, dünya çapında 1,25 milyon doları aşan gişesiyle öne çıktı.)
Maleficent (2014, Robert Stromberg) | Kaynak: The New York Times
Aladdin'in (1992) yeniden çevrimi Aladdin (2019, Guy Ritchie) ve yapım aşamasındaki diğer filmlere dair açıklamalar yapıldıkça, yönetmen ve oyuncu seçimleri duyuruldukça, filmlerden görseller ve tanıtım videoları yayınlanmaya başladıkça tartışmaların kapsamı sinemanın duvarlarını yıkmaya başladı. Disney'in ve izlediği stratejinin karşısında iki kesim vardı: İlki daha iyi niyetli olan, Disney animasyonlarıyla büyümüş ve alıştıkları dünyanın farklı bir şekilde tasvir edilmesi açısından değişime açık olmayan nostaljik ve duygusal kitleydi. Filmlerin birer yeniden-yorumlama değil, bire bir yeniden-çevrimler olmasını arzuluyorlardı. Diğeri ise aslında ABD'deki politik atmosferin toksikliğinden beslenen tehlikeli ve tehditkâr bir kesimdi: Güçlerini Trump'a olan desteğin artmasından ve ırkçı-muhafazakâr beyaz kitlenin sesinin yükselmesinden alıyorlardı. Dertleri Disney'in mirasıyla değildi; etnik çeşitliliğe, farklı cinsel kimliklerin temsiline, cinsiyet eşitliğine filmlerin dışında da tahammül edemiyorlardı.
İlk kitle sesini tanıtımlarda gözüken Aladdin'in giyinik oluşuna ve Cin'in mavi olmayışına çıkarırken, ikinci kitlenin derdi Aladdin'i Mısır kökenli Mena Massoud'un, Cin'i ise Will Smith'in canlandıracak olmasıydı. Eğlence endüstrisinin güncelinde Disney dışındaki cephelerde "Siyah elf mi olur? (buraya cinsiyetçi küfür gelecek)" argümanlarıyla ateşlenen tartışmalardan "Siyah peri mi olur?" (Peter Pan & Wendy (2023, David Lowery)), "Siyah denizkızı mı olur?" (The Little Mermaid (2023, Rob Marshall)) sorularıyla Disney de nasibini almaya başladı.
Disney ise yeniden-çevrimleri ikinci birer şans olarak görüyor ve bazı filmlerini daha kapsayıcı olmak için adeta baştan yaratıyordu. Özellikle 2000'ler öncesi animasyonlarındaki cinsiyetçi ve ırkçı öğeler, replikler ve şarkı sözleri değiştiriliyor; bu da karşıdaki kitlenin tepkisini büyütüyordu. Mulan (1998) yeniden-çevrimi Mulan (2020, Niki Caro) değişimin zirvesiydi. Çin kültürünü karikatürize eden Mushu karakteri ve "I'll Make Man Out of You" ve "A Girl Worth Fighting For" gibi cinsiyetçi şarkılar filmden çıkarılmakla kalmadı, filmin bir müzikal değil, tamamen epik bir drama filmi olmasında karar kılındı.
The Jungle Book (2016, Jon Favreau) | Kaynak: IMDb
Disney yeniden-çevrimlerinin en yenisi; 1989 yapımı animasyonun yeniden-çevrimi The Little Mermaid de süregelen yenilenme, değişim ve dönüşümün iyi bir yansıması. Öte yandan filmdeki değişiklikler, eklemeler ve uzantıların sadece günümüz hassasiyetlerine ve evrensel değerlere saygı duyulması amacıyla yapılmadığı hissediliyor. Yeniden yorumlamaya yönelik bir arzunun ve zoraki olarak değil, sanatsal kaygıyla yapılan bir şekillendirmenin varlığı belirgin. Ariel rolündeki Halle Bailey "Siyah denizkızı mı olur?" tartışmalarına yeteneğiyle cevap verirken denizinsanlarının çeşitliliği filmin evrensel mesajıyla da destekleniyor. Animasyonun en sevilen şarkılarından olsa da rızayı göz ardı eden ve izleyiciye yanlış mesaj veren "Kiss the Girl" başta olmak üzere birkaç şarkıya yapılan ufak dokunuşlar dışında filme yeni, özgün şarkılar da eklenmiş. Önceki yeniden-çevrimlerde olduğu gibi sadece ödül sezonunda En İyi Özgün Şarkı kategorisinde de bir yarışçı olmak için eklenmiş, eğreti şarkılar da değil bunlar. Filmin yapımcıları arasında yer alan Lin-Manuel Miranda'nın yazdığı dört şarkı, hem Disney'in mirasından ve Miranda'nın stilinden eşit derecede besleniyor hem de hikâyenin akışına, karakterlerine ve ruhuna uyum sağlıyor.
Yeni şarkılardan "Wild Uncharted Waters" sadece genç kadınların değil, genç erkeklerin de ebeveynleri tarafından kısıtlanabildiğini, kalıplara sokulmaya zorlanabildiğini göstererek animasyondakinden farklı bir Prens Eric portresi çizilmesine olanak sağlıyor. The Little Mermaid baskıcı babasından kurtulmak ve evden ayrılmak için beyaz (atlı) bir prensin kendisini kurtarmaya ihtiyacı olan denizkızının değil, ebeveynlerine ve muhafazakâr düzene ses çıkarmak için birlik olan farklı ırklardan iki gencin hikâyesine dönüşüyor.
The Little Mermaid | Kaynak: Disney Türkiye
Disney yeniden-çevrimlerine yapılagelen eleştirilerden belki en haklı olanı, filmlerin animasyonlara oranla hem gerçek hem de mecaz anlamda karanlık oluşu. Bu durum The Little Mermaid için de geçerli. Parlak sarı ve tombul balık Flounder'ın soluk sarı ve yassı bir balığa dönüştüğü, yengeç Sebastian'ın ya da Ariel'in saçlarının parlak kırmızısının matlaştığı ve sualtının masmaviden siyaha çalan bir renge dönüştüğü fiziksel bir karanlık bu filmde de hâkim. Sadece Disney animasyonlarıyla büyümüş olanlar için değil, renkli ve büyülü bir dünya beklentisiyle filmi izleyenler için de rahatsız edici. (Ülkemiz sinema salonlarındaki projeksiyon ampulü konusundaki tutuma girmiyorum bile.) Öte yandan MARVEL karanlık ve epik süper kahraman filmlerinin imajını renkli dünyasıyla sarsarken Disney animasyonlarının da tersi bir yeniden-markalaşmaya gitmesi belki o kadar da şaşırtıcı ve rahatsız edici olmamalı. Keza hikâyelerin karanlıklaşması, mücadelelerin zorlaşması da hedef kitlesi çocuklar olan filmler için gerekli. Çünkü hayatın 90'lardaki kadar tozpembe, geleceğin 90'lardan bakıldığındaki kadar parlak olmadığı apaçık ortada.
The Little Mermaid | Kaynak: Disney Türkiye
The Little Mermaid (2023, Rob Marshall), 26 Mayıs Cuma günü gösterime giriyor.
Hikâyeyi beğendiniz mi?
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Nerede Yayımlandı?

🧜♀️ Disney'in yeniden-çevrimleri, Netflix'in yeni nesil kraliyet hikâyesi
Yayın & Yazar

Duende
Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.

Emre Eminoğlu
1987’de İstanbul’da doğdu. Sabancı Üniversitesi Üretim Sistemleri Mühendisliği lisans ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi yüksek lisans programlarından mezun oldu. Sinema, kültür ve sanat yazarı ve editör olarak çalışıyor.